Alternatifim Cafe

Haydar ERGÜLEN

Discussion started on Yazarlar




Hayatı

14 Ekim 1956'da Eskişehir’de doğdu. İlk ile ortaokulu Eskişehir'de, liseyi Ankara'da okudu. Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirdi. Anadolu Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştı. İstanbul'da reklam yazarlığı yaptı. Anadolu Üniversitesi'nde yayımcılık, reklamcılık ve Türk Şiiri dersleri verdi. 1980 sonrası Türk şiirinin önemli isimlerindendir.

İlk şiiri 1972'de Eskişehir'de Deneme dergisinde "Umur Elkan", ilk yazısı da aynı yıl Yeni Ortam gazetesinde "Mehmet Can" adıyla yayımlandı. İstanbul'da Üç Çiçek (1983) ile Şiir Atı (1986) dergilerini yayıma hazırlayanlar arasında yer aldı. 1979'dan başlayarak Somut, Felsefe Dergisi, Türk Dili, Yusufçuk, Yarın, Gösteri, ile Varlık dergilerinde şiirler yayımladı. Bir süredir, Radikal gazetesinde Açık Mektup köşesinde denemeler yazıyor.

Karşılığını Bulamamış Sorular adlı ilk şiir kitabı 1981 yılında yayımlandı.


Yapıtları

Şiir

Karşılığını Bulamamış Sorular (1981)
Sokak Prensesi (1990)
Sırat Şiirleri (1991)
Eskiden Terzi (1995)
Kabareden Emekli Bir Kızkardeş ("Lina Salamandre" adıyla, 1996)
Kırk Şiir ve Bir (1997)
Karton Valiz (1999)
Hafıza ("Hafız" adı altında, 1999)
Ölüm Bir Skandal (2000)
Toplu Şiirleri: Nar (1.cilt, 2000)
Toplu Şiirleri: Hafız ve Semender (2. cilt, 2002)
Keder Gibi Ödünç (2005)
Üzgün Kediler Gazeli (2007


Deneme

Haziran, Tekrar (2000)
Üvey Sokak (2005)


Ödülleri

Gösteri Dergisi İkincilik Ödülü (Unutulmuş Bir Yaz İçin adlı şiiriyle, 1981)
Halil Kocagöz Şiir Ödülü (Eskiden Terzi adlı kitabıyla, 1996)
Behçet Necatigil Şiir Ödülü (Kırk Şiir ve Bir adlı kitabıyla, 1997)
Cahit Külebi Özel Ödülü (Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü kapsamında, Kırk Şiir ve Bir adlı kitabıyla, 1997).
Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü (Kırk Şiir ve Bir adlı kitabıyla, 1998)
Dionisos Şiir Ödülü (2005)
Cemal Süreya Şiir Ödülü (Keder Gibi Ödünç adlı kitabıyla, 2005)
Metin Altıok Ödülü (Üzgün Kediler Gazeli adlı kitabıyla, 2008)



#1 - Eylül 08 2009, 21:02:31
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


İÇ NEFES

o bir çay istemişti, trenin içinde
biz tren yolcusuyduk, çölün içinde
ben yalnız kalmıştım, senin içinde
oysa kaç kişinin yerine sevmiştim seni!

aşkı geçtik, gözlerini açabilirsin

o bir dile sığınmıştı, sözü içinde
yolu yoluma çıkmıştı, çölü içinde
ben eski kalmıştım, senin içinde
oysa kaç çocuğun yerine övmüştüm seni!

düşü geçtik, kendine bakabilirsin

o bir bende kırılmıştı, hayli içimde
ıssız otağ kurulmuştu, canım içinde
oysa kaç bahçe yerine açmıştım seni!

