Alternatifim Cafe

MevLana..

Discussion started on Ödev

aRkadaşLaR..1 hafta içinde yapıLması geReken bi ödewm waR..
mewLana CELALETTİN RUMİ iLe iLgiLi dökümanLaRınızı payLaşıRsanız sewiniRim...(Resim,yazı,şiiR ws..)

şimdiden teşekküRLeR..  :okey
#1 - Aralık 15 2006, 17:59:52
"Başına siyah bir örtü iniyor usulca.Setr.Ucu,ardınca sürünürken,üzerinde adım attığı taşlar inliyor.Hayret! O kadar mı ağırmıştı? O kadar mı yaralanmıştı? O bilmiyor.Taşlar biliyor."

Yardımcı olmak isterim cnm çünkü ben de onunla ilgili bir seminer hazırlamıştım ama o kadar çok kaynak vardı ki çoğundan yararlanamadım bile..aynı şekilde sana kaynak vermek de çok zor çünkü bir dolu var..bence googledan falan mevlana diye arama yap..mesela şiir istiyorsan onu ekleyip ara..o kaynaklardan yararlan..yoksa onun eserleri saymakla bitmez..bir mesnevi nasıl alıntılanır ki?  :)
#2 - Aralık 15 2006, 18:07:51

Hayatı

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

 "Alimler Sultanı" Bahaeddin Veled’in oğlu olan Mevlana, baba tarafından Hz. Ebu Bekir (r.a.)’e anne tarafından Hz. Ali (k.v.)’ye dayanır. 6 Rebiulevvel 604 yılında Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya gelen Mevlana, madden ve manen baba tarafından büyük bir mirasın sahibi idi.

Dönemin en büyük bilginlerinden Seyyid Burhaneddin tarafından 4-5 yaşına kadar eğitilmiş; babasının vefatından sonra da O’nun yanında kalmaya devam etmiştir.

Bahaeddin Veled’in şöhreti o kadar yayıldı ki, onun dışındaki alimler bu durumdan şikayetçi olmaya başladılar. Dönemin hükümdarı Harzemşah çok sevmesine rağmen bir gün gördüğü bir manzara karşısında ona karşı tavır aldı. Mevlana gördüğü lüzum üzerine fitne çıkmasın diye Belh’i terke karar verdi. Öylesine teveccühe mazhar olmuştu ki, bu durum bütün mü’minler üzerinde olumsuz bir etki bıraktı. Nihayet Bağdat, Mekke, Medine’den Malatya’ya, oradan da Akşehir’e yerleşti.

 

Mevlana Konya’da

Bu durumdan haberdar olan Alaaddin Keykubad, bu aziz misafirleri Konya’ya davet etti. Bizzat atından inerek karşılama merasimine katılan Keykubad, büyük bir hürmet ve tazim gösterdi. Onu ünlü medreseye yerleştirdi. Mevlana, kısa sürede büyük bir ilgiye mazhar oldu ve büyük bir mürid kitlesi oluştu.

Babasının yanında bulunan Mevlana Konya’ya geldiğinde 22 yaşında idi. Adına medreselerin, vakıfların kurulduğu Mevlana, zahiri ilimde zirveye çıkmıştı.

Tirmiz’den Konya’ya gelen Seyyid Burhaneddin’e intisab eden Mevlana, 9 yıldan sonra daha fazla ilim için yollara düştü. Önce Halep’te, sonra Şam’da olmak üzere büyük zevattan dersler aldı. Yaklaşık 5 yıl süren bu ilim yolculuğunun ardından tekrar Konya’ya döndü.

Muhiddin İbn. Arabî’nin vefatından sonra müridleri dağıldı. Bir kısmı da Konya’ya geldi. Deyim yerindeyse Konya ilim merkezi haline geldi. Mevlana var olanların hepsinin fevkindeydi. Vaaz veriyor, talebe okutuyor ve aynı zamanda da fetva yazıyordu (veriyordu).

 

Mevlana (Konevî) Rumî oluyor

642 yılına gelindiğinde Mevlana’da ciddi değişim oluyor. Varlığında kendini kaybettiği Şemsi Tebrizî ile tanışıyor. "O neredendir, nerelidir, biz onu bilmiyoruz." diyen Mevlana, odunun ateşte yandığı gibi onun karşısında yanıyor. Şeyhi ona: "Anadolu’ya git. Orada ciğeri yanık, kalbi susamış biri var, onu aydınlat gel." dedi. Tebriz, Bağdat, Ürdün, Kayseri, Şam derken bir pazartesi Konya’ya geldi.

