2. durak 1981 yılı!
“1980’den Günümüze Türkiye’de Rock” belgeselimizin ikinci bölümündeyiz. 1981 yılını anlattığımız bu bölümde yer alan albümlerden çalışmaları yine Maximum Rock programından takip edebilirsiniz. Maximum Rock, her cumartesi saat 23.00’de Radyo D 104.0 FM’de.
1981 / 80’ler kuşağı rock grupları sahnede
1981 yılında, Türkiye’nin dünyayla bağlantısı oldukça sınırlıydı. O günlerde sadece, devlet kontrolünde yayın yapan, tek kanallı TRT televizyonu vardı. Üstelik bu kanal, halen siyah - beyaz yayın yapıyordu. Bu televizyonun, müzikseverlere o dönem kazandırdığı en önemli programlardan birisi, İzzet Öz’ün hazırlayıp sunduğu Teleskop’tu. Türkiye’de rock müzik dinleyicisi, TRT 3 FM ve Polis Radyosu’nun başından ayrılmıyordu. Radyolarda İzzet Öz, Sebla Özveren ve Yavuz Aydar gibi birkaç isim, müzikseverlerin en favori programcılarıydı. Özel radyoların ülkemizde yayına başlaması için, daha 90’lı yılları bekleyecektik. Kısa zamanda dünyanın en yaygın müzik kanalı olacak olan MTV ise, o yılın 1 Ağustos’unda ABD’nin New Jersey eyaletinde yayına başladı.
Başta Hey dergisi olmak üzere, Ses ve Gong, müzikseverlerin takip ettiği dergilerdi. Büyük şehirlerin belli kitapçılarına gelen ve Almanca bir yayın olan Bravo dergisi de, bir diğer önemli kaynaktı.
68 ruhuyla beslenen protest rock, dünyada etkisini sürdürürken, Progressive rock ve gittikçe artan gürültüsüyle Heavy metal, hızla yükseliyordu. Olup bitenler, ülkemizde de yansımalarını gecikmeden buldu. Axe, Epsilon, Egzotic Band, Whisky, Devil, RA, Keops ve Asım Can Gündüz, rock sahnemizde duyulan ilk isimlerden bazılarıydı. Bu arada Mersin’de, Tarsus Amerikan Koleji öğrencilerinden kurulu olan ve Echoes adını taşıyan bir grup da, Mavi Sakal adını alıp İstanbul’a gelme düşlerini kurmaya başlamıştı bile.
31 Mayıs 1981’de, Egzotik Band ve ön grup Exorcist Child (Devil’in ilk adı), Fitaş Sineması’nda bir konser verdi. Bu konser, 80’ kuşağı Türk rock gruplarının, seyircisiyle buluştuğu ilk büyük konseri olmuştu.
O yılın 10 Kasım günü, genç bir rock yıldızı, Amerikan aksanlı Türkçesiyle TRT televizyonunda bir bestesini seslendirdi. “Paşam” adlı bu besteyi seslendiren müzisyenin adı Asım Can Gündüz’dü. Hayatının büyük bir bölümünü ABD’de geçiren Asım Can Gündüz, Türkçeyi belki o kadar iyi kullanamıyordu. Yine de yüreğindeki ülke sevgisiyle, Atatürk için bir beste yapmıştı. Bu besteyi dinleyen gazeteci Nazlı Ilıcak, Tercüman Gazetesi’ndeki köşesinde, Asım Can Gündüz için olumsuz bir yazı yazdı. Ilıcak, Asım Can Gündüz’ün şivesini, balık lokantalarında servis yapan Rum garsonlarına benzetmişti. Zaten çok hassas olan o dönemlerde yazılan bu eleştiri, hem TRT’nin hem de Asım Can Gündüz’ün sıkıntılı günler geçirmesine neden oldu.
