Alternatifim Cafe

İslam Birliği

Discussion started on Fan Club & Birlikler

ÜYELERİMİZ:

* cristiano ronaldo_7                           
* insane_rbz                                       
* ulusoy_215                                     
* BARoN                                              
* ZenciiRii                                           
* NHN_aughty                                    
* _TrAİToR _
* H!CH
* alex
* df_grint
* eslem
* BaHa_8
* hafi2e
* deniz parlak
* shima
* baycuman33
* aceb-ul acaib
* sema
* selinkaya
* goldberg
* kırçiçeği
* dark.light.999
* pysko_sinan
* soĞuKüvet



İslam Dininin Özelikleri Nelerdir?


İslâm dinini, sâir dinlerden ayıran belli başlı özellikleri şunlardır: 1 - İslâmiyet, her asra ve her insana hitab eder, getirdiği esaslar insanlığın bütün ihtiyaçlarına cevab verir. İslâm'ın bu cihanşümûl özelliğine Kur'an'da şu şekilde işaret olunur:

"Ey Muhammed! Biz seni BÜTÜN İNSANLARA yalnızca müjdeci ve korkutucu olarak gönderdik."
 "Ey Muhammed! De ki: 'Ey insanlar, ben Allah'ın HEPİNİZ İÇİN GÖNDERDİĞİ Peygamberiyim'."
 2 - İslâmiyet kolaylıklar dînidir. İslâm'da insanlara yapamayacakları veya yaparken zorluk çekecekleri işler yüklenmemiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de İslâm'ın kolaylık prensipleri şu şekilde ifade edilir:

"Allah, insanı ancak gücünün yeteceği işle mükellef tutar..."
"Rabbimiz, bize gücümüzün yetmiyeceği şeyi taşıtma..."
"Allah, sizin için kolaylık göstermek diler, zorluk çıkarmak istemez..."

Kur'an'da İslâm'ın kolaylıklar dîni olduğu bu şekilde açıklanırken Peygamberimiz de, bu hususta hadîs-i şeriflerinde şu prensipleri vaz'etmişlerdir: "Ben ancak âlemlere rahmet olarak gönderildim. Azâb için, zorluk vermek için gönderilmedim..." "Allah Teâlâ, beni sıkıntı ve zahmet verici ve bunu arzu edici olarak göndermedi. Fakat Allah beni, muallim (öğretici, bildirici) ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi..." "Dininizin en hayırlısı, en kolay olanıdır. Muhakkak ki din bir kolaylıktır..."

"Ben size neyi yasak ettiysem, ondan çekinin; size neyi emretti isem, ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın. Sizden evvelki ümmetleri ancak mes'elelerinin ve Peygamberlerine karşı ihtilâflarının çokluğu helâk etmiştir."

"Amelden gücünüzün yettiği kadarını yapın. Siz ibâdetten bezmedikçe, Allah da sevab vermekten bıkmaz." "Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, ürkütmeyiniz." Hz. Âişe Validemiz, Resûlüllah Efendimizin bu hususla ilgili tatibkatını şu şekilde beyan etmişlerdir: "Resûlüllah (asm) iki şey arasında dilediğini tercihte serbest bırakıldı mı, günah olmadığı müddetçe muhakkak onlardan en kolayını alırdı. Eğer iş günahsa ondan halkın en uzak bulunanı Resûlüllah olurdu." Bütün bu hadîs-i şerifler, İslâm dîninin ne derece uygulanması kolay hükümler ihtiva ettiğini göstermektedir. Cihanşümûl ve kıyâmete kadar pâyidar oluşunda, bu kolaylık anlayışının büyük yeri vardır.

--------------------------------------------------------------------------------

Dinimizin kolaylık Dini olduğuna Dair tatbikatten Bazı misaller
Dînimizde namaz kılmak için su ile abdest almak mecburiyeti vardır. Ancak su bulunamadığı veya su çok soğuk olup hastalanma ihtimali olduğu hallerde, toprakla teyemmüm yapılır. Toprak su yerine geçer. - Dînimiz yolculara; yorgunluk, zaman darlığı gibi hikmetlere binaen 4 rek'atlı farz namazları iki rek'at olarak kılmak kolaylığını getirmiştir. - Namazda ayakta durmak (kıyam) farzdır. Ancak ayakta duracak gücü olmayanlar, oturarak namaz kılarlar.
Başa Dön

--------------------------------------------------------------------------------

İslam kolaylıklar dinidir

İslâm'ın kolaylıklar dini olduğunu gösteren, Asr-ı Saâdet'te cereyan etmiş pek çok vâkıa vardır. Onlardan bazılarını burada zikredeceğiz. Enes bin Mâlik Hazretleri anlatmaktadır: "Nebî (sav) bir gün mescide girdi. İçeri girer girmez de gözüne mescidin iki direği arasına çekilmiş bir ip ilişti. - Bu ip nedir? diye sordu. Sahâbîler: - Bu, Zeyneb'in ipidir. Zeyneb, nâfile namaz kılarken ayakta durmaktan yorulunca, bu ipe tutunuyor, dediler. Peygamber (sav): - Hayır, (İbadette böyle güçlük ihtiyâr olunmaz.) Bu ipi çözünüz. Sizden biriniz zinde ve neş'eli oldukça namazını ayakta kılsın. Yorulunca da hemen otursun. (... Ve namazını oturduğu halde tamamlasın.) buyurdu."

Utbe bin Âmir anlatmaktadır:

 "Kız kardeşim (Ümmü Hibban) Beytullah'ı yaya olarak ziyaret etmeyi adamış, fakat sonradan buna güç yetiremiyeceğini hissedince, mes'elenin Resûlüllah Efendimiz'den sorulmasını bana emretmişti. Ben Hazret-i Resûlüllah'a sorduğumda, cevaben

(İptida) yaya yürüsün, (sonra) bineğinin sırtına binip gitsin.. buyurdu..."

Hazret-i Enes'den (ra):

"Nebiy-yi Ekrem (sav), iki oğlunun arasında, onlar tarafından taşınarak yürütülen bir ihtiyar kimse gördü. 'Bunun zoru nedir? Niye bir bineğe binmiyor?' diye sordu. Oğulları cevaben: - Yâ Resûlâllah. Babamız yaya olarak Kâbe'ye gitmeyi nezretmiştir. Bunun için böyle yürütüyoruz, dediler.

Resûlüllah Efendimiz:  Şüphesiz ki Allah, bu ihtiyarın nefsini azâblandırmakla yaptığı ibadetten müstağnidir, buyurdu ve ona, bineğine binerek Kâbe'yi ziyarete gitmesini emretti."

 Abdullah bin Mes'ûd'dan:

"Resûlüllah (sav), va'z hususunda, bize bıkkınlık gelmesin diye halimize bakıp ona göre gün ve saat kollardı."

 Câbir bin Abdillah anlatmaktadır:

 "Resûlüllah bir seferde idi. Derken üzeri gölgelendirilmiş olduğu halde yanında insanlar toplanmış bir adam gördü ve 'Onun nesi var' diye sordu. 'Oruçlu bir adam' dediler. Resûlüllah (sav) bunun üzerine:

 Seferde oruç tutmak hâlis bir iyilik ve fazilet değildir. Allah'ın sizin lehinize yapmış olduğu ruhsatlardan ayrılmayınız," buyurdu."
#1 - Haziran 01 2006, 00:40:01
« Son Düzenleme: Eylül 30 2006, 13:46:54 Gönderen: ChaCharon »
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

İNANILMAZLAR DEMİ....
#2 - Haziran 01 2006, 00:51:03
imzanız kural dışı.

