Alternatifim Cafe

İmam Şeyh Şamil Hakkında

Discussion started on Asya Türk Tarihi

Yeni!
ŞEYH  ŞAMİL’İN  DİNİ HASSASİYETİ


İmam Şamil İslâm'ı yaşama hususunda son derece duyarlı bir Müslümandır. Mücadelesindeki akıl almaz başarının ardında yatan maddi sebeplerin yanısıra bu manevî gücün tezahürlerinin de derinlemesine irdelenmesi gerekli bir davranış olacaktır. İmam Şamil’in Allah'a olan kulluk borcunu eda etme konusundaki titizliği çok meşhurdur. O esir olarak Petersburg'a geldiği ilk günlerde Çar Aleksandr tarafından taşkın bir heyecanla karşılanmış ve namaz kılmak istediği zaman Rus imparatoru mabeyincilerine derhal sarayın kilisesinde İmam'a namaz kılacak bir yer hazırlamalarını emretmişti. Hıristiyanlara ve bilhassa en büyük din düşmanları tanıdıkları Ruslara ait bir mabette Şamil’in namaz kılabileceğini bir türlü akıllarına sığdıramayan mutaassıp naibler hayretler içinde kalmışlar ve imam'ın nasıl bir vaziyet alacağını heyecan içinde takip etmişlerdi.

 

Mabeyn hademeleri saray kilisesinin bir köşesine henüz yıkanıp ütülenmiş sakız gibi temiz ve beyaz keten yaygılar getirip sermişler ve Şamil için hususî bir yer hazırlamışlardı.

 

İmam bu kilise köşesindeki beyaz örtülerin üzerinde hiç tereddüt etmeden kıbleye dönmüş ve namaza niyet etmişti.

 

Hâlbuki Şamil’in tam karşısına rastlayan duvarda büyük bir Meryem Ana tasviri asılı bulunuyordu. Bu resmi o beyaz örtülerden bir kısmı ile örtmek üzere adamlarının büyük bir telâş ve titizlik gösterdiklerini görünce Şamil bu saf yürekli ve sadık insanları teskin ederek:

—       Bırakın, ilişmeyin. Yarın huzur-ı ilahide o da şahit olsun ki Şamil burada bile namazını geçirmemiştir, demiş ve büyük bir huzur içinde namazını kılmıştı.
#1 - Mayıs 06 2006, 23:45:59
« Son Düzenleme: Temmuz 01 2008, 14:26:56 Gönderen: ρiяαηα »
İmza kural dışı.

Yeni!
ŞEYH ŞAMİL İLE RUS GENERALİ’NİN GÖRÜŞMESİ


Bu görüşmenin gerçekleşmesine sebep, Çar'ın o yılın sonbaharında Kafkasya'ya gelecek olmasıydı. Ruslar, Çar'ın Kafkasya'ya gelmesiyle tüm bölgenin boyun eğmesini kutlayabileceklerini sanıyorlardı. Bunun için de tabi tâbii öncelikle İmam Şamil’in ikna edilmesi gerekiyordu. Bu yüzden başkumandana ve General Feze'ye emirler gönderilerek Şamil’in en kısa zamanda teslim olmaya razı olmasının sağlanması istendi. Bu sırada Güney Dağıstan'da bulunan Feze, cesareti ve askeri kabiliyetleri kadar Dağlılar hakkındaki bilgisiyle de ünlü olan Klugenav'a bu görevi tevdi etti. Klugenav da Karanay beyleri aracılığıyla bir mektup göndererek kendisiyle görüşme yapmak istediğini bildirmişti. Aslında araştırmacıların da temas ettiği gibi Klugenav büyük bir ihtimalle böyle nazik ve zor bir görevin hiç başarı şansı olmadığını düşünüyor olmalıydı. Fakat Çar'ın emirlerine uymak zorundaydı. Bu yüzden Karanay beylerinin aracılığıyla Şamil’e bir mektup göndererek O'nunla bir görüşme yapmak istediğini bildirdi. "Şamil de ertesi günü Gimri'nin kaynağının yanında buluşmaya karar verdi. Bu minval üzere 18 Eylül günü Klugenav, yanına Yevmodikov, 15 Don Kazağı ve Ruslarla dost olan Karanay'dan 10 atlı olduğu hâlde kaynağa geldi.

