Alternatifim Cafe

DaNs FaN cLub

Discussion started on Fan Club & Birlikler

Üye Listesi
1-   gzdylmz
2-   **Qu€€n**
3-   wild_girl
4-   enes
5-  angelfb1907
6-  MaNyAx_GıRl
7-  phantom_09
8-  messa
9-  PeSiMiSt_GirL 
10- VaSiYeT
11- MeLiS-S 
12- b_u_r_ç_i_n
13- diardi
14- ..şilannn..
15- ece_breakdance
16- Melankolia
17- bad_girl
18- esmeray
19-_¢αPíśн_
20-dianysos
21-siyah_kan
22-p!nklithium
23-esmer_bela


DANS NEDiR ?

İnsan ,maddi ve manevi yönleri ile bir bütündür.Bu bütünün duygusal şekiillenmesine "iç olusum" diyoruz.insanın bu iki yönünün uyum saglaması ise egitim ile mümkündür.Bu uyumu saglayacak egitimin içinde "sanat etkinlikleri" yer almaktadır.
Sanat;duygu ve düsünce arasındaki karşılıklı iç içe geçmiş baglantıyı vurgular.Sanatın işitsel yanını kapsayan Müzik,görsel yanını kapsayan DANS önemli iki objeyi sergiler.
Müzik ve dans birbirleri ile bütünlük içinde yer alırlar.Müzik ;dogrudan dogruya duyum ve bilinçle ilgili olarak beyni etkiler ki,bu etkileşim fizyolojik ve psikolojik olarak hareketlerin bedensel yansıması ile dansa dönüşür.
Dans sanatı ,sürekli gelisen ve çok geniş boyutları içine alan evrensel bir sanattır. Bunun içindir ki;alternatif tanımlarla dansı tanımlayabiliriz.
*insanın beyin gücünün,beden üzerinde motiflenerek sunulmasıdır.
*Doga olaylarının,günümüz yasantısına adapte edilerek müzik,mimik,kostüm,dekor gibi yardımcı sanatlarla süslenerek sergilenmesidir.
*insanoglunun içindeki dogallıgının,yaratıcılıgı ile birlestirerek özgün davranıslar ve hareketler altında sunması olayıdır.
*Müzigin ve duyguların hareketlere dönüştürülerek en zengin biçimde icra edilmesidir.
*Tarihlerden ve geleneklerden yola çıkarak,klasizm ve modernizmi birleştirerek,müzik ve hareketlerle emprovize (Dogaçlama) yaratmaktır.
*Hareketleri belirli adım ve kalıplara bölerek,müzigin ve duyguların yardımı ile parçadan bütüne bir olgu yaratarak sunmadır.
Bu tanımları sonsuz sayıda çogaltmak mümkündür.



DANSIN TARiHÇESi
Dans, insanın yeryüzündeki yaşamı kadar eskidir. Dansın sanat olarak ortaya çıkışı ise, Rönesans döneminde gerçekleşmiştir.



20. yüzyıl sınıfsal farklılıkların giderek ortadan kalktığı bir çağ olmuş ve 1920?lerden sonra ortaya çıkan müzik ve dans akımları, gramafon, radyo ve sinema gibi iletişim araçlarının icadı ile yaygınlaşmıştır. Böylelikle vals, tango, fokstrot, swing vb. pek çok müzik ve dans türü, uluslararası kimlik kazanmıştır.



1905-1914 yılları arasında en popüler salon dansları mazurka, kadril ve polkadır. 1908 yılından itibaren tango hızlı bir gelişme göstermiş ve 1917 yılında fokstrot ile birlikte Avrupa üzerinden dünyaya yayılmıştır. 1924 yılında Josephine Baker?in öncülüğünü yaptığı çarliston, savaşın acılarını unutmak isteyen dünya halkının gözdesi olmuştur. Dans tutkusu, 1920?li yılların başlarında tüm dünyada yaygınlaşan dans yarışmaları ile ivme kazanmıştır.


1940?larda, swing ve ardından bogie-bogie moda danslar olarak gündeme gelmiştir. Latin Amerika rüzgarı, 1950?lerin başında cha cha, samba, mambo gibi hareketli danslarla egemen olmuş, ancak kısa sürede tahtını rock?n roll?e devretmiştir. Şüphesiz 1950 ve 60?lı yılların tartışmasız dansı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyanın yeni hakimi olan Amerika?nın, yaşam ve eğlence kavramının bir özeti olan rock?n roll olmuştur.

1970?li yıllar ve sonrasında, çiftlerin birbirine sımsıkı sarıldığı dans türlerinin yerini, giderek akrobatik figürlerin öne çıktığı ve çiftlerin karşı karşıya geçip, hızlı bir ritmde dansettikleri danslar almıştır.



Son yıllarda, dansın bir spor dalı olarak kabülüne yönelik çalışmalar hız kazanmıştır. 8 Eylül 1997 tarihinde, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (International Olympic Committee-IOC) Uluslararası Dans Sporu Federasyonunu tam üyeliğe kabul ettiğini açıklamıştır. Uluslararası Olimpiyat Komitesine tam üyelik, yasal olarak dansın bir spor dalı olarak kabulü anlamındadır. Ancak, dans sporu henüz olimpiyat oyunlarında yeralmamakta, konuya ilişkin olarak Uluslararası Dans Sporu Federasyonu, 2008 yılı Olimpiyatlarını hedefleyerek çalışmalarına devam etmektedir.


TÜRKiYE'DE GELiŞiM


Osmanlı toplumu, kadın ve erkeğin çift olarak, müzik eşliğindeki modern danslarıyla 19.yüzyılın son çeyreğinde gayrimüslim burjuvası, levanten ve yabancı misyonlar kanalıyla tanışmıştır. 

Dans, Osmanlıdan günümüze geçen en çarpıcı modernleşme sembollerinden birisidir. Şüphesiz, çengi ve köçek oynatan bir toplumdan vals yapan bir topluma geçiş, eğlence kültürünün içeriğini büyük ölçüde değiştirmiştir. Osmanlı insanı başkaları tarafından eğlendirilen edilgen bir karaktere sahip iken, Cumhuriyet insanı kendisinin katılımına imkan veren modern eğlence anlayışını benimsemiş ve dans pistine çıkma cesaretini göstermiştir.


Cumhuriyet, eğlence hayatımıza kadın ve erkeğin aynı ortamda birlikte eğlenmesi ve eğlencenin çeşitlenip, kitleleşmesi gibi iki önemli değişikliği getirmiş ve bu eğlence tarzı meşrutiyetini Cumhuriyet Baloları ile ispatlamıştır.


Cumhuriyet döneminde dans, batılılaşmanın önemli ölçütlerinden biri olarak kabul edilmiş, Atatürk’ün özel isteği ile Türk kadınlarının da dansetmesi hedeflenmiş, dansa adeta “devlet teşviki” uygulanmıştır.


İlk dönemlerde, gelişmelere ayak uydurmakta güçlük çeken yüksek kademeli memurlar, rütbeli askerler eğlenceli balo öykülerine konu olmuşlardır. Frak giyip baloya giderken yumuşacık meslerini beline sokup frağın kuyruklarıyla gizleyenler, ilk dansı heyecandan kaskatı olan türbanlı ama dekolte yakalı eşiyle açıp birkaç kez pistte döndükten sonra rugan ayakkabılarını kimselere göstermeden çıkarıp meslerini giyen kaymakamlar, her baloda mutlaka hastalanan ve baloya katılamayan vali, kaymakam ve eşleri….

Bu dönemin ilk yıllarında tango, resmi baloların, düğünlerin ve eğlencelerin asri dansı olmuştur. Kendine güvenen “monden” genç hanım ve beyler gösteri mahiyetinde fokstrot yapsalar da, balolar vals veya tangoyla, düğünler ise mutlaka "La Comparsita" ile açılmıştır.

1930’lu yıllara doğru bütün dünyayı saran çarliston salgını Beyoğlu’na kadar uzanmış, çeviklik isteyen bu yeni dans, kısa sürede genç, yaşlı herkes tarafından benimsenmiştir.


Son yıllarda unutulan eski danslar yeniden gündeme gelmiştir. 1991 yılında Swissotel’de Viyana Opera Balosu Orkestrası eşliğinde, Viyana Balosu düzenlenmiştir. Altı haftalık vals dersi alan çiftlerin katılımıyla gerçekleştirilen balo, 1996 yılına kadar bir gelenek halinde her yıl yapılmıştır.


Öte yandan, Tango Dostları Derneği’nin yaptığı dans gösterili konserlerle başlayan tango geceleri yerini, 1994 yılından itibaren Armada Otel’de Ümit İris - Seval Uğur Mutlu ikilisinin katılımıyla gerçekleştirilen ve bugüne kadar halen devam eden “Tangolu Pazar Geceleri”ne bırakmıştır.

 
 

 

#1 - Temmuz 07 2006, 15:33:05
« Son Düzenleme: Temmuz 04 2008, 01:43:19 Gönderen: gzdylmz »

LogoMuz (Üye OlanLarın Eklemesi İi Olur  :muhah)


ReismLi Logo
Kod: [Seç]
[url=//forum.alternatifim.com/index.php?topic=35129.0]DaNs FaN cLuB
[img]http://www.resimload.com/140923/VHhEIjQw.gif[/img][/url]


ResimsiZ Logo
Kod: [Seç]
[url=//forum.alternatifim.com/index.php?topic=35129.0]||**DaNs Fan cLub**||[/url]
#2 - Temmuz 07 2006, 15:44:24
« Son Düzenleme: Temmuz 07 2006, 16:21:34 Gönderen: gzdylmz »

Dünyada Dans ve Türkiye'de Dans tarihçesi, günümüzdeki önemi ve gelecekteki yeri.