Mazhar Fuat Özkan, ilk albümlerinin çıkışına daha 3 yıl varken bile, oldukça popüler ve konserleri dolan bir gruptu. Bu üçlü, dönemin birçok popüler isminin, gerek stüdyo kayıtlarında, gerekse konserlerinde vokalleriyle yer alıyordu. O yıl, TRT’nin 1982 Eurovision şarkı yarışması elemelerinde ilginç bir olay yaşandı. Aydın Esen, Şenay’ın seslendirdiği ve Mazhar Fuat Özkan’ın eşlik ettiği, “Müzikle Yaşam” adlı bir eseri elemelere göndermişti. Elemelerde parça finale kaldı. Ancak Mazhar Fuat Özkan sonuçlara itiraz etti. Grup, bu şarkının elemelere gönderileceğini bilmeden, kayıtların yapıldığını ileri sürdü. Böylece bu parça yarışmadan geri çekildi.
O günlerde bir rock grubu kurmak oldukça zordu. Bunun için gerekli olan müzik enstrümanları o zamanlar oldukça zor bulunmaktaydı. Yabancı marka sigara satanların ve yanında döviz bulunduranların, kaçakçılık suçundan gözaltına alındığı zamanlardı. Müzik yapmak için gerekli olan, başta gitar ve diğer ekipmanlar kolay elde edilmiyordu. O yıllarda bu tip gereklilikler, diğer zor bulunan yabancı marka müzik seti, spor ayakkabı ve blue jean çeşitleri gibi ürünlerle, yasal olmayan yollardan elde edilebiliyordu.
Arabesk müzik, TRT’nin geçit vermemesine rağmen altın çağını yaşıyordu. 1981’in bu şartları altında rock müzik dinleyicisinin dikkatini çekebilecek 4 albüm raflara çıkabildi.
70’li yılların bir döneminde omuzlara kadar inen saçlar moda olduysa da, erkeklerde 90’lı yıllar gelene kadar uzun saça hoşgörüyle bakılmadı. Ama Barış Manço marjinal görüntüsü ve uzun saçlarıyla 7’den 70’e kendisini sevdiren ilk sanatçıydı. Sanatçı o yıl, “Sözüm Meclisten Dışarı” adlı albümünü çıkarttı. Daha çok çocuklara seslenen şarkılar ekolünün ilki kabul edilen “Arkadaşım Eşşek”, “Tüm Zamanların En İyi 50 Türkçe Rock Şarkısı” arasında yer alan “Dönence” ve Barış Manço’nun hitlerinden birisi olan “Gülpembe” bu albümdeydi.
Anadolu Pop’un önde gelen isimlerinden Ersen, günün trendi olan, arabeske ve türkülere yönelmişti. Ersen o yıl piyasaya “Mucize” adlı bir albüm ve “Takma Kafana Arkadaş” adlı 4 Şarkılık bir Maxi EP çıkarttı. Müslüm Gürses’in en “damar” olduğu zamanlarda seslendirdiği “Mutlu Ol Yeter”, Ersen’in yorumuyla bu EP albümde de yer aldı.
İlhan İrem, 1970’li yılların popüler müziği içinden gelip, 80’lerle birlikte kendisine kalıcı bir yer edineceğini gösteren genç bir sanatçıydı. Sanatçının bu kalıcılığını belgeleyen en önemli çıkışı, 1981 tarihli “Bezgin” albümü oldu. Bu albümdeki “Olanlar Olmuş” adlı parça, “Tüm Zamanların En İyi 50 Türkçe Rock Şarkısı” arasına giren bir başka şarkıdır.
80’lerin sancılı günlerinde, yaptıkları dikkatle izlenen sanatçıların başında Selda gelmekteydi. İçinde bulunduğu şartlar altında Selda, “Yeni Bir Dünya” adını verdiği albümünü 1981’de piyasaya çıkarttı. Selda’nın günümüze ulaşan hitleri arasında bu albümden parça yoktur. Sanatçı, Anadolu Pop – folk akımı içinde, 70’li yıllarda geldiği noktanın gerisinde bir çalışma sunmuştur.