Alternatifim Cafe

27 mayıs 1960 darbesi

Discussion started on Yakın Tarihimiz

 
 
dura kalka giden ülkemizin durduğu anlardan biri.

başkanlığını orgeneral cemal gürsel'in yaptığı ve milli birlik komitesi adı altında toplanan bir subay grubu, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte ankara ve istanbul'daki bazı önemli yerleri ele geçirdi ve türk silahlı kuvvetleri adına yönetime doğrudan el koyduğunu açıkladı.

o sırada eskişehir'den dönmekte olan başbakan adnan menderes, kütahya yolunda tutuklanarak ankara'ya getirildi. daha sonra celal bayar, hükümet üyeleri ve dp'li milletvekilleriyle birlikte istanbul'a oradan da yassıada'ya gönderildi.

24 eylül 1960'da yüksek adalet divanı kuruldu. bir gün sonra celal bayar bel kemeriyle intihara kalkıştı. bir subay tarafından kurtarıldı. yüksek adalet divanı 14 ekim'de yassıada'da çalışmalarına başladı.

ilk dava afgan kralının celal bayar'a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgili köpek davası'ydı. adnan menderes'in ilk yargılandığı dava ise ayhan aydan'dan olduğu iddia edilen çocuğunu öldürttüğü hakkındaki bebek davası oldu.

ardından 17 dava daha açıldı: 6 -7 eylül olayları davası, vinileks şirketi davası, dolandırıcılık davası, arsa davası, ali ipar davası, değirmen davası, barbara davası, örtülü ödenek davası, radyo davası, topkapı olayları davası, çanakkale olayı davası, kayseri olayı davası, demokrat izmir davası, üniversite olayları davası, istimlak davası, vatan cephesi davası, anayasa'nın ihlali davası.

toplam 202 oturum yapılırken, binin üzerinde tanık dinlendi. dp'nin önde gelenlerinden 31 sanık ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken, 418 sanığa altı ayla 20 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti. beş sanık hakkında dava düştü.

16 ay boyunca yassıada'da kalan adnan menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. yüksek adalet divanı menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti.

mbk bunlardan sadece adnan menderes, hasan polatkan ve fatin rüştü zorlu'nun kararlarını onayladı. 65 yaşını geçmiş olan bayar ile oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan öteki 11 sanığın cezaları ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü.

polatkan ve zorlu'nun cezası 16 eylül'de, menderes'in cezası ise kararın açıklanmasından bir gün önce intihar girişiminde bulunduğu için tedavisi tamamlandıktan sonra 17 eylül'de infaz edildi.