İnsanlığın varoluşu ile ortaya çıkan dans bütün güzel sanatların anasıdır. İnsanlıkla aynı yaşta olup, insanoğlu tarafından nesilden nesile yüzyıllar boyunca süregelmiştir. Ritmik ve estetik hareketleri ile gözlere, bütünleştiği müzik ile kulağa hitap ederek sözlük anlamı yazılamayan güçlü bir lisan olmuştur. Tüm dünyada tek ortak dil ve kültür varlığı olan dans, insanoğlunun sahip dduğu tek anonim sanattır. Dans yüzyıllar boyu dinsel, folklorik ve toplum dansları olarak iç içe bağlı dduğu müzik türleri ile gelişerek, değişerek bugüne kadar gelmiştir. Bugünden sonrada değişimlere uğrayarak insanlığın ortak sanatı olmaya devam edecektir.
Dans kendinden sonraki tüm sanatların öncüsüdür. Konuşma dilinin olmadığı zamanlarda insanlar birbirleri ile dans dili ile anlaşabiliyorlardı. İlk insanlar önce tepindiler, seslere kulak vererek yaptıkları hareketlere bir anlam verdiler. Böylelikle dans tarif edilen bir sanat dalı darak ortaya çıktı. Belirli bir amaçla yapılan ritmik hareketlere DANS adı verildi. Tüm dünyada dans kelimesi tek anlamlı bir kelime olarak yerini aldı.

Dansı bir ülkeye veya belli bir topluma mal etmek yanlıştır. Bugüne kadar yapılan araştırmalar şunu göstermiştir ki dans kendi içerisinde farklılıkları olsa da esasta aynı olup insanlığın ortak malıdır. Aynı zamanda insanlık tarihinin de ilk sanatı olan dans, tüm güzel sanatların ve bazı sporların anasıdır.

1789 Fransız Devrimi ile çok sayıda gelen yeniliklerden biriside, dansın bilinçli gelişim sürecine girmesi oldu.

İlk olarak 'Country' dansları çıktı ve Avrupa'yı sardı. Arkasından her figürün ayrı bir anlatım olan 'Kadrıl' dansı moda oldu. Bu orijinal danstan sonra dans tarihinin en uzun ömürlüsü dan 'Vals' dansı bütün gönülleri fethetti. Bu arada vals Viyana'ya yerleşirken Paris'te aynı türde daha hareketli ve hızlı bir dans olan 'Polka' moda oldu. Sonra 'Mazurkâ ile birçok hareketli danslar ortaya çıktı, Amerikan Kadrili ile 20. yy. başlarına kadar gelindi. 20. yüzyılın başlarında sıcak ülkelerden gelen çok değişik bir dans sevilmeye başlandı; bu dans Tango idi.

Hareketli ve zarif bir dans olan Tango hızla yayıldı ve klasikleşerek dans dünyasında ölümsüzleşen yerini aldı.

Yıl 1908'in başı idi. Atlantik ötelerinden gelen 'Boston' ve'Two Step' isimli danslar bir fırtına gibi dans salonlarına girdi.

Müzik ve ritimlerde sıcak rüzgarlar eserek ağırbaşlı müziğe galip geldi. Caz müziği temsilcileri, yarattıkları 'Fox Trot' dansını 1917de bütün dünyaya tanıttılar. 1923'te 'Samba', 1927de 'Pasodoble' dansları, dans salonlarında yapılmaya başlandı. One Step dansı bunların arasına katılmakta gecikmedi. Fox Trot dansı sokaklara kadar taştı. Yeni danslar çıkmaya devam ederken eskiler listeye ilave olmaya devam etti. Bu gelişmeyi takiben çok hareketli ve hızlı bir dans olan 'Çarliston' dünya gençliğini fethefli. Müzik dünyası çarliston müzikleri yapmak için yarıştılar. 1927'den sonra açılan eğlence mekanlarında insanlar sadece dans ederek eğlendiler. 'Rumba', 'Karyoka' , 'Kokoraça', yeni danslar listesine girdi. II. Dünya Savaşından sonra dansta yeniden kendi dünyasını kurdu. Gençliği harekete geçiren danslar 'Swing', 'Blues', 'Be Bop' dans salonlarına girdi. Dans pistleri sınır tanımadı ve yeni danslar moda olmaya devam etti. Rock'n Roll, Twist, Shake, Hully Gully Jerk, Bogolca, Surf gibi benzeri dansların ardı arkası kesilmedi. Ama bu hızlı gelişme yanında bilinci de getirdi. Danslar kendi içlerinde hangi müzikle yapılıyorsa ona göre sınıflandırılmaya başlandı. Latin Amerikan Dansları, Standart Danslar, Klasik Danslar, Caz Dans, Tap Dans gibi isimlerle gruplandırıldı ve dans federasyonları kurulmaya başlandı. Onlarda kendi aralarında birleşerek Dünya ve Avrupa dans şampiyonluklarını başlattılar.

Kültürel yönden gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsi dansa gereken önemi vererek dans federasyonları oluşturmuşlardır. Aynı ülkeler kendi aralarında birleşerek konfederasyonlarını kurmuşlardır. Her yıl dans yarışmaları düzenleyen bu kuruluşlar sayesinde dans, olimpiyatlara katılabilen bir spor dalı olarak kabul edilmiştir. Bugün için bir çok spor dalının ( Buz dansı, Ritmik jimnastik, senkroniye su sporları v.s ) alt yapısında yer alan dans sanatına gereken önemi veren ülkeler burada kazandıkları tecrübeyle dansa, estetiğe, ritme ve görselliğe dayalı diğer spor dallarında da gereken başarıyı göstermektedirler. İlk öğretim çağını bitiren ve ritme, estetiğe dans eğitmine önem vererek aynı paraleldeki sporla uğraşanlar başarıyı daha çabuk yakalamaktadırlar.

Dans eğitimi gören sporcuların ritim duyguları gelişecek, vücut estetikleri ve estetik hareketleri artacak, ana spor dalındaki çalışmaları ve antremanları için kendilerine güven gelecektir. Fiziksel ve ruhsal yörıden daha rahat olacaklardır.

Avrupa Birliği ülkeleri arasında kültürel birliğin oluşumunda dansın önemi Kopenhag uyum kriterlerinde yer almaktadır. A.B'ne aday ülke dan Türkiye'de dansa gereken önemi vererek bu uyumun içinde yerini almalıdır.

'Dans medeni bir ihtiyaçtır' diyen Büyük Atatürk'ün bu söylevinden yola çıkarak dans çalışmalarına katılan gençlerin, yardımlaşma, kaynaşma ve benzeri sosyal yönleri de gelişmekte, bulundukları ortama daha çabuk uyum sağlamaktadırlar.

Laik Türkiye'mizin çağdaş ve modern toplum anlayışına katkıda bulunmak geleceğin gençlerine Dünyanın evrensel sanatı olan dansların bilincini ve sevgisini yaymak için gerekli çalışmalar yapılmalıdır.

Ülkemizde hızla gelişmekte olan dans sanatına bugün TC. MEB Dans kursları, üniversitelerde oluşan dans kulüpleri, özel dans stüdyoları ve sanat okullarının dans bölümleri sahip çıkmaktadır.

Türklerde Şamanizmden bu yana dans vardır. Tabiat olaylarına ve savaş hazırlıklarında dans ile yer verilmişti.

Türkler dans etmeyi daima bir coşku sonucu veya bir kıvancı paylaşma amacı ile yapmışlar. Savaş sonrası zafer sevinci ile dans eden, Türk kavimi Kazak'ların 'Kazak Dansı' tüm dünyada tanınmak ve bilinmektedir. Hareketli bir toplum dan Türklerin dansları, bölgesel farklılıklara ( Hatay'lar, Horon'lar v.s) göre çeşitlilik gösterirler.

Anadolu'ya yerleşen Türklerde bu farklılıklar belirgindir. Yüzyıllar boyu Anadolu'da ki otantik dansları bugüne dek devam etmiştir. Halen çocukların oyun olarak yaptıkları birçok hareketler bu dansların devamı ve kalıntılarıdır.

Dans İletişimdir.
İnsanların iletişim yollarından biriside jestler ya da değişik çeişitli hareketlerdir. Hiç bilmediğnizyabancı bir ülkede zararsız olduğunu düşündüğünüz bir jestin veya hareketin o ülkede hoş olmayan bir hareket olmayan gördüğünüzde şaşırabilirsiniz. Veya sizin yanlış bildiğiniz bir jestin o ülkede doğru olduğunu iltifat olarak bilindiğini dahi görebilirsiniz. Tüm ülkelerde ise tek ir jest ve hareket anlayışı olan sadece DANS'tır. Dans edenlerin yaptığı yalnızca iç duygularını ifade eden dansın karakterini taşıyan hareketlerdir. Dansedenler iç dünyalarınını dışa vurarak özgürlüğün tadını çıkarmak isterler. Farkında olalım veya olmayalım bedenimiz hareketlerle konuşur. Bu yüzden dans bedenin dilidir ve tarih boyuncada bir iletişim yolu olarak kullanılmıştır.

Bir kutlamanın sevinç ve çoşkunluğundan dinsel ayin ve geleneklerin ciddiyetine kadar insanlar tüm duygularını dans yoluyla ifade etmişlerdir.
Dansçılar izleyici ile birbirinden farklı iki yolla iletişim kurarlar bunlar beden diliyle ve yüzlerindeki bakışlarla içlerindeki duygularını etrafa saçarak ve karmaşık jestlerle, mimiklerle göstererek pandomim veya dans tiyatrosu anlamında olacak göstereleri kullanarak anlatmak olacaktır.
Bazı danslarda iletişim çok kolay sağlanabilir, bazılarında ise o dili bilenler sadece anlayabilir.
Bale yapanlar kalbin üzerine konan el hareketinin aşkı anlattığını hemen anlar. Her ülkenin kendi danslarında da değişik hareketlerle izleyecisi arasında bağ kurmak çok kolaydır.