DEVAM...
#3 - Haziran 01 2006, 00:51:47
« Son Düzenleme: Haziran 01 2006, 00:53:34 Gönderen: insane_rbz »
imzanız kural dışı.

ewt kardeşim..islam mucizeler  dini  zaten...bunlar gercektende mükemmel şeyler...daha  böle  birsürü  olay war...kesinlikle  bi  göz  atın arkadaşlar
#4 - Haziran 01 2006, 00:54:06
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

Arkadaşlar burayı üç kafadar cristiano ronaldo_7 - insane_rbz - ulusoy_215 ki gerçek isimlerimiz sırasıyla mustafa-hasan-hasan ama herkes bizi rbz diye bilir...Amacımız dinimizin güzelliklerini hep beraber sergilemektir..Bize yardımcı olmanız dileğiyle....RBZ
#5 - Haziran 01 2006, 00:56:39
imzanız kural dışı.

islam dini hoşgörü dinidir.....
#6 - Haziran 01 2006, 01:03:00
imzanız kural dışı.

ibretlik resimler...
#7 - Haziran 01 2006, 01:25:59
HAYATINI DEĞİL SİGARANI SÖNDÜR!!!

Arkadaşlar burayı üç kafadar cristiano ronaldo_7 - insane_rbz - ulusoy_215 ki gerçek isimlerimiz sırasıyla mustafa-hasan-hasan ama herkes bizi rbz diye bilir...Amacımız dinimizin güzelliklerini hep beraber sergilemektir..Bize yardımcı olmanız dileğiyle....RBZ

aynen katılıorum kardeşim we dier  üyelerin desteklerini bekliorus....
#8 - Haziran 01 2006, 12:00:11
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

bu kalabalık neden burda we  başka  nerede  böle kalabalık war ki....
#9 - Haziran 01 2006, 12:03:46
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

Arkadaşlar dinimiz ayrılıklar,gerilikci ya da o gibi bi din değildir..Dİnimiz okumayı,araştırmayı,temiz ve dürüst olmayı,insanlarla barışık durmayı,büyüğünü sayıp ,küçüğünü sevmeyi emreder...Dinimizi dışarıya tam anlamıyla yansıtmak içn bu birlik var....BİZ "RBZ" olarak sonuna kadar bu ülkenin ve dinin takipçisi olacağız.....Sizinde görüş ve yazılarınızı bekliyoruz..
#10 - Haziran 01 2006, 12:05:30
« Son Düzenleme: Haziran 01 2006, 12:15:12 Gönderen: cristiano ronaldo_7 »
imzanız kural dışı.

Eğer din konusunda herhangi bir terimin anlamını merak ediyorsanız işte size site:

http://kitap.ihlas.net.tr/cgi-bin/cgi.exe/dnszlk/query=*/doc/{@1}?firsthit


creaTed by RBZ
#11 - Haziran 01 2006, 12:14:37
« Son Düzenleme: Haziran 01 2006, 12:15:39 Gönderen: cristiano ronaldo_7 »
imzanız kural dışı.

eĞER KUR'AN-I KERİM dinlemek istiyorsanız tıklamanız yeterli:
http://www.kuranikerim.com/sesli_kuran.htm?PHPSESSID=48740cd8c465b69ea38a633cdc8dbcbd


CREATED BY RBZ
#12 - Haziran 01 2006, 12:16:53
imzanız kural dışı.

KUR'AN-KERİM İN TEFSİRİ

http://www.kuranikerim.com/t_elmalili_index.htm

CREATED BY RBZ
#13 - Haziran 01 2006, 12:21:27
imzanız kural dışı.

DİNİ BİLGİLER

DİN NEYE DENİR?
Din, Allahu Teala tarafından konulmuş ilahi bir kanun olup, akıl sahiblerini kendi istekleri ile her iki cihanda huzura kavuşturan ilahi bir nizam dır.

Dinler üç kısma ayrılır

Hak din, muharref din ve batıl din. Bu dinlerin içinde hak dinden başka hiç biri geçerli değildir. Çünkü hak din diğerleri gibi uydurma ve değiştirilme değildir. İslam dini hak dindir.

İslam dinin özelliği dünyada huzur ahirette ise eminliktir. Bu din Adem Aleyhisselam’dan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’a kadar olan bütün peygamberlerin dinidir.

Bütün peygamber gönderildikleri kabilelerini İslam dininin temel inancında olduğu gibi bir olan Allah’a ibadet etmeyi tebliğ etmişlerdir.

İslam dini kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmış ve kıyamete kadar geçerli olan dindir. Bu Allah katında da böyledir.

İslam dinin diğer dinlerden olan özelliği, onun son din olması, bütün insanlığa gönderilmiş olmasıdır.

Dinimiz her akıllı insanın uyacağı ve rahatlık la kurallarını uygulayacağı bir dindir.

Bu dinde zorluk va aşırıcılık yoktur. İslam dininde yolculara, hasta olanlara, gücü yetmeyen yaşlılara kolaylık tanınmıştır.

İslam dini sevgi, huzur ve barış yanlısı olan bir dindir.

Dinimiz; İman, Amel, ve Ahlak olmak üzere üç kısımdır.

İman; Allah’tan Peygamberimize gelen her şeyi tasdik etmektir.

Amel: İnanılanla amel etmektir.

Ahlak: İnsanın tabiatına yerleşen huylardır. Bu huyların en güzel olanı en makbul olanıdır.

İslam’da şer’i hükümlerin dört ana kaynağı vardır ki bunlar şunlardır:

Kitap: Allah tarafından peygamberimiz Mu-hammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e vahiy yoluyla 23 se nede indirilen ve günümüze kadar bir harfi bile bozulmadan gelen Kuranı Kerim’dir. İslam dinininde bütün hükümler ona dayanılarak verilir.

Sünnet: Peygamber Efendimizin mübarek sözleri işlemiş olduğu şeylerdir.

İcma: Peygamberimizden sonra Ashabı Kiram’ın ve sonra gelen asırlarda yetişen islam müc tehidlerin birleştiği meselelerdir.

Kıyas: İllet benzerliği sebebiyle sabit olan bir hükmü ayet ve hadisle sabit olmayan, başka bir hükümle kıyaslamaktır.

İMAN

İman: Sözlükte inanmak ve tasdik etmek manalarına gelir.

Şeriatta ise; Peygamberimizin (Sallallahu aley hi ve sellem) Allah’tan getirdiği bütün meselelere kalb ile tasdik dil ile ikrar etmektir.

İnanç yönünüden insanlar, Mü’min, Kafir, Münafık olamak üzere üç kısma ayrılırlar.

Mümin: Allah’ın varlığı ve birliği başta olmak üzere, Peygamberimiz’e ve onun getirdiği her şeye inanan ve inandığını ikrar eden kimseye denir.

Kafir: İnanmayan ve inanmadığını söyleyen kişiye denir.

Münafık: Kalbi ile inanmayan fakat dili ile inandığını söyleyen kişiye denir.

İmanın sahih ve kabul olması için bir takım şartlar gereklidir bunlar:

Şüphe halinde olmamak, dini hükümlerle alay edip hafife almamak, dalga geçmemek, inkar sözleri ve davranışlarda bulunmamaktır.

İmanın olması için ilk söylenecek söz Kelime-i Şe hadettir.

Bu sözü:

Eşhedü en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasûlüh
(Ben şahitlik ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur; yine şahitlik ederim ki Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve rasulüdür)

demeyen müslüm olmaz.

İmanın şartları 6’dır.

Allah’a inanmak

Allah’ın meleklerine inanmak

Allah’ın kitaplarına inanmak

Allah’ın peygamberlerine inanmak

Ahiret gününe inanmak

Kadere; iyilik ve kötülüğün Allah’ın yaratması ile olduğuna inanmak

Her aklı başında olan insanın yaratıcısını tanı mak ve ona inanmak farzdır.

İnsan için evvela kendi varlığından başlayarak kainatın tamamını, göklerde ve yerde var olan şeyleri ibretle büyük bir dikkatle düşünüp incelemesi, bunları yaratan büyük bir gücün oldu ğunu idrak etmesi için yeter.

