Alternatifim Cafe

Tarihteki Önemli Kişiler ve Psikiyatri (Mozart,Beethoven)

Discussion started on Psikoloji

Mozart

  Salzburg’da , Saray Orkestrası yöneticisi olan bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen bu dahi çocuk, müzik yeteneğini üç yaşında göstermeye başlamış. Diğer beş çocuğu ölmüş olan baba, oğlundan dört buçuk yaş büyük kızının müzik eğitimini vermeye başlamış. Bu sırada ablasının müzik derslerini bir köşeden izleyen “Wolferl” ablasından daha çabuk öğrenerek, hayrete düşen babasının dikkatini kendisine yöneltmesini sağlamış. Dört yaşındayken klavsen çalmaya başlayıp, beş yaşında ilk bestesini yapan harika çocuğun, sürekli gittiği turneler nedeniyle okul hayatı hiç olmamış. 7 yaşında babasıyla Viyana’ya geldiklerinde, İmparatorluk Sarayı’nda İmparatoriçe Maria Theresia’nın kucağına oturup, çocukluk bu ya, boynundan öptüğü söylenir. Onüç ondört yaşına gelene dek, büyük övgülerle karşılandıkları saraylar da dahil olmak üzere tüm Avrupa’yı görmüş. Babasının onu sadece bir müzik enstrümanı virtüözü olarak sınırlamayıp, kompozisyona yönlendirmesi de başarısını perçinledi.Yirmili yaşlara gelip de Viyana’ya yerleşene dek turneler nedeniyle gittiği yabancı ülkelerde üstün zekası nedeniyle bir çok yabancı dili anadili gibi konuşmayı kısa sürede öğrenmiş. İşlediği konular daha çok yaptığı yolculuklardan esinlenilmiştir. Gezdiği yerlerde boş durmayarak daha önce yorumlanan müzik eserlerini inceleyip, eserler üretmiştir. Tanışarak, dost olduğu Haydn’a göre O dünyanın yaşayan en büyük müzikçisi idi. Babasının iyi bir kadın olmadığını düşündüğü bir şarkıcı ile,babasını çok kızdıran bir evlilik yapmış. Sürekli borç içinde yaşamış ve evliliği başarılı olmamış . 1787 yılında o dönem çevresince eserlerinin gereken başarıya ulaşamaması ve yaşadığı ekonomik zorluklar sonucu düşük bir ücretle Viyana Sarayı’nda oda müzikçisi olmuş. Bu dönemde de saray çevresinde diğer bestecilerin kıskançlıkları ile karşılaşmış. Parasızlık nedeniyle, evine odun alacak kadar bile parası olmayan besteci, kendini ısıtabilmek için yünlü giysilere ellerini sarıp oturur, soğuğu hissetmemek için dansetmeye çalışırmış.Söylentilere göre 1790 yılında evine gelen birisi, Avusturya’lı bir kişi için rekuem (ölüler için dua) yazmasını istemiş. Besteci, bunu kendi ölümünün yaklaştığının ifadesi şeklinde bir mesaj olarak algılamış. Verem hastalığı nedeniyle 35 yaşında iken bu rekuemi tamamlayamadan hayata gözlerini yumdu. Yağmurlu bir günde altı kişi tarafından izlenen cenazesi bir çok ölünün beraber gömüldüğü bir mezara gömüldü.

  Sahtelik, riyakarlık ve göz boyamaktan nefret eden besteci, konçertolar ve operalarda büyük başarı sağlamıştır. Mozart’ın bu denli kısa yaşam süresine karşın, Sihirli Flüt adlı eseri olmak üzere diğerlerine bakıldığında müzik adına yapılabileceklerinin tümünü yaptığı ve gerçek bir üstünlüğe ulaştığı görülebilir. Zekası özellikle lirik ve dramatik sanata eğilimliydi. Mozart’ı benzerlerinden ayıran en önemli özellik, duygular ve aklı tam bir uyum ile biraraya getirmesidir. “Benim en büyük zevkim çalışmak” diyen ünlü besteci yaşadığı pek çok olumsuz duruma karşın eserlerinde depresif ögelere yer vermedi ve hiçbir eseri bir diğerinin tekrarı olmadı. Eserlerinde yeni bir tür oluşturmamış, ancak başkalarının yazdığı yeni türde eserleri inceleyerek, bu türleri mükemmellik düzeyine getirmiştir. Müzikte romantik ekolün başlangıcına damgasını vurmuş, eserlerindeki canlılık ve çocuksu sevimlilik nedeniyle günümüz ve sonrasının beğenilerini kazanmıştır. Eserleri arasında bulunan Türk Marşı’nda Viyana kuşatması sırasında Osmanlı askerlerinin mehter marşından esinlenmiştir.

