Alternatifim Cafe

Lisân İnkılâbı mı? Milleti Köksüzleştirme Operasyonu mu?

Discussion started on Atatürk Köşesi

 İnsan dil ile görür, dil ile düşünür, dil ile anlar, duygu ve hislerini dil ile ifade eder. Maddi ve manevi varlık dünyamızla ilişkimizi de ancak dil ile kurar yine dil ile geliştiririz. Atalarımız “üslûbu bey’an aynîyle insan” darb-ı meselini boşuna söylemememişlerdir.  Üslûbumuz, kullandığımız dilin gücü  aynamızdır, bizi gösterir.

 Dil aynı zamanda bir milletin geçmişle arasındaki köprüdür. Bu yüzdendir ki Nietzche “dil atalardan bize kalan bir miras, bir emanettir. Nesilden nesile aktarılan bu emanete karşı kutsal ve dokunulmaz şeylere duyulan saygı gösterilmelidir.”  demiştir.

 Biz ise maalesef dil konusunda topal bırakılmış bir milletiz. Lisânını koruyup geliştiren milletler tabir-i caizse sokakta koşup oynayan çocuklara, biz ise lisânımız üzerinde yapılan katliamlar hasebiyle, sokakta oynayan çocuklara pencereden bakmaya mahkûm kötürüm insanlara benziyoruz. Bir Fransız talebesi Moliére’in, bir İngiliz genci Sheakspereare’in, bir Alman delikanlısı Schiller’in asırlar önce yazılmış eserlerini orjinalinden kolayca okuyup anlayabiliyorken, bizim “kötürüm” gencimiz Fuzûli’nin, Nedim’in, Nâbi’nin kitaplarının sadeleştirilmişinde dahi aksaklık yaşayabiliyor. Bundan on sene evvel yazılmış bir makaleyi okuduğunda bilmediği kelimelere çıkabiliyor. Söyler misiniz, böyle bir millet nasıl milli bir birikime sahip olabilir?

 Hitler, devr-i yönetiminde bazı Nazilerin eski kelimeleri atıp yerine uydurukçalarını ikâmet etmek istemeleri üzerine sert tepki vermiş ve buna mâni olmuştur. Biz ise, 1928 yazı devrimi ve müteâkip dilde sadeleşme, arılaşma gibi hareketlerle kendi kültürümüzün belini kırmış, bacağımıza kurşun sıkmışızdır. Ne kadar doğru olduğu şahsî kanaâtıma göre tartışılır olsa da, kimileri Mustafa Kemal Paşa’nın ölümüne yakın zamanlarda “Lisân devrimi yanlış oldu, millet dilsiz kaldı” dediği iddia edilir. (Yüzbinlerce yazma eserin kütüphânelerde çürümesine sebebiyet veren inkılâpları Mustafa Kemal’in emanet ettiği isim ise bir Ermeni olan Agop Dilaçar. Paşa, yeni bir dil(!) açtığını düşünmüş olmalı ki, kendisine bu soyismi vermiştir. )

 Velhasıl, artık bazı şeyler için vaktin geçtiği görülüyor. Hele ki, talim terbiye yuvasından ziyâde kuru beton yuvası olan mekteplerimiz bu işin altından kalkabilecek gibi durmuyor. Lakin ümitsizlik haramdır. Ümitvâr olalım, zira şu istikbâl inkilabatının içinde en gür sâdânın İslam'ın sâdâsı olacağından şüphemiz yoktur.   


 Ve hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır ki; dil insanı, toplumu yani milleti meydana getiren ve bütün bunları düne-bugüne-yarına bağlayan köprüdür.




Alıntıdır.
#1 - Şubat 25 2012, 18:34:32
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.."   Kamâl Atatürk

Harf İnkılâbının Gazinoda Dikte Edilmesi

"Atatürk bir diktacı mı, bir hürriyetçi mi idi? Bir akşam üstü birlikte Sarayburnuna gittik.(Gazinodur (A.B)) Bir aralık:

-Kimde bir küçük defter var? dedi.

Sanırım garsonlardan biri kendine bir küçük cep defteri uzattı. Bir şeyler yazdığını görüyorduk. Biraz geçtikten sonra:

-Bunları sana okutacağım. Gözden geçir!

diye karaladığı sayfaları bana verdi. Baktım, yazı benim Ankara'daki komisyondan getirdiğim yeni latin alfabesi ile! Binlerce kişiye Atatürk'ün Türk yazısını temelden değiştiren sözünü okudum. Coşkunca bir alkıştır, koptu. İki gün sonra da Anadolu yolculuğuna çıkarak halka yeni yazı öğretmenliği etti.
Bu tepeden inme bir oldu bitti idi. Büyük Millet Meclisinin haberi bile yoktu.
Metodun diktatörce olduğuna şüphe edilemez.
"

KAYNAK:

