Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Açıkladı: 'Sırplar'a İsrail Yardım Ediyor'
Olaydaki İsrail faktörünü incelemeye devam ettikçe, İsrail ile Sırplar arasındaki ilişkinin tahmin edilenden de derin olduğu anlaşılmaktadır. Sırp vahşeti sürerken, Türkiye'de bulunan Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı Muhammed Cengiç, haftalık Yörünge dergisinde kendisiyle yapılan bir ropörtajda son derece önemli açıklamalarda bulunmuştu. Balkanlar'da yaşanan katliamın ardındaki gücü Bosna-Hersek Başbakan Yardımcısı şöyle özetliyordu
"Bildiğiniz gibi olayları İsrail kışkırt??yor. Daha önce İran'a, Irak'a, Cezayir'e ve Azerbaycan'a yapılanlar, şimdi Bosna-Hersek'e karşı yapılıyor. Kısaca İsrail, Balkanlarda İslam Sancağı'nın yükselmesini istemiyor. Kafkaslar'da ve Ortadoğu'da sergilenen tabloyu Balkanlar'da da çizmek istiyorlar. Hatta Türkiye'nin Güneydoğu bölgesinde meydana gelen olayların kaynağı da yine Siyonistlerdir.... Kosova'da, Üsküp'te, hatta Saraybosna'da gençlerimize verilen zehirli haplar İsrail patentliydi. Türkiye Cumhuriyeti'nin Güneydoğusu'nda olay çıkaranların çoğu Mossad ajanı." (Yörünge, 12-19 Nisan 1992)
Cengiç'in verdiği bilgiler, İsrail'in silah yönünden de Sırpları desteklemiş olduğunu göstermektedir. İsrail'de eğitilen Çetnik milisleri, kullandıkları kimyasal-biyolojik silahları da İsrail'den almışlardı:
"İsrail'in eli Kosova'ya ulaşıyor... İnsan Hakları Komisyonu, Sırpların 'Kosova'da Müslüman öğrencileri zehirlemek için kullandıkları zehir ve yöntem ile Filistin'deki Müslümanların zehirlenmesindeki yöntem ve zehirin aynı olduğunu duyurdular. Komisyon, zehirlenen Müslüman öğrencilerin yemek artıklarından Almanya ve Fransa'ya gönderdi. Alınan sonuçtan, olayın Mossad tarafından hazırlanmış olabileceği kuvvetle sanılıyor. Sırplar ile İsrail arasındaki ilişkiler, özellikle İsrail'in Uganda uçaklarıyla Sırplara silah sevkiyatı yapmasından sonra haylice gelişti." (Panel Dergisi, Kasım 1991)
İsrail'den ithal bu korkunç yöntemi savaş boyunca Sırplar acımasızca uyguladılar:
"Sırplar, çocukları bile zehirliyor... İngiltere'deki bir insan hakları grubu, Bosna-Hersek'te Sırplar'ın kontrolündeki tutsak kamplarında sürekli idamlar gerçekleştiğini, Sırbistan'ın Kosova bölgesinde de çocukların zehirlenmekte olduğunu bildirdi." (Bugün, 12 Ağustos 1992)
Durumu şüphesiz en iyi cephedekiler biliyordu. İsrail-Sırbistan bağlantısını, Türkiye'ye yaptıkları ziyaret sırasında Bosnalı Müslüman milislerin liderlerinden Edin Begoviç ve Süleyman Çelikoviç, aylık Değişim dergisinin kendileriyle yaptığı ropörtajda şöyle açıklamışlardı:
"İsrail Sırplara ilk yardım eden ülke. Sırp çeteleri Çetnikler, İsrail'de eğitildiler. Taktik-teknik yardım İsrail'den geliyor. Ayrıca uluslararası platformlarda İsrail, Sırpların aleyhine olan kararların çıkmasını engelliyor. İsrail lobisi Sırplar için çalışıyor." (Değişim, Nisan 1993)
Bütün bunlar Sırp terörünün ardında kimlerin olduğunu açıkça gösteren önemli bilgilerdir.
'Etnik Temizlik' Kimin Yöntemi?