kimi geçtik, kimseye sorabilirsin



Sahilevleri/İzmir

Bu sabah şu denizi kirala, mavi
mavi hatırlayalım birbirimizi,
bu öğlen güneşi kirala da, bir
daha soğukluk girmesin aramiza,
bu ikindi tembelliği kirala, belki
gölgesinde kedin olurum senin,
bu aksam bahçeyi kirala, elimizde
büyüsün gül, menekşe, yasemin,
bu gece uykuyu kiralarsan, rüyama
yalnız senin gözlerini konuk ederim,
bu bahar bu gövdeyi kirala, vücut
kitabında tozlandı kelimelerim,
bu ders cografyayi kirala, hadi
teneffüse çikalim toprağıyla, suyuyla,
bu teneffüs bir yolculuk kirala, hiç
mola vermeden yürüyelim arkadaslığa,
bu sefer bir yelkenli kirala, rüzgar
nereye götürürse yürek oraya,
bu yaz bu sokağı kirala, kapıları
aç, yalnızlığı yalnız bırak odalarda

Kiralama bu şiiri, şairin olurum yoksa!


İdiller Gazeli

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış
gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgar

çocukluğun tutmuş da yine aşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı aşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykuduysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git yeni şehirler yık kalbimize bu aşktan



Adam

-idil'e-
O Şehre davrandığın gibi davran bana da
O Şehre gittiğin gibi bana da git uçarak
bana da in, bana da kon ve el salla geride
bıraktığına: Elveda benim küçük adamım!
ufacıktan bir Şehri nasıl adam ettinse,
Sevdinse adam gibi, beni de o Şehir gibi
sev! Korkma sakın, adam etmez aşk beni,
geç benden, benim de köprülerim var,
aşkı seyret oradan, dalgın günüm geçiyor,
benim de gecelerim var, danset, eteklerin
fırdönsün, sen bana dön, bana eşlik et,
benim de sabahlarım var, uyanmaya ne saat,
ne telefon, ne kapı: bisikletin zilini
dizlerini kanatan bir deli kız çalsın yeter ki!
Benim de parklarım var, uzanıver salkımsaçak
üstüme, dalımdan tut, benim de yapraklarım var
güneşli gövdene müjde eli kulağında bahar,
benim de Şiirlerim var, aşk konulu, senin
o Şehri sevmene benziyor, seni sevmeye
benziyor adamakıllı serserin olana kadar

Bir Şehri kıskanıyorum, benim böyle neyim var?



MIRILDANDIĞIM ŞEYLERSİN

Senin Harflerin İçin

1.
Mırıldandığın her şeysin, sesinden öpüyorum
sessizliğine de eğiliyorum fakat neredesin
kapanınca harflerinin kapısı: Adın
şiirim!
Heceler gibi öpüyorum işte iki hecesin
adından başlıyorum öpmeye kırlara çıkmış
harflerinin arasından öpüyorum: Ağzın
cennetim!
Dilin hâlâ çocukluğun suyuyla terli
ve haylaz suyundan öpsem küskün
bir çeşmenin harflerin susuz. Dilin
cehennemim

2.
Mırıldan dur bana, senin üstüne harf
getirmem daha, ağız ağıza duruyor
harflerin: Sevmenin birinci hâli gibi
telaşlı duruyor da ben utanıyorum
üçü bakarken birini öpmeye senin!

3.
Harflerin aralanmış
sesliler sevişiyor
sessizlere bu cümlede
sıra gelmeyecek gibi

Harflerin yatışınca
belki duyarsın içinde
sessizlerin uykusuz
kaldığı o cümleyi

Aşkı seslendirirken
unuttuğun mırıltı
bizi sessizliğimizden
doğru bağışlar belki

4.
Bir ses sesini öpse
harflerin uykusuz kalır

5.
Dün sabah önünden geçtim
kağıt gibiydi harflerinin yüzü
araları açılmış olmalı
bütün gece sevişmekten

6.
Mırıldandığımız şeyler
kalmayınca aramızda
ağızda söz, gövdede ter,
bir aşk bunlarla biter

7.
Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!



