Alternatifim Cafe

Kadın Filozoflardan bir kaçı !!

Discussion started on Felsefe

dark

MİLETLİ ASPASYA
(Y.Ö. 460-401)


Socrates Diotima gibi kendisinin bir başka hocasının daha kadın oldugunu söyler. Bu hoca Miletli Aspasia'dır.

Aspasia çok iyi eğitim görmüş, Axiochus'un kızıydı. Yirmi yaşlarında nedeni bilinmemekle birlikte, Atinaya gelmiş ve kendinden 30 yaş büyük olan Perikles'i tanıyıp bir müddet sonra da onun yasal olmayan eşi olmuştur. Bu yasal olmama durumu kanunlardan dolayı görünümde olmuştur.

O dönemin en büyük kanun yapıcısı olan Perikles kısa bir süre önce "yabancılarla evlenme yasagı" getirmiş ve bir müddet sonra Miletli Aspasia ile karşılaşmıştır. Bu yabancı kadının akılcı ve tutarlı davranışlarından, zekasından etkilenerek eşinden ayrılır ve Aspasia ile evlenir. Bu evlilik kanunlar karşısında yasal olmamasına rağmen evlilikleri hep devam eder.

Aspasia'nın hayatı belli başlı 2 kaynakta ele alınmıştır. Bunlardan bir tanesi, Antik çağ'ın komedi yazarlarının anlatısıdır. Komedi yazarları devirlerinde sarkastik ve yıkıcı eleştirileri ile dikkat çeken bir usluba sahiptiler ve Aspasi'yı acımasızca eleştirmişlerdir. hatta bu "fahişe" olarak yorumlamaya kadar gitmiştir.

Öte yandan, diğer bir anlatı kaynağı olan Sokratikler Aspasia'yı bambaşka bir şekilde betimler. Onun çok iyi bir felsefe hocası olduğu yazılıdır. Xenephon, "Socrates'den Anılar" adlı yapıtında ondan saygı ile söz eder.

Aspasia böylesine karşıt uçlar arasında, hem konuşma sanatı hem de çok iyi derecede felsefe bilgisi olan, özgür ruhlu bir kadın olarak her zaman tutarlı davranışlarına devam etmiştir. Perikles'in politikası üzerinde büyük etkisi olduğu ve onun bazı konuşmalarını yazdığı yazılıdır. Bunlardan en ünlüsü, "Peloponez Savaşları'nda" ölenler için yapılan törendeki konuşmadır.

Aspasia, o dönemde Atina'da zamanın etkili erkekleri ve eşlerinin devam ettiği bir salon açmıştır. sanatçılar, devlet adamları, Anaxagoras,
Archimed, Sophokles, Socrates gibi bir çok filozof bu yerin devamlı konuklary olmuşlardır. Atinada ilk kez bir kadının başlattığı böyle bir oluşum komedi yazarlarının Aspasia'ya saldırmalarında büyük bir etken olmuştur.

Komedi yazarları Aspasia ile ilgili pek çok şey söylemişlerdir ama onunla ilgili cinsel kimliğine dil uzatmamışlardır çünkü böyle bir söyleme halkın kesinlikle inanmayıp kendileriyle alay edeceklerini bilmekteydiler. Aspasia kocasına , Perikles'e sadık ve iyi bir eş, yardımcıydı bu yüzden Aspasia'yı tanrı tanımaz olarak lanse edip hakkında dava açacak kadar ileri gitmişler ve Perikles'in bir eş olarak yetersizliği ile bu aileyi yıkmaya kadar çaba sarfetmişlerdir. Perikles karısını mahkemede savundu ve Aspasia mahkemece suçsuz bulundu.

Perikles'in ölümünden sonra, Aspasia eski bir dostları olan Lysıkles ile evlenir ama eşi 1 yıl sonra savaşta ölür. Bu sırada Aspasia'nın açtığı yer hala açıktı ve çok ilgi gören bir yerdi. Socrates ögrencilerine bu yeri önerir ve bu ögreti merkezinde saygınlık hep devam etti.

Socrates Aspasia'yı şöyle anlatmıştır..

"Eğer 2. kocasının ölümünden sonra tamamen yalnız kalan bu kadının, kendisine , zamanın dar görüşlü Atina'sında, o zamana kadar duyulmamış bir mevki sağlamış olduğu düşünülürse, bu başarı, hatta bizim zamanımızda bile, ona saygı duyulmaya hak kazandırır." (Schachermeyr, 1969, s.96)



DIOTIMA


Diotima insanlara bilginin pek çok yerde ve biçimde bulunabilecegini öğretmiştir. Bazı bilgilere insanlar algılamaları ve duygularıyla ulaşabilirler. Bazı bilgiler ise içgüdüler ve sezilerle edinilir. Diotima'ya göre, bazıları ise insanların arasında vardır---sevgi gibi!

