Alternatifim Cafe

Çünkü o Sen' din...

Discussion started on Sizden Gelenler

Tüm şehvetimi al,
Dehşetimle geleyim sana,
Ürkekliğime dizdize paha biçelim,
Korkularımı al,
Ehlileştir ayak diretmelerimi
Bir dokun , yok bin ah işitmek
Sana söz olsun sevgili.

Gardımı al,
Tüm kurşun geçirmezliğimi yerle bir et,
Senden gelenlere yürektir gard
Senden gidenlere 'dur yolcu' diyecek olandır tükenmiş hâd!
Bir dön bak, sana söz olsun sevgili,
Her bir bakışın gönül kilerimde saklanacak.

Hazır meydan okuyuşlarımında boynu bükülmüşken,
Gelde tüm hainliğimi al,
Sevgimi tüm haşmetinle ters düz et.
Gel sevgili ince bel gibi olsun sevgimiz,
Öylesine narin, öylesine tutulası.
Bir seslen bak, sana söz olsun sevgili
Tüm tınıların kulak paslarımı silecek.

Söz çokta sevgi-li derman yok,
Ama,
Tüm varlığın her daim bir poyraza delâlet edecek.
Sana sözüm olsun sevgili
Tüm sözlerim her zerrende şahlanıp,
Gözlerinde secde edecek.

Burcu Oğuz-yirmiyedinisanikibinon
#76 - Nisan 28 2010, 21:12:31
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Saçlarını soldan toplayıp çiçeğini iliştirmişti güzel kız. Zillerini takmıştı parmaklarına, öylesine kıvrak öylesine can alıcıydı ki döktürüyordu adeta, tüm yaşamını unutmuşçasına. Efeler gibi hey! dedirtecek bir yağız delikanlı oturuyordu karşı masada. Kocaman ve tüm dünyayı kavrayacakmış hissi veren ellerini şaklatıyordu. Her birbirine vurduğunda elleri sanki büyük bir hasretle sevişiyordu beraberinde güzel kızın saçlarının rüzgârınıda içine alarak.
Masalara meze olacak cinsten görünsede güzel kız olmayacaktı hiçbir şekilde. İnattı, katır gibi hemde. Güzel kıvırıyordu belini ve çokta çekiciydi. Saçlarının rüzgârı tüm salonu sürükleyip başka dünyaya götürebiliyordu. Kulaklar parmaklarında ki zillerin ahengine çoktan kapılmış ve gözler güzel kızın bütününde kör olmaya çoktan teslim olmuştu. Hiçbir ilgi hiçbir bakış ilgisini çekmiyordu güzel kızın yalnız bir kişi hariç. Dünyayı kavrayacak cinsten elleri olan, oturuşu efelerden farksız duran ve ben burdayım! diye bağırmaktan çekinmeyen gözleriyle çoktan sessizliğini, ilgisizliğini alt üst etmişti yağız delikanlı.

Ellerini her birbirine vuruşta güzel kızı onurlandırır hâl alıyordu o alkış. Daha büyüleyici daha insanı kendisinden alan cinsten oynamaya başlıyordu. Gözlerinde ki ağıt yakan yakarışlarıda görmemiş değildi adam. Kurtar! diyordu bir nevi, götür beni!
Onu öylesine güzel kılan ve yalnızca insanları eğlendirmek için çalan müzik belkide o anda onu hayatının sahnesine götürmüştü ve belki de böylesine güzelken hiç bu kadar düşünmemişti ya da fırsat bulamamıştı. Gözleri ondan başkasını görmüyor dünya gözünden siliniyordu. Alıp götürse onu, kim bilir zil takıp oynadığı parmaklarını, varlığı darma duman eden fal taşı gözlerini ve afet-i devran olan güzelliğini feda edebilirdi. Gözlerde ki çağrıyı bekliyordu. Yalvarır gibi yakarır gibi.

Yağız delikanlı çoktan güzel kızın içine girmiş onun düşündüklerini söküp almıştı kendisinin saymıştı. Baş döndürücü tavrına bir de fırtınaları aratmayan dönüşünü ekleyecekken güzel kız kolunda bir kelepçeyi andıran varlık hissetti. Dönüp bakamadı, hareket edemedi, müzik dahil herkes, her şey susmuştu sanki. Daha dönmesine fırsat kalmadan bulunduğu yerin çok dışında karanlık ve sadece sarı ışıkların aydınlattığı bir sokağın ortasında bulmuştu kendini. Kimsecikler yoktu yalnızca yıldızlar ve sarı ışıklar şahitti o anın varlığına-yaşadıklarına. Konuşmadılar, sustular. Çığlık çığlığa sustular. Anlaşmışları zaten çoktan. Bir annenin evlâdını arayışı sırasında ki gibi bir feryad koptu, bir çığlık. Gökyüzü şahitlik etti onlara, gürledi. O an kendilerine geldiler. Kainatın anasına yakalanmışlardı çünkü. Teslim oldular ve gökyüzü arayışının sonucuna daha fazla dayanamayıp döktü gözyaşlarını. Yıkadındı sokaklar, yıkandı adam ile kadın.

