Cennet ve Cehennem
Bu akşam bilmediğim bir âlem içindeyim,
Ya rüyada bir seyyah, ya semavi Çin'deyim,
Bir orman yangınıyle kızardı karşı dağlar,
Taraf taraf tutuştu meş'aleler, çırağlar,
Bir renge girdi eşya günün altın tasında,
Bu kızıl kâinatın gezerken ortasında.
Birden alev alıyor düşünceler, duygular,
Ateştir burda hattâ ateşe düşman sular...
Burda her göz ateştir, her gönül ateşperest,
Ateş vermiş çizdiği esere bir çiredest
Duyuyorum bu akşam, din gibi, sevda gibi,
Ne duyarsa içinden bir Mecûsi rahibi:
Andırıyor hisarlar birer tütsü kabını,
Leylekler ezberliyor Zerdüşt'ün kitabını,
Benziyor bir mermere alnını koyan dere
Bu ateş mabedinde bir ateşten ejdere.
Parlıyor bir damla kan çamların sorgucunda
Birer kâğıt fenerdir meyveler dal ucunda,
Gördüm, sihirbaz gibi geçtiğini üç kızın
Bu ateş âleminin içinden yanmaksızın
Sandım, ömrüm bitecek, bitmeyecek bu yanma
Çoban Çeşmesi
Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi.
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi?
Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca,
Yol almış hayatın ufuklarınca;
O hızla dağları Ferhad yarınca,
Başlamış akmağa çoban çeşmesi
O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi,
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi!
Vefasıs Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmazdı toprağa çoban çeşmesi
Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda;
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi.
Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar:
Beyhude seslenir, beyhude çağlar
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi
--------------------------------------
Bizim Memleket
İçimden tanırım ben o illeri
Onlar ki zahirde viran olurlar
Ardıçlı dağları çamlı belleri
Aşanlar Şirin'e hayran olurlar
Dökülür köpüklü sular yarından
Baharlar yaratır kışın karında
İçenler sihirli pınarlarında
Şöyle bir silkinir ceylan olurlar
Başı boş kırlara salar tayını
Elinden düşürmez okla yayını
Aklına getirmez zafer payını
Memleket yolunda kurban olurlar
--------------------------------
Bağ Bozumu
Kuytu ormanları, tenhâ bağları
Geziyor mevsimin yorgun rüzgârı.
İnce dallar kırık, yapraklar sarı,
Geçmiş bu yoldan da, belli sonbahar.
Duyulur bir ayak sesi gizlice
Hâlî bahçelerden rüzgâr esince:
Geçen bir yolcu mu, yoksa her gece
Yollarda beklenen bir kadın mı var?
----------------------------------
Alçıdan Heykel
Tanıştığım günden beri enginle
Bir taşın üstünde hayale daldım.
Bulacaksın koymuş gibi elinle,
Ben nerde doğmuşsam o yerde kaldım.
Kimi esti başucumdan yel gibi,
Kimi sızdı bir toprağa sel gibi...
Yalnız ben, alçıdan bir heykel gibi
Sonsuzluğu dinlemekten tat aldım.
Ses topladım, renk topladım derinden,
Geniş his ve hayal bahçelerinden...
Fakat artık en görünmez yerinden,
Yaralanmış bir kap gibi boşaldım.
---------------------------------
Dağlar
Yaslanır bir buluttan bir buluta başınız,
Gövdeniz Tanrım gibi gökte yaşardı,dağlar!
Engin kanatlı kuşlar olmasa yoldaşınız
Tepenizden bir güneş,bir ay aşardı,dağlar!
Kalbini göstermese göğsünün yırtığından,
Yol mu bulurdu Kerem kurduğunuz yığından?
Cihangirler hızını göklerden aldığından
Üstünüzden sel gibi ufka taşardı,dağlar!
Siz,ki yalnız kahraman geldi mi geç derdiniz,
Yalnız ulu canlara karşı baş eğerdiniz,
Nasıl oldu o soysuz kıza geçit verdiniz,
O taş yürek bu işi nasıl başardı,dağlar?...
-----------------------------------------
Eriyen Adam
Gözlerim gözlerinde dinlenirken eriyor,
Eriyor yaklaşırken dudağına dudağım.
Zerrelerim çözülmüş gibi sesler veriyor,
Ben sıcak bir denize inen buzdan bir dağım.
Yanında damla damla bittiğimi duyarım,
Yoklarım yerinde mi yüzüm,alnım,saçlarım?
Bir göğüs geçirerek derim ki:'Yine varım,
Fakat bir rüya gibi şimdi kaybolacağım'
Bir gün,için içimde neyim varsa alacak,
Varlığım bir su olup kabından boşalacak,
Benden nişan olarak kucağında kalacak
Boş bir yığın:Elbisem,gömleğim,boyunbağım .
