Alternatifim Cafe

Arkadaşlar EDEBİYAT-TARİH İLİŞKİSİ Hakkında Bilgi

Discussion started on Ödev

Arkadaşlar edebiyat tarih ilişkisi hakkında bilgi verirseniz çok sevinirim...kendi bulduklarımla birleştirecem de  :haydut
#1 - Ekim 03 2006, 16:57:26
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

en azından edebiyatla ilgili bildiğiniz siteler varsa benimle paylaşırmısınız...  :öff
#2 - Ekim 03 2006, 17:23:33
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

ben buldum ve yazdım belki öğrenmek isteyen arkadaşlarımız vardır diye buraya da yapıştırıyorum  :)


Edebi Eser-Tarih İlişkisi

Bir edebî metnin tarihsel bir belge olarak nasıl kullanılacağı konusundaki öncülüğü F. Köprülü yapmıştır. Köprülü; tarihi, sadece kronoloji ve biyografiye indirgeyen yaklaşımların tutarsız ve eski olduğunu belirtir. Edebiyat eserlerinin zaman zaman aslî kaynakları aşabileceği kanaatindedir. Fakat bu yararlanma esnasında sağlam bir filoloji kültürü, tenkit yeteneği gerektiğini vurgular (Köprülü 1943:379-486).

Edebiyat ve tarih araştırmacılarının disiplinleri arasındaki müştereklik hususunda görüş ve düşünceleri olmuştur. Hülasa söz konusu bu durumla ilgili görüşlerin temelindeki anlayış; tarihçinin edebî esere yaklaşırken söz konusu bu eserlerin estetik endişenin ön plana alınarak yazılan eserler olduğunu göz önünde tutması gerektiği ve bununla birlikte estetik endişenin ön planda olmadığı ikinci sınıf eserlerde, tarihçinin işine yarayacak pek çok malzemenin varlığı görüşü hemen hemen ortaktır. (Turall991:l-16) (Togan 1985:36-75).

Diğer taraftan tarih yazıcısı olgu ve olayları sıralamakla yetinemez, Çan'ın ifadesiyle "Olay, olgu ve belgelerden yola çıkarak tarihi oluşturmak yetmez, bir yorumcuya ihtiyaç vardır." Diyerek yorumcu ibaresiyle sözlü anlatımı vurgulamakta ve dolayısıyla (Carr 1993:25) edebiyat perspektifinin önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Bu bilgilerden hareketle, edebî metnin ve sözlü kültür ürünlerinin çağdaş tarih araştırmacılığında muteber kaynaklar olduğu söylenebilir. Fakat böyle bir çalışmada disiplinler arası bir bakış açısına, sağlam bir iç ve dış tenkit bilgisine sahip olma zarureti vardır. Edebî ve tarihî eserler incelenerek, ait olduğu dönemin ve toplumun estetik tutumu ve değer yargıları, karşı duruşları, farklı statüleri norm ve davranışları hakkında bilgi sahibi olunabilir.

Tarih araştırmacılığı, insanın kendisine ilişkin gerekli olan bilgi için bir zaruret halini almıştır, çünkü insanın kendi öyküsünü bilme ihtiyacının doğal bir hal olduğu düşünülür: Kendini bilme burada salt kendi kişisel özelliklerini, onu öteki insanlardan ayıran özelliklerini bilmesi demek olmayıp, insan olarak insanın ve insanlığın kültürlenme süreci esnasındaki yapısını bilmesi demektir. Bu konuda Collingwood "kendinizi bilmeniz, ilkin bir insan olmanın ne demek olduğunu bilmeniz; ikincileyin olduğunuz insan olmanın ne demek olduğunu bilmeniz; üçüncüleyin olduğunuz insan olmanın ve başka biri olmamanın ne demek olduğunu bilmeniz anlamına gelir. Kendini bilmeniz ne yapabileceğinizi bilmeniz anlamına gelir; kimse ne yapabileceğini, denemeden bilmediği için de, ne yapabileceği konusundaki tek ipucu olarak da ne yaptığı ortada kalmaktadır. Öyleyse tarihin değeri bize insanın ne yaptığını böylece insanın ne olduğunu öğretmesi bakımından ortaya çıkmaktadır" (Collingwood 1996:40-41) diyerek tarih araştırmacılığının mahiyeti ve önemini belirtirken insanı her yönüyle tarihin içine oturtmanın gerekliliğini de vurgulamaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği üzere bir edebiyat şekli olarak görülen, Heredotus ile anlamını bulan sözlü kaynak tarihçiliği günümüzde yeni bir açılımla tekrardan ortaya çıkma çabasındadır. Yazılı kaynaklardan farklı olarak sözlü kaynakları tek başına kullanmak bilimsel tarihçilikle bağdaşmayabilir; ancak yazılı kaynakların üzerine inşa edilen sözlü kaynaklarla ortaya çıkarılmış tarihî bilgi ilkesi, gerçeğe daha yakındır. Yazılı kaynakların yetersiz ve az olduğu durumlarda sözlü kaynaklar devreye girebilir. Sözlü kaynakları kullanan sözlü tarihçilik, sözlü kültürle iç içe geçmiştir. Onu kapsar ve aynı zamanda onun içindedir.