  Her çocuk kendine özgü bir zeka türü ile doğar. Kimisi matematik( ya da soyut uğraşılar), kimisi insanlarla ilişki, kimisi de mekanik sorunlara yönelik sorunları çözmede zekasını kullanır. İnsanlardan her durumda aynı başarıyı beklemek yanlıştır. Kişilerin zekalarının izleyeceği yön genetik özelliklerden etkilenebileceği gibi, bu yönün belirlenmesinde aile ya da çevrede küçük yaşta örnek alınabilecek uygun kişilerle karşılaşmak ve bu uğraşılara ailenin destekleyici yaklaşımının da büyük rolü vardır. Onların içindeki çocuksu yetenekleri geliştirmek için daha çok ilgilenmeli ve ondan hiçbir zaman için ümidi kesmemelisiniz.

  Ne durumda olursanız olun, kendinizi üretime ya da sevgiye adarsanız, sağlığınızın daha iyi olabildiğini farketmişsinizdir. Herşeyin bittiğini düşünerek, depresif bir tablo içinde ölümü beklemek, genel vücut sağlığınızı da daha kötü etkileyecektir. Eski bir şarkının dediği gibi “Yaşamak dönme dolap gibidir, iner çıkar arkadaş”.

  Dahileri korumalı ve desteklemelisiniz. Onların bazı rutin durumlarda hata yapmaları sonucunda onların yeteneksiz olduğunu düşünmemeli, sadece ona uygun aktiviteler için arayış içinde olmanız gerekmektedir. İnsanların belli bir konuda zeki olmaları başarılı ve mutlu olmaları sonucunu doğurmaz. Mutluluk ve başarı ekip işidir. Bu nedenle dost ve eş seçimi hayati konulardır. Anne ve babanızı seçme şansınız yoktur ancak eşinizi seçmek sizin elinizdedir. Duygu ve mantığınızı bir araya getirmelisiniz. Karşınızdaki kişinin gelecekte sizinle aynı akordu tutturabilmesi için, onun sosyokültürel ve kişilik altyapısının yeterli ve güçlü olmasına dikkat etmelisiniz. Dış görünüşe aldanarak yapılacak evlilikler, ambalaja bakarak alışveriş yapmak gibidir. Aldığınız şeyi eve getirip, ambalajı açtığınızda, düşündüğünüz gibi kaliteli olmadığını fark edip, geri dönüşü zor bazen de olanaksız sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Ekibini iyi kuranlar başarı ve mutluluğun elde edilmesi yarışına diğerlerinden önde başlar. Hepinize başarı ve mutluluk dileklerimle.

 

Herşeye Rağmen Yaşamak

Beethoven

  Babası Bonn Prensliği Sarayı müzik görevlisi, annesi ise saray aşçısının kızı idi. Babası evi saraydaki görevinin dışında, soyluların çocuklarına müzik dersleri vermekle geçindirir, geri kalan zamanlarında aşırı içki içerek, çekilmez bir hale gelirmiş.