Sırp çeteleri Çetniklerin, İsrail'in desteğiyle uyguladıkları "etnik temizlik" vahşeti, aslında "ithal" bir yöntemdi. Bu yöntemin "mucidi" ise Siyonist ideoloji ve ideoloji üzerine kurulmuş olan İsrail Devleti'dir. Bu gerçeği, Turkish Daily News gazetesinin 12 Şubat 1993 tarihli sayısındaki yazısında Türkkaya Ataöv şöyle dile getirmiştir:
"Etnik temizleme sadece Yugoslavya'da değil Filistin'de de var. Filistin sorunu II. Dünya Savaşı sonrası dönemde meydana gelen 'etnik temizleme'lerin anası. Siyonistler gelip bölgede kendi devletlerini kurmadan önce Filistin, sakin ve gelişmiş bir bölge idi. Bu durum içlerinde din adamları da olmak üzere birçok Avrupalı tarafından gözlemlenmişti. O zaman bu kutsal toprakları ziyaret etmiş, baştan aşağı tüm toprakları gezerek yüzlerce Arap kasabasının adını kayıt etmişlerdi.
1948 Savaşı öncesi, sonrası ve savaş esnasında Siyonistler yüzlerce Filistinliyi topraklarından çıkarmışlardır. İsrail'in ilk Başbakanı Chaim Weizmann, 'İngiltere ne kadar İngilizse, Filistin'i de o kadar Yahudi yapmak istiyorum' diyordu. Arapların çıkarılışını 'memleketin iyice temizlenmesi' olarak gören yine oydu. Palhmah komutanı Yigol Allan ise şöyle diyordu: 'Kaçmaları için elimizden geleni yaptık.' Siyonistlerin kurduğu Haganah, Irgun, ve Stern örgütleri de aynı şey için çaba gösteriyordu. Sonuç toplu göç ya da 'etnik temizleme' idi. Arap köylerini silahlı birlikler basmış, sivil halk topluca öldürülmüştü. Hoparlörlerle yapılan duyurular da sağ kalanları kaçırtmıştı, 'Bu kan gölünden gidin' deniliyordu. Filistin savaş tarihçisi E.O'Ballance, 'Filistin Arapları, kovulup kaçmaya mecbur edilmişti.' diye yazıyor. Uri Avnery ise o günleri şöyle yorumluyor: 'İsrail politikası Arap nüfusu temizlemeye yönelikti.' Diğer topraklar da savaş, işgal ve etnik temizleme ile ele geçirildi. Bu süreç, uzun ve trajik bir başarı -Batı'nın himayesinde yapılan bir işgal- ile gerçekleştirildi. Sonuç yurdundan koparılan insanlardı.
Bosna trajedisine gelince, açıkça uluslararası hukuğa aykırı hareket eden Sırp komutanlarının olduğundan bahsediliyor. Gün gelecek, bütün dünya bu tip dehşet verici katliamlara ilgi gösterecek. Ancak şunu da biliyoruz ki şimdiki İsrail Başbakanı İzak Rabin, 'Dani Operasyonu' sırasında yarbay iken 12 Temmuz 1948'de karargahtaki Yiftah Tugayı'na şu emri vermişti: 'Yaşa bakılmaksızın Lydda'da bulunan yerli halk sürülecektir.' Göçe teşvik etmek için insanlar öldürülmüş, 50.000'den fazla kişi de aynı esnada sürülmüştü.
1967 Savaşı'nda, toplam 5.000 kişilik 3 köyde (Beit Nuba, Emmos, Yolou) insanlar topraklarından sürülmüş, köyler yıkılmıştır. Bu sırada İsrail Silahlı Kuvvetler Komutanı İzak Rabin'di. Bu olaylarda İsrail askeri olarak görev yapan Amos Kenan, Knesset (İsrail meclisi) üyelerine gönderdiği muhtırada tüm bu olayları anlatmıştır. Rabin daha sonra Kanada TV'sinde yer alan bir röportajda olaylardaki sorumluluğunu kabul etmiştir.
1980'lerin sonunda Rabin Savunma Bakanı iken, İsrail askerlerine Filistin intifadasını "döverek" kırmayı emretti. Sonuç Filistinli gençlerin kemiklerinin kırılması idi. Hatta bu olaylardan biri de televizyonda gösterildiğinde bütün dünyada rezalet olarak değerlendirilmişti. Büyük ihtimalle bu gaddarlar halen katliamlarına devam ettiklerinden bu sahnelerin filme alınmasını artık önlüyorlar. Etnik temizlik hala gündemde, hem Filistin'de hem de Yugoslavya'da."