 

İmam 200 atlı eşliğinde orada bekliyordu. Muhafızlarını geride bırakan General, yanında sadece bir tercüman olduğu hâlde ilerleyerek ortadaki bir tümseğe yerleşti ve Şamil’in de ilerlemesini istedi. Yüksek sesle Kur'an'dan ayetler okuyan müritler tarafından sarılmış bulunan Şamil, onları geride bırakarak kendisine yakın üç müridi ile General'e yaklaştı.

 

O anda oradaki manzara çok etkileyici olmalıydı. Bir tarafta yanlarında Dağlı müttefikler olduğu hâlde Ruslar, başlarında da buradan fazla uzak olmayan bir yerdeki bir çarpışmada aldığı kurşun yarasını suratında taşıyan genç kumandanları olduğu hâlde bekliyor; diğer tarafta ise çeşitli renkteki çerkaskaları içindeki sarıklı müritler ve bu müthiş atlıların aralarında dalgalanan mızrak uçlarındaki bazı Naib flamaları göze çarpıyordu. Bu iki düşman kuvvetlerinin orta yerindeki Klugenav (General Okolniçi'ye göre Klugenav çok uzun boylu, sağlam yapılı, tavırlarında kaba, delilik derecesinde asabi, bunun yanında iyi yürekli, dürüst ve cömerttir.) savaş atının üzerinde heybetli bir şekilde yükselen İmam ve üç müridiyle yüz yüze gelmiş bulunuyordu.

 

Çevrenin yapısı da gerçekten buluşmaya uygun bir şekilde vahşi ve çekiciydi. Engebeli bir toprak sathı üzerinde yapılan bu buluşma yerinin yukarısına doğru bir kilometrelik dik duvar kayaları yükselirken, aşağı taraflarında da derin uçurumlar uzanıyordu. Akıp geçen Sulak Irmağı'nın açtığı dar vadinin, daha doğrusu yarığın karşısından yine aynı diklik ve yükseklikteki dağ duvarları görünüyordu.

 

Bir an için ortalığı derin bir sessizlik kapladı. Duyulan tek ses, yatağındaki binbir renkli taşlar üzerinden atlayarak akan ve yüzlerce metrelik uçurumlardan çağlayan şeklinde dökülen suyun tatlı şırıltısıydı. Bu arada ikisi de gururlu ve korkusuz olan Müslüman liderle Hıristiyan general karşılıklı olarak birbirlerini süzüyorlardı. İkisi de biraz sonra sarf edecekleri sözlerin barış ya da savaşa sebebiyet vereceğini çok iyi biliyorlardı. Atlarından indiler, yere serilmiş bulunan bir burka üzerine oturarak görüşmeyi başlattılar. Rus elçisi, büyük bir ciddiyetle karşısındakini ikna edebilmek için uzun uzun konuştu. İmam'ın ileri sürdüğü bütün görüşleri kendince daha mantıklı olan tezlerle karşılayarak bir sonuç elde edebilmek için çok çabaladı. Sonunda amacına ulaştığı kanısına kapıldı. Şamil oldukça etkilendiğini söylemesine rağmen, en yakın arkadaşlarına (ki bunlar Tilitli Kıbıt Muhammed, Taşof Hacı ve Karâhî Kadısı Abdurrahman idi) danışmadan cevap veremeyeceğini söyledi. Fakat saat üçe doğru Şamil’i ikna edemeyeceğini anlayan Klugenav ayağa kalktı. Şamil de aynı şeyi yaptı. Rus General'i yardım etmek için elini ona doğru uzattı. Şamil de tam elini uzatıyordu ki, müritlerinin içinde en sadık ve en ateşli olanların başında gelen Surhay Han, Şamil’in kolunu yakaladı. Kaşları çatık ve gözleri ateş saçarak Müslümanların imamı'nın bir gâvurun elini tutarak günaha girmemesi gerektiğini haykırdı. Zaten yüklendiği görevi yerine getirememenin verdiği öfkeyle kavrulan General, bu hakaret üzerine artık kendisini daha fazla tutamadı ve taşıdığı koltuk değneğini müridin sarıklı başına vurmak üzere kaldırdı. Böyle bir hareket ise bir Müslümana yapılacak en büyük hakaret demekti. Bir an daha geçse ve vuruş hedefini bulsa, Klugenav ve adamları, Surhay ve arkadaşlarının öfkesine kurban gidebilirlerdi. Bu ihtimal üzerine tahminler yürütmek pek geçerli bir yol değil ama bu hengâme süresinde Şamil ve yakınları da düşebilir ve gelecekteki kanlı savaşların baş aktörlerinin o zaman gelmeden ortadan kalkmasıyla belki de tarihin akışı bambaşka bir yön izleyebilirdi.