#2 - Eylül 08 2009, 21:25:44
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


Beni Aşka Terkettiğin İçin Seviyorum Seni

bir sır- çocuksun, yalnızca aşk açık sende
ne sen kalıyorsun ne o, aşktan başka
biri yok, gel, aşk istediği için varsın
ne onu kurtarıyorsun ne kendini, aşktan başka
biri yok, git, aşk istediği için yoksun

ayrılıktan değil, taşıdığı saflıktan konuşursun;
ayrılık sana dönmektir, yeniden bana
ruhumuz öpüşür ya, başkasındayken ağzımız
gövde gözaltındadır, oysa ruhumuz sereserpe
seni senden beni benden bağışlar birbirimize

bir sır- çocuksun, aşkla açıyorsun kullandığın herşeyi
burda değilsin, çoktun çekilmişsin ve seninle
gitmiş senin olan, her zamankinden çoksun bu evde
çünkü aşk hepimizden çalışkandır, ben duruyorum
vefa aşk listesindeki ceza nöbetine

bu karanlıkta daha iyi görüyorum seni
aynı tünelden geçiyorsun gelişte ve gidişte
kavuşmaya, ayrılığa aynı yolu kullanıyorsun
beni büyüten aşktan söz ediyorum, yolculuğa övgü
zaman yok ki aşktan başka, uykusuzluğa övgü

bir sır- çocuksun, baştan çıkarır gibi açığa çıkardın beni
ayrılık mı; beni aşka terkettiğin için seviyorum seni!



SİS

İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde


Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?



KÜÇÜK ALIŞKANLIKLAR NERGİSİ

virgülümü bir şehre değişmeden çok önce
kimin tenhasında bir ses bulsam, susardım,
sessizliğin ikizi olurdu bir anı, söylenince

 

her mühürlü gövde ırmağıyla gelirdi
akardık gökyüzünde çizili annemizin kalbine

 

- her çocukla anne, her anneyle çocuk
derin alınganlıklarda iki sevgili
çocukluk bir yere saklanmıyor, kendine bile

 

kalbim, eksik rüyalardan ıssız kuşhane
canımdan yoksullar kadar uzak düşmüşüm meğer
dokunamam ağzımdaki yarayla incitilmiş bir güle

 

bir nergisin küçük alışkanlığıdır
tembel ırmakların göğsünde uykuyu aralar
gibi gözyaşlarını yağmura çıkarmak...
yağmursa, hepimizin paylaştığı yalnızlık

 

ne çoksunuz, size yenilmemek güç,
ey bütün efsaneyi ölümle buluşturan tenhalık



Eylül

kadin gider ve bunun siir oldugu söylenir
kadin gider ve bir sair dogar bundan
(ben hangi kadindan sair oldugumu bilirim)
"yazin bittigi her yerde söylenir"se
kadinin gittigi de her yerde söylenir
kadin gittigi her yerde siir diye söylenir:
kadinin gittigi yazin bittigidir, her yerde
yaz biter kadin giderse, bunun sonu siirdir,
yazin sonu siirdir, siirdir askin sonu...
sehir her semtiyle yazin pesine düsse
yaz uzar bundan ve asklar da nasiplenir,
yazin pesinde sehir, kadinin pesinde siir
eylülün semtine kadar böyle gidilir
bir gecede gittimdi hazirandan eylüle
eylül yazdan terkedilmisti, siirse haziranda
kadin tarafindan terkedildi o söylenceye:
bütün ogullar anneyi bir siire terkeder!
o kadin beni terkederse sair olurum
ogul oldugum kadin sakin beni terketme,
siirdir söylenir, yazdir biter, kadindir gider

bütün kadinlar siiri bir kadina terkeder!



Periler Aşka Uçar

ne güzel çarşaflar sererdin aşka
üstünde serin kanatların yelken açardı
bir gün kim bağırdıysa uyandık birbirimizden
- deniz bitti, boğuluyorum, camı açsana!

denizin üstünde uyku yasaklandığından beri
karadayım, boğulsam da kırpmıyorum gözlerimi
her zaman benim gözlerim değil uykusuz
görüyorum beni okşayan gözlerindeki geceyi

yakılacak öyle çok sıra var ki bu ormanda
yine sen tutuşur, yine bir avuç suyun
uslandırsın deli çiçekleri ezen kötü sözleri
derim ki: -aşk varmış o perinin çırptığı her kanatta!



Eski Yazların Resmi

senin bir tek resmin var bende
durmuşuz eski bir yazın önünde
sıcak yaz terli duygular eriyen bir aşk
düşündüm de eskitmişiz birbirimizi
o resmin benzersiz mutluluğu inceldikçe.