Etnik temizlik İsrail yöntemiydi. Acaba İsrail bu yöntemi Sırplara doğrudan mı "ihraç" etmişti. Adının açıklanmamasını rica eden Bosna-Hersek'li bir diplomatın bu konudaki yorumları ise şöyledir:
"Olayın içinde İsrail'in büyük etkisi olduğuna eminim... Bu konuda fazla belge yok, zaten çoğu belgeler savaşta Çetnikler tarafından imha edildi... Ama Arkan, Seselj ve *** komutasındaki bazı Çetnik gruplarının İsrail'de eğitim gördüğünü biliyoruz. Sancaklı bir SDA (İzzetbegoviç'in partisi) başkanı bu konuda detaylı açıklamalarda bulundu.... Sırbistan'ın İsrail Büyükelçisi de eski bir Çetnik mensubu.... Bu konuda bazı dikkati çeken gelişmeler oldu. İsrail'in parlamento başkanı Sırbistan'ı iki kez ziyaret etti. Ayrıca Çetniklerin elinde Uzi marka silahlar var... 'Etnik temizlik' yöntemini düşünün, örneğin 500.000 kişilik bir kenti boşaltacaksınız, Müslümanlardan arındıracaksınız. Bu normalde mümkün değil, böyle bir şeyi gerçekleştirmek imkansız, bu ancak çok büyük bir profesyonellik ister. İsrail dışında kimsenin böyle bir uzmanlığa sahip olduğunu sanmıyorum. Sırp saldırıları 92 Nisanı'nında, Ramazan bayramı sırasında aniden başladı, öyle bir vahşet uygulandı ki, dev şehirler boşaldı."
Çetnik-İsrail Bağlantısı
Savaş devam ederken, Sırp vahşetinin perde arkası hakkında önemli açıklamalar yapan bir Bosnalı Müslüman da Muhammed Bosnavi idi. Bosnavi, Sırp-İsrail bağlantısı ile ilgili çok ilginç bilgiler vermişti:
"Kosova'da 1988 ya da 89 yılında Müslüman gençlerde garip bir hastalık başgösterdi. Şiddetli kriz ile kendini gösteren hastalık genç kızların gebe kalmasını ömür boyu önleyecek bir etkiye sahipti. Hastalık fabrikalarda çalışan gençlerde görülüyordu. Fabrika'da doktor olarak görevli olan Jakovitzalı Müslüman doktorun tesbitine göre, hastalık kimyasal bir madde nedeniyle ortaya çıkıyordu. Burada şunu hatırlatmak gerek; Kosova'daki fabrikalarda uygulanan prosedüre göre fabrikayı önce Sırp işçiler terk ederdi, onların hepsi çıktıktan sonra Müslümanlar çıkardı. Müslüman işçilere bu sırada bir çeşit kimyasal gaz püskürtülmüş olduğu görüşü yaygınlaştı.
Daha sonra bölgeye Helsinki'den gelen gözlemciler, bu gazın, İsrail tarafından daha önce Filistinlilere karşı kullanıldığını tespit ettikleri gaz olduğunu söylediler. Kimyasal silah İsrail yapımıydı! Aynı gazın birkaç ay önce Mısır'da da kullanıldığı basında çıktı."
Bosnavi, ayrıca Sırp-Yahudi Dostluk Derneği'nin Başkanı olan Klara Mandiç'in, Batı'da Sırbistan adına lobi faaliyeti yaptığını da bildirdi.
Sırp-İsrail bağlantısı ve Kosova'daki zehirleme olayları ile ilgili benzer bilgiler, İzlenim dergisinde yer alan bir haberdede ele alınmıştı
"Sırp yöneticilerinin son yıllarda sık sık yaptıkları İsrail ziyaretleri, Balkan canilerinin kimlere güvendiğini ve nerelerden destek gördüklerini ortaya koymaktadır. Dış İşleri ve istihbarat görevlilerinin karşılıklı ziyaretlerinde İsrail'in, Filistinli Müslümanlara karşı geliştirdiği zulüm, baskı, işkence ve soykırım taktikleri; Sırpların Müslüman Arnavutlara uygulaması amacıyla öğretilmektedir.
