IV. Edebiyat Bilimi ve Edebiyat Sosyolojisi
Bizce, kurulacak edebiyat bilimi, bugüne dek savsaklanan edebiyata özgü öğe ve niteliklere [esinli, yaşantılı anlatış biçimleri, deyiş oyunları] gereken önemi vermek koşuluyla, edebiyat yazısının örgensel (organik) bütünlüğünü meydana getiren dil, düşünce, bilgi gibi her çeşit öğe ve niteliklerini de inceleme alanına almalıdır. Bu anlamda bir edebiyat bilimi, o canlı, somut, örgensel bir bütün olan edebiyat olayının fizik, biyolojik, psikolojik ve toplumsal yörelerini de daima göz önünde tutmak zorundadır.
Kısası edebiyat bilimi: çok boyutlu, çok karmaşık olan edebiyat olayının bütününü; bu bilimin özel bir dalı olması gereken edebiyat sosyolojisi de bu olayın sadece sosyal yönünü, başka bir deyimle, edebiyat olayıyla toplumsal hayat arasındaki karşılıklı ilişkileri inceleyecektir. Ama edebiyat olayının bütünlüğünü hiçbir zaman gözden uzak tutmamak koşuluyla...
V. Edebiyat Sosyolojisinin Doğmasını Geciktiren Engeller
[ bu bölümde edebiyat sosyolojisinin doğmasını, gelişmesini geciktirmiş nedenleri dört öbekte toplayarak açıklıyor.]
VI. Edebiyat Sosyolojisinin Bölümleri ve Yöntemi
Edebiyat olgusu birbirini izleyen 4 evreden geçerek evrimini tamamlar.
(...) olgusunun. akışını, evrimini tamamlayan bu dört evreden, bu dört boyuttan her biri, edebiyat sosyolojisinin dört ana bölümünü meydana getirir. Onlar da sırayla:
]1. Yazar;.
]2. Yapıt;
]3. Basım, yayım, dağıtım kurum ve örgütleri;
]4. Okuyucu zümreleri veya yığınlarıdır.
Yalnız edebiyat olgusunun akışını tamamlayan bu dört evreden her birini ayrı ayrı ele almadan önce ilkin edebiyat sosyolojisinin kullanacağı yöntem ve teknikler üzerinde kısaca duralım. Edebiyat Sosyolojisinin Yöntemi. Edebiyat sosyolojisi de sosyolojinin diğer dallarında kullanılan çeşitli yöntem ve tekniklerden yararlanır. Bir edebiyat olgusunun incelenmesinde kullanılabilecek başlıca yöntem ve teknikleri:
A) Anket, soruşturma, sözlü- yazılı tanıklık;
B) Tarih;
C) İstatistik gibi üç öbekte toplayabiliriz.
Edebiyat olgusunu bütünüyle tam olarak kavramak istersek, kuşku yok yukarıda işaret ettiğimiz dört öğesini, dört yönünü de (yazar, yapıt, yayım, okuyucu) incelemek gerekir. (...)
]Bölüm 1: YAZAR
(...) [...] [E]debiyat yapıtını yaratan yazarın kişiliği, bir yandan doğanın bedene olan türlü etkileriyle, bir yandan da toplumsal çevrenin türlü etkileriyle biçimlenmiştir. İşte edebiyat sosyolojisinin yazar sosyolojisi bölümü yazarın kişiliğinin somut bütünlüğünü göz önünde tutmak koşuluyla, sadece yazarın kişiliğinin türlü yönleriyle toplumsal çevre arasındaki karşılıklı ilişkisini dikkate alacaktır.
Edebiyat sosyolojisinin yazar bölümünü:
]A) Yazar ve yaratıcılık,
]B) Toplum içinde yazar;
]C) Zaman içinde yazar, diye üç öbeğe ayırarak incelemek mümkündür.
]A) Yazar ve yaratıcılık: Doğanın insan oğluna armağan ettiği yaratıcılık, daha doğrusu” yaratıcı kendiliğindenlik” (spontan cr denen bu eşsiz cevheri gökten yere; felsefe, metafizik alanından deney sel alana indiren “sosyometri”nin kurucusu Moreno’dur. Moreno’ya göre, yaratıcı güç insan ruhunda henüz “embriyon” halindedir. Ama bu gücün gelişme olanağı sonsuzdur. Bugün insanın elinde, bu gücü türlü engellerden sıyırarak hürlüğe ulaştıracak bir tek yol var dır: Bilim.
]B) Toplum içinde yazar. Bu öbekte:
a) Yazar ve doğum yerleri arasındaki ilişki (edebiyat coğraf
b) Yazar ve aile mesleği arasındaki ilişki;
c) Yazar ve ekonomik hayat arasındaki ilişki kayıncılık md c vb.);
d) Yazar ve sosyal sınıf
e) Edebiyatçı mesleği ve yazar hakları gibi konuları incelemek mümkündür.
[ bu konuları tek ele alarak işliyor; biz aşağıda yalnızca 4. bölümdeki yazar ve sosyal sınıf ilişkisini ele aldığı bölümü buraya aktarıyoruz.]
d) Yazar ve sosyal sınıf Yazarın ekonomi durumu, bağlı bulunduğu toplumsal sınıftan ayrı olarak ele alınmamalıdır. Her yazar bir toplumsal sınıfa bağlıdır. Yalnız sosyo-ekonomik ve ideolojik bakımdan ayrı ayrı sınıflara bağlı olabilir. Yazarın sosyo-ekonomik yönü ekonomi ve meslek durumuyla incelenebilir. Edebiyat genellikle geçimi sağlamaz, onun için yukarıda da belirttiğimiz gibi ikinci meslek gibi çarelere başvurulur. Kısası yazar sosyo-ekonomik bakımdan genellikle orta sınıfa bağlıdır. Fakir halk sınıfından çıkmışsa, orta sınıfa yükselme yolunu tutmuştur.
