Alternatifim Cafe

Sosyal Fobi ya da Sosyal Korku

Discussion started on Sağlık

SOSYAL FOBİ YA DA
SOSYAL KORKU

SOSYAL FOBİ NEDİR?
Utanç verici bir duruma düşmekten, onaylanmayacak bir davranışta bulunmaktan, alay edilmekten, rezil olmaktan, beğenilmemekten, olumsuz olarak değerlendirilmekten, küçük düşmeye yol açacak bir davranışta bulunmaktan, başkaları tarafından eleştirilmekten, reddedilmekten, onaylanmamaktan duyulan sürekli bir korku ve kaygı sonucu hayatta büyük zorluklar yaşama ve büyük fırsatları kaçırma olarak tanımlayabiliriz.

SOSYAL FOBİ
KİMLERDE GÖRÜLÜR?
Sosyal fobi genellikle ergenlik yıllarında başlayan ve tedavi edilmezse müzmin seyreden bir bozukluktur. 25 yaşından sonra başlayan sosyal fobi vakası nadirdir. Ancak sosyal fobikler ekseriya rahatsızlık başladıktan 15–20 yıl sonra doktora giderler. Çünkü sosyal fobinin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu bilmezler ve bu bozukluğu kişiliklerinin bir parçası olarak görürler.
Kadınlarda da erkeklerde de görülebilir. Kadınlarda, erkeklere oranla daha çok görülmesine rağmen sosyal fobi yüzünden psikologa başvuranlar daha çok erkeklerdir.

SOSYAL FOBİNİN SEBEBİ NEDİR,

NASIL ORTAYA ÇIKMAKTADIR?
Sosyal fobi, ırsiyetin orta derecede katkıda bulunduğu bir hastalıktır. Akrabaları arasında sosyal fobik olan kişilerin bu hastalığa yakalanma riski bir miktar daha yüksektir. Sosyal fobiklerin beyinlerinde birtakım kimyasal ve elektriksel bozukluklar olduğu, yapılan incelemeler sonucunda anlaşılmıştır. Bazı ilaçların sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olması, sosyal fobinin temelde "beyin faaliyetlerindeki bir bozukluk" olduğu tezini doğrulamaktadır. Sosyal fobinin genellikle utangaç, çekingen, kendine güveni düşük, reddedilmeye duyarlı, ama başkaları üzerinde olumlu intiba bırakma arzusu duyan kişilerde ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu kişiler başkaları tarafından beğenilmediklerinde bunun değer ve sosyal mevki kaybına yol açacak bir felâketle sonuçlanacağına inanırlar.
Sosyal fobinin ortaya çıkışında ana babanın kişilik özellikleri ve çocuk yetiştirme tarzlarının büyük etkisi vardır. Sosyal fobililerin çoğunun ana babalarının da sosyal korkuları bulunan, başkalarının düşüncelerine fazla duyarlı kişiler olduğu görülmektedir.
Ezilen, sövülen, dövülen, aşağılanan, küçük görülen, alay edilen bir çocuğun içinde "Sen değersizsin, dövülecek bir nesnesin, sevilmeye lâyık değilsin." mesajı yer edinir. Kendisini ezilmiş hisseden, değersiz bulan, sevilmeye layık görmeyen biri de insanlarla iletişim kurarken rahat davranmakta zorlanır ve aşağılık duygusuyla ya çekingen, pısırık, haklarını korumaktan aciz ya da başkalarını ezmeye çalışan, baskın, saldırgan bir kimliğe bürünebilir.


GENETİK VE
BİYOLOJİK FAKTÖRLER
Sosyal fobililerin birinci dereceden akrabalarında da SF görülme oranının yüksek olması genetik yatkınlığa kanıt olarak gösterilebiliyor. "Ana babada SF var, çocuklarda da var; o hâlde bu kalıtımla geçmiştir." gibi çıkarımlar yapılabiliyor. Ben doğuştan getirilen kalıtımsal özelliklerin sosyal fobinin oluşumuna direkt bir etkide bulunmadığına inanıyorum. Aile üyelerinin birbirlerine benzer biçimde SFye yatkın özelliklere sahip olmalarının nedeni ana babaların tutum ve davranışlarının çocuk tarafından taklit edilip benimsenmesinde aranabilir. Bence aile çocuğa SFyi "kalıtımla" değil, "eğitimle" aktarır.

