Kültür Japon kültürüne mütevazilik egemendir. Japon kültürünü anlatmak anlamak çok güçtür. Japon kültürünü anlayabilmek için günlük yaşamlarını takip etmek gerekmektedir. Hayatlarını bir seremoni şeklinde yaşamaya özen gösterirler. Bunun en iyi örneği çay seremonileridir. Kimono da Japon kültürünün en önemli unsurudur. Kimono giyen Japonlar adeta sihirli çubukla büyülenmişcesine seremonik ve kibar davranışlar sergilerler. Kimononun da farklılıkları vardır. Evli bayanların kimonolarının kolları kısadır. Bekarların ise uzundur. 20 yaşına basan genç kızlar aile içinde seremoniyle kimono giyer ve 20 yaşını kutlar. Japonlar seremonilerinde hep dingin bir ruha sahip olup doğayla bir yaşamaya çalışırlar. Japon kültüründe erkekle kız ayrımı yoğun olarak vardır. En basitinden Japonca'da 'erkek dili' ve 'kadın dili' vardır. Erkekler oldukça erkeksi dil dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri ünlemleri kullanması pek doğru bulunmaz. Ancak günümüzde Japon kültüründe egemen olan yabancılaşma her alana olduğu gibi dile de etki etmiştir.
Dinler Nara'da bir Budist tapınağıJaponya'daki egemen dinler Şinto ve budizm'dir. İlginç olansa çoğunlukla halkın her iki dinin de törenlerine katılmasıdır. Örneğin düğün törenleri genelde şinto dininin kurallarına göre yapılır. Cenazelerde ise genelde Budist törenler uygulanır. Şinto ülkenin yerli dinidir. Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı. Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı. Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur. Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi.Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur. Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir. İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir.
Çay Töreni Çanoyu" adı verilen çay töreni 15. yüzyıla kadar geriye gider. Törenin esası, evsahibinin konuklarına çay hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır. Çay ikramı zaman içinde törensel bir nitelik kazanmıştır. Evsahibi ve konuklar bu törenin ayrıntılı kurallarına büyük bir ciddiyetle uyarlar. Bu kurallar töreni olabildiğince sadeleştirir. Çay töreni başlı başına kurallar bütününden ibaret değildir. Bunun için bahçe düzenlemesinden çay odasının döşenmesine kadar birçok ön hazırlığın özenle önceden yapılmış olması gerekir. Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir. Bu hazırlıklar çay töreninin mükemmelliği için şarttır. Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçen konuklar, gördükleri güzellikler ve yaşadıkları sükunetle çay törenine hazırlanmaktadırlar. Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizmi'nin etkisi görülür. Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü gibi gelebilir. Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır. Doğallığın yanısıra sükunet, sadelik estetik ve zarafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni... Hareketler son derece yavaştır, bu nedenle çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir.Sonuçta ortaya çıkan uyum, ölçülülük ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır.
Festivaller Ülkenin en önemli festivali yeni yıl festivalidir (O-şogatsu). Festivalin yapıldığı 1-3 Ocak tarihleri, ailelerin, akrabaların biraraya geldiği, işyerlerinin tatil edildiği günlerdir. Kutlamanın başladığı 31 Aralık günü geceyarısı aileler uzun yaşamı sembolize eden hamur işi yiyip, dua etmek üzere tapınağa giderler. 1 Ocak sabahı bütün aile birarada özel bir kahvaltı yapılır. Çocuklara bahşiş verilir. Yeniyıl kartları da Japonlar için önemlidir. Önemli bir başka bayramsa "O-bon" bayramıdır. Ağustos ortasında yaşanan bu bayram sırasında, sevilen ruhların eve geri döndüğüne inanılır. Bu günlerde mezarlıklar temizlenir. Ruhlar ziyaret edeceği için aynı temizlik evlerde de yapılır. Ruhlar yolunu bulabilsinler diye yollara fenerler asılır. Nehirlere fenerler bırakılır. Mezarlara, ölenlerin sevdiği yemekler bırakılır ve "bon odori" denilen danslar yapılır. Havai fişek ve dans gösteriler düzenlenir. (İlkbahar'ın geldiği 21 Mart ve sonbaharın geldiği 23 Eylül'de de Budist gelenekler doğrultusunda akrabalarin mezarları ziyaret edilir.) Baharın gelişi Japonlar'da da festivalle kutlanır. Baharın geldiğine inanılan 3-4 Şubat tarihlerinde kötü ruhları kovmak için evlerin çevresine fasulye serpilir. Eski Japon takvimine göre baharın gelişi, yeni yılın başladığını gösterirdi. Setsubun anlamına gelen bir önceki günse geçen yılın son günü olarak yaşanırdı. Yıl içinde kutlanan bir başka etkinlik ise bebek festivalidir(Hinamatsuri). 