Dans etmek ya da etmemek
Dans aynı zamanda çok hoş bir eğlencedir. İyi bir spordur. Dans edenler her zaman sağlıklı ve dinç olurlar, her yaşın kendine uygun bir dans türü vardır. Dans temiz ve açık bir anlatımın, özgürce yaşamanın, karşınızdakinden fiziksel bir karşılık alabileceğiniz keyifli bir araçtır. Dolayısıyla dans ister tek ister çift isterse toplu olarak yapılsın önemli olan sizde uyardığını düşüncelerdir. Bu düşünceler sizde bulunduğunuz ortama göre eğer yanlış duygular uyandırıyorsa bu durumda başkaları içn olmasada sizin için dans zararlıdır. Dans etmek veya etmemek için akılcı karar vermek için üzerinde düşünmeniz gerekenler için şu soruları kendinize sorun:
Bu dansın amacı nedir?
Bu dans nasıl tanınıyor?
Dans hareketleri neyi ifade ediyor?
Dans ederken içimde ne tür düşünceler ve duygular uyandırıyor?
Dans ettiğim kişide ya da izleyenler ne düşünüyor? Dansın bana verdiği nedir?
Dansı ne kadar seviyorum?
Ve bu soruların cevaplarını kendinizde bulduktan sonra başkalarının ne yaptıklarına bakmaksızın vicdanınızın kararına uyun.
Unutmayın Dans 21. yızyıl bilişim çağının hem sporu hem sanıtı hem de eğlencesi olacaktır. Globalleşen dünyamızda gelişen tek dal DANS'tır.

#3 - Temmuz 07 2006, 16:10:31

DaNs TürLeRi

Hip-hop
Funk
Break Dance
Modern Dans
Salsa
Jive
Arjantin Tango
Bachata
Merengue
Waltz
Cha cha cha
Rumba
Samba
Paso Doble
Quick Step
Foxtrot
Sirtaki(Yunanistan)
Oryantal
Capoeira
Flamenco
Mambo
Jazz Dans
Tap Dans
Swing
Rock'n Roll
Pantomim
Ateş Dansı
Kanto
Etnik Danslar
Bolero
Hint Dansı
Milonga
Valser Tango
Slow Rock
Two Step
Club Free Style
Club Swing
Hustle
Lindy Hop
Charleston
Polka
Western
Balboa
Twist
Kalipso
Lambada
Reggae
Limbo
Congo
Bogie Bogie
Madison
Surf
Kozaçok
Electric Bugi
Electro Rock
Poping
Can Can(Fransa)
Flamenco(İspanya)
Shake
Gamaguçi
Bagoloo
Stomp
Funky
Jerk
Broadway
Zig-Zag
Menfis
Bump the bump
Jump
Hully Gully....
#4 - Temmuz 07 2006, 16:13:21
« Son Düzenleme: Ağustos 28 2006, 15:18:10 Gönderen: gzdylmz »

Hip-hop süper bir dansssssssssss ::yea
#5 - Temmuz 07 2006, 17:46:02
>>>Yalın Fan Club<<<

>>>Tıkla<<<


HIP-HOP

Hiphop, 1970' li yilarin sonunda Amerika' da gettolardan çikan zencilerin olusturduüu bir kültürdür. Bu kültür Rap müzigi, Graffiti sanati, Break Dance ve Dj' ligi içerir. Yani en geni tanimiyla Hiphop' i bir agaca benzetirsek, Rap, graffiti, break dance ve dj' lik bu agacin dallarini olusturmaktadir. Hiphop bir müzik tarzi degil bir kültür, bir yasam biçimidir.

Hip-Hop / Breakdance
 
Hip Hop, Hip oturup Hop kalkanların dansına verilen isim olsaymış epey isabetli olurmuş lakin şartlar müsait değilmiş, olmamış. Onun yerine Hip Hop’ın bir kültür, felsefe ve akımının adı olması daha müsait bulunmuş. Hip hop denildiğinde, aklına bir tek dans eden gençler, bol pantolonlar ve MTV bülbülleri gelenler alınmasın ama Hip Hop sadece dans ve müzik türünün adı değil; bir yaşam felsefesi...

Şükürler olsun ki, taaa 1970'li yılların sonunda New York'taki sokak çetelerinin kavgalarından sıkılan birileri olmuş da bu gençlerin faideli şeylerle ilgilenip “kötü çocuk” imajlarından kurtulmaları için önlerine hip hop kültürünü çıkarmış. Rap, MC’lik ya da DJ’lik gibi müziğe bağlı dalları olan hip hop ağacı, sanat koluna graffitiyi, dans koluna da break’i koymuş...

“Bir müzik tarzı olarak Hip Hop”’ın oluşmasında funk, soul ve jazz'ın etkisi yadsınamayacak büyüklükte... Özellikle James Brown, Sly Stone, Parliament Funkadelic, Isaac Hayes ve Last Poets gibi köşetaşı isimlerin müziklerine sızan reggea, latin, rock ve elektronik müzik elementleri, bir getto kültürü olan hip hop’un ebeveyni desek abartmış olmayız.

Breakdance’ın kökeni ise Çarliston’a kadar uzanıyor. Evet, evet büyükanne ve babalarımızın yaptığı, diz ve el konsantrasyonu isteyen Çarliston’a... Salonda değil de sokakta gelişen bu dans, aynı anda zıplasalar ufak çaplı bir deprem yaratabilecek büyüklükte bir kitlenin aklını kurcalamaya zaten başlamıştı. “Pop-Locking” (kısaca kendini robot sananlarda başgösteren hareket taklit durumu) yavaş yavaş piyasadan çekiliyor ve yerini “Sallan-Yuvarlan”dan bu yana kitleleri peşinde sürüklemeyi başaracak ikinci dans tarzına bırakıyordu. Oldskool spor ayakkabı ve bol pantolonlar ise bu dansın alameti farikası olmuştu fakat breakdance’ı “yazık! çocuğa elektrik çarpmış”tan ileri taşıyan küresel hareketlenme, 1979’da Sugar Hill Gang’in Rapper’s Delight’ı piyasaya sürmesiyle start aldı... Parçanın taşıdığı elektrik genç vücutlara nüksetti ve breakdance ateşi uzuuun yıllar sönmeyecek biçimde yanmaya başladı. Artık sokakta kafalarının üzerinde dönen gençlere garip garip bakılmıyordu...
 
Hip Hop Camiasında Ayakta Kalma Kılavuzu

Rap dinlerken ya da yeni dönemde atağa geçen Hip Hop sinemasına gözucuyla bakarken bünyenizi olaya yabancılaştırmamak için bu alemde en çok kullanılan kelime ve anlamlarını iyice ezberleyip günde üç vakit kullanın, yararını göreceksiniz...

***.a: Bu isim altında da tanınan (Also known as)
Afro: Zencileri kabarık ve doğal saç modeli
Aiiight: Tamam oldu, Anlaşıldı
Ain't going out like that: Artık inanmıyorum
Bad: Çok iyi, güzel
B-Boy / B-Girl: Break Boy / Girl
Beat Box / Boon Dox: Seyyar Teyp, Kaset Aleti
Bombing / Bomb: Graffiti yapmak
Bug out / buggin' / bugged out: Çılgın ve delidolu olmak
Bum rush: Bir yeri işgal etmek
Cameo cut: 80' lerin çok tutulan Hiphop saç modeli
Chill / Chillin' / coolin': Üşütmek, Sakin Olmak
Cold Stupid Fresh: Ekstra yeni, çok iyi, güzel
Crib: Bir kişinin evi, Yaşadığı yer
Crips: Meşhur Los Angeles çetesi
Crooklyn: Brooklyn
Cufee / Cuffy / Cuff: Zenci
Cuz: Kuzen
Cypher / Cipher: Kare (açık havada kare formunda freestyle yapan mc' ler)
Dead Presidents / Dead Prez: Para
Dead Serious: Çok ciddi
Def: Çok iyi, güzel
Dig (Dig it?): Anladın mı?
Diss / Dissn': Saygı göstermemek, Laf atmak
DJ: Diskjockey (Dj’lik sayfamızı ziyaret etiniz mi?)


Fake: Taklit, Kopya, Orjinal Olmayan
Five O: Polis
Gangbanger: Çete üyesi, Katil
Gat: Tabanca
Ghettoblaster: Seyyar teyp
Hardcore: Orjinal, Özgün, Has, Sert Stil
Mc: Master of the Ceramonies - Microfon Controller (Rap şarkılarında vokal yapan kişi)
Mellow: Arkadaş, Sevgili
New Jack: Acemi
Posse / Crew: Ekip, Grup
Props (to give): Birisne saygı ve selam göndermek
Rap (to rap): Lafları iyi kullanarak konuşmak
Rock the house: Sahnede iyi performans yapmak, seyircileri coşturmak
Skills: Yetenek
Thick: Tam yerinde
Turf: Semt, Mahalle
Wack: Kötü, Zayıf
Wassup?: Naber?
Wheels of steel: Pikap
Wicked: Çılgın, iyi, acayip



 
 
 



#7 - Temmuz 07 2006, 18:15:54

Hiphop/Break Dance

B-Boy şimdi nesli tükenmiş olan, garip hareketlerle eğilip bükülen insanları tanımlamak için kullanılan bir terim değil öncelikle. Her ne kadar breakdance bizim için yüzlerce yıl öncede kalmış gibi olsa da, hip hop'un hala devam ettirilen bir ekolü. Şimdi fark apoletli montların, kolları dirseklere kadar sıyrılmış ceketlerin, omuzda taşınan piknik tipi teyplerin revaçta olmaması. Yoksa breakdance hala kıvrıla kıvrıla yoluna devam ediyor.

Dansın adının breakdance olmasının sebebi, hip hop müziğinin temel öğesi olan breakbeat'e uyumlu bir şekilde hareket edilmesi. Aynı müzik gibi dansta da Bebop, Soul-Train, Funk gibi akımlardan etkilenme ve onları yeniden harmanlama söz konusu. Tabii ki bunların üstüne yeni şeyler de ekleyerek; kafanın üzerinde dönerek yapılan helikopter dansını ya da birbirinin bedenine akım vererek kıvrılma yoluyla yapılan electric boogie'yi daha önce kimsenin denemediği kesin. Bu zor hareketler bir bakıma getto'da yaşayan ve pek bir şeye hakim olmasına izin verilmeyen gençlerin kendi bedenleri üzerindeki hakimiyetlerinin bir ifadesi. Ve onlar da sokaklara çıkıp dans ederek hip hop'un dışarı taşmasında etken olmuşlar.