 

Fakat bu olayda da Şamil, gerektiğinde tam bir eylem adamı olduğunu ispatlayarak, duruma müdahale edip hakim oldu. Bir eliyle General'in koltuk değneğini yakalarken, diğer eliyle de bu sırada Kinjalini yarısına kadar çekmiş bulunan Surhay'ı tuttu. Ardından da geriye dönerek hızla kendilerine yaklaşmakta olan müritlerine bağırarak yerlerinde kalmalarını emretti. Sonra da Klugenav'a dönüp zaman geçirmeden çekilip gitmesini istedi. Diğeri ise bütün bu rica ve ikna sözlerine aldırmadan Dağlılara en ağır hakaretleri sıralayıp duruyordu. Kumandanın hayatından endişelenen Yevdomikov, ileri atılıp onu paltosundan tutarak geri çekti; sonra Şamil’e bir veda kelimesi söyleyerek Klugenav'ı çekilmeye razı etti. Rus General yavaşça atına binerek Şura yolunda uzaklaşırken müritler de kaşları çatık bir şekilde homurdanarak arkalarından sık sık bakıyorlardı. Bu şekilde müritler de Gimri'ye çekildiler.

 

Dağlılar savunmada çok cesur ve başaralı olmalarına rağmen saldırıda genellikle yavaş ve zayıf kalıyorlardı. Ayrıca kuvvetlerini birleştirerek ortak bir şekilde hareket etmek düşüncesinden de oldukça uzaktılar.

 

İmam Şamil, bir maceraperest, bir sergüzeştçi değil; aksine tebasını düşünen, onları tehlikelerden ve yok olmaktan kurtarmayı vazife sayan bir imam ve savaşçılarını göz göre göre yok oluşa sürüklemekten çekinen bir kumandandı. Fakat önceki tecrübeleriyle Rusların verilen sözleri yerine getirmediğini, yapılan antlaşmalara riayet etmediğini de biliyordu. Bu arada müritlerinin ve halkın nabzını da yokluyor ve durumun vahameti karşısında direncin yavaş yavaş kırılmaya yüz tuttuğunu görüyor olmalıydı.

 

Uzun bir zaman önce İçkeri Starşinası Camala aracı olmayı önermiş, fakat Grabe sadece Şamil’in baş eğmesini kabul edeceğini belirtmiş ve samimiyetinin bir ifadesi olarak da Şamil’in oğlu Cemaleddin'i Ruslara rehin vermesi gerektiğini söylemişti. Bu teklifin ardından Rusların, ardı arkası kesilmeyen ve her defasında kendilerine ağır kayıplara mal olan saldırıları vardır. En son saldırı da 17 Ağustos tarihinde yapılmış ve Ruslar eskilere oranla daha az sayıda kayba mal olan bir yenilgiyle daha tanışmışlardı. Ruslar açısından yenilgi kaçınılmaz gibi görünürken son anda şans Ruslara gülümsedi. Çünkü müritler bu kez birçok yerden gelen ateşlere maruz kalmışlar ve bir öncekinden çok daha fazla kayıp vermişlerdi. Neticede dirençleri kırılan müritlerin ısrarları karşısında İmam Şamil çaresiz boyun eğmek zorunda kalmıştı.