Herşeyin yaratılışında büyük bir incelik harukulade bir dengelik vardır. Kulluk görevimizin gereği yaradanımızın varlığı bilmek, sıfatlarını ve isimlerini tanımak ve o şekilde inanmaktır.

Allah birdir. Başlangıcı ve sonu yoktur. Allah yarattıklarında hiç birine benzemez. Allah’a bu şekil inanan gerçek imanın değerini kazanır.

Allah’ın sıfatları 14 tanedir.

Vücud:

Var olmak demektir. Allahu Teala vardır ve sıfatlarıyla muttasıftır. Şu kainatın yaratıcısı vacib-ül vücuddur. Onun var olması zatidir, ezeli dir, ebedidir.

Vacibül vücüd olan bir Allah olmasaydı, hiç bir şey olmazdı. Ve Allah için yokluk düşünülemez.

Kıdem:

Ezeli olmak. Evveli bulunmamak. Her işin başlangıcı her şeyin evveli vardır. Fakat bu durum Allah için geçerli değildir. Çünkü onun varlı ğı vacibdir ve kendindendir.

Beka:

Allah’u Teâla bakidir. Her var olan şeyin sonu vardır, yalnız Allah’ın varlığının sonu yoktur. Kıdem’i sabit olan her şeyin bekası vacibdir. Varlığının başlangıcı olmadığı gibi nihayeti de yoktur.



Vahdaniyyet:

Allah’ın bir olması demektir. Tektir eşi ve benzeri yoktur. Allah bir dir doğmamış ve doğurulmamıştır. Eşi, ortağı, benzeri yoktur. Akıl ile düşünen insan bunu bilir ve anlar.

Allah’ın birliğiyle beraber rızık verenin o olduğuna, öldürenin ve dirilteninde o olduğuna inanmak lazımdır. Ondan başkasına tapınmak, ilah tutup boyun eğmek küfürdür.

Muhalefetün lil havadis:

Allah’u Teâla gördüklerimizden, hatırımıza gelecek şeylerden ne zatı nede sıfatları bakımından hiç birine benzemez.

O, herşeyden başkadır. Bizim hatırımıza gelecek olan şeyler mümkündür, sonradan yaratılmış tır yok olmaya mahkumdur. Bundan dolayı zatı ve sıfatları bakımından hiç bir şeye benzememek Allah’ın zati sıfatlarındandır.

Kıyam bi nefsihi:

Allah’ın varlığı kendindendir. Varlığı için baş ka bir şeye muhtaç değildir. Zamandan, mekandan, yönden beridir. Ne zamana ne de bir yardım cıya muhtaç değildir bilakis alemde ki her şey ona muhtaçtır.

Hayat:

Diri olmak. Allah ebedi bir hayat ile diridir. O Yegane ölmeyen diridir.

İlim:

Allah her şeyi bilir. O, olmuşu, olanı, olacağı her şeyiyle bilir. Onun için hiç bir şey gizli kalmaz. Onun ilmi bütün alemi kuşatmıştır.

Semi:

İşitmek. Allah her şeyi işitir. Ona uzaklık engel değildir. O uzak bir yerde yürüyen karınca nın ayak sesini, bitkilerin zikrini dahi işitir.

Basar:

Görmek. Allah herşeyi görür. Karanlık ona tesir etmez.

İrade:

Dilemek. Allah diler, dilediğini yapar ona kimse karışamaz niye böyle yapmış neden böyle yaratmış diye soramaz. Dünyada olan herşey onun dilemesi ile olmuştur. O dilemese bir yaprak bile kıpırdamaz.

Kudret:

Gücü yetmek. Güç Allah’ındır. Onun sonsuz gücü herşeye yeter. Onun gücünün en büyük örneği, yerleri, gökleri, dağları, taşları yoktan var etmesidir.


Kelam:

Söylemek. Onun sözü Kur’anı Kerimdir.

Tekvin:

Yaratmak demektir. Onun ol demesiyle her şey olur. Kainatta her şeyi yaratan odur.

Tekvin sıfatının kolları:

İhya:

Diriltmek. Allah dileğini anında diriltir.

İmate:

Öldürmek. Allah dilediği an dilediğini öldürürür.

Tahlik:

Yaratmak. Allahın ol demesi ile her şey anın oluverir.

Terzık:

Rızıklandırmak. Rızkı veren ancak Allah’dır.

Meleklere İman

Melekler nurani varlıklar olup tamamen Allah’ın emri üzere harekat ederler. Onlar yemezler, içmezler, evlenmezler, günah işlemezler.

Melekler var olup görünmeyen varlıklardır. İnsan aklını, ruhunu, havayı, rüzgarı göremediği gibi melekleri de göremez.

Her meleğin kendine ait işi vardır. Bazısı daima Allah’ı zikr ederler. Bazıları insanları tehlike lerden korur, dar zamanlarında müminlere yardım ederler.

Meleklerin büyükleri denilen dört büyük melek vardır bunlar görevleriyle birlikte şunlardır.

Cebrail: Meleklerin en büyüğüdür. Görevi ise Allah ile Peygamberleri arasında elçilik yapmaktır. Kur’anı Kerimi Peygamberimize o getirmiştir.

Mikail: Tabiatla ilgilenir. Yağmurların yağması, rüzgarın esmesi, ekinlerin bitmesi ile görevlidir.

İsrafil: Sura üfürmekle vazifelidir. Üfürdüğü an dünya hayatı bitecek ahiret hayatı başlayacaktır.

Azrail: Ömrü sona erenlerin canını almakla vazifelidir.

Bu meleklerden başka birde Kiramen Katibin dediğimiz iki melek daha vardır ki bunlardan biri sağ yanımızda bir diğeri ise sol yanımızda bulunur ve sağ taraftaki işlediğimiz iyi amelleri sol taraftaki de işlediğimiz kötü işleri yazar. Bu yazılan deftere amel defteri adı verilir.

Münker ve Nekir adında iki melek daha vardır ki bunlar kabirde insanlara soru sormakla görevlidir.

Kitablara İman

Kitablar Peygamberlere vahiy yoluyla gelir.

Vahiy: Sözlükte kelam, ilham, bir şeyi harf harf bildirmek manalarına gelir.

Şeriatta ise; Allah, dilediği hükümleri Peygamberine vahiy, rüya, ilham veya melek vasıtasıyla bildirmesidir.

Kitablar ilahi emirleri, yasakları bildirir. İnsanlara Cennet yolunu gösterir ve onları kötülükten men eder. Adem Aleyhisselam’dan Peygambe rimiz (Sallallahu aleyhi vesellem)e kadar gelen bütün peygamberlere gönderilen kitablara inanmak iman etmenin şartlarındandır. Bu kitabların dördü büyük kitab yüzü ise suhuftur. Toplam 104 tanedir.

Tevrat: Musa Aleyhisselam’a

Zebur: Davud Aleyhissealm’a

İncil: İsa Aleyhisselam’a

Kuranı Kerim: Reygamberimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) e indirilmiştir. Bunlar dört büyük kitabtır. Suhuf olanlar ise:

10 sahife Adem Aleyhisselam’a

50 sahife Şit Aleyhisselam’a

30 sahife İdris Aleyhisselam’a

10 sahifede İbrahim Aleyhisselam’a gönderilmiştir.

Kuranı Kerim
Kuranı Kerim, 610 yılında, Ramazan ayında, pazartesi gecesi, Hira dağındaki, Hira isimli mağarada nazil olmaya başlamıştır.

İlk inen ayetler, Alak süresinin ilk beş ayetidir. Kura’nın en son inen ayeti ise Bakara süresinin 281. Ayetidir.

Kur’an zulmet içinde boğulan insanlığa birlik ve beraberliği getirmiş, gönülleri huzura, vicdanları rahata kavuşturmuştur. İnsanlara şeref kazan dırmış, mutlu bir hayat yaşamayı öğretmiştir.