B-Boy'lar 1980'li yıllardan itibaren sadece breakdance yapan gençlere değil, duvarlara graffiti yaparken breakdance yapan, DJ'lik sanatıyla uğraşan ve rap'le kendini ifade eden insanlara verilen ad olmuş. Hip hop kültürü böyle böyle bu 4 ekolün hepsini kapsamış.

 80'lerde breakdance kendi başına inanılmaz büyük bir dans hareketi haline gelmiş. Ancak beyaz Amerikalı çocukların okuldan sonra karate kursuna gider gibi breakdance kurslarına gitmeye başlamalarıyla, biraz bozulmuş. Fazla popülerleşen her şeye olduğu gibi yavaş yavaş göz önünden yok olmuş, ama bu yazıdan anlaşıldığı üzere kesinlikle ölmemiş.


Breakdance'le ilgili daha fazla bilgi için ilk başvurulacak adres www.breakdance.com Breakdance'e ilgi duyup da "yapamam hayatta" diyenlere iyi haber, sitenin şu bölümünde her breakdance hareketi yazılı ve uygulamalı olarak adım adım gösteriliyor.

 

Hip Hop’un öyküsü

Yes yes y’all.
It’s the serious, serio-so jointski,
You’re listening to the sound system:
The Herculords... cu-lords... lords...
And I just want to say to all my b-boys... boys... boys...
Boys:
Rock On!
Time to get down to the a.m.
But please remember:
Respect my system and I’ll respect you and yours


Şimdi bu dizeleri kuru kuru okuyor olmanız pek olası değil ama, biz yine de uyarımızı yapalım: Bu sözleri içinizdeki basın sesini biraz yükselterek ve ritm eşliğinde okumak lazım. Çünkü, bir ritmin üzerine söylenen bu sözlerin başlattığı ve hala devam eden bir tarihin öyküsüne başlıyoruz. Bu sözler bundan yaklaşık 25 sene önce, genç bir Jamayikalı DJ tarafından bir partide söylenmiş ve bir yaşam stilinin başlangıcı niteliğinde. Bu sözler aynı zamanda da müzikte bir devrimin, New York’un Bronx semtindeki yıkık dökük evlerde düzenlenen, dış dünyaya kapalı uzun partilerin ifadesi niteliğinde. Sadece bir müzik türü olarak kalmayan, tüm bir yaşama dağılan hip-hop’un ifadesi.

B-boys, system, herculords... Bu kelimelerin hip-hop kültüründe ne anlama geldiğine bakmadan önce, ilk ifade edilişlerinden biraz gerilere gidelim ve kendini ifade etme olanağı olmayan binlerce insanın uzun bir süre için tek ifade aracı haline gelen hip-hop kültürünün köklerine bir bakalım.

Bugün hip-hop öncelikle boğazına kadar stile batmış, hatta stilin kitabını yazmış starların dev plak şirketleriyle anlaşmalar yapıp, milyon dolarlık klipleriyle devamında gelecek milyon dolarlık turnelerini tanıttıkları devasa bir endüstrinin önemli bir parçası.

Oysa hip-hop bir başkaldırı olarak başlamış. Ve hep göz önünde olan dev ünlüler tarafından olmasa bile, guruları tarafından hala bu kimliğiyle devam ettirilmeye çalışılıyor.

Hip-hop kültürünü hip-hop türü müzik yapan bir sanatçıyı takip ederek tam olarak anlamak pek mümkün değil, çünkü hip-hop kültürü 4 ana bölümden oluşuyor: Breakdance, graffiti, rapping ve DJ’ing hip-hop’un kilometre taşları ve hepsi birbirine paralel gelişerek hip-hop’u doğurmuş. Bunların her birini tek bir yazıya sığdırmak çok zor ve biz işe en asıl ve en bilinenleri olan DJ’ing ve rappingle başlıyoruz.

Hip-hop’u başlatanlar ve şekillendirenler Amerikalı siyahlar. Tarzlarını kendileri yoktan var etmiş değiller, mensubu oldukları siyah kültürün sözlü özelliğinin hip-hop üzerindeki etkisi tartışılmaz. Sözü müzikle, melodiyle uyumlu hale getirerek mesajı vermek siyah kültürün kökeninde var. Afrika’daki kabilelerden, kilise ayinlerine kadar her yerde öne çıkan bu stil, rap’in de temelinde.


#8 - Temmuz 07 2006, 18:36:53

Siyahlar ve Sözlü Kültür


Siyahların tarihi sözlü anlatımla belirlenmiş. Meramını melodik sözlerle anlatmanın siyahlarla özdeşleştirilmesinin sosyo politik bir tarihi de var. Bizim filmler sayesinde ucundan tanık olduğumuz gibi, siyahların kilise ayinleri pek bir neşeli, pek bir hareketli ve gürültülüdür. Onlar Tanrı’yla konuşarak, şarkı söyleyerek ibadet ederler. Bu kilise ayinleri ayrımcılık günlerinde siyahların sosyalleşme merkezi görevi görmekteymiş. Bu ayinlerde korkutucu ve susturan Tanrı, onun tarafından koyulan yasaklar ve kasvetli ibadet ayinleri değil, ona duyulan sevgi ve onunla sohbet etmenin, şarkılar yoluyla ona seslenmenin verdiği neşe hissedilir hep. Kilisede vaaz veren rahibin konuşması da sık sık dinleyicilerin ‘Hallelujah’, ‘Yes, Lord!’ ve benzeri nidalarıyla kesilir, ki bu bir saygısızlık değil, bir gereklilik, kendini vaaza tam olarak verme ve vaaza yardımcı olma göstergesidir. Benzer şekilde, Afrika kabilelerinde anlatılan hikayeleri sessizce ve tepki vermeden dinlemek de bir saygısızlık göstergesidir, hikaye sık sık tekrarlamalar ve tasdiklerle bölünür.

Hip-hop’un ilk adımları

Hip-hop’un başlangıcı, 70’li yılların Amerika’sı. O yıllarda Amerika’da siyah öfke gayet büyük. 1968 yılında Martin Luther’ın öldürülüşünden sonra siyah ayaklanmalar kontrol altına alınamıyor. Şimdiye göre daha az tehlikeli Harlem’e hiçbir beyaz ayak basamıyor. Siyahlar kendi yaşam bölgelerini belirlemişler ve o bölge içinde kendi kurallarıyla yaşıyorlar. Siyahların çok fazla sorunu var; ayrımcılık, maruz kaldıkları ikinci sınıf insan muamelesi, ayaklanmalar. Peki siyah gençliğin durumu ne? Siyah gençler bir yandan siyah olmanın getirdiği bu sorunlarla, bir yandan da genç olmanın sorunlarıyla boğuşmak zorunda. Kendini ifade etmek tabii ki en önemli gereklilik. Ve bunun en iyi yolu da kendi arkadaş grubunu kurmak ve beraber bir şeyler yapmak. Örneğin parti vermek. O sıralar disko müzik pek bir moda, disko ateşi her yanı sarmış, John Travolta’nın Saturday Night Fever filmi için siyah gömlekli beyaz takım elbiseli haliyle verdiği “az önce pistte dağıtırken omuzum çıktı ama yine de dansa devam ediyorum” pozu her 3 Amerikalı beyaz gençten birinin duvarını süslemekte. Disko DJ’liği underground bir meslek olmaktan çıkmış, disko müzik her yana dağılmış. 1967 senesinde Jamayika’dan Bronx’a taşınmış olan Clive Campbell isimli bir genç ise reggae müziği New York’lu gençlere sevdirmeye çalışmanın beyhude bir uğraş olduğunu anlamış ve kendi çapında bu parçaların üzerine funk ve latino mixler atmaya başlamış.


Daha sonra DJ Kool Herc, Godfather of HipHop Culture olarak tanınacak olan Clive, 1973’de kız kardeşine doğum günü partisinde müzik işini üstleneceğine dair söz verir ve iki pikap ve iki zayıfça hoparlörden oluşan müzik sistemiyle harikalar yaratır. Partiye gelenler onun DJ’liğinden o kadar etkilenirler ki, kendi partilerinde de gelip müzik yapması için teklifler yağar. Doğum günü partileriyle piyasaya adım atan Herc işi gittikçe büyütür ve Bronx çevresinin en aranan parti DJ’lerinden biri olur.

O zamanlar DJ’lerin partilere katılan kişileri isimleriyle hitap ederek selamlaması adettendir ve Kool Herc de partilerine katılanlarla şarkı sırasında muhabbet eder. Tabii, bu selamlama karşılıksız kalmaz, particiler de DJ’e karşılık verirler. İşte yazının başındaki sözler Kool Herc’in topluluğu havaya sokmak için söyledikleridir. Müzik eşliğinde söyleşme böyle sürer giderken, DJ Herc muhabbeti müzikle uyumlu bir hale getirmeye başlar ve rap müzik işte bu salonlarda başlar.

B-Boy, Herc’in yaptığı müzik eşliğinde dans eden gençlere verdiği isim. Onları B-Boy yapan sadece dans etmeleri değil, taze hip-hop kültürünün her alanına gönülden bağlı olmaları. Yani, graffiti yoluyla binalara renkli imzasını bırakan bir genç de B-Boy. Hip-hop kültürünün diğer iki önemli öğesi breakdance ve graffiti’ye bir başka yazıda bakacağız.


