Alternatifim Cafe

Cinsel Sağlık

Discussion started on Sağlık

!_By_Gizli_!

Kadında cinsel fonkiyon bozukluğu

Kadında Cinsel İşlev Bozuklukları


Cinsel ilgi ve istek bozukluğu



Batı literatüründe en sık rastlanan bozukluk olarak geçer. Partnerle olan cinsel ilişki sıklığında, cinsel fantezilerde ve mastürbasyonda azalmayla karakterizedir. İkincil olarak ortaya çıkanları saptamada en önemli bilgi, daha önceki cinsel ilgi ve istek düzeyini belirlemektir.CİİB’nda genellikle evlilik içi ilişki iyi değildir (Hawton ve Catalan 1986) ve CİİB’na sıklıkla depresyon eşlik eder (Weissman ve Peykel 1974).



Uyarılma bozukluğu



Uyarılmaya yanıt olarak ortaya çıkan fizyolojik tepkilerin (vajinal lubrikasyon ve şişme) yetersizliğidir. Ancak buna rağmen erkekteki ereksiyon bozukluğu gibi cinsel birleşmeye engel olmaz. Genellikle CİİB ile birlikte görülür.



Orgazm bozukluğu



Orgazm ya yoktur ya da sıklığı çok azalmıştır. Tedavi açısından partneriyle orgazm yaşayamadığı halde mastürbasyonda orgazm olanlarla, mastürbasyonda da orgazmın sağlanamadığı tipleri ayırmak önemlidir. İkincil orgazm bozukluğu da CİİB gibi sıklıkla evlilik ilişkilerinde bozulmayla birlikte gitmektedir.





Vajinismus



Cinsel birleşme öncesinde vajinal ve etrafındaki pelvik kasların kasılması sonucu cinsel birleşmenin olanaksız hale gelmesidir. Genellikle doktora muayene olamama veya özellikle batılı kadınlarda menstrüasyon (adet) dönemlerinde tampon kullanamama öyküsü vardır. Hemen her zaman birincil bir sorundur yani başka bir cinsel soruna tepki olarak oluşmaz. Ancak vajinal travma veya enfeksiyona ikincil olarak da ortaya çıkabilir. Vajinismuslu kadınların vajinanın büyüklüğü ya da diğer özellikleri hakkında sıklıkla çarpıtılmış düşünceleri vardır (vajinam dar, penis büyük; kızlık zarım kalın, çok acır, çok kanar gibi). Çoğu cinsel işlevler yönünden diğer kadınlardan farklılık göstermez. (Duddle 1977). Genellikle birleşme girişimi olmadığında uyarılabilir ve cinsel haz yaşayabilirler. Ülkemizde kadınlarda en sık başvurulan cinsel işlev bozukluğudur. Sıklıkla sorunun ortaya çıkmasından aylar bazen yıllar sonra evli bakireler olarak başvurulur.(Çok nadiren birkaç birleşme deneyimi olabilir ya da kızlık zarı ameliyatla alınmış olabildiğinden bekaret olmayabilir.) Bu başvuruda anne olma isteği, bebek baskısı gibi nedenler de önemli rol oynar. Genelde vajinismuslu kadınların eşleri baskıcı olmadığından başvuruda zamanı genellikle kadın belirler. Tedavide bilgilendirme yapılır, kasılmaya duyarlılığı azaltmayı amaçlayan aşamalı genişletme egzersizleri ve diğer ev alıştırmaları verilir. Tedavisinde % 95’in üstünde başarı söz konusudur. Sorun genellikle 5- 10 terapi seansıyla çözülür.



Disparenü



Cinsel birleşmenin ağrılı olması durumudur. Organik nedenleri dışlamak için jinekolojik muayene gereklidir. Organik neden yoksa tedavi psikolojiktir.

KAYNAK:
ANCETEM www.cinselterapi.com
#51 - Mayıs 25 2009, 11:07:20

!_By_Gizli_!

Kadında ergenlik dönemi puberte

Ergenlik dönemi, çocukluktan genç kızlığa adımların atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde bedensel gelişim ve kişilik gelişimi çok hızlıdır. Kızlarda 9-10 yaşlarında başlayan bu değişim 18 yaşına dek devam eder. Sağlıklı bir kadın olabilmek için gerekli olan değişimlerin gerçekleştiği ergenlik döneminde, beyin ve üreme organları vücudun diğer bölümlerine hormonlar adı verilen kimyasallar aracılığı ile mesajlar gönderir. Kızlar ergenlik dönemine erkeklerden yaklaşık iki yıl önce girer. Bu büyüme ve gelişim sürecini kişinin kendisinin düzenlemesi mümkün değildir. Bu süreç ancak vücut hazır olduğunda başlar.

Dış görünüşünüzde meydana gelen değişiklikler nelerdir?

Ergenlik döneminin başlaması ile beraber önce kalçalar yuvarlaklaşmaya başlar, bunu cinsel organların etrafında ve koltuk altında tüylerin belirmesi takip eder. Göğüslerin büyüklüğü ve şekli değişir. Bu değişiklikler kişilere göre hızlı veya yavaş olabilir. Özellikle koltuk altında daha fazla terleme başlar. Bu dönemde hormonların etkisi ile ciltte yağlanma artar ve sivilceler çıkar.

Ergenlik döneminden itibaren daha fazla salınmaya başlayan cinsiyet hormonlarının etkisi ile adet kanamaları ve adet döngüleri başlar. Hormonların etkisi ile duygu ve davranışlar da değişir, psikolojik yapı değişerek çocuk kişiliğinden genç kız kişiliğine geçilir.

İÇ VE DIŞ GENİTAL ORGANLARIN YAPISI NASILDIR?

Üreme organları iç ve dış genital organlardan oluşur. Üreme ve cinsel fonksiyonlar beyinden gelen kimyasal sinyallerin kontrolünde bu organlarda gerçekleşir.

Dış Genital Organlar

Dış genital organlar vulva adı verilen iç ve dış dudaklar, klitoris, hiymen (kızlık zarı) ve çeşitli bezlerden oluşur. Vajinanın açıklığını çevreleyen iç ve dış dudaklar, yağ dokusu, ter bezleri ve kıl köklerini içeren deri kıvrımlarıdır. Vulva iç kısımda bulunan vajinanın girişini ve üretrayı (idrar deliğini) dış etkilerden korur. Klitoris erkekte penisi oluşturan yapının kadınlardaki kalıntısıdır. Hiymen (kızlık zarı) vajinanın girişini kaplayan ince bir zardır. Bu zarın kenarları arasındaki delikten adet kanı dışarıya akar.

İç Genital Organlar

İç genital organlar vajina, serviks (rahim ağzı), uterus (rahim), fallop tüpleri (yumurtalık kanalları) ve yumurtalıklardan oluşur.

Vajina, vulvadan rahme doğru uzanan ve kaslardan oluşan bir yapıdır.

Serviks (rahim ağzı) rahmin daralan uç kısmıdır. Vajina ile rahim arasındaki bağlantıyı sağlar. Rahim ağzındaki açıklık adet kanının geçmesine izin verirken mikropların rahme ulaşmasını engeller.

Uterus (rahim) armut şeklinde bir organdır. Rahim endometrium adı verilen ve her adet döneminde kalınlaşıp adet kanaması ile dökülen bir doku ile kaplıdır. Bu doku gebelik sırasında bebeğin yerleşmesine ve gelişmesine olanak sağlar. Rahim, vajinadan rahim ağzı ile yayılır.

Fallop tüpleri (yumurtalık kanalları) rahim ile yumurtalıklar arasında uzanan kanallardır. Yumurtalıklardan salınan yumurtanın döllenmesi bu tüplerde gerçekleşir. Döllenen yumurta tüplerden geçerek rahme ulaşır.

Yumurtalıklar rahmin iki yanında bulunan ceviz büyüklüğünde yapılardır. Kadınlık hormonlarını salgılayan yumurtalıklardan ergenlik döneminden menopoz dönemine kadar her ay bir yumurta olgunlaşarak atılır.

ADET DÖNGÜSÜ NASIL OLUŞUR?


Ergenlik döneminde beyinden gelen uyarılar, yumurtalıklardan östrojen ve progesteron adı verilen hormonların salınmasını sağlar. Adet döngüsü bu hormonlar tarafından düzenlenir. Kız çocukları doğduğunda yumurtalıklarında 400.000 civarında yumurta vardır. Doğumdan ergenlik dönemine dek geçen süre içinde yumurtaların bir kısmı dejenere olur. Ergenlik ile birlikte her ay bir yumurta olgunlaşarak atılır. İlk adet kanamasına menarş denir. Adet kanaması 9-16 yaşları arasında başlar.

1-14 Gün:Bu günler döngünün östrojen fazı olarak da adlandırılır. Adet kanamasının başladığı ilk gün östrojen en düşük düzeydedir. Hipofiz bezine gönderilen sinyaller ile FSH adı verilen hormon salınır, bu hormon yumurtalıklardan östrojen üretimini uyarır.

1. Gün: Adet kanaması başlar. Miktarı önemli olmamakla birlikte kanamanın başladığı ilk gün döngünün 1. günü olarak sayılır. Kanama genellikle 28 günde bir görülür. Bu dönemde yumurtalıklardan salınan yumurta döllenmediği takdirde rahmin iç tabakası ile beraber atılır. Adet kanamasının başladığı ilk gün sancılı geçebilir.

2-5. Gün: Kanama giderek azalır.

6. Gün: Kanama durur, bu arada yumurtalıklarda folikül adı verilen kese içinde bulunan yumurta büyümeye devam eder.

7-12. Gün: Yumurtayı içinde bulunduran kesecik büyür ve östrojen üretimi devam eder. Rahmin iç tabakası giderek kalınlaşır.

13-14. Gün: Ovulasyon (yumurtlama), olgunluğa erişen yumurtanın yumurtalıklardan salınmasıdır. Bu dönemde cinseli lişkide bulunulursa gebelik gerçekleşebilir. Ovulasyonun (yumurtlamanın) gerçekleştiği günlerde karnın alt kısmında ve kasıklarda hafif ağrı olabilir. Çok az kanamanın da görülebildiği bugünlerde vücut ısısı artar.

15-28. Gün: Adet siklusunun ikinci yarısında yumurtalıklardan progesteron adı verilen hormon salınır. Progesteronun etkisi ile rahmin iç tabakası kalınlaşarak gebeliğe hazırlanır.

15-18. Gün: Yumurtalıklardan salınan yumurta tüpler aracılığı ile rahme gelir. Bu arada östrojen düzeyi düşmeye başlar ve yumurtalıklardan progesteron adı verilen hormon salınır.

19-20. Gün: Rahim gebeliğe hazırdır. Progesteron endometrium adı verilen rahmin iç tabakasının kalınlığını arttırır. Premenstrual sendroma da ( adet öncesi gerginlik sendromu ) neden olan bu hormon duygusal değişikliklere ve ciltte bozukluklara yol açar.

21-28. Gün: Progesteron ve östrojen yüksekliği devam eder. Bunlar göğüslerde ağrı ve hassasiyete, vücutta su toplanmasına ve belli gıdalara karşı aşırı istek duyulmasına neden olur. Tuzlu gıdalar yenildiğinde vücutta şişlik artar. Yumurta döllenmediği zaman gebelik oluşmaz, progesteron ve östrojen düzeyi düşer ve adet kanaması başlar.


ADET KANAMALARIYLA İLGİLİ GENEL BİLGİLER


Adet Kanamaları Başlamamasının Sebepleri Nelerdir?

Adet kanamaları 9-16 yaşları arasında başlar. Spor yapan kızların yanında çok zayıf olan ve gelişmenin başladığı dönemlerde kilo veren kızlarda da menarş (ilk adet kanaması) gecikebilir.Genç kız 15 yaşına gelmesine rağmen hala adet kanamaları başlamadıysa bir hekime başvurup kontrolden geçmesi gerekir. Hekim genital organları kontrol eder. Bazı kızlarda vajinanın girişinde bulunan zarda normalde bulunması gereken ve adet kanının dışarı akmasına olanak veren açıklık bulunmaz. Çok nadir vakalarda ise vajina veya rahim gelişmemiş olabilir.

Adet Kanamaları Hangi Sıklıkla Olur?

Adet kanaması ayda bir olur. 25-30 gün arasında süren adet döngüleri normaldir. Adet kanaması 3-7 gün sürer. İlk günlerde daha fazla olan kanama giderek azalır. Adet kanamalarının başladığı dönemlerde bu kanamalar her ay aynı şiddette olmayabilir. Kanama bir ay daha fazla, diğer ay çok daha az olabilir.

Adet Kanamaları Düzensizse:

Adet kanamaları vücut ağırlığı, diyet, heyecan, stres, egzersiz ve hastalıklardan etkilenerek düzensizleşebilir. İlk yıllarda adet döngülerinin uzunluğu değişir. İlk 1-2 yıl adet kanamalarının düzensiz olması normaldir. Menarştan sonra üreme organları ve hormonların uyum içinde çalışmasının düzene girmesi zaman alır.

Adet Döngüsü Çok Uzunsa:

Bazı kızlar yılda sadece 3-4 kez adet görür. Stres, ağır egzersiz, ani kilo kaybı ve diyet nedeni ile adet döngüleri çok uzun sürebilir. Bunun dışında hormonal dengesizlikler de bu sürenin uzamasına yol açar. Polikistik over sendromu adı verilen kilo fazlalığı, aşırı tüylenme ve adet düzensizliklerinin görüldüğü durumda yılda sadece 3-4 kez adet görülür.

Adet Döngüsü Çok Kısaysa?

Stres, bazı tip egzersizler ve yaşam tarzındaki değişiklikler nedeni ile adet döngülerini 21 günden daha kısa sürebilir. Bu durumda hekime başvurarak kontrolden geçmek gerekir. Fazla kanama kansızlığa neden olur. Kansız olan kişiler demir içeren besinlerden daha fazla yemeli veya demir hapları kullanmalıdır. Adet kanamalarının kaç günde bir olduğu, kanamanın kaç gün sürdüğü, kanama miktarı ve kramp gibi şikayetler not edilerek hekime iletilmelidir.

Bir ay adet görmemek önemli midir?

Stres, hastalık, kilo kaybı gibi nedenlere bağlı olarak birkaç ay adet görülmeyebilir. Birkaç ay adet kanaması olmadığında hekime başvurulması gerekir.

Adet kanaması sırasında ne gibi ürünler kullanılmalıdır?

Adet kanaması sırasında en sık kullanılan ürünler pedlerdir. Bunlar iç çamaşırına yerleştirilen ve emiciliği fazla olan ürünlerdir. Bunlar adet kanını emerek, pedin iç katlarına alır. Bir diğer yöntem ise tampon kullanımıdır. Tampon ülkemizde çok yaygın kullanılmayan bir üründür. Genç kızlar için üretilmiş ve vajinanın girişindeki zara zarar vermeyen tipleri de vardır. Cinsel hayatı aktif olan kişiler tamponu daha rahat kullanır. Tampon kullanırken dikkat edilmesi gereken önemli noktalar vardır. Tampon kullanılması Toksik Şok Sendromu olarak adlandırılan önemli bir sağlık sorununa neden olabilir. Tampon kullanan kişilerin tamponu mutlaka 4-6 saatte bir değiştirmeleri ve temizlik kurallarına çok dikkat etmeleri gerekir.

Adet kanaması sırasında denize girilebilir mi?

Eskiden bu dönemde denize girilmemesi, spor yapılmaması ve normalde yapılan bir çok aktiviteden uzak durulması gerektiğine inanılırdı. Gerekli korunma sağlandığında yüzme ve diğer sporlar yapılabilir. Ağrı ve krampları olan genç kızlar bu aktiviteleri yapmaktan kaçınmalıdır.

Adet kanaması sırasında görülen kramplara ne yol açar?

Genç kızların bir kısmı adet kanaması başlamadan önce ve kanama sırasında karın ve kasık bölgesinde şiddetli ağrılardan yakınır. Bu kramplar genellikle hafif olmasına rağmen bazen genç kızların günlük yaşantısını devam ettirmesini engelleyebilecek kadar şiddetli olabilir. Genç kızların yarısından çoğu kramplardan yakınırken, her 7 genç kızdan birinde ağrılar çok şiddetlidir. Adet kanaması ile rahmin iç tabakası dökülmeye başlar ve prostoglandin adı verilen maddeler salınır. Prostoglandinler rahimdeki düz kasların kasılmasına neden olur. Rahimdeki düz kasların kasılması sırasında şiddetli kramplar hissedilebilir. Prostoglandin düzeyi bazen çok yükselir bu durum ağrının çok fazla olmasına neden olur. Rahim ile rahim ağzı arasındaki kanalın dar olduğu genç kızlarda bu kramplar daha şiddetli olur. Ayrıca stres de bu krampların şiddetini arttırabilir.

Adet kanaması sırasındaki kramplara başka yakınmalar da eşlik eder mi?

Bu kramplara baş ağrısı, bulantı, kusma, sık idrara çıkma ve barsak hareketlerindeki değişikliklere bağlı ishal veya kabızlık eşlik edebilir.

Kramplar nasıl tedavi edilir?

Yeteri kadar dinlenme, uyku ve düzenli egzersiz yapılması krampların şiddetini azaltır. Karın bölgesine sıcak pedlerin yerleştirilmesi de ağrıyı azaltabilir. Karın bölgesine sıcak su torbası uygulanabilir, fakat kullanılan su çok sıcak olmamalıdır. Prostoglandin üretimini azaltan ağrı kesiciler kullanılabilir. Ağrı kesicileri kullanmaya kramplar şiddetlenmeden başlamak gerekir. Ağrı kesicileri kullanmaya tahmini adet kanamasından bir gün önce başlanması ve ilaca kanama başladıktan sonra 1-2 gün daha devam edilmesi önerilir.

Ağrı kesiciler adet kanamasının artmasına neden olur mu?

Aspirin dışındaki ağrı kesiciler kanamanın artmasına neden olmaz. Ağrı kesicileri kullanmadan önce hekime danışılması ve ilacın yan etkilerinin öğrenilmesi gerekir. Başkalarında herhangi bir probleme neden olmayan bir ilaç size zararlı olabilir.

Adet döneminde sigara içmek zararlı mıdır?

Sigara içmek sağlığınızı olumsuz etkiler. Yapılan bilimsel çalışmalarda sigaranın üreme sağlığını da olumsuz etkilediği gösterilmiştir. Sigaranın içerdiği nikotin kan damarlarının büzüşmesine ve organların oksijen ihtiyacının karşılanamamasına yol açar. Sigara adet döngülerinin düzenini bozarak ileride çocuk sahibi olmayı zorlaştırabilir.

Adet kanaması sırasında pıhtıların gelmesi normal midir?