Bir gün Mevlana’nın ata binmiş olarak geldiğini, etrafında insanların faydalanmak için bir şeyler sorup öğrendiklerini gördü. Şems ilerleyerek Mevlana’nın önüne gelip durdu, ve:

"Riyâzat ve ilmin amacı nedir?" diye sordu.

Mevlana da:

"Şeriat ve edebi bilmektir." dedi.

Şems:

"Hayır, amaç; bilinene ulaşmaktır.” dedi ve Hakim Senâî’nin şu şiirini okudu:

"İlim seni senden korumuyorsa,

Cahillik, o ilimden çok daha iyidir."

Rengi sararan, şaşıran Mevlana, Şems’le beraber gittiler ve altı ay baş başa kaldılar. Bu sürenin sonunda; okutan, vaaz eden, fetva veren Mevlana, yeni okumaya başlayan talebeye döndü. Oğlu Veled şöyle diyor:

"Şeyh üstad; yeni öğrenen bir talebeye döndü,

Her gün onun huzurunda ders okuyordu.

Gerçi ilimde ve zahidlikte en yetişkin biri idi ama,

Güzel koku gösteren yeni bir ilim bulmuştu o."

Mevlana’nın kendisi de bu birliktelikten sonra şöyle diyor:

"Şemsi Tebrizi bize hakikat yolunu gösterdi.

Onun gelişinin feyz ve bereketi ile biz iman taşıyoruz."

 

Şems gidiyor

Bu durum Mevlana’nın hoşuna gidiyor ama, bu durumdan rahatsız olanlar da vardı. Nitekim kendisinden ilim tahsil eden, sohbetlerinden faydalanan talebeleri, her ne kadar Mevlana’ya bir şey diyemiyorlarsa da kendi aralarında ileri-geri konuşuyorlar ve Şems’e karşı tavır alıyor, hatta kin besliyorlardı.

Olayı fark eden Şems, bir gün aniden kayboldu. Gitmesinden iyilik bekleyen talebelerine ikinci bir şok geldi. Hiç olmazsa muayyen zamanlarda görüp, dinledikleri Hz. Mevlana’yı hiç göremez, görseler bile dinleyemez oldular.

Mevlana’daki bu durum Şam’dan, Şems’in mektubu gelene değin devam etti. Mevlana da Şems’e şiirler gönderiyordu:

“Senin bizi terk ettiğin günden beri;

Huzurumuz tadımız kalmadı, muma döndük.

Bütün gece boyu mum gibi yanıyoruz.

Onun ateşinden uzak, baldan da mahrumuz.

Ey Şems, Ermenistan ve Rum’un kendisi ile övündüğü sen!

Akşamım, senden dolayı sabah gibi aydınlandı.”

Bu arada, Mevlana’ya, Şems’e karşı muhalefetler son buldu diye güven gelince,  Şems’i, getirmek için oğlu Veled’i Şam’a gönderdi.

Nefislerin öldürülmesi gereken tarikat ekolünde bu tip hasetlik olaylarının cereyan etmesi ne acı.

Şems geldi. Ortalık durulmuş gözüküyordu. Öyle de oldu. Hakkında olumsuz düşünen birçok kimse gelip özür dilediler. Mevlana’nın Şems’e olan bağlılığı daha da arttı. Bu defa düşmanlık içteydi. Yani Mevlana’nın oğlu Alaaddin, kardeşi Veled’i çok sevdiğinden dolayı Şems’e kızıyordu. Bu durumu fark edenlerin kışkırtmalarını değerlendiren Alaaddin’in tavrı kötüleşti.

Fark ettiği bu durumu Veled’e şöyle ifade etti:

"Bu adamların hareketlerinden dolayı bir daha kimsenin göremeyeceği, bulamayacağı bir yere çekip gideceğim."

Diğer taraftan Şems’e karşı kin ve düşmanlık yine nüksetti. Bu durumu bilmesine (sezmesine) rağmen Mevlana’nın gerekli önlemi almaması da dikkat çekici. Bir müddet sonra da ortadan kayboluyor. Mevlana bu olayı,

"Ansızın herkesin ortasından kaybolup gitti.

Herkesin gönlündeki karanlıklar gitsin diye."

şeklinde dile getiriyor.