 

Bu olay da göstermektedir ki Şamil "Öl!" dese ölecek kadar kendisine sadakatle bağlı müritlerinin görüşlerine başvurmada ve onlarla istişare yapmada, istişarenin ve şûranın kararlarına uymada son derece titiz davranmaktadır. Velev ki hatta ciğerparesi, biricik yavrusunu Ruslara rehin vermek pahasına... Bu da onun yıllar yılı süren başarılarının ve zafer dolu hayatının arkasında yatan sebeplerin bizce en önemlilerinden birini teşkil etmektedir. Ancak Şamil burada dirayetini göstermiş ve ilk merhalede oğlunun Rusların elinde oyuncak olmasını ve dinini, milletini unutmasını önlemek amacıyla bir dostunu lala olarak göndermeyi de ihmal etmemiştir. Ne var ki gelişen olaylar gönderilen bu mürebbinin geri dönmesini gerektirmiştir.

#2 - Mayıs 06 2006, 23:47:44
« Son Düzenleme: Temmuz 01 2008, 14:25:59 Gönderen: ρiяαηα »
İmza kural dışı.

Yeni!
İMAM ŞAMİL’İN HANIMLARI VE ÇOCUKLARI

Şamil’in aynı zamanda olmamak üzere toplam sekiz hanımı olmuştur. Bunlardan biriyle sadece üç gün evli kalmış, bir diğeriyle de üç saat beraber olmuştur. Zaten bu kızla sevdiği ve bağlandığı için değil -siyaset gereği- Çeçenleri memnun etmek için evlenmişti.

 

Bunlardan geriye kalan eşlerinden Fâtıma, Şamil’in yaralarını Unusukul'da tedavi etmiş olan cerrah Abdülaziz'in kızı ve Şamil’in üç oğlunun da annesidir. Bunlar Cemaleddin, Gazi Muhammed ve Muhammed Şaâfîî'dir. Diğer eşi Gimrili Cavgarad ise, Ahulgoh kuşatması sırasında yanında henüz süt emme çağındaki oğlu olduğu hâlde bir Rus kurşunuyla vurularak şehit olmuştu.

 

Zaide ise Şamil’in dostu ve hocası Gazi Kumuklu Cemaleddin'in kızıydı. Âmine, güzel bir dağlı Çeçen (kKist) kızıydı.

 

Şuanat ise Şamil’in en çok sevgi duyduğu hanımıydı. İlginçtir ki bu sevgi karşılıksız değildi. Bir tarafta genç ve güzel bir Hıristiyan kızı ki, silâh zoruyla ailesinden, akrabalarından, arkadaşlarından ve sevdiklerinden kopartılarak alınıyor ve hiç bilmediği bir çevreye getiriliyor... Diğer tarafta ise, onun hiç tanımadığı, orta yaşa gelmiş, başka bir dil konuşan, emrinden en ufak bir şekilde ayrılanları şiddetli bir şekilde cezalandıran ve başka bir inancı benimseyen bir adam... Daha da ötesi bu adam, birçok kadınla evli bulunuyor. Fakat bütün bu şartlara rağmen Şuanat, Şamil’i katıksız bir aşkla sevmiş ve sonuna kadar da ona bağlı kalmıştır. Bu sevgi ancak çok az erkeğe nasip olabilir. Şuanat, Şamil için atalarının dinini terk etmiş ömrünün geri kalan kısmını Müslüman olarak tamamlamıştır. Çok zengin olan Şuanat'ın kardeşi bir gün Şamil’in yanına gelerek kız kardeşi için 10 bin Ruble teklif edince Şamil kendisine 1 milyon Ruble verilse bile Şuanat'tan vazgeçemeyeceğini, onun da kendisini bırakmayacağını söylemiştir. Nitekim bu konuda fikri sorulan Şuanat da Şamil’i bırakmayı kesinlikle reddetmiş ve onunla kalmayı yeğlemiştir. Haremdeki hâkimiyetin -pek güzel olmayan ancak Hz. Peygamber (s.a.v) soyundan olduğu söylenen, dolayısıyla büyük saygı gösterilen- Zaide'nin elinde olduğu bir zamanda yaşamak pek kolay olmasa gerekti. Fakat uysal ve iyi yürekli bir tabiatı olan Şuanat, hareme öylesine bir uyum sağladı ki, burada barış hemen hemen hiç bozulmamış oldu. Şamil’in adalet anlayışı, eşlerinden birisine daha fazla yakınlık göstermesini kesinlikle engelliyor ve bütün eşleri Şuanat'ın Şamil’in kalbinde uyandırdığı derin sevgi ve şefkatten paylarını alıyorlardı. O korkulan gün gelerek Şamil çevresini saran Ruslara teslim olduğunda bir an için ailesinin ve eşlerinin ne olacağı bilinememişti. En beklenmedik kötü şeyler bile olabilirdi. Fakat bu korkunç durumda bile Şuanat, sadece onun için endişe duyuyordu. Artık özgür olarak ailesinin yanına dönme şansına sahip olmasına rağmen bunu reddetti ve Şamil’in tutsaklığını paylaşmak için izin verildiğinde hiç tereddüt etmeden yanına koştu.