Kanamanın fazla ve krampların olduğu ilk günlerde pıhtıların gelmesi normaldir. Vücudunuzda pıhtılaşmayı önleyen faktörler üretilir. Kanamanın çok yoğun olduğu günlerde üretilen bu faktörler yetersiz kalabilir ve pıhtılaşma olur. Fakat her zamankinden büyük pıhtılar geliyorsa hekime başvurulması gerekir.

Adet kanamaları arasındaki dönemde de kanama olur mu?

Adet kanamaları arasındaki dönemde lekelenme şeklinde kanamalar olabilir. Ara kanamaların en sık nedeni yumurtlama döneminde (yumurta çatladığında) görülen kanamadır. Bu durum endişelenmeyi gerektirmez. Üreme organlarındaki enfeksiyonlar ve tümörler de ara kanamalara ve lekelenmelere yol açar.
#52 - Mayıs 25 2009, 11:07:48

!_By_Gizli_!

Klamidya enfeksiyonu

Klamidya enfeksiyonu chlamydia trachomatis adı verilen bir bakterinin sorumlu olduğu bir hastalıktır ve özellikle gelişmiş ülkelerde cinsel yolla bulaşabilen hastalıkların en sık görülenidir.

A.B.D.'de her yıl 4 milyon yeni klamidya vakası görülmektedir ve maalesef bu kadınların %40'ından fazlası hasta olduğunun farkında değildir. Çoğu zaman enfeksiyon herhangi bir belirti vermez ve başka bir nedenden dolayı doktor kontrolüne gidene kadar fark edilmez. Problemin erken dönemde fark edilebilmesi için yılda bir ya da tercihan 6 ayda bir doktor kontrolü ve tarama testlerinin yapılması şarttır. Bu özellikle genç kadınlarda ve birden fazla partneri olan 35 yaş üstü kadınlarda önemlidir.

Belirtileri
Genelde belirti vermemesine rağmen bazı kadınlarda hafif sarımsı akıntı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, vajinal bölgede yanma ve kaşınma, kızarıklık, şişlik, dış genital organlarda yaralar, ilişki esnasında ağrı ve anormal kanama gibi kalmidya enfeksiyonuna özgü olmayan nonspesifik tabir edilen belirtiler olur. Erkeklerde ise en sık bulgu penisden olan akıntı ve idrar yaparken olan yanmadır.

Tanı
Tanı hastanın öyküsü ve muayene esnasında alınan servikal doku örneğinin laboratuvarda incelenmesi ile konur. Bu masraflı bir teknik olmasına ve heryerde yapılamamasına rağmen en etkili teşhis yöntemidir.

Klamidyayı saptayacak ve tarama testi olarak kullanılabilecek idrar analiz teknikleri geliştirmek amacı ile çalışmalar sürdürülmektedir. Klamidya saptandığında kişinin son 1 hafta içinde ilişkide bulunduğu bireyler de taranmalıdır.

Tedavi edilmediği taktirde klamidya enfeksiyonununen ciddi sonucu infertilitedir.

Pek çok kadında pelvik iltihabi hastalığın etken faktörü klamidyadır ve vücuda girdikten uzun yıllar sonra bu tabloya neden olabilir. Klamidya enfeksiyonu karın boşluğu içerisinde yapışıklıklara neden olur ve uzun dönemde çocuk sahibi olmada güçlükler meydana gelebilir.Enfeksiyon varlığından habersiz olan gebe kadınları bekleyen en büyük tehlike ise erken doğum riski ve bundan çok daha önemlisi doğum esnasında mikroorganizmayı bebeğe bulaştırmaktır. Klamidya bebeklerde göz iltihaplarına neden olur. Trahom adı verilen bu hastalık körlükle dahi sonuçlanabilir. Ayrıca yenidoğanlardaki diğer bir tehlike de klamidya zaatürresidir. Bu nedenle gebe olan her kadında klamidya taraması iddeal olarak yapılmalıdır.

Önlem
Klamidya enfeksiyonundan korunmanın en etkili yolu diğer bütün cinsel yolla bulaşan hastalıklarda olduğu gibi (uzun süreli tek eşli bir ilişki yok ise) kondom kullanmaktır. Bunun dışında yıkanırken akan suyla yıkanmak yani duş yapmak, vajina içini su ile yıkamamak, sentetik iç çamaşır yerine pamuklu olanları tercih etmek, çok dar pantolon giymemek gibi basit kurallara dikkat etmek tüm vajinal enfeksiyonlardan korunmada olduğu gibi klamidyadan da korunmada etkilidir. En az yılda bir herhangi bir yakınma olmasa bile kontrole gitmek de genel sağlık açısından önemlidir.

Tedavi
Klamidyanın tedavisi antibiyotikler ile olur.Yapılan araştırmalar sonucu Amerikan Hastalık Kontrol ve Öneme Dairesi klamidya enfeksiyonları için standart protokoller önermiştir. Bu tedaviler ile klamidya herhangi bir zarar yaratmadan tedavi edilebilir. Klamidya ile gonore (bel soğuklu) genelde birarada bulunduğundan bu hastalıklardan bir teşhis edildiğinde diğerine yönelik tetkik ve tedaviler de mutlaka yapılmalıdır.
#53 - Mayıs 25 2009, 11:08:12

!_By_Gizli_!


Hemen hemen bütün toplumlarda değişik derecelerde sosyolojik öneme sahip olan kızlık zarının tıbbi adı Hymen (himen)'dir. Hymen aynı zamanda Yunan ve Roma mitolojisinde Baccus (Dionysus) ve Venüs'ün (Afrodit) oğlu olan ve elinde bir meşale tutan evlilik ve düğün tanrısının adıdır. Gerdek gecesi bu Tanrı'ya adandığından kızlık zarı da aynı isimle anılmaktadır. Mitolojik bireylerin yanısıra 19. yüzyılda yaşamış bir besteci olan Frederic Hymen Cowen'de talihsiz bir seçimle bu kelimeyi yaşamı boyunca isim olarak taşımıştır.

Kızlık zarının fizyolojik amacı ve görevi kadın vücudunun bugüne kadar açıklanamamış pekçok sırrından birisidir. Spesifik bir görevi yokmuş gibi görünmesine rağmen özellikle embryonik dönemde mikroorganizma ve yabancı cisimlerin vajina içine girişini önlediği düşünülmektedir. Tıbbi açıdan bakıldığında ise özellikle gelişmiş toplumlarda en sık cinsel şiddete ve istismara maruz kalan çocukların tanınmasında incelenmektedir.

İnsanoğlunun tarihsel gelişimi süresince pekçok toplum hymeni saflığın ve el eğmemişliğin yani bekaretin sembolü olarak görmüştür. Bu inanışın yansımaları hala daha özellikle bizim toplumumuz gibi gelişmekte olan toplumlarda sıklıkla yaşanmaktadır.

Günümüzde kızlık zarının anatomik ya da fizyolojik değil sosyolojik bir fonksiyonu vardır.

Anatomi
Kızlık zarı belirli bir yapıda değildir. Anatomik olarak vajinayı oluşturan ve mukoza adı verilen dokunun vajina girişini oluşturan doku kıvrımıdır. Yani kızlık zarı vajina içinde değil vajinanın hemen girişinde dudakların yaklaşık 1-1.5 santimetre içindedir ve küçük dudaklara bağlıdır.Dış genital oluşumlardan birisi olarak kabul edilir.Dışarıya bakan ön yüzü deriye, vajina içine bakan arka yüzü ise mukozaya benzer. Kız çocukların hemen hepsine bulunan hymen çok nadir olarak doğuştan hiç bulunmayabilir. Çocukluk çağında daha sert olan doku ergenlikle birlikte östrojen hormonunun salınmasına bağlı olarak değişime uğrar ve esneklik kazanır.



Kızlık zarı vajina girişini tamamen kapatmaz, ortasında adet kanının ve vajinal salgıların dışrıya akmasını sağlayan bir delik bulunur. Bu deliğin şekli ve yapısı hymen türlerinin belirlenmesinde kullanılır. Kızlık zarının şekli, kalınlığı ve elastikiyeti kişiler arasında büyük farklılıklar gösterir.

Kızlık zarının türleri

Annüler Hymen
En sık görülen hymen şeklidir. Burada kızlık zarı halka şeklinde vajna girişini kaplamaktadır. Ortasında yine halka şeklinde bir delik bulunur. Karadeniz ve arkadaşları yaptıkları araştırmada kadınların %94.7'sinde kızlık zarının annüler olduğunu göstermişlerdir. Yurtdışında yapılan çalışmlarda ise annüler kızlık zarının kadınların %60-95'inde bulunduğu saptanmıştır.
Kresentrik Hymen Yarımay şekinde olan kızlık zarıdır. Genelde klitorise yakın kısımlarda zar daha incedir yada hiç yoktur. Arka kısımda ise daha beligindir. Görülme sıklığı %3.5 ile %20 arasında değişmektedir. Bu tür zarlar genelde ilişki sırasında yırtılmaz.
Septalı Hymen Bu hymen türünde ortadaki deliğin ortasında bir köprü gibi görünen doku parçası vardır. Kadınların %1.5-5'inde hymen bu yapıdadır.
Kribriform Hymen Hymenin ortasında tek değil birden fazla delik vardır. Bu görüntü dantele benzer. Görülme sıklığı %1'den daha azdır.
İmperfore hymen Bu zar türünde vajina girişi tamamen kapalıdır ve hymenin ortasında delik yoktur. Bu zar türüne sahip kızlar hiç adet kanaması görmezler. Normal şekilde gerçekleşen kanama vücut dışına atılamaz ve hymen arkasında vajina içinde birikir. Oldukça ağrılı bir durumdur ve hymenin doktor tarafından cerrahi bir işlemle açılması gerekir.
Mikroperfore hymen Hymen ortasındaki delik çok küçüktür. Adet kanaması olur ancak oldukça ağrılıdır. Bir kısım hastada cerrahi müdahale ile açılması gerekir.
Multipar hymen Doğum yapmış kadınlarda kızlık zarından geri kalan kısımlar karünkül olarak adlandırılır.

Şekil dışında kızlık zarları deliğin ve serbest kenarın karakteri, zarın kalınlığı ve mukavemetine göre de sınıflandırlabilir.


Doğuştan açıklığı olmayan imperfore bir hymen ve arkasında birikmiş olan kan

Kızlık zarı genelde ilk ilişki ya da yabancı bir cisim girişi ile yırtılır. İlk cinsel ilişki esnasında hymen ortasındaki delik penis çapından küçük olduğu için halka şeklindeki zar birkaç yerden yırtılır ve az miktarda kanama meydana gelir. Bu yırtıklar birkaç gün içinde nedbeleşir ve bir daha kanama olmaz. Çok nadiren ilk ilişkiyi takip eden bir kaç ilişki sırasında da kanama görülebilir. Bazen bir ilişki olmasa da kızlık zarının serbest kenarı düz olmaz ve çentikler bulunur. Kadınların yaklaşık %20'sinde bu tür çentikler bulunur.

İlk ilişkide kızlık zarı mutlaka bozulur mu ?
Hayır. Kızlık zarının özgün yapısı bazı kadınlarda penis girişine müsade eder ve çok defa ilişkide bulunsa bile zarda yırtık meydana gelmez. Bu tür zarlara duhule müsait ya da ilişkiye müsait zar adı verilir. Halk arasında ise elastik zar olarak adlandırılır. Kadınların %26-41'inde zar duhüle müsaittir ve ilk ilişkide kanama olmaz.

Kızlık zarının bozulması ağrıya neden olur mu ?
Bazı kadınlarda ilk ilişki sırasında ciddi miktarda bir ağrı olabilir. Ancak genelde herhengi bir rahatsızlık olmaz. Burada erkeğin davranışı ve yaklaşımı son derece önemlidir. İlk ilişki ister istemez her kadında endişe ve korkuya neden olur. Erkeğin yavaş ve yumuşak davranışı olayın ağrısız olmasını kolaylaştırır.

Kanamanın miktarı ne kadardır ?
Kanamanın miktarı genelde çok azdır ve kısa sürede kendiliğine durur. Çok nadiren hymen arkasından bir damar açığa çıkar ve kanama durmaz. Bu gibi durumlarda cerrahi müdahale ile dikiş atılmsı gerekebilir. Bazı durumlarda ise vajina girişinde va hatta içinde yırtıklar meydana gelebilir, şiddetli ve durmayan bir kanama görülebilir. Bu gibi durumlarda cerrahi müdahale ile dikiş atılması gereklidir. Atılan bu dikiş kızlık zarını onarmaz.

Kızlık zarı bozulduğunda mutlaka kanama olur mu?
Hayır. Bazı durumlarda zarda yırtık meydana gelmesine rağmen kanama olmayabilir.

Kanama olması kızlık zarının bozulduğunu mu gösterir?
Hayır. Bazı durumlarda kızlık zarı bozulmaz ancak dış kısımlarda yırtık ya da sıyrık olabilir ve buralardan kanamalar görülebilir.

Kızlık zarı ilişki dışında başka bir yolla bozulabilir mi?
Kızlık zarı genelde vajina içine giren ve genişliği hymen ortasındaki halkadan daha büyük olan cisimler ile bozulur. Ancak bazen ata ya da bisiklete binme, bacakları çok açmayı gerektiren bale gibi aktiviteler ya da kaza ve travma sonrasında da bozulabilir ya da zedelenebilir.

Mastürbasyon kızlık zarına zarar verir mi ?
Hayır. Vajina içine birşey sokmaya teşebbüs edilmediği taktirde mastürbasyon ile kızlık bozulmaz.

Kızlık zarı kendi kendine iyileşir mi?
Hayır. Bir kez zedelenen kızlık zarı daha sonra hiç ilişki olmasa bile kendi kendini onarmaz.

Kızlık zarının ne zaman bozulduğu anlaşılabilir mi ?
Hayır. Eğer aradan 7-8 günden fazla zaman geçmişse anlaşılamaz.

Kızlık zarı bozulmadan hamile kalınabilir mi ?
Evet. Kızlık zarı gebeliğe karşı koruma sağlamaz. Kızlık zarı sağlamken (elastik ya da dışarı boşalma) spermler içeri girebilir ve dış gebelik de dahil olmak üzere hamilelik oluşabilir.

Kızlık zarı bozulmadan muayene ya da kürtaj yapılabilir mi?
Evet. Zar yapısı uygun olan kişilerde hymen yapısına zarar vermeden spekulum incelemesi hatta kürtaj dahi yapılabilir. Öte yandan akıntı sorunu olan hemen hemen tüm bakire genç kızlarda ve kız çocuklarında vajinal kültür alınabilir.

Kızlık zarının bozulduğu nasıl anlaşılır ?
Bu ancak muayene ile anlaşılır. Muayene son derece kısa ve ağrısız bir işlemdir. Doktorunuz gazlı bez ile büyük dudakları ayırarak kızlık zarını gözler. Kendi kendine kızlık muayenesi olmaz. Ayna ile hymeni görebilirsiniz ancak bunu yorumlamak deneyim gerektirir. Bazı durumlarda jinekolog bile buna karar veremeyebilir ve kolposkopik incelemeye gereksinim duyabilir. Özellikle doğal çentik bulunan hymen varlığında karar vermek güç olabilir.
Kanama öyküsü vb. ile kızlık zarının bozulup bozulmadığı anlaşılamaz.

Kızlık zarı tamir edilebilir mi?
Evet. Kızlık zarı tamir edilebilir ve bu işleme himenoplasti (hymenoplasty) ya da hymenorraphy adı verilir. Bunun için ne zaman ya da kaç defa ilişki olduğu önemli değildir. Doğum yapmış kadınlarda bile kızlık zarı tamir edilebilir. Kızlık zarının tamir edildiği ancak jinekolog ya da adli tabip tarafından anlaşılabilir. Ancak kızlık zarı tamirinde kanama olması %100 garanti edilemez. Gerçekte bozulmuş olan zarın tamamen tamir edilmesi ve eski haline getirilmesi olanaksızdır.Son derece ince yapıda olan bu doku genelde dikiş tutmaz. Ortamda bulunan fazla sayıdaki mikroorganizma nedeni ile yara yeri kolayca enfekte olabilir. Buna karşılık vajina duvarından alınan parçalar ile yeni bir hymen yapılabilir. Bu durumun hukuksal ve ahlaki boyutu tartışmalı olmakla beraber bizim toplumumuz gibi bekaret nedeni ile cinayetlerin bile yaygın olarak görüldüğü toplumlarda zaman zaman hayat kurtarıcı olabilmektedir.

Kızlık zarı tamiri ile ilgili olarak tüm dünyada tartışmalar sürmektedir. Ancak bu yapay bekaretin ne kadar gerekli olduğu konusunda fikir birliği yoktur. Özellikle batılı yazarlar bunun son derece gereksiz bir işlem olduğunu düşünürken bazıları işlemin etik açıdan estetik ameliyattan farklı olmadığı fikrindedirler. Açıkçası hymen onarımı talep eden kadınlar buna yaşadıkları toplumsal çevreye bağlı olarak sosyal statülerini, mutluluklarını hatta yaşamlarını devam ettirebilmek için gerek duyduklarını belirtmektedirler. Gerçekten de 1996 yılında Lancet dergisinde yayınlanan bir makelede kızlık zarı tamirinin Mısır'da ilk gece cinayetlerini %80 oranında azalttığı ileri sürülmektedir.

Yeniden elde edilen bekaretin bedeli çok da düşük değildir. Berkeley Tıp Dergisinde yayınlanan bir araştırmada Mısır'da kadınların bu işlem için 100-600 Amerikan doları ödedikleri, Türkiye'de ise ücretlerin 140-1500 Amerikan Doları arasında değiştiği belirtilmektedir.

Her doktor bu ameliyatı yapabilir mi?
Hayır. Pekçok jinekolog bu ameliyatı prensip olarak yapmaz. Ancak Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın hemen her ülkesinde bu ameliyatı yapan doktor ve klinikler mevcuttur.

Ameliyat ne zaman yapılmalıdır ?
Bu yapılacak olan ameliyatın türüne bağlıdır. Bazı ameliyatlar ilişkiden bağımsızken bazı tür dikişler evlenmeden 3 gün önce yapılmalıdır. İşlem genelde 30 dakika kadar süren, genel ya da lokal anestezi altında yapılabilen nispeten basit bir operasyondur.
#54 - Mayıs 25 2009, 11:08:32

!_By_Gizli_!

masturbasyon elle tatmin

Masturbasyon kelimesi latince ''masturbare=(elle bozmak )'' fiilinden türemiştir.

Günümüzde kullanımı; kişinin (kadın veya erkek) kendi kendine cinsellik yaşaması veya cinsel doyuma ulaştırması için yaptığı eyleme denir. Daha modernize bir açıklama ile ; bir cinsel tepki üreten istemli kendi kendine uyarım olarak tanımlanabilir.