 

Seyahat ve Sükunet

Şems’in kayboluşu Mevlana’yı perişan etti. Önceleri sadece benimsediği "Semâ"yı, artık hayatının parçası haline getirdi. Gizli-açık bağırmalar, zamanlı-zamansız semalar ve ardından en yankılı gazeller bu dönemde oluştu. Şayet birisi Şems’i gördüğünü söylese sırtındaki giysiyi hediye ediyordu.

Mevlana seyahate çıktığında onu tanıyan herkes bu durumuna şaşırıyor, “Mevlana gibi bir zatı bu duruma düşüren Şems nasıl birisidir.” diye.

Şam’da da izine rastlayamadı. Onun için: "Ben ve Şems, iki ayrı varlık değiliz. O bir güneşse ben bir zerreyim; o bir denizse ben bir damlayım. Zerrenin varlığı güneştendir, damlanın ıslaklığı denizdendir. Öyle ise arada ne fark vardır." Demek sureti ile teselli olmaya çalışıyordu. Bir müddet sonra tekrar Konya’ya döndü. Döndü dönmesine ama içindeki aşk onu durdurmuyordu. Gene cezbe galip gelerek tekrar Şam’a gitti. Artık tamamen ümidini kaybeden Mevlana bu sefer şöyle demeye başladı: "Ben kendim Şems’in aynıyım. Dolayısıyla onu aramak yerine kendimi aramalıyım." Sonra Konya’ya sükunet içinde döndü.

 

Tekrar göreve dönüş ve vefatı

Mevlana sükunet sağlayıcı seyahatinden döndükten sonra, önce Şeyh Selahaddin Zerkub’u, daha sonra Hüsameddin Çelebi’yi kendisine halife (yardımcı) seçerek vazifesini yapmaya çalıştı. Özellikle şunu belirtmek gerekir ki, Mesnevi’nin yazılmasında en büyük pay sahiplerinden birisi Hüsameddin Çelebi’dir.

Kendi seyrinde devam eden çalışma sürerken Mevlana hastalandı. Ziyaretine gelenlerden birinin: "Allah acil şifalar versin, tamamen sıhhate kavuşacağınızı umuyorum." demesi üzerine Mevlana: "Artık şifa size mübarek olsun. Aşık ile maşuk arasında kıl payı kadar fark kaldı. Onun da kalkmasını ve nurun nura katılmasını istemiyor musun?" dedi.

Nitekim 68 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuştu. Konya’da yer yerinden oynadı. Müthiş bir katılımla cenaze bugünkü Mevlana türbesinin bulunduğu yere defnedildi.
#3 - Aralık 16 2006, 21:47:51
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

şiirleri

Ağıt
Göz gamın ne olduğunu bilseydi,
gökyüzü bu ayrılığı çekseydi,
padişah bu acıyı duysaydı;
göz gece demez gündüz demez ağlardı,
gökler yıldızlara, güneşle, ayla
gece demez gündüz demez ağlardı.
padişah bakardı ününe,
tacına, tahtına, tolgasına, kemerine,
gece demez gündüz demez ağlardı.

Gül bahçesi güzün geleceğini duysaydı,
uçan kuş avlanacağını bilseydi,
gerdek gecesi bu özlemi görseydi;
gül bahçesi hem güle hem dala ağlardı,
uçan kuş uçmaktan vazgeçer ağlardı,
gerdek gecesi öpüşmeye, sarılmaya ağlardı.

Zaloğlu bu zülmü görseydi,
ecel bu çığlığı duysaydı,
cellâdın yüreği olsaydı;
Zaloğlu savaşa, yiğitliğe ağlardı,
ecel bakardı kendine ağlardı,
cellât, yüreği taş olsa, ağlardı.

Kumru, başına geleceği duysaydı,
tabut, içine gireni bilseydi,
hayvanlarda bir parça akıl olsaydı;
kumru selviden ayrılır ağlardı,
tabut omuzda giderken ağlardı
öküzler, beygirler, kediler ağlardı.

Ölüm acılarını gördü tatlı can,
koyuldu işte böyle ağlamaya.
Olanlar oldu, gitti dostum benim.
şu dünya bir altüst olsa, aülasa yeri var.
öylesine topraklar altında kalmışım.
 