Bir olup hayatın parmaklarına zili takıp zorla oynattılar. Güzel kız izledi bu defa ve beğenmedi hayatı çünkü hiç kıvrak değildi. Yağız delikanlının elleriyse bu defa güzel kızın ellerine kenetlenmişti. Mukadderattır ki adam aksine hayatı alkışlamaya tenezzül etmemişti...
...

... Güzel kız gökyüzünü, yağız delikanlı sarı ışıklı sokakları giydi üstüne ve doğdular birbirlerine, göbek bağlarını kördüğüm edip yürüdüler hayatın tersine. Sevgilerinden yüzlerce, milyonlarca gayrimeşru çocuklar doğurup saldılar yüreklere...

...

Burcuyevski-On6haziran2bin10
#77 - Haziran 19 2010, 18:40:55
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Şimdilerde öyle bir hâl içindeyim ki tarifi yok değil aksine tarifi çok.

Nasılım biliyor musun, soğuk bi kola içtiğini farzet hani asitin boğazından midene inişi bir ordu geçiyormuş hissi verir ya ve o ordunun her bir neferi boğazına bir bıçak darbesi atıyormuş gibi olur ya işte öyle.

İlk gözlük taktığım anda hayata başka bir pencereden bakmayı fiilen yaşamış gibiyim. Senin değil şarkıların en büyük günaha sahip oldu hallerden birindeyim.

Hani asansör bozulurda, 15 katı dizlerinin desteğiyle çıkarsın evinin kapısına vardığında nefessizlikten anahtarı kilide geçiremezsin ya işte öyleyim, sensizliği-sessizliği gönlüme geçiremiyorum; gönlüm 115 kat çıkmış gibi nefessiz ve mecalsiz, gönlümün dizleri titrek ve elleri hissiz. Histerik.

İntihar etmeye meyilli bir insan portresi çiziyorum kendi gözümde, o kadar cesaretsiz yani. Portreyi çiziyorum ama öldüremiyorum. En güzel yerde bırakıyorum ucu kırık kalemimi. Karakalem çizemiyorum portremi zifirikelâmlarla boğuyorum en saydam halimi. İntihara meyilli ama sandaliyesini ayağının altından itemeyecek kadar korkak ve seni düşünürken bir yerlere tutunmaya ihtiyaç duyacak kadar muhtaç bir haldeyim.

Koşarken düşeceğini düşünmeyen, okurken tekleyeceğini akıl edemeyen, yaşarken öleceğini aklının en ücra-en defedilmiş yerinden bile geçirmeyi beceremeyen bir insan-cık vasfındayım. Öyle değilim belki ama öyle-yim. Hallerdeyim ama halsizlik içindeki hallerde. En unutulmuş hatıraların içinde bir umut bulmak ümidiyle hallerin içine girip hâl hatır sorabiliyorum. Yazarken ellerinin dilinden anlamaya çalışan bir insanı oynuyorum. Harflere koşarak giden ellerimin ayaklarına şahit oluyorum. Ellerimin dizleri yaralı, ellerimin gözleri yaşlı ve ellerimin aklı hala karış karış havada kalmış, unutulmuş, kanat takıp uçurtulmuş. En güzel sahilin en haşarı ağacına takılıp bir yerini kanatmış yaralı uçurtma misali. Ellerim insan olmuş ve çoktan ölmüş.

BurcuOğuz-On2haziran2bin10
#78 - Haziran 19 2010, 18:41:19
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Aşk zilli rolünde şu sıralar,
Kırıtmakta üstüne yok
Keyfi yerinde,
Galiba karnı tok.
Böyle bir afra tafra
Göz atıp kaçmalar falan
İyi olsa içim yanar,
Afrodit yahu sanki bana .
Aşk aşifte oldu şu zamanlar,
Saçma sapan davranmalar
Mendilini atıp ayakların dibine
İşve ile kaçmalar.

BurcuOğuz-Onhaziranikibin10
#79 - Haziran 19 2010, 18:41:43
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Kan kırmızısı bir elmadır ruhum,
Koskoca ağaçtan düşen nacizane türden.
Zehrim öldürse de,
Sana zehri sefa ederim
Bır dokunsan, bir görsen
-Bak zehrim bal, hepsi senin, derim.
Kan kırmızısı işte
Gönül çalan,
Gönül yakan cinsten.
Nar gibi, har gibi
Aklının orta yerinde bir yok bir var gibi.