Herc, partilerinde insanları gözlemlerken sade ama güçlü ritimlerin insanları dans etmeye heveslendirdiğini fark eder ve parçaların bu bölümlerini uzatmak için aynı plağı iki ayrı pikapta çalar; ritim birinde bitince öbüründe baştan başlayacak şekilde çalmaya başlar; ya da bir parçayla başka bir parçanın breaklerini arka arkaya çalar. Böylece Herc o zamana göre bile gayet ilkel sayılabilecek müzik sistemiyle hip-hop’un temeli olan breakbeats’i icat etmiş olur. Artık tek parçanın hükmü biter, parçaları karıştırarak kendi parçasını oluşturmak meşru hale gelir; hem de dinleyen herkes buna bayılır. Hip-hop kültürünün en ana kısmı olan DJ’ing ya da emceeing işte Herc’in ellerinden böyle doğar. (emcee / MC: Master of Ceremonies mikrofonu kullanmaya izni olan tek kişi) Herc’in hayranları ve partilerinin müdavimleri olan Grandmaster Flash ve DJ Bambaata da Herc’in başlattığı akımı kendi fikirleri ve imkanlarıyla genişleterek isimlerini duyurmaya başlarlar.

 Bu arada sayıları gittikçe artan DJ’lerin müdavimleri, müziği kapalı odalardan sokaklara taşır; sokakta müzik çalarak, dans ederek, duvarları boyayarak hip-hop kültürünün ilk adımlarını atarlar.

Kool Herc’in sıkı hayranlarından Afrika Bambaata 73 senesinde The Universal Zulu Nation’ı kurar. Zulu Nation kendini hip-hop kültürünü yaşatmaya ve zenginleştirmeye adamış insanlardan oluşan bir topluluktur. Zulu Nation hala dünyadaki en büyük hip-hop organizasyonu olarak biliniyor. Her ırktan, her dinden ve her dilden üyesi var. Mottosu Barış, Birlik, Sevgi ve Eğlence olan Zulu Nation’ın sayfasına şuradan ulaşılıyor.

Bu üç DJ’den hangisinin hip-hop’un babası olduğu günümüzde bile tartışılmakta. Her biri kendisine bu sıfatı yakıştırıyor, hatta bu konuyla ilgili bir açık oturuma katılıp birbirleriyle dalaşmışlıkları bile var. Onların kurucusu sayıldığı bu ilk döneme şimdi old school (eski okul / ekol) deniliyor. Old school, stilin arka planda kaldığı, müziğin ve sözlerin öne çıktığı ilk hip-hop dönemi.
 


New school ise bu ilk dönem müziğinin girdiği çıkmazdan sonra başlayan dönemin ismi. 1979 yılında Sugarhill Gang tarafından piyasaya çıkartılan ilk rap albümü Rapper’s Delight 2 milyon satınca devamında yüzlerce rap albümü gelmiş. Seksenli yılların başında ise tüm bu albümlerin, rap parçalarının birbirine benzerliği dinleyici kitlesinde önemli bir düşüşe sebep olmuş ve rapin geçici bir akım olduğu neredeyse tasdiklenmiş. Tam o sıralarda piyasaya sürülen dijital sampler’lar, DJ’lere daha karmaşık ve özgün müzik yapma şansını verince yeni bir rap akımı ivme kazanmış. Public Enemy, KRS One, Beastie Boys ve LL Cool J’in ilk temsilcileri olduğu New school’la rap müziği yeni kimliğine kavuşmuş. Ve artık müzik listelerinden inmediği bugünkü haline kadar gelmiş.

Old school ve new school ayrımında, hip-hop kültürünün iki ana dalı olan DJ’ing ve rap söz konusu. DJ’ing konusunda yeterince bilgilendik. Peki, rap ya da rapping nasıl doğmuş?

Rap İngilizce to rap fiilinden geliyor. Rap müziği çıkmadan çok çok önceleri de kullanılan bir terim. Rapper, 20. yüzyılın başlarında polise ispiyonculuk yapan kişilere takılan isim, bildiğimiz gammazcı. Kelimenin melodik konuşmayı çağrıştırmaya başlaması 40’lı 50’li yıllara rastgeliyor. Melodik konuşmayla rakibi alt etme işlemine rap yapmak deniyor. En çok rap yapanlar radyo DJ’leri ve politikacılar. Günümüzdeki rapin en isabetli tanımlarından birini ise Public Enemy’nin beyni Chuck D. yapmış: “CNN’in getto versiyonu.”

Puff Daddy’nin, Vogue dergisinin Kasım sayısında yayınlanan röportajda söylediklerini okuyunca insan ister istemez “Getto ve çağrıştırdığı her şey hala hip-hop’un mu, hip-hop getto’dan ayrılalı çok oldu mu” diye soruyor: “Mücevherler sadece bir kızın değil benim de en iyi arkadaşım. Elmasın bana verdiği hissi çok seviyorum.”

Hip-hop ve rap ilk çıktığı gettolarda hala ilk anki heyecanıyla ve ilkeleriyle yaşıyor, can çekişse de ölmüyor. Amerikalı siyahların durumu belki 30 yıl öncesine kadar çok daha iyi ama gettolarda yaşayan gençler için durumun çok da iyi olduğu söylenemez. Gettodaki yaşamdan kurtulmak ve kendini kabul ettirmek için çok uğraşmak gerekiyor. Ne maddi durumu ne de eğitimi iyi olmayan Amerikalı bir siyah gencin ise önünde pek de fazla seçenek yok; hip-hop müzik yapmak ya da bir basketbol starı olmak için gece gündüz antrenman yapmak bu noktada tek kurtuluş gibi görülüyor.

Sosyal olarak aktif olan ve plak şirketlerinin ve reklam kampanyalarının peşinde koşmak yerine, yararlı işler yapan hip-hop sanatçıları da var. Örneğin Camp Cool J ve birçok artist AIDS araştırmalarına bağışta bulunuyor, seçim kampanyalarında aktif roller alıyorlar. Amerika’da hip-hop’çuların etkili bir politik güç olduğunun fark edilmesi Bill Clinton zamanına dayanıyor. Yapılan araştırmalar göstermiş ki, Bill Clinton’un saksofon çalması, müzikle ilgili olması ve siyahların sorunlarına gösterdiği ilgi ona seçimlerde çok oy kazandırmış. Seçime katılan genç siyahların %84’ü, yani neredeyse tamamı oylarını Clinton’a vermişler. Uzun bir zaman sonra Amerika’da Demokrat Parti’li bir Başkan’ın seçilmesinde önemli rol oynayan hip-hop jenerasyonu, şimdi politik gücünün çok daha farkında ve oluşturulan sayısız sivil örgütle kendini gösteriyor. Geçtiğimiz seçimlerde Demokrat Parti adayı Al Gore da Clinton’ın yolundan giderek seçime kısa bir süre kala Fugees’in eski elemanlarından Wyclef Jean’in kendisini desteklediğini açıklayarak oy istemişti.

#9 - Temmuz 07 2006, 18:37:42

Amerika dışında hip-hop

 
Hip-hop sadece doğduğu yer olan Amerika’da ve isim babaları olan Amerikalı siyahların değil, dünyanın birçok ülkesinde, her ırktan sanatçının mensubu olduğunu iddia ettiği bir kültür. Hip-hop Fransa ve Almanya gibi birçok Avrupa ülkesinde hem o ülkenin vatandaşı olduğu halde kendini azınlık olarak hisseden ve hem de azınlık gruplarından birine mensup sanatçılar tarafından yaşatılıyor. Örneğin, Almanya’da yaşayan ikinci jenerasyon Türk gençleri de kendi seslerini duyurmak ve politik duruşlarını ifade etmek için hip-hop’u seçiyorlar. Nefret ve Cartel (şimdiki adıyla Karakan) bunların en bilinenleri. Almanya’daki Türk hip-hop grupları için hip-hop yabancı düşmanlığına, şiddete ve bunların getirdiği sorunlara karşı kendini ifade etmenin en etkili yolu. Kanak Attak (almanca)ise Almanya’daki tüm Türk hip-hop gruplarını, sevenlerini ve kendini bu yolla ifade etmek isteyenleri bünyesinde toplayan bir proje; yani bir nevi Universal Zulu Nation’ın Berlin gettolarındaki ayağı.

Getto

Getto elbette sadece bir Amerikan terimi değil. Herhangi bir ülkede azınlıkların ve yoksulların yoğun olarak yaşadıkları bölgelere getto adı veriliyor. En meşhur Türk gettosu ise Berlin’deki Kreuzberg. Kreuzberg Berlin duvarı yıkılmadan önce, Batı Berlin’in duvara en yakın olan ve Alman şehirlilerin pek uğramadığı bir sonradan olma semtmiş. Almanya’nın başta Türkler olmak üzere birçok az gelişmiş ülkeden işçi ithal ettiği 60’lı yıllarda, bu yeni gelenler için Kreuzberg’de bir yaşam ünitesi oluşturulmuş. Almanya’da ikinci jenerasyon olarak bilinen Türk gençlerinin hip-hop’u seçmelerinde de Kreuzberg’deki getto yaşamı bir araç olmuş. Gerçi Kreuzberg artık sadece yabancıların kendi kendilerine yaşayıp gittikleri bir dış semt değil; Berlin’in sanat camiasının, entelektüellerinin, punklarının, bohemlerinin mesken edindiği şehrin en renkli, en Türk ve en hip bölgesi.

#10 - Temmuz 07 2006, 18:38:30



ModerN DaNs

Modern Dans, dans koreografilerinde, workshoplarda ve derslerde kullanılan bir dizi teknik ve stile verilen addır. 20. yüzyılın başlarında balenin katı tekniklerine karşı bir tepki olarak gelişmiştir. Isora Duncan ve Martha Graham gibi öncüler vücudun doğal çizgilerini ve enerjiyi kullanarak hareket kolaylığını aramışlar ve geleneksel dans tekniklerinden çok daha fazla hareket akışkanlığına izin veren yeni teknikler keşfetmişlerdir.

