Atatürkçü değilim, bilimsel olmayan hiç bir şeye de inanmam, ateistim. Bu "arabistan oluruz" paranoyaları da "resmi devletin" tepesindekilerinin orduyu harekete geçirmek için kullandığı, demokratikleşmenin önüne set çeken bir söylemdir, kesinlikle prim vermem.
...
Birincisi: "Türbanlı" dediğiniz kızlar, "başı açık" olanlara göre çok daha politize olmuştur. Bunun anlamı, oyunu kullanıyor, gündemi nispeten "başı açık" olanlardan daha çok takip ediyorlar. Çünkü okuma hakları, devlette iş bulma şansları ellerinden alınıyor. Ezildikçe daha çopk politize oluyorlar, ki bu da normaldir.
İkinicisi: "Laik" bir ülkede imamlar, halkın vergileriyle maaşl almaz, gene halkın vergisiyle camii yapmaz, gene vergilerle yapılmış metroda siyasi şov uğruna insanların geçiş alanının namaz kılanlarca kapatılmasına müsade etmez, "Diyanet İşleri" gibi bir devlet kurumu laik bir ülkede bulunmaz, din dersi zorla okutulmaz (üstelik İslam'ın tek bir mezhebi okutulmaktadır). Türkiye'de bunların hepsi var. Devletin "kutsal" mekanlarına "türbanlıları" sokmamasıyla laiklik olmaz.
Üçüncüsü: İnançlar, bireylere aittir, kimse karışamaz. Bir ütürbanlı nasıl "ben müslümanım" diyebiliyorsa; aynı şekilde ben de İslam'ın gerici ve insanlık dışı bir din olduğunu söyleyebilme hakkına sahibim. Türkiye'de bu da yok.
Dördüncüsü: Filistin'de, ABD'nin av köpeği İSrail'in askerilerine karşı, inadına çarşafını giyip özgürlüğünü haykıran kadın veya Denizli'de günde 14 saat çalışarak imanı gevereyen türbanlı tekstil işçisi ile; altında jipiyle gezen türbanlı ve Tayyip'in burjuva eşi arasında çok fark vardır.
Beşincisi: Kimse resmi devlet ideoloıjisinin saçmalıklarını uygulamak, kabul etmek zorunda değil. Söz konusu "Atatürk ilkelerini" sorgulayacak, eleştirecek bir bilinçten yoksunuz. Aynı şekilde "kutsal" diye dokunulmayan İslam da dokunulmaz olmamalı. Gün gelecek, insanlık hepsini tarihin çöpüne atacak.