Alternatifim Cafe

Yeryüzünün Bekçileri Mantarlar

Discussion started on Yararlı Bilgiler

adige_cale60




Yeryüzünün Bekçileri Mantarlar

EĞER MANTARLAR hakkında bütün bildikleriniz, şişe tıpası ya da terlik tabanı olarak kullanıldıklarından, ayrıca “kültür”lü(!) olanlarından çok iyi yahni yapıldığından öteye gitmiyorsa, bu yazıyı dikkatle okumanızı tavsiye ederiz. Çünkü size, gezegenimizde milyarlarca yıldan beri çalışan bir internet ağından bahsedeceğiz. Bu ağ insanoğlunun çok çok kısa bir zaman önce kurmayı başardığı bilgisayar internetinin asla ulaşamayacağı, en son versiyonudur. Daha doğrusu, bilgisayar interneti, bu olağanüstü biyolojik ağın, basit bir kopyasıdır.

Gezegenimizdeki tüm yüzey üzerinde, birbiri içine geçen bir mantar şebekesi vardır. Bu şebeke dalga dalga yayılır ve birbiriyle kesişip, iç içe girer. Yerküredeki toprağın temelini onlar oluşturur. Her ne kadar incelendiklerinde, dikkat çekici bir tarafları görülmese de, bu mütevazı görünüşün altında mükemmel bir kabiliyet saklıdır. Tabiattaki bütün felâketler ile çevredeki tüm âni değişikliklere karşı verdikleri reaksiyonlar, biz diğer canlılar için, hayatî önem taşımaktadır. Mantarlara kulak vermek, ekosistemimizi korumanın en güvenilir yollarından biridir.

‘Mantar’ kelimesinin zihnimizde uyandırdığı küçümseme algısını bir kenara bırakıp onları dinlemeliyiz. Çünkü bize sesleniyorlar.


Mantarlar yerkürenin neredeyse tamamını kaplar. Onlarınki yalnızca karalarda değil, okyanuslarda da gezinen, büyük bir yeryüzü medeniyetidir. Mantar alanları gezegenimizdeki en geniş biyolojik varlıklar olup, bazı türleri 12.000 hektardan fazla alana yayılır.

Bir mantarın günde yarım cm.’den 2 cm.’e kadar büyüyerek bir tek mantardan dev bir mantar kolonisine dönüşmesi insanın akıl sınırlarını biraz zorlasa da, bu sessiz sedasız büyüyen mantar ‘tsunami’si, hayatları ona bağlı olan bütün bir biyolojik sistemi etkilemektedir. Bu yüzden bir mantar büyüyüp öldüğünde hemen bir başkası devreye girer.


Dünyada tahmin edilen 6 milyar tür mantar vardır. Bunlardan sadece 50 bini kataloglara girmiştir. Bulundukları yaşam ortamındaki diğer canlılara uygun olarak genetik farklılıklar gösteren mantarların bu özellikleri, hayat zincirinin devamı için çok önemlidir. Meselâ hemen hemen bütün bitkilerin, organik besinlerle beslenen mantar ve kökmantarları ile ortak bir hayatları vardır. Ve zannettiğimiz gibi mantarlar ağaçların suyunu emen basit birer asalak değillerdir.


Kök mantarları, çimen çalı ve ağaçların köklerini sarıp içlerine nüfuz eder. Böylece su emme bölgesini yüzlerce kat genişletirler. Böylelikle bitkinin su aramasına katkıda bulunmuş olurlar. Bu aynı zamanda toprağın su tutma kapasitesini de artırır. Üstelik bu yardımlaşma bitkilerdeki hastalıkların da önüne geçer. Mantarların ormanlardaki diğer organizmalarla olan bu ilişkileri, daha yeni yeni anlaşılmaya başlanmıştır. Bugün kesin olarak bildiğimiz şey, mantarların kompleks bir yapı sergilediği ormanların, sağlıklı bir ortama sahip olduğudur. Yani mantarlar, yaşadıkları bölgenin sağlık göstergeleridir.


Araştırmacılara göre bugün, Avrupa’da kökmantarların yaklaşık % 50’si kaybolmuştur. Bu veri, ekolojik bir felâketin habercisidir. Çünkü mantarların kaybolması ile çeşitli hastalıklar ormanları tehdit etmeye başlamıştır. Bu durum böceklerden, kuşlara ve memelilere kadar tüm canlı türlerini tehdit etmektedir.

Mantarların azalmasıyla birlikte nem oranı düşmekte, açığa çıkan toprak, rüzgarla dağılmakta ve çölleşme başlamaktadır. Böylece ekosistemin taşıma kapasitesi zayıflamakta ve insan nüfusu dahil tüm baskı unsurları karşısında, çevrenin direnci kırılmaktadır.


