Alternatifim Cafe

Mevlana'dan Seçmeler

Discussion started on Edebiyat

bilmiyorum, uygun mu edebiyat bölümü için. yahut böyle bir konu var mı, bilmiyorum.
sadece böyle bir konuyu açmak için kendimi engelleyemedim. bu net.

Hz. Mevlana'nın beğendiğiniz söz dizinlerini, kıssadan hisselerini, rubailerini, her şeyini burda paylaşabiliriz.
bu konu, şu an şundan çok etkilenmemle alakalı bittabi.
paylaşmadan duramadım. siz de durmayın .)



lâ tahzen
kaybettiğin her şey başka bir surette geri döner.
lâ tahzen
bir yandan korku bir yandan ümidin varsa eğer iki kanatlı olursun,
tek kanatla uçulmaz zaten.
lâ tahzen
sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil, tozu almaktır.
Allah sana sıkıntı vermekle kirini, tozunu alır, neden kederlenirsin
lâ tahzen
taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz
yüzük olmak dileyen taş ezilmeyi ve yontulmayı göze almalıdır.

(lâ tahzen: üzülme.)

Lâ Tahzen
Karşı karşıya kalabileceğin muhtemel bir musibet için en kötü ihtimal ne olabilir sorusunu kendine sor. Sonra bu muhtemel sonuca kendini alıştır, ona tahammül etme konusunda kendine telkinde bulun. "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" ayetini tedebbür ederek bu hali sakin bir şekilde iyimser bir tabloya dönüştürmeye bak.

Lâ Tahzen
- Şunu unutma yaşadığın günün sınırları içinde yaşamazsan sıkıntı ve kaygıların artacak demektir. Biraz daha açarsak; Sabaha çıktıktan sonra artık akşamı bekleme, akşama kavuşunca da sabahı bekleme. Ne maziye takıl kal ne de gelecek kaygısı içinde ol. Yani ânı yaşa.

Lâ Tahzen
- İnne maal usri yüsran / Her zorlukla birlikte kolaylık vardır. Yani kolaylık zorluğun içinde saklıdır!.. Bir başka ifade ile; kolaylık; zorluk zannettiğimiz şeyin taa kendisidir!..

Lâ Tahzen
- Arapların bir sözü vardır; Gerilen ip kopar yani sıkıntılar, üzüntüler üst üste geldikçe ferahlama, rahatlama kapı da demektir. Allah Teala buyuruyor ki Kim ki Allahtan gerçek manada ittika ederse Allah da ona bir çıkış, kurtuluş yolu lütfeder ve ona hiç beklemediği, hesap etmediği yerlerden rızık ihsan eder
.
#1 - Mart 15 2010, 23:25:32

bu da telefonumda yazıyor epey süredir. çok sevdiğimdir.


zekatın verilmemesi yağmura mâni olur. zinadan da etrafa veba yayılır. gam, keder sana yine senden; şüphesiz senin küstahça işlerindendir. hak korkusundan kayıtsız olan, başkalarının da yolunu keser. bu yolda kim küstah olursa o, hasret vadisinde boğulur. bil ki, felek edebinden dolayı nurlu, melekler de bu yüzden masum ve temizdir. güneşin tutulması, azazil'in hakk'ın kapısından sürülmesi cüretleri, küstahlıkları yüzündendir.
#2 - Mart 15 2010, 23:30:57

olduğum gibi kim görebilir beni?
ne rengim var benim, ne nişanım
benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama,
hem o sırlarım ben,
hem o sırları saklayanım.

bu gönül ne vakit durulacak, bilmem.
ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim,
yürüyüp giden de ben.

ben bir denizim,
kendi varlığı içinde taşan,
uçsuz bucaksız,
alabildiğine geniş,
kıyısız, hür bir deniz.

iki dünyada da yok oldu gitti bende,
artık ne bu dünyadan sorsunlar beni,
ne o dünyadan.

sen bizim tıpkımızsın, dedim, ey can!
"amma yaptın," dedi,
"o da ne demek?"
"şu gördüklerin hep ben'im"
yoksa, dedim sen "o" musun ?
"hey kendine gel, sus!" dedi,
"benim ne olduğum dile gelmez."
öyleyse, dedim, işte sana dilsiz, dudaksız konuşan biri,
yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi,
işte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri.
"böyle koşup durmak, dedi bir ses, senin nene gerek "
"bak bana, apaçık ortadayım da gene gizliyim."
"sen beni gör asıl, beni!"

eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum;
eşi bulunmaz bir deniz olmuşum ben,
tebriz'li şemsi gördüm göreli.
#3 - Mart 16 2010, 17:22:15

Demedim mi?

Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?

Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?

Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?

Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
senin duru denizin ben'im demedim mi?

Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
senin kolun kanadın ben'im demedim mi?

Demedim mi yolunu vururlar senin,
demedim mi soğuturlar seni.
Oysa senin ateşin ben'im,
sıcaklığın ben'im demedim mi?

Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi?
Yani beni kaybedersin demedim mi?

Söyle, bunları sana hep demedim mi?

 

Mevlana Celaleddin Rumi
#4 - Mart 16 2010, 22:08:23

" şems'im, ayım geldi
   gözüm, kulağım geldi
    gümüş bedenlim geldi
     altın madenim geldi.
      başımın sarhoşluğu geldi
       yolumu vuran geldi
        tövbemi bozan geldi
         gözümün nuru geldi
          başka ne dileydiysem,
           işte o dilediğim geldi. "
#5 - Mart 21 2010, 22:58:44

" ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
bir öyle garip hale bugün geldim ki
sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim. "
#6 - Mart 21 2010, 23:13:12

Şah bile sevgiye köledir.
#7 - Mart 23 2010, 22:18:45
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


"Dünle beraber gitti cancagizim, düne ait ne varsa...
Bugün yeni seyler söylemek gerek...
"

Sen aşık olduğunu sandığın kişiye bağlanıyorsun, 'onsuz yapamam, çok seviyorum' diyorsun. Düşünmez misin onu sana sevdiren kim? Ben, seni bana sevdireni sevmişim..

Akıl der ki: " Ben onu dil dökerek, meth-ü sena ederek kandırırım. "Aşk der ki :" Sen sus, ben onu uğrunda can vererek aldatırım. "

Açlığa sabredersin adı "oruç" olur. Acıya sabredersin adı "metanet" olur. İnsanlara sabredersin adı ..."hoşgörü" olur. Dileğe sabredersin adı "dua"olur. Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur. Özleme sabredersin adı"hasret" olur. Sevgiye sabredersin adı "aşk" olur..

Mecnun değilim dost;lakin çağırırsan çöllere gelirim. Sana yalan halde gelmem, toplarım özümü yalın halde gelirim. Kapıyı çaldığında "kim o?"dersen; ben olmam kapında sen olur gelirim. Sen gel de yeter ki, yola yük olmam, yol olur gelirim.
#8 - Nisan 24 2010, 09:56:42
« Son Düzenleme: Nisan 24 2010, 09:58:50 Gönderen: muhayyiLe »
Sevdiğim
Önce kemir bu tel örgüleri gövdemden
Geç derimin altındaki tehlikeleri
Yürek kızgın bir kuma devrilmeden
Yokla beni
abdurrahmancahitzarifoğlu


Mescidde 4 kişi namaza durmuştu.Bu sıra müezzin içeri girdi.Namazdakilerden biri istem dışı bir şekilde:
-"Ezanı okudun mu?" diye sordu.
Yanındaki adam:
-"Sus!" diye çıkıştı."Konuşunca namazın bozulacağını bilmiyor musun?"
Yanındaki atıldı bu kez:
-"Onu kınıyorsun ama... dedi,kendi namazını da bozmuş oldun."
Dördüncü hareketlendi sonra,kendi kendine:
-"Oh" dedi."Çok şükür benim namazım bozulmadı."
#9 - Nisan 24 2010, 16:12:18
Yaşamak rüyasında gerçeği görmek...

"Kişinin kendine ettiğini
Edemez kişiye hiçbir fani
Bu kahpe hırsı. ne kıskanç kini, ne şarap
Ne de haşhaş edemez..
Kişinin kendine ettiğini tayfun, boran
Dağ, taş edemez.

Kişinin kendine ettiğini
Edemez Kişiye hiçbir fani
tutmazsa gerçek dost elini
kendi kendiyle baş edemez.
Kişinin kendine ettiğini
Sarhoş edemez, ayyaş edemez
Mezar soyan nebbaş edemez..."


Kendimi bulduğum bir eser, kendinizi bulabileceğiniz bir eser.
#10 - Nisan 24 2010, 16:28:58
''Cehennem, başkalarıdır. ''

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
Ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
Göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.

Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.
#11 - Nisan 25 2010, 02:58:49

Bir adam dört kişiye borç para verdi.Birincisi parayla "engura" alacağını söyledi.İkinci kişi Arap'tı ve "ineb" istediğini söyledi.Üçüncü Türk'tü ve "üzüm" isterim dedi.Dördüncüsü Rum'du ve "istafil" istiyorum dedi.
Böylece başladılar kavga etmeye.Aslında hepsi üzüm istiyordu,sadece farklı isimler kullandılar.
#12 - Nisan 25 2010, 16:10:36
Yaşamak rüyasında gerçeği görmek...

Avcının biri tuzak kurarak bir serçe avlamıştı.Tutunca aldı eline.Alır almaz serçe dile geldi ve:
"Bugüne kadar sığır ve koyunlar yedin.Yediklerini düşünsene.Doymadınmı ki benim birkaç gramlık etime hevesleniyorsun?Bırak beni."
Avcı şaşırdı.Hem serçenin dile gelmesine hem de şimdiye kadar yediklerine.Serçe,sürdürdü konuşmasını:
"Şayet bırakırsan sana üç altın öğüt vereceğim.Bir lokma kuş etini mi yoksa ömrün boyunca yararını göreceğin üç öğüdümü tercih ediyorsun?İyi düşün."
Avcı düşündü ve şöyle dedi:
"Kabul,seni bırakacağım.Neymiş bakalım bana vereceğin üç öğüt?"
Serçe:
"Bir şartım var ama..."
Avcı:
"Bir de şart mı koşuyorsun bana?" diye çıkıştı.
Serçe:
"Kabul edersen..." deyince:
"Peki" dedi avcı."Şartın neymiş bakalım?"
"Öğüdün birincisini elindeyken,ikincisini karşıkı damın üzerindeyken,üçüncüsünü de ağacın üstündeyken söyleyeceğim."
Avcı bunu da kabul etti.
Serçe:
"Birinci nasihatim;Olmayacak şeyi kim söylerse söylesin,inanma!" dedi ve pırrr diye damın tepesine uçtu.Ve devam etti:
"İkinci nasihatim;Olmuş şeye üzülme,kaçırdığın fırsatların arkasından asla kederlenme.Yaşadığının anın kıymetini bil.Pişmanlıkla zamanını tüketme " dedi ve ekledi : Karnımda paha biçilmez bir inci tanesi vardı benim.Ama kaçırdın onu.Kısmet değilmiş."
"Eyvahh" diye sızlandı avcı."Ben ne yaptım,niye bıraktım seni"
Serçe:
"Az önce ne söyledim sana?Kaçırdığın şey için dövünme,pişmanlıkla vaktini geçirme demedimmi ben sana? Ayrıca,ilk öğüdümü unuttun mu? Kim söylerse söylesin,olmayacak şeye inanma."
Avcının aklı başına gelmişti.Serçe kendisiyle alay ediyordu besbelli.
"Bir de dedi;Şu üçüncü nasihatini dinleyelim"
Serçe ağaçtaydı artık:
"Boşver onu" dedi.İkisini tuttunmu ki üçüncüsünü bekliyorsun?Hadi bana eyvallah."
ve uçup gitti...
Avcı şaşkınlık içinde bakakaldı ardından...
#13 - Nisan 26 2010, 01:35:56
« Son Düzenleme: Nisan 26 2010, 01:37:57 Gönderen: tolga0101 »
Yaşamak rüyasında gerçeği görmek...

olduğum gibi kim görebilir beni ?
ne rengim var benim ne nişanım,
benim de bildiğim sırlar var diyeceksin ama,
hem o sırlarım ben,
hem o sırları saklayanım.

bu gönül ne vakit durulacak, bilmem.
ama şu anda hiç kımıldamadan duran da benim,
yürüyüp giden de ben.

ben bir denizim,
kendi varlığı içinde taşan,
uçsuz bucaksız,
alabildiğine geniş,
kıyısız , hür bir deniz.

iki dünyada da yok oldu gitti bende,
artık ne bu dünyadan sorsunlar beni,
ne o dünyadan.