Köprülü, Anadolu Selçuklu tarihinin yerli kaynaklarından söz ederken sözlü kaynaklara özellikle vurgu yapar. Tarihî olayların gerçeklerini, derinlerde kalmış sebeplerini sözlü kaynaklar sınıfına koyabileceğimiz ve yazılı kaynaklar kadar önemli olan destanî epik mahiyetteki halk romanları ile diğer sözlü edebi kaynaklarda bulabileceğimizi belir-tir.(Köprülü 1943:27-387) M. Kütükoğlu, sözlü kaynakları tarihî şiirler, hikâyeler, efsaneler, mytoslar, destanlar, menkıbeler, fıkralar ve atasözleri olmak üzere yedi grupta toplar. (Kütükoğlu 1998: 19-20) Zeki Velidi Togan da tarihi kaynakları 'Müşahede ve Hatıralar* ve 'Kaldıklar veya Kalıntılar' şeklinde tasnif eder. Bunlardan kalıntılar dışında kalanlar F. Köprülü'nün ve M. Kütükoğlu'nun da belirttiği sözlü kaynaklardır. Tarihî şiirler, genelde edebî amaç doğrultusunda meydana getirilmiş, tarihî bir olayı anlatmakla beraber tek amacı tarihsel bilgi vermek olmamıştır. Bu şiirleri tarihî kaynak saymak doğru olmaz; ancak edebî amaçla yazılsa da olayları dürüst bir şekilde ortaya koyan şiirlerden yararlanılabilir (Togan 1985:39).

Destanların bir kısmı, tarihî esaslara dayanır gibi görünmekle beraber, hakikatte tarihî olmayan şahsiyetlere aittir. Diğer bir kısmı tarihî olayları anlatır. Bunlar ağızdan ağza yayıldığından, ilk icracısı unutulmuş olduğu için destan sayılır. Destanların masal şeklinde olanları yani tarihî olmayanları tarih için kaynak sayılmazlar (Togan 1985:40) fakat bununla birlikte tarihe ulaşmada mitlerden geniş ölçüde faydalanılmıştır. Fakat bunlardan yararlanılırken bir metoda sadık kalmak ve dikkatli olmak şarttır.

Türk kavimlerinin ön-tarihteki yayılmaları ile bağlı bazı durumları ispat yolunda da bunlardan istifade edilebilir. Bazı kavimler kendi tarihlerinden masallar, hikâyeler ve destanlarla bahsederler. Destanı tarihî belgelerdeki boşlukları dolduracak şekilde kullanmak mümkündür. Hatta metotlu bir şekilde değerlendirilirse belge bulunmayan devirler ve yerler için de kaynak vazifesi görür. İran tarihine ait eserler, örneğin, İran destanlarından alınarak yazılmıştır (Togan 1985:45). Destanlar esas hadiselerden ziyade ayrıntıların, üstü kapalı geçilen mevzuların aydınlatılmasında kaynak olabilirler. Bu konuda Z. V. Togan şu tespitte bulunur:

"Tarihî meseleleri aydınlatmak yolunda, destanlardan usule muvafık olarak istifade edebilmek çok müşkül bir iştir ve bunu usulüyle yapabilen tarihçi hem tarihin ilim olarak ne demek olduğunu anlamış, hem de metot ve itikadın ne olduğunu tamamiyle kavramış bir alim olduğunu gösterir ve ancak bu gibi zevatın elinde sert bir intikade tabi tutularak istifade edilen destanlar çok kıymettar menba şeklini alabiliyorlar. Bu şeraite malik olmayan bir tarihçi, destanlara başvurursa başa çıkamaz ve bütün işini berbat eder." der. (Togan; 1985: 47-48).

Önemli bir sözlü tarih kaynağı da menkıbelerdir. Avrupa'da bu konuda çalışmalar yapılmış tarihçilerin hizmetine sunulmuştur. Togan, bizde "bunun gibi menkıbelerin tarih menbaı sıfatiyle kıymeti dahi layıkıyla anlaşılmadığı için toplanmadığını" söyler. Togan, ayrıca menkıbelerin ülkelerin imar ve iskân tarihlerini öğrenmede, hakkında bilgi verilmeyen savaşların nerede ve nasıl meydana geldiğini öğrenmede, ülkenin o zamanki iktisadî hayatına ait fikir elde etmede de faydalı olduğunu; eğer metoduna uyarsak menkıbelerin bizim tarihimiz için de çok önemli kaynak olacağını belirtir (Togan 1985:50).

#3 - Ekim 03 2006, 19:28:55
Yalnızlık Derin Bir Sancı Şimdilerde Yüreğimde..

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.