B.O. yirmisekiztemmuzikibinon
#80 - Ağustos 01 2010, 20:42:14
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Bahtiyâr olmak gönülün tek duasıymış
Gönülün varı yoğu ise hepten harcanmış.
Gel zaman git zaman tekrar kazanmış
Yüreğin işi gücü sevda,
Hayatı, bahtı yâr'mış.

Burcuyevski~On9haziranikibin10
#81 - Ağustos 01 2010, 20:43:13
« Son Düzenleme: Ağustos 01 2010, 20:46:34 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Aşk zilli rolünde şu sıralar,
Kırıtmakta üstüne yok
Keyfi yerinde,
Galiba karnı tok.
Böyle bir afra tafra
Göz atıp kaçmalar falan
İyi olsa içim yanar,
Afrodit yahu sanki bana .
Aşk aşifte oldu şu zamanlar,
Saçma sapan davranmalar
Mendilini atıp ayakların dibine
İşve ile kaçmalar.

BurcuOğuz-Onhaziranikibin10
#82 - Ağustos 01 2010, 20:43:44
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Bir Haziran'dı içime huzuru bahşeden,
O Haziran'dı rüzgarımı fırtınaya çeviren.
Kelimeleri görmekten korkan bir kalem oldum,
Yazdıkça çelişen, çeliştikçe yoklukla sevişen.

Sonra bir devinim;
Oyun oynamaktan korkan bi çocuk benzetmesine eliyle kurban giden
Avuçları arasına başını alıp gece gündüz gidip gelen,
Gidipte yolundan dönemeyen bir başına buyruk talan,
Buyurdukça birileri, aşkını başını yolan bir aklı kaytan.

Artık bütün Haziran'lar sıcağından uzak,
Bütün Haziran'lar Sonbahar'a teşne
Haziran ve Sonbahar aşka gebe,
Hemde utanmadan bizden,
Göğüslerini gere gere...

Ve şimdi ne Haziran kaldı elde
Ne de sonunu bekleyeceğim bir ay
Dilek tutmayacağım sahte yaldızlı yıldız,
Utanma, hadi sende arsızca kay...

BurcuOğuz-ikitemmuz2bin10
#83 - Ağustos 01 2010, 20:44:19
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

S'aftım!


Bazen;  

Avuçlarımda depremler oluyor, sen'deliyorum
Çatlaklar artık gözle görülür b'içimde,
Artçılara dayanamıyor sergüzeşt ruhum
Biliyorum, temelim sen isen
Ha yıkıldııııım ha yıkılıyorum!

 
G'izlendim!

 
Bazende utanmadan;
İçimde bir lunapark oluveriyorsun,
Eteğine tutunuyorum, döndükçe duruyor dünya!
Hiç oluveriyorum, idrak edemiyorum
Meğer eteğinde ki taşlarmışım, fısıltını duyuyorum.
Tutsana;
Ha düştüüüüm ha düşüyorum.!


H'içtim!

 
Bazense;

Y'azamıyor ruhum ruhsuzluğunda,
Boşalmıyor gök yaşları tenime,
Gözlerimde ki ölüşler doğurgan değil be sevgili
Tatmin etmiyor ellerimi ellerin elli.
Yarabbi şükür desene,
Sessizliğinden aldım edepsizliği
Ha tükürdüm ha tükürüyorum!

 
D'uyuyordum!

 

Nazende bir fahişe oluyorsun bazende,
Ayartmakta üstüne,
Aldatmakta altına yok.
Seni gidi yol geçen hanı
Elâ gecelerde geleceğim diyerek benimle gönül eyleme,
Onlar, çürüttüğün göz yuvalarında uzun bir seyahatte.


U'yandım!

Burcu Oğuz//ikieylülikibinon
#84 - Eylül 03 2010, 01:32:39
« Son Düzenleme: Eylül 03 2010, 01:33:56 Gönderen: Burcuyevski »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Kan kırmızısı bir elmadır ruhum,
Koskoca ağaçtan düşen nacizane türden.
Zehrim öldürse de,
Sana zehri sefa ederim
Bır dokunsan, bir görsen
-Bak zehrim bal, hepsi senin, derim.
Kan kırmızısı işte
Gönül çalan,
Gönül yakan cinsten.
Nar gibi, har gibi
Aklının orta yerinde bir yok bir var gibi.

B.O. yirmisekiztemmuzikibinon
#85 - Eylül 03 2010, 01:34:40
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Z.M.S

- içimde karıncalanıyor sevda. önümüz kış, yuvaları yok; üşüyecek'ler .
B.O
#86 - Eylül 24 2010, 15:11:38

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.