Alternatifim Cafe

Susan Sarandon

Discussion started on Yabancı Sanatçılar

Müziğin dinozorları varsa, sinemanın da klasik isimleri var. Bu yazıyla yeni bir diziye başlıyoruz. Bundan sonra her ay klasikleşmiş bir oyuncuyu tanıtacağız. İlk konuğumuz Susan Sarandon. Orta yaşlı kadın oyuncular, genellikle unutulmaya veya kırk yılda bir ufak karakter rollerinde görünmeye mahkûmdur ama kendisi bu acı kaderi yenmiş kadın oyunculardan, dur durak bilmeden film çevirmeye devam ediyor.

Kendisi, yaşını başını aldıkça hem daha zarif görünmeye başlayan, hem performansları ile bizi daha da etkileyen hem de Hollywood sistemi içinde unutulmaya yüz tutmayan nadir kadın oyunculardan. Yaşı ilerledikçe hem daha güçlü görünmek hem de hâlâ çekici kalmak bütün oyunculara nasip olmuyor, Susan Sarandon’ın isminin hâlâ unutulmamış olması da bundandır.

Susan Sarandon, Susan Tomaling ismi ile 4 Ekim 1946’da New York’da doğmuş. Tam dokuz kardeşmişler ve küçükken oyuncu olayım diyen oyunculardan biri de değilmiş. Üniversiteyi bitirdiğinde hâlâ oyunculukla en ufak ilgisi yokmuş. Taa ki aktör Chris Sarandon ile evlenene kadar. Kocasına bir seçmede eşlik ederken tesadüfen bir rol kapıvermiş, Chris Sarandon ise film için seçilmemiş. 1970’de oynadığı ilk film “Joe”, bir hippiyi öldüren muhafazakâr bir Amerikalının hikâyesini anlatıyormuş ve filmin yarattığı tepki en çok Susan Sarandon’a yaramış. Hem adını duyurmuş hem de bir pembe dizinin başrol oyuncularından biri olmuş. 1975’teki “The Rocky Horror Picture Show”daki rolüne kadar pek seçici davranmadığı her halinden belli gördüğünüz gibi. Rocky Horror’a kadar iki film daha çevirmiş.

Susan Sarandon, Rocky Horror ve aynı yıl Robert Redford’la oynadığı “The Great Waldo”dan sonra kurak bir döneme girmiş. Bu sırada beş film çevirmiş ama hepsi de ismi fazla duyulmayan talihsiz işlermiş.

1978’deki “Pretty Baby”, hem 12 yaşındaki Brooke Shields’e hem de Susan Sarandon’a çok yaramış. Kocasından ayrılan ve yapımcı Louis Malle ile birlikte olmaya başlayan Sarandon, bu ilişkiden de kazançlı çıkan tarafmış, ilk Oscar adaylığını kazandığı 1980 yapımı “Atlantic City”de rol almasını sevgilisine borçluymuş.

Susan Sarandon’ın kariyeri, bir süre daha sıradan filmler arasına şok edici etkiye sahip filmler serpiştirilmesi şeklinde gitmeye devam ediyor. 1983’te Catherine Denevue ile oynadığı Tony Scott gerilimi “The Hunger”, bu şok edici filmlerden biri. Vampir rolündeki Catherine Denevue ile arasında geçen tartışmalı sahneler yüzünden film ancak 90’larda Türkiye’de oynamıştı. “Compromising Positions adlı kara komedi ve televizyon için çekilen iki mini diziden sonra oynadığı her film artık hit özelliklerine sahipti ve 1985’ten sonra Susan Sarandon için yıldız demek artık gayet olağan bir durumdu.

1986’da Jack Nicholson, Cher ve Michelle Pfeiffer ile başrolleri paylaştığı “The Witches of Eastwick”, geniş bir gösterim şansı bulduğu için adını daha önce duymamış olanlara Susan Sarandon’ı tanıtan en önemli filmlerdendi.

Adını duymamış kimse kalmamasını sağlayan filmi ise 1988 tarihli Ron Shelton komedisi “Bull Durham”dı. Bu filmin bir önemi de ilk defa Tim Robbins ile birlikte çalışmış olmasıydı ki bu tanışıklık filmle sınırlı kalmadı. 1989’daki “A Dry White Season”dan sonra yine büyük bir hit, Geena Davis ile “Thelma and Louise”de başrol oynadı. Yılın en büyük filmlerinden biri olduğu gibi “Thelma and Louise” sayesinde iki oyuncu da birer Oscar adaylığı kazandılar.

Oscar adaylıkları konusunda Susan Sarandon kadar tecrübeli oyuncu azdır. 1992’de “Lorenzo’s Oil” ve 1994’de “The Client” sayesinde adaylıklar derken sonunda 1995’de “Dead Man Walking” ile şeytanın bacağını kırdı ve Oscar ödülünü şöminesinin üstüne koyabildi. Bu filmi Tim Robbins yazıp yönetmişti. Artık nerede isterse orada oynama özgürlüğüne tamamen kavuşan yıldız, 1996’da Tim Burton’ın “James and the Giant Peach”inde sesini konuşturdu. 1998’de vasat gerilim “Twilight”da Paul