Diotimayı tarih Socrates'in hocası bir rahibe olarak yazar. Socrates ile tanışması, Socrates'in Diotima'nın bilgeliğinden haberdar olup, çağrısına kapılmasıyla olmuştur. Onu arayıp bulmuş ve Diotima'nın ögretisi ile, aşkın, Eros'un düşünsel boyuttaki gizemine girmiştir.

Diotima'nın gerçekliği uzun yıllar tartıiılsa bile, Antik yazarların onun varlığından hiç bir kuşkusu olmaması ve yazdıklarıyla bunu günümüze aktarmaları bu kuşkuyu yok etmektedir.

Diotima, Platonun Symposion isimli diyaloğnda yine bu semposiondaki konu olan Eros'u anlatarak Diotima'yı anıtlaştırmıştır. Symposion (şölen) sadece erkeklerin olduğu, yenen yemekten sonra yapılan bir içki alemiydi. Bu şölene iyi kadınlar katılmazdı. Diotima da bu şölende yoktu ama onun söyletisini Socrates anlatmıştır.

Socrates şöyle anlatır:

"Şimdi ben seni bırakıyorum ve Eros hakkında, bir keresinde Diotima adında Mantinealı bir kadından duyduğum bir konuşmayı aktarmak istiyorum. O, çok bilge bir kadındı. Bir kez vebaya karşı yapılan bir kurban töreni ile onu 10 yıl geriye itmişti; ve bana aşk konusunda ders vermişti; işte size onun Eros hakkında yaptiğı konuşmayı yineleyerek anlatmayı denemek istiyorum" (Platon, Symposion, 201)

Diotima Socrates'e aşkı ögretmiştir. Bu öğretide aşk Poros ve Penia'nın çocuğu, onların arasındaki ruhtur. Aşk dünyayı bir bütün olarak tutan ruh, Tanrılarla insanlar arasındaki mesajları ve duaları birleştiren güçtür. Aklın sevgisi Eros'un sevgisidir.

Diotima aşk öğretisine şöyle devam eder; "bizler hayatta ilerledikçe, büyüdükçe aşkın algısı ve içeriğinde büyürüz---yaşlanırız. İlk önce genç vucutların güzelliği ile etkileniriz. daha sonra güzelliği bütün vucutlarda görürüz. İşte bu noktada ve sonrası, ilk kez ruhun güzelliğini de görmeye başlarız. Eğer bir insan bütün ruhlardaki güzelliği görmeye başladı mı, yaratılan herşeyin yapısındaki ve kurallarındaki güzelliklerin de farkına varacak ve takdir edecektir. En son, bizler düşüncelerdeki güzellige ulaşıp farkederiz. Aşk bizleri yaşadığımız sürece ilerlediğimiz yolda (hayat) devam ettiren güçtür ve bu yüzden başlangıcından itibaren çok önemlidir".

"Eğer zamanla bizlerdeki güzellik anlayışı değişse bile, değişen sadece bizim algılamamızdır, yoksa onda var olan güzellik değişmez".

Diotima'nın Eros kavramının formlara göre oluşması üzerinde durmasında ve bunu erkeklere aktarmasında çok önemli bir de neden vardır.

Antik Yunanistan'da çok yaygın olan "oğlancılık", Aristophanes tarafından, insanların çoğalmasını sağlayan karşıt cinsler arasındaki aşkın küçük düşürülmesiyle daha da önem kazanmıştı. Aslında, oğlancılığın o devir Atinasında "utanmazlık" ile bir ilgisi yoktu. Atinalı erkekler, "cesaret, yüreklilik ve erkekçe kendi benzerlerini severler" der tarih kitapları. Bunun üzerine Diotima hangi Eros kavramının geliştirilmesi gerektiğini açıklamıştır. Gerçi kadın ve erkekğin çoğalması için çiftleşmesi gereklidir ama bu süreç "aşkın dünyevi bir biçimidir".; bilgeliği seven erkeklerin kendisine ulaşmaya çabaladıkları "göksel aşk" değidir.

Diotima konuşmasına Eros'u ölümlüler (insanlar) ve ölümsüzler (tanrılar) arasındaki bir elçi, aracı olarak tanımlar. Eros, tanrıların insanları güzele, iyiye, hakikate ulaştırmada kullandığı bir güçtür. Eros ile burada kastedilen "güzellik sevgisidir". Hakikat " en güzel" oldugundan, bu ifade Eros'un felsefi özünü en iyi şekilde açıklamaktadır.