Hükümleri her asırda geçerlidir. Onun bir har fini bile hiç kimsenin değiştirmeye gücü yetmeyecektir. O öyle muazzam bir kitabtır ki kendinden önceki kitabları içine alıp insanlığa saadet yollarını açmıştır.

Kuranı Kerimin, değişmeyecek tek kitab olması, kıyamete kadar geçerli olan son kitab olma sı, bütün alemlere gönderilmiş olması onun başlı ca özelliklerindendir.

Kuran parça parça indirilmiş ve o şekil ezber lenmiştir. Peygamberimizin vefatından sonra halife olan Hazreti Ebu Bekir’in emriyle Zeyd bin Sabit onu bir araya getirmiştir.

Kuran çok şerefli bir kitabdır. O’na hürmet etmek, sevgi ve saygı göstermek her müslümana borçtur. O kendisine hürmet edene, emirlerini tutana yarın ahirette şefaatçi olacaktır.

Peygamberlere iman
Peygamberler, Allah tarafından seçilen temiz, dürüst, asil ve zeki insanlardır.

Onlar, Allah’tan aldıkları emirleri hiç çekinmeden, usanmadan insanlara bildirirler.

Peygamberler olmasa insanlar nasıl ibadet edeceklerini bilemezler. Bu yüzden Allah onlara kendi içlerinde peygamber göndermiş ve onları mucizelerle kuvvetlendirmiştir.

İlk Peygamber, ilk insan olan Adem Aleyhisselam’dır. Son Peygamberde Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) dir.

Gönderilen peygamberlerin sayısı belli değildir fakat Kuran’da 28 peygamber zikr edilmiştir. Bunlar şunlardır:

Adem Aleyhisselam, İdris Aleyhisselam, Nuh Aleyhisselam, Hud Aleyhisselam, Salih Aleyhisselam, Lut Aleyhisselam, İbrahim Aleyhisselam, İsmail Aleyhisselam, İshak Aleyhisselam, Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam, Şuayb Aleyhis selam, Musa Aleyhisselam, Harun Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam, Süleyman Aleyhisselam, İlyas Aleyhisselam, Elyesa Aleyhisselam, Zekeriy ya Aleyhisselam, Yahya Aleyhisselam, İsa Aleyhis selam, Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem.

Diğer üç isim ki bunlar Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn’dir. Fakat bunların peygambermi velimi oldukları belli değildir.

Peygamberler bizim gibi insanlardır. Onlarda her beşer gibi yer, içer, uyur, acıkır, susar.

Peygamberler güzel ahlak sahibi olan, temiz kalbli, kötülük düşünmeyen kişilerdir. Onlar son derece temiz ve asil bir soydan gelirler.

Allah gönderdiği peygamberlerine birde muci ze vermiştir ki bu mücizeler o Peygamberin peygamber olduğunun isbatı içindir.

Veli kullarında gösterdikleri olağanüstü şeylerede keramet denir.

Peygamberimizin mücizelerinden en büyüğü Kur’anı Kerim’dir. Devamla; Miraç (göğe yükselme) mücizesi, ayı eli ile ikiye yarma olayı ve geçmişten ve gelecekten verdiği her haber. Bunlar peygamberimizin mücizelerinden bir kaçıdır.

Bizim Peygamberimizin diğer peygamberlerden özelliği:

Peygamberimizin İnsanlara ve cinlere gönderilmesi, yeryüzünün kendisine mescid kılınması, savaşta düşman tarafından bırakılan ganimet adı verilen malın peygamberimize helal olması, gönderilen peygamberlerin en sonuncusu olması, ağaçların ve yaşların kendisine selam vermesi ve daha nice şeyler onun özel olmasıdır.

Ahiret gününe İman
Ahiret günü; bu dünya hayatının bitip her can lının yaptıklarından hesab vermek için tekrar diriltileceği gündür. O günde ameller tartılacak, sırat köprüsü kurulacak, amel defterleri verilecek, iyilik yapan mükafatlandırılacak, kötülük ya panda cezasını bulacaktır. Bu durumda iyiler cennette, kötüler cehenneme girecektir.

Ahiret gününü inkar eden iman şartlarından birini inkar ettiği için kafir olur.

Kaza ve Kadere İman
Allah’ın ezelden ebede kadar, olmuş ve olacak olan şeylerin hepsini takdir etmesine kader denir.

Kaza ise, Allah tarafından ezelde bilinen ve takdir edilen şeylerin zamanı gelince ezeldekine uygun olarak gerçekleşmesine denir.

İmanın şartları âmentü ibaresinde toplanmıştır.

Amentü şudur.



Manası:

Ben Allahu Teâla’ya, Meleklerine, Kitabları-na, Peygamberlerine, Ahiret gününe, Kadere; yani iyilik ve kötülüğün, Allahın yaratması ile oldu ğunu inandım.

Öldükten sonra dirilmek haktır ben şahidlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve yine şahitlik ederimki Hazreti Muhammed onun kulu ve Peygamberidir.

İbadet nedir?

İbadet, Allah’ın emirlerini yerine getimek ve yasaklarından kaçınmaktır.

İbadet beden ile yapılırki bunlar, namaz kılmak, oruç tutmaktır. Mal ile yapılan ibadetler ise zekat vermek ve kurban kesmektir. Hem mal hemde beden ile yapılan ibadetler vardır. Hac’da böyle bir ibadettir.

Yapılan ibadetler yalnız Allah içindir. Allah rızası gözetilmeyen bir ibadetten hiç bir sevab ha sıl olmaz. İbadetler ruhumuzun gıdasıdır.

İSLAM
İslam, itaat ve teslimiyet demektir. Muhammed (Sallallahu Aleyhi vesellem) in Allah’ın emriy le insanlara bildirdiği dine İslam dini denir. Bu dinin mensubunada Müslüman denir.

İslam dininin beş şartı vardır.

Kelime-i şehadet getirmek.

Namaz kılmak.

Oruç tutmak.

Zekat vermek.

Hacca gitmek.

Diniyle mükellef olan insanın öncelikle akıllı olması, müslüman olması ve baliğ olması gerekir.

Mükellefle ilgili hükümler

Farz

Dinimizce yapılması gereken ve kesinlikle emr edilen şeye Farz denir. Farzın işlenmesine sevap, terkinde ise azab vardır. Farzı inkar eden dinden çıkar. Farz ikiye ayrılır.

Her mükellefin kendi yapması gereken farz demektir. 5 vakit namaz gibi.

Farzı kifaye: bazı mükelleflerin yapması ile, diğerlerinden düşen, yapmak mecburiyeti kalkan farzlardır. Cenaze namazı kılmak gibi.

Vacib

Farz kadar kesin olmayıp, kuvvetli bir delil ile yapılması emr edilen şeye vacib denir. Vacibi yapan sevab kazanır. İnkar eden ise günahkar olur.

Sünnet

Farz ve vacibden başka, Peygamberimiz’in yaptığı şeye sünnet denir.

Müstehab

Şevilmiş şey demektir. Peygamberimiz’in bazen yapıp bazen terk ettiği şeye denir.

Mubah

Yapmak ve yapmamakta serbest olunan şeye denir.

Haram

Dinimizde yapılması kesin olarak yasaklanan şeye denir. Haramı işleyen azaba uğrar, inkar eden dinden çıkar, haramı terk eden sevab kazanır.

Mekruh

Yapılması çirkin görülmüş şeylerdir.



Müfsid

Başlanmış olan ibadeti bozan şeye denir. Namazda gülmek ve oruçlu iken yemek ve içmek gi bi.

TAHARET

Lügatta temizlik manalarına gelir.

Şeriatta ise; Hadesden ve pislikten bedeni temizlemektir. İslam dini temizliğe çok önem ve rir. Her ibadete önce temizlikten başlanır.

Temizlik yani taharet iki çeşittir

Hükmi taharet: Abdestsizliği ve cünüblüğü gidermektir. Buna hadesten taharet denir. Abdest, gusül, teyemmüm gibi.