TEDAVİDE DE

MANTARLAR


Mantarların, yaşam alanlarının sağlık göstergesi olduğunu belirtmiştik. Şimdi ise bozulan ekosistemin yeniden eski sıhhatine kavuşturulmasında, mantarların ne gibi bir katkılarının söz konusu olduğuna bakalım:


Washington’daki Battelle laboratuarları; bilimi, çevre sağlığını geliştirmek için, kâr amacı gözetmeden kullanan bir kuruluştur. ABD ve diğer ülkeler, zehirli atıklardan kurtulmak için çeşitli çözüm yolları araştıran bu kuruluştan yararlanmaktadırlar.

“Burada bir kaç yıldır sürdürmekte olduğumuz deneyler sonunda oldukça ilginç şeyler keşfettik” diyor Dr. Jack Word. “İlk yaptığımız çalışmalar, istiridye mantarlarının ağır petrolü parçalayabildiklerini ve zehirli ve inatçı polycyclic aromatic hydrocarbons (PHA)ın %97 den fazlasını ve alkanilerin %80 den fazlasını ayrıştırabildiklerini gösterdi.”

Burada yapılan bir deneyde, içine dizel yağı, motor yağı, benzin ve diğer petrol ürünleri ile karıştırılmış bir toprak yığınına canlı istiridye mantarlarına ait sporlar katıldı. Dört hafta sonra toprak tabakası üzerindeki örtü kaldırıldı. Yığından mantarlar fışkırmaktaydı. Her biri 30 cm. çapında olan istiridye mantarları, toprak yüzeyi bir baştan bir başa kaplamıştı. Mantarlar test edildiğinde bünyelerinde her hangi bir petrol ürünü taşımadıkları anlaşıldı. Sekiz hafta sonra mantarlar çürüdü. Bu sefer çok daha şaşırtıcı bir durum ortaya çıktı. Çürüyen mantarlar, sinekleri etraflarına toplamaya başladılar. Çünkü mantar sinekleri, çürümüş mantarları bulur ve sporları midelerine doldurarak başka yerlerlere taşı*** yayılmalarını sağlarlar. Sineklerin ardından bölgeye bir sürü böcek akın etti. Ve en sonunda da kuşlar geldi. Tabii kuşlar, toprak üzerine bir yığın bitki tohum bıraktılar. Kısa bir zaman sonra bu petrol atıklarıyla kirli toprak alan, bilim adamlarının şaşkın bakışları arasında her yerinden hayat fışkıran küçük bir vahaya dönüştü.

12 hafta kadar sonra bütün petrol atıkları mantarlaşma ile temizlendi ve toprak içindeki kompleks topluluk gelişerek daha da verimli bir bölgeye dönüştü. Son olarak toprak yeniden test edildi, ve tamamen zehirden arınmış olduğu görüldü.


Bir başka araştırma sonucuna göre ise bazı mantar türlerinin, bileşenlerinin başka bir şekilde tahrip edilmesi çok zor olan biyolojik ve kimyasal silahlardaki maddelerin imha edilmesinde kullanılabileceği sonucuna varıldı. Meselâ 1. Körfez Savaşı sırasında kullanılan sinir gazı türü olan sarin ve soman bu yolla imha edilebiliyordu.

Her ne kadar mantarların sadece birkaç türünü incelemiş olsak ta, gezegenimizin en eski sakinleri olarak yaradılışlarındaki adaptasyon kabiliyeti sebebiyle milyonlarca senedir nesillerini devam ettirmiştir. Bu adaptasyon mekanizması, hızlı değişen çevrede ekolojik denge ve dayanma kuvveti için temel teşkil eder.


Biz insanlara düşen, mantarları, yaratılmış hiç bir canlı varlığa yapmamamız gerektiği gibi, küçümsememek, gereksiz görmemek ve ilkel ya da az gelişmiş gibi isimlendirmelerle etiketleyerek, canlılar âleminin bir basamağına tıkıştırmak yerine, onlardaki harikûlade yaratılış mucizelerini araştırmaktır. Böylece, yeryüzünde bizler için yaratılmış hizmetkârları tanıyıp, onlardan faydalanmanın yollarını bulabiliriz. Kimbilir daha vazifesinden haberdar olmadığımız nice varlık, mantarlar gibi, yeryüzünün ormanlarını korurken, bu gezegendeki geleceğimizi de muhafaza etmek için çalıştırılmaktadırlar.


#1 - Mart 13 2006, 18:11:39

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.