Masturbasyon hayal gücünün veya fantazinin sonsuz kullanımı ile gerçekleşir,kişi bu sırada kendisini ve karşıdakini dilediği gibi düşünür ve sonsuz bir güce sahip olur, bu yüzden de hiç bir cinsel eylem bu sınırsızlıkta ve mükemmellikte gerçekleşmez. Bu da ilk cinsel eylemlerde bazen hayal kırıklığı yaratabilir. Ama hiç bir düşünce de tensel dokunmanın veya hissetmenin vede sevginin yerinide tutamaz.

Masturbasyon zararlımıdır ? Eğer kişinin sosyal yaşantısını ,normal seksüel ilişkilerini bozacak düzeyde değil ise zararsızdır.

Kişi eğer bir seksüel partneri varsa o olmadığı zamanlarda masturbasyon yapabilir ama bunun sayısı ve sıklığı partnerine olan arzusunu etkilemeyecek şekilde olmalıdır.

Eğer kişinin düzenli seks partneri yoksa veya hiç partneri yoksa, arzu ettiği sürece, hissettiği sıklıkta masturbasyon yapabilir.

Masturbasyonun kadında veya erkekte hiç bir fiziksel (bedensel) kötü tesiri yoktur ,aksine rahatlamayı ve gevşemeyi sağlar. Ayıp değil bir gerekliliktir.Toplumda söylenen diğer herşey tamamen uydurmadır- yok sivilce yapar, gözleriniz kör olur, ileride çocuğunuz olmaz, kızlarda adet düzenini bozar, erkeklerde ileride sertleşme sorunu yaratır gibi söylentiler ve bilgiler ve buna benzer her şey tamamen uydurmadır.

Dilediğiniz yer ve zamanda tabiki başkalarının haklarına (kişisel veya kanuni) saygı duyarak, kimseye zarar vermeden masturbasyon yapabilirsiniz. Bu sizin hakkınız ve bedensel özgürlüğünüzdür.

Yanlız masturbasyon sizin için kaçınılmaz bir olay , bir tutku haline gelmişse, normal cinsel ilişkiye tercih ediyorsanız, veya normal seksten partnerinizden zevk alamayıp masturbasyona yöneliyorsanız bir cinsel tedavi merkezine baş vurup bu alışkanlığınızı veya tercihinizi değiştirmek için öneri ve tedavi almalısınız.

Masturbasyon konusunu biraz yaşa ve cinsiyete göre ayırırsak;

Genç erkeklerde özellikle cinsel hayatı olmayan gençlerde, masturbasyon neredeyse bir zorunluluk halindedir, bunun nedeni ise:

Sperm (meni - er suyu) üretimi devamlıdır ve hiç durmaz, üretilen spermler bir kesede toplanır ve boşaltılmaya hazır beklerler, arkadan da devamlı sperm üretimi olur ve bu keseye boşalır, bu kesenin bir hacmi, bir kapasitesi vardır, bu hacim dolunca cinsel istek artar, yoğunlaşır eğer ilişki veya boşalma gerçekleşmezse kasıklarda ağrı, aşırı cinsel istek başlar, bazen kese o kadar dolmuştur ki büyük tuvalet yaparken veya ıkınırken vücut içi basınç arttığından bu sırada penisten sperm akar veya idrar sonrasında sümüksü bir akıntı olarak penisten gelir (bu boşalma değildir ve zevk vermez sadece sperm akar). Eğer kişi boşalmaz veya ilişki kurmazsa belli bir süreden sonra ki bu süre kişiden kişiye değişir( 4 ila 15 gün), erkek uykuda boşalır ve keseyi boşaltarak arkadan gelen spermlere yol açar. Hamamcı olduk veya rüyacı olduk deyimi buradaki boşalmaya bağlı yıkanma gerekliliğinden gelmiştir. Erkeklerdeki cinsel arzu kontrolsüzlüğü de devamlı üretilen sperm ve onun boşaltılması isteği sonucu olup bayanların erkeklerde anlayamadıkları duygusuz cinsel istek bundan dolayıdır.

Erkeklerde uyarı ve doyuma ulaşma daha çok penisin etrafının kavranma hissinin tatmini ve özellikle penisin baş kısmında bulanan zevk hücresi diye isimlendirilen sinir uçlarının sürtünmeye ve karşıdan gelen basınca karşı taşıdıkları hislerden oluşur.

Erkekler genelde elleriyle cinsel organlarını okşayarak masturbasyon yaparlar, bunun için elleri kuru olabilir, genelde kayganlaştırıcı bazı maddeler; tükürük, krem, sabun (sabunun penis içine kaçtığında acıya yol açacağı unutulmamalıdır) kullanılır. Gene erkekler masturbasyon yaparken penislerini başka cisimlere sürerek de veya kavrama hareketini sağlayıcı bir takım boşluklara penislerini sokup çıkarark yaparlar. Veya sertleşmiş penise su tutarakta masturbasyon gibi çeşitli yöntemlerde kullanırlar. Son zamanlarda ülkemizde de satılan yapay vajina benzeri araçlarda erotik malzeme satılan dükkanlarda bulunmakta ve kulanılmaktadır. Kısaca kişiye zevk veren her şey bu amaçla kullanılabilir.

Kadınlarda ise; bakire olanlar veya olmayanlar olarak değerlendirmeliyiz çünkü toplumumuzda bekaret hala önemli bir konu olarak kabul edilmektedir .

Kadınlarda masturbasyon erkeklerdeki kadar fiziksel dokunma gerçekleşmeden düşünce bazında da gerçekleşebilir.Sadece göğüslerine dokunarak dahi masturbasyon yapabilirler.

Fiziksel istek kasık bölgesine yayılan sıcaklık orada bir basınç hissinin duyulmasına ve klitorise dokunulmasının ihtiyacı ve vajen içinde doldurulması gerekli bir boşluk hissi ile ortaya çıkar. Vajende ki boşluk hissi daha önce cinsel ilişkiye girmemiş bayanlarda çok az veya yoktur.Cinsel ilişki yaşamış kadınlarda ise bu vücud tarafından tanınmıştır ve hissedilir.

Genelde ya klitoris (bızır) elle okşanır veya iki bacak açıp kapanarak sıkıştırılır veya kadına zevk verebilecek bir şeye sürtülür. Bakire olan kadınlar genelde bu şekilde masturbasyon yaparlar. Ve bunun kızlık zarına hiç bir zararı yoktur.

Daha az olarak klitoris okşanırken vajen girişine parmakla baskı uygulanabilir veya vajen girişi veya küçük dudaklar okşanabilir. Bunun da kızlık zarına hiç bir zararı yoktur.

Ve bazı bayanlar kızlık zarı olmayanlar veya önemsemeyenler vajen içine parmak veya parmaklarını sokarlar veya içeriye doluluk hissi verebilecek herhangi bir şey (deodorant kutusu,salatalık,muz,kalem gibi) kullanırlar.Son zamanlarda ülkemizde de bulunan yapay penisler de veya titreşim sağlayan bazı seks oyuuncaklarıda yaygın olarak kullanılmaktadır.

Bazı bayanlar ise hem klitorise sürtünme veya baskı hemde vajen içine doluluk sağlayarak masturbasyon yaparlar.

Duşta basınçlı suyun klitorise tutulması ile masturbasyon ise bayağı yaygın bir yöntemdir, bu da kızlık zarına zarar vermez.

Anne ve babalara vede herkese ; cinsellik içgüdüsel bir duygu olup soyunu sürdürme, hayata ve kendinden sonraya bedeninden bir parça bırakma hissinin bir uzantısıdır. Yani frenlenemez,önlenemez ve yok edilemez.Belki baskılayabilir veya başka bir hisse veya uğraşa yönlendirebilirsiniz ama bunun sağlıksız sonuçları ve acısı daha sonra çok fazla olarak başka yerlerde ve konumlarda ortaya çıkmaktadır.Kuşumuzun, kedimizin veya köpeğimizin cinsel arzularını düşünüp dikkate aldığımız halde kendimizin ,yakınlarımızın veya çocuklarımızın bu tip ihtiyaçlarını görmemezlikten gelmeye veya anlamamaya çalışmak kendimizi kandırmaktır.

Özellikle cinsel yaşantıya sahip olamayan veya olamamış gençlerde bu istek frenlenemez.Bu yüzden gerekli olan masturbasyon için onları yanlış bilgilendirip korkutmayınız.

Yaş ve kişinin sosyal konumu bu arzuyu yok etmez bu bir ihtiyaçtır.

Yanlız bebekler de de bazen masturbasyon benzeri davranışlar görülebilir bu onları korkutmadan önlenebilir,anlayabilecek yaşta olanlar doğru yönlendirilip bilgilendirilmelidir.Bu konu ilerdeki yazılarıızda ele alınacaktır.

Peki çocuklarımıza nasıl davranalım;

ilk önce onlara bu konularda sağlıklı bilgiler verelim eğer sizde bilmiyor veya bu konuları konuşamıyorsanız çekinmeden destek alabileceğiniz yerlere baş vurabilirsiniz veya okuyup öğrenebilecekleri bazı bilgi kaynakları sağlayabilirsiniz.En önemli olan şey yanlış bilgi vermemektir.Ufak bir kızken annesi tarafından anal (arkadan-popodan - makat-rektum ) ilişkiye girmesin diye arkadan ilişki kuranlar kanser olur diye korkutulup yönlendiren bir hastamın kabız olursam da aynı etki olur kanser olurum ölürüm fikri ile yaşadığı ve hissettiklerini, bu yüzden yeme içme problemi yaşadığını, uzun süre psikiyatrik tedavi alıp halen de tam olarak iyleşemediğini vede iyileşemeyeceğini düşünürseniz yanlış bilginin bir insanın hayatına, yaşantısına nasıl bir etki yaptığını anlarsınız.

Onları kendileri ile kalabilecekleri ruhları ve bedenlerini tanıyabilecekleri mekanlarda rahat bırakalım.Odasının kapısını kitlemesine izin verin veya kapısını çalıp onun olurunu almadan odasına girmeyiniz.Kötü bir şey yapacaksa zaten yapar, sertlikle hiç bir şey engellenmez sadece inanarak doğruyu anlatın oda anlayacaktır.Veya banyoda gereğinden fazla kalırsa onu rahatsız etmeyiniz, orayı gerçekten kullanmaya ihtiyacınız olana kadar onu rahat bırakınız, bir insan banyoda ne yapabilirki veya ne yapar sizce? En önemli şey ise onlar her ne kadar sizin bedeninizin bir parçası olsalar da onlarında bir ruhlarının olduğunu unutmamak, onların kişiliklerine saygı duymaktır
Her ne kadar toplumumuzda mastürbasyonla ilgili katı yasakların varlığından söz edilemezse de, bu konuda halk arasında geçerliliğini koruyan inanışlar, yersiz korku ve kaygılara yol açabilmektedir. Ülkemizde ciddi bir mastürbasyon araştırması bulunmamakla birlikte gazete ve bazı dergilerin cinsel sorunlar köşelerinde açıklanan mektupların büyük bir bölümünde bu konuya ilişkin soruların yer aldığı görülür. Kendi kendine cinsel doyuma ulaşma yoluna başvuranlar içinde ülser, zafiyet gibi çeşitli hastalıklardan korkanlar, sinirlilikten ve dalgınlıktan yakınanlar, evlilikte başarısızlık kaygıları olanlar, hatta bu yoldan doyuma ulaşmanın kısırlık, körlük gibi felaketlere yol açtığını sanarak "uçurumun kenarında" olduğunu hissedenler bulunmaktadır. Genellikle eskiden yaygın hurafelerden kaynaklanan bu yanıltıcı inanışlar, insanları ciddi ruhsal bunalımlara itebilecek boyutlara da ulaşabilmektedir. Mastürbasyona eşlik eden endişeler, kişiyi sinirli, ve bundan dolayı hasta bile edebilir. Birbirini ihmalden dolayı evlilik ilişkisi de zedelenebilir. Diğer yandan bu yanıltıcı baskıcı inanışların ardında aynı Batı'da olduğu gibi , dinimizin rastgele yorumlanışından kaynaklanan çok sakıncalı bir günah anlayışı bulunmaktadır. İslam dininin kaynaklarında bu konuya ilişkin kesin bir tutuma rastlamak mümkün değildir. Öyleyse kendi kendini tatmin ederken yakalanan çocuk niçin dayak yer ? Mastürbasyon yapan yetişkinler kendilerini niçin kör olma, aptallaşma, kısır kalma gibi korkunç tehditler karşısında hisseder ? Bu soruya verilecek tek cevap, toplumumuzda cinsel konularda son derece yaygın olan baskı ve bilgisizliğin bu noktada da insan sağlığını tehlikeye düşürmekte olduğudur. Çoğu kimseler mastürbasyonda aşırıya kaçma endişesi içindedir. Oysa aşırılığın ölçüsü pek çok konuda olduğu gibi, burada da bir tek ve bağlayıcı değildir. ABD'de yürütülen bir araştırmada, haftada bir elle doyuma ulaşanların, bunu her gün yapmayı fazla buldukları, her gün yapanların ise günde dört beş kez yapmanın aşırı sayılıp sayılmayacağını merak ettikleri görülmüştür. Bu sorunun nesnel bir bakış açısından incelenmesi şu sonuca götürür: Cinsel doyum konusunda aşırılıktan korkmak yersizdir. Çünkü aşırılık, fiziksel yorgunluğun, sözkonusu faaliyete ister istemez son verdiği noktadadır. Uygar insan için cinsel açıdan aşırılık diye bir şey yoktur. Mastürbasyon da cinsel davranışlar arasında yer aldığına göre o yoldan ulaşılan doyumların fazla sık olup olmaması diye bir sorun söz konusu edilmemelidir. Mastürbasyon ile ilgili en ciddi kaygı, bu yoldan doyuma ulaşmanın, bir eşle birleşmeye tercih edilir olmasıyla başlar. Mastürbasyonun insan üzerindeki ruhsal -sinirsel etkilerinin diğer bazı olumsuz ruhsal-toplumsal etmenlerle biraraya gelmesi, böyle şanssız bir sonuçta noktalanabilir. Ne yazık ki, birtakım koşulların kadın ve erkekleri cinsel doyumu sürekli olarak, sadece ve sadece mastürbasyonda bulabilen kişiler haline getirdiği de görülmektedir. Nasıl çocukluk çağındaki otoerotizm dış dünya ile ilişkide karşılaşılan başarısızlık ve güvensizlikler sonucu, çocuğu bedeninin haz mekanizmalarına yönelterek ona bir çeşit telafi ve avunma sağlıyorsa, ergenlik çağındaki yoğun mastürbasyon alışkanlığından sıyrılıp karşı cinsle doyumlu cinsel birleşmeye geçiş döneminde karşılaşılan başarısızlıklar da yine böyle kısır bir saplantıya yol açabilmektedir. Cinsel birleşmeyle ilgili kulaktan dolma harikulade düşler, olağanüstü yüceltmeler, ilk denemelerde karşılaşılması olası güçlüklerle bağdaştırılamaz. Kadının genellikle kolay doyuma ulaşamaması da olumsuz bir etmen olabilir. Erkekler eşlerinin doyuma ulaşmamasından kendilerini sorumlu hisseder, kadınlar da kendilerini yetersiz bulabilir. Bütün bunlar zamanla ve tecrübeyle aşılan zorluklardır. Fakat bazı kimselerin bu ilk temaslardan umutsuzluğa kapılarak, başka hiç bir çekici tarafı olmasa bile en azından kolaylıkları olduğu için mastürbasyona dönmeleri pek şaşırtıcı sayılmamalıdır. Kendi kendini tatmin etme durumunda yaşanan yalnızlık ve sadece kendi bedenine yönelik olma, ruhsal bir takıntı şeklini alarak, kişinin dış dünya ile, özellikle de karşı cins ile sağlıklı toplumsal ve cinsel ilişkiler kurmasını engellediği takdirde, ruhbilimde buna "narsizm" adı verilir. Narsizm mitolojiden alınma bir terim olup, Narsiz (= Nergis) adındaki güzeller güzeli bir gencin durgun suda kendi aksini seyrederken kendi kendine aşık olması öyküsünü çağrıştırır. Kendi kendine tutkunluk, Nergisin durgun su kenarında kök salan bir çiçeğe, nergise dönüşmesiyle son bulur. Bu garip ve acıklı öykünün ruhbilimde dile getirdiği sağlıksız durum, diğer cinsel saplantılar içinde en sık rastlananlardan birini oluşturmaktadır. Buna neden olarak ruhbilimciler, her cinsel kısıtlamanın belirli bir aşamadan sonra insanı doğrudan doğruya kendine yöneltmesini gösterirler. Mastürbasyonun adeta geri tepen etkileri sonucu gelişen ruhsal saplantılara örnek olarak, araştırmalarda sık sık rastlanan bir durumu, anne ve babası boşanmış bir genci ele almak mümkündür. Tedavi için başvuran bu genç, annesiyle birlikte yaşamakta ve bu anne tarafından bir eş yerine konmaktadır. Anne sürekli olarak kadınların insanı sömürdükleri, bu yüzden onlardan uzak durulması gerektiği yolunda telkinlerde bulunmaktadır. Genç erkek olgunlaşma sırasında gelişen normal, sağlıklı cinsel arzularını bu telkinler sonucu bastırarak kendi kendini tatmine yönelmiş ve bir
zaman sonra normal birleşme yapamaz hale geldiğini fark etmiştir. Bu sık görülen tipik bir örnektir. Mastürbasyon özellikle ergenlik çağındaki erkeklerde sık görülür. Cinsel organlar, cinsel hazın paylaşıldığı bir eş olmaksızın uyarıldığı karşı tarafa haz verme kaygısı söz konusu olmadığı için, mastürbasyon yapan kişi ne olursa olsun kısa zamanda doyuma ulaşmak amacındadır. Bununla bağlantılı olarak ergenlikte yoğun bir mastürbasyon dönemi yaşayan erkekte cinselliğin özelliklerinden birini oluşturan erojen bölge ve organ duyarlılığı, cinselliğin bu ilk uyanma aşamasında yerleşir. Oysa kadında bu durum farklıdır. İşte bu farklılık, her iki cins arasında uyumsuzluk doğurabilir. Cinsel organların aşırı duyarlılığı ve cinsel amacın odaklaştırılmış oluşu ile bağlantılı olarak, erkekte erken boşalma sorunu bu uyumsuzluğun bir yanıdır. Diğer yanda kadında vajina duyarlılığının gelişmemişliği söz konusudur. Demek ki, erken boşalma, erkekte ergenlik çağında uzun süren ve saplantı haline dönüşebilen mastürbasyon döneminin yol açtığı gerçek bir sorundur. Bunun çözümü, cinsel birleşme sırasında eşlerin birbirlerinde erotizmin yanısıra ruhsal yakınlık ve uyum aramaktan vazgeçmemelerinde aranmalıdır.
#55 - Mayıs 25 2009, 11:08:57

!_By_Gizli_!