Hakiki taharet: Kirli ve pis şeyleri yıkayıp gidermek. Buna da necasetten taharet denir.

Abdest: Temizlik, paklık demektir.

Şeriatta ise: yüzü, kollarla beraber iki eli ve topuklarla birlikte iki ayakları yıkamak, başı mesh etmektir.

Abdestin farzları dörttür.

Yüzü bir kere yıkamak.

Kolları, dirseklerle beraber bir kere yıkamak.

Başın dörtte birini mesh etmek.

Ayakları, topuklarla beraber bir kere yıka mak.

Bu farzlardan birisi eksik olursa, abdest sahih değildir.

Abdest alırken niyet etmek, eûzü ile başlamak, elleri bileklere kadar yıkamak, ağıza ve bur na üç kere su vermek abdestin sünnetlerindendir.

Kıbleye yönelerek yüksek bir yerde abdest almak, başkasından yardım istememek, dünya kela mı konuşmamak, her azasını yıkarken Bismillah demek, abdestin edeblerindendir.

Abdestin mekruhları ise:

Abdest suyunu israf etmek, suyu yüzüne çarp mak, konuşmak, ihtiyacı olmadığı halde başka sından yardım istemektir.

Vücudun her hangi bir yerinden kan, irin ve su çıkması, ağız dolusu kusmak, yellenmek, bu gibi durumlarda abdest bozulur.

Abdesti olmayanlar, namaz kılamazlar, kurana el süremezler, tilavet secdesi yapamazlar.

GUSÜL

Bedenin tamamını yıkamak demektir. Guslün farzı üçtür.

Mazmaza: Ağıza bolca su verip çalkalamak.

İstinşak: Burna su verip genize kadar çekmek.

Bütün bedeni iğne tepesi kadar kuru yer bırak maksızın yıkamak.

Niyet etmek, elleri yıkamaya başlarken besmele çekmek, kıbleye yönelmek, uzuvları ovalamak, kimsenin görmeyeceği yerde yıkamak, konuşmamak guslün sünnetlerindendir.

Cünüblük hali (cima etmek gibi), ihtilam olmak, hayız halinin bitmesi, nifas halinin sona ermesi bu durumlarda gusül gereklidir. Bu halde olanlar gusül yapmadıkça, namaz kılamazlar, ku ran okuyamazlar el dahi süremezler, kabe’yi tavaf edemezler.

TEYEMMÜM

Niyet ederek, temiz toprak ve toprak cinsin den olan bir şeye, ellerini vurup yüzüün ve kolla rını mesh etmeye denir.

Gusül alması gereken kişi su bulamadığında teyemmüm etmesi de gusül yerine geçer.

Teyemmümün farzı ikidir.

Niyet etmek, elleri temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye iki defa vurup birinci vuruşta yüzü, ikinci vuruşta kolları mesh etmektir.

Besmele çekmek, sırayı gözetlemek, toprağa vurunca elleri evvela ileri sürmek ve sonra geri çekmek, parmakları açık bulundurmak teyemmü mün sünnetlerindendir.

Teyemmüm şöyle yapılır:

Kollar sıvanır ve ne için teyemmüm edilecek se ona niyet edilir. Parmaklar açık olarak eller te miz bir toprağa yada toprak cinsinden olan herhangi bir şeye bir kere vurulur. Eller tozlanmış is yan yana getirilerek birbirine yavaşca vurulup tozlar silkelenir.

Eller tekrar toprağa vurulup sol elin içi ile dir sekle beraber sağ kol, sağ elin içiylede dirsekle beraber sol kol sığanır.

Ancak teyemmüm abdest veya gusül alacak kadar temiz su bulunmazsa, su olduğu halde kullanılması mümkün değilse, yara olan bedene su kullanmak zararlı ise bu durumlarda yapılır.

NAMAZ
Namaz islam dininin beş temelinden ve en gözdelerindendir. İslam dini namaz üzerine bina edilmiştir. O yüzden kişinin namazı sakat olursa dinide o derece sakat olur.

Namazı Allahu Teala Mirac gecesi Peygamberimize (Aleyhisselam) teselli olarak lutf etmiştir. Peygamberimiz (Aleyhisselam) namaz kıldığında o huzuru bulmuş ve onun içinde Namaz ‘Müminin Miracı’dır’ buyurmuştur.

Namaz müminin alametidir. Namaz ancak Allah rızası için, verdiği sayısız rızıklara şükür için kılınır.

Namazlar üç çeşittir:

Farz namazlar: Beş vakit farz namazı ile, cuma ve cenaze namazıdır.

Vacib namazlar: Vitir namazı, Ramazan bay ramı namazı, Kurban bayramı namazı.

Nafile namazlar:

Farz ve vacib den başka kılınan namazlara nafile namaz denir.

Namazın farzı on ikidir:

Bunların altısı namazın dışından altısıda namazın içindendir. Namazın sahih olabilmesi için şu şartların olması gerekir. Dışındakiler yani namaza başlamadan önceki şartlar:

Hadesten taharet:

Manevi kiri gidermek için, abdest almak, gerekli hallerde, gusül yapmaktır.

Necasetten taharet:

Bedende veye elbisede veya namaz kılacağı mekanda olan pislikleri gidermektir.

Setri avret:

Vucüdunda örtmesi gereken yerleri örtmesi-dir. Bu örtülmesi gereken yerler, erkeklerin göbek ile diz kapağı arasının (diz kapağı da dahil) örtmesidir. Kadınların ise bütün vucudunu ört-mesi gerekir.

İstikbali kıble:

Kıble’ye yönelme. Namaz kılacak kişinin kabe’ye doğru yönelmesidir.

Vakit:

Namazları vakti girince kılmaktır. Aksi takdirde sahih olmaz.

Niyet:

Hangi namazı kılacağını bilmek ve ona niyet etmek.

Namazın içindekiler:

İftitah tekbiri:

Namaza başlarken Allahu Ekber demek.

Kıyam:

Namazda ayakta durmak.

Kıraat:

Namazda, ayakta iken, biraz kuran okumak demektir.

Rukû:

Namazda, ellerin diz kapağına erişecek kadar eğilmesi demektir.

Sücud:

Ayaklar, dizler ve ellerle beraber alnı ve burnu yere koymak demektir.


Kade-i ahire:

Ettehiyyâtü okuyacak kadar namazın sonunda oturmak.

Tüm bu saydıklarımız namazın farzlarıdır.

Namazın vacibleri

Allahu Ekber diyerek başlamak, fatihayı tama mıyla okumak, farz namazların iki rekatın da fatihadan sonra bir küçük sure veya üç kısa yada bir uzun ayet okumak, fatihayı sureden önce okumak, secdede burnunu alnı ile beraber yere koymak, iki secdeyi birbiri ardınca yapmak, kıyamda iken dosdoğru durmak, rükuda iken dümdüz durmak, rükudan kalkınca beli iyice doğrultmak ve ‘Sübhanellah’ diyecek kadar öyle ce durmak, secdeden kalktığında iki secde arasın da ‘Sübhanellah’ diyecek kadar oturmak, üç ve dört rekatlı namazlarda ikinci rekattan sonra oturmak, ikinci rekattan sonra veya selam vereceği vakit oturduğunda Ettehiyyatü’yü okumak imama uyan kimsenin susması, vitir namazında kunut dualarını okumak, namazın sonunda selam vermek, namazda yanılırsa sehiv secdesi yap mak, namazda secde ayeti okursa secde etmek.

Namazın sünnetleri:

Namaza başlarken alınan tekbirde el kaldırmak.

İmama uyan kimsenin iftitah tekbiri, imamın iftitah tekbirinden sonraya kalması ve imamın tekbirine yakın olması.

İftitah tekbiri alır almaz el bağlamak.

Sübhaneke okumak.