SOSYAL FOBİLİLERİN
GENEL ÖZELLİKLERİ
Sosyal fobili bir insan muhtemelen mükemmeliyetçidir; hiç hata yapmaması gerektiğine inanır. Hata yaparsa, başkalarının onu onaylamayacağını zanneder. Tehlikeyi de çoğu kez yanlış algılar. İstenmeyen sonucun gerçekleşme olasılığını ve gerçekleştiği takdirde ortaya çıkabilecek durumun şiddetini zihninde çarpıtıp abartır. Olumsuz varsayımlarda bulunur. Sonu kötü biten senaryolar yazar. Bu desteklerle hatalı inançlarını güçlendirip istenmeyen sonuçlara davetiye çıkarır.
Örnek üzerinde düşünecek olursak; sosyal fobili konuşurken hiç hata yapmaması gerektiğine, eğer hata yaparsa rezil olacağına ve muhatabının gözünde değerinin düşeceğine inanır. Ve korku kendini gerçekleştirir. (Çünkü beyin odaklanılan sonuç için çalışır –olumsuz bile olsa!) Konuşurken hata yaptığı, yani ona göre olmaması gereken bir şey olduğu için de kendisini eleştirir, hata yapmayı doğal karşılamak yerine bir dahaki sefere asla öyle hatalar yapmaması gerektiğini tekrar telkin eder kendisine.
Sosyal fobi, bir kez ortaya çıktıktan sonra kısır döngü süreci şöyle işleyebilir: Sosyal fobili bir insan korktuğu ortamlarda bulunmaktan kaçınır. Kaçındıkça özgüveni azalır, korkusu artar. Korkusu arttıkça da daha çok kaçınmaya çalışır. Bu arada kendisiyle meşgul olmayı da ihmal etmez. Başkalarının hakkında ne düşündüğünü hesaplar. Ne derece iyi yaptığını, ne kadar doğru, ne kadar yanlış davrandığını düşünür. İnsanların tepkileri üzerine tahminler yürütür. Hiç gerçekleşmeyecek olan kusursuzluk idealini hayallerle besler.

SOSYAL FOBİNİN
YAYGIN OLARAK ORTAYA ÇIKTIĞI DURUMLAR
Sosyal fobiliyi korkutan çok farklı ortamlar bulunabilir. Bunların ortak özelliği diğer insanlarla –en azından aynı ortamın paylaşılmasıyla– bir ilişki içinde olunmasıdır. Sosyal fobisi olanlar genelde aşağıdaki durumlarda sosyal fobi belirtilerini yoğun olarak yaşarlar.
– Topluluk önünde konuşmak.
– Bir işle uğraşırken seyredilmek.
– Başkalarının önünde yemek yemek–içmek.
– Otorite konumundaki kişilerle temas etmek.
– Misafir kabul etmek
– Başkaları ile tartışmak
– Toplulukta telefonla konuşmak.
– Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak,
– İlgi odağı olmak.
– Başkalarının önünde yazı yazmak.
–Sınava girmek,
–Tartışmaya girişmek,
–Karşı cinsle iletişim kurma ve cinsellik.
–Genel tuvaletlere gitmek,
–Alışverişte pazarlık etmek,
–Statüsü yüksek biriyle konuşmak…

SOSYAL FOBİ İYİLEŞİR Mİ?
Sosyal fobi günümüzde oldukça iyi tedavi edilen bir rahatsızlıktır. Ama tedavi edilmediğinde ağır sonuçlara yol açabilir.
Bugün radyolarda ve televizyonlarda program yapan ve bu işi de başarıyla yürüten çok sayıda iyileşmiş sosyal fobik vardır. Ancak çoğu sosyal fobik tedavi başvurusunda bulunmamakta, berbat bir hayata katlanmak zorunda kalmaktadır.

