Alternatifim Cafe

Bağımlılık Kavramı Ve Model Sorunu

Discussion started on Aile, Çocuk Eğitimi ve Gençlik Sorunları

Bağımlılık sorunsalına açıklık getirmeyi amaçlayan tanımların ortak çıkmazı; sadece kullanılan maddeyi ve onu kullanan bireyi odak almasıdır. Oysa, soruna yol açan sadece maddenin kullanılması mı? yoksa belli nedene, nedenlere uyum çabası içinde bireyin madde kullanımına yönelmesi midir? diye sorulmalıdır. MADDE, MADDEYİ KULLANAN gibi unsurlara en az onlar kadar önemli olan ÇEVRE faktörünü de eklemek gerekmektedir.

Gerçekten de bağımlılık, bu üç unsurun kendi arasındaki kompleks ve sürekli etkileşimi sonucunda gelişmektedir. Bir sendrom olarak bağımlılık, madde kullanımı;

MADDE KULLANICI SOSYAL ÇEVRE

paradigması ile açıklanmaya çalışılırken maddeyi, kullanıcı ve kullanımı buna ait özgül psikolojik sonuçların yanı sıra tüm bu unsurların içinde yer aldığı sosyal çevre özelliklerini tartışma içine çekmektedir. Bağımlılık sendromu tartışması 70'li yıllarda başlamış ve uluslararası sınıflamalarda yer alması 90'a doğru olmuştur. (ICD-10/WHO,1987; DSM-III-R/APA,1988)

Bağımlılık Sendromu fenomenler topluluğundan ibarettir. Sendromda yer alan fenomenler, kullanılan psikoaktif maddeye göre değişen özellikler taşımakta olup, değerlendirmeyi yapan klinisyenin zorluk yaşamasına neden olmaktadır. Bu tür değerlendirme zorluklarını aşabilmek için bağımlılığı bir eksende, tüketilen maddeye ait özellikleri bir eksende ve nihayet sosyal çevreyi başka bir eksende ele alıp boyutlandırmak suretiyle inceleyip / değerlendirmek gerekir.

Görüldüğü üzere, herkes için anlamlı olabilecek bir kavramlaştırma için multi-dimensional (çok boyutlu) bir yaklaşım tek seçenektir. Ancak kullanımda olan maddeler için çok spesifik sosyal, psikolojik ve fizik "advers" etkilere rağmen; bu maddelerin kullanım sürecinde ortaya çıkan / gelişen olaylar bağımlılığın ortak özelliklerini barındırmaktadır.


BAĞIMLILIK SENDROMU

Bağımlılık sendromu tanımı ilk kez alkol için yapılmış ve Alkol Bağımlılığı Sendromu (ABS) olarak tanımlanmıştır. Gözlenebilir olgulardan yola çıkan bu tanım gözlemsel nitelikte olup, altta yatan sebeplere gönderme yapmamaktadır. ABS için başlatılan en önemli tartışma ise, yapılan gözlemlerin her vakit ayni kategoriye düşecek biçimde gruplandırılamıyacağı olmuştur. Ancak bugün, ABS tanımı ile başlayan gelişmenin devamında, "Bağımlılık Sendromu" diyerek, gözleme dayanan olgusal tanımı tüm maddeleri içerecek biçimde geniş bir perspektife oturtarak kullanmaktayız.

Sendromun tanımı yapılmış 7 ayrı elemanı vardır. Bunların her birinin bağımlılık süreci içinde ayrı bir önem ve etkiye sahip olduğu kabul edilmektedir. Sendromu oluşturan elemanlardan her birinin bireysel ve kültürel etmenlerle değişik bir görünüme bürünebileceği gerçeği de akılda tutulmalıdır. Ayrıca bağımlılık sendromu derken fizik / ruhsal bağımlılık ayrımına atıfta bulunulmaması dikkati çekmiş olabilir. Sendrom bedensel ve ruhsal semptomları bir arada içerecek biçimde tanımlandığından, böyle bir ayrımı hem gerektirmez hem de izin vermez.

