"Ben şiir yazmıyorum, dünyayı bir kenara yazıyorum" diyen şair
Soğuktan eliniz ayağınız uyuşmuş halde eve geldiniz ve hemen sobanın yanına sokuldunuz. Isınmak için sobanın yanına sokulduğunuz andan itibaren, her geçen dakika sobadan biraz daha uzaklaşır ve en sonunda odanın, sobaya en uzak köşesine oturursunuz.
İlk dakikalarda sizi rahatlatan, huzur veren ateş; yavaş yavaş canınızı sıkmaya başlamıştır. Önce üstünüzdeki kazağı çıkarır, daha sonra evdekilerin bütün itirazına rağmen, pencereyi hafifçe aralamaya kalkarsınız.
Aşk da böyledir işte!
Mektup
işte yine günün belini kırıyor akşam
ve sen kırlara benzersin günün bu saati
çıkarmamışsan çiçekli elbiseni.
I
hatırla ve sıkı tut:
korkardın küçükken
serçe parmağın uçacak diye elinden.
diğer çocuklara benzerdim bense
benzemesi gibi, bir çinlinin diğerine.
II
şaşkınım, şehir açmıyor beni
ve namım yürümüyor burada
çünkü tuhaf burada her şey;
denizi sel basıyor hayret
hayret şehir sığmıyor taksiye
ve terör estiriyor rüzgar
kaldırıyor dağın eteklerini bile.
ve burada sensiz bahar
hem yatalak hem öpmeden geçiyor
bir jeton
yanağıma getiriyor da yanağını
kokunu rüzgara salsan
bana getirmiyor.
III
yoksun ya
güvercin avlıyor avluda kedi
kızlar gülüşüyor bahçede
gül üşüyor –gül üşür-
yoksun ya, bezden anne
yapıyor öksüz
öpmek için kendisine.
Kırkı Çıkmamış Sevdamıza Şiir
paylaşılan mutluluğu severim
engin denizler kadar güzeldir o
I
bana ait olmayan cesetleriyaktım bütün gece
küllerini savurdum dans ettim
ay kaydı yıldızlar gülüştü pervasızca
ve saçlarımdan bir demet düştü suya
aldım öptüm gözbebeklerinden
cazibesini yitirmiş bir kadındın sen
seni ben güzel yaptım
II
davudi bir sesim vardı sonra kayboldu
yıldızların üzerine çığ düştü ve ellerim
damıttı ellerini-utandın-demek ki biliyorsun
ah,tarihsiz duyguların ilk resmini bulutlara çizilen
gözlerine çiy düşmüştü üşümüştün
aldım ısıttım seni
III
ben uzaktan severim
seni de öyle sevdim
bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza
kuş kanadı bir tutam
bıraktık korkularımızı
uçtuk gittik
Mırıldanmalar
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gemilerimizi taşıyamasın sular
varsın yarı yolda uyuya kalsın
bize gönderilen bahar.
içimden dedim beraber yürüyelim olur mu
varsın gölgemiz olsun hüzün
dilediği gibi uzatsın canevimize ayaklarını
varsın annemiz olsun tütün
hayat daha sert vursun yumruklarını.
içimden dedim ilmeği kaçmış bir hayat bizimkisi
nedir alnımızdan öpmek için izimizi süren
kalmış mıdır kalesi düşmüş bir şehrin cazibesi
nedir yalnız bize yakışan bu serüven.
bu serüven ki
bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri
ve terketti bizi huzur denen sevgili
kalakaldık, şaşkınlığın avuçlarımda
billur bir kuş gibi.
içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu...