sen bizim tıpkımızsın , dedim, ey can !
"amma yaptın," dedi,
"o da ne demek?"
"şu gördüklerin hep ben'im"
yoksa , dedim sen "o" musun ?
"hey kendine gel, sus !" dedi,
"benim ne olduğum dile gelmez."
öyleyse, dedim, işte sana dilsiz, dudaksız konuşan biri,
yoklukta ayaksız yürümedeyim, gökteki ay gibi,
işte sana elsiz ayaksız durmadan koşan biri.
"böyle koşup durmak, dedi bir ses, senin nene gerek "
"bak bana , apaçık ortadayım da gene gizliyim."
"sen beni gör asıl , beni!"

eşi bulunmaz bir gizli maden olmuşum;
eşi bulunmaz bir deniz olmuşum ben,
tebriz'li şemsi gördüm göreli.
#14 - Mayıs 10 2010, 12:04:01
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


Fade

Âlemde tek olan, eşi bulunmayan sevgilimle "tek mi çift mi" oynadık.
Bana: "Tek mi istersin, çift mi?" dedi.
Ben de: "Seninle çift olmak ve bütün âlemden tek kalmak isterim." dedim.
#15 - Temmuz 02 2010, 13:02:40

Fade

Sayısız hikâyeler anlattılar, yokluğa, varlığa dair birçok sözler söylediler ve gaflet içinde akıllarınca manâ gevherini deldiler.
Kâinatın esrarına vakıf olamadıkları için evvela uzun uzun çene çaldılar; sonra uyuyup kaldılar.
#16 - Temmuz 02 2010, 13:12:53

Yağmurlar bazen öyle yağarlar ki, melekler ağlıyor sanırsınız. Yağmurlar, bazı suratlara öyle yağar ki,
 göklerin tükürdüğünü anlarsınız…”
 (Hz.Mevlana)
#17 - Temmuz 13 2010, 18:13:20
Şimdi sen gittin ya,şairin dediği gibi herkesi sana benzetiyorum.
''Buda mı p*ç acaba'' diyorum..             -Küçük İskender

Hevai

Aslında farkındayım hayatımdaki sahte varlıkların,
istesem bir anda temizlemesini de bilirim...
Ama bunca sahteliğin, benim samimiyetime ihtiyacı var.
#18 - Ağustos 04 2010, 23:54:36

Yüzde ısrar etme, doksan da olur.
İnsan dediğinde, noksan da olur...
Sakın büyüklenme, elde neler var.
Bir ben varım deme, yoksan da olur...

Muhammed Celaleddin-i Rumi
#19 - Ağustos 08 2010, 12:42:09
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


.etme

duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme

sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı
hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun etme

çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme

ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme

ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme

sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme

bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme

aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme


ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme

şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
o zehiri o şekerle sen bir ediyorsun etme

bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme

harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme

isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
#20 - Aralık 05 2010, 10:34:35
Sevdiğim
Önce kemir bu tel örgüleri gövdemden
Geç derimin altındaki tehlikeleri
Yürek kızgın bir kuma devrilmeden
Yokla beni
abdurrahmancahitzarifoğlu


Kişinin kendine ettiğini
Edemez kişiye hiçbir fani
Bu kahpe hırsı. ne kıskanç kini, ne şarap
Ne de haşhaş edemez..
Kişinin kendine ettiğini tayfun, boran
...Dağ, taş edemez.

Kişinin kendine ettiğini
Edemez Kişiye hiçbir fani
tutmazsa gerçek dost elini
kendi kendiyle baş edemez.
Kişinin kendine ettiğini
Sarhoş edemez, ayyaş edemez
Mezar soyan nebbaş edemez...

#21 - Mayıs 25 2011, 18:56:21
Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni, Gelme, artık neye yarar?

Başarı bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise bugündür, yarın değil.


Eden kendisine eder. Yapan bulur ve çeker. Unutma ki; kazanmak koca bir ömür ister, kaybetmek içinse bir anlık gaflet yeter.


İnsanların en hayırlısı, insanlara yararlı olanlardır. Sözün en hayırlısı az ve anlaşılan olandır.


Yalnızlık, adam olmayanın vereceği sevgiden yeğdir.


Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
#22 - Mart 10 2013, 19:22:28
Karanlığa çare yoktur, nasıl olsa yol bulur.
Ve yürekleri sağır eden bir sessizlik,
tükenmişlikten arta kalan tek varlığın olur.
Söylenememiş tüm sözcükleri ancak ağlarsın içinde.
Ve bilemezsin geride kalan mı yalnızdır, yoksa giden midir aslında...

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.