Falih Rıfkı Atay, Atatürkçülük Nedir? s 34
#2 - Şubat 25 2012, 18:42:05
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.."   Kamâl Atatürk

   :yaril Komediye son sürat devam... 1.Osmanlıca çok ağır bir dildi.  2.Milletin eğitim düzeyi çok düşüktü... [seninki gibi] 3.Eğitim düzeyini arttırmak için daha kolay olan latin harfleri kabul edildi...4.Madem bu kadar diline lisanına düşkünsün.Neden dilini korumak için bişey yapmıyorsunda? etc gibi yabancı kelimeleri dilimize sokuyorsun..Önce kendini düzelt. Sonra Atatürk'e laf söyle.:okey
#3 - Şubat 25 2012, 21:34:45

Kardeş buyur buda sana  :hii?  gelsin... .OKU SENİN ALINTI YAPTIĞIN YERDEN ALINTI YAPILDI...ARKADAŞLARIN BU ARKADAŞI KAİLE ALMAMSINI RİCA EDİYORUM ÇÜNKÜ BU ARKADAŞ SAYFANIN TAMAMINI DEĞİLDE CIMBIZLA ALDIĞI YERLERİ PAYLAŞIYOR BUDA DURUMUN YANLIŞ ANLAŞILMASINA NEDEN OLUYOR
Bu alıntı önemli:

    Binlerce kişiye Atatürk'ün Türk yazısını temelden değiştiren sözlerini okudum. Coşkunca bir alkıştır, koptu. İki gün sonra da Anadolu yolculuğuna çıkarak halka yeni yazı öğretmenliği etti. Bu tepeden inme bir olup bitti idi. Büyük Millet Meclisi'nin haberi bile yoktu. Metodun diktatörce olduğuna şüphe edilemez.

    O devrin Teşkilât-ı Esâsiyye Kanunu'nda ise, rejimin "kayıtsız şartsız millî hâkimiyet" olduğu ve milleti de ancak Meclis'in temsil ettiği yazılı idi. Teşkilât-ı Esâsiye Kanunu, Atatürk'ün devamlı kontrolü altında meydana gelmiştir. Bu da tam bir demokrasi demektir. (Falih Rıfkı Atay)

Ayrı alıntılar gibi gözükse de iki paragraf art arda yazılmış. Zamanın şartlarına göre diktatörce yöntemlerin (Neden "diktatörce" kelimesi yerine "yöntemlerin" kelimesini vurguladığımı düşünün.) uygulandığı kabul ediliyor ama zamanın şartlarında birkaç defa uygulanması gereken yöntemler haricinde, Atatürk'ün bütünde "tam bir demokrasi" anlayışını benimsediğini ve benimsettiğini anlıyoruz. "Atatürk diktatördür." diyen tiplere bu iki paragrafı üç yüz defa okuması ödevini veriyorum
  Alıntıdır
#4 - Şubat 25 2012, 23:15:42
« Son Düzenleme: Şubat 25 2012, 23:17:01 Gönderen: GoLge »

Bravo beni alt ettin. Dememi bekliyorsun heralde? Şakacı çocuk seni. : )
etc. yabancı doğru ancak bir kelime değil. vs. vb. anlamına gelen bir kısaltmadan ibaret. Bana diyorsun sen kendi kullanıcı adını adam akıllı yazmıyorsun neyse ben böyle ufak detaylara takılan birisi değilim zaten. Kullanıcı adın isterse ibranice olsun beni bağlamaz.

Atatürk'ün diktatör olduğu konusunda Türkiye'de hemen hemen herkes hemfikir. Tabi bu herkes dediklerim yazarlar, tarihçiler.. Senin benim gibi önemsiz kişiler değil. Sen burada Atatürk diktatör değildir dedin diye diktatör olmaktan çıkmıyor.

Falih Rıfkı Atay, atatürkün en yakın arkadaşlarındandır ayrıca ve ona da muhalif birisi değildir. Yani yukarıdaki yazıları atatürkü kötülemek için yazmamıştır. Sadece başından geçenleri anlatmıştır. Ancak bize göre bu durum kötüdür. Çünkü bize bir faydası yoktur zararı vardır. Atatürkün demokratik bir şekilde cumhuriyeti kurduğunu söylemek de ahmaklıktan başka bir şey de değildir.
#5 - Şubat 25 2012, 23:27:07
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.."   Kamâl Atatürk

"Atatürk diktatördür." diyen tiplere bu iki paragrafı üç yüz defa okuması ödevini veriyorum Sözümü tekrarlıyorum...Saygılarımla.
#6 - Şubat 25 2012, 23:30:21