Modern Dansın karakteristik özelliği çok yönlülüğüdür: hemen her tarz müziğe uydurulabilir, ya da yeni hareket stilleri yaratmak için diğer dans formlarıyla birleştirilebilir. Modern dansta amaç vücudun doğal duruşu ile çalışmaktır; bu yüzden de yeni başlayanlar için güvenli ve uygulanabilirdir. Aynı zamanda, Modern dans teknikleriyle kazanılan hareket kolaylığı, hem öğrencilerin hem de deneyimli dansçıların vücut hareketine yeni bakış açıları getirmelerini sağlar.

Temel Modern Dans Teknikleri

Modern dansta kullanılan 4 temel teknikten Cunningham; (ismi eğitmen ve koreograf Merce Cunningham’dan gelir) vücudun boşluktaki yapısı, ritim ve eklemler üzerine yoğunlaşmıştır.Cunningham kolay ve doğal hareketi yakalamak için vücudun “kendi enerji çizgisi” fikrinden yola çıkar. Cunningham tekniğini başarılı koreografilerinde kullanan isimlerden biri de Richard Alston’dur.

Graham; (İsmini yaratıcısı Martha Graham’dan almıştır.) kasma, gevşeme, düşüş ve yeniden eski halini alma üzerine yoğunlaşır. Graham tekniğinin temel karakteristiği yer çalışması ve karın ve kalça sıkıştırmalarıdır. Bu oldukça köklü bir stildir ve teknik balenin ince ve havaya ait ideallerine açıkça terstir.

Limon; (İsmini Jose Limon’dan alır) enerjiyi yerçekimine göre kullanmayı araştırır ve düşüş, geri sekme, yeniden denge bulma ve asılı kalma açısından ağırlık’la çalışır. Limon tekniği ağırlık hissi ve vücuttaki “ağır enerji”yi kullanır (hareket, nefesin kaldırıcı etkisi kullanılarak teşvik edilir) ve tüm vücudu dolaşarak hareketi yaratır ve durdurur. Uygulaması zevkli bir tekniktir.

Release (Serbest bırakma); açıklık ve akışkanlığa ulaşmak ve enerji ve nefesi etkin kullanmak için gerilimi en aza indirgeme üzerinde durur. Release teknikte, hareketi kolaylaştırmak için kaslarımızı ve eklemlerimizi serbest bırakır ve nefesimizi de serbest bırakarak vücudun rahatlamasına yardım ederiz. Bu hem harika bir rahatlama tekniği, hem de bir dans stilidir.

Improvisation (Doğaçlama)

Impovisation (Emprovize-doğaçlama teknik) hareketi ve performans ile ilişkisini araştırır. Yapılan yaratıcı araştırmalarla, bireysel hareket materyali geliştirilmesi kolaylaştırılır.
Contact Improvisation

Contact Improvisation (Emprovize Temas) minimum iki kişilik bir dans çalışmasıdır. Temelini ağırlık alışverişi, akışkan hareket ve dokunma-temas oluşturur. Partnerler vücudun doğal hareketlerini kullanarak doğaçlama bir çalışma yaparlar.
#13 - Temmuz 08 2006, 10:28:02

Salsa

İspanyolca’da kelime anlamı olarak baharatlı ve acı bir "Sos" anlamına gelen Salsa, herhangi bir rutine bağlı kalmaksızın, doğaçlama olarak yapılan bir "serbest stil" danstır. Bu özelliğinden dolayı da, salsanın orijinal türü diye bir şeyden bahsetmek olanaksızdır. Kolombiya Cali sokaklarında dans eden insanlar, Küba Havana'nın klüplerinde dans edenlerden farklı bir şekilde dans ederler. Aynı şekilde Miami'de yaşayan Kübalılar, Küba'da yaşayan Kübalılar'dan farklı bir şekilde dans ederler. Dünyanın her yerindeki dansçılar Salsa müziğini kendilerince yorumlar ve kendi stillerini yaratırlar. Denebilir ki, dünyada belki de salsa yapan kişi sayısı kadar stili vardır. Salsayı bugün bildiğimiz farklı ve figür zenginliğine sahip bir dans yapan şey zaten gelişiminde çok büyük bir oranda yaratıcılığın kullanılmasıdır.

Buna karşın, aynen bir dilin lehçeleri olması gibi, dünyanın belirli bölgelerine belirgin olarak diğerlerinden ayrılan salsa stilleri vardır. Her birinin ayak figürleri ve dönüş özellikleri birbirinden farklılık gösteren bu stiller aynı dansı farklı yaklaşımları, farklı felsefeleri, farklı modaları olarak kabul edilebilir. Bunlardan en çok bilinenleri "Los Angeles (LA) Stili", "New York Stili", "Küba Stili" ve "Miami (Casino) Stili"dir. Her stil aynı salsa ritmini ayrı bir şekilde yorumlar ve etkileyici bir sanatsal yaratıcılık içerir.

 

LOS ANGELES (LA) STİLİ SALSA

Yapılan salsa yarışmaları ve festivallerine bakılırsa, dünya üzerinde en fazla uygulayıcısı bulunan salsa stili Hollywoodvari parlak gece eğlencelerinde ortaya çıkan Los Angeles stilidir demek pek de yanlış olmaz. Temel adım olarak paralel sistem mambo adımını kullanan LA stili, jazz dans, swing ve salon danslarından izler taşır. Bu stil erkeğin bayanı çizgisel bir hareketle vücudunun yanında geçirmesi için yönlendirdiği "Cross Body Lead" hareketleri üzerine kuruludur. Bayanın sürekli düz bir çizgi takip ettiği, erkeğin bunu sağlamak için bu çizginin bazen üzerinde bazen dışında yer alması, bu stili diğerlerinden ayıran en önemli öğelerdendir. LA stili bu özelliği ile bayanı ön plana çıkaran bir türdür.

1-ON-1 diye adlandırılan; yani başlangıç adımı olarak müzikteki bir barın birinci vurusunu kullanan LA stili salsa, bu özelliği ile çok sayıda yatırma, dönüş, düşüş gibi akrobatik hareketler ile keskin başlangıç ve bitişleri mümkün kılar. İzleyenlerin başını döndüren bu seksi ve etkileyici hareketler, özellikle gösteriler için bu stili çok elverişli hale getirir. Küba stiline has olan karmaşık kol hareketleri LA stilinde baskın değildir.

LA stili salsa, içinde barındırdığı "shine" adı verilen karmaşık ayak figürleri ve şık el ve vücut hareketleri ile çiftlerin birbirlerinden ayrı bir şekilde dans etmesine olanak tanır. Dans rutininde verilen bu mola, dansçıların hem kendi bireyselliklerini ortaya koymalarını, hem de partnerlerinin stilini takdir etmelerini sağlar. Ayrıca gösterilerde bir ya da daha fazla çiftin ortak shine'ları senkron yapıldığında büyük bir görsel zenginlik sunar. "Shine"lar daha çok conga vuruşlarının hızlandığı ve güçlü bir şekilde duyulduğu yerlerde yapılır.


 
 NEW YORK (NY) STİLİ SALSA

Temel adım olarak LA stili gibi mambo adımını kullanan ve hareketlerde LA'in çizgiselliğini barındıran New York stili pek çok mambo dansçısının yetiştiği New York'ta ortaya çıkmıştır. Bu stil yine mambo'dan gelen bir alışkanlıkla başlangıç adımı olarak bir barın ikinci vurusunu kullanmasıyla (1-ON-2) kendini belli eder. NY stili hem baylar hem de bayanlar için çok sayıda basit ama hızlı ve çoklu dönüşler içerir. NY stili diğerleri arasında belki de bayanı en çok öne çıkaran stildir.

Yapılan hareketlerin teknikliği rağmen izlendiğinde LA stiline göre çok daha akıcı, karmaşıklıktan uzak, temiz ve yumuşak gözüken bir stildir. Müziğin ilk vurusunu adımsız geçiren bu stil, dansçıda daha melodik ve zengin bir tat bırakır. Belki de bu sebeple NY stili dans edenler izleyenler için değil, sadece kendileri için dans ediyor gibi görünür.

"Shine" figürleri NY stilinin de temel öğelerinden olup dansçıların kendilerini sergilemesi için en uygun aralıklardır.

 

KÜBA STİLİ SALSA

Küba stili bilinen salsa türlerinin en eskidir denebilir. Salsa gibi köklerini Küba'dan alan bu tür, geleneksel Son, rumba ve orisha danslarının özelliklerini barındırır. Örneğin Küba stilinde görülen omuz silkeleme hareketi tipik bir rumba öğesidir. Bu stilde, diğer stillerin aksine erkeği ve erkek hareketlerinin baskınlığı ile göze çarpar. Temel adım olarak daha çok alternatif sistem Guapea (ters Mambo) adımını kullanır. Hareketler LA ve NY stillerindeki çizgisellik yerine daha yuvarlak hatlar üzerinde uygulanır.

Kübalılar dans ederken hızlı ve çoklu dönüşleri çok fazla kullanmazlar. Bunun yerine vücut hareketleri çok daha ön plandadır. Kübalı dansçıları izlediğinizde dansın afro-küban karakteri rahatlıkla görülebilir. Küba stili salsanın vücut duruşu diğer stillerden biraz farklıdır. Kübalı dansçılar biraz öne eğilerek ve dizleri öne doğru bükük şekilde dans eder. Ayrıca partnerler LA ve NY stillerine nazaran birbirlerine çok daha yakın pozisyondadır. Adımlar yine bu stillere göre çok daha küçüktür. Bu özellikleri ile yere daha yakın dans edildiğinden kalça hareketleri kendini çok rahatlıkla gösterir.

Kübalı dansçılar danslarını 1-ON-1 ya da 1-ON-2 diye gruplandırmazlar. Bunun yerine tempoyla birlikte ya da tempoya ters anlamında "a tiempo" ve "contra tiempo" terimlerini kullanırlar ya da "ezgiye göre dans etmek" ve "clave'e göre dans etmek" derler. Hızlı timba müzikleri "a tiempo" dans edilirken, yavaş son parçalarında "contra tiempo" dans ederler. Kübalı dansçılar kendilerini müziği oluşturan clave'e (müziğin her ölçüsünden kendini tekrarlayan 5 notalı ritmik doku) ya da bass, conga gibi tumbao'yu (Ölçünün 2. ve 4. vurularını belli eden ritim) çalan enstrümanlara göre ayarlarlar.