Diotima çağının çok önemli bir hocası ve sadece erkeklere mahsus konularda yeni söylemlerle çığırlar açmış bir kadın filozof olarak tarihte yerini almıştır...

"Diotima sadece Socrates'in onda övdüğü şeylerle degil, bunlardan başka anlayış ve akıllılıkta da ona benziyordu" (Poestion 1885).....

HIPPARCHIA
Dünyanın ilk "özgürlüğü savunan ve özgür yaşayan" kadını.



Hipparchia 346 BC de, Yunanistan'ın sakin bir sahil bölgesi olan Maroneia'da doğdu.. Maroneiada şarapçılık yapan aristokrat bir ailenin kızıydı.

Hipparchia'nın erkek kardeşi, Metrocles de ondan bir sene sonra doğarak her ikisi de ikiz gibi, ayrılmaz bir parça gibi büyüdüler.
Metrocles'in en büyük isteği felsefe çalışmaktı. Pek çok değişik felsefe okuluna devam etti fakat hiç birini sonlandıramadı. Yiyecek almak için çok az parası oldugundan dolayı sadece fasulye yiyebiliyordu ve çok sıkı bir diette gibi yaşıyordu. Metrocles, bir gün çok önemli bir grup dinleyicinin önünde konuşma yaparken kustu. Bundan dolayı çok utanan Metrocles kendini odasına kapattı ve ölüm orucuna başladı. Bir gün kapısı çaldı. Ziyaretçi kapı açılmadıktan sonra gitmeyecegini söylüyordu. Gelen ziyaretçi Atina'nın Cynic filozofu Crates'ti. Crates Metrocles'u olanlardan dolayı üzülmemesi yönünde ikna etti ve herkesin bunu bir kaza olarak yorumladıgına inandırdı. İşte o günden sonra Metrocles Crates'in ögrencisi ve takipçisi oldu.

Metrocles'in ailesi ogullarının devamlı övgüyle bahsettiği bu filozofla tanışmak istediler.Crates Metrocles.ile birlikte onların evine gitti ve işte o an Hipperchia Crates'e delice aşık oldu. Artık onun için bu sevgiden vazgeçmenin hiç bir yolu yoktu. Hipperchia Crates ile elenmeyi kafasına koydu.

Hipparcia'nın biogrofisini yazan Diogenes Laertius, Hippercia'nın ailesi ile ilgili detaylardan fazla söz etmez. Hipperchia'nın çocukluğunun da nasıl geçtiği hakkında fazla bir bilgi yoktur ama o zamanın geleneksel aile yapısına uyan bir genç kız gibi düşünmediği ve dokuma tezgahlarının başına geçmeyi, yün iplik yapmayı reddettiği, ve aksine, felsefe çalışmalarına büyük ilgi duydugu belirtilei. Hipperchia için kadınlara yasak olan konular hep çok ilgi çekmiştir. Her zaman erkeklerin sohbet konularına merak sarmış ve o konularda okumuş biridir. Onun bu yaklaşımları ve ilgisi gelenekçi bir yapıda olan ailesi tarafından şiddetle karşı konulmuştur.

Hipperchia Crates'e olan sevgisini ona açtığında, çirkin bir erkek olan Crates bu evlilikte kendini Hippercia gibi güzel ve aynı zamanda iyi bir geçmişi, kültürü olan bir kadına yakıştıramamış ve kendini hep geri çekmiştir.

Hippercia'ya göre ise, kadınların da seçim hakkı vardır ve o da şüphe götürmez bir şekilde sevdiği Crates'i seçmiştir. Crates çok az bir parası olan ve yaşam biçimi ile geleneksel yapıdaki bir evlilik şartlarını yerine getiremiyecek biri oldugunu devamlı vurgulamıştır. Crates'in şevkat dolu yaklaşımları, insan sevgisi, mizah gücü ve iyi niyetli yaklaşımları Hipperciayı ailesine karşı koymaya da sevketmiş ve eğer bu evliliğe izin vermezlerse kendini öldürecegini söylemiştir.

Hippercia ve Crates 326 BC'de evlendiler ve mükemmel bir beraberlik sürdürdüler. Hippercia eşiyle birlikte, çok popüler bir çift olarak her ziyafete davet edilmiş ve onlarda her yere birlikte giderek kadın-erkek eşitliğini her zaman sergilemişlerdir. Yaşadıkları dönemde, bir kadının bu tür yerlere gitmesi ve davranışlar sergilemesi imkansız gibi birşeydi.