Oral sex

Oral seks bir kişinin cinsel organlarıyla diğer kişinin ağzı arasındaki temasla olan ilişkidir.

Ağız ve cinsel organlar vücudun kolayca uyarılabilen erojenik bölgeleridir.Ve temas haline geçmeleri de kişilere zevk verir.Bütün memelilerde karşı cinslerin birbirlerini ağız yoluyla uyarması vardır denilebilinir.(mesela erkek köpeğin dişinin vajenini koklaması ve yalaması gibi,atlardada erkeğin çiftleşmeden önce dişinin vajenini yalayarak dişiyi ilişkiye hazır hale getirdiği görülür )

Neden oral seks: - ağızın ve cinsel organların hassas erojen bölgeler olması,ve birbirlerine verdikleri uyarının ve zevkin yoğun olması bu buluşmayı kaçınılmaz yapmaktadır.

- En önemli avantajlarından bir taneside gebeliğe neden olmaması yüzünden çiftler tarafından rahatlıkla kullanılmaktadır.

- Bakireliğin önemli olduğu toplumlarda bu yolla bakirelik korunmuş olmaktadır.

- Erkek te veya kadın da kendi cinsel organını partnerinin ağzında görmekte bir haz yaratmaktadır.

Kadının erkek cinsel organını ağzıyla uyarması: Felliato; latinca fellare (emmek) fiilinden türemiştir.Erkek cinsel organlarını yalamak,emmek,öpmek anlamında kullanılır.
Erkeklerin tamamına yakını penislerinin emilmesinden ve bu şekilde boşalmaktan hoşlanırlar.Kadınların bir kısmıda partnerlerini bu şekilde uyarmaktan ve boşaltmaktan hoşlanır. Kadın erkeğini ağzıyla uyarırken genelde onun nasıl hoşlandığını sorar veya yaptığı hareketlere dikkat ederek hangilerinden daha fazla zevk aldığına dikkat ederek kendini yönlendirir.Aynı zamanda ellerinide penis etrafına sararak daha fazla uyarı sağlayabilir .Dikkat edilmesi gereken dişlerin penise acı veya zarar vermemesidir.Kadın partnerini bu şekilde boşaltabilir veya yeterli uyarı sağladıktan sonra cinsel ilişkinin başka biçimlerien geçebilirler. Kadın isterse erkeğin spermlerini yutabilir, erkekler bundan inanılmaz psikolojik haz duyarlar , sperm yutmakla hamile kalınmaz . Normal koşullarda sağlıklı bir erkekte sperm hastalık taşımaz.

Kadında veya erkekte bulaşıcı bir hastalık varsa bu oral seks sırasında bulaşabilir.

Erkeğin kadın cinsel organını ağzıyla uyarması: Cunnilingus; latince cunnus - vulva(kadın da vajen dudakları) ve lingere:yalamak anlamındadır.
Erkeğin kadın cinsel organlarını yalaması ve emmesi anlamında kullanılır .Kadının özellikle klitorisi öpmeye,yalamaya ve emmeye aşırı derecede duyarlıdır.Erkek kadının vajen girişini,vajen dudaklarını,klitorisi yalayarak onu uyarır,cinsel birleşmeye hazırlar veya bu şekilde boşaltabilir ,veya ilişki öncesi birkaç kez bu şekilde boşaltarak daha sonra ilişkiye girebilirler.Cinsel ilişkide erkeğin kadın boşalmadan boşaldığı durumlarda kadını bu şekilde boşaltabilir.ve erkek sertliğini kaybedip ilişkiye devam edemediği zamanlarda kadını bu şekilde rahatlatabilir.
Erkekte kadının nasıl hoşlandığını sorabilir ve ona göre yönlenebilir gene dikkat edilmesi gereken nokta dişlerin kadına zarar vermemesidir.
Vajene hava üflemek gibi şeylerede kadına ağrı veya acı verebilir. Uyarı sırasında kadının vajeninde ıslanma artmakta vajenden sallgılana sıvılar dışarı doğru gelmektedir, normalde bunlar zararsız ve mikrop taşımayan sıvılardır ve erkeğe yutması halinde dahi zarar vermeze (eğer bir enfeksiyon yoksa)
Oral seks öncesi kadını vajen daha temiz olsun diye vajen içinin sabunla yıkaması vajene zarar verebilir kayganlaşmayı zorlaştırır.
## Normal yani akıntısı olmayan bir kadının kendine has bir vajen kokusu vardır, bu kokuya ''kasolet'' adı verilir ve bu koku erkeklere çekici ve cinsel uyarıcı gelir, bazı kadınlarsa tam tersini düşünür, erkeğin bundan rahatsız olacağı fikrine kapılırlar , bu gereksiz ve yersiz bir endişedir.Yapılmaması gereken bir şeyde o kısımlara sprey sıkmak veya parfüm sürmektir, hem oranın yapısını bozar hem de erkeğe acı bir tat verir.
Vajene bir şey sokulmadan yapılan oral seks bakirelerde kızlık zarına zarar vermez.

Her aydaki gebe kadına da oral seks yapmanın ne bebeğe nede çiftlere zararı yoktur, eğer düşük veya heyecanın doktor tarafından yasaklandığı özel bir durum yoksa tabiiki.

Kişiler oral sekste birbirlerine daha fazla zevk veren pozisyonları bulup geliştirebilirler.

KAYNAK:
"Dr.Cenk Kiper www.mutluinsan.com
#56 - Mayıs 25 2009, 11:09:19

!_By_Gizli_!


Orgazm tamamı ile beyin ve vücudun birarada hareket etmesi ile ilişkili bir olaydır.İnsan beyni seksüel uyarıları duyu organları vasıtası ile alır, işler ve öğrenilmiş tecrübelerin ışığında gövdenin cevap vermesini sağlar. Beyindeki seksüel uyarı görme (partneri çıplak olarak görme), dokunma, işitme (partnerin sesini duyma), koku gibi duyusal faktörler veya düşünce (seksüel fantazi) ile başlayabilir. beyin ve vücut seksüel uyarılmayı ayrı ayrı başarabilmelerine rağmen orgazm ancak bulnarın birarada hareket etmeleri ile gerçekleşebilir. Kadınlarda sadece düşünce yolu ile hiçbir fiziksel temas olmadan orgazm yaşanabilir ancak bu durumda da beeynin ürettiği orgazmı vücüt yaşamaktadır. Doğum esnasında bile bu uyarıların bulumasına rağmen orgazmın olmaması bu hadisenin zihinsel yönünü işaret etmekte ve daha ziyade öğrenilmiş bir fonksiyon olduğunu düşündürmektedir.Orgazm bazı yazarlara göre sadece cinsel bir zevk değil gebeliğin oluşmasında etkin rol oynayan bir faktördür. Bu yazarlara göre rahim kasılmaları spermlerin tubalara daha kolay ulaşmasını sağlar.

Kadında orgazm 4 aşamada incelenir.
1. Uyarılma fazı: Seksüle uyarılmanın ilk belirtisi memelere ve genital organlara giden kan miktarında artma ve göllenmedir.Bu göllenme vajinal dokuların arasına sıvı sızmasına ve bu sayede vajinal sekresyonda artış ve ıslanmaya neden olur.Benzer şekilde meme uçları biriken kana bağlı olarak belirginleşir.Rahim yukarıya doğru çekilir, büyük dudaklar şişer ve açılır, klitoris kabarır.
Bu safhada olan olayların özetine bakacak olursak

10-30 saniye içinde vajinada ıslaklık başlar
Vajinanın alt kısmı genişler
Rahim ağzı ve rahm yukarı doğru çekilir
Labialar düzleşir ve araları açılır
Küçük dudaklar büyür
Klitoris büyür
Meme uçları kasların kasılması sonucu dikleşir
Memelerin boyutları büyür.
2.Plato fazı: Bu faz esnasında vajinanın dış 1/3 kısmındaki kan göllenmesi nedeni ile vajinanın şekli değişir buna orgazmik platform adı verilir. Rahim iyice yukarıya doğru çekilir. Klitoris daha da belirginleşir ve büyük dudakların rengi koyulaşır.
Bu fazda olan olaylar

Cinsel arzularda artış iyice belirginleşir
Kan birikimine bağlı olarak vajinanın dış kısmı iyice şişer
Vajen üst kısmı balonlaşır ve vajinada hafif bir ağrı olur
Eğer uzun sürerse vajinal ıslaklık azalabilir
Klitoris iyice şişer
Küçük dudaklar normalin 2-3 katı büyür
Dudakların açılması ile vajina girişi daha belirgin hale gelir
Küçük dudakların rengi koyulaşır
Memelerin uç kısmındki areola adı verilen koyu renkli alan belirginleşir.
Emzirmemiş kadınlarda meme boyu %25 artar. Emzirenlerde bu artış olmayabilir
%50-70 kadında ateş basması olur
Kalp hızı artar
Bacaklarda ve kalçalarda kasılmalar olur
Kadının vcudu tam bir cinsel birleşmeye hazırdır.
3. Orgazmik faz: Kadın orgazmının en kısa süren fazıdır.Rahim, vajina ve anüsde eş zamanlı, ritmik düzenli kasılmalar olur.Bu kasılmalar 0.8-1 saniye aralıklarla gerçekleşir. Kadında bir orgazm esnasında bu türden 3-15 kasılma olur.
Orgazmik fazda

Yukarıda belirtildiği gibi kasılmalar olur
Ateş basması tüm vücuda yayılır
Vücutta buluna hemen hemen bütün kaslar kasılır
Orgazm esnasında kişinin beyin dalgalarında değişimler görülür
Ürethradan (mesanenin dışa açıldığı yer) sıvı salgısı olur.Bazı yazarlar bunu kadının boşalması olarak tanımlar
Kadının yüz kasları da kasılır ve sanci acı duyarmış gibi bir görüntü yaratır.
Orgazmın tam zirve noktasında kadın vücudu kaskatı kesilir.
4. Çözülme fazı: Önceki fazlarda gerçekleşen değişimlerin normale dönme sürecidir.

Eğer seksüel uyarı devam ederse kadın daha fazla sayıda orgazm yaşayabilir
Vajina normal dinlenme halindeki durumuna döner
Meeler, büyük ve küçük dudaklar ile rahim normal renk, boyut ve pozosiyonuna döner
Klitoris ve meme uçları hassaslaşır ve ağrıya duyarlı bir hal alır.
Ateş basması kaybolur
Hızlı soluk alıpverme ve terleme görülür
Kalp hala daha hızlıdır
Kadınlar erkeklerden farklı olarak cinsel uyarı devam ettiği sürece ard arda orgazm olabilirler. Oysa erkeğin yeniden orgazm olabilmesi için yaklaşık 30 dakikalık bir süreye ihtiyacı vardır.

Orgazm olmamasına anorgazmi adı verilir. Bu durum anksiyeteye yol açar ve sonuçta kişinin kendi kendine olan saygısı yitirmesi ve depresyon ile sonuçlanabilir. saf orgazmik disfonksiyon kadınlard nadir olarak görülür. Her ilişkide orgazm yaşanacak diye bir kural yoktur.Zaman zaman orgazm olmaması son derece normal bir durumdur. Orgazm olmaması ile breber cinsel isteksizlik ve disparonia olması önemlidir. Eğer kişi partneri ile orgazm yaşayamıyor ise bu o kişiye karşı olan ilgi kaybından dolayı olabilir. Bu tür kişiler genelde başka bir partner veya mastürbasyon ile orgazma ulaşabilirler.

Orgazm bozuklukları 3 kategori altında incelenebilir:

1. Rastgele (Random) anorgazmi: Zaman zaman orgazm yaşanamaması
2. Koital anorgazmi : Cinsel birleşmede orgazm olmaması ancak mastürbasyon vb. gibi yöntemler ile orgazma ulaşılması
3. Erken orgazm: Kadınlarda çok nadir olarak görülür. Bu pekçok kadın için yakınılacak bir durum değildir. Çünkü kadınlar erkeklerden farklı olarak arka arkaya pekçok kez orgazm olabilirler.

Orgazm bozukluklarının %5'den daha azında altta yatan organik bir sebep bulunabilir. En sık karşımıza çıkan sebepler diabet, alkolizm, nörolojik bozukluklar ve nörolojik ilaç kullanımıdır.Psikolojik etkenler ise travma, problemli bir çocukluk geçirilmiş olması, düzenli ve sağlıklı bir aile yaşantısının olmamaması, ergenliğe geçiş döneminde problemli ve travmatik cinsel deneyimlerin yaşanması ve cinsel kimlik çatışmaları sayılabilir.

Peki orgazm kadının mutluluğu için gerekli midir ? Özellikle ülkemizde milyonlarca kadın orgazmın ne olduğunu dahi bilmeden mutlu bir şekilde yaşamaktadır.Ancak eğer orgazmı yaşasalardı hayatları muhtamelen daha keyifli olacaktı. Orgazm normal bir vücut fonksiyonudur. Eğer kadın orgazm yaşamıyorsa ilişki sonrası kendini huzursuz hissedebilir. Çünkü pelvik organlarda toplanan kan rahatsızlık yaratabilir.Bzı yayınlarda orgazm yaşamadan cinsel ilişkiyi bitiren kadınlarda bel ve sırt ağrılarının görüldüğü bildirilmektedir.

Özellikle son zamanlarda gerek görsel gerekse yazılı basında konu ile ilgili haberlerin yer alması orgazmı bilmeyen kadınların aklını karıştırmaktadır. Sürekli duyduğu bu olayı yaşayamamanın getirdiği stres nedeni ile pekçok çiftin cinsel hayatları zedelemekte ve sonuçta olumsuz olaylar görülebilmektedir. Bu nedenle pekçok kadın orgazm olmasa bile orgazm taklidi yaparak partnerini kandırma yoluna gitmekte bu da olayı bir kısır döngüye sokmaktadır.

Orgazm problemi yaşayan kadınların bunu gurur meselesi yapmadan ilgili merkez ve kişilere müracaat etmeleri hem kendilerini hem de partnerlerini memnun edecek sonuçlar doğurabilecektir.
#57 - Mayıs 25 2009, 11:09:40

!_By_Gizli_!

Orgazm bozuklukları

Cinsel uyarılma sonrası orgazmın devamlı bir şekilde ya da tekrarlayıcı olarak çok geç olması veya hiç olmaması halidir. Her kadın için cinsel uyaranın turu ve yoğunluğu farklıdır. Bunun için cinsel uyarının iyi tetkik edilmesi gereklidir. Bu durum kişide belirgin bir gerilime ve sosyal ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu sorun asal olarak başka bir psikiyatrik bozukluk, ilaç,madde ya da başka bir hastalık nedeniyle oluşmamalıdır.

Hekimin kişide yas, cinsel deneyimlerin öyküsü ve gelen cinsel uyarının yeterli düzeyde olup olmamasını değerlendirerek bu tanıyı koyması gerekmektedir.

Kadınlarda orgazma ulaşma durumu yasin ilerlemesi ile artmaktadır. Daha çok genç yasta rastlanmaktadır. Eğer kişide bu durumun nasıl yaşanabileceği öğrenilirse , cinsel travmatik yaşantılar, evlilik sorunları, depresif durumlar ya da başka vücutsal hastalıklarla karşılaşılmadığı surece bu halin uzun sureli olarak kaybolması nadirdir. Beraberinde cinsel istek ve uyarılma bozukluğu da bulunabilir. Kadınlar kendi bedenlerin, haz noktalarını ve özelliklerini daha iyi tanıyıp, eslerine tanıttıkça bu durumu daha yoğun yaşayabilirler. Yurt dışında yapılan bir çalışmaya göre (Kinsey) 35 yas üzerinde evli kadınlar arasında hiç orgazm yaşamayanlar % 5 oranında bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise kadınların % 46 si orgazma ulaşmakta güçlük çekerken, % 15 oranında orgazm olamamaya rastlanmıştır.

Bu duruma yol açabilecek diğer faktörler arasında hamile kalma korkusu, esi tarafından reddedilme korkuları, vaginaya zarar gelebileceği endişesi, erkeklere karşı düşmanca tavırlar, cinsel dürtülere karşı kendini suçlu hissetme sayılabilir. Bu durumdaki bazı kadınlarda karin alt bölgelerinde ağrı, cinsel bölgelerde kaşınma ve akıntı, gerginlik, bitkinlik yakınmaları bulunabilir.

Orgazm bozukluğu (erkeklerde):
Orgazm bozukluğunun kadınlar için belirtilen şartlari erkekler için de geçerlidir. Erkeklerde en yaygın olarak görülen şekli eşin el ya da oral uyarısı ile cinsel boşalma sağlanabilmesine karşın , cinsel ilişki sırasında orgazmın olmaması durumudur. Bazı durumlarda sadece mastürbasyon ya da sadece cinsel düşlemler ile orgazma ulaşılabilmekte, ilişki sırasında bu gerçekleşmeyebilmektedir. Orgazmın sağlanması için yeterli düzeyde cinsel uyarının olması ve yaş artışı ile uyarı yoğunluğunun artması gerekmektedir.

Neden olabilecek vücutsal hastalıklar:

Prostat operasyonları sonrası, “Parkinson” hastalığı, omurilik kanalında bozukluklara yol açan nörolojik hastalıklar, bazı tansiyon ilaçları, bazı anti psikotik ilaçlar da bu durumu oluşturabilmektedir. Geçici olarak yoğun alkol alimi , kandaki seker düzeyinin çok yükselmesi , bazı hipofiz bezi tümörleri varlığında da görülebilmektedir.

Psikiyatrik kökenli olan şekil kimlerde görülmektedir:

Etkilenen kişilerin daha çok Bu rahatsızlığın “obsesif-kompulsif” bozukluğu olanlarda daha çok görüldüğüne dair araştırmalar bulunmaktadır. Baskı altında ve katı kuralların olduğu ailelerden gelen kişilerde , cinsel konuların tabu olduğu ailelerde bu duruma daha çok rastlanmaktadır. Bazı kişilerde de kadınlara veya ilişki kurulan kişiye yönelik düşmanlık hislerinin sonucu olarak ortaya çıkabilmektedir. Karşısın da kinin kendi gözünde cinsel çekiciliğinin kalmaması durumunda böyle bir sonuç ile karşılaşılabilmektedir

Tedavi:

Eşle birlikte yapılan cinsel tedaviler başarılı sonuçlar vermektedir.