Yazarın ideoloji bakımından bağlı bulunduğu sınıfı belirtmek daha ince bir iştir. Yazarın ekonomi bakımından bağlı bulunduğu sınıfla ideoloji bakımından bağlı bulunduğu sınıf arasında uygunluk olabileceği gibi, aykırılık da olabilin Örneğin burjuva sınıfına bağlı bir yazarın mutlaka burjuva ideolojisine bağlanması gerekmez.
Burjuva sınıfına bağlı yazarlar arasında, kendi sınıfının değerlerini savunanlar olduğu gibi, bu değerlerin şiddetle aleyhinde bulunanlar, hatta bambaşka, yepyeni bir sınıfın değerlerini savunanlar da çıkabilir. Bu bakımdan bir yazar sosyo-ekonomi bakımından bir sınıfa, ideoloji bakımından da bam başka bir sınıfa bağlı olabilir.
Ayrıca yazarın yazılarında savunduğu ideolojiye inanması da, inanmaması da olanaklıdır. Daha açık söylemek gerekirse, yazarın canla başla bir ideolojiye bağlanması, onu savunması ne kadar ola haklıysa, hiç inanmadan, bağlanmadan birtakım çıkar düşüncesiyle herhangi bir ideolojiyi savunması, ona bağlı gibi görünmesi de aynı derecede olanaklıdır.
]Bölüm II: YAPIT
Yazann yarattığı edebiyat kapı tı sözle ya da yazıyla nesnelleşir. Edebiyat yapıtının en nesnel biçi mi de kuşku yok ki kitaptır.
(...) Edebiyat kitabı da, yazar gibi çok yönlü bir olaydır. Edebi yat yapıtının, kitabının bir fiziği, biyo-psikolojisi olabileceği gibi bir de sosyolojisi mümkündür. Baş ka bir deyimle edebiyat yapıtını, toplum ya da zümrelerden sıyrıl mış soyut bir olay olarak görmek mümkün değildir. Edebiyat yapı tıyla toplumsal yapı arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Edebiyatla top-lumsal yapı arasındaki bu çeşitli ilişkileri de:
]A) Cinsler ve biçimler sosyolojisi;
]B) Konular sosyolojisi;
]C) Karakterler ve kişiler sosyolojisi;
]D) Üsluplar sosyolojisi, diye dört öbekte toplamak mümkün-
dür.
]A) Gerçekten edebiyat yapıtının şiir, roman, hikaye, tiyatro gibi çeşitli cinsleriyle içinde doğdukları toplumlar ya da zümreler arasındaki ilişki öteden beri birçok düşünürün dikkatini çekmiştir. Örneğin: Roman, burjuvaziyle çok sıkı bağlılığı olan bir edebiyat cinsi midir? Savaşçı kavimlerin, şiirden daha çok anladıkları, kendilerini şiirde buldukları ne dereceye kadar doğrudur? Tiyatro insan zümreleri tarihinin hangi çağında, hangi toplumsal biçim içinde gelişmiştir? İşte bu ve bunun gibi daha birçok sorun, “cinsler ve biçimler sosyolojisi”nin konusu olabilir.
]B) Edebiyat yapıtlarının konularıyla topyekün toplumlar (sociéte globale) ya da zümreler arasında da derin ilişkiler bulunabilir. Bu konulardan bazıları bir toplumun tarihinin belirli bir çağında, ya bir kısım halkına, ya bir zümresine, ya da bir sınıfına; bazıları da bütün halkına bağlı olabilir. Örneğin ulusal edebiyatlar, mahalli edebiyatlar, zümre sınıf edebiyatları gibi... İşte edebiyat yapıtlarının konularıyla toplumlar ya da zümreler arasındaki ilişki “konular sosyolojisi”nin alanına girer.
]C) Bir edebiyat yapıtındaki kişiler, tipler, karakterlerle o yapıtın belirlediği toplumsal çevre arasında da ilişkiler vardır. Bu tipler, kişiler, bazen bir bölgeyle ilgili olabilirler, örneğin bizdeki Laz, Kayserili tipi gibi; bazen bu tipler bütün bir toplumla ilgili olur, memetçik gibi, ulusal kahramanlar gibi; bazen de bu tipler bir toplumdan, bir ulustan daha geniş bir bütüne bağlı olabilir, başka bir deyimle çok geniş bir coğrafya ya da kültür alanının ortak bir tipi, bir kahramanı olabilir. Örneğin Don Juan tipinin ulusal sınırları aşması, uluslararası bir karakter taşıması gibi. İşte bu çeşitli tipler, kişiler, karakterlerle toplumsal çevre arasındaki ilişkiyi araştırmak da “karakterler, kişiler sosyolojisi”ne düşer.
]D) Bir edebiyat yapıtının üslubuyla toplumsal çevre arasındaki ilişki de yokumsanamaz. Nitekim bir yapıtın üslubuna bakarak, oya pıtın içinde doğduğu toplumun tarihinin hangi çağına, hangi yüzyılına bağlı olduğunu kestirebiliriz. Bu türden incelemeler de “üsluplar sosyolojisi” alanına girecektir.
[Yazar incelemesinin bundan sonraki bölümlerinde edebiyat sosyolojisinin öteki iki kesimini (Basım-Yayım-Dağıtım ile Okuyucu) ele almakta ve yazısını kısa bir sonucun ardından, bir “bibliyografya” ve edebiyat sosyolojisinin inceleme alanını topluca gösteren bir “şema” ile bitirmektedir.]