38 kişiden oluşan milli birlik komitesi üyelerinin 5'i general, 8'i albay, 7'si yarbay, 10'u binbaşı ve 8'i yüzbaşı idi. komite, izleyen günlerde türkiye'nin siyasi yaşamına egemen oldu ve 25 ekim 1961'e kadar görevini sürdürdü.
(aqua, 16.09.2004 01:32)
@214136   
mina urgan kitaplarından birisinde bu darbeyi soft revolution diye tanımlayan bir kişiden bahseder, ancak o kişi mina hanımın kendisi midir? yoksa bir başkasından anekdot mu yapmıştır, hatırımda değil şimdi.
(hell isnt good, 07.03.2005 01:02)
@343003   
27 mayıs cumhuriyet tarihimizde ilk defa bürokrasinin seçimle olamayacağını görünce yönetimi zorla ele geçirmesidir.
konuyu biraz açalım:türkiye'de ordu siyasal yaşamda çok etkilidir çünkü ulusal kurtuluş savaşına ordu öncülük etmiştir ve başlangıçtaki atılımları da kendileri örgütlemişlerdir.fakat daha sonra rejim ister istemez sivilleşmeye başlıyor ve dp iktidara geliyor.dp,gücünü askeriyeden almayan liderlerin yönetiminde çıkan ilk siyasi partidir.
demokrat parti döneminde emekli subaylar ve devlet yetkililerinin meclisteki rolü çok azaldı.1950'de daha ilk iktidara geldiklerinde ilk yaptıkları iş genelkurmay başkanını değiştirmek olmuştur.savunma bakanlığına sivil kökenli isimler atanmıştır... vs
1960 darbesiyle türk ordusu siyasi rolünü yeniden kazandı.yasamada meclisin yanına bir de senato kuruldu,genelkurmayı başkanı eskiden savunma bakanına bağlıyken darbeyle başbakana bağlı bir duruma getirilmiştir.bunun yanın da bir de mgk kuruldu(mgk, ordunun sivillere hesap vermediği ama siyasetçilerin generallere karşı sorumlu olduğu bir kurumdur.şimdi bu kadar olmasa bile o zaman öyleydi) böylece askerin siyasal yaşama etkisi iyice arttı.
ayrıca,anayasa mahkemesi ve danıştay gibi kurumlar kuruldu ve ilmiyye sınıfı(veya bürokrasisi)devlet yönetiminde etkili hale geldi.
bu darbenin en önemli sonuca da orduyu atatürk ilkelerini muhafızları olarak meşrulaştırmış,ve gelecek darbelerin önünü açmıştır.
bazıları 27 mayıs'ın atatürkçü bir ihtilâl olduğunu söyler,bu doğru değil çünkü en başından beri atatürk orduyu siyasal yaşamdan ayırmaya çalışmış ve devrimi halkın katılımıyla sağlamaya çalışmıştır.yoksa niye kongreler düzenlesin,meclis toplasın bütün paşalar onu desteklemiyor mu ,istese pekala cunta yönetimi de kurabilirdi ama yapmamıştır.
geçmiş zaman olur ki köşemizden aktarmış olalım bunları da...
(mitya, 27.09.2005 22:54)
@487695   
her hükümetin doğruları ve yanlışları vardır. hiç bir olaya sadece beyaz ya da sadece siyah olarak bakamayız. demokrat parti hükümeti yıpranmıştı ancak bunun çözümü 27 mayıs darbesi değildi kuşkusuz. biri türkiyeye başbakanlık yapmış diğer ikisi ise bakanlık görevlerini üstlenmiş üç kişinin asılmış olması ülkemizin yaşadığı en dramatik olaylardan biridir. askeri yönetimin de sorunlara çözüm bulamamış olması yapılan hatanın anlaşılmasını sağladı ancak gerçek değişmedi ne yazık ki.
(siradisi, 28.09.2005 16:41)
@488337   
"bugün,demokrasimizin içine düştüğü buhran ve en son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla,türk silahlı kuvvetleri,memleketin idaresini eline almıştır" şeklinde başlayan darbe...
(boris vian, 30.10.2005 00:04)
@530057   
kesinlikle dış güçler tarafından zorlanarak yapılmış bir darbedir.
(magarsus, 30.10.2005 00:05)
@530061   
tek solcu darbedir, yani üçün biridir.
(comatose, 30.10.2005 00:07)
@530062   
yıldönümü, yıllarca hürriyet ve anayasa bayramı olarak kutlanmış olan darbedir. insan düşününce bu ülkede ne tuhaflıklar yaşanmış demekten kendini alamıyor. işin daha da ilginç olan yanı, bu garip kutlamaya demokratik bir sürecin sonunda siyasi iradenin değil, başka bir darbenin son vermiş olması.
(janissary, 30.10.2005 00:56)
@530153   
hasan polatkan, fatin rüştü zorlu ve adnan menderes idam edilmiştir, idam cezasına çarptırılan celal bayar ise yaş haddinden kelleyi kurtarmış daha sonra da "hayat ne kadar güzelmiş" deyip 103 yaşına kadar yaşamıştır.


ayrıca cumhuriyet tarihinin gördüğü en özgürlükçü anayasa ortaya konmuştur daha sonra 1980 senesinin amerikan papağanları "bu özgürlük oldukça fazla, şöyle bir kısmını alalım" deyip 600 000(altıyüz bin) insani gözaltına almışlar ve 1982 anayasası'nı hazırlamışlardır.

halkımız da "heyooo yaşasın önümüze seçenek konuldu" deyip "evet" ve "hayır" seçeneklerinden birini kullanma onuruna sahip olmuştur.