#3 - Eylül 09 2009, 17:07:46
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


N'EYİM BEN

Pazartesi: Haydar Ergülen
Salı:          aydar   rgülen
Çarşamba:   ydar    gülen
Perşembe:     dar      ülen
Cuma:            ar       len
Cumartesi:       r         en
Pazar:                         n

iniyorum gün günden
Adımdan, şiirimden
'n'eyim ben
'n'edir Haydar Ergülen



Anne

Sahi senden mi doğdum anne
Yollar nehirler kuşluk vakitleri dururken
bir insandan mı doğar bir çocuk

Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

Bu kez dağlar doğursun beni anne
Sen de ılık bir yağmur ol
Durmadan yağ kanayan yerlerime




Kimse

aradıkları yabancıyı, kimse, içimde buldular
yüzleştirmek için şimdi beni de arıyorlar
kimi kimden çekip alacaklar, bilmiyorum
beni kimde bulacaklar bilmiyorum ; kimdeyim
ve bende kim var ki ikimiz sanıyorlar?
bir kez görür gibi olduğum bir rüyanın
kapısında duruyordum, sırtımda pirinç torbası
içini açık unutmuş gecede, yabancıyı o
rüyaya aldılar, pirincim hafifledi, taşı
bana bıraktılar, pirinç de gitti yabancı da!
taşı söze çevirmeye çalıştım ve katı
şöhretini hayatın birkaç sözle hafifletmeye:
-n'olur bana taş atma, öyle ağır ki
benim taşıdıklarım, atamam bile sana!
pirinci taşla yüzleştirdiler rüyayı gözle
benden yabancıyı çaldılar ve ondan beni,
birbirimize benzettiler bizi; iki kimsesizliğe,
ve az geleceğini bile bile aramızdaki
uzaklığa, ikiye saydılar birimizi pirinç
gibi şımarık birimizi taş yerine fazlalık

atın beni içimden kimse yok artık!



İnsan İki Kişidir

ben sana eski bir şey söylemiştim
evler içe doğru açılıyordu daha
kelimeler içe doğru açılıyordu daha
içe doğru açlıyordu daha
iki kişi bir insanda

insan iki kişiydi

insan iki kişidir
daha kalabalık değildir
biri olmaktan

yokluğun bıraktığı iki kişiden
biri derinliğine insan
biri boğulur ondan

iki kişidir insana
tuzaktan düşen orman
hanidir kuşlardan konuşmadık

en az iki kişidir
bir insanda aşk olmak
onları da birbirine bağışla

iki kişinin düellosunda
karşısında ondan kutsal
kimi bulacak insan

iki kişiysen yalnızsın
deli çocuk deli kadın
topladığın deli çiçek

iki kişilik biletin
insanı çoktan geçti
birazdan dolar yalnızlık

iki kişi daha var
biri yola çıktı yine
içimde biri açacak

ben sana eski bir şey söylemiştim
biri fazla
insan iki kişidir

insan şimdi kaç kişidir
kaç kişiden kalır bir insan
kaç kişi bıraktıysan
bir insandan kendine

beni iki kişi bırak
biri ateş olsun sarsın
biri bunu yangın sansın

beni iki kişi bırak
biri ele versin beni
biri suçumu üstlensin

beni iki kişi bırak
beni iki kişi bırak

Eskiden Terzi (1991 - 1994)



Güzel Mektup

ağustos birkaç yerinden güneş alıyor
gözlerin yağmur haritalarının tuzağında
yolculuğa çıkmış bir bulut olmanı isterdim
saçlarının altın ipeğine doğru bir gezgin

ah rüzgar delisi, güzel mektup
denize yazıldın ama, güz unutmadı seni
kötü bellek yağmurla silininceye kadar
PİYANO İÇİN YAZILACAK BAZI AŞKLAR...