Erkek cinsel organı sertleşme (ereksiyon ) bozukluğu:
Devamlı olarak ya da tekrarlayan bir şekilde , erkek cinsel organında (penis) cinsel ilişki için gereken düzeyde sertleşmenin elde edilememesi ya da cinsel ilişki sonuna dek bu düzeyin korunamaması durumudur. Bu durum kişide önemli derecede gerilime ya da sosyal ilişkilerde güçlüklere yol açar. Bu teşhisin konması için başka bir psikiyatrik hastalık, bir ilaç,madde ya da bir vücutsal hastalı??a bağlı olmaması gerekmektedir.

Bazı durumlarda cinsel yaşantının hiç bir döneminde ereksiyon sağlanamamışken, bazı kişilerde başlangıçta bu durum varken, cinsel birleşme anında bu kaybolabilir. Bazen de sadece mastürbasyon esnasında ya da uykudan uyanırken ereksiyon oluşur, cinsel birleşmelerde oluşmayabilir.

Bu durum kişide bir cinsel kaygı, gerekli performansı gösteremeyeceği endişeleri ya da cinsel uyarıma ve zevk alma hislerinde azalma ile ilişkilidir. Depresyon geçirmekte olan ya da madde kullanım bozukluğu olanlarda bu soruna rastlanabilmektedir. Bu durum tedavi edilmezse ne yazık ki evlilik sorunları, boşanmalara , alkol-madde kullanım bozukluklarına, diğer esin evlilik dişi ilişkilerine yol açabilmekte, bu nedenle intihar ya da cinayetlerle sonuçlanabilmektedir.

Yasin ilerlemesiyle birlikte görülme oranı artmaktadır. Yurt dışında yapılan çalışmalara göre ( Kinsey) rahatsızlığın 35 yas civarındakilerde % 2-4 oranında ;80 yas civarında ise % 77 oranında görüldüğü saptanmıştır. Ancak eğer kişinin sağlık durumu yerinde ve uygun cinsel esi varsa ileri yaslarda bu durum görülmeyebilir.

Bu duruma yol açabilen vücutsal hastalıklar:

Kabakulak ve fil hastalığı, kalp yetmezliği, damar sertliği, aort anevrizmaları, böbrek yetmezliği, hidrosel ve varikosel gibi ürolojik hastalıklar, siroz, solunum yetmezlikleri, penis damar ve yapı bozuklukları, Klinefelter gibi genetik hastalıklar, vitamin eksiklikleri, seker hastalığı, hipertiroidi, Addison hastalığı ve böbreküstü bezi tümörleri gibi endokrin sistem hastalıkları, MS, Parkinson , ALS, bazı sara hastalığı tipleri, sinir sistemini tutan tümörler, omurilik kanalını etkileyen travmalar ya da burayı tutan tümörler, alkol-madde bağımlılıkları, kursun ve bitki oldurucu ilaçlarla zehirlenme durumları, bazı ilaçlar ( östrojen, bazı tansiyon ilaçları, bazı antipsikotik ilaçlar) , isin tedavisi, pelvis kemiği kırıkları, ağır düşkünlük hallerine yol açan hastalıklar ve o bölge veya o bölgeye yakın sinir ve damarlarına yönelik ameliyatlar ( prostat , kalın bağırsak, mesane , iliak damar operasyonları gibi) sayılabilir.

Tedavi:

Esler birlikte tedaviye alınır. Bu tedavi için düzenli bir cinsel es gereklidir. Cinsel tedavide eşlerde bu duruma yol açabilecek başka bir vücutsal hastalık yoksa başarılı sonuçlar alınmaktadır

Erken boşalma (Prematur ejekulasyon) :

Devamlı olarak ya da ara ara tekrarlayan bir şekilde boşalma için yetersiz bir cinsel uyarılma ile, kişinin isteği dışında , penisin vaginaya girişi öncesi ya da hemen sonrasında boşalmanın (ejekulasyon) gerçekleşmesi durumudur. Bu durum kişide önemli derecede gerilime yol açarak, karşısındakilerle ilişkilerinde güçlüklere yol açmaktadır. Bu teşhisin konması için oluşan durumun başka bir maddenin etkilerine bağlı olmaması gerekmektedir. Bu tanıyı koyarken kişinin yaşı, eşin ya da cinsel aktivite durumu ve yerinin özellikleri, yakın zamandaki cinsel girişimlerin miktarı gibi etkenler dikkate alınır.

Kimlerde daha çok görülmektedir:

Genellikle genç yastakilerde ve cinsel ilişkilere yeni başlayanlarda görülür. Bazı kişilerde de , devamlı alışılmış eşle değil de ek olarak başka bir ilişkiye başlayınca oluşabilmektedir.

Daha çok eğitim düzeyi yüksek kişilerde rastlanmaktadır. Erkeklerin % 30 unda olduğu düşünülmektedir. Daha önceki cinsel girişimleri hayat kadınları ile alelacele bir şekilde olan kişilerde, fark edilmeleri halinde rezaletler çıkacağı olası yerlerde bu girişimlerde bulunanlarda çok kısa sürede orgazm sağlama alışkanlığı nedeniyle oluşmaktadır.

Erken boşalma nedenleri :

İlişkide bulunan kişi ile ilgili sorunlar, evlilik sorunları bu duruma yol açabileceğinden, hem bozuk giden evlilikler bu soruna yol açmakta, hem bu sorun evliliklerde zorluklara yol açmaktadır.

Başlangıçta olmayan, ancak devam eden ilişkilerde ortaya çıkan erken boşalmaya cinsel ilişki yoğunluğunun azalması , sertleşme bozukluğu olacağı endişesi sebep olabilmektedir.

Bazı kişilerde bilinçaltında yatan cinsel ilişki ile ilgili düşünceler bu duruma sebep olmaktadır. Sertleşme bozuklukları konusunda belirtilmiş olan ailesel yapı ve bu durumun gelişmesindeki etkenler bu konuda da söz konusudur.

Tedavi:

Eş birlikteliğinde ya da essiz olarak yapılan boşalma suresini uzatıcı cinsel tedaviler başarılı olmaktadır.
#58 - Mayıs 25 2009, 11:10:03

!_By_Gizli_!

Penis büyütme

Penis Latincede kuyruk anlamına gelmektedir. Penis içinde uzunlamasına süngerimsi dokular içeren ve içinde idrar ve meninin(sperm-ersuyu) geçtiği kanalı içeren bir erkeklik organıdır. Cinsel heyecan ile beyin bu organın içindeki süngerimsi dokulara kan pompalar ve penis sertleşerek birleşmeye hazır hale gelir. Penis sertleşme halindeyken boyuna ve enine büyür.

Ergenliğe ulaşmış bir erkeğin penisinin ortalama uzunluğu gevşek halde 5 ile 9 cm arasında, sertleşme halindeyken ortalama 14 cm boyunda olur. Bununla birlikte penisin büyüklüğü kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Yaygın olarak bilinenlerin tersine penisin büyüklüğü, deri rengi ile ilgili değildir, yani kısa boylu birinin penisi uzun boylu birininkinden daha büyük veya bir zencininki bir beyazdan daha küçük olabilir. Penis boyu ortalama 14 cm olmakla beraber 11-18 cm arası penisler normal boyutlardadır.

Ayrıca penisin normal durumu ile sertleşme durumu arasında büyük farklar olabilir. Yani sönükken çok iri gözüken bir penis sertleştiğinde daha büyük bir hal almayabilir.

Bütün erkekler penislerinin büyüklüğü ile yakından ilgilidirler. Bu bir erkeklik gücü daha doğrusu bir güç sembolü haline gelmiştir. Erkekler cinsel organlarıyla gurur duyar övünürler. Erkeğin cinsel organına verilen güç soyunmayla beraber korkunç bir yarışa girer. Boyut, gücü simgeleyen bu organın yegane güvencesidir. Gören kadının kıyaslama imkanına kavuşması cinsel organı iri boyutlarda olmayan bir erkek için sonun başlangıcıdır. Erkekler arasında da penis boyutunda odaklanan rekabetin bir trajediye dönüşmesi cinsel kimliğin yalnızca bu organa indirgenmesinden kaynaklanır.

Ama peniste veya sexte önemli olan penisin boyu değil, işlevidir. Yani, sizin penisinizle yapabildikleriniz bunu da duygularınızla birleştirmeniz en önemli olanıdır. İri bir penise sahip olacağınıza (ki 18 cm üstü penisler genelde ilişki sırasında kadına zevk yerine acı vermektedir) sertliğini uzun süre tutabilen daha küçük bir penise sahip olmak daha avantajlıdır. Her ikisi de bir arada olursa hiçbir zararı yoktur.

Tabi ki ebat olarak normalin altındaki penislerde hem cinsel ilişki sırasında sorun yaratabilecek hem de psikolojik yönden erkekte sorun yaratacaktır. Normalin altındaki penislere ne yapılabilir; bugün yeni ameliyat teknikleri sayesinde penis boyları uzatılabilmekte, ince penisler çeşitli yöntemlerle kalınlaştırılabilmektedir. Çok başarılı sonuçların yanı sıra pek sonuç alınamayan ameliyatlarda olmaktadır. Bu hastadan hastaya göre değişmektedir. Ülkemizde de bu tip ameliyatlar yapılmaktadır. Ama bu tip ameliyatların her isteyene yapılamayacağı sadece ve sadece çok gerekli vakalara yapılması gerektiğini bildirmek isterim.

Bu arada en çok sorulan sorulardan olan piyasada satılan penis büyüttüğü iddia edilen vakum pompaları veya şu ve bu gibi metotlar gerçek dışıdır, kandırmacadır, hiç bir faydaları yoktur. Bu penis büyüttüğü ileri sürülen vakum pompaları büyütmek bir yana penis sertleştiğinde içindeki kanı tutan kapakçıklara ters basınç yolu ile zarar vermekte ve sertleşme problemleri yaratmaktadır. Bu yüzden kullanılması zararlıdır. Normal standartlardaki boylar için penis boyunuz ne ise odur, yapabileceğiniz tek şey performansınızı geliştirmek veya boşalma sürenizi uzatmaya çalışmaktır.


İnsan vücudundaki eş organların (eller, gözler, testisler gibi) hiç biri birbirinin aynısı değildir, arada mutlaka bazı farklar vardır.

Tüm insanlarında yapıları ve organları hem dış görünüş olarak hem de işlevleri sırasında farklılıklar gösterirler. Bu farklılık bazen çok çok az , bazen ise çok fazla olabilir.

Penis bildiğimiz gibi bir erkek cinsel organı olup spermleri (meni - ersuyu) kadın vajeninin derinlerine bırakma görevi vardır ve bu görev sırasındada kişiye haz (zevk) vermektedir.

Penislerde hem boy olarak hem de şekil olarak bir birinden farklı olmaktadır.

Hiç bir penis şekil olarak cetvelle çizilmiş gibi doğru değildir veya düzgün sınırlara sahip değildir. Bu farklar kişiden kişiye göre değişmekte, kiminde çok az bir sağa veya sola eğrilik olurken bazılarında bu daha fazladır. Bazı penislerde ise hem sağa -sola eğrilikle beraber aşağıya da doğru eğrilik olabilir.

Bunun sınırı nedir ? Ne kadar eğrilik normaldir, ne kadarı bir anormallik veya sakatlık olarak görülmelidir?

Bunun kesin sınırı şudur; eğer bu eğrilik sizin cinsel ilişki kurmanızı engelliyor, ilişki sırasında size veya partnerinize acı veriyorsa bu düzeltilmesi gereken bir sorundur.

Bir de eğer kişi ciddi anlamda penisinin eğriliğinden estetik açıdan, yani görüntüsünden rahatsız oluyor ve bu yüzden soyunmaktan kaçınıyor veya ilişkiye giremiyorsa bu da düzeltilmesi gereken bir sorun sayılır.

Penis eğriliği düzeltilir mi?

Evet, her şey yapılabildiği gibi (bu gün yeniden el, parmak veya penisin yapılabildiği bir bilgi ve teknolojiye sahibiz) penis eğriliği de düzeltilebilmektedir.

Eğer sizde de penis eğriliği gibi bir şüphe veya sıkıntı varsa çekinmeden ve mutlaka muayeneye gidiniz. Bu şüphe , sıkıntı, veya utanma duygusu ile geçirdiğiniz her süre sizi üzecek ve cinsel hayatınızı olumsuz etkileyecektir. Hekiminiz sizi aydınlatacak ,eğer gerekli ise cerrahi bir müdahale önerecek ve yapacak veya eğer bir sorun yoksa sizin rahatlamanızı ,kendinize güveninizin gelmesini sağlayacaktır.

Şikayet

Penisiniz ağrıyor veya şişti.

Nedenleri

Parafimoz : Sünnet derisi kendi kendine penisin arka tarafına doğru öne gelmeyecek şekilde büzüldü ve çok şişti. Bu durum antibiyotikle veya tam ya da kısmi sünnetle tedavi edilebilir.

Balanit : Penisinizin ucu iltihaplandı ve tahriş oldu. Buna mantar veya bakteri enfeksiyonu veya kimyasal tahriş (giysilerde kalan kuru temizleme maddeleri) neden olur. Çoğunlukla sünnet olmamış veya şeker hastası erkeklerde meydana gelir. Antibiyotik almanız, hayalarınız temizlemeniz ve ağrı giderici merhem kullanmanız gerekebilir.

Priapizm : Hiçbir neden yokken, cinsel arzu veya faaliyette bulunmadan ereksiyon oluyor. Buna genellikle penisi sertleştiren kanın ani ve çoğu kez bilinmeyen bir nedenle boşalmaması yol açabilir.

Bazen bir hastalık ya da omurilik sinirlerinin yaralanması, bezlerdeki bir durum veya ilaçtan kaynaklanabilir. Gerektiği gibi tedavi edilmezse, ereksiyon bir daha mümkün olmaz.

Kanser : Sünnet olmamışsanız fark edemeyeceğiniz küçük, sivilceye benzer bir şey oluştu ve artık kanıyor veya akıntı yapıyor. İdrar yapmak ağrılı hale gelmiş olabilir ve kasıklarınızda yumrular oluştu. Penis kanseri çok ender görülür, çoğunlukla erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir.

Kendiniz Ne Yapabilirsiniz?

Penis ağrısı çoğunlukla kendi kendine tedavi edilemez. Örneğin ağrıyan veya şişen sünnet derisini zorla öne götürmek veya tahriş olmuşsa altını temizlemek tavsiye edilmez.

Eğer cinsel ilişki sırasında ve sonrasında ağrı varsa, bu eşinizin vajinasının kuruluğundan kaynaklanabilir.

Penisinizin ucunda cinsel ilişkiden sonra yara oluşuyor ve siz lateks prezervatif kullanıyorsanız, lateks olmayan bir prezervatif veya başka korunma yöntemini deneyin. Ağrı geçiyorsa, muhtemelen latekse karşı alerjiniz var demektir. Lateks olmayan prezervatifler HIV virüsü de içinde olmak üzere cinsel ilişkiyle bulaşan hastalıklara karşı koruyucu değildir.

Önleme

Önemsiz tahriş ve iltihaplar çoğu kez temizlikle, özellikle sünnet olmadınızsa, cinsel ilişkiden sonraki temizlikle önlenebilir. Sabun ve suyla yıkamaktan başka özel bir şey yapılması gerekmez.
#59 - Mayıs 25 2009, 11:10:29

!_By_Gizli_!

Penis doppler ultrasonografisi

Sertleşme problemi (ereksiyon
kusuru) varlığında olası hastalığın penisin kan akımının
bozulmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığını belirlemeye yarayan tanı
amaçlı bir yöntemdir.

Doppler ultrasonografi
ile penis içi damarlardaki kan akış hızı değerlendirilir.

Penise arterler (atar
damar) ile yeterli kan gelip gelmediği, yeterli kan gelmişse, gelen
kanın yeterince penis içerisinde kalıp kalmadığı (toplar damar
kapaklarının sağlam olup olmadığı) tespit edilir.

Penil
Doppler ultrasonografi nasıl yapılır?

Penis içi kapiller
damarların genişlemesini sağlamak amacıyla inceleme sırasında penis
içerisine damar genişletici bir ilaç, hasta yaşı göz önüne alınarak,
belirli dozda verilir.

Penis cildi üzerine jel
sürülerek ultrasonografi probu ile penis içi damarlar
değerlendirilir.

Penil
Doppler ultrasonografi incelemesi ağrı verir mi?

Hayır
vermez,bazen penis içerisine verilen ilaç hafif yanma hissi
verebilir.

Penil
Doppler ultrasonografinin sonuçları güvenli midir?

İlk defa 1980 li yıllarda
kullanılan penil Doppler ultrasonografi, ereksiyon kusurunda
patolojinin damar kaynaklı olup olmadığını doğrulukla
belirler. Ancak tetkikin yapıldığı odanın sessiz ve karanlık olması
gerekir. Hastanın da tüm çekincelerinden arınmış ve gergin olmaması
tetkik sonucunun doğruluk oranını arttırır.


Penil
Doppler ultrasonografiden sonra dikkat edilmesi gereken hususlar;

Peniste oluşan
sertleşmenin kaybolma süresi bazen kişiye göre uzayabilir, cinsel
uyarı, masturbasyon yapmak veya ilişkiye girmek bu sürenin artmasına
sebep olup; süre uzarsa ağrı oluşabileceği için bunlardan kaçınmak
gerekir.




Penil
Doppler ultrasonografi zararlımıdır?

Hayır,kişiye ne o an ,
nede sonrası hiç bir zarar vermez, cinsel hayatını etkilemeyen
güvenli bir yöntemdir.

Dr. Alev Kadıoğlu

Yararlanılan Kaynaklar:

Dr. Alev Kadıoğlu (kişisel
röportaj), ALKA Radyolojik Tanı Merkezi, İstanbul

Amerikan
Ultrasonografi Derneği Web sitesi

Sertleşme Problemi tanı yöntemi (penil dopler usg)
#60 - Mayıs 25 2009, 11:10:48

!_By_Gizli_!

enis eğriliği

İnsan vücudundaki eş organların (eller, gözler, testisler gibi )hiç biri birbirinin aynısı değildir, arada mutlaka bazı farklar vardır.

Tüm insanlarında yapıları ve organları hem dış görünüş olarak hem de işlevleri sırasında farklılıklar gösterirler.Bu farklılık bazen çok çok az ,bazen ise çok fazla olabilir.

Penis bildiğimiz gibi bir erkek cinsel organı olup spermleri (meni - ersuyu ) kadın vajeninin derinlerine bırakma görevi vardır ve bu görev sırasındada kişiye haz (zevk ) vermektedir.

Penislerde hem boy olarak hem de şekil olarak bir birinden farklı olmaktadır.

