ULUSÇULUK
Mustafa Kemal’in yaşamında en geniş yer tutan ilke, bize göre, Ulusçuluktur. Bugün, Almanların ırkçı siyasetinden dolayı çeşitli Batı ülkelerinde, ama özellikle de günümüz Almanyasında – bilinen nedenlerden dolayı - bazı çekimser tavırlara neden olan Ulusçuluk kavramı, Atatürk Türkiyesi için şu anlamlara gelmektedir:
Çok uluslu bir Osmanlı İmparatorluğundan vazgeçme (hem de özellikle 1.Dünya Savaşının galibi Batılı itilaf devletlerinin etki alanları ve kolonial siyaset güttükleri yıllarda)
Panturanizm ve Panislamizm fikrinden vazgeçme
„Ulusal Dikdörtgen“ içinde (bugünkü Türkiye’nin haritası) ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık. Bu konuda, Mustafa Kemal’in haklı gerekçesi şudur: „çünkü bugün dünya ulusları sadece bir egemenlik türü tanıyor, o da ulusal egemenliktir.“
Ulus devlet olma, yurttaşlık kavramının gerçekleştirilmesi ve ümmetliği reddetme
Bizzat kendisinin „Ne mutlu Türküm diyene“ özdeyişiyle, yeni devletin yurttaşlarında yeni bir kendine güven ve ulusal değer bilinci uyandırma
Saldırganlığı ve yayılmacılığı asla hedef edinmeyen ve dünya yüzündeki tüm uluslarla barış içerisinde, kardeşce yaşamayı ilke edinen, yeni bir yurtseverlik duygusunun başarılması
Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinin ne ırka, ne de dine, ancak kültüre dayandırılması
İmparatorluktan kalan tüm etnik gruplara eşit haklarla birarada barış içerisinde yaşama olanağının sağlanmasıdır.
Mustafa Kemal’in Ulusçuluk ilkesi ve anlayışı yine O’nun tanımıyla şu formülde aranmalıdır: Yurtta barış, dünyada barış...