BAĞIMLILIK OLGULARI

I- Maddeye Toleransın Artması :

Toleransın görünümü ya maddenin tekrarlayan dozlarla kullanımına rağmen ortaya çıkan etkinin beklenenden / her zamankinden daha az olması ya da her zamanki "aynı etki"nin sağlanabilmesi için maddenin daha yüksek miktarda tüketilmesi gereği biçiminde olur

Toleransın altında yatan mekanizma bir tür homeostatik tepki olarak değerlendirilebilir. Birim zamanda tüketilen miktarın artması duyarlıkta azalmaya yol açmak suretiyle homeostatik cevabın ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu cevap gerçekten boyutludur. Çünkü bilindiği gibi bazı bağımlılarda tüketilen miktar, bağımlı olmayan insanda ölüme yol açacak ölçüde yüksektir.

Tolerans gelişim hızı bir maddeden diğerine değişir. Opyat ve Kokain tipi bağımlılıklarda tolerans çok kısa zamanda gelişirken, alkol tipi bağımlılıkta bu yıllar alabilir. Ayrıca alkol tipi bağımlılıkta bağımlılığın ilerleyen evrelerinde tolerans düşüş göstermektedir.

II-Tekrarlayan Kesilme Belirtileri :

Bu olgu bir öncekiyle yakından bağlantılıdır. Genellikle maddenin yokluğunu ve/ veya her zamanki dozun altında bir dozun alındığı dönemi izleyerek ve ona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Kesilme belirtilerinin ortaya çıkışındaki zamanlama ve belirtilerin şiddeti, kullanılan maddeye / bağımlılık tipine bağlıdır. Örneğin alkol bağımlılığında kesilme belirtileri genellikle uyanırken ortaya çıkmakta ve / veya kesilme belirtileri uyanmaya yol açmaktadır. Oturmuş alkol bağımlılığında kesilme belirtileri gün boyunca içki içme aralarında da çıkabilmektedir.

Kesilme belirtileri hem psikolojik hem de fizyolojik özellikler taşımaktadır. SSS'ini depresse eden maddelerde (alkol, barbütürat, opyat gibi) kesilme sendromu SSS uyarılması biçiminde (anksiyete, tremor, terleme, bulantı, kusma) iken SSS'ini stimule eden maddelerde (amfetamin, kokain) kesilme depresyon, letarji ve somnolans gibi belirtilerle seyretmektedir. Alkol ve barbütürat tipi bağımlılıklarda yukarıda sayılan kesilme belirtilerine ek olarak bazan hayatı da tehdit edebilecek, delirium vb. durumlara da dikkat edilmesi klinik açıdan oldukça önemlidir.

III- Maddenin Dürtüsel Alımı Ve Öznel Farkında Oluşluk :

Kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya çıkan bir evre ve bu evrenin en belirgin özelliği olan yükselen bir dürtü durumundan söz edilmektedir. Dürtüsel nitelikli ve anksiyete yaşantısına (anticipation) uyumlu bu dönemde kullanılan maddeye doğru "aşerme" düzeyinde bir yöneliş vardır. Zihinsel olarak birey, kullandığı madde ile yoğun bir meşguliyet halinde olup, maddenin onun ruhsallığında yol açtığı değişiklikleri düşünmekte giderek hızlanan bir şekilde maddenin teminine yönelmektedir. Bütün bunları açık bilinçte ve bilişsel düzeyde ifadelendirmemekle birlikte "geri planda" tutum ve davranışını maddenin bir an evvel temini doğrultusunda programlamakta olduğu, ayrıntılı öyküde kolayca anlaşılabilmektedir.

Bu evrenin kesilmeyle eşzamanlı olarak ortaya ortaya çıktığından söz etmiştik. Genellikle de ya aktüel olarak maddenin olmadığı / temin edilemediği ya da ilk alınan tadımlık dozdan sonra geliştiği bilinmektedir.

Görüldüğü gibi, tanımı yeteri kadar iyi yapılamayan bu olgu, farklı pekçok maddeye ait bağımlılık tiplerinde sıklıkla gözlenebilmektedir.