(bkz: demokrasi)
(bkz: olayı götünden anlamak)
(skuba, 06.12.2005 23:08 ~ 23:08)
@594697   
ihtilal çocuklarının bu ülke adam olmayacak, bu işe el atmak lazım deyip el attıkları; sonra el atanların bile cezalandırıldığı, ülkeyi savurup bir kenara atan zihniyetin yansımasıdır
#1 - Haziran 04 2006, 00:32:19
imzanız kural dışı.

27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi

1959 yılı iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkiler açısından son derece gergin geçmişti. Bu gerginlik 1960'a girildiğinde bir türlü yumuşamak bilmediği gibi daha da sertleşmeye yüz tuttu. 7 Nisan'da DP Meclis Grubu bir bildiri yayımladı.

Bildiride CHP'nin ülkedeki bütün yıkıcı grupları çevresinde topladığı, halkı orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırttığı öne sürüldü. Bu bildirinin ardından DP Meclis Grubu TBMM Başkanlığı'na muhalefetin eylemlerinin soruşturulması için bir önerge verdi.

Önerge 18 Nisan'da Meclis'te büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yasaya göre bir Tahkikat Komisyonu oluşturulacak ve bu komisyon üç ay boyunca muhalefetin ve basının eylemlerini soruşturacaktı. Öğrenci olayları tırmandı. Muhalefet ve basını soruşturmak için Tahkikat Komisyonu kurulması ülkede geniş yankı yaptı. Komisyon görevine başlar başlamaz, Ankara ve İstanbul'da öğrenciler protesto gösterileri düzenlediler. 26 Nisan'da İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri baskıları protesto ederken, 28 Nisan'da da öğrenciler merkez binada bir toplantı düzenlediler. Güvenlik güçlerinin toplantıya müdahale etmesiyle olay çıktı.

Üniversite içinde başlayan çatışma Beyazıt Meydanı'na taştı. Buradaki çatışmada Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz aldığı bir kurşun yarasıyla hayatını kaybetti. Olaylar nedeniyle Ankara ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi ve gece sokağa çıkma yasağı kondu, ancak öğrencilerin gösterileri durmadı.

30 Nisan'da İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda düzenlenen protesto gösterileri sırasında Nedim Özpolat adlı bir başka öğrenci hayatını kaybetti. 28-29 Nisan gösterilerinden sonra bu kez DP yönetimi, 5 Mayıs günü saat 5'te , Ankara'da Kızılay Meydanı'nda bir gösteri düzenlemeye karar verdi.

Buna göre iktidar partisine mensup gençler, Kızılay Meydanı'nda , Meclis'ten çıkıp Çankaya 'ya gidecek olan Celal Bayar ve Adnan Menderes'i alkışlayıp destekleyeceklerdi.

Ama iktidara karşı olan gençler de plandan haberdar oldular ve 555K (5'inci ayın 5'inci günü saat 5'te Kızılay Meydanı'nda) parolasını geniş bir öğrenci kitlesine duyurdular. 5 Mayıs günü iktidara karşı olan gençler, Kızılay'a akın ederken, iktidarı destekleme amacıyla Kızılay'a gelen DP yanlısı gençler azınlıkta kaldı.

Saat 6 civarında meydana gelen Bayar ve Menderes burada çok büyük protestolarla karşılaştı. Hatta bazı göstericiler Menderes'i tartakladılar. Menderes bir gazetecinin arabasına binerek meydandan güçlükle uzaklaştırıldı.

Ordu içinde de on yıllık DP iktidarına karşı alttan alta başlayan hareket, protesto gösterileri sırasında kendini açıkca belli etmeye başlamıştı. Özellikle 29 Nisan'daki gösteriler sırasındaki öğrenci-ordu dayanışması dikkat çekiciydi.

Ankara'daki 5 Mayıs gösterilerinden iki gün önce de Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel, Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'e bir mektup göndermiş ve ülkenin içinde bulunduğu bunalımdan çıkış için bazı önerilerde bulunmuştu.