Mevlana Celaleddin Rumi



Allahım Bu Vuslatı Hicran Etme
Allahım bu vuslatı hicran etme
Aşkın sarhoşlarını nalan etme

Sevgi bahçesini yemyeşil bırak
Bu mestlere bahçelere kasdetme

Dalı yaprağı vurma hazan gibi
Halkını başı dönmüş zelil etme

Kuşunun yuvasının ağacını
Yıkma da kuşlarını perran etme

Kumunu ve mumunu karıştırma
Düşmanları kör et de şadan etme

Hırsızlar aydınlığın düşmanıdır
Onların işlerini asan etme

İkbal kıblesi yalnız bu halkadır
Umut kabesin öyle viran etme

Bu çadır iplerini öyle katma
Çadır senindir eya sultan etme

Yok dünyada hicrandan daha acı
Ne istiyorsan et de onu etme


M e v l a n a
 

Mevlana Celaleddin Rumi



Yürü, can gözünü aç
Yürü, can gözünü aç,
şu âşıklara bir bak hele:
Nasıl sarmaşdolaş, gönül gibi bir şey olmuşlar,
nasıl gelmişler can gibi
elsiz, ayaksız hale.

Bahçeden daha güler yüzlü onlar,
gülden daha güler yüzlü.
bilgiden daha doğru,
akıldan daha hünerli,
serviden daha hür.
Ölmezlik suyundan daha arı, duru.

Hep zerreler gibi hovardalar.
Güneş onlara kaftan.
Balçığa ayak basmışlar,
baş komuşlar gönül dizine.
Kanların üzerinden geçmişler,
kan denizlerin dalgaları arasından.
Etekleri gene tertemiz;
bir şey bulaşmadan eteklerine.

Diken içindeler,
ama gül gibiler.
Hapisteler,
ama şarap gibiler.
Balçık içindeler,
ama gönül gibiler.
Gece içindeler,
ama sabah gibiler.

Sen onların şarabını bir iç de gör:
Naıl birdenbire ferah olur, aydınlanır yüreğin,
birdenbire nasıl unutulur her şey,
nasıl birdenbire gözlerinin içi güler.



Mevlana Celaleddin Rumi
 


Verdim canımı gitti
Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Kaçan bir kul gördünüz mü ey insanlar, de,
tertemiz kokan bir kul gördünüz mü,
ay parçası bir yüzü var,
baştanbaşa fitne.

Savaş vakti tez gider, de , tellal,
barış vakti uysal olur, de.

Nerde bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
İnce boylu, güler yüzlü, tatlı sözlü,
tez canlı, çevik bir kul gördünüz mü?
Sırtında bir al kaftan taşıyor.

Kucağında bir rebap, elinde bir yay var, de , tellal,
Çaldığı hep güzel, hep sıcak havalar, de.

Nerede bir topluluk görürsen, tellal,
hiç durma, bağır:
Onun bağından bir meyva devşiren var mı ey insanlar, de,
onun gül bahçesinden bir demet gül deren var mı?

İş ki çıksın bir habercik getirsin biri ondan bana, tellal
çıksın biri ondan bana bir şeyler desin iş ki,
söyle, verdim canımı ona gitti, telal,
verdim ona gitti.
 

Mevlana Celaleddin Rumi

#4 - Aralık 16 2006, 21:51:44
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

saoL canımcım... :kisss  :cicek
#5 - Aralık 16 2006, 21:52:40
"Başına siyah bir örtü iniyor usulca.Setr.Ucu,ardınca sürünürken,üzerinde adım attığı taşlar inliyor.Hayret! O kadar mı ağırmıştı? O kadar mı yaralanmıştı? O bilmiyor.Taşlar biliyor."

saoL canımcım... :kisss  :cicek


rica ederim cnm   :)
#6 - Aralık 16 2006, 21:58:34
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

http://www.mewlana.co.nr/ bu siteye bi gir bak istersen çok şey bulacağından eminim çok güzel bi site mevlanayla ilgili herşeyi bulabilrsin..şiirleri,hayatı vs..
#7 - Aralık 19 2006, 17:28:46
Viking's

http://www.mewlana.co.nr/ bu siteye bi gir bak istersen çok şey bulacağından eminim çok güzel bi site mevlanayla ilgili herşeyi bulabilrsin..şiirleri,hayatı vs..

teşekküRLeR canım..  :kisss
#8 - Aralık 20 2006, 01:42:24
"Başına siyah bir örtü iniyor usulca.Setr.Ucu,ardınca sürünürken,üzerinde adım attığı taşlar inliyor.Hayret! O kadar mı ağırmıştı? O kadar mı yaralanmıştı? O bilmiyor.Taşlar biliyor."

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.