------------------------------------------
Görmeden Taptığım Put
Nasıl gönül taparsa Tanrı'ya,görmeksizin,
Var adını bilmeden bağlandığım bir peri...
Bir beyaz dalga gibi hep o engin denizin
Üstünde gezmedeyim doğduğum günden beri.
Ne ben yedim ihtiras peteğinin balından,
Ne o tattı arzunun buğulu kevserini,
Ne kırda kestiğimiz taze incir dalından
Kaval yapıp çağırdık gönül türkülerini...
Gördü mü efsaneler buna benzer haile?
Leyla böyle sevilmiş,böyle sevmiş mi Mecnun?
Yavrusuna tapınan analık aşkı bile
Şehvete benzer biraz yanında bu duygunun.
O bir gülüdür,yetişmiş kalbin altın tasına,
Ve bir bülbül ki yalnız şi're vermiş sesini:
Ne sular genç yüzünü nakşetmiş aynasında,
Ne güneş yere sermiş boynunun gölgesini!
-----------------------------------------
Ölümü Hatırlatan Kadın
Kayalıklarda gördüm seni,bir sisli günde,
Fırtınadan saçların çözülmüş bir demetti.
O kayalıklarda ki bir yıl evvel üstünde
Çöllerden aşık dönen bir genç intihar etti...
Seni her nerde,artık,her ne suretle görsem
Bir gölgenin duyarım ruhuma düştüğünü.
Ben de o aşık gibi bir kayada ölürsem
Rabb'im mukaddes etsin seni gördüğüm günü!
Kayalıklarda bir genç öldüğü gün beldenin
Halkı seni karanlık rüyalarında görmüş,
Ey yadı gönlümüzden çıkmayan afet senin
Sevmediklerin değil,sevdiklerin ölürmüş.
Bazı ruhum kararır kefenlerden,mezardan;
Yok mu,Rabb'im,ölümün bir güzel şekli,derdim.
O kayalıklarda ilk seni gördüğüm zaman
Hayalimde ölüme en güzel şekli verdim.
Başka bir göz yaşını dudaklarınla silsen
Ürpererek:Bu,derim,mezardan bir nefestir!
Buna kıskançlık deme,bence değil yalnız sen,
Seni gören göz bile ne kadar mukaddestir!
Kimse karşında belki titremez gönlüm gibi,
Bense hala korkarım dizinde ağlamaktan.
Teması korku veren tatlı bir ölüm gibi
Daha cana yakındır görünüşün uzaktan...
----------------------------------------
Allahaısmarladık
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git...
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
Yavrusunun yoluna dalan bir dul bakışı
Andırıyor ışıksız evinde pencereler.
Biraz yeşermek için beklesin artık kışı
Çağlayansız yamaçlar,suyu dinmiş dereler.
Bir sarı yaprak gibi düştü gönlüm yoluna,
Buğulu gözlerimden geçmediğin gün olmaz:
Benim kadar titremez hiç bir yiğit oğluna,
Hiç bir ana kızına bu kadar düşkün olmaz.
Bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü,
Alnından öz kardeşim öpse ben irkilirim.
Değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
Kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
Gözlerimi gün gibi kamaştıran yüzünü
Daha candan görürüm senden uzaklaşınca.
Sararırsın dönüşte görünce öksüzünü:
Bir gelinlik kız olur aşkım senin yaşınca.
Elimi beş yerinden dağladı beş parmağın,
Bağrımda da yanmadık bir yer bırakmadan git.
Bir yarın göçtüğünü,çöktüğünü bir dağın
Görmemek istiyorsan ardına bakmadan git!
-----------------------------------------
Ardında
Yaktı yanardağ gibi can yurdunu son bakış,
Ve gönlüm koşmaz oldu maceralar ardında.
Önünde dün beyazlar giyinirken karakış
Bugün sensiz kalan yaz kara bağlar ardında.
Siyah kanatlarını batıya açtı kuşlar,
Benden sana haberdir bu çığlıklı uçuşlar.
Dereler ardın sıra akmağa koyulmuşlar,
Arıyor batan güneş seni dağlar ardında.
Gezdirir rüzgar gibi üstünde yamaçların,
Boynuma çifte zincir çift örgülü şaçların.
Ateşimden yanarken dalları ağaçların,
Gözlerimin sel gibi yaşı çağlar ardında.
-------------------------------------
Davet
Seni ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
Çalmamış madem ki bir gece felekten gönlüm;
Gelecek bari elinden gelsin dilerim ölüm.