SOSYAL FOBİ NASILTEDAVİ EDİLİR?
Sosyal fobinin tedavisinde iki silâhımız vardır:
İlaç tedavisi:
Günümüzde sosyal fobi tedavisinde oldukça etkili olan, bağımlılık yapmayan, uyku–sersemlik gibi yan etkilere yol açmayan ve kalıcı düzelme sağlayabilen birtakım ilaçlar vardır. Doktor kontrolünde devam edilen iyi bir ilaç tedavisiyle ve beraberinde iyi bir psikoterapiyle kişi dertlerinden kurtulmaktadır.
Psikoterapi:
Sosyal fobi erken başlangıçlı kronik, gizli bir hastalıktır. Bu nedenle psikoterapi, sosyal fobi tedavisinde oldukça etkilidir.
Hastaların negatif yoldaki inançları ile (sosyal ortamlarda başarısızlığın kaçınılmaz olduğu gibi) yüzleşmelerini sağlar psikoterapi. Sosyal fobinin temelinde bu tür inançların yer aldığı gayet iyi bilinmektedir çünkü…
İyi bir psikoterapi tedavisi, hastanın durumuyla baş etmek için zararlı stratejiler geliştirmesini, depresyon ve alkolizm gibi ek rahatsızlıkların ortaya çıkmasını engeller.


ÇÖZÜM
Öncelikle şunu kabullenmekle başlamanızı öneririm: Bu problemi aktif olarak siz çözeceksiniz. Eğer hiçbir girişimde bulunmaz ve kabuk tutmuş bir yaranın iyileşmesini beklercesine sosyal fobinin kendiliğinden sizi terk etmesini beklerseniz bu bekleyiş ömrünüzün sonuna kadar sürebilir. Günün birinde bir kurtarıcının gelip büyülü değneğiyle omzunuza dokunarak sizi bambaşka bir insana dönüştürüvermesi de ne yazık ki gerçekleşme ihtimali çok düşük bir hayaldir. Diyeceğim o ki çözüm sizdedir. Bu problem siz isterseniz, inanırsanız ve çaba gösterirseniz çözülür. Siz çözümün yalnızca nesnesi değil, aynı zamanda öznesi olacaksınız. Öyleyse bir an önce, hiç vakit kaybetmeden yola koyulun ve kendi omzunuza tırmanın.
Peki, sosyal fobiyi yenme isteğinizi nasıl arttırabilirsiniz? Bunun için kendinize iki soru sorun:
– Sosyal fobiyi yenersem neler kazanırım?
– Sosyal fobili kalırsam neler kaybederim?
Bu sorular üzerinde iyice düşünün. "Sosyal fobiyi yenersem daha iyi bir hayatım olur." gibi çok genel ve muallâk ifadelerle yetinmeyin. Sosyal fobiden kurtulursanız elde edebileceklerinizi ve sosyal fobili olmaya devam ederseniz yaşayacağınız olumsuzlukları spesifik örnekler bularak bir liste hâlinde yazın. Böyle bir liste vazgeçmeyi düşündüğünüz çöküntülü zamanlarınızda güdülenip yeniden harekete geçebilmeniz için size destek sağlayabilir.