Sokak Prensesi (1985 - 1990)


#4 - Eylül 10 2009, 18:32:16
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


Boynun Issız Bir  Yurt Gibi

bu gece bir konuk gelecek sana
Itır kokulu gün odana indiğinde
pencerende solgun yüzüyle belirecek
sana bu gece bir konuk gelecek

yorgun gülüşünü tanımasan da
sürgünde söylenmiş şarkılar gibi
yüreğine sessiz bir yağmur düşürecek
sana bu gece bir konuk gelecek

günün bir ucundan ölüm giriyor
bedenin üşüsün de yüreğin üşümesin
özlemler uçururken coşkulu sesin
sana bu gece bir konuk gelecek

erinçli yazlar da gelir kavuşursun
ev içlerinin tutkulu sessizliğine
beyaz kuşlar gibi uykular süzülecek
sana bu gece bir konuk gelecek

kadınım benim acımayı bilenim
kuşkulum tedirginim sevecenim
üşümüş su dalgın kar acılı yel
bu gece benimle sana gelecek.



Ay

Seni ayın altında unuttular, günlerin
Eksik bıraktığını ay tamamlıyor şimdi
Uzak sessizliğin ki anı kadar siyah
Sözleriyle hicran kuyusuna kapattı beni:
Ay nice batsa da meğer insanlar kadar
Karanlıkta bırakmazmış kimseyi! Sen bütün
Geceyi topladın üstüne ve bir bir söndü
Masumluğun küçük fenerleri, yıldızlar
Bir kez aydınlatır çünkü gövdeyi, bir kez
Gölge düşmesin anıya, birbirimizden önce
Onlar terk eder bizi: Yıldızlarla dolu
Olabilir mi seninle beraber bakmadığımız
Gökyüzü? Ah eski kamer, nerede o aşk
Gibi içime doğduğun geceler, yeni ay fena
Çıktı aramıza, çarpışarak karanlık sulara
Gömülen şu gövdelere bak, dil karanlık
Söylemese de sular da aydınlanır ve aysar
Ruhlarımız buluşurdu ya gövdenin sahilinde,
Gürültünün yolunda gittiğini fısıldar gibi
Şimdi ruhların eksikliğini de gövde tamamlar

Ayın altında daha karanlıktır bazı anılar...



Düşler Bir Ses Bulur Bende


bir çocuğun düşüyüm ben
büyülü yaz akşamları
ben üflerim mızıka söyler
sesimiz tutar sokakları

ılık bir ses taşırım yorulmadan
sonsuz özlemler büyütürüm yarına
ben mızıka çalarım
siz onu duymasanız da
mızıkamın içindedir yaşam

kardeşler ben çalayım siz görün
nasıl geçilir kiraz rengi sokaklar
soluk soluğa yeni aşklarla
yorulmaz yaşlı bir yürek bile
gülüşler ona akar da

ben mızıka çalmazsam
ne özlemleriniz olur ne ayrılıklarınız
yalnız bir yıldız gibi boşluğa
düşer yaşlı dünyanız

bir çocuğun düşüyüm ben
mızıkamın sesi yeryüzüne değer
uyurum uyanırım hep aynı şarkı
ne sesim eksilir ne umut biter



Haziran


Aşktır, yırtıldı yırtılacak bir anı gibi
eski sesli haziranın tam ortasından,
tam duyuldu duyulacak derken yalnızlığın
sesi aşktır, açılır bir şiirin her yerinde:
-Yalnızlık kokuyorsun demiş miydi Edip Bey,
öyleyse haziran kokuyorsun demiştir bir de
şunu: Bir anıya bir başka anıdan ne
kalır, elbet aşkın ortasında haziran kalır!
Bir yazı bile şurda burda birlikte
tamamlamadan henüz, bir yaz daha
çıkarma telaşından sakın! Ne haziran
kalır geriye ne o adamla kadın!
Şimdiden teşekkürler bir anıyı böyle
dayanıklı kılan iyiliğine, aşkın
ve haziranın trenini kaçırma, ocakta
ateşçi ol ve öv onu, hızlı geçen
şubatta yavaşlığına bak kırların, martta
makas değiştir, istasyonda bekleyen çocuğu
benim için öp, o senin çocukluğun!
Mayısı havalandır, sonrası hazirandır...