21 Mayıs'ta bu kez Ankara'daki Harp Okulu öğrencileri iktidarı protesto için bir gösteri yürüyüşü düzenlediler. Artık ok yaydan çıkmıştı. Gerginlik doruktaydı. Bu arada Başbakan Menderes, bir açıklama yaparak Tahkikat Komisyonu'nu başlangıçta üç ay olarak öngörülen çalışmalarını tamamladığını, raporun yakında Meclis'e sunulacağını kamuoyuna duyurdu.

Ancak bu açıklama darbecileri daha önce almış oldukları yönetime el koyma kararından vazgeçirmedi. Geniş bir kesim de ordunun yönetime el koymasını sabırsızlıkla bekliyordu.

Menderes'in Tahkikat Komisyonu'nun CHP hakkında verilen önerge hakkındaki çalışmalarını tamamladığını açıklamasından iki gün sonra 27 Mayıs 1960'da başkanlığını Orgeneral Cemal Gürsel'in yaptığı ve Milli Birlik Komitesi adı altında toplanan bir subay grubu, emirleri altındaki askeri birliklerle birlikte Ankara ve İstanbul'daki bazı önemli yerleri ele geçirdi ve Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime doğrudan el koyduğunu açıkladı.

27 Mayıs sabahı, Silahlı Kuvvetler adına radyodan yayınlanan bildiride, "Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgalarına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini eline almıştır" deniyordu.

Eskişehir'den dönmekte olan Başbakan Adnan Menderes, Kütahya'ya yolunda tutuklanarak Ankara'ya getirildi. Daha sonra Celal Bayar, hükümet üyeleri ve DP'li milletvekilleriyle birlikte İstanbul'a oradan da Yassıada'ya gönderildi.

24 Eylül 1960'da Yüksek Adalet Divanı kuruldu. Bir gün sonra Celal Bayar bel kemeriyle intihara kalkıştı. Bir subay tarafından kurtarıldı. Yüksek Adalet Divanı 14 Ekim'de Yassıada'da çalışmalarına başladı.

İlk dava Afgan kralının Celal Bayar'a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satışıyla ilgili Köpek Davası'ydı. Adnan Menderes'in ilk yargılandığı dava ise Ayhan Aydan'dan olduğu iddia edilen çocuğunu öldürttüğü hakkındaki Bebek Davası oldu.

Ardından 17 dava daha açıldı: 6 -7 Eylül Olayları Davası, Vinileks Şirketi Davası, Dolandırıcılık Davası, Arsa Davası, Ali İpar Davası, Değirmen Davası, Barbara Davası, Örtülü Ödenek Davası, Radyo Davası, Topkapı Olayları Davası, Çanakkale Olayı Davası, Kayseri Olayı Davası, Demokrat İzmir Davası, Üniversite Olayları Davası, İstimlak Davası, Vatan Cephesi Davası, Anayasa'nın İhlali Davası.

11 ay bir gün süren davalar 15 Eylül 1961'de sona erdi. Bu süre içinde yargılanan Bayar, Menderes, Bakanlar Kurulu üyeleri, DP milletvekilleri ve eski Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun'un da aralarında bulunduğu toplam 592 sanıktan, 228'i hakkında idam cezası istendi.

Toplam 202 oturum yapılırken, binin üzerinde tanık dinlendi. DP'nin önde gelenlerinden 31 sanık ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken, 418 sanığa altı ayla 20 yıl arasında değişen çeşitli hapis cezaları verildi. 123 sanık beraat etti. Beş sanık hakkında dava düştü.

16 ay boyunca Yassıada'da kalan Adnan Menderes, hakkında açılan 6 davadan birinde beraat ederken, diğerlerinden mahkum edildi. Yüksek Adalet Divanı Menderes'in de bulunduğu 15 kişiyi idama mahkum etti.

MBK bunlardan sadece Adnan Menderes,Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu'nun kararlarını onayladı. 65 yaşını geçmiş olan Bayar ile oy çokluğuyla ölüm cezasına çarptırılan öteki 11 sanığın cezaları ömür boyu hapis cezasına dönüştürüldü.