Perküsyonun ağırlıklı olduğu aralıklarda eşlerin birbirlerinden ayrılarak kendi hünerlerini sergilemeleri Küba stilinde de görülür. Dansın bu kısmındaki hareketler daha çok Africa tören danslarını çağrıştırır. Küba stili ayrıca pek çok çiftin birlikte dans ettiği "Rueda De Casino" ve bir erkeğin birden çok bayanı dans ettirdiği "Casino Suelta" türlerini de içinde barındırır.   
 
MİAMİ (CASİNO) STİLİ SALSA

Küba'da insanların toplandığı meydanlara verilen Casino isminin 50'li yıllarda Havana'daki ünlü gece kulüpleri Casino Espanol veya Casino De Deportivo'dan geldiği söylenmektedir. Bu kulüpler o zamanın en ünlü salsa dansçılarının gelerek kendi aralarında küçük yarışmalar düzenledikleri, tüm hafta boyunca ortaya çıkarıp çalıştıkları figürleri birbirleri ile paylaştıkları mekanlardı. Bu dansçılar aman içinde türettikleri bu hareketlere kendilerine göre bir isim bulmaya başladılar. Bu eğlence mekanlarının kapanmasından sonra burada ortaya çıkan yapılan dans stiline Casino, bu stille dans edenlere de Casinero denmeye başladı.

Nesiller boyunca aktarılan bu dans 80'lerin başında kübalı göçmenler tarafından Güney Florida sahillerine taşınana kadar Küba dışında kimselerce bilinmiyordu. İlk yıllarda O Miami ve Miami Hilton'un içindeki Club Mystique'de görülmeye başlanan bu orijinal dans stili çember halinde de yapılabildiğinden çok ilgi çekmesine rağmen karmaşıklığı yüzünden kolayca yayılamadı. Ta ki Club Mystique'in sahipleri ilgiyi görüp her perşembe gecesi kulüplerinde bu dansın kurslarını vermeye başlayıncaya kadar... Radyo reklamları ve fısıltı gazetesi sayesinde bir anda tüm şehir bu dansı tanır oldu. Kısa zamanda casino salsanın ilk Miamili uygulayıcıları yeni hareketler türetip şehrin çeşitli yerlerinde stüdyolar açtılar ve televizyon programlarında bu stili tanıttılar. Amerika kıtasına ilk gelişinden sadece 10 yıl kadar sonra, 90'lara gelindiğinde miami stili çoktan dünyaya yayılmaya başlamıştı.

Aslında Miami stili salsa Küba stilinin modernleştirilmiş versiyonudur demek çok da yanlış olmaz. Temel adım olarak bazen Mambo; ama çoğunlukla Guepea kullanan bu stilde de hareketler yuvarlak hatlar taşır. Görsel olarak adım zenginliği kadar üst vücut kullanımı ve karmaşık kol hareketleri ön plana çıkar. Dönüşler ve kombinasyonlar dar bir alanda dans etmeyi mümkün kılacak şekildedir. Bazı kombinasyonlar o kadar uzundur ki, miami stilinde bir şarkıyı 3-4 kombinasyon yaparak bitirmeniz mümkündür.


ve Miami stillerinde bazen dansçılar bazen Guepea'yı 3 ve 8. vurularda aksan adımları denilen yalancı adımlar ile yaparlar; adımlarını 1-2-4 ve 5-6-7'nci vurularda basarlar. "Tapping" olarak adlandırılan bu süsleme çeşitli hareket ve dönüşlere girişte dansa farklı bir tat verir. Tapping daha çok yavaş müziklerde ve sadece bazı adımlarda kullanılır.

Miami (Casino) ve Küba stilleri, yuvarlak yapılarından dolayı salsanın çember halinde dans edilmeye en uygun türleridir. Bugün dünya üzerinde bilinen Salsa Çemberi (Rueda De Casino) hareketleri, temellerini Küba stili salsadan alıyor olsa da hareketlerin çok büyük kısmı Casino stiline aittir.


#14 - Temmuz 08 2006, 10:38:00
« Son Düzenleme: Temmuz 11 2006, 14:04:41 Gönderen: gzdylmz »

Merenge



Merenge, küçük ve kalabalık dans salonlarına uygun, oldukça hareketli, öğrenmesi kolay, doğaçlamaya açık bir “eğlence” dansıdır. Salsa'da olduğu gibi, kıvrak kalça hareketleri barındırır. Diğer danslardan esinlenen hareketlerden dolayı geniş bir hareket dağarcığına sahiptir.

Merenge, Dominik Cumhuriyeti’nin yerel dansı olmakla beraber komşu ülke Haiti’nin de etkisinde kalmıştır. Dansın kökeninin iki popüler hikâyesi vardır: İlk hikâyeye göre bu dans zincirlenmiş olan kölelerin hareket edebilme arzusuyla yaptıkları davranışları konu alır. Diğer hikâye ise bu dansın ülkedeki bir devrim sırasında bacağından vurulan bir kahramanın eve dönüş partisinde yandaşlarının zıplayarak ve bir bacaklarını sürükleyerek yaptıkları hareketleri temsil ettiğini söyler.

Orijinal olarak Merenge çiftler hâlinde değil, bir çember hâlinde yapılır. Hızlı ayak hareketleri ve omuzların silkilme hareketi dansın karakterini oluşturur. Merenge, özellikle 19. yüzyıl ortalarında popüler hâle gelmiştir.
 
#15 - Temmuz 08 2006, 10:41:39

Mambo

Mambo, canlı bir ritmi olan duygusal bir sosyal dans çeşididir. Bu dansın bazı hareketlerin tehlikeli olmasından dolayı bugün dans stüdyolarında, gece klüplerinde ve hotellerde yenilenmiş bir versiyonu kullanılmaktadır. Günümüzde Mambo yapan profesyonel dansçıların sayısı oldukça azdır ve mambo en zor danslardan biridir. Günümüzde birçok insan mambonun çok hızlı bir dans olduğunu düşünür ama aslınsa mambo yavaş ve çok haraketli olmayan sadece dikkat gerektiren bir danstır.
 
Mambo özellikle Haitanlıların mesken edildiği Küba’da ortaya çıkmıştır. Bugün çok rağbet görmeyen bu dans, cha cha cha'nın ortaya çıkmasına olan yardımından dolayı dans literatüründe önemli bir yere sahiptir.
 
#16 - Temmuz 08 2006, 10:44:03

Tango

ARJANTİN TANGO:

Tutkulu, dokunaklı ve kışkırtıcı; Tango bir çok insan için değişik şeyler ifade eder. Afrika kökenli bir kelime olduğu düşünülen “tango” , “buluşma yeri” veya “özel yer” anlamına gelir. Ancak bu tango’nun da Afrika kökenli olduğu anlamına gelmez. Buenos Aires’ in varoşlarındaki hayat tecrübesinin doğurduğu tango, mütevazi günlerini geride bırakarak Paris’ in yüksek sosyete mekanlarına kadar yükseldi, ancak tango’ya hayat verenlerin gözünde varoş barları, onun gerçek evi olmaya devam etti.

#17 - Temmuz 08 2006, 10:45:03
« Son Düzenleme: Temmuz 11 2006, 14:15:07 Gönderen: gzdylmz »

Jive

İkinci Dünya Savaşında sonra müzik grupları küçüldü ve müzik değişime uğradı. 1950lerin müziği artık swing kadar yumuşak ve akıcı değil ama daha kitlelere hitap ediciydi. Bu müzik Roc’n Roll idi. Doğal olarak müzik değişince, dansçının müziği yorumlaması da farklılık kazandı. Daha sert olan bu yeni ritim ortaya ani hareketleri olan iki boyutlu bir Jive türü ortaya çıkardı. 1950lerin sonunda Jive daha değişik bir stille tüm dans okullarında ve salonlarda yaygınlaştı.

Zarif, canlı ve enerjik olmayı gerektiren Jive, oldukça hareketli olmasına karşın, pozisyon dansı olmasından dolayı küçük bir hareket alanında uygulanabilir.
--------

Temelde Amerika kökenli olduğu sanılan dans aslında Avrupa kökenli olup ilk popülerliğini 1940’larda yakaladı.Genelde Latin salon dansları grubunda öğretilir. Swing, jitterburg, lindy, çarliston gibi farklı adlarla anılabilir ama bu dansların hepsinde adımlar birbirinden bağımsızdır ve bu da Jive’ dan farkı demektir. En belirgin özelliği hızlı olmasıdır.İçerisinde abartmalı sıçrayışlar olan öğrenmesi de izlemesi de çok zevkli bir danstır.

#18 - Temmuz 08 2006, 11:19:38
« Son Düzenleme: Temmuz 11 2006, 14:02:45 Gönderen: gzdylmz »

Bachata

Küçük ve kalabalık dans salonlarına uygun, oldukça hareketli, öğrenmesi kolay, doğaçlamaya açık bir “eğlence” dansıdır. Salsa’da olduğu gibi, kıvrak kalça hareketlerini barındırır. Diğer danslardan esinlenen hareketlerden dolayı geniş bir hareket dağarcığına sahiptir.
#19 - Temmuz 08 2006, 11:27:38

Beniideee üye yapp hemennn  dans hayatımın anlamıı  :ask :ask


#20 - Temmuz 09 2006, 18:17:51

hemmen ekliyoruz seni.. ne tür dans ediyorsun?
#21 - Temmuz 09 2006, 22:58:21

Dansın Faydaları

En ağır hastalıklarda bile onların adı geçiyor. Kimi zaman duyuyoruz ki, amansız bir vakada "bioenerji" tavsiye edilmiş. Bedenin kendi kendini onarma gücünü harekete geçiren akupunktur ile bazı hastalıkların tedavi edilmesini ise artık çok sık daha duyuyoruz. Bize ilaçların dışında sağlık veren ya da bağışıklık sistemini güçlendiren ‘silahlar’ bunlarla da sınırlı değil tabii. Müzik de hastalıklara karşı kullanılabiliyor. Örneğin "Rast Makamı" bedenin baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıları azaltabiliyor. Tamamlayıcı tıbba giren bazı "moral silahlar"ını tanımak istiyorsanız bu yazıyı okuyun.