Düş ve Dua
yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp
uçurumları kıyı sanarak
ve dağlar erişilmeyince acı verir
sözünü unutarak
kaf dağına gitmek istedim
ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara
bir derviş olup yürüdüm uzaklara
yanıldı denektaşım geriye döndüm
Kutsal Sözler Panayırı'na sığınıp
ipeksi bir sessizliğe büründüm:
bir hayat,mahçup ve duru
Tanrım,gülleri
ve sessiz harfleri koru
Üzülmedim Diyemem
ey aşk, yaptığını beğendin mi:
yetimler gibiyim ziyafetten aç dönen
ters yakılan sigara, hemencecik söndürülen-
yoksunluk ile vakit geçer mi...
uyanmış kalmışım, nasıl bir şey bu
toprağa baktım, yerinde yoktu;
şiirden aşağıya attım kendimi
düşerken düşündüm, ölmesem mi.
anlatıyorum, hiç konuşmadan,
buğdayın içini dökmesi gibi...
bir almanı herkes tanır, miğferi varsa
moskofu da tanırlar, yatıp uyumamışsa
bunları şunun için anıyorum burada
kim tanır beni, şaşkınlığım olmasa
bağırıp duruyorum denizin ortasında,
su buradan ne kadar uzakta...
Özet Görüntüler
herkesin uzağında, o ışıksız evlerde
kapı altından giren soğuk gibisin,
birden bire basar gibi boşluğa
kar üstünde yürümek zordur, bilirsin
çünkü onun altında sevgili yatar
gecikmiş özürler, silinmiş patikalar.
dibe vuran şeylerin anlaşılmaz görkemi
annesiz girilmeyen yerlerin cazibesi,
herkesin korunduğu bu limonlukta
ey ölüm, ey yoksulların neşesi
ahşap bir dünyanın herhangi bir köşesinde
kim direnebilir bir bandonun ritmine.
bir incirkuşunun olanca titizliği
merhamete dönüşüyor her şeyi bağışlayan
kadınları düşünün geçimsiz kocaları
ne kalır geriye bir okul çıkışından
merakımı bağışlayan tertemiz bir türkü mü
yaz gibi şımartan, her öptüğünü.
eski fotoğrafların arka bahçelerinde
bir kamyon yanaşıyor bir çığlığın içine
umrumda değil artık tahlil sonuçları
tarlalar, bozkırlar, briket harmanları...
Yüzler Ve Sözler
Mezartaşı Yontucusu
mezartaşı yontan bir adamın gözleri
miras pay edilirken uykusu gelen
bir çocuk gibi
bomboş bakar dünyaya.
der ki bu şenlikistanda
her şeyin varisi benim adım muamma
kuruyan yüzünüzü ancak ben onarırım
cilt bakım setleri gider boşa
size bembeyaz bir yüz yaparım.
Kör
Körüm ben, aydınlığa karşı kötürüm
umrumda değil gündüzün uzaması
hiç karışmam Tanrı’nın işine
mesela kaç ölçek kırmızı katıyor güle
-gül neyse-
körüm ben, seslerden insan yaparım
dolaşıp dururum gece bekçisi gibi
şart olsun ki
insan burda karanlıktan kuruyor
bana mı bulaştı yoksa,
dünyanın isi.
Mecnun
kusura kalma teselli hazretleri
sana layık bir mürit olamadım besbelli
büyük şehirlerin küçük içinde
dansa kaldırılan utangaç bir kız gibi
buldum bu dünyada kendimi.
ve camları hohlayıp da çizdiğim resimlerden
bir ben kaldım ve sevgilim
suyu ihmal edilmiş fesleğen gibi gitti
gözlerim terledi yolunu gözlemekten.
Sevgili
gökyüzü kapalı ben açık hece
bir dua damlar yapraklarıma
ceylan derisinden bir ezan sesi
gelir ve cilt olur dudaklarıma.
Foto ali
bir vesikalık kestim aynanın içinden
pazar ola ey çünkü ben
yana yatmayan saçları gibi bir insanın
hep şuna inandım,
geciken bir mektup, düşünün sevgilinizden
işte o mektup benim, siz karşımda gülerken
üzüntümdür yüzünüzde patlayan
foto ali ben
falso alırken her şey hayatın karşısında
çoğaltırım sizi hiç üşenmeden.
Dilenci
ey insan sana küstüm çünkü sen beni
birazdan kurşuna dizilecek bir mahkum gibi
bıraktın ve gittin endişe limanında.
ama sorarım, mesela samatyada
kimin bahçesi daha büyük
ölümden.