Polatkan ve Zorlu'nun cezası 16 Eylül'de, Menderes'in cezası ise kararın açıklanmasından bir gün önce intihar girişiminde bulunduğu için tedavisi tamamlandıktan sonra 17 Eylül'de infaz edildi.

38 kişiden oluşan Milli Birlik Komitesi üyelerinin 5'i general, 8'i albay, 7'si yarbay, 10'u binbaşı ve 8'i yüzbaşı idi. Komite, izleyen günlerde Türkiye'nin siyasi yaşamına egemen oldu ve 25 Ekim 1961'e kadar görevini sürdürdü
#2 - Haziran 04 2006, 00:40:46
imzanız kural dışı.

teşekkürler paylaşımın için gerçekten bilmemiz gereken bir konu
#3 - Şubat 07 2007, 10:54:08
Sabrı öğütler zaman
Oysa odur durmyan
Ben beklerim de
Zaman beklemez ki beni

Demokrat Parti, 21 Temmuz 1946'da yapılan seçimlere hile karıştırıldığını ileri sürdü ve miting ve yayınlara girişti. Ama bu tür etkinlikler sıkıyönetimce yasaklandı. DP, 7 Ocak 1947'de 1.Büyük Kongre'de kabul edilen ve Hürriyet Misakı olarak bilinen raporunda demokratik olmayan ve anayasaya aykırı yasaların kaldırılmasını; seçimleri yargının denetlemesini; cumhurbaşkanlığı makamının parti liderliğinden ayrılmasını istedi.

DP'nin içinde de anlaşmazlıklar çıkmaya başladı. Özellikle İnönü'nün 1947'de yayımladığı 12 Temmuz Beyannamesi ile iktidar ve muhalefet arasındaki ilişkilerin yumuşaması, DP içindeki sertlik yanlısı grubu harekete geçirdi. Parti içindeki tartışmalar sonucunda Fevzi Çakmak, Yusuf Hikmet Bayur, Kenan Öner, Osman Bölükbaşı, Sadık Aldoğan ve Yusuf Kemal Tengirşenk öncülüğünde bir grup milletvekili partiden ayrılarak, 20 Temmuz 1948'de Millet Partisi'ni (MP) kurdu.

DP, 17 Ekim 1948'de ara seçimlere, seçime güven duymadığı için MP ile birlikte katılmadı. 16 Ekim 1949 ara seçimlerinde de bu tavrını sürdürdü. 16 Şubat 1950'de gizli oy, açık tasnif ve yargı denetimini kabul eden, Yargıtay ve Danıştay üyelerinden oluşan bir Yüksek Seçim Kurulu'nu öngeren seçim yasasının kabul edilmesinden sonra, 14 Mayıs 1950'de yapılan genel seçimlerde DP, 487 milletvekilliğinin 408'ini kazandı. 22 Mayıs 1950'de Menderes başkanlığında ilk DP hükümeti kuruldu ve Bayar cumhurbaşkanı seçilerek genel başkanlıktan ayrıldı...

Demokrat Parti birinci iktidar dönemimde (1950-54) liberalleşmede önemli adımlar attı. Yabancı yatırımlar desteklendi. Ezanın Arapça okunması ve radyoda dini program yapılması yasağı kaldırıldı ve okullara din dersi kondu.1950 yılında Kore'ye asker göndererek NATO'ya girişin ilk adımını attı.1954'te laiklikten uzaklaştığı gerekçesiyle MP kapatıldı. Dış politikada Batı'ya yakın duruldu. Kore'ye asker gönderilmesinden sonra 1952'de NATO'ya girildi. Türkiye 1953'te Balkan Paktı'na, 1955'te Bağdat Paktı'na katıldı. DP, kuruluş ve gelişiminde demokrasinin savunuculuğunu yapmasına rağmen iktidara geldikten sonra özgürlükleri kısıtlamaya, hükümeti eleştiren gazetelere ağır cezalar ve sansür uygulamaya başladı. DP'nin bu tutumu 10 yıllık iktidarı boyunca sürdü. DP, 2 Mayıs 1954 genel seçimlerinde 541 milletvekilliğinin 503'ünü kazandı. İkinci iktidar döneminde (1954-57), iktidar ile muhalefet arası gerginleşti. Ekonomide olumsuz gelişmeler görüldü. İktidar baskılarını daha da arttırdı. Parti içindeki anlaşmazlıklar partinin bölünmesine ve 20 Aralık 1955'te Hürriyet Partisi'nin kurulmasına yol açtı. 27 Ekim 1957 genel seçimlerinde DP oyların yüzde 47,70'ini alarak 610 milletvekilliğinden 424'ünü kazandı. Bu seçimde muhalefetin oylarının toplamı iktidarın üzerine çıktı.