IV - Madde Arama Davranışının Yoğunluğu:

Bağımlılığın gelişmesini takiben, birey için sadece ilgili maddenin temin edilmesi/edilebilmesi bile tek başına özgül ve önemli bir anlam ifade etmektedir. Günlük davranış repertuarı giderek azalmış ve ilk planda "madde kullanma" davranışı olmak üzere birkaç davranışa indirgenmiştir. Bu daralma ve sınırlanmaya bağlı olarak bireysel ve toplumsal sorumluluklar, roller, ödevler vb. ikinci, üçüncü vs. plana itilmek zorunda kalmıştır. Hatta bireysel şiddet davranışından anti- sosyal aktlara varana dek o birey için "böyle" davranmak bir anlamda kolaylaşmıştır. (Her bağımlı, zaten şiddet gösteren ve/veya antisosyal olan biri değildir. Bu tür davranış gösterilerinin bağımlılıkla presipite olabileceğini düşünmek klinik açıdan daha gerçekçidir.)

V -Kesilme Belirtilerinin Iyilettirilmesi/Önlenmesi :

Kesilme belirtileri ile bir kez "tanışan" birey, sonraki adımda bunların maddeyi kullanmak suretiyle nasıl değiştiğini ve etkilendiğini öğrenmektedir. Bu öğrenmeye bağlı olarak, kesilmeyi etkileyen/değiştiren davranış yerleşik hale gelerek, bir davranış kalıbı olarak kesilmenin denetlenmesinde kullanılır olmaktadır. Kalıp haline gelen bu davranış örüntüsü aracılığıyla birey kesilme belirtilerini ya önlemekte ya da "iyileştirmekte" dir. Örneğin ileri alkol bağımlıları, biraz az içmek pahasına da olsa ertesi sabah için uygun bir miktarı ayırmaktadırlar.

Hatta günboyu kesilmeyi iyileştirmek / gidermek için kan alkol düzeyini adeta "titre" edercesine ayarlanmış miktarlarla içen alkol bağımlılarına sıklıkla rastlamaktayız.

VI - Madde Kullanım Repertuarının Daralması :

Bağımlılığının ilerlemesiyle madde kullanma davranışı günlük davranış repertuarı içinde giderek daha da "stereotipik" hale gelmektedir. Bunun en bilinen örneği alkol tipi bağımlılıkta gözlenmektedir. Sosyal içici için alkol kullanma davranışının zaman açısından bir düzensizliği vardır. Bazan bir kokteylden diğerine, bazan birkaç gün üstüste içme biçiminde, bazan da kendiliğinden oluşan uzun aralar ile içmektedir. Oysa bağımlılığa doğru gelişen içme biçiminde, içme davranışı haftalık / günlük tekrarlara dönüşmek suretiyle stereotipik bir hal alarak adeta belirli, ille de tekrarlanan "günlük aktivite" görünümündedir. İçme davranışı gün içinde zamanla sınırlı ve şaşmayan bir rutin halindedir.

Böylesi rutinletmiş içme davranışında kullanılan içkinin belli bir marka, ürün vs. olması da bağımlı için vital bir endişedir. Bu fenomen de diğerleri gibi pekçok maddeye doğru kapsamlanabilir.

VII-Abstinens Peryodundan Sonra Bağımlılığın Yeniden Inşaası :

Bilindiği üzere kesilme belirtileri abstinensi izleyen ilk haftada iyileşebilmektedir. Kullanılan maddeye bağlı olarak kısmen farklı süreler olmakla birlikte, kesilme belirtileri tıbbi müdahaleyle engeç 10 günde kontrol edilebilmektedir. Tedaviye en geç yanıt veren semptom anksiyete olup, bazan üç haftada,ancak kontrol edilebilmektedir. Abstinens döneminde toleransın azaldığını bilmekteyiz. Abstinens süresi ne olursa olsun, kişi tekrar madde kullanımına döndüğü takdirde (az miktarlarla ve kontrollü bile olsa) on-onbet gün arasında değişmek üzere abstinens öncesi aldığı miktar her neyse o miktara ulaşmaktadır. Dolayısı ile önceki dönemdeki tolerans ve kesilme özellikleri aynen tekrarlanmaktadır.