Hipparchia bir filozoftu. Onun esas üstünde durduğu konular ve uzman danışmanlık yaptığı alanlar evlilik, hastalıklar ve üzüntüler ve ölen kişilerin ardında kalanların mahrumiyetleriydi. Bu alanlarda pek çok çalışmalar yapmış ve sorunları çözmüştür. Bunların yanı sıra pek çok tragedya ve felsefi kitaplar yazmıştır. Bu çalışmaları yaparken aynı zamanda saglıklı bir evlilik sürdürmekte ve kendi oğlunu ve kızını da büyütmekteydi.

Hipparcia eşiyle birlikte yıllarca sadakat içinde bir evlilik geçirmesine ragmen "sevme özgürlüğü" konularında propoganda yapmış ve karı koca bu düşünceyi hep desteklemişlerdir. Cinselliğin ayıp bir şey olmadığını ve sevginin gereği dogal bir şey oldugunu anlatmışlardır. Hipparchia Yunanlı olan, olmayan bütün kadınlara haklarını savunmalarını, cesurca konuşmalarını ve düşüncelerini söylemelerini, kendi sevgililerini ve/veya eşlerini kendilerinin seçmelerini anlatmış ve yıllarca bunun için uğraşmıştır. Toplumdan gelecek bütün erkek şiddeti ve tacizi, adaletsizliği için karşı koymaya çagırmıştır kadınları.

Hipparchia yaşamı boyunca basit ve sade bir hayat yaşamış ve hiç bir zaman lükse özlem duymamıştır. O tutarlı ve dolu bir kadındı. Çok ilginç bir nokta ise, Hipparchia ve Crates'in kızları sevdiği erkekle evlenmek istediği vakit anne ve baba olarak Hipparchia and Crates kızlarından evlilik öncesi o erkekle bir aylık bir birliktelik yaşamalarını istemişlerdir. Bu, tarihte, evlenmeden önce, ön evlilik yaparak bir erkekle birlikte yaşamaya ilk örnek olarak bilinmektedir.

Crates and Hipparchia'nın oğulları, Pasicles, de Cynic felsefede büyütülmüş, sosyal eşitlik, insan hakları, insan sevgisi ile toplumda yerini almıştır.

Hem Hipparchia hem de kocası çok uzun ve dolu dolu yaşadılar. Ölümlerinden sonra yaşadıkları toplumda daha önceleri yaşam biçimlerinden dolayı oldukça eleştirilmelerine rağmen ölümlerinden sonra hep çok saygıyla anıldılar. Ancak yıllar geçtikten sonra onların verdikleri özgürlükçü mesajlar anlaşılabildi ve dünyaca kabul edildi.

Vicki Leon,"Hipparchia," Uppity Women of Ancient Greece (California: Tabula Rasa Press, 1989),37.

ARETE


Arete, Aristippos � un bilgin kızıdır. Milattan önce IV. Yüzyılda yaşamıştır. Babası sayesinde felsefe, doğa öğretisi ve doğa tarihi de görmüştür. Bunun yanın da Aristippos ona �� en iyi temel ilkeleri�� de öğretmiştir. Her şey den önce onu�� ölçüsüzlüğü aşağılama�� ya alıştırmıştır.
��Arete�� , Grekçe erdem demektir. Arete, aldığı eğitimin ardından, uzun yıllar Atina� da dersler vermiştir. Bir çok yazısı günümüze kadar gelmiştir. Sanıldığına göre 77 yaşında ölmüştür. Ünü çok uzaklara değin yayılan filozofun mezar taşında �� Hellas� ın ışığı�� yazısı kıymetli taşlarla işlenmiştir.
Etkisi uzun yıllar silinmeyen Arete� nin, üzerinde düşündüğü ve derslerinde anlattığı önemli konular arasında şunları sayabiliriz.
- Sokratik Hayat
- Çocukların disiplin altına alınması üzerine
- Atina� lıların savaşı üzerine
- Kadınların mutsuzluğu üzerine
- Olimpus Dağının Tansıkları üzerine
- Arılar üzerine
- Gençliğin kendini beğenmişliği üzerine
- Yaşlılığın zorlukları üzerine
#1 - Nisan 29 2006, 23:52:05

dark

Kadın filozoflardan sadece birisini biliyordum.. :sizo  Bunlarıda öğrendiiğim iyi  oldu....Yıkmış yine ablam.... :sizo :sizo

canım dur daha araştırıyorum buldukça ekliycem..
#2 - Nisan 30 2006, 19:48:19

çok saollll bi tanesini DIOTIMA'yı şöle bi duymuşluğum wardı eet devamını bekliorz çok saol bunlar iiçin
#3 - Mayıs 01 2006, 18:30:29
ooof oLmuyor bi tüLü başLamıyor!
Sen oLmazsan şu kaLbim,
kimseye boyun eğmiyor..!
beğenmiyor..!!
kimseLer görmesin..kimseLer bilmesin  benimle yaşasın ölsün bu sevda..!

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.