Beethoven'İn El YazısıI.
Bach'ın el yazısından bahsederken, Bach'ın kaligrafiye gösterdiği özenden, yıllarca sürmüş bir terbiyenin, sabrın, yoğunlaşma gücünün el yazısına yansımasından söz etmiştim. Klasik müzik dünyasının diğer dev ismi Beethoven'ın el yazısına bakınca, bütün bunların neredeyse tam zıddıyla karşılaşıyoruz; Beethoven, belli ki, güzel ve okunaklı yazmak için sabrı olmayan bir besteci.
Beethoven'in el yazısı notaları, bize daha çok müsveddeler, düzeltmeler, düzelti kopyalarındaki notlar olarak ulaşmış; "temiz" olarak kopyalanmaya verdiği nüshalar bile düzeltmeler ve karalamalarla dolu. Müziğin, fikirlerin, kendini ifade etmenin yollarını aramanın, fikir değişikliklerinin hızına eli yetişemiyormuş belli ki, yetişmesine de önem vermiyormuş. Yazı hızının düşünce hızına yetişmemesi konusunda, eskiz defterlerinde kimi zaman sayfalarca boş ölçü çizgileri bırakmış olması da örnek olarak gösterilir: o sayfalarda belli bir ritmde, belli uzunlukta bir şeyler olacağını gösteren ölçü çizgilerini çekip yazmaya devam etmiş.
Ustaları Haydn ve Mozart'ın malzemelerini kullanarak daha önce duyulmamış ölçüde fırtınalı ve gerilimli yeni bir dil yaratmış, bu yüzden zamanında sonra bugün bizi afallatacak kadar sert sözlerle eleştirilmiş, bu eleştirilere rağmen bildiğini okumuş bir adam Beethoven. Nicolas Slominsky'nin Lexicon of Musical Invective kitabından aktarıyorum:
"...taraf tutmayan bütün müzikseverler ve müzisyenler, müzik tarihinde hiç bu kadar tutarsız, cırtlak, kaotik ve kulak tırmalayıcı bir şeyin üretilmemiş olmadığı konusunda tam bir mutabakat içindeydiler. En rahatsız edici disonanslar gerçekten de berbat bir armoni içinde birbiriyle çakışıyordu ve müziğin içindeki tek tük fikir kırıntıları da yalnızca bu nahoş ve sağır edici etkiyi arttırmaya yarıyordu." (Fidelio Uvertürü hakkında, Der Freimütige, 1806)
"...eğer 3. senfoni bir şekilde kısaltılmazsa yakın zamanda unutulacak." (The Harmonicon, 1827)
"...melodiyi, armoniyi ve ne türden olursa olsun ritmi askıya almayı tercih etmiş... Bu müzik midir, evet mi hayır mı? Eğer olumlu cevap alırsam, bunun benim "müzik" olarak görme eğiliminde olduğum sanata ait olmadığını söyleyemek yoluna giderim" (5. Senfoni'nin 3. bölümünün 4. bölümüne bağlanması hakkında, A. Oublicheff, 1857).
Çağdaşlarına bu kadar ters gelmiş bu adamın el yazısı da hayatındaki ve eserindeki gerilimi, yenilik duygusunu, ihtirası ve öfkeyi yansıtıyor -- zaten, müzik tarihinin en meşhur "öfke" örneklerinden biri olan, 3. Senfoni'nin başlık sayfasından kendini İmparator ilan eden Napoleon'un adının kazınması da Beethoven'ın elinden çıkma.
II.
Beethoven'in biyografisiyle ilgilenenler, mektuplarına, yazdığı notlara, sağırlığı sırasında kullandığı konuşma defterlerine de önem veriyorlar; örneğin, kimliği hala saptanamamış olan "ölümsüz aşkı"na yazdığı mektup, Beethoven'dan geriye kalmış en meşhur belgelerden biri. Ama bence asıl çarpıcı olan belge, Beethoven'in hayatındaki en önemli kırılma noktalarından birininin kaydını düşmüş olan Heiligenstadt vasiyetnamesi. 1802'de, 32 yaşında, parlak bir virtüöz ve yetenekli bir besteci olarak tanınmaya başladığı günlerde yıllardır artmakta olan sağırlığının tedavi edilemeyeceğini hisseden Beethoven'in kardeşlerine hitaben yazdığı vasiyetname, çok çarpıcı bir metin:
"Ey siz benim geçimsiz veya hastalık hastası olduğumu söylemiş ya da beni böyle biri saymış olan insanlar, ne denli haksızlık ettiğinizi bir bilseniz / size böyle görünenin derinlerde yatan nedenini bilmiyorsunuz / (...) yine de olanaksızdı benim için / insanlara şunu söylemek: daha yüksek sesle konuşun, bağırın, çünkü / sağırım ben, başkalarına oranla bende çok daha yetkin bir düzeyde bulunması gereken / bir duyunun zayıflığını nasıl açığa vurabilirdim (...) 28 yaşında filozof olmak zorunda kalmak / kolay bir iş değil bu, sanatçı için / herkesten daha zor (...) - ey insanlar / birgün bu satırları okuduğunuzda, o zaman bana haksızlık yapmış olduğunuzu / düşünün, ve içinizde mutsuz olan varsa eğer, o da kendisi gibi birini / doğanın tüm engellerine karşın, saygıdeğer sanatçıların ve insanların / arasına alınmak için elinden geleni yapmış olan birini bulduğu için avunsun (...) - ölüme sevinçle / koşmaktayım - eğer ölüm, ben sanat alanındaki tüm yeteneklerimi sergilemeye fırsat bulamadan gelirse eğer, o zaman kaderimin tüm acımasızlığına karşın, yine de erken gelmiş olacak benim için, ve bana kalsa, daha sonra gelmesini yeğlerdim - ama erken gelse bile / yakınmam halimden, çünkü beni / sonsuz bir acıdan kurtarmış olmayacak mı? - gel, ne zaman istersen gel / cesaretle koşacağım sana (...)" (çeviri: Ahmet Cemal, Gergedan, Temmuz 1987)
Heiligenstadt vasiyetnamesi, içeriğiyle olduğu kadar el yazısının üslubuyla, bozuklukları, grameri, noktalamasıyla Beethoven'in içinden geçtiği ruh halinin sertliğini yansıtıyor. Ölüm onu --ya da o ölümü-- o günlerde yakalasaydı, bugün orta boy müzik ansiklopedilerinde rastlanan, muhtemelen Johann Caspar Bachofen ile aynı önemi taşıyan bir addan ibaret olacaktı. Vasiyetnameyi yazdığı günlerdeki ruh halinin sonuçlarını artık biliyoruz: vasiyetnameden iki yıl sonra "Eroica", altı yıl sonra 5. Senfoni.
III.
Beethoven'ın eserlerindeki paradokslardan biri, ritmik, armonik ve orkestrasyon olarak kullandığı dilin aslında oldukça masum olması; bugün bile nasıl olduğunu tam anlayamadığımız bir şekilde, nispeten basit malzemeleri kullanarak, müzikal etkisi çok güçlü sayfalar çıkarmış Beethoven. (Yazdığı en meşhur sayfalardan bazılarının tonik-dominant tekrarına dayandığını hatırlayabiliriz: örneğin, 5. Senfoni'nin ilk sayfası, final bölümündeki "zafer" melodisi ve 7. Senfoni'nin ikinci bölümü. 9. Senfoni'nin açılışında ise, bırakın tonal armoniyi, 16 ölçü boyunca la ve mi notalarından başka pek bir şey yok.) Bunun sonucu olarak, Beethoven'ın notalarının basılı hali, ilk bakışta müziğin içerdiği yeniliği, anlatım gücünü belli etmiyor; örneğin, 5. Senfoni'nin ilk bölümünün notasına hızlıca göz gezdirince, tonal armoni içinde benzer nota değerlerinin sayfalarca tekrarlanmasına dayanan, oldukça sıradan, zararsız bir "alıştırma" ile karşı karşıya olduğumuzu sanabiliriz. Ama aynı sayfanın el yazması hali, çiziktirmeleriyle, karalamalarıyla, düzensizliğiyle, müziğin gücünü göstermeye çok daha fazla yaklaşıyor.
IV.
Şimdi, Beethoven hep böyle değilmiş. Beethoven'ın "esas" metinleri konusunda günümüzün en önemli araştırmacılarından olan ve Baerenreiter'in "Urtext" edisyonunu hazırlamış olan Jonathan Del Mar, John Eliot Gardiner'in bu edisyonu kullandığı Beethoven senfonileri kaydının kitapçığına yazdığı notta, Beethoven'in 1801'e kadar süren "ilk" döneminde zamanında adet olduğu üzere kendi el yazısıyla, doğrudan yayımcıların gravür kalıplarını çıkarmak için okuyabilecekleri "temiz" kopyalar yazdığını söylüyor. 1803'de sağırlığının başgöstermesiyle birlikte el yazısı da giderek okunaksızlaşmaya başlamış ve yayımcıların kullanması için temiz kopyaları hazırlamak için yardımcılar kullanma yoluna başvurmuş. Bu yardımcıların başına gelenleri görmek için yine 5. Senfoni'nin el yazmasından başka bir sayfaya bakabiliriz: Leonard Bernstein'in The Joy Of Music kitabında yazdığına göre, Beethoven bütün sayfayı karaladıktan sonra "nihai" kararını en alttaki iki porteye yazmış ve bu iki porteden o sayfadaki partisyonun ne olduğunu çıkarmayı kopyacıya bırakmış.