Bağımlılığın bu yedi fenomenini klinikte değerlendirirken ilk akılda tutulması gereken, tüm fenomen özelliklerinin simultane biçimde bir arada olması gerekmediğidir. Her fenomen ve onunla ilişkili semptomatik klinik özellikler bir bireyden diğerine değişmek üzere farklı derecelerde bulunabilir. Bu bağımlılık öyküsü, araştırdığımız her bireyin genellemelerle/ önkabullerle değil, spesifik olarak ele alınması gereğine işaret etmektedir. Sendrom düzeyinde bağımlılık tanımı - kullanılan madde ayni bile olsa - bir bireyden diğerine adeta parmak izi kadar farklı ve özgüldür.

BAĞIMLILIK VE DİĞER BOYUTLAR

Bağımlılık sendromu tanımlanırken maddeye bağlı özellikler ikinci bir eksen olarak düşünüldüğünden ayrıntılı değinilmemiştir. Çünkü maddeye bağlı sorunlar ve maddenin bağımlılığı kavramsal olarak farklı boyutlar olarak değerlendirilmektedir. Örneğin birey madde kullanımına ait sorunlar yaşarken ille de bu maddeye bağımlı olması gerekmemektedir. (Alkollü araba kullanıp kazaya neden olan birisinin alkol bağımlısı olması gerekmiyor) Öte yandan yine kavramsal olarak maddeye bağımlı hale gelmiş ama maddenin kullanımına ait sorunlar tarif etmeyen bireyler de bulunabilir. (Morfinin veya sigara cikletinin terapötik kullanımı bağımlılık kullanımından daha az zararlıdır.)

Bu noktada ele alınması gereken ve madde boyutunda bağımlılığı anlaşılır hale getirecek olan unsur, maddenin kullanım miktarıdır.Bu, kullanılan DOZ demektir. Bağımlılık ve kullanılan doz arasında, her araştırmada tekrarlanmış yüksek bir korrelasyon vardır. Doz ve tolerans arasındaki ilişki de ayni korrelasyona sahiptir. Kuşkusuz maddenin farmakolojik özelliği, yani "potens" ek olarak düşünülmesi gereken bir diğer parametre olarak; bağımlılığın madde eksenininin tartışılmasında önemlidir.

Bağımlılık durumunun klinik düzeyde kontrolü ile bağımlılığa ait yaşanan sorunlarla kullanılan madde miktarı arasındaki ilişki zayıflamaktadır. Örneğin tüketilen alkol miktarı yaşanan sorunları doğrudan tanımlayamamaktadır. Oysa bağımlılık bir bütün etkisiyle yaşanan sorunların her düzeyde anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır. Bağımlılığı, sosyal çevre tanımı ile başka bir eksene oturttuğumuz vakit, bu tanım içinde, öğrenme / ulaşabilme / temin edebilme gibi son derece ayrıcalıklı sorun alanlarına yönelmekteyiz.

Sosyal öğrenmenin madde kullanma davranışını hem indüklediği hem de biçim verdiği ileri sürülmektedir. Kontrollü çalışmalarda (özellikle alkol tipi bağımlılıkta) madde kullanma davranışı ile sosyal öğrenme arasında yakın ilişki tespit edilmiştir.

Sosyal öğrenme sürecinde en önemli iki unsur; Primer grup ve Akran grubudur. İlki sosyal öğrenmenin en temel vasatı olarak Aile, ikincisi ise bireyin “aile grubu”ndan, mega grup olan topluma geçiş yaptığı "akran grubu"dur. Ergenlik aşamasında grup kimliği aracılığıyla çözüm arayan kimlik sorunu esnasında, ergenin içinde bulunduğu grubun normları hayati önem taşır. Akran grubunun normları arasında madde kullanma davranışı varsa, maddeyle zorunlu da olsa tanışma ve kullanarak yerleşecek öğrenmeler kaçınılmazdır.Kapsamlı ve kontrollü çalışmalarda, survey araştırmalarında bağımlılık sendromu gelişimi açısından 15-24 yaş grubu "Risk Grubu" olarak tanımlanmakta olup sosyal öğrenme önemli bir etmen olarak ele alınmaktadır.