Hiç bir penis şekil olarak cetvelle çizilmiş gibi doğru değildir veya düzgün sınırlara sahip değildir.Bu farklar kişiden kişiye göre değişmekte,kiminde çok az bir sağa veya sola eğrilik olurken bazılarında bu daha fazladır.Bazı penislerde ise hem sağa -sola eğrilikle beraber aşağıya da doğru eğrilik olabilir.

Bunun sınırı nedir ? Ne kadar eğrilik normaldir,ne kadarı bir anormallik veya sakatlık olarak görülmelidir?

Bunun kesin sınırı şudur; eğer bu eğrilik sizin cinsel ilişki kurmanızı engelliyor,ilişki sırasında size veya partnerinize acı veriyorsa bu düzeltilmesi gereken bir sorundur.

*Bir de eğer kişi ciddi anlamda penisinin eğriliğinden estetik açıdan, yani görüntüsünden rahatsız oluyor ve bu yüzden soyunmaktan kaçınıyor veya ilişkiye giremiyorsa bu da düzeltilmesi gereken bir sorun sayılır.

Penis eğriliği düzeltilirmi; evet,herşey yapılabildiği gibi (bu gün yeniden el, parmak veya penisin yapılabildiği bir bilgi ve teknolojiye sahibiz) penis eğriliğide düzeltilebilmektedir.

Eğer sizde de penis eğriliği gibi bir şüphe veya sıkıntı varsa çekinmeden ve mutlaka muayeneye gidiniz.Bu şüphe , sıkıntı, veya utanma duygusu ile geçirdiğiniz her süre sizi üzecek ve cinsel hayatınızı olumsuz etkileyecektir. Hekiminiz sizi aydınlatacak ,eğer gerekli ise cerrahi bir müdahele önerecek ve yapacak veya eğer bir sorun yoksa sizin rahatlamanızı ,kendinize güveninizin gelmesini sağlayacaktır.

Bizim kliniğimize bu şikayetle gelen kişilerin çoğunluğu yaptığımız muayene ve açıklamalar sonunda hiç bir sorunları kalmadan huzur ve güven içinde rahatlamış olarak dönüyorlar. Şimdiye kadar çok az kişide cerrahi müdahale -ameliyat gerektirecek sorun görüldü, bunlarda gerektiği biçimde düzeltilip kişilerin normal cinsel hayatlarına dönmeleri sağlandı.Sadece estetik açıdan kaygı duyan hastalarımız oldu,bunların çoğunluğu yaptığımız muayene ve görüşme sonucunda bu kaygı ve komplekslerini kaybedip normal şekilde yaşamlarına devam ettiler,ancak bir kaçı psikolojik açıdan rahatlamak için gerekli operasyonla bu eğrilik düzeltildikten sonra sonra bu sıkıntıyı duymaz oldular.

KAYNAK:
Dr.Cenk Kiper www.mutluinsan.com
#61 - Mayıs 25 2009, 11:11:05

!_By_Gizli_!

Pensite sertleşme güçlüğü



SORU: "Viagra" deyince ilk aklınıza gelenler...?
- Viagrayı üreten Pfizer şirketinin İngiltere Birimi Halkla İlişkiler Şefi Bayan Miranda Kavanagh'ın naklettiği bir şaka: İlk balayınızla ikincisi arasındaki fark nedir? Cevap: "İlki Niagara idi, ikincisi Viagra!" Şaka bir yana, Viagra bir ilaç olmaktan ziyade, çok-cepheli bir fenomen olarak girdi hayatımıza. Kültürel, ekonomik, edebi, sosyal... Tarih boyunca yeryüzünde en hızlı satılan ilaç Viagra. Wall Street analistlerine göre, ilk çıktığı yıl 5 milyar dolarlık bir satış rakamına ulaştı. Bu gerçekten inanılması güç bir rekor. İngiltere'nin muhafazakar gazetesi Times , birinci sayfasındaki bir editör köşesinin tümünü Viagra'ya ayırmışsa, bu ciddiye alınması gereken bir fenomen demektir.

SORU: Viagra bir mutluluk ilacı mı?

- Bir anlamda hayır, bir anlamda evet. Pfizer tarafından aslında kalp ve damar hastalıkları tedavisinde kullanılmak üzere üretilen, fakat yan etki olarak ereksiyon yaptığının gözlenmesi üzerine "tesadüfen" keşfedilen Viagra'nın etken maddesi "sildenafil" , asla bir afrodizyak değil. Yani cinsel ilgi veya arzuyu artırmaz. Birçoklarının kendisinden beklediği gibi, normal erkeği süper erkek yapmaz. Bu bakımdan, mutlu olamayan bir erkeğin Viagrayı alıp mutlu olması sözkonusu değil. Ancak, sildenafilin, normal seksüel uyarıya karşı oluşan ereksiyon cevabını güçlendirip artırdığı gözönüne alınırsa, tıbbi anlamda sertleşme sorunu yaşayan ve bu nedenle aile hayatları zehir olan, psikolojileri bozulan milyonlarca erkeğin Viagra sayesinde yeniden mutluluğu yakaladıkları bir gerçektir.

SORU: Cinsel sorunların çözümündeki yeri nedir?

- Erektil disfonksiyon olarak tıbbi ifadesini bulan sertleşme sorununda Viagra kullanımının sonuçlarına bakıldığında, sebepten bağımsız olarak %84 lük bir ortalama başarı yüzdesi ile karşılaşıyoruz. Aynı gruba, plasebo adı verilen "boş ilaç" uygulandığında bu rakam %25'e düşüyor. Yani % 84, psikolojik bir etkiden çok, gerçek ilaç etkisini yansıtıyor

SORU: Erektil disfonksiyon cinsel sorunların ne kadarını oluşturur?

- Bu gerçekten zor bir soru. Çünkü bu noktada tam bir kavram kargaşası yaşıyoruz. Bu ülkede, erotik film ve hikayelerde rastladıkları "film-kurgu" erkeklerin skoruna ulaşamadıkları için kendilerini ürologa zor atan ve cinsel sorunlarından (!) yakınan binlerce erkek var çünkü. Biz konuya bilimsel olarak yaklaşırsak, şunları söyleyebiliriz: Cinsel fonksiyon bozuklukları, cinsel cevap döngüsü esas alınarak tanımlanır. Cinsel cevap döngüsünün ise; istek, uyarılma, orgazm ve çözülme olmak üzere dört evresi vardır. İşte "cinsel sorunlar" genel tanımı, bu evrelerin herhangi birindeki aksama ve problemi ifade eder. Erektil fonksiyon bozukluğu, ya da halkımızın yaygın tercihiyle "iktidarsızlık" ise, cinsel cevabın ikinci safhası olan uyarılma evresinde erkeklerde görülen aksamaların adıdır. Erektil disfonksiyonun yaygınlığı hakkında en sağlıklı rakamlar ABD'den alınmaktadır. Buna göre, 40-70 yaş arasındaki erkeklerde, %10 oranında tam ereksiyon bozukluğu, %52 oranında ise değişik derecelerde erektil disfonksiyon mevcuttur. Bunların % 80 kadarı, organik bir nedene bağlıdır. Toplumsal şartlar ve cinsellik kavramına yaklaşım farkı gözönüne alındığında, ülkemizde erektil disfonksiyon ve cinsel sorunların daha yüksek oranda olduğu, ancak bunların altında yatan psikolojik etmen yüzdesinin hatırı sayılır bir rakama ulaştığı söylenebilir.

SORU: Erektil disfonksiyon için risk faktörleri nelerdir?

- Kalp-damar hastalıkları (hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi), şeker hastalığı, omurilik travması, ürolojik cerrahi müdahaleler (prostat büyümesi ve prostat kanseri ameliyatları gibi), depresyon-stress gibi psikolojik faktörler, daimi kullanılan bazı ilaçlar, sigara ve alkol kullanımı... en önemli hazırlayıcı etkenler olarak sayılabilir.

SORU: Viagra, erektil disfonksiyonların hepsini ve her derecesini tedavi edebiliyor mu?

- Elbette hayır. Öyle olsaydı, artık bu konuda araştırma ve çabaya, hatta ürologlara veya hekime gerek kalmaz, eczaneden alınacak bir Viagra tableti ile çözülen cinsel sorunlar, yaşanan hayattan çekilip, tıp kitaplarının tozlu sayfaları arasına terkedilirdi. Durum böyle olmamakla beraber, yapılan araştırmalar, Viagra ile, birçok değişik etmene bağlı erektil disfonksiyonlarda belli oranda da olsa başarı elde edildiğini göstermiştir. Bunlar arasında, hipertansiyon, depresyon, şeker hastalığı, yaşlılık, omurilik travmasına bağlı felç ve prostat operasyonlarına bağlı sertleşme bozuklukları sayılabilir.

SORU: Viagra sadece erkekleri mi mutlu ediyor?

- Sevdiği, hayatını paylaştığı erkeğinin sertleşme bozukluğu nedeniyle hem onun ruh dünyasında oluşan travmayı birlikte yaşayarak muzdarip olan, hem de doyurucu cinsel ilişkiden mahrumiyet sebebiyle orgazm mutluluğuna erişemeyen bir kadını düşünelim. Bir gün, eşi elinde bir hapla çıkageliyor ve birkaç saat içinde bu iki insanın cinsel hayatlarında bir devrim oluyor. Aylar, belki de yıllar sonra bu iki insan, cinsel tatminin tarif edilemez, ancak yaşanabilir hazzına ulaşıyorlar, yeniden... Bu cepheden bakıldığında, Viagranın sadece erkekleri değil çiftleri mutlu ettiği söylenebilir. Ancak, sualiniz, Viagranın kadın cinsel fonksiyon bozukluklarında etkili olup olmadığını sorguluyorsa, bu konuda henüz neticelenmemiş yoğun çalışmalar bulunduğunu söylemekle yetineyim.

SORU: Viagra'nın alternatifi ya da muadili yok mu?

- Ülkemizde "sildenafil" içeren ikinci bir ilaç, yani Viagranın muadili, "Sildegra" adıyla piyasaya çıktı. Alternatifine gelince, bundan, ağız yoluyla alınan başka ereksiyon ilaçlarını anlamak gerek diye düşünüyorum. Bu manada, ilaç piyasasını V.Ö. ve V.S. şeklinde ikiye ayırmak, hakedilmiş bir kadirşinaslık olacaktır. Viagradan öncekiler, yani mevcut ilaçlar gerçekten çok zayıf, hatta bazı araştırmalara göre anlamlı etkisi olmayan haplardı. Üzerinde yoğun araştırmalar süren ve pek yakında piyasaya girmesi beklenen "apomorfin" ve "fentolamin" içerikli oral ilaçlar ise, belki de Viagra kadar etkili olmaya aday gözüküyorlar.

SORU: Neden bu kadar parıltılı bir tanıtımla tanıtıldı?

- Erektil disfonksiyon için kullanılacak ideal ajanın özellikleri sayılırken şunlar sıralanır: Uygulaması basit, invazif olmayan, ağrısız, çok etkili, minimal yan etkisi olan ve ekonomik. Dört tabletlik bir kutu Viagranın ülkemizde 20 milyon TL civarında bir fiatı bulunduğunu düşünürsek pek ekonomik olduğunu söyleyemeyiz. Ancak bunun dışındaki tüm ideal ilaç özellikleri, sanki Viagrayı tarif etmekte gibi. İşte tıp tarihi boyunca, böylesine ideale yakın bir ereksiyon ilacının ilk defa uygulamaya girmesi, cinsel sorunların her toplum ve kültürde yaygın biçimde görülen bir şikayet olması, ilacın parıltılı bir tanıtımı hakettiğini düşündürüyor. Dünya erkekleri, bu sayede, kaybettikleri "iktidar"larını kimsenin haberi olmadan (belki de gizlice yutuverdikleri minik bir hap marifetiyle) yeniden ele geçirdiler. Bu, az şey midir?!

SORU: Herkesin kolayca erişilebileceği bir ilaç olmasında fayda var mı?

- Adı üzerinde, Viagra bir ilaç. Bana göre, hiçbir ilaç, kolayca erişilebilir olmamalıdır. Hele, Viagra gibi, yanlış insanda kullanılırsa ciddi sorunlar doğurabilecek, yahut etki mekanizması tam bilinmeden, popüler kültürdeki yanlış yönlendirmelerle lüzumsuz yere ve sonuçsuz beklentilerle kullanılabilecek bir ilaçsa, asla! Konunun uzmanı bir hekim, yani ürolog, kişiyi etraflıca değerlendirmeli, gerçekten Viagra kullanımının uygun olduğuna karar vermeli, o kişiye uygun kullanım şartları ve dozunu tayin etmeli, ilaç reçeteyle ve kayıtlı olarak alınıp, hekimin takibi altında kullanılmalıdır.

SORU: Viagra, neredeyse deyim olarak lügatlere geçti. Popüler kültürde Viagra'ya karşılık gelen bir boşluk mu vardı? Viagra dilbilimde hangi imaların karşılığı olabilir?

- Ülkemiz için, cinsel sorunlar birçok batı ülkesinden farklı olarak veya daha yoğun olarak bir eğlence mevzuu gibi algılanır. Aganigi-naganigi'nin ima ettiği ögeler, tarihte veya dünyada kudret ilacı ya da afrodizyak olarak revaç bulurken bizde kollektif tebessüme sebep olur. Bu algılama biçimi içerisinde, Viagra bir tıbbi ilaç olmaktan ziyade bir güç sembolü, bir erkeklik timsali gibi görülmekte ve daha önce böyle bir enstrümandan mahrum olan popüler kültür, onu sömürürcesine kullanmaktadır. Viagra fıkraları, yalnızca popüler kültürde varolan bir boşluğu doldurmak için mi, yoksa anlatanların bireysel hayatlarındaki bir eksikliğin telafisi için mi dilden dile dolaşmaktadır, bilmiyorum. Ancak, bizdeki kadar olmasa da, dünyanın heryerinde Viagranın doktor reçetelerinden daha çok toplumun ve medyanın gündeminde yeraldığını yadsıyamayız. Viagranın halk dilinde "kaldırmak" fiili yerine de kullanıldığını anlatan güzel bir örnek, doktordan ¼ Viagra hapı isteyen 80 yaşındaki ihtiyarın, bunun sebebini, ayaklarının dibine değil de biraz ileriye işeyebilmek arzusuyla izah etmesinde görülebilir.

SORU: Viagra siz ürologların pratiğine neler getirdi?

- Ürologlar, teknik ve bilimsel gelişmelerin, ellerindeki "kutsal ve dokunulmaz" tedavi gücünü başka kişi ve kurumlara aktardığından hep yakınmışlardır. Böbrek taşı kırma makinasının, taş ameliyatlarını hemen hemen bitirmesi gibi. İşte Viagra da benzer bir etki yaptı üroloji pratiğinde. Erektil disfonksiyon yakınmasıyla ürologa gelen hasta, hemen daima bir Viagra reçetesi beklemekte artık. Bu beklenti bir yana, gerçekten de, çok ayrıntılı ve eziyetli ileri tetkikler yerine "Viagra testi" yapmak, bizim de uyguladığımız bilimsel bir yöntem olarak literatüre girdi. Bundan böyle, temel incelemeleri ve muayeneyi takiben hastaya bir Viagra tableti kullanıp cinsel ilişki denemesi önerilmekte, başarılı olursa bu tedaviye devam edilmektedir

SORU: Yanetkiler adam öldürecek kadar tehlikeli mi, dersiniz? Viagra'dan öldü sözü ne kadar doğru ve ne kadar yerinde?

- Viagra kullanımı sonrasında oluşan birçok ölüm vakası bildirilmekle beraber, bu ölümlerin doğrudan ve yalnızca sildenafil etken maddesine mi bağlı olduğu, yoksa o kişilerin genel sağlık durumu, ilave kalp hastalıkları, cinsel ilişki sırasındaki efora karşı performanslarının da etkili mi olduğu sorusu cevaplanamamıştır. Karşı görüşü savunan bazı araştırmalarda, aynı sağlık statüsü ve yaşta olan insanlar arasında Viagra veya plasebo verilen iki mukayese grubundaki kardiovasküler yan etki oranının aynı olduğu bildirilmiştir. Bu soru karşısında verilebilecek en net cevap, kalp damar hastalığı için damar genişletici (nitrogliserin) alan kişilerde Viagra kullanımının ölüm tehlikesi taşıdığı ve yasak olduğudur. "Viagradan öldü" ifadesi ise acı ve mutluluğu, hüzün ve hazzı ironik biçimde birleştiren bir çağrışım yapmaktadır kulaklarda.

SORU: Türkiye'de Viagra ile ilgili çalışma yapılıyor mu?

- Gerek klinik gerekse laboratuvar araştırmaları düzeyinde birçok çalışmanın ülkemizde de yapılmakta olduğunu söyleyebilirim. Bizim de bu konuda henüz devam etmekte olan birkaç klinik çalışmamız mevcut
#62 - Mayıs 25 2009, 11:11:26

!_By_Gizli_!

Prezervatif kaput kondom



Kondom geri çekme yöntemi dışında erkeklerin kullanabileceği tek geri dönüşümlü yöntemdir.
Dünyada yaklaşık 46 milyon çiftin düzenli olarak kondom kullandığı tahmin edilmektedir ve bu çiftlerin büyük bir kısmı gelişmiş ülkelerde yaşamaktadırlar.

Penise takılan mekanik bariyerlerle ilgili ilk bilgiler M.Ö. 1350 yıllarına dayanmaktadır. Bu dönemde Mısır'da erkeklerin süs amaçlı penil bariyerler taktıkları bilinmektedir. M.S. 1654 yılında ünlü İtalyan bilgini Fallopius ketenden yapılmış bir kılıf tanımladı. Daha sonraları hayvan barsağından yapılan bu kılıflara 18. Yüzyılda kondom adı verildi. 1800'lü yılların ikinci yarısından sonra ise sentetik maddelerden ya da kauçuktan yapılmaya başlandı ve giderek yaygınlaştı.


Etki mekanizması

Ereksiyon halindeki penis üzerine geçirilen kondom spermlerin vajinaya girişini engeller. Bazı kondomlar ise spermleri etkisi hale getiren spermisid adı verilen maddeler ile kaplanmıştır. Kondomun yırtılması halinde bu maddeler ek bir koruma sağlayabilir. Ayrıca bir kısım kondomlarda silikon jel ya da pudura ile kaplanarak kayganlaştırılmışlardır.

Etkinlik

Kondom gebeliği önlemde oldukça etkili bir yöntemdir. Teorik olarak etkinliği % 98 olmakla beraber olağan kullanıcılarda bu oran % 88'e düşmektedir. Etkinliğin kulanıcı düzeyinde azalmasının en önemli sebebi her ilişkide kondom kullanma alışkanlığının edinilmemiş olmasıdır.