Bu çalışma düzeni, Beethoven'in eserlerinde sonu gelmez bir "metin sahihliği" problemi doğurmuş; besteler, Beethoven, kopyacıların hazırladığı "temiz" kopya üzerinden düzeltmeler yaptıktan sonra matbaaya yollanıyor, sonra matbaadan gelen provalar üzerinde tekrar kontrol ediliyormuş; üstelik, Beethoven'ın bu aşamada da fikrini değiştirerek besteyi değiştirdiği oluyormuş. Matbaada yanlış yapılmasına rağmen bu kontrollerde gözden kaçıp zaman içinde "kurumsallaşan" hatalar da var. Bütün bunlar, araştırmacıların Beethoven'ın asıl niyetini anlamaya çalışırken karşılaştırmaları gereken kaynak sayısını katlıyor ve birçok eserin "doğrusu"nun ne olduğu konusunda tartışmalar yaratıyor; bu tartışmaların müzikal yönden en ilginçlerinden biri, 9. Senfoni'nin finalindeki "a la Turca" tenor solosunun ("Froh, froh, wie seine Sonnen fliegen") metronom değeri; Jonathan Del Mar, Beethoven'in niyetinin, yaygın olarak kullanılan Breitkopf edisyonunda gösterilen değerin iki katı olduğunu ve böylece bu bölümün kendisinden sonra gelen fügal bölümle aynı tempoda olduğunu savunuyor; John Eliot Gardiner da bu iki katı hızlı tempoyu kullanmış. Okunaksızlıktan kaynaklanan kurumsallaşmış hatalara başka bir örnek olarak, Max Unger adlı Beethoven uzmanının bir iddiası var: klasik müzik tarihinin en tanınmış başlıklarından "Für Elise"nin de aslında Therese von Brunwick'in adının matbaacı tarafından sökülememesi sayesinde konmuş olabileceğini söylüyor.
V.
Beethoven'ın el yazısı mirasının önemli bir kısmı, eskiz defterleri. Yıllar boyunca hangi eserler üzerinde çalıştığı, fikirlerini nasıl not ettiği, nasıl üzerlerinde oynadığı, tekrar tekrar değiştirdiği bu defterlerden (tabii Beethoven'ın yazısını sökebilen uzmanlar tarafından) okunabiliyor. Bu defterlerin ilk gösterdiği şey, Beethoven'ın bıkmadan, usanmadan, müzikal unsurların en doğru halini aradığı; çoğu zaman, oldukça basit ve önemsiz görünen bir motiften başlayıp, bu motifi defalarca değiştirerek bildiğimiz, tanıdığımız sonuçlara vardığı. Bu arayıştaki azim ve neredeyse hiç yoktan başlayarak ulaştığı doruklar, simyacıların değersiz metallerden altın yapmayı aramalarını andırıyor.
Örneğin, Leonard Bernstein, 5. Senfoni'nin eskizleri üzerinde uzun uzun durmuş. 5. Senfoni, ekonomisi ile dikkat çeken bir eser: topu topu 30 dakika içinde, büyük bir gerilimden büyük bir zafere giden bir yolun programını çarpıcı bir ustalıkla çizmesi bir yanda; senfoni boyunca kullanılan hemen hemen bütün temaların ilk motiften türetilmiş olması ya da ilk motifle bağlantılı olmaları öbür yanda. Bernstein, yazısında Beethoven'ın eskiz defterlerinden bu senfoni için düşünüp kullanmadığı ya da sonradan değiştirdiği örnekleri arka arkaya sıralayarak, bugün bildiğimiz eserin kristalleşirken hangi yollardan geçtiğini gösteriyor.
Benzer bir biçimde, George Grove'un Beethoven and his Nine Symphonies kitabında 9. Senfoni'nin Neşeye Övgü temasınının bulunmasının 20 yıldan daha uzun sürdüğünü görüyoruz; Beethoven Schiller'in bu şiirini bestelemeye 1793'de niyet etmiş; bu şiir için melodi denemelerinin eskiz defterlerinde ilk ortaya çıkışı 1798, 9. Senfoni'de kullandığı melodiyi bulma tarihi 1822. Bu zaman boyunca saptığı yanlış yollara, yaptığı deneylere bakınca, kulağa çok doğal gibi gelen bu melodinin aslında ne büyük bir çaba sonucu ortaya çıkmış olduğunu görebiliyoruz.
Müzikoloji, Beethoven'dan geriye kalan eskiz defterlerinden, yayımlanmamış eserleri hakkında da bir çok çıkarım yapıyor; örneğin, 10. Senfoni için tuttuğu notlardan yola çıkarak Barry Cooper tarafından yapılmış bir rekonstrüksiyonun çeşitli kayıtları var. Başka bir ilginç bir proje, İnternet üzerinde, "Duyulmamış Beethoven" başlığı altında, Beethoven'in yayımlanmamış ve kaydedilmemiş eserlerini MIDI dosyasına aktarıp sunma projesi; bu proje de önemli ölçüde eskiz defterlerinde kalmış eserlere dayanıyor (
http://www.unheardbeethoven.org).
VI.
Beethoven, besteleri en çok çalınan, en saygı duyulan, ilahlaştırılan; hayatı, eserleri, el yazmaları en çok didik didik edilen bestecilerden biri. Bütün bunlara rağmen, hayatının, eserlerinin bir kısmı hala okunaksızlığını ve üzerlerindeki belirsizlik perdesini koruyor; aynı onca "basit" malzemeyi kullanarak müzik dilinde yaptığı devrimin sırrının okunaksızlığını koruyor olması gibi.