(Tek kılan) ilk rekatta sübhaneke okuduktan sonra Eüzü Besmele çekmek.

(Tek kılan) diğer rekatlarda Fatihadan evvel yalnız besmele çekmek.

Sübhaneke ve Eüzü Besmeleyi içinden okumak.

Fatiha’nın sonunda, okuyan ve işiten içinden Amin demek.

Rüküya eğilirken Allahu Ekber demek.

Rüküda üç kere Sübhane Rabbiyel Azim demek.

Rükudan kalkarken Semiallahu limen hamideh demek.

Kıyamda iken iki ayak arası açık olmak.

Rükuda elleriyle dizlerini tutmak.

Secdeye varırken evvela dizlerini, sonra elleri ni, daha sonra yüzünü yere koymak.

Namazı şu şeyler bozar:

Konuşmak, bir şey yemek veya içmek, kendi işiteceği sesle gülmek, selam vermek ve almak, bir şeye üflemek, cevap maksadıyla ayet oku -mak, dünya kelamı (ah, of, vah, öf) söylemek, teyemmümlü olan kişinin suyu görmesi tüm bun lar olursa, namaz bozulur.

Namazda, bedeni ve elbisesiyle oynamak, parmakları çıtlatmak, esnemek, gerinmek, başka sının yanına çıkılmayacak elbiseyle namaza durmak, secdeye varırken elbisesini kaldırmak, okumayı rükuda tamamlamak, bile bile ayet atlamak, gözlerini yummak, secdede özürsüz olduğu halde burnunu yere koymamak, ön saf boşken arka safta durmak, kıble tarafında canlı resmi bulunmak, namazda etrafı gözetlemek, yanan ateşe karşı durmak, herhangi bir şeye dayanarak namaz kılmak, insan yüzüne karşı namaza durmak, bu saydıklarımız namazın mekruhlarındandır.

Sabah namazının kılınış şekli

Niyet ettim Allah rızası için sabah namazının sünnetini kılmaya diyerek kalbten niyet edilir.

Allahu Ekber diyerek tekbir alınır. Sübhaneke okunur, Eüzü Besmele çekilir ardında fatiha ve bir miktar kuran okunur.

Rukuya varılır. Üç kere sübhane Rabbiyel Azim denir, doğrulur. Bu doğruluşta Semiallahu limen hamideh denir. Sonra Allahu ekber diyerek secdeye inilir, üç kere Sübhane Rabbiel âlâ diyerek oturur bu hareket iki kez tekrarlanır.

İkinci rekata kalkılır bu rekatta aynen ilki gibi kılınır. Yalnız son oturuşta Ettehiyyetu ve salli barik duaları okunur, önce sağa sonra sola selam verilir.

Farzların iki rekat olanlarıda böyle kılınır. Dört rekatlı olan razlarda ilk oturuşta sadece ettehiyyatü okunarak tekbir alınır ve ayağa kalkı lır. Bu üçüncü rekatta besmele ile fatiha okunur ve aynı şekilde ruku ve secdeler yapıldıktan sonra tekbir alınarak dördüncü rekata kalkılır. Aynı hal üzere bu rekatta tamamlandıktan sonra oturulur ve ettehiyyatü, salli barik duaları okunarak se lam verilir.

ORUÇ
İslamın beş temelinden biride Ramazan ayında oruç tutmaktır.

Oruç: Niyetlenip tan yeri ağarmaya başladığı zamandan, ta güneş batıncaya kadar yememek, içmemek, cinsi münasebette bulunmamak demektir.

Oruç, müslümana, akıl baliğ olana farzdır.

Altı çeşit oruç vardır.

Farz olan oruç; Ramazan ayında tutulan oruç.

Vacib olan: Adak oruçları ve bozulan nafile oruçlarını kaza etmek.

Sünnet olan oruçlar: Muharrem ayının dokuz ve onuncu veya on ile on birinci günleri oruç tutmak.

Müstehab olan oruç: Pazartesi perşembe günleri ile, şevval ayının ilk altı günü oruç tutmak müstehabtır.

Mekruh oruçlar: Yalnız cuma ile cumartesi günü ile muharremin onuncu günü tutulan oruç.

Haram olan oruçlar: Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç tutmak haramdır.

Oruçlu olduğunu bilerke yemek yemek, cinsi ilişkide bulunmak, sigara içmek oruçu bozar ve keffaret gerektirir.

Keffaret: bozulan bir günlük Ramazan orucu yerine altmış gün oruç tutmak.

Kaza: bozulan oruçun yerine gününe gün oruç tutmak.

Unutarak yemek yemek, ağızdan gelen balgamı yutmak, boğazına toz girmek, dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük olan şeyi yutmak, kendi elinde olmadan kusmak, kan aldır mak, sürme çekmek bunlar oruçu bozmaz.

Orucu bozan ve kaza gerektiren şeyler:

Çiğ olsa bile pirinç yemek, yemek yemesi adet olmayan bir şeyi yutmak, çok fazla tuz yemek, taş, demir, toprak yutmak, burnuna ilaç çek mek, kulağın içine su damlatmak, unutarak yedikten sonra orucu bozuldu sanıp yemek, bunlar veya buna benzer şeyler oruçu bozar ve kaza gerektirir.

ZEKAT
Zekat, sözlükte temizlik ve bereket manalarına gelir.

Şeriatta ise: Nisab miktarı mala ve paraya sa hib olan müslümanın malının kırkta birini muhtaçlara vermesi demektir.

Zekat vermek zengin müslümanlara farzdır.

Zekatı, müslüman olan, hür olan, akıllı olan, ergenlik çağına gelmiş olan, zengin olan kişiler, müslüman fakirlere, işçilere, yolda kalmış yolculara, memleketinden uzak gurbette parasız kalan kişilere verir.

Zekat, anaya, babaya, büyük ana ve büyük babalara, oğluna, oğlunun çoçuklarına, kızına ve kızının çocuklarına, zenginlere, müslüman olmayanlara verilmez.

HAC
Haccın lügattaki tarifi ziyaret etmek demektir.

Şeriatta ki tarifi ise; Kabe’yi ve diğer mukaddes mekanları belirli bir zaman içinde ziyeret etmektir. Hac, hem mal hem de beden yönünden güçü olan ve zengin olan kişiye ömründe bir defa olarak farzdır.

Haccın üç farzı vardır bunlar:

İhram:

Helal olan şeyi kendine haram etmek. Niyet ederek telbiye okur, iki rekat namaz kılar. Bundan sonra hacılara mahsus olan dikişsiz elbiseye, sarıldıkları iki havluya da İhram denir.

Arafatta vakfe:

Arafat Mekke yakınında bulunan dağın adıdır. Hac zamanı bu dağda arefe günü zeval vaktinden bayramın birinci günü fecrin doğuşuna ka dar olan zaman içinde bir an durmak farzdır.

Kabe’yi tavaf:

Kabe’yi ziyeret etmek farzdır. Kabenin etrafında yedi kere dönmekle bir tavaf yapılmış olur.

Farz, vacib, nafile olmak üzere üç çeşit hac vardır.

Farz olan; mükellef olanların ömründe bir ke re hacca gitmeleri.

Vacib olan; Adanan veya başlamışken bozulan haccın yerine getirilmesi.

Nafile olan; Hac ise, tekrar olarak yapılan hacdır.

Safa ile Merve arasında say etmek, müzdelifede durmak, şeytan taşlamak, saçları tıraş etmek veya kısaltmak, veda tavafı yapmak, haccın vaciblerindendir.

AHLAK
Ahlak insanda olması gereken bir takım güzel huylardır.

Ahlak terbiye yoluyla, islam eğitimi ile kazanılır.

Güler yüzlü olmak, temiz olmak, merhametli olmak, tevazulu olmak, affetmek, susmak, doğru konuşmak, sabr etmek, güzel ahlaktan bazılarıdır.