DP'nin üçüncü ve son iktidar dönemi (1957-60), iktidar ile muhalefetin yer yer sokağa taşan sert çatışmaları ile sürdü. DP iktidarı çeşitli baskı önlemleri aldı. Ekonomideki çıkmazları gidermek için 4 Ağustos Kararları olarak bilinen önlemler alındı. Vatan Cephesi kurularak partinin gücü ülke çapında kanıtlanmaya çalışıldı. Muhalefetin etkinliklerinin soruşturulması için TBMM içinde Tahkikat Komisyonu kuruldu. Komisyon, CHP lideri İnönü'nün TBMM'deki konuşmasını yasakladı.

Yoğun baskılar karşısında 28-29 Nisan 1960'ta Ankara ve İstanbul'da üniversite öğrencilerinin olaylı protesto gösterilerini Harp Okulu'nun başkentte yaptığı gösteri yürüyüşü izledi (21 Mayıs). Başbakan Menderes radyoda yaptığı konuşmalarla kışkırtmalara kulak asılmamasını söyledi. Ege Bölgesi'ne giderek İzmir,Bergama,Manisa'da CHP'yi eleştiren konuşmalar yaptı. 27 Mayıs 1960'ta silahlı kuvvetler bir darbeyle hükümeti devirdi. DP milletvekilleri ve parti yöneticileri tutuklandılar. Yüksek Adalet Divanı'nca yargilandılar. 15 kişi idama, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi değişik hapis cezalarına çarptırılırken 123 kişi de aklandı. Milli Birlik Komitesi'nin onayıyla Adnan Menderes, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu idam edildi. Celal Bayar ve Koraltan ile 11 kişinin idam cezası ömür boyu hapse çevrildi. DP, 29 Eylül 1960'ta kapatıldı.

"http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrat_Parti_%28T%C3%BCrkiye%29"'dan alındı
#4 - Mart 13 2007, 00:46:27
Suskun bir tutkuyum ben.
Evde ocaksızım, savaşta kılıçsız.
Ve de hastayım kendi gücümden.

bu konular gerçekten çok önemli konular geçen seneye kadar bu darbeyi hiç duymamıştım  şimdi iice öğrendim...
#5 - Ağustos 13 2007, 14:07:00
King of pop is not dead..!Micheal Jackson is live in his song..!

bence de gerçekten önemli konular bunlar :)
paylaşım için teşekkürler
#6 - Mart 15 2008, 21:31:34
[img]http://www.mediabistro.com/agencyspy/original/gossip_girl.JPG[img/]

27 Mayıs sabahı Alparslan Türkeş tafaından okunan bildiri ise şöyle;

Sevgili Vatandaşlar, Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekata Silahlı Kuvvetlerimizin, partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partiler üstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.
Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz, hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavuzkar bir fiile müsaade etmeyeceği gibi edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş; kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde aynı milletin, aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir.
Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır.
Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası'na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' prensibi bayrağımızdır.
Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz 'Yurtta sulh, cihanda sulh'tur."


O zaman hep birlikte tekrarlayalım sevgili din kardeşlerim, ne imiş?..
NATO ve CENTO'ya inanıyoruz ve bağlıyız.

#7 - Mayıs 26 2008, 18:56:58

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.