Hazirandır, yalnızlık gibi aşkın ortasındadır



Metin

Bu şiir bir şeye benzeyecekse en çok
unutulmuş bir şehre benzesin isterim
hiç kimse görmemiştir çünkü orada
ince çatılı alnına acıyı siper edip
evinin yolunu gözleyen yakışıklı bir 'Gezgin'!
Bu şiir yarıda kalacaksa, ıssız kalsın
isterim, benim de sessizlikten başka
bir anlam bulamayan şu kelimelerim
ve kağıttan bedeni şiirden ince
ruhuna iliklensin 'Yerleşik Yabancı'nın!
Çekip gidecekse dokunaklı mecazların
yurduna bir gün, bir ormanda geçsin
isterim bu şiir ve 'Kendinin Avcısı' olsun
şair, kimseler onu bulmadan önce!
Bir sebebi varsa bu şiirin, kurtarsın
isterim yüzümüzden hayat denen maskeyi,
bıraksın ömrümüze şiirini de bir avunmalık,
keder gibi çıplak 'Küçük Tragedyalar'ın!
Bu şiir bir yağmuru çağıracaksa, kül
şiire düşmeden seni çağırsın isterdim:

Tenha dilde sevdiğim, Metin abi, şairim!



Yaprak Tekrarı


güz, resimlerde bir yaprak tekrarı hala

özlendiği odalarda açmayan nergis
ateşi mırıldanıyor kovulduğu bahçede,
şehrin yeni yağmuru yangınlardan habersiz

belleğin uzak anılarıyla veda;
büyük kalbine rüzgarlar çağıran çocukluğun
yoksul bir gülü övgüyle taşımasına

sen, yüzüne yurt arayan yolcunun güzelliği
gözlerinde bir gülümseme hazırlığı, derin
unutuluşların gövdesinde uyanmış

incesin, bir yaraya sarmak istemem seni
sen kendine küsersen belki ben de küserim



Gölgesi

Olmak istiyorum
su içen sesin
yürüyen sözün
düşünen elin
öpüşen gözün
gölgesi yoksa

(keder gibi ödünç / yasakmeyve)




#5 - Eylül 16 2009, 11:38:57
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


Yağmurun İyiliği


Çocukların küllere karışması fena,
kendilerinin olmayan bir çocukluk
bulacaklar ve beni anlayacaklar orada!
Çocukların beni anlamasına dayanamam,
korkarım en çok anlayanın en zalim
olacağından, korkarım çocuklar da...

Sen küle bırak beni zalimlerin yağmuruna
kül insandan gelir, onu anlama, beni de...
Yağmuru anla, o, tanrının iyiliğidir,
senin yağmurlu tanelerin düşseydi aklıma
bahçeme de iyiliğin düşerdi, şimdi kül
bahçesidir, yağmuru gezdirme, kötülük gelir...

Tanrının başka bahçeleri de vardır
üzümler iyileşir gibi üzgünler de iyileşir
tanrının bahçıvan olduğu günlerden kalmadır

iyiliğin bahçesi: Yağmura bak!
iyilik bir bakışta kendini gösterir...

İyisin, hem yağmur, hem bahçe gibisin,
tanrıyı seninle sevindir, unutma,
sevindirmek yağmurun iyiliğidir,
tanrıyı benimle üzme, zalimlerin
eline bırakma onu, küle bırakma!
O, yağmurun ve iyiliğin bahçesidir,
üzümü iyiliğe bırakır gibi
tutar senin de üzgün elini...

Çocukların yağmura karışması iyi,
yeter ki beni anlamasınlar!
Korkarım çocukların zalim olacağından,
yağmur dururken külü anlamalarından
korkarım, her zalimde bir çocuğa
rastlamaktan korktuğum gibi...



#6 - Eylül 20 2009, 19:01:01
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.


Beklenen

Şafağın kıyısına oturup beklesem seni
Uğursuz alfabesini kovup gecenin
Su aydınlığında bulup sesini
Diz çöküp anlatsam yeniden
Bir daha bir daha hiç üşenmeden
O acemi ama sabırlı sevgimi



#7 - Kasım 24 2009, 18:45:01
”Yaşıyorum, beni meşgul etmeyin. “ Bu bir cümledir. Fakat isterse dize de olabilir, özlü söz de. İnsan da böyledir. Ne isterse olabilir, hatta insan bile olabilir.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.