Bu taktiklerin en vahşisi ve dünyada sadece Filistin ve Kosova uygulamaları ile iki örneği olan 'öğrenci zehirleme' olayı, hala tesirini icra ediyor. Kosova'nın çeşitli yerlerinde bir günde 7.400 öğrenci zehirlendi. Kısa ve uzun vadede çeşitli etkileri olan değişik zehirlerin zararları, hala tam olarak çözülmüş değil. Bazılarının değişik etkileri yıllar sonra anlaşılacak. Avrupa'daki Filistin durumundaki Kosova'da, Müslüman Arnavutlar'ı katletmek ve yok etmek için gizli bir 'Sırp-Siyonist iş birliği' kurulmuş bulunuyor." (Reşat Nuri Erol, İzlenim, Şubat 1993)
Bosnavi'nin anlattıkları arasında, Çetnik-İsrail bağlantısına dair başka önemli bilgiler de yer almaktaydı:
"Savaş başlamadan bir yıl önce Karadağ'daki Barr limanında, içinde binlerce ton silah bulunan bir gemi bulundu. Kim tarafından kime gönderildiği belli değildi. Daha sonra ortaya çıkan tek şey geminin Lübnan'dan geldiğiydi. Bu dönemlerde Çetniklerin İsrail'de eğitildiğine dair gazetelerde haberler çıktı. Daha sonra Çetniklerin lideri Seselj ise milislerinin İsrail'de eğitim gördüğünü açıkça söyledi, bununla övünüyordu.
Krayina bölgesindeki Çetnikleri Captain Draga adlı bir kiralık gerilla eğitti... Draga Yugoslavya'ya gelmeden önce İsrail'de çalışmış... Draga ile Sırp-Yahudi dostluk derneği başkanı Klara Mandiç arasında çok yakın ilişki var.
Sırplar, Hırvatlara ilk kez Hırvatistan'ın Pakracts kentinde saldırdılar. Bir otobüsün içindeki bütün Hırvatlar öldürüldü... Daha sonra Çetniklerin bu saldırıda Uzi ve diğer bazı İsrail silahları kullandığı ortaya çıkmıştı
Bosnavi'nin, Sırp-İsrail ilişkisi hakkında anlattığı başka önemli bilgiler de vardı. Anlattığına göre, Bosna'daki katliam başlamadan kısa süre önce Belgrad radyosunda, Belgrad'daki Etnoloji Müzesi'nde düzenlenen bir toplantıdan naklen yayın yapılmıştı. Toplantıda Dobrica Cosiç'e kadar uzanan büyük bir Sırp yönetici kadrosu yer alıyordu. Bosnavi, toplantıdaki ilginç olayı ise şöyle anlatmaktaydı:
"Toplantı sırasında kürsüye Avi Weiss adlı bir adam çağrıldı. Bu isim bir Sırp ismi değildi. Alman ismi olabileceğini düşündüm. Kürsüye gelen Weiss, konuşmasının sonunda Sırplara şu cümleyi söyledi: 'Siz seçilmiş bir halksınız, kutsal bir halksınız. Misyonunuz var ve bunu gerçekleştireceksiniz.' O zaman bu misyonun ne olduğunu o kadar iyi anlayamamıştım."
Bosnavi, bu Avi Weiss ismini aylar sonra bir başka yerde daha duymuş. Daily News gazetesinde, iktidarı yitirdikten sonra ABD'ye yaptığı bir ziyaret sırasında Sovyet Yahudileri ile ilgili bir konuda Gorbaçov aleyhine yapılan bir gösteriden bahsedilmiş. Gösteriyi düzenleyen, fanatikliği ile tanınan Haham Kahane'nin daha önce liderliğini yaptığı radikal Yahudi örgütü Jewish Defence League imiş. İşin asıl önemli yanı ise, Jewish Defence League'e bağlı protestocuların başında Haham Avi Weiss'in yer alıyor olmasıymış! Bosnavi şöyle diyor: "Meğer Alman sandığım, Sırplara 'seçilmiş ve misyon sahibi bir halk' olduklarını söyleyen bu adam bir hahammış!"
Bir başka Bosnalı Müslüman tarafından Sırp-İsrail ilişkisine dair verilen diğer bilgiler de oldukça dikkat çekiciydi:
"Miloseviç iktidara geldikten sonra Dış İşleri Bakanlığı'na Aleksandar Prlja'yı atadı. Prlja'nın ilk gittiği ülke ise İsrail'di. Bunun ardından çok sayıda heyet, İsrail ve Sırbistan arasında mekik dokudu. Bu dönemde 3.000 Çetnik milisinin İsrail'de eğitildiği haberi duyuldu... Eski Sırp ordusunda da çok sayıda Yahudi general vardı. Bunların başında General Todoroviç geliyordu."