Atatürk'ün diktatör olduğu konusunda Türkiye'de hemen hemen herkes hemfikir. Tabi bu herkes dediklerim yazarlar, tarihçiler.. Senin benim gibi önemsiz kişiler değil. Sen burada Atatürk diktatör değildir dedin diye diktatör olmaktan çıkmıyor.
  Atatürkün demokrasi yanlı olduğuna dair bütün dünya hem fikir...Eğemenlik Kayıtsız şartsız milletindir.Diktatör olsaydı kendi imparatorluğunu kurardı.
#7 - Şubat 25 2012, 23:33:08

atatürkün diktatör olduğunu en yakın arkadaşı bile söylerken sen neyi savunuyorsun ki? : ) Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünü söylemek başka uygulamak başka. Hani nerede uygulanmış atatürk zamanında? : ) O yüzden mi gavurun şapkasını takmak istemeyen halkı astılar, kestiler, topa tuttular? Bana masal anlatma çocuk. : )
#8 - Şubat 26 2012, 01:44:28
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.."   Kamâl Atatürk

Ayrı alıntılar gibi gözükse de iki paragraf art arda yazılmış. Zamanın şartlarına göre diktatörce yöntemlerin (Neden "diktatörce" kelimesi yerine "yöntemlerin" kelimesini vurguladığımı düşünün.)uygulandığı kabul ediliyor ama zamanın şartlarında birkaç defa uygulanması gereken yöntemler haricinde, Atatürk'ün bütünde "tam bir demokrasi" anlayışını benimsediğini ve benimsettiğini anlıyoruz. "Atatürk diktatördür." diyen tiplere bu iki paragrafı üç yüz defa okuması ödevini veriyorum  Alıntıdır
İyi Oku!!!
#9 - Şubat 26 2012, 01:50:50
« Son Düzenleme: Şubat 26 2012, 01:52:33 Gönderen: GoLge »

"Biz cumhuriyet kurup başına Mustafa Kemal’i getirmedik, Mustafa Kemal’i başa geçirip etrafına bir cumhuriyet kurduk.

Tek partili bir diktatörlük de halktan destek alamadığı için desteğini ordudan aldı.

ORDU ZORUYLA DEVRİM

Niye yaptığımızı bugün dahi mantıklı bir şekilde açıklayamadığımız bir sürü tuhaf “devrimi” ordu zoruyla gerçekleştirdik.

İnsanların giysilerine musallat olduk.

“Fes giymeyeceksin” diye tutturduk.

Alfabelerini değiştirdik.

Müziklerini dinlemelerini yasak ettik.

NE OLURDU İNSANLAR FES GİYSEYDİ

Bunların hiçbirini halkın rızasını alarak yapmak mümkün olmadığından hep orduyu kullandık.

Ne olurdu insanlar fes giyseydi, Arap alfabesi kullansaydı, Bach yerine türkü dinleseydi?

Ne olurdu görüntü Batılılara benzemeseydi de, “halkın iradesine” dayanan bir yönetim şekli Batı’ya benzeseydi?

Bu ülkede “şapka giymiyor” diye adam asıldı.

Bunun saçmalığını dile getirmek yasaklandı.

Mustafa Kemal, Batı uygarlığının “özünü” değil, biçimini benimsedi.

Bu ülkenin aydınları da “görüntüyü” çağdaşlık olarak değerlendirdi.

DEMOKRASİ LANETLENDİ

Eğitim bir “beyin yıkama” kampanyasına dönüştürüldü, demokrasi neredeyse lanetlenip “cumhuriyet” alabildiğine yüceltildi.

Cumhuriyet, bir diktatörlük yönetimine cevaz veriyordu çünkü.

Demokrasi ise diktatörlüğe izin vermiyordu.

Gericilik-ilericilik tamamen şekil üzerinden öğretildi.

İnsanların birbirlerine nasıl hitap edeceği bile yasalarla belirlendi.

Batı’nın şapkasını aldık.

Gömleğini, ceketini, alfabesini aldık.

Felsefesini, bilimini, demokrasisini almadık.

DİKTATÖRLÜK KURDUK

Görüntüsel bir özentiye dayanan bir diktatörlük kurduk, bunun sürmesini de ordunun silahıyla sağladık.

İsmet Paşa da bu düzeni sürdürdü."

Sen de bunu oku bakalım. Bunların hepsi gerçek. Gidip o zamanda yaşamış büyüklerine sorabilirsin. Herhangi bir kaynağa gerek yok. Bu ülkede YAŞAYAN TARİHler de var. : )
#10 - Şubat 26 2012, 02:13:56
« Son Düzenleme: Şubat 26 2012, 02:15:23 Gönderen: etc. »
"Dini ve namusu olanlar kazanamazlar, fakir kalmaya mahkûmdurlar. Böyle kimselerle memleketi zenginleştirmek mümkün değildir. Onun için önce din ve namus telâkkisini kaldırmalıyız. Partiyi, bunu kabul edenlerle kuvvetlendirmeli ve bunları çabuk zengin etmeliyiz. Bu suretle kalkınma kolay ve çabuk olur.."   Kamâl Atatürk

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.