Cüce
kurban olduğum,
iki ters bir düz örerken insanları
birkaç ilmek daha atsaydın bu fakire
sevaba girerdin ve
olmazdı kimseye hıncım
ama şimdi üç beş santim için
zıplayıp duruyor elim ayağım.
Deli
deli sizsiniz böyle bir çağda
akıllı kaldığınız için.
ben sizin
akla hayale sığmayan yanınızım
siz ki dünyayı üstünüze giyseniz
yine de açıkta kalırsınız çünkü gözleriniz
dipsiz bir ambar sanki.
ah siz,
mezarlıklar müdür olsanız bundan daha iyi
bir koyup hiç almasanız bir tohum gibi
kendinizi toprağa.
...şiirleriden,
- yedikule göğüs hastalıkları hastahanesi, 3.servis
"canımı alma, o bana lazım
demiş bulundum, değil mi tanrım..."
- "rabbim sen olmasan
kimin aklına gelirim ben."
İNTİHAR
" İntihar, can alıcı bir konudur",dedim.
Güldüler...
SEMPATİ
Ben de buranın yabancısıyım.
İlk defa gittiğim bir şehirde en çok kimlere sempati duyuyorum?
Adres sorduğum zaman yukardaki cümleyi kullananlara...
İNSANOĞLU
Bantın ucunu arayan tırnak...
ÜÇ ŞEY
Gözü paçamızda olan üç şey:
terzi, köpek ve çamur...
İNZİBAT
Bir inzibattır ölüm,dolaşır caddelerde
Yakmak için iznini acemi bir askerin
- İstanbul: " sağlı sollu park etmiş evler..."
- iyiye gitmek: " doktor, her geçen gün iyiye gittiğimi söylüyor.
iyinin neresi olduğunu soruyorum ona.birtakım tıbbi terimler sıralıyor ve sonra garip bir şekilde gülüyor."
- benim hayatım: hızla giden bir taksiyi durdurup şoföre saat sormak..benim hayatım böyle bir şey olmalı.
- senin de kıyılarını
elinden aldılar mı. ?
- tanrım
şu ırmağın aynısından bende var
............
- tanrım,
kör bir çocuk rüyasında ne görür...
- içimden dedim gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu
beraber yürüyelim olur mu.?
- işte yine gülün belini kırıyor akşam
ve sen, kırlara benzersin günün bu saati
çıkarmamışsan çiçekli elbiseni
- ölümden korkuyor musun diyor okurun biri
neden korkayım, ona ne yaptım ki
bir kez olsun binmedim saltanat kayığına
ve ömrüm boyunca
heyelan bölgesinde yaşadım sanki.
- pencereye çıktım, gözüm gibi baktım
ufku bu kadarmış dünyanın
dedim ve mırıldandım
- ve korkum, o da sizinkine benzemez
saflar sıklaştıkça korkarım
anlaşılmaktan korkarım, düşlerimden korkarım
üstelik kırmızı ışıkta cam silen çocukları
şoförlerden sakınmak zorundayım.
- oh olsun dedim ve üşenmeden
getirdim dalgaları tutup elinden
dedim yakışıyor mu bana bu beden
dedi sus artık.
- çocuklar yarı yolda bırakır bizi tanrım
kendine gel diyorsun, gelsem olmaz mı sana
- uçsuz bucaksız bir dolaptır dünya
bizler onun sayısız çekmecesi
- yük olmayayım dünyaya diye
yalnızca adını yazabilen
biri olmak isterdim
- ibrahim!...
- Büzülüp kalmıştım yokluğunun başucuna
Yağmur yağıyordu canımı acıtarak
Seni düşündüğümde
Patlak veriyor bir ırmak
İçimde, ta içimde...
"herkes bir parçamı alıyor hatıra diye
çöpçü çöpümü, dünya vaktimi ve ölüm beni
ah ibrahim, ev mi yapılırmış bir köpüğün içine dağa yaslanmayan şehirler gibi"