Kondomların spermisidlerle birarada kullanılmasını tavsiye edenler olduğu gibi, bu maddelerin kondomların daha kolay yırtılmalarına neden olduğunu ileri sürenler de vardır.

Herhangi bir spermisid madde içermeyen kondomların yırtılma olasılığı 161 ilişkide 1 olarak hesaplanmıştır.


Diğer yararları nelerdir ?

Kondomların gebelikten koruma dışında çok önemli bir yararı daha vardır:
AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma


Avantajları

Kondom özellikle evli olmayan ya da birden fazla kişi ile ilişkisi olan kadın ya da erkeklerde en uygun yöntemdir. Kolay temin edilmesi, ucuz ve etkili bir yöntem olması, bazı erkeklerde ereksiyonun daha uzun sürmesine yardımcı olması, bazı kısırklık olgularında kadın vücudunda spermlere karşı bağışıklık cevabının gelişmesine engel olması, enfeksiyon riskini azaltarak ilerideki doğurganlığın korunmasına yardımcı olması ve erken dönem rahim ağzı kanserini önlemesi avantajlarıdır.

Dezavantajları

Erkekte duyarlılığı azaltması, zaman zaman cinsel ilişkiyi bölmesi ve nadiren de olsa sentetik materyale karşı alerji gelişmesi dezavantajlarıdır
#63 - Mayıs 25 2009, 11:11:43

!_By_Gizli_!

Prezervatif seçimi

Diğer adı KONDOM, KORUYUCU KILIF ve KAPUT'tur.
Kılıf şeklinde olup, cinsel ilişki sırasında penise geçirilerek kullanılır.
Çoğu, kayganlaştırıcı sürülü halde ambalajlanmış olarak eczanelerde ve süpermarketlerde satılmaktadır.
Cinsel ilişkide bulunan kişilerden birisi HIV veya cinsel yolla bulaşan bir hastalık etkeni taşıyorsa, prezervatif kullanımı ile diğer kişiye hastalık bulaşması önlenmiş olur.
Cinsel ilişki ile HIV'in bulaşmasının önlenmesinde prezervatif tek önlemdir.
Her tür cinsel ilişkide kullanılabilir.
Sperm hücrelerinin dışarıya çıkmasını engellediği için gebeliği önlemek amacıyla da kullanılır.
Prezervatif dışındaki diğer gebelik önleyici yöntemler HIV'in bulaşmasını engelleyemezler.
Prezervatifler konusunda bilinmesi gereken bazı küçük fakat önemli husular vardır.

Bunlar:

— İyi kalite ve latex prezervatif alın.

—Prezervatifi ilişkiye başlamadan kullanın.

—Prezervatifin ucunda meninin akabileceği kadar yaklaşık 1/2 inch (yaklaşık 1.3 cm) boşluk bırakın.

—Kayganlaştırıcı olarak yağsız maddeler kullanın.

—Hiçbir zaman vazelin gibi yağlı maddeleri kayganlaştırıcı olarak kullanmayın.Yağ bazlı maddeler, prezervatif yüzeyinin incelmesine yada delinmesine neden olabilir.

—Ereksiyondan sonra prezervatifi tepesinden tutun ve çıkartın.

—Prezervatifi çıkarttıktan sonra plastik torbasına koyun ve güvenli bir şekilde çöpe atın.

—Bütün Prezervatifler Aynı Değildir. Labaratuvar çalışmaları Latex prezervatiflerin AIDS virüsünün bulaşmasını engellediğini göstermektedir.Fakat kuzu bağırsağından yapılan doğal prezervatifler aynı korumayı sağlıyamamaktadır.Bunun sebebide doğal prezervatiflerin gözeneklerinin virüsün geçmesine izin verecek kadar büyük olmasıdır.Latex prezervatiflerle virüsün prezervatif yüzeyinden geçmesi mümkün değildir.

—Son Kullanma Tarihini Mutlaka Kontrol Edin.

—Süt ve yoğurt gibi prezervatiflerde kısa sürede bozulabilir.Çok fazla beklemiş bir prezervatif kurur ve kaygan yapısını kaybeder buda prezervatifin kolayca deforme olmasına neden olur.

—Aynı şekilde prezervatifin sıcak yerlerde bulunmasıda bozulmasına neden olur.

—Prezervatif kutularının üzerinde son kullanma tarihi bulunmaktadır.Prezervatifin üretim tarihiyle son kullanma tarihi hiçbir zaman karıştırılmamalıdır.Eskimiş prezervatiflerin kullanılması kişiye hiçbir koruma sağlamıyacaktır.Bu nedenle hiçbir zaman son kullanma tarihi geçen prezervatifler kullanılmamalıdır. Kayganlaştırıcı Maddeler Su bazlı kayganlaştırıcıların cinsel birleşme esnasında kullanılmasında bir sakınca yoktur. Fakat prezervatifin incelmesine yada delinmesine neden olacak yağlı maddeler kullanılmamalıdır.

—Prezervatiflerin üzerindeki Notları Mutlaka Okuyun.

—Etkili koruma sağlamak için, prezervatifler belirtilene uygun şekilde kullanılmamalıdır. Prezervatiflerin kullanılması çok kolay olsada izlenmesi gereken bazı kurallar vardır, bu kurallar genellikle prezervatif kutuları üzerinde yazılı bulunmaktadır. Bir

—Kullanım Yeterli Prezervatifleri hiçbir zaman ikinci kez kullanmayın.

—Kullandığınız prezervatifleri atın ve cinsel birleşmeye gireceğiniz her zaman yeni bir prezervatif kullanın.

—AIDS'e karşı korumanın en etkili yolu cinsel birleşme sırasında prezervatif kullanmaktır. Prezervatiflerin delinme yada patlama olasılığı %2'dir; buda ancak üretim hatalarından kaynaklanabilir.Fakat bireylerin prezervatifi uygun bir şekilde kullanmaması bu oranı bir miktar daha
#64 - Mayıs 25 2009, 11:12:00

!_By_Gizli_!

testis kırılması

ABD Minneapolis Kalp Enstitüsü Vakfı'nın yaptığı araştırmaya göre, erkeklerdeki sertleşme sorunu, kalp ve damar hastalıkları için erken uyarı olabilir. Dr. Marc Pritzker, sertleşme sorunun damardan kaynaklandığının anlaşılması halinde, kalp ve damar hastalıkları bakımından da araştırma yapılması gerektiğini söyledi. Pfizer İlaç Firması'nın Sağlık Bülteni'nde yer alan araştırmaya göre, Dr. Pritzker, sertleşme sorunun, 'penis stres testi' diye de adlandırılabileceğini belirtti. Dr. Pritzker, ''Efor stres testinde, kalpten gelen elektrik sinyalleri, kalpteki hastalıklı kan damarlarının saptaması için kullanılıyor. Penis stres testi de hastalıklı kan damarlarının saptanması için de başka bir yol olabilir'' dedi.

Penisiniz kırılabilir!

Penis sert halde iken yatakta aniden dönme, mastürbasyon esnasında anormal bükülme, ereksiyonu sonlandırmak için penisin bükülmesi, at tepmesi penis kırılmalarına neden oluyor. Almanya'da her yıl 600 erkeğin penisi kırılıyor. Penis kırılmalarında penis şişiyor ve morarıyor. Erkek aniden ağrılar içinde kıvranmaya başlıyor. Vakaların verdiği bilgiler çoğunlukla yanlış. Hekimlerine ''sabahleyin yataktan düştüm ya da çocuğumu severken aniden penis bölgeme tekme attı ve birden penisim şişti anlayamadım,'' diyerek doğru bilgi vermiyorlar. ''Mastürbasyon yaparken penisi kırılan genç ameliyata alındı.'' Bu haberin kahramanı 26 yaşında, oto tamircisi, evli bir erkek. Eşi sekiz aylık hamile olduğu için bir süredir cinsel ilişkiye giremeyen genç adam, sabah işe gitmeden önce banyoya girip mastürbasyon yapmaya başlamış. Birden penisi şişip çok acı hissedince de hastaneye kaldırılmış.

Çoğu Bekar
Penisi kırılan tek Türk erkeği bu genç değil. Penis kırılmaları olağan bir durum olmasına rağmen vakalar utandıklarından hastaneye gitmedikleri için sayıları bilinmiyor. Uluslararası tıp literatüründe her 175 bin hastane başvurusundan birinin penisin bu tür yaralanması olduğu yazılı. Örneğin Almanya'da yılda 600 erkek cinsel ilişki sırasında penisini kırdığı için hastaneye gidiyor. Onların aralarında da utançtan doktora gitmeyenlerin sayısı az değil. Uzmanlar hemen doktora görünülürse oluşabilecek iktidarsızlık tehlikesinin de önlenebileceğini belirtiyorlar. Penis kırılmaları bilinçsiz cinsel ilişki, penis sert halde iken yatakta aniden dönme, mastürbasyon esnasında anormal bükülme, ereksiyonu sonlandırmak için penisin bükülmesi, at tepmesi gibi durumlarda oluşabiliyor. ''Ancak çoğu zaman hastanın öyküsünden gerçek sebep öğrenilemez,'' diyor Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalında öğretim görevlisi Yrd. Doç. Yılmaz Aksoy: ''Hastanın verdiği bilgiler çoğunlukla yanlış. Örneğin sabahleyin yataktan düştüm ya da çocuğumu severken aniden penis bölgeme vurdu gibi çelişkili konuşuyorlar. Oysa çocuğunu insan severken penis ereksiyon halinde olmaz. Kliniğimizde tedavi olmuş hastaların yaş ortalamaları 29 ve çoğu da bekar. Çekindikleri için böyle şeyler uyduruyorlar.''

Penis bandajlanıyor
Tanı hastanın öyküsü ve fizik muayenesi ile konuyor. Muayenede kırılma olan tarafta kan birikmesi ve peniste karşı tarafa doğru eğilme, şişlik, morarma saptanıyor. İki veya üç silindirik cisimli şiddetli kırılmalarda ise idrar yolu kanaması ve yumurtalıklarda kan birikmesi görülebiliyor. Ancak çok küçük olan yırtıklar Kavernozografi adı verilen özel görüntüleme yöntemleri ile saptanabiliyor. Penis kırığı daha önceleri penise bandaj uygulanması, lokal soğuk pansuman tatbiki ve şişlik giderici ilaçlar verilerek tedavi edilmeye çalışılırmış. Şimdi ise tanı konur konmaz cerrahi müdahale ile başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Nasıl mı? Ameliyatta penis cildi sünnet hattından çepeçevre açılarak geriye doğru çekiliyor ve etrafa birikmiş olan kan boşaltıldıktan sonra yırtık kısım bulunarak dikişle tamir ediliyor.

Penis yatakta kırılıyor
Penis kırığı ile idrar yolu yaralanmaları arasında doğru bir orantı var. İşeme zorluğu, idrar yolundan kan gelmesi veya hastanın idrar yapamaması durumlarında penis ucundan ilaç verilerek film çekiliyor. Böylece bir yaralanma varsa o bölge net olarak gösterilebiliyor. Ardından hastanın idrar torbasına göbeğin altından özel bir sonda yerleştiriliyor. Ve yırtık cerrahi müdahale ile düzeltiliyor. Penis kırığı tedavi edilmezse peniste şekil bozukluğu, ağrılı sertleşme, cinsel ilişkide zorluk, iktidarsızlık, idrar yolunda bölgesel genişleme, kanama bölgesinde Peyroni hastalığı adı verilen sert şişlikler oluşabiliyor.

Olumsuz etkiler
Penis kırılması erkeğin cinsel yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkileyebilir. Bunun olmaması için alınması gereken tedbirler çok önemli. Araştırmalar penis kırılmalarının daha çok cinsel ilişki sırasında penisin vajinadan kayıp etraf dokulara isabet etmesi ile meydana geldiğini gösteriyor. Penis ereksiyon halinde iken yatakta kırılma sıklığı tıp literatüründe yüzde 28-38 olarak bildirilmiş. Bunun için cinsel ilişki sırasında ani ve ters hareketlerden kaçınılması, penis sertleşme halindeyken kıvrılmaması gerekiyor. Cinsel ilişki sırasında kadının üstte olduğu pozisyonlarda ise kırılma riski daha artıyor. Orta yerinden çatlatıyor Erkek üreme organı; kamış kökü, gövde ve kamış başı olmak üzere üç bölümden oluşan bir organ. Penisin dıştaki bölümüne gövde, vücutla birleştiği bölüme ise kök adı veriliyor. Kamış gövdesinde birbirine lifsi yapılarda bağlanan ve dikilgen doku olarak bilinen silindir biçimli üç cisim yer alıyor. Bu silindirik cisimler penisin uzama ve genişleme kabiliyetini sağlıyor. Bunlardan ikisi penisin sırt kısmında bulunuyor ve bu cisimler ''Tunigia Albuginea'' adı verilen kalın ve sert bir kılıfla sarılı. Penisin sırt kısmındaki bu silindirik cisimlere ise ''Korpus Kavernozum'' adı veriliyor. Üçüncü cisim ise daha ince yapıda ve etrafında sert bir kılıfla sarılmış değil. Bu üçüncü cisime de ''Korpus Spongiozum'' adı veriliyor. Ereksiyon sırasında her üç silindirik doku kanla dolarak penisin boyunda uzama, genişleme ve ardından sertleşme meydana geliyor. Bir penis kırılmasında ereksiyon halindeki bir penis orta yerinden aniden kıvrılınca sert kılıf yırtılıyor. Ve penisin sırt kısmında kalan kan, cisimsel dokular arasında dağılıyor. Erkek kırılma sesi duyduktan sonra hızlı bir ereksiyon kaybı, morarma ve şişmenin oluyor sonra da peniste şiddetli ağrı duyuyor.
#65 - Mayıs 25 2009, 11:14:24

!_By_Gizli_!

Yumuşak şankr şankroid ulcus mollei


Şankroid Haemophilus ducreyi adlı bakterinin neden olduğu ve ağrılı, inatçı genital ülserlere yol açan cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Şankroid vakalarının sayısı son zamanlarda artmıştır. Şankroid ülseri olan kişinin, virüse maruz kalırsa insan bağışıklık eksikliği virüsüyle enfekte olma olasılığı daha yüksektir.

Belirtiler enfeksiyondan 3-7 gün sonra başlar. Genital organlar ve anüs çevresindeki küçük, ağrılı torbacıklar patlayarak yüzeysel ülserler oluşturur. Ülserler büyüyüp birleşebilir. Kasıktaki lenf düğümleri duyarlıdır, bunlar büyür ve birleşerek apse oluşturur. Apsenin üstündeki deri kızarır, parlaktır ve patladığında içinden irin çıkar.

Şankroid tanısı görünümüne ve başka ülser nedenleri için yapılan test sonuçlarına bağlıdır. Ülserden irin örneği alınması ve laboratuvarda bakterinin üretilmesi teknik açıdan güçtür, ancak tanı koymada yardımcı olabilir.

Tedavi:

En az bir hafta süreyle antibiyotik tedavisi uygulanır. Şişmiş lenf düğümünde irin şırıngayla alınabilir. Şankroid olan hasta enfeksiyonun iyileşmiş olduğundan emin olmak için en az 3 ay doktor tarafından izlenmelidir. Mümkünse cinsel ilişkide bulunduğu bütün partnerler bulunarak muayene edilmeli ve gerekirse tedavi edilmelidir.
#66 - Mayıs 25 2009, 11:14:56

!_By_Gizli_!

Vaginismus vajinismus

Vajinismus vajina girişini çevreleyen kasların istemsiz olarak kasılması ve sonuçta penetrasyona izin vermemesidir. Yanlız cinsel işikide değil muayene, tampon gibi bazı durumlara da müsade etmez. Oldukça nadir görülen bir durumdur. Hemen bütün yaş grubundaki kadınları etkileyebilir. Görülme sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Bunun nedeni hastaların hekime başvurmada çekingen davranmalarıdır. Tahmin edilen her 100 kadından ikisinde bu duruma rastlanıldığıdır.

Vajinismusu olan kadınlarda cinsel arzu ve orgazm açısından genelde bir sorun yoktur. Bu kişiler cinsel ilişki dışında alternatif yöntemler ile orgazm yaşayabilirler. vajinismus ortaya çıkış şekline göre primer ve sekonder olarak 2 sınıfta incelenir. Primer vajinismusda kişi hayatında hiçbir başarılı cinsel birleşme yaşayamamışken, önceden normal bir cinsel hayatı olan kadınlarda daha sonra ortaya çıkarsa buna sekonder vajinismus denir.

Primer vajinismusun altında yatan en önemli sebep korkudur. Bilinçlatında yaşanan fiziksel ve ahlaki korkular kişinin cinsel birleşmeyi istemesine rağmen gerçekleştirememesine neden olur. Bu durum daha sonraki denemelerde kısır döngüye neden olur ve erkekde de erektil bozukluklara yol açabilir. Bir açıdan bakıldığında primer vajinismus FOBİ olarak kabul edilebilir. Vajinismusda yetersiz istek ve/veya ıslaklığın sağlanamaması söz konusu değildir. Partnere karşı olan isteksizlik ve disparonia'ya neden olan tüm faktörler sekonder vajinismusa yol açabilir.

Tedavide en faydalı yaklaşım çiftlere uygulanan psikoterapidir. Bundan önce ise genel bir jinekolojik muayene altta yatan organik bir nedenin fark edilmesi ve tedavisinin sağlanması açısından önemlidir.Vajinanın plastik kanüller ile genişletilmesi, yapay kayganlaştırıcıların kullanılması zaman zaman fayda sağlayabilir. vajinismusun tedavisi jinekolojinin değil psikiyatrinin ilgi alanına girer.

Araştırmalar profesyonel yardım alan kadınlarda durumun %80-100 oranında düzeldiğini göstermektedir. Pozitif sonuçları etkileyen önemli faktörlerden birisi de anksiyete yaratan bu durumun tedavisi esnasında eşinden glen ruhsal destektir. Hastaya bunun kadınlık ile ilgili olmadığı anlatılmalıdır.
#67 - Mayıs 25 2009, 11:15:13

!_By_Gizli_!

Vajinal duş

Vajinal duş nedir?
Vajinal duş, vajinal akıntı ya da diğer materyali mekanik olarak temizlemek için vajina içini basınçlı su ya da başka bir sıvı ile yıkamak anlamına gelir. Öte yandan vajinal duş için kullanılan çeşitli parfümlü materyal ya da ilaç da mevcuttur.

Kadınlar neden vajinal duş yaparlar ?

