Alternatifim Cafe

Çok Bunaldığınız Zaman Okuyun!

Discussion started on Konu Dışı

Can DÜNDAR'dan

HARiKA BiR YAZI...iBRET ALIN...

ARADA BİR ÇOK BUNALDIĞINIZDA OKUYUN..


Slaytı kendi akışında ve sesli izleyiniz.
 
Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... 
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..
Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda,hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün"... 

Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama " kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye
 ediliyordu...
Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an...

    Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim...
Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın...
Diyordu ki; " bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...

O andan geriye dönme şansınız olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün...
Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini hissedin...
Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların
yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç
çaresizliğini yaşayın...
Bırakın canınız yansın,
bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz...
Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi...
Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini...
Akıllarından ve yüreklerinden geçen
cümleleri hayal edin...
Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen düşünmeye başladım...
Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm
çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine... 
Birer birer yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...
Hayatımda çok nadir bu kadar canım yanmıştı...
Görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik oğlumu...
Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya çalışıyordu per perişan... 
Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
 o gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla...
Annem, ciğerinden bir parça canlı canlı koparılmış gibi
hem içine hem dışına akıtıyordu gözyaşlarını...
Kardeşlerim, akrabalarım
"çok erken gitti, doyamadı oğluna.." diyordu acıyan ses tonlarıyla... 
Ve dostlarım... Onlar da şaşkındı... 
Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.."  diyordu...
Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha devamını
okumadan  kitabın...
Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.."
demek istedim hayal olduğunu unutup...
Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide... 
Belki de hiç aklımıza gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar...
Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim...
Almam gereken dersi ve mesajı almıştım...
Şimdi ne kitabın adını ne de yazarı hatırlamıyorum...
Şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum...
Bu olayda tek farkındalık da yok üstelik...
Biraz kendime geldikten sonra devam ettim
hayatımın en zor hayaline...
Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde
neler söyleyecekleri vardı..
Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında...
Onlarda bıraktığım izleri,
yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek
ben konuşturacaktım hayalimde... 
İçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...
Yaşarken neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım...
Gerçek duygularıydı ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod değildi, deşifre etmem gereken metin...
Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi yoktu...
Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti..
Ağlayamaktı aklına geldikçe...
Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa gelinceye kadar                 
sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti duyguları... 
Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede oğlumu... 
"hayal - meyal hatırlıyorum be baba seni...
Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da erkek erkeğe sohbet etseydik seninle... 
Bak mezuniyet törenimde de babasızdım... 
Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine...
Diyecek canı yanarak bir köşede...
Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum...
Nasıl dayanır bensizliğe?...
O ki, benim için her şeyini feda edip koşmuştu bana...
Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı...
Bir daha " Seni seviyorum " diyemeyecekti...
   Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı...
     Ve her gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne...
        Her sabah da bensiz başlayacaktı koca gün...

   Tek cümlesi takıldı o an içime; 
" Oyunbozanlık yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..."
Babam-annem,o bugüne kadar evlat olarak
mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla
kahrolduğum güzel insanlar...
Helaldi şüphesiz hakları...
Bilerek hiç kırmamıştım onları...
Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....
Kaç anne ve babanın çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak...
Herhalde insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir
   anlardan olsa gerek..
Diğerlerine geçmiyorum... 
Bu yazıyı şu an yazıp sizlerle paylaştığıma göre
"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz...
Düşünün, bir gün bir mail ulaşıyor mail-boxınıza "ölmüş“ diye... 
Sizler kimbilir neler düşünür ve yazardınız...
Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...
Oysa ki yazarın amacı "Yaşamanın ve hala nefes  alıyor almanın kıymetini" göstermekti... 
Benim de öyle...
Lafı çok uzattım farkındayım...
  Ama  dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek     
  kadar girintili çıkıntılı...

Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen
YENİDEN DOĞDUM...
   Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...
Sahip olduklarımın farkına vardım ve hala nefes
alıyor olduğum için şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş,
oyun perde demişti...
Peki ya hayal değil de, gerçek olsaydı ve perde bir  daha açılmamak üzere kapansaydı...
Belki gerildiniz, kötü oldunuz ama devamını
getirirseniz buna değer bence...
İşte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş olmalı...
Ben bu akşam melankoliğim ve biraz abartmış olabilirim...
Hani sanatçı ve şairiz ya ondandır belki...
Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın... 
LÜTFEN ARADA BİR,

BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN,

DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN...
Ölümün kime ve ne zaman geleceğini
Yüce Allah' tan başka bilen yok...
İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve
nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın,
ertelemeyin...
Sizi sevenlere ve sevdiklerinize
daha fazla zaman ayırın...
Bilerek - bilmeyerek
kırdığınız kalpleri tamir edin...
  Ve en önemlisi;


VERDİĞİ-VERMEDİĞİ,

ALDIĞI-ALMADIĞI HERŞEY İÇİN,

TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN     YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A


CAN DÜNDAR...
#1 - Haziran 17 2006, 01:17:29
« Son Düzenleme: Eylül 14 2006, 16:07:55 Gönderen: Zeynep Büşra »
İmza kural dışı.

çok güzel bi yazı cenazemimi bende düşündüm ama sonra bıraktım ve okudum
eklediğin için tsk
#2 - Haziran 17 2006, 09:27:01
cem bey biz öyle çok telefonla konuşmak istiyoruz ki şöyle bi konuşsak da telefon kulağımıza yapışsa :Ç

delikadir

hem okudum hem düşündüm tüylerim diken diken oldu ya.düşünmesi bile insanı ne hale sokuyo.
#3 - Mayıs 15 2007, 14:31:32

bu adama hayranım ya..
#4 - Mayıs 15 2007, 14:36:18
Bu teknik dilimde mürekkep kadar koyu.
Kayıp bir ortam doğru,uzan yatağıma ve soyun . . .  : Şş

gerçi çok bunalmadan okudum ama  (6) harika bi yazı can dündar ne de olsa


ölümü düşünmeden hayatın anlamı olamaz  ;)  teşekkürler
#5 - Mayıs 15 2007, 14:37:30
Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
Zaman ki sana hasta oldu, incelikli haytasın,
Nüksederken raksını,mahallenin maşallahı, eyvallahı,
Güzellik be oğlum
Şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.

angelfb1907

Bu bir slaytı. Okulda izlemiştik. Harika bir yazı.
#6 - Mayıs 15 2007, 18:14:51

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.