Alternatifim Cafe

Charles Darwin

Discussion started on Bilim Adamları



Düşünce tarihinde pek az bilim adamı Darwin ölçüsünde tepki çekmiştir.Evrim kuramını içine sindiremeyenler onu hiçbir zaman bağışlamamışlardır.Yaşadığı dönemde,''Maymunla akrabalık bağın annen tarafından mı.baban tarafından mı?''diye alaya alınmıştı.Günümüzde ise daha ileri giden,onu bir ''şarlatan'',dahası bir ''şeytan''diye karalamak isteyen çevreler vardı.

    Bir bilim adamına gösterilen bu tepkinin nedeni neydi?Darwin kimdir,ne yapmıştı?

    Darwin küçük yaşlarında ikende horlanmıştı,hem de babası tarafından:''Seni anlaşılan,ava çıkma,köpeklerle eğlenme ve fare yakalama dışında hiçbir şey ilgilendirmiyor.Geleceğin kendin ve ailen için yüz karası olacaktır!''

    Geleceğin yüz karası olacağı söylenen çocuk,biyolojinin anıt yapıtı 'Türlerin Kökeni'nin yazarı,tüm çağların sayılı bilim adamlarından biri olur.

    Varlıklı bir aileninçocuğu olarak dünyaya gelen Charles Darwin,sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirir.Çocuğunun iyi yetişmesi yolunda hiçbir şey esirgemeyen babası başarılı ve saygın bir hekimdi.Dedesi Erasmus Darwin,evrim konusuyla ilgilenen tanınmış bir doğa bilginiydi.Entellektüel bir çevrede büyüyen Charles okulda parlak bir öğrenci değildi.Öğretmenleri arasında ona ''aptal'' gözüyle bakanlar bile vardı.Oysa bu bakış,yüzeysel bir izlenimi yansıtmaktaydı;sıkıntı Charles'ın okul programıyla bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu.Daha küçük yaşında onu saran bu ilgi,ilerde belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin itici gücüydü.

    Üniversitenin,ilk iki yılında aldığı tıp örenimi başarısız geçer.Dönemin tartışmalı konuları arasında onu yalnızca canlıların kökeni sorunu ilgilendirmekteydi.Ama babası umudunu tümüyle yitirmek istemiyordu;hekim olmak istemeyen oğlunu hiç değilse din adamı olmaya ikna eder.Edinburg'dan Cambridge Üniversitesi'ne geçen delikanlı burada da,teoloji öğreniminin yanı sıra böcek toplama etkinliğini sürdürür;oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim çevrelerinin beğenisini kazanır.Bu arada botanik ve jeoloji derslerini de izlemekten geri kalmaz.Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirir.ama kilisede görev almaya yönelik değildir.Bir rastlantı,aradığı olanak kapısını ona açar.Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun süreli bir araştırma gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi Beagle'e doğa araştırmacısı aranmaktaydı.Botanik profesörünün tavsiyesi üzerine Darwin'e,masrflarını kendisinin karşılaması koşuluyla,bu görev verilir.Ancak genç bilim adamının babasının desteğini sağlaması kolay olmaz.1831'de başlayan bu geziye Darwin beş yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla,dünyanın henüz bilinmeyen pek çok kıyı ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler toplar;gözlemsel bilgiler edinir,notlar alır.Doğa onun için tükenmez bir labaratuvardı.Özellikle Gallapagus adalarındaki dev kaplumbağalar ile kuşlar üzerindeki gözlemleri,değişik çevre koşullarında türlerin nasıl oluştuğu konusunda ona önemli ipuçları sağlamıştı.Kimi türlerin çevreyle uyum kurarak yaşamlarını sürdürdüğü,kimi türlerin ise değişen koşullarda uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi kaçınılmazdı.Ülkesine döndüğünde Darwin'in yapması gereken şey,topladığı bilgileri işlemek,evrim olgusuna kanıtlara dayalı açıklık getirmekti.Ne var ki,bu kolay olmayacaktı.Bir kez toplanan gözlem verilerinin düzenlenmesi bile yıllar alacak bir işti.Sonra,evrim konusu dikenli bir sorundu;yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı.

    Darwin incelemelerinden türlerin sabit olmadığını,uzun süreli de olsa,çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti.Ama ''evrim'' denen bu değişimin düzeneği neydi?Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darwin'e 1838'de okuduğu bir kitap ışık tutar.Thomas Malthus'un yazdığı 'Nüfus Üzerine Deneme' adlı bu kitap ilginç bir tez ortaya koyuyordu:canlılar için yaşam bir var olma ya da yok olma savaşımıdır;çünkü,hemen her çevrede,nüfus artışı beslenme olanaklarını kat kat aşmaktadır.Bu savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider;çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenirken,uyum kuranlar çoğalır.19.yüzyılın acımasız kapitalizminin''laissez faire et laissez passer''(bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler)sloganında da yansıyan bu düşünce,Darwin'in yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur:doğal seleksiyon evrimin itici gücü,ilerlemenin dayandığı düzenekti.

    Evrim düşüncesi,insanın kendi varlık kökenini bilme merakınıda içermektedir.İlkel topluluklarda bile kendini açığa vuran bu merakın özellikle mitoloji ve dinlerin oluşumundaki rolü yadsınamaz.Ancak bilim öncesi açıklamalar masalımsı birer öğreti niteliğindedir.Her şey gibi insanda Tanrısal gücün ürünüdür.Gelişmiş dinlerde bile evrim düşüncesi yer almamıştır.