Adet kanaması sonrası vajinada kalan kanı temizlemek için
Cinsel ilişki sonrası hamile kalmamak ya da cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı korunmak için (vajinal duş be gebelikten korur ne de cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruma sağlar)
Vajial kokuları azaltmak için. Vajina bölgesinde kötü koku olan kadınlar mutlaka jinekologlarını ziyaret etmelidirler. Vajinal duş durumu düzeltmek yerine daha da kötüleşmesine neden olur.
Bazı kadınlar düzenli olarak vajinal duş yapmadıkları taktirde kendilerini temiz hissetmezler.
Kronik vajinal mantar enfeksiyonu, ya da kronik bakteriyel enfeksiyon varlığında tıbbi olarak içerisinde bazı özel solüsyonlar ile vajinal temizlik önerebilirler. Bu amaçla yapılacak olan vajinal duş yalnızca doktorunuzun önerisiyle ve onun reçete edeceği solüsyonlar ile yapılmalıdır.
Vajinal duş sağlıklı mıdır?
Bu sorunun tek ve kesin bir cevabı vardır: HAYIR

Özellikle gebelikten korunmak için vajinal duş uygulaması son derece etkisiz bir yöntemdir. American Journal of Public Health dergisinde yer alan bir araştırmaya göre vajinal duş bir kadının hamile kalma olasılığını sadece %30 oranında azaltmaktadır.

Düzenli yapılan vajinal duş kadının vajinadaki kimyasal dengesini bozarak enfeksiyonlara eğilimli hale gelmesine neden olur. Duş sırasında yeni mikroorganizmaların vajinaya girişine neden olunabilir. Bu mikroplar rahim ağzı, rahim ve tüplere ulaşarak ciddi enfeksiyonlara neden olabilirler. Yapılan araştırmalar düzenli vajinal duş yapan kadınlarda bakteriyel vajinozis başta olmak üzere çeşitli vajinal enfeksiyonlarla cinsel yolla bulaşan hastalıklara daha fazla rastlanıldığını ortaya koymaktadır.

Daha ciddi bir komplikasyon ise pelvik iltihabi hastalıktır (PID). Düzenli olarak avjinal duş yapan kadınlarda pelvik iltihabi hastalık geçirme riski %78 daha fazladır. PID uzun dönemde kısırlık ve hatta tedavi edilmediği taktirde hayati tehlikeye neden olabilen bir durumdur.

Bu nedenle rutin temizlik için düzenli vajial duş yapılması sağlıklı değildir ve günümüzde kesinlikle önerilmemektedir. Vajinayı temizlemenin tek güvenli ve sağlıklı yolu vajinanın kendi kendini temizlemesine izin vermektir. Vajinadaki kimyasal denge çok hassastır ve bu dengedeki küçük sapmalar ciddi olumsuz etkilere neden olabilmektedir.

Vajina kendi kendini nasıl temizler?
Vajina kendi mukus salgısı ile kendi kendini doğal olarak temizleme yeteneğine sahiptir. Bu nedenle ilişki sonrası, tuvaletten sonra ya da yıkanırken vajina içini yıkamamaya özen gösterin. Dış bölgeleri temizlemek için ılık su ve parfümsüz beyaz sabun kullanabilirsiniz. Doktorunuz önermedikçe kadın hijyenine yönelik sabun, sprey, pudra türü maddelerin kullanımı yeterli bir vajinal temizlik için gerekli değildir. Üstelik bu tür maddeler vajinada irritasyon ve alerjik reaksiyona neden olabilir.

Aşağıdaki durumların varlığında jinekoloğunuzla görüşmelisiniz:

Vajinada ağrı
Vajinada yanma hissi
Vajinada kaşınma
Vajinadan kötü koku gelmesi
İdrar yaparken yanma
Normal akıntıdan daha farklı türde ve renkte içinde peynir kesiği ya da kireç benzeri parça içeren akıntı
Muayeneye gitmeden önce asla vajinal temizlik yapmayınız. Bu tür bir temizlik vajinal akıntıyı uzaklaştırarak jinekoloğunuzun tanıya ulaşmasını güçleştirir.

Vajinal duş bir doğum kontrol yöntemi değildir ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı koruyucu değildir.
#68 - Mayıs 25 2009, 11:15:44

!_By_Gizli_!

viagra

Erektil Disfonksiyon (Penis sertleşmesi bozukluğu), 40 yaş üzeri her iki erkekten birinde görülebilen bir durumdur. Viagra (Sildenafil Citrate) bu sorunu ortadan kaldırmada yardımcı bir ilaçtır. Amerika Birleşik Devletleri'nde 1998 yılında FDA onayını almış ve pazara sunulmuştur.
Erektil disfonksiyon, bir erkek için son derece önemli ve hassas bir durumdur. Özellikle sağlık bilincinin tam gelişmediği toplumlarda kimseye söylenemeyen ve danışılamayan bir durumdur. Cinsel organın sertleşmemesi veya cinsel ilişki için yeterli süre sert kalamaması (empotans) değişik nedenlerle ortaya çıkabilir. Psikolojik nedenlerle olabileceği gibi bazı ilaç etkileşimleri veya damarsal sorunlar temelde yatabilir.
Penis sertleşmesi, bir erkeğin cinsel olarak uyarılması ile penise doğru kan taşıyan atardamarların genişlemesi ve daha çok kanı penisin süngersi dokularına taşıması ve penisten kanı geri götüren toplardamarlarında büzülmesi ile kanın penis içindeki süngersi dokularda göllenmesi ile başlar. Kan akımındaki bu kontrol, süngersi dokudaki endotel ve sinir hücrelerinden salgılanan NO (nitrik oksit) tarafından sağlanır. NO, atardamar duvarlarının genişlemesini sağlayan Siklik guanosine monofosfat (GMP) yapımını uyarır. Sidenfil Citrate (viagra) cinsel uyarı ile GMP yapımı arttığında devreye girer ve ortamdaki GMP'yi parçalayan enzimleri baskılar, GMP'nin etkinliğini arttırarak sertleşmeyi ve sertleşmenin uzun sürmesini sağlar.
Ciddi damar sorunları olan erkeklerde Viagra etkin olmayabilir.
Cinsel ilişkiden bir saat kadar önce alınması önerilen Viagra, yutularak alındıktan 30 dakika kadar sonra etkinliğini göstermeye başlar ve etkisi 4 saat kadar sürer. Viagra kullanan kişilerde vücudun diğer bölgelerinde de atardamarlarda genişlemeler olacaktır bu etki dolayısı nedeni ile baş ağrısı, baş dönmesi gibi şikayetler görülebilir. Mutlaka uzman doktor önerisi ile kullanılması gerekir. İlacın diğer yan etkileri de; görmede bulanıklaşma, midede yanma, yüzde kızarma, burun akıntısı, ışığa karşı hassasiyettir. Yan etkiler doz yükseldikçe artmaktadır. Doz ayarlanması ve ilacın kullanımı hekim kontrolünde yapılmalıdır. Günlük önerilen dozu 50 mg.'dır. 25 mg. da yeterli olabilmektedir. Bazı kişilerde doz, 100 mg.'ye kadar, sadece doktor tarafından yükseltilebilir.
Özet:
Viagrayı kimler kullanmamalıdır
Nitrat içeren nitrogliserinli vs kalp ilaçlari kullananlar Vıagra kullanmamalıdır.
Tehlikeli şekilde tansiyon düşürebilir.
Çocuklar ve kadınlarda Vıegra kullanmamalıdır.
Viagra kullanmadan önce Check-up yaptırılmalıdır.
Erektil fonksiyon bozukluğunun nedeni bilinmelidir
Losemi, Akdeniz anemisi, myeloma gibi peniste ereksiyon olmamasına neden olabilen hastalıkları olanlar
Kullandığınız ilaçlarınızı doktorunuza bildirimelisiniz
Nasıl kullanılmalı
Doktor kontrolünde almalısınız
Günde 1 tane ve cinsel aktiviteden 30 dk. ile 4 saat arasında alınabilinir.
Bilinen yan etkileri
Baş ağrısı
Kızarma, kıpkırmızı olmak
Mide bozukluğu
Burun tıkanıklığı
İdrar yollarında enfeksiyon
Görüşte değişiklikler- mavi yeşil renklerde değişiklikler ışığa aşırı hassasiyet İshal
Kesinlikle yasak olduğu durumlar
1. Kalp krizi geçirenler, felc, inme, beyin kanamasi geçirenler, veya son 6 ayda hayati tehlikesi olanlar
2. Önemli düşük tansiyon veya yüksek tansiyon yaşayanlar
3. Kalp yetmezliği yaşayanlar veya kroner damar hastalıkları olanlar
4. "Retinitis pigmentosa" denen bir göz bozukluğu olanlar
#69 - Mayıs 25 2009, 11:16:02

!_By_Gizli_!

zührevi hastalıklar



Zührevi hastalıklar yani cinsel yolla bulaşan hastalıklar çeşitlidir.

-BEL SOĞUKLUĞU (GONORE)
Gonore isimli mikropun meydana getirdiği cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır.Nadiren olsada cinsel yolla bulaşmaz.Mikroplu havlu,mendil gibi eşyaların kullanılması ile de bulaşabilir.Mikrop alındıktan sonra 3-7 gün arasında belirti verir.Bazen belirtiisi 12 saat ile 3 ay kadar da değişebilir.Tedavi edilmezse 3-7 hafta sonra müzminleşir.
Penisten sarı kahverengi çok defada yeşile çalan bir akıntı olur.Miktarı çok olmazsa bile her idrar yapıştan sonra ve sabahları kilota bulaşan bir akıntıdır.İdrar çıkış yeri kızarır şişer.İdrar şikayetleri olur.
Teşhis,akıntının özel metotlar ile alınıp mikroskop altında belsoğukluğu mikrobunun görülmesi ile konur.
Tedavi edilmeyen vakalarda apse sonucu idrar yolunun daralması meydana gelir.hastalık daha ilerliyecek olursa testise yayılır.Buradaki tohum hücrelerinin gelişmesini önliyerek kısırlığa neden olur.
Korunma:Her şeyden önce hijen kurallarına uyulmalı.Cinsel temas sırasında kondom (prezervatif) kullanılmaldır.Şüpheli ilişkilerde bulunulmamalıdır.
Tedavi.Bir doktor kontrolünde uygun antibiyotik ve gerekli ilaçların kullanılması ile tedavi olunur.Bu ilaçlar hastalığın şiddetine göre ağızdan alınan haplar veya kalçadan vurulan iğnelerdir.
Kadınlarda çok defa akıntı olmaz.%20 oranında idrar yanması vardır.tedavisi biraz daha yoğun çaba gerektirir.
Belsoğukluğu mikrobunun kan yoluna geçmesi ile eklam şişmeleri,kalp kası iltihapları olabilir.Nadiren beyin zarı iltihabı ve Karaciğer iltihabı yapar.

-BELSOĞUKLUĞU OLMAYAN AKINTI:
Bu akıntıda bel soğukluğu mikrobu bulunmaz.Mikroplar çok defa değişiktir.Cinsel yolla geçer.Genç erkeklerde görülür.Bazen belsoğukluğundan daha ciddidir.Belirtiler 7-24 gün sonra çıkar.Akıntı olmayabilir.İdrarda yanma ve idrar yolları kaşıntısı vardır.

-TRİKOMONİASİS:
Trikomona isimli mikroptan ileri gelir.Çok defa kadın vajeninde bulunur.Mutat cinsel temas ile bulaşır.Eşler arasında bir birlerine bulaştırma çok sıktır.Akıntıda mikrobun görülmesi ile teşhis konur.
Ekeklerde bazen belirti vermiyebilir.Prostata ve testise yayılacak olursa kısırlık meydana getirme riski olur

-GENİTAL UÇUK:
Kadın ve erkeklerde sıklıkla görülür.Herpes simplex virusunun meydana getirdiği bir cilt hastalığıdır.Daha ziyade ağız ve dudak çevresinde görülür. %5 oranında da genital organlarda bulunur ve cinsel ilişki ile geçer.
2-10 gün süreden sonra torbalarda ve kadında dış genital organlarda kırmızı zemin üzerinde içi sıvı dolu bir çok keseciklerden oluşur. Kasıklarda beze yapar. Tedavide viruslara etkili melhem kullanılması ile yapılır.

-YUMUŞAK ŞANKIR:
Gene bir cilt hastalığıdır. Sebebi mikrobiktir. 1-7 gün bekleme süresinden sonra belirti verir. Penis başında gözükür. Önceleri bir kızartı halinde başlar. 24 saat içinde kabarır ve yaradan akıntı başlar. Sonunda bir derin yaraya dönüşür. Yaralar birleşerek daha geniş bir hal alır. Kasıklarda beze olur. Tedavi uygun antibiyotik kullanımı ve hijene dikkat etmektir.

-AIDS (Edinsel bağışıklık yetmezliği)
İlk defa 1981 yılında görülmüştür. HIV isimli virusten ileri gelmektedir. Seksüel ilişki ile kirli enjektör kullanımı ve kan nakillerinden geçer. Anneden cenine, kadından erkeğe ve erkekten erkeğe geçer.
Virus vücuda geçtikten sonra bağışıklık sistemini bozar. Organizma kendisini koruyamaz hale elir. Yorgunluk, kilo kaybı ateş ve ishal bulunur. Kasıklarda koltuk altlarında yaygın bezeler olur. Bacaklarda çeşitli büyüklüklerde mor renkli çürükler meydana gelir. Hastalığın teşhisi en yaygın olarak kullanılan ELİSA testi ile konur. %95 positif sonuç verir. Maalesef bugün için belirili bir tedavisi yoktur.
#70 - Mayıs 25 2009, 11:16:19

!_By_Gizli_!

-FRENGİ:
Mikrobik bulaşıcı bir hastalıktır. Cinsel ilişki ile deri yolu ile geçer. 2-4 hafta sonra peniste ağrısız bir yara gözükür. Önceleri bir sivilce şeklinde başlar daha sonra akıntı olur. Penis boyunca ve torbalara yayılır. Bu yara 1-2 haftada zımba ile delinmiş bir şekil alır. Derin, sert kenarlı olan bu yara tedavi edilmezse kendiliğinden iyileşir. Bu frenginin birinci devresidir.
2 ci devre bu yaradan itibaren 6 hafta sonra ortaya çıkar. Daha yaygın kızarıklıklar vardır. Döküntüler olur. Bu devrede 4 yıl sürebilir.
3 cü devrede yer yer bölgesel tümörler oluşur. Bu tümörler yaygındır. Genital organlarda bulunduğu gibi eklemlerde de bulunur.
Tedavide uygun antibiyotiğin kullanımı ile olur. Günümüzde erken tedevi ile ve frenginin 2-3 cü dönemleri artık olma mamaktadır.

- İnsan papilloma Virüsü:
Cinsel organlar ve çevresinde siğil benzeri oluşumlara neden olan bu virüs kadınlarda rahim girişi kanserlerine neden olabilir

- Chlamydial Enfeksiyonlar:
çok sık raslanılır. kadınlarda ve erklerde görülür. Akıntı ve idrar sırasında yanma olur. Bazan hiç bir belirti vermez
#71 - Mayıs 25 2009, 11:16:36

!_By_Gizli_!

AILE PLANLAMASI

Aile Planlaması sadece gebelikleri önlemek değil aynı zamanda çocuk sahibi olamayanlara da hizmet vermek, yol göstermektir. Aileler çocuk yapıp yapmamakta serbestirler. İstedikleri kadar çocuk sahibi olabilirler. Ancak aileler çocuk sahibi olmak istemiyorsa onlara yol göstermek Aile Planlaması Hizmetinin görevidir.

Ailelerin İstedikleri zaman İstedikleri sayıda çocuk sahibi olmalarıdır.

Aile Planlamasında zorunluluk yoktur. Katılım gönüllüdür. Aileler eğitilir ve isteyene çocuk sahibi olabilmesi için isteyene gebelikten korunmak için hizmet verilerek yardımcı olunur.
#72 - Mayıs 25 2009, 11:17:27

!_By_Gizli_!

AILE PLANLAMASININ AMACLARI

1. Ailelerin istemedikleri halde çocuk sahibi olmalarını önlemek,

2. Kadınların sık aralıklarla ve fazla sayıda doğum yaparak sağlıklarının bozulmasını önlemek,

3. Çok genç yaşta veya ileri yaşlardaki kadınların gebe kalmalarını önlemek,

4. Doğurgan çağdaki kadınlara ve erkeklere üremenin nasıl olduğu ve doğum kontrolünün nasıl yapılacağı konusunda bilgi vermek,

5. Çocuk sahibi olmak isteyenlere yardımcı olup yol göstermek,

6. Çocukların daha sağlıklı yetişmesini sağlamaktır.
#73 - Mayıs 25 2009, 11:17:59

!_By_Gizli_!

Dogurganlik Orani Azaltilir: Annelerin sahip olduklari çocuk sayisi arttikça anne ölüm orani yükselmektedir,Aşiri dogurganlik bebek ve çocuk sagligi açisindan da risk oluşturmaktadir. Aile planlamasi hizmeti ile dogurganlik azaltilirken, anne sagligi, çocuk sagligi iyileştirilmiş, dolayisiyla toplumsal ve ekonomik alanlarda da iyileştirilmeler saglanmiş olacaktir.

Saglikli Dogum Yaşi Saglanir: Anne ve çocuk sagligi açisindan, gebelik ve dogum için 18-34 yaşlar arasi en uygundur. Daha erken ve daha geç yaşlarda hastalik ve ölüm riski artar.

Saglikli Dogum Araligi Saglanir: Iki yildan kisa aralikli gebelik ve dogum yüksek risklidir. Kisa dogum araligi, hem anne ölümlerini, hem de bebek ölümlerini artirmaktadir. Gebelikler arasindaki süreyi uzatmak etkili bir aile planlamasi hizmeti ile gerçekleşebilir.
#74 - Mayıs 25 2009, 11:20:21

!_By_Gizli_!

AILE PLANLAMASININ YARARLARI

Anne Ölümlerini Azaltır: Anne ölümlerinin çoğu, sık aralıklarla, çok sayıda (4’ten fazla), 18 yaşindan küçük ve 35 yaşindan büyük annelerin yaptigi dogumlarda görülmektedir. Aile planlamasi hizmeti yüksek riskli gebelikleri önleyerek anne ölümlerini azaltir.

Düşükleri ve Düşüge Bagli Anne Ölümlerini Azaltir: Aile planlamasi hizmeti ile kadinlarin istenmeyen gebelikleri önlemeleri saglanarak düşükler azaltilmaktadir.

Bebek Ölümlerini Azaltir: Riskli gebelikler bebek ölümlerini artirirlar. Yüksek riskli gebelikler ve dogumlar aile planlamasi ile önlenir. Böylece bebek ölümleri azaltilabilir.
#75 - Mayıs 25 2009, 11:20:40

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.