Ahlaki vazifelerimizin ilki Allah’a karşı olanı dır. Allah’ın ismini hürmetle anmak, onun sevgisini kalbe yerleştirmek, ona isteyerek ibadet etmek ahlaki vazifelerimizdendir.

Sonra Peygamberimize karşı olan ahlak vazifemizdir. 0 hürmete en layık olandır. Onun getirdiklerini kabul etmek, ona hürmet etmek, adı anıldığı vakit (Sallallahu aleyhi vesellem) demek, o ne söylemişse tereddütsüz kabul etmek ahlaki vazifelerimizdendir.

Sonra kitabımız olan Kur’anı Kerime karşı hürmet etmek, o okununca sessizce dinlemek, onda emr edileni yapıp nehy edilenden uzaklaşmak ahlaki vazifelerimizdendir.

Bedenin ve ruhun terbiyesi

İslamda beden terbiyesinin yeri çok önemlidir. İnsanın dünya ve ahiret işlerini tam olarak yapabilmesi için önce sağlığına ve sıhhatine dikkat etmesi gerekir.

Yemesine içmesine, uykusuna, dış görünümü ne, temizliğine, hastalanınca tedavisine dikkat et mek her insanın görevidir.

RUH TERBİYESİ
Ruh Allah’tan gelmiştir ve yine Allah’a döne cektir. İnsanı meleklerden daha üstün yapan hayvanlardan daha aşağı kılan, insanı iyi ya da kötü yapan hep ruhtur. Bunun için ruhun sağlığı ve terbiyesi çok önemlidir.

Ruhun sağlığı kuvvetli imanla, ibadetle beslenmesiyle, kötü huylardan arınmasıyla, takva yolunda yürümesiyle gerçekleşir.

Ruh hastalıkların en felaketi kötü huylar ve dünya sevgisidir. İnsanın kötü ahlaklardan korun ması, dünya sevgisinden arınması, zikirle meşgul olması, ruhi hastalıkları def eder.


Aile Vazifeleri

Aile her insanın mensup olduğu ufak topluluktur. Aile’yi karı, koca, ana, baba, çocuklar ve akrabalar teşkil eder.

Bütün güzelliklerin kaynağı ailedir. İnsan büyüklerini saymayı, küçüklerini sevmeyi, bütün insanlarla iyi geçinmeyi, Allah’ına ve peygamberine karşı olan vazifesini ailesinden öğrenir. O bakımdan ailede verilen terbiyenin tesiri çok büyüktür.

Çocukların ana babalarına karşı vazifeleri

Anasına, babasına sözü ile, malı ile iyilikte bulunmak, anaya, babaya öf bile dememek, onla ra karşı kaba ve sert söz kullanmamak, çağırdıkları vakit hemen gelmek, yanlarında yüksek sesle konuşmamak, çocukların ana babalarına karşı vazifeleridir.

Karı kocanın birbirlerine karşı görevleri

Her şeyden önce aralarında samimi bir sevgi ve saygı olmalıdır.

Evlenmiş olan bir erkek evine karşı olan vazi felerini bilmeli, yuvasının sağlamlaştırmak için çalışmalıdır.

Erkek evin dış işlerini düşünmeli ve her türlü ihtiyaçları karşılamalıdır.

Erkeğin karısına din konusunda bir eksiği var sa öğretmesidir.

Koca, karısına karşı daima nazik ve yumuşak muamelede bulunmalıdır.

Kadın, kocasına sevgi ve saygıyla bağlanmalı, ev idaresine ve çocukların terbiyesine dikkat etmelidir.

Kadın kocasının kazandıklarını israf etmemelidir. Kocasına itaat eden müslüman kadının gide ceği yer cennettir.

Kocasının istemediği kişileri eve almamalıdır.

İzinsiz ve lüzumsuz şekilde evden dışarı çıkmamalıdır.

Akraba hakları
Akrabalar ailemizini bir parçasıdır. Onlara karşı yapılıcak görevlerimiz şunlardır:

Onlara sevgi ve saygı göndermek, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek, onları unutmamak, hallerini ve hatırlarını sormak vazifemizdir.

Komşu Hakkı

Komşular akrabalardan sonra bize en yakın olan kişilerdir. Dinimiz bize komşularımızla iyi geçinmeyi, gerek elimizle gerekse dilimizle onları incitmemeyi emr etmiştir. Komşusunu inci -tenler, onların dertleriyle ilgilenmeyenler, hasta olduklarında arayıp sormayanlar gerçek mümin sayılmazlar.

İslam Ahlakıyla ahlaklanmış bir müslümanın sıfatları

1- Allah’ın birliğine, onun meleklerine, peygamberlerine ve onlara vermiş olduğu kitablara, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere inanmak dil ile ikrar kalbi ile tasdik etmek.

2- Hazreti Muhammed’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) gösterdiği şekilde namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, yetimlere ve fakirlere yardım etmek.

3- Herhâlukerda Allah’a güvenmek, ve ondan asla ümidi kesmemek.

4- Anaya babaya itaat etmek.

5- Emanete hiyanetlik etmemek

6- Verdiği sözde durmak.

7- Temiz olmak.

8- Dinen yasak olan şeylerden kaçınmak.

9- Yalan söylememek, yalan yere yemin etme mek.

10- Kibrilenmemek, kimeye karşı büyüklenmemek.

11- Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.

12- En büyük gayesi hakiki bir müslüman olmaya çalışmak ve insanlara güzel örnek olmak
#14 - Haziran 01 2006, 12:27:12
imzanız kural dışı.

çok güzeL iş çıkaRtmışsınız aRkadaşLaR..
ii oLmuş buRası..
ResimLeR de haRika..
yüReğinize sağLık.. ;)

 :öff
#15 - Haziran 05 2006, 17:26:18
bir varmI$
bir yokmu$

çok güzeL iş çıkaRtmışsınız aRkadaşLaR..
ii oLmuş buRası..
ResimLeR de haRika..
yüReğinize sağLık.. ;)

 :öff

sağolasın ama gördüüm kadarıyla ilgi cok az..oysa  biz  talep olacağını düşünmüştük  <_<
#16 - Haziran 05 2006, 22:28:54
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

Gerçekten harika iş çıkarmışsınız, tebrik etmek lazım  :cicek ayrıca resimler de inanılmaz, eminim zaman geçtikçe ilgi artacaktır  :))
#17 - Haziran 07 2006, 18:35:30
(=

benim de ufak bi katkım olsun  :cicek
#18 - Haziran 07 2006, 18:37:51
(=

sonuna kadar destekliyorum arkadaşlar  :okey

gerçekten ii iş çıkartmışsınız

tebrik ediyorum

Rabb'imiz bir;

Kıblemiz bir;

Peygamberimiz bir;

Dinimiz bir;

Maksadımız bir,

Yani;

İ'lâu Kelimetullâhi Hiyel'Ulyâ..

Öyleyse tefrika ne için?!.

Nifaksız cemaat olalım..

Müslüman,

Hangi mezhebde,

Hangi meşrebde,

Hangi ırkta olursa olsun;

İslam dinini hakim kılmak için,

Olduğu gibi safa gelmeli...

Ve birtek can olmalıdır..

Milli Bütünlük...

 :.dost :.dost :.dost
#19 - Haziran 07 2006, 22:40:02
Islami kurtarmaya degil; Islamla kurtulmaya calisalim...