3 Mart'ta başlayan festival çerçevesinde, evlerde kırmızıyla kaplı, basamaklı bir platform kurulur. Bu basamaklar güzel bebeklerle süslenir. Bu bebekler eski İmparatorluk sarayını sembolize eder. Kutlamalarda tatlı, beyaz sake içilir. Bu festivalin bir önemli özelliği kızlara özel olmasıdır. Buna karşın 5 Mayıs'ta kutlanan Çocuklar Günü (Kodomo-no-hi) ise erkek çocuklarına ayrılmıştır. Bu festivalde de bahçelere evdeki her erkek için gücü sembolize eden bir tane sazan balığını resmeden flamalar, kağıt şeritler asılır. Evlerin içinde de samuray bebekler ve armalar sergilenir, özel pirinç kekleri yenir. 7 Temmuz'da (bazı yörelerde 7 Ağustos'ta) kutlanan Yıldız Festivali ise (Tanabata) oldukça romantik bir inanışa dayanır. İnanışa göre, samanyolu yüzünden ayrı düşen iki yıldız (iki sevgili) her yıl 7 Temmuz gecesi biraraya gelme fırsatı bulurlar. Bu sevgililer Altair ve Vega yıldızlarıdır. Tanabata sırasında insanlar dileklerini renkli kağıt parçalarına yazarak, bambu dallarına iliştirirler. Japon festivallerinde çocukların yeri ayrıdır. Çocuk odaklı bir başka festival 15 Kasım'da kutlanır. Her yıl 15 Kasım günü, üç ve yedi yaşındaki kızlarla beş yaşındaki erkek çocuklar, bir tapınağa götürülerek, burada o çocukların sağlığı için dualar edilir. Festivale "yedi-beş-üç" anlamına gelen "şiçi-go-san" denir. "Tarım festivalleri" de görülmeye değer kutlamalar arasında yer alır. MÖ. 300 yıllarından bu yana yapılan sulu tarım, bu kutlamaların temelini oluşturur. Bunlar yarı dinsel kutlamalardır. Şinto geleneklerine göre ürünün bol olması için dua edilir. Bu törenler özellikle, yaygın biçimde üretimi yapılan pirinç ve çeltik tarlalarında gerçekleştirilir. Törenlerde davul, zil ve flüt çalınırken, beyaz kimonolı, kırmızı kuşaklı kızlar pirinç ekerler. Bu kutlamalar sırasında yapılan danslar Noh tiyatrosunun vazgeçilmez bölümleri halini almıştır. Aynı biçimde hasat zamanı da festivaller düzenlenerek, ilk ürünler tanrılara sunulur. Bu ulusal festivallerin yanısıra yıl boyunca onlarca yerel festival düzenlenir. Bunların en renkli, coşkulu olanları Kyoto'daki Gion festivali ile Nagasaki'deki Okunçi festivalidir.
Video Oyunları Japonyo'da 7'den 70'e her yaştan insanın başlıca dinlenme-eğlenme araçlarından biri de video oyunlarıdır. İlk kez 1970'lerde Amerikan şirketlerince Japonya'ya getirilen bu oyunlar, kısa zamanda benimsendi. Önce evde televizyon cihazına takılarak oynandı. Yoğun ilgi üzerine taşınabilir oyunlar üretildi. Sonuçta, Japonlar evin dışında da, sokakta, otobüste, uçakta, trende, parklarda, bahçelerde, nerede beklerken ya da boş vakit bulduysa orada oynar oldular. Kimi zaman Formula-1 yarışlarında birinci gelmek için yarıştılar, kimi zaman dünyayı uzaylıların saldırılarından, işgallerinden kurtardılar, kimi zaman tetriste rekor üzerine rekor denemeleri yaptılar. Bu konularda yarışmalar düzenlendi, kulüpler oluştu. Video oyunları Japonların günlük yaşamına öylesine girdi ki, bir süre sonra günlük sorumluluklar yerine getirilmediği takdirde "ölen" (oynanmaz hale gelip, atılan) sanal çiçekler beslemeye, sanal bebek büyütmeye, sanal hayvan beslemeye başladılar.
Kıyafet Evlilik kimonosu ve aksesuarlarıUzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı. Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur. Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır. Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler. Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca ünlü bir giysidir.Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer. Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar. Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler. İyi bir kimono çok pahalıdır. Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar. Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir. Kimonoyu ve obi'yi düzgün olarak takmak kolay değildir. Bunun için kadınlar özel ders alırlar. Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez. Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir. Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir. Bu çorapların en ayırd edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır. Çorapta baş parmak ile diğer parmaklar arasında, sandalet bağının geçmesi için oyuk bulunur. Kimonoya benzeyen diğer bir giyecek ise Yukata'dır. Yukata, pamuklu, basit, yazları festivallerde ya da evde bornoz gibi giyilen giyeceklerdir.