Yaşam kolay değil. öncelikle beden ve zihin sağlığına dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bedensel ve zihinse açıdan hasta olmak demek zaten yaşama karşı 1-0 yenik olmak demek. Sağlıklı bir beden ve zihin için doğruları bulmak ve uygulamak önemli ama öncelikle bağışıklık sistemini güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü kanser ve hepatit B gibi yüzyılın ölümcül hastalıkları, öncelikle bağışıklık sistemi zayıf bedenlere yerleşebiliyor. Peki bunlardan korunmak için ne yapmak lazım?

Sağlıkla ilgili literatürü taradığımızda, geleneksel tedavi yöntemlerinin yanı sıra karşımıza "moral silahları" diye bir kavram da çıkıyor. Hem hasta bir beden için hem de sağlıklı bir beden için en önemli noktanın "moral" olduğunda herkes hemfikir.


Mutsuzlukla çevrelenmiş bir zihin ve tüm moral kalelerini kaybetmiş bir beden hastalıklara karşı kolaylıkla davetiye çıkarıyor. Amansız hastalıklara karşı da böyle bir beden direnemiyor. Doğal Terapi uzmanlarının uzun yıllardır yaptıkları çalışmalarda bağışıklık sistemini güçlendiren aktiviteler belirlenmiş. Şu açık ki, Modern insanın "hızlı" yaşamı stresi beraberinde getiriyor bu da hastalıklara zemin hazırlıyor.

Zorla almak ve kazanmak üzere koşullanmışız. İnsanlar bedenlerinden habersiz yaşıyor, onu ihmal ediyor. Ancak bir yerimiz ağrıdığında onun "mesajını" alıyoruz. Halbuki insan bedeniyle bir birliktelik kurmalı ve onu rahatlatmayı bilmeli.


İşte “Taichi” veya "yoga" gibi aktivitelerde bu var. İkinci sırada ise "akupuntur" yer alıyor. "Bioenerji" de sık kullanılan yöntemlerden biri. Bedendeki negatif enerjiyi alan, psikolojik olarak rahatlatan bioenerji mucizeler yaratıyor. "Dans" ise başka bir moral silahı. Müzik dinlemek ve sanatın herhangi bir dalıyla uğraşmak da uzmanlar tarafından öneriliyor.. İşte size moral silahları ve faydaları.


Yoga yapın


"Yoga yaşama sanatının ta kendisidir." Türkiye''nin ilk yoga hocalarından Müheyya İzer böyle diyor. Yoga hocası Lütfü Bozkurt sise olunum kapasitelerinin çok az bir kısmını kullandıkları için kent insanlarının yoga yapması gerektiğini söylüyor. Yoga, her şeyden önce bir nefis disiplini. Ancak yogada üç temel madde var. Nefes fiziksel çalışma ve meditasyon.

Fiziksel zihinsel ve ruhsal bedeni aynı anda geliştirilmesi ve bir bütünlük sağlanarak dengeye kavuşturulması ilkesine dayanır. Zihnin, duyu organlarından tamamen çekilip içe odaklanması hali de diyebiliriz. "Zekanın içsel faaliyeti" olarak yogayı tanımlayanlar da vardır. Yani, tüm duyuların temel yönlendirici kuvveti olan zekanın sürekli olarak içi görüşü, zihnin duyu organlarından tamamen çekilip içe odaklanması ..

Yoganın beden için faydası çok fazladır. Örneğin "doğru nefes" almayı öğreniriz. Stresi azaltmak ve daha enerjik olabilmek yogayla mümkün. Bedendeki tüm ana kaslarını kuvvetlendiren yoga metabolizmaya denge getiriyor. Doğru nefes teknikleri ile de bir çok hastalığın oluşması engelleniyor..

İlaçsız ve yan etkisiz tedavi: Akupunktur

Geleneksel Çin Tıbbının tedavi metodu akupunktur da bağışıklık sistemini güçlendiren bir yöntem. Daha çok "alternatif" bir yöntem olarak bir çok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Akupunktur''un binlerce yıllık bir geçmişi var. Özü, vücudun enerji dengesini iğnelerle sağlamak. İlaçsız ve yan etkisiz bir yöntem olarak bedenin kendi kendini onarma gücünü harekete geçiriyor.

Halk arasında genellikle sigarı bıraktırma, kilo verme ve ağrıları dindirme yönleriyle biliniyor. Ancak uygulanan merkezlerde bir çok hastalık için bu iğneler işe yarıyor, Örneğin Feneryolu''nda bulunan Doğa Med''de akapunktur yapan Dr. Nermin Sezgin’e göre bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor. "Bedendeki aku noktalarının belirlenmesiyle vücudun enerji akışı dengelenir. Her türlü sağlık ve estetik sorunlarında akupunktur en etkili yöntemlerden biridir" diyor Sezgin..

Müziği tedavi edici özelliğinden yararlanın

Bazı hastalıkların müzikle tedavi edilmesi, müziği bir "moral silahı" olarak önemli bir yere koyuyor. Osmanlı’da bu yöntem uygulanmış. Bu amaçla kurulan tedavi merkezleri kullanılmış. Yani Türk Musikisi''nin ruhun gıdası olmasını ötesinde tedavi edici özelliği de var. Rast Makamı beyne etki ediyor, baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıların azalmasına neden olabiliyor. Rehavi Makamı ise korkuyu azaltıyor, Nihavent ise rahatlama sağlıyor.

Günümüzde de bu çalışmalar mevcut. Avusturya’da müzikle terapi eğitimi alan Halil Tömek bu yöntemle tedavi uyguluyor. Tömek şöyle diyor: "Türk Musikisi’nde bulunan bazı makamlar, vücudun bazı yerlerini etkiliyor. 1600’lü yıllarda yazılan bir kitapta vücudun değişik yerlerini etkileyen makamları göstermişler. Her makamın saati ve etkilediği yer var. Örneğin Rast Makamı baş kısmını etkiliyor ve bu bölgedeki ağrıları azaltabiliyor.

Bioenerji ile sağlanan denge

Biyoenerji yüzyıllardan beri hastalıkların tedavisi için kullanılan tamamlayıcı bir tedavi yöntemi. Organik varlığımız nasıl gerçekse enerji sistemimiz de bir gerçek. Bu sistem, dış ve iç olaylarla etkilendiğinde "mutsuzluk" duygusu bedeni esir alır.. Sinirleri bozulur.. Genellikle bu ruh halinin ardından depresyon gelir..

Hastalıkların bir çoğu zaten sinir sisteminin bozulması ile bağlantılı olarak ortaya çıkar. Bedenin enerji noktalarındaki tıkanıklık sonucunda fiziksel bedenle enerji bedenleri arasında bir kopukluk başlar. Organlara enerji akmaz Hücrelerdeki eloktromanyetik akım işlemez.


Peki bioenerji bir insanın yaşamında başka neleri etkiliyor? Öncelikle yaşam kalitesi yükseliyor. Hayata gözlemleyişi ve algılayışı çok daha duyarlı bir hale geliyor. Bağışıklık sistemi kuvvetleniyor böylece hastalıklar azalıyor. Birey, olumsuz etkilere karşı da nasıl korunabileceğini öğrenmiş oluyor. sağlıklı ve mutlu bir yaşam istiyorsak eğer fiziksel bedenle ve enerji beden mutlaka bir uyum içersinde olmalıdır. Boienerji ile bu uyum sağlanır. Enerji frekansları yenilenir ve bu arada bedenin bağışıklık sistemi de güçlenir.

Dansın gücü


Dans o kadar tutku haline geldi ki, bir çok insan artık dans salonları ikinci adres haline geldi. Hem adrenalini yükseltmek, hem bedenin gereksinimi olan harekete kavuşturmak için de gerekli dans. Salsa''lar.. Tango''lar... Danstan hoşlanmayan yok hemen hemen. Aynı zamanda dans beden için yararlı bir aktivite.

İlkel kabilelerde de birtakım danslarla insanları tedavi edildiğine inanılıyordu. Doğal enerjimizi estetik bir biçimde dışa vurmanın en güzel yöntemi da yanı zamanda.. Figürlerle bedenin kasları da harekete geçiyor..


Çeşitli dans merkezlerinde profesyoneller tarafından verilen dans eğitimleri onlarca alternatif sunuyor. Dolayısıyla dansı spor olarak algılayıp "bedenimdeki toksinleri bu yolla atıyorum" diyenler de var. Aynı zamanda onu da bir “moral silahı” olarak görenler var. Bazı kanser hastaları için dans tavsiye ediliyor. (Tabii kanser bedende henüz yayılmamışsa, başlangıç aşamasındaysa eğer dans öneriliyor.) Bu aktiviteyle de bedenin bağışıklık sisteminin güçlendiği söyleniyor.
#22 - Temmuz 09 2006, 23:39:39

hemmen ekliyoruz seni.. ne tür dans ediyorsun?
aldığım bi eğitim yok ama dansı aşırı sewiyorm ileride konservatuar a gidip dans eğitimi almk hayalimm  :ask ama en çok hiphop türünü sewiyorm  :))
#23 - Temmuz 10 2006, 17:54:33

bende hip hop ve break yapıorum
#24 - Temmuz 10 2006, 19:15:22

İşte Break Dans öğrenmek isteyenler için temel hareketleri içeren bir video. Boyutu 1.21MB


Break Dance Machine
#25 - Temmuz 10 2006, 21:27:57

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.