    Evrimden ilk söz edenler,M.ö.6.yüzyılda yaşayan İyonyalı filozoflar olmuştur.Thales tüm nesneler gibi canlıların da sudan oluştuğu savındaydı.Daha çarpıcı görüşü onu izleyen Anaximander'de bulmaktayız:''Canlıların kaynağı denizdir.Başlangıçta balık olan atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık.''Gene o dönemin bir başka filozofu,Herakleitus,canlıların gelişmesinde aralarındaki çatışmanın rolüne değinir.Bunlardan iki yüzyıl sonra gelen antik çağın ünlü filozofu Aristoteles'te evrim düşüncesi daha belirgindir.Onun görüşünde aşağıdaki ilginç noktaları bulmaktayız:

(1)Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden oluştuğu,

(2)Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru geliştiği,

(3)Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu.

   Ancak ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yoktu.Gerçek kutsal kitaplarda açıklanmıştı.Evrim düşüncesi bir sapkınlıktı.

   Evrime bilimsel yaklaşım,Aydınlık Çağı'nın sağladığı göreceli özgür düşünme ortamını bekler.Bu alanda ilk adımı Fransız doğa bilimcisi Buffon'un attığı söylenebilir.Buffon,canlıların sınıflanmasına ilişkin Aristoteles sistemini düzeltme ve geliştirme amacıyla çalışmaya koyulur.İlgilendii konuların başında evrim geliyordu.Fosil ve diğer kaynaklara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşmıştı.Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca,Buffon,''kutsal kitapta bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum''diyerek sessizliğe gömülür.

   Ünlü İsveç botanikçisi Linnaeus'un modern  sınıflandırma yöntemine ilişkin çalışması evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir girişimdir.Darwin'in dedesi Erasmus Darwin de,Buffon gibi,canlıların yaşam dönemlerinde edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara geçmesiyle evrimleştiği görüşündeydi.Bu görüşü geliştiren Fransız doğa bilgini Lamarck ise evrim konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı oluşturur.Kısaca,''canlılrın yaşam dönemlerinde kazandıkları özelliklerin ya da uğradıkları değişikliklerin(bunlar çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi,organların kullanılış veya kullanışsızlık nedeniyle olabilir)kalıtsal yoldan yeni kuşaklara geçtiği ''diye özetleyebileceğimiz bu kuram,sağduyuya yatkın görünmesine karşın,bilim dünyasında beklenen ilgiyi bulamaz.Kuramın olgusal içerik yönünden yetersizliği bir yana,bilinen kimi gözlemsel verilere ters düşmesi benimsenmesine olanak vermiyordu.Açıklama gücünü bugün de koruyan,daha kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darwin'e borçluyuz.1859'da yayımlanan 'Türlerin Kökeni'adlı yapıtta ortaya konan bu kuramın benimsenmesine ortam hazırdı.Kısa sürede birkaç yeni basım yapan kitap,insanlığın dünya anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü bir devrime kapı açmaktaydı.Dönemin seçkin bilginlerinden T.H.Huxley'in şu sözlerinin çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile getirdiği söylenebilir:Biz türlerin oluşumuna ilişkin doğruluğu olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama arayışı içindeydik.Aradığımızı Türlerin Kökeni'nde bulduk.Kutsal kitabın masalımsı açıklaması geçerli olamazdı.Bilimsel görünen diğer açıklamarı da yeterli bulamıyorduk.Darwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi.

    Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır:(1)Canlı dünyada,yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş  giden değişim;(2)'Doğal Seleksiyon' dediğimiz evrim sürecini işler kılan düzenek.Birinci nokta,türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters düşmekteydi.İkinci nokta,evrimin tüm ereksel görünümüne karşın salt mekanik terimlerle açıklanabileceğini göstermekteydi.

    Darwin kuramının özünü oluşturan doğal seleksiyon,başlangıçtan günümüze değin,değişik eleştirilere uğramıştır.Bu nedenle,ilkenin öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekir.

    Darwin'in evrim kuramı,gözlenebilir üç olgu ve iki ilke içerir.İlk olgu,üreme biçimleri ne olursa olsun,canlıların  geometrik diziyle çoğalma eğilimidir.İkinci olgu,bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı sabit kaldığıdır.Bu iki olgudan,Darwin 'yaşam savaşımı'ilkesine ulaşır.Üçüncü olgu,canlıların(bir türü hatta bir aileyi oluşturan bireylerin bile)az ya da çok belirgin farklılıklar sergilemesidir.Yaşam savaşımı ilkesiyle birleşen bu olgu Darwin'i temel ilkesi olan doğal seleksiyon düşüncesine götürür.Belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı varsa,doğal koşullara uyum bakımından,özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin(veya türlerin)egemenlik kurması,diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır.Evrim sürecinin dayandığı bu düzeneğe,tüm eleştiri ve uğraşlara karşın,daha geçerli diyebileceğimiz bir alternatif bulunamamıştır.Ayrıntılarda kimi değişikliklere uğramakla birlikte,kuramın sürgit Darwinci kalmayacağını gösreren herhangi bir belirti yoktur ortada!

      Newton,yerçekimi ilkesiyle devinim yasalarının,yersel ya da göksel,tüm nesneler için geçerli genellemeler olduğunu göstermişti.Darwin de yaşam savaşımı,doğal seleksiyon,çevreye uyum gibi birkaç ilke içeren kuramıyla evrim olgusuna bilimsel açıklama getirdi;insanın ottan çiçeğe,amipten maymuna uzanan canlı dünyanın bir parçası olduğunu gösterdi.   
#1 - Aralık 08 2009, 19:06:53

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.