Allah'ın ezeli sırlarını ne sen ve ne de ben bilirim,
Ve bu muammalı harfleri ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde arkasında ki dedikodumuz, mücadelemiz devam ediyor, Fakat perde kalkınca ne sen kalırsın ne de ben

tşkler arkadaşlar güzel bir konu.güzel paylaşımlarınızı beklyiyorum.RBZ.sizlerinde yaşantınızda gayret göstermenizi umuyor ve o niyette olduğunuzu biliyorum.inşallah bende paylaşım eklerim buraya bir gün
#20 - Haziran 08 2006, 11:10:48
:bite
60 Ziyaretçi, 27 Üye ( 10 Gizli)

Gerçekten harika iş çıkarmışsınız, tebrik etmek lazım  :cicek ayrıca resimler de inanılmaz, eminim zaman geçtikçe ilgi artacaktır  :))
tşkler arkadaşlar güzel bir konu.güzel paylaşımlarınızı beklyiyorum.RBZ.sizlerinde yaşantınızda gayret göstermenizi umuyor ve o niyette olduğunuzu biliyorum.inşallah bende paylaşım eklerim buraya bir gün
sonuna kadar destekliyorum arkadaşlar  :okey

gerçekten ii iş çıkartmışsınız

tebrik ediyorum

Rabb'imiz bir;

Kıblemiz bir;

Peygamberimiz bir;

Dinimiz bir;

Maksadımız bir,

Yani;

İ'lâu Kelimetullâhi Hiyel'Ulyâ..

Öyleyse tefrika ne için?!.

Nifaksız cemaat olalım..

Müslüman,

Hangi mezhebde,

Hangi meşrebde,

Hangi ırkta olursa olsun;

İslam dinini hakim kılmak için,

Olduğu gibi safa gelmeli...

Ve birtek can olmalıdır..

Milli Bütünlük...

 :.dost :.dost :.dost

arkadaşlar hepinize sonsuz teşekkürler...sölediimiz gibi amacımız islamın önemini wurgulamak..bunun içinde  paylaşımlarınızı we  ilginizi beklioruz..umarım daha cok talep olurr... :.dost
#21 - Haziran 08 2006, 16:31:14
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

helal olsun hepinize çok güzel olmuş tebrikler  :okey herşey Allah'ın varlığını kanıtlıyor deilmi  :)
ilgi artacaktır inşallah mrk etmeyin  :))
#22 - Haziran 08 2006, 17:05:57

eslem

kalbim sizinle... (a)
Allah düşünenden emeği geçenden destek verenden razı olsun  :cicek
#23 - Haziran 08 2006, 18:36:59

Peygamberimizin son konuşması
Bugün Kainatın efendisi peygaberimizin ölüm yıldönümü. O, son konuşmasında ashabı ile böyle helalleşti ve demokrasi dünyasındaki dünyadaki tüm yöneticilere böyle örnek oldu.
08 Haziran 2006 08:45
Efendimiz’in (sas) vefatından iki gün önce yaptığı son konuşma!..

Bugün 8 Haziran... Miladi takvime göre Efendimiz (sas) Hazretleri’nin 632’de Medine’de vefat ettiği gündür.





(Kainattaki zerrelerin sayısınca salat-ü selam olsun O’nun yüce Zatına, âl ve ashabına...) İki cihanın fahr-i ebedisi Medine’de 13 gün süren ateşli hastalığının şiddetlendiği on birinci gününde mescidine çıkar ve en mühim son konuşmasını yapar. Acaba O’nun âlemindeki en mühim konular nelerdi? Neleri anlatacaktı bu son konuşmasında yönettiği halkına?.. Bu mühim konuşmayı takdimden önce o günkü dünyanın iki büyük devletindeki halk ile yönetici münasebetine (mukayese için) bir göz atalım. Sonra bu eşsiz örneğin üzerinde düşünme imkanı bulmuş olalım...


O günkü dünyanın iki büyük devletinden biri olan İran’ın ateşperest hükümdarı, koyduğu vergileri anlatmak için halkına konuşurken, fakirin birinin şöyle bir feryadına muhatap olur:


-Efendimiz, susuz araziden de vergi alacağım, diyorsunuz. Kurak arazide yaşayan fakir, yağmur yağmazsa mahsul vermeyen araziden ne gelir elde edecek ki size vergi versin?..


Halkın içinde isyan teşvikçiliği yaptığı gerekçesiyle İran hükümdarı, zavallı fakiri kalabalığın gözleri önünde ateşe attırarak yaktırmaktan çekinmez, kimse de buna karşı çıkma cesaretini kendinde göremez.


Doğu Roma İmparatorluğu’nun merkezi olan Bizans’ta, yani İstanbul’da da durum farklı değildir. İmparator, Süleyman aleyhisselamı geçmek iddiasıyla inşasına başlattığı Ayasofya kilisesinde ülkesinin halkını karın tokluğuna çalıştırıyordu. Bu cebrî çalışmaya katılmak istemeyenler ise Sultanahmet Meydanı’ndaki o günkü hipodromda yağız atların kuyruğuna bağlanarak paramparça ettiriliyor, karın tokluğuna çalışmak istemeyen halka böylece gereken ders verilmiş oluyordu.


İşte o günkü iki büyük devletin yönetiminin halka karşı uygulaması böyle idi...


Şimdi bir de aynı günlerde Müslümanların Medine’de yaşadıkları yönetimle halk münasebetine bir göz atalım. Bakalım onlar nasıl bir yönetim örneği yaşıyorlardı?..


Efendimiz (sas) Hazretleri vefatından iki gün önce halka hitap ettiği son hutbesinde bakın onlarla nasıl bir gönül birliği sağlamayı düşünüyor, ne türlü bir titizlikle helallik istiyordu?


-Ey insanlar! Yönetiminizde bulunduğum ilk günden bugüne gelinceye kadar kimin sırtına bir kamçı vurmuşsam işte sırtım gelsin o da bana vursun!.. Kimin kalbini kıracak bir söz söylemişsem işte kalbim, gelsin o da bana aynı sözü söylesin!.. Kimin bir dirhem hakkını almışsam işte malım, gelsin o da benden hakkını alsın!..


Sadece bu teklifle kalmıyor, isteklerine şu ikazları da ekliyordu: Sakın içinizden biriniz demesin ki, hakkımı isteyecektim; ama Resulullah’ın darılacağından korktum da isteyemedim. Şunu kimse unutmasın ki, benim inancımda hakkını isteyene darılmak yoktur. Hatta benim en çok sevdiğim kimse, benden hakkını alan yahut da helal eden kimsedir. Ancak bu suretle Rabb’imin huzuruna üzerimde kul hakkı olmadan çıkabilirim! Bu sırada dinleyenlerden biri ayağa kalkarak: Ya Resulallah, der, öyle ise benim zatınızda üç dirhem alacağım var, onu istiyorum!.. ‘Borcum nereden kaldı hatırlatır mısın?’ sorusuna adam şu cevabı veriyor: Size çölden gelen bir fakir yardım istemişti de, sizde bulunmadığından emriniz üzerine ben vermiştim üç dirhemi. İşte onu talep ediyorum. Bu hatırlatmadan sonra Efendimiz’in (sas) cevabı aynen şöyle olur: Amcamın oğlu Fazlı! Borcum sabit olmuştur, hemen öde, beni kul hakkından kurtar!..


Evet... Vefatından iki gün önceki son konuşmasında böyle helalleşiyor, böyle örnek oluyordu demokrasi dünyasındaki tüm yöneticilere ve halka... Acaba bu hedefe 21. asrın insanı bugün varabilmiş, yöneticilerle halk böyle bir demokrasi örneğiyle kucaklaşıp helalleşebilmişler mi?..


alıntıdır: ahmet şahin
#24 - Haziran 08 2006, 21:33:46
Islami kurtarmaya degil; Islamla kurtulmaya calisalim...

Allah'ın ezeli sırlarını ne sen ve ne de ben bilirim,
Ve bu muammalı harfleri ne sen okuyabilirsin ne de ben
Perde arkasında ki dedikodumuz, mücadelemiz devam ediyor, Fakat perde kalkınca ne sen kalırsın ne de ben

kalbim sizinle... (a)
Allah düşünenden emeği geçenden destek verenden razı olsun  :cicek

saol..sizlerinde desteklerinizi bekliorus...  :.dost
#25 - Haziran 09 2006, 09:20:54
oyun  bitince şah da, piyon da aynı  kutuya  konur...

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.