İnanç çok etkili bir güçtür. Bir şeyi başarabileceğinize kesin olarak inanmışsanız zorluklar sizi asla yıldıramaz. İnanmışsanız kendinizi amacınıza adayabilirsiniz. Ve adanmışsanız adımlarınızı dönüşü olmayan bir kararlılıkla atar, bitmez tükenmez bir enerjiyle hiç yılmadan devam edersiniz yolunuza. Sosyal fobiden kurtulabileceğinize inanmakta zorluk çekiyorsanız neden inanmadığınızı sorun kendinize. Öne sürebileceğiniz tüm kanıtlar tek tek çürütülebilir. Şu ana kadar sosyal fobili olmanız ve dahi bundan önceki girişimlerinizden sonuç alamamış olmanız bundan sonra da sosyal fobili kalacağınızı göstermez. "Bir insan bir şeyi başarabiliyorsa, bunu bütün insanlar başarabilir." İşte bu varsayımdan hareketle biz de deriz ki: Bu illetin canına okumuş insanlar varsa –ki vardır– sosyal fobiyi yenebileceğinize inanmamanız için hiçbir gerekçeniz yoktur. Başarıya olan inancınızı güçlendirecek en büyük etken ise, başarabileceğinizi bizzat deneyimleyerek görmenizdir.
Kendinize kızıp da hakaret ettiğinizde kullandığınız kelimelere dikkat ettiniz mi hiç? Belki de onlar ana babanızın, arkadaşlarınızın, öğretmenlerinizin size hakaret etmek için kullandığı kelimelerin aynısıdır. İşte bunun gibi, "Başkaları ne der?" sorusunu sorup durarak sizi yargılayan, suçlayan aşağılayan; size kusursuz olmayı, herkesi memnun etmeyi ve attığınız her adımda başkalarının onayını almayı hedef göstererek sırtınıza taşınmaz ağırlıklar yükleyen içinizdeki bu sesi susturun. Çünkü o ses, içinizdeki ana babanızın, tutum ve davranış kalıplarının, yani toplumsal normların, yani başkalarının beklentilerinin sesidir. Sosyal fobiden kurtulmak istiyorsanız bu sesi susturun artık. İçinizdeki çocuğun ezilmesine daha fazla izin vermeyin.
Hissetmek istemediğiniz duyguları hissettiğiniz zaman kendinizi azarlamak yerine duygularınızı olduğu gibi kabullenmeyi deneyin. İçinizdeki çocuk şefkat elinizi uzatmanızı istiyor sizden; itilip kakılmayı, sövülüp dövülmeyi değil. Tutun elinden ve kaldırın onu. Şundan emin olabilirsiniz ki, o çocuk kendini güvende hissetmedikçe siz asla rahata kavuşamayacaksınız.
Bütün insanlar hata yapar. Hata yapmak insan olmanın kaçınılmaz bir sonucudur. Hiçbir insan kusursuz değildir. Mükemmele ulaşmak için uğraşmak boşunadır. Mükemmeliyetçiliği bırakın. Bir ütopya uğruna kendinizi daha fazla tüketmeyin. Mükemmel iyinin düşmanıdır; iyiye razı olun. "Ya hep ya hiç" anlayışıyla hareket etmeyin. "Zorunda olmak"tan vazgeçin. "Yapmalıyım" yerine "yapabilirim"i koyun. Ve yapabildiğiniz kadarıyla yetinin. Beklentilerinizi ulaşabileceğiniz seviyelerde tutun ki sürekli olarak hayal kırıklığı yaşamaya mahkûm olmayasınız. Kendinizden daha az şey beklerseniz başarılarınızdan daha çok tatmin sağlarsınız. Oysa mükemmeliyetçilikten vazgeçmedikçe kendinizden asla memnun olamayacaksınız.