Bağımlılık ve sosyal çevre ekseninde; bağımlılık maddesine ulaşabilme ve onu temin edebilme, bunlara ait kolaylıklar / zorluklar hem bağımlılığın oluşumunda hem de bağımlılığın aldığı / alacağı biçim açısından potansiyel önem taşıyan unsurlardır. Özellikle toplum genelinde bağımlılık sendromu sorunsalına ait oluşturulacak ulusal ve genel politikalarìn belirlenmesinde,"ulaşabilme / temin edebilme" gibi çevre unsurları ilk planda ele alınmaktadır. Lisansiye önlemler grubu, örneğin, ulaşabilme ve temin edebilmeyi belli yaş grubu öncelikli olmak üzere, kademe kademe zorlaştırmayı amaçlar. Bu, yasaklayıcı tutumdan bütünüyle farklı bir tutumdur.

S O N U Ç :

Bağımlılık sendromu tanımlaması değişik boyutlar ve farklı eksenlerde tanımlanabilecek parametreleri barındırması açısından, ortak dil oluşturmaya en müsait tanımdır.

Özellik gösteren bir etyolojiye ve/veya belli bir antisosyal sonuca gönderme yapmadığından stigmatik değildir. Üstelik değişen şiddet derecelerini içeren bir spektrum genişliğine sahip olması açısından esnek kabul edilebilir.

Bağımlılık süreci içinde çok karışık mekanizmalara bağlı olan relapsı açıklayamamakla birlikte klinik koşullarda gerek tedavinin amacını gerekse içeriğini belirleyebilmesi açısından oldukça işlevseldir.

Bireysel ve toplumsal planda "risk durumu" tanımı yapmaya izin veren bir kapsam genişliğine, içerik derinliğine sahiptir.

Tüm şema şöylece özetlenebilir:

BAĞIMLILIK VE MADDE BAĞIMLILIK VE SOSYAL ÇEVRE

Maddenin Potensi Sosyal Öğrenme

Kullanım Miktarì Primer Grup

Doz Akran Grubu

Tolerans Risk Grubu

Maddeye Ulatabilme

Maddeyi Temin Edebilme


bu yazıda uzun ama; gerekli birbilgi...... :)
#1 - Temmuz 22 2006, 10:03:07
« Son Düzenleme: Temmuz 24 2006, 08:57:08 Gönderen: alex »

Gerçekten de bağımlılık, bu üç unsurun kendi arasındaki kompleks ve sürekli etkileşimi sonucunda gelişmektedir.
madde
onu kullanan
ve çevre

tşkler buket evet biraz uzunmuş yazı :)
#2 - Temmuz 24 2006, 08:48:47
:bite
60 Ziyaretçi, 27 Üye ( 10 Gizli)

yazı güzel olmuş ellerine sağlık buket.
#3 - Eylül 11 2006, 11:06:06
"Kücük seylere gereginden cok önem verenler, elinden büyük is gelmeyenlerdir."

OKuYamadım Tam Ama ..
Madde BagımLılıgı Ve Cevre GerÇeKten BırBırınE Baglı
TesekkURLer ;)
#4 - Eylül 11 2006, 11:20:12
''Cehennem, başkalarıdır. ''

Herkesin özellikle de ilköğretim ikinci kademe ve lise çağındaki çocuk ve gençlerimizin okuması gerekiyor; tabi anne-babaların  da. Bilgi için teşekür ederim.
#5 - Eylül 12 2006, 11:15:37
İNSAN EN GÜZEL KENDİNİ ANA DİLİNDE ANLATIR... KULLANMAK İSTEMİYORSAN BARİ KİRLETME... BİZİ FARKLI KILAN EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİMİZDİR DİLİMİZ...
... TÜRKÇE YAZ TÜRKÇE KONUŞ...

t-mac

Başlayıp (sigara olsun diğerleri olsun ) adam gibi bırakanda var..Ama çok az.İrade meselesi.
#6 - Ocak 06 2007, 23:57:49

ÇOCUKLARIMIZIN GELİŞİMİNDE NE KADAR ETKİLİ VE ÖNEMLİ OLDUĞU ÇEVRENİN YADSINAMAZ BİR GERÇEK..ÖNEMLİ OLAN EBEVEYİNLERİN ÇOCUKLARINA BU TR ALIŞKANLARIN ZARARLI OLDUĞUNU SÖYLEYİP BUNU DA KULLANMAMAKLA GÖSTERMELERİDİR!
#7 - Mart 06 2007, 20:01:13
Ya Sev Ya Terket
          

Ne  MUTLU TÜRKÜM DİYENE ! 

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.