  Beethoven’ın babası ondaki müzik yeteneğini 4 yaşında iken farkederek, onu eğitmeye başlamış. Ancak bu eğitim normal bir eğitimin sınırlarını aşan bir işkence haline gelmiş. Bazen kendisi gibi müzikle uğraşan dostlarını da yanına alarak, içkili bir şekilde eve gelir, küçük Beethoven’ı yatağından kaldırarak, klavsen başına oturtarak, ağlamasına bakmadan, sabaha dek çalıştırırmış. Bu şekilde baba, kendisinin sağlayamadığı maddi ve manevi olanaklara oğlunun sahip olması için onu yarış atı haline getiriyormuş. Küçük bedeninin uykusuzluktan ve aşırı çalışmasından yorgun düşerek yanlış çaldığında babası dövmeye başlar, ancak başarılı olduğunda övgü almazmış. Bu şekilde ürkek,içe dönük, utangaç bir çocuk haline gelmiş. Çocukluğunu yaşayamadığından, hiç arkadaşı olmamış. İlkokul bitiminde babası onun okul eğitimini yeterli görerek, okul eğitimini sona erdirmiş. Çocuğunun sırtından para kazanmayı hesap eden babası, onu sekiz yaşında ilk kez halk karşısına piyano çalmak üzere çıkarmış. 9 yaşında iken Bonn’a gelen Neefe adlı saygın bir müzisyen onu özel öğrencilerinden biri olarak kabul etmiş. İlk yapıtını onbir yaşında yazmış. 14 yaşında saray ikinci organisti olmuş,saray Tiyatrosu orkestrasında viyola grubuna katılmış. Hocası olan Neefe öğrencisine öğretecek daha fazla bir şey olmadığını düşünerek, onun 17 yaşındayken Mozart’tan ders alması amacı ile Viyana’ya gönderilmesini sağlamış, ancak kısa süre sonra annesinin ağır hastalığı nedeniyle tekrar Bonn’a dönmek zorunda kalmış. Annesinin ölümü sonrası, alkolik babasının tedavisi ve iki kardeşinin bakımını da üstlenmek zorunda kalmış. 22 yaşındayken tekrar Viyana’ya gönderilen Beethoven, Mozart bir yıl önce öldüğünden Haydn’dan ders almış. Otuzlu yaşlarında işitme sorunu başlayan besteci, yavaş yavaş toplumdan uzaklaşmaya başlar, hatta bu nedenle intiharı bile düşünür. Piyano resitalleri vermekten çekinir ve eserleri azalmaya başlar. Artık sadece kendisi için eserler yazmaktadır. Bu dönemde beste çalışmaları sırasında, notaları hissedebilmek için, bir çubuğu ağzında tutarak , piyano üzerine koyuyor ve ses titreşimlerini hissedebiliyordu. İlerleyen hastalığı kendisini hırçın, uykusuz, iştahsız, kendine özen göstermeyen, takınaklı, sokaklarda sıkıtı içinde yürür bir hale getirmiş. Hatta bu şekilde serseri zannedilerek polisçe hapse bile atılmış. Bir eleştirmene “bunlar senin için değil, daha sonraki bir çağ içindir” şeklinde cevap verdiği söylenir. İşitme sorununun artmasına karşın, bu son dönemde yazdıkları, eski bestelerinin düzeyini geçmiştir. 51 yaşında sarılık ve sonrasında siroza yakalanmış. 57 yaşında bu hastalıktan öldüğünde, cenazesine ünlü besteci Schubert de aralarında olmak üzere çok sayıda kişi katılmış. Eserleriyle enstrümantal müziğin önemini göstermiş,orkestra boyutlarını eskisine göre arttırmış, piyanonun orkestradaki önemini ve farklı özelliklerini gözler önüne sermişti. Ünlü 5. senfonisi (Kader Senfonisi olarak da bilinmektedir) ölümünden yaklaşık yüz yıl sonra patlayan II.Dünya Savaşı’nda Nazi baskısı altına giren ülkelerin yaptıklarına direniş amacıyla, sokaktaki adam tarafından ağızdan ağıza ıslıklar halinde söylenmekteymiş.

  Çocuklarınızdan sizin yapamadıklarınızı beklememelisiniz. Çocukların çocukluklarını yaşamaları, gerekli sevgiyi ve anlayışı hissedebilmeleri, yaşıtları ile arkadaşlık kurabilmeleri sağlanmalıdır. Eğitim sevgi ile verilmezse, ileride kendisini depresyonlar ve vücut direncinin düşüşü ile başka ağır vücutsal hastalıklar ile kişiyi sağlıksız ve mutsuz hale getirir. Çocuklarınızı sınav kazansın ya da başka olanaklara kavuşsun diye yarış atı haline getirmeyin. Çocuklar bu dönemlerini uygun bir şekilde yaşayamazlarsa, daha sonraki kişilik gelişim evreleri yetersiz bir zemin üzerinde inşa edildiğinden, sonraki aşamalarda da sorunlar yaşar; kişilik sorunları, depresif bozukluklar, kaygı bozuklukları gelişebilir ve sosyal olarak sorunlu bireyler haline gelebilirler.

  Herkes ister doktor , ister öğretmen olsun, görevlerini becerilerinin üst sınırına dek yerine getirmeli, belli bir yerden sonra verebilecekleri başka bir şey kalmadığında , daha üst düzeyde bilgiye sahip kişilere bu görevlerini devretmelidirler.

  Vücutça herhangi bir hastalığa ya da sakatlığa sahip olmak, kişinin üretkenliğine engel olmamalıdır. Hiç kimse mükemmel değildir. Sakatlıkların arkasına sığınarak, hayata küsmek, insanlık görevini yapmamakla eşdeğerdir. Herkesin ne durumda olursa olsun, kendisinden sonrakilere örnek olmak için mutlaka yapabilecekleri çok şey vardır. Hepinize bizden daha azimli,daha üretken, daha mutlu, daha yardımsever insanlar yetiştirmeniz dileklerimle.

#1 - Şubat 05 2009, 15:44:36

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.