Japon Bayramları, Festivalleri ve Ulusal Günleri Matsuri olarak adlandırılan ve yıl içerisinde çeşitli zamanlarda kutlanan bayram ve festivallerin çoğu kraliyet döneminden günümüze kadar gelmektedir. Bu kutlamaların çoğu Çin ve Budist kökenlidir fakat Japonlar bu kutlamaları dini tören havasında yapmamaktadırlar. Ocak ayında kutlanan "Yetişkinler Günü" gibi bazı özel günler hafta sonları ile birleştirilmesi amacıyla daima pazartesi günleri kutlanır. Bunların dışında Mart ile Nisan ayları arasında "Çiçek Seyretme"(Hanami), Mayıs ayında "Altın Hafta"(Golden Week), Temmuz 13 ile 15 arası bazen Ağustos ayında "Bon Festivali" (Obon) ve Eylül ayı ortalarında "Ay seyretme" (Tsukimi).
1 Ocak )
Ocağın 2. Pazatesi Yetişkinler Günü (Seijin-no hi)
3 Şubat Fasulye atma Seremonisi (Setsubun)
11 Şubat Ulusal Bayram (Kenkoku Kinembi)
3 Mart Kızlar Festivali (Hina-Matsun)
Mart 20 veya 21 İlkbahar Gündönümü (Shumbun-no-hi)
8 Nisan Buda'nın Doğum Günü (Hana Matsuri)
29 Nisan Yeşil Dün (Midori-no-hi)
3 Mayıs Anayasa Bayramı (Kenpoo-kinenbi)
5 Mayıs Çocuklar Günü (Kodomo-no-hi-
7 Haziran Yıldız Festivali (Tanabata)
Eylül ortası Ay seyretme (Tsukimi)
15 Eylül Yaşlılara Saygı Günü (Keirou-no-hi)
Eylül 23 veya 24 Sonbahar Gündönümü (Shuubun-no-hi)
Ekimin 2. Pazartesi Sağlık ve Spor Günü (Taiiku-no-hi)
3 Kasım Kültür Günü (Bunka-no-hi)
15 Kasım 3, 5 ve 7 yaş çocuklar için festival günü (Shichi-go-san)
23 Kasım İşçi Günü (Kinrou-kansha-no-hi)
23 Aralık İmparator'un Doğum günü (Tennou-tanjoubi)
31 Aralık Yeni yıl arifesi (Oumisoka)
3 ve 5 Mayıs tarihleri hafta içine rastlarsa arada kalan 4 Mayıs günü de tatil edilir.
Mitoloji Amaterasu Amaterasu-oo-mikami Japon Şinto dininin güneş tanrıçasıdır. Japon imparatorluk ailesinin mitsel atasıdır. 天照大神 kelimesi Cennetlerde Parıldayan Tanrıça anlamına gelir.Kojiki'ye göre, onun kural tanımaz erkek kardeşi Susanoo her şeyi yerle bir edip, Amaterasu'nun pirinç tarlalarını, tapınakları tarümar edince, tanrıça (ki dişi olduğu konusunda tartışmalıdır) buna çok içerlenir ve Ama-no-Iwato isimli mağaraya gizlenir. Güneşini kaybeden dünya karanlıktır artık.
Diğer tanrılar onu saklandığı yerden çıkarmak için bir oyun kurarlar. Tanrıça Ama-no-Uzume mağaranın önüne bir ayna koyar ve baştan çıkarıcı bir dans etmeye başlar. Bu bir kutlamadır, ve gelen seslerden meraka kapılan Amaterasu mağaradan dışarı uzandığında kendi yansısından ürker. Bu diğer tanrıların onu çekip çıkarması için iyi bir fırsattır.
Torunu Ninigi-no-Mikoto'yu Japonya'da barışı sağlaması için yeryüzüne gönderir. Onun oğlu ise Japonya'nın efsanevi ilk tennoosu (imparatoru) olur üç kutsal silahı ile Kılıç, Mücevher ve Ayna.Bu Japonya'nın İmparatoru mitsel temellere bağlama eğilimini yansıtır. Bu yapı ikinci dünya savaşından sonra büyük ölçüde çökse de Tenno halen dinsel niteliklerini muhafaza ediyor.
Tarihi Taşdevrinden 4'ncü yüzyıla kadar Japon takımadalarına, ilk olarak adaların hala Asya kıtasının bir parçası olduğu dönemde, yaklaşık 100 bin yıl önce yerleşilmişti. Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır. Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir. Jomon stili (sicim desenli) kaplar nedeniyle, MÖ. 8 bin ile MÖ. 300 yılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.
MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya'da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük yaşamlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır. Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pekçok küçük devlet kurulmuştur. MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.
4'ncü yüzyıldan 8'nci yüzyıla kadar 4. yüzyılda küçük devletler birleşti ve tüm milleti yöneten güçlü politik otorite Yamato'da (şimdiki Nara eyaleti)