Toprağın rengi kanımdan kızarırken yer yer;
Uzanıp sapsarı, son busemi koymazsam eğer;
Obenim kalbimi göğsümden ayırmış çeliğe.
gezsin ismim yedi kat gökte kahpe diye.
Beni mahfetmeden alemde obiğane duruş;
Bana sal yalvarırım pençeni, ey yırtıcı kuş.
İşte ben bekliyorum göğsüm açık, bağrım açık;
Hançer ol göğsüme saplan, ecel ol karşıma çık.
---------------------------------------------
Firari
Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
Sana kafir dediler, diş biledim Hak'ka bile
Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile.
Sana çirkin demedim ben, kafir demedim
Bence dinin gibi küfrün de mukaddesti senin
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim
Bu firar aklına nereden, ne zaman esti senin.
Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca peşinden gidecek.
Sen bir ahu gibi dağdan dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar gibi takip edecek.
----------------------------------------
Gençlik
Anlattı erenler: Bir bahar değil,
Aşıkın ömründe bin bahar varmış.
Hicranla ağaran bu saçlar değil,
Savgisiz kalan kalb ihtiyarlarmış...
Sorardım sırrını hiç düşünmeden:
'Bu fani gönlümün sevinci neden?'
Beni günden güne meğer genç eden
Daima değişen maceralarmış!
Gönlümde kovalar eskiden beri
Sarışın kumralı,kumral esmeri.
Dolmadan boşalmaz birinin yeri.
Gönlümde,anladım,her dem baharmış.
-----------------------------------
Gizli Bakışlar
Bir bakış ki açıyor gönül muammasını,
İki sevdalı kalbin en gizli yarasını,
Bir bakış ki kudreti hiç bir lisan da yoktur,
Bir bakış ki bazen şifa, bazen zehirli oktur.
Bir bakış, bir aşığa neler anlatır,
Bir bakış, bir aşığı saatlerce ağlatır
Bir bakış, bir aşığı aşkından emin eder,
Seven insanlar daima gözleriyle yemin eder.
-----------------------------------------
Gönül
Bağından her güzel bir gül seçerdi,
Bundan mı sarardın soldun,ey gönül?
Kadınlar geçerdi,kızlar geçerdi,
Bir zaman aşk için yoldun,ey gönül!
Dünyaya baksan da gülümser gibi
Uzuyor hayatın bir keder gibi,
Ellerde dolaşan kadehler gibi
Yıllarca boşaldın,doldun,ey gönül!
Çare yok,matemin çok derinse de,
Hasretin tükenmez yaşın dinse de.
Gençliği hoş geçti,eğlendinse de
Sanmam ki bahtiyar oldun,ey gönül!
------------------------------------
Kır Türküsü
Yayılır karanlık sisler engine,
Korkarım,bakamam sana ben yine.
Yıllarca dalardım solgun rengine
Güneşten nur uman gözler yanmasa!
Vadide bir hazin nağme ürperdi;
Bu ıssız dağların sen misin derdi?
Üstünde yabani güller biterdi
Dereler,tepeler seni anmasa...
Çoşarak ruhunun bütün hevesi
Yükseldi uzaktan bir çoban sesi.
Bence bir,kırların ye'si,neşesi,
Kolların boynuma halkalanmasa!
----------------------------------------
Hayat
Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle
Dağ,taş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle!
Yara açsın kayalar ayaklarında,varsın,
Varsın omuz başların kamçılardan kızarsın,
Bu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını.
Kızıl dudaklarından bırakma ıslığını,
Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle
Dağ,taş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle!
Sırtında bir tüy gibi taşı taştan yükünü,
Görmesinler belinin,sakın,büküldüğünü...
Başında şakladıkça,atlıların kırbacı
Anla ki her gün sana hız veriyor bir acı!
Yara açsın kayalar ayaklarında varsın,
Varsın,omuz başların kamçılardan kızarsın,
Hayda,sarıl yollara...Ardına bakma,hayda!
Sen yük altında haykır,yatsın eller sarayda.
İnce bir iz bırakır yere sızdıkça kanlar,
Seni bulur izinden ıslığını duyanlar...
Bu ağrılar duyurmaz sana yalnızlığını,
Kızıl dudaklarından bırakma ıslığını,
Fırtına,yağmur,soğuk...Ne varsa üstüne çek!
Bu çetin yolculuğun sonunda,gün gelecek,
Sırma saçlar saracak her kan akan yerini,
Gül dudaklar öpecek o kırbaç izlerini...
Ağzında şarkılıktan çıkmış iniltilerle
Dağ,aş deme,arkadaş,gün batmadan ilerle!