HERKESİ MEMNUN ETMEYE ÇALIŞMAYIN

Herkesi memnun etmeye çalışmayın. İnsanlar kültür, inanç, bilgi, zeka, alışkanlık ve yaşam koşulları bakımından aynı olamayacaklarına göre dünyayı da aynı şekilde algılamazlar. Sizin çok değer verdiğiniz bir şey başka bir insana saçma ve anlamsız gelebilir. Her bir insanın kabullerini, değerlerini ve sizden beklentilerini belirleyip ona göre davranmaya çalışsanız bile –ki böyle bir çaba içerisine girmeniz kendinizden vazgeçmeniz demektir– herkesi memnun edebilmeniz, herkesin beğenisini, onayını ve sevgisini kazanabilmeniz mümkün değildir. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, sizi ve/veya yaptıklarınızı onaylamayacak, beğenmeyecek, reddedecek birileri mutlaka olacaktır. Öyleyse herkesi memnun etme çabasını bırakın. "Hayır" demeyi öğrenin. Size teklif edilen her yükü hiç istemediğiniz hâlde sırtlanırsanız –zaman ve enerji kaybınız bir yana– insanların sizi kullandığını, sömürdüğünü düşünerek zayıflık ve acziyet hislerine kapılabilirsiniz.
Yeryüzünde sizi hiç tanımayan ve sizin ne yaptığınızı hiç umursamayan milyarlarca insan yaşıyor. Çevrenizdeki insanların da sizi düşünüp durmaktan daha önemli meşguliyetleri vardır herhalde. Buna rağmen yine de "Başkaları ne der?" kaygısına karşı "Başkaları ne derse desin!" bilincini hâkim kılamıyor, başkalarının hakkınızda ne düşündüğünü hesaplamaktan kendinizi alıkoyamıyorsanız, bari olumlu şeyler düşündüklerini varsayın. Örneğin "Sosyal fobili olduğumu açıklarsam zayıf biri olduğumu sanacaklar." yerine "Bunu açıklayabildiğime göre beni cesur biri olarak görürler." gibi bir varsayımda bulunabilirsiniz. Bu varsayımın gerçeği yansıtıp yansıtmaması önemli değildir. Önemli olan, işe yarayıp yaramamasıdır. Zaten insanların aklını okuyamıyorsanız, tam olarak ne düşündüklerini hiçbir zaman bilemezsiniz.
Az zamanda çok şey bekleme yanılgısına düşmeyin. Sosyal fobi birdenbire oluşmadı, birdenbire de gitmeyecek. Ektiğiniz değişim tohumu meyvesini kısa süre içerisinde vermeyebilir. Olgun bir ağacın habercisi olan fidanı, meyvesiz diye ezmeye kalkışmayın. Sabırlı olun. Çocukken birkaç kez düştüğünüz için beşiğinize dönüp yürüme çabasından vazgeçseydiniz yürümeyi hiçbir zaman öğrenemeyecektiniz. Sosyal fobiyle başa çıkmak da düşe kalka öğrenilir. Hiç düşmemeyi değil, düştüğünüz zaman kalkabilmeyi amaçlayın. Ve her düştüğünüzde yerden bir şeyler almaya bakın. Düşüşlerinizi, başarısızlıklarınızı, hatalarınızı öğrenme fırsatı olarak görün.
Geriye dönüp geçmişi değiştirebilmeniz mümkün değildir; artık olan olmuş, yaşanan yaşanmıştır. Ama geçmişte olup bitenlere yüklediğiniz anlamı değiştirebilirsiniz. Sosyal fobinin olumlu yönlerini, size kazandırdıklarını keşfedebilirseniz, şu ana kadar onun yüzünden yaşadıklarınızdan duyduğunuz acıları hafifletebilirsiniz. Örneğin, sosyal fobi sayesinde uyanıp arayışa çıkmış ve değişim sürecine girmiş olabilirsiniz.
Sosyal fobili olmanızda pay sahibi olduğunu düşündüğünüz kişileri de affedin. Geçmişte birileri size zarar verdiyse, şimdi kendinizi cezalandırmak niye? Keskin sirke kendi küpüne zarar verir. Kin gütmek kendinizi yaralar. Zaten onlar size kötülük yapma niyetinde değillerdi ve kendi koşulları içerisinde bildiklerinin en iyisini yapmaya çalıştılar. Böyle bakarsanız affetmeniz kolaylaşabilir. Bağışlayın ve kurtulun.
Geleceğe umutla bakın ve sakın umudunuzu kaybetmeyin; çünkü "umudunu kaybeden bir insanın kaybedecek başka bir şeyi kalmamıştır." Korkularınızı kabullenin, korktuğunuz için kendinizi suçlamayın, ama aynı zamanda cesur olun. Cesaret korkusuzluk değil, korkuya rağmen korkulan şeyin üzerine gidebilme gücüdür. Eylemleriniz korkularınızın üzerinde olsun ki, korkuyu dize getirebilesiniz. Siz kaçtıkça korku çığ gibi büyüyerek sizi kovalamaya devam edecektir.
Öyleyse kaçmayı bırakın.
Umudunuzu kuşanın, kalkın ve yürüyün!
Korkunuzun üzerine gidip korkunuzla yüzleşecek, bol bol hata yapacak ama yine de vazgeçmeyecek, yılmayacak, pes etmeyecek ve işte o zaman "yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer" kazanacaksınız...


www.sosyal-fobi.net sitesinden alınmıştır emeğe saygı
#1 - Ocak 01 2006, 12:34:39

zaten bu sosyal fobiler bir gün beni öldürecek.
#2 - Nisan 13 2006, 18:24:58

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.