 

Şamil’in -bir anda dörtten fazla olmamak şeklinde İslâm’a uygun tarzdaki-çok evliliği, hatta bazı kabilelerin gönlünü kazanıp safına çekmek için siyaset gereği evlenmesi bize Hz. Peygamberin (s.a.v) evlilik konusundaki fiili sünnetini hatırlatıyor.

#3 - Mayıs 06 2006, 23:49:54
« Son Düzenleme: Temmuz 01 2008, 14:25:16 Gönderen: ρiяαηα »
İmza kural dışı.

Yeni!
ŞEYH ŞAMİL’İN TESLİM OLMASI

Rus Çarı Şamil’in behemahal tevkifine emir vermişti. Binaenaleyh Ruslar umumi bir hücum ile mescidi ve içindekileri bitirmek istiyorlardı. Onun için Şamil’e sulh teklifinde bulundular. O ise düşmana itimat edemeyeceğinden ret cevabı verdi.

 

—Sizi Halife-i Müslimin'e gönderelim, dediler.

 

Bu teklif Şamil’in refiklerini yumuşattı. Sulhu kabul etmesi için ısrara başladılar. Bir taraftan da Gazi Muhammed'in kayınpederi Danyal ile Şâmilzade Muhammed Şafii'nin kayınbiraderi İsmail'in Ruslar namına teminat vermeleri üzerine İmam Şamil İstanbul'a yollanılmak şartıyla ve 20 kadar sadık arkadaşıyla Rus kumandanına teslim oldu ki 1276/1859 Sefer ayının başı ve Ağustos ayının ortaları idi.

 

Ve sonrası...

 

İmam Şamil tesliminden sonra vaat edilenin hilafına Rusya'ya gönderilip 1286 tarihine kadar muhterem bir esir halinde kaldıktan sonra aynı sene İstanbul'a yollandı ve Sultan Abdülaziz Han tarafından i'zaz ü ihtiram olunup bilahare Medine-i Münevvere'de oturmayı tercih etti.

 

1287 Zilkadesinin Çarşamba günü akşam ezanına çeyrek kala ebedi aleme göç ederek Ehl-i Beyt Kubbesi civarına defn olundu.  Allah rahmet etsin ve gayretinin,  çabasını mükâfatlandırsın.[15]

#4 - Mayıs 06 2006, 23:51:02
« Son Düzenleme: Temmuz 01 2008, 14:24:40 Gönderen: ρiяαηα »
İmza kural dışı.

valla saol sen baya ilgin var tarihe...
#5 - Mayıs 23 2006, 22:46:16
A&A         Seni ÇOK seviyorum!!!!   



                    asenaa....

kafkasya duruyomu hale ??????????????????????
#6 - Mayıs 23 2006, 22:47:03
A&A         Seni ÇOK seviyorum!!!!   



                    asenaa....

tşkkk ederim.
#7 - Mayıs 23 2006, 22:49:15
A&A         Seni ÇOK seviyorum!!!!   



                    asenaa....

Teşekkürler aydınlatığın için ...
#8 - Mayıs 24 2006, 16:43:04
...SENİN MARKA OLDUĞUN YERDE FİYATLARI BEN BASARIM...

Walla I don't know...
#9 - Mayıs 24 2006, 16:45:37
...SENİN MARKA OLDUĞUN YERDE FİYATLARI BEN BASARIM...

size tarih hocam diyebilirmiyim?
#10 - Mayıs 24 2006, 16:48:29
...SENİN MARKA OLDUĞUN YERDE FİYATLARI BEN BASARIM...

Daha sonra...
#11 - Mayıs 24 2006, 17:38:45
...SENİN MARKA OLDUĞUN YERDE FİYATLARI BEN BASARIM...

medinede oturmayı tercih edip ve sonralari istanbula geldiginde gordugu ilgi karsisinda soyledigi 'eger ben savaşirken bu ilgi bu destek verilmiş olsaydı kafkasya bizim olurdu'sozu de tarihimizi dusunmeye sewketmeli bizler
#12 - Eylül 25 2006, 18:58:23

Yeni!
Ölümü

Şamil imam seçildiği 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın büyüklüğü ve kudretine rağmen yılmadan mücadeleyi sürdürdü. Kendinden önceki iki imamın döneminde de fiilen 10 yıl savaşlara iştirak ettiğinden durup dinlenmeden cihad ettiği süre tam 35 yılı bulmuştur. Bu süre zarfında Rus kuvvetlerine büyük zayiatlar vermiş ancak kısıtlı sayıdaki asker sayısı da günden güne erimiştir. 1839’da Ahulgo Tepesinde 3.000 mürid ile General Grabbe komutasındaki 10.000’i aşkın üstün donanımlı Rus ordusunun kuşatmasına 80 gün süreyle direnişi harp tarihine geçmiştir. Şamil bu savaşta eşi Cevheret’i, oğlu Said’i ve kızkardeşi Mesedo’yu kaybetmiş, 8 yaşındaki oğlu Cemaleddin’i Ruslara rehin vermek zorunda kalmıştır.

Bu dehşet verici savaşlarda sadece insan kaybı olmadı. Ruslar, ancak aylar süren savaşlar sonunda işgal edebildikleri bölgelerde, ağaçları, ormanları yakıp, bir tek canlı yaratık bırakmadan ilerlerdiler.

Savaşlara iştirak eden Rus komutanlarından Milyutin, 80 gün devam eden Ahulgo savaşı hakkında hatıratında şu satırlara yer verir; "Artık muharebenin sevk ve idaresi kumandanların elinden büsbütün çıkmıştı. Hiddetlerinden köpürmüş, adeta çıldırmış bir hale gelen dağlılar, ulu orta askerlerimizin üzerine saldırıyor, süngü ucunda can verinceye kadar dövüşüyorlardı. Kadınlar bile kendilerini kudurmuş gibi müdafaa ettiler ve silahsız oldukları halde sıra sıra süngülerimizin üzerine atıldılar. Lakin muvaffakiyet için her türlü fedakarlığı göze almış olan Rus kumandanlığı inatla taarruzlara devam etti. Teslim olmayı katiyyen reddeden dağlılar, hiçbir ümitleri kalmadığı halde kahramanca dövüştüler. Kadınlar, çocuklar ellerindeki kamalarla Ruslara hücum ediyor, süngülerin önünde göz kırpmadan can veriyorlardı. Bazıları ise kendilerini ve çocuklarını korkunç uçurumlara atıyorlardı. Yaralılar bile inanılmaz şekilde dövüşüyordu."

Dost ülkelerden hiçbir yardım göremeyen İmam Şamil’in, nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükenir ve 1859’un 6 Eylül’ünde Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70.000 kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra teslim olur.

İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür. Rus Çarı II.Aleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır. Çar, babası 1.Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz.

İmam Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir.

Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, onun Hac’ca gitmesine izin verir. Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar.

Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır. Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti.

Bütün hayatını ülkesinin milli bağımsızlığına adayan, askeri dehasını bütün dünyaya ve bizzat ebedi düşmanı Rus yüksek makamlarına dahi kabul ettiren, adını dünya tarihine "gelmiş geçmiş en büyük gerilla lideri" olarak yazdıran İmam Şamil 4 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar.


not: elimden geldiğince kısalttım vakit ayırıp okuyan olur inş. şeyh şamil  bu kadar kolay teslim olsaydı bence günümüzde çok iyi bir siyaset adamı olan putin de hayranlığını belirtmezdi..
#13 - Ağustos 01 2007, 04:19:57
« Son Düzenleme: Temmuz 01 2008, 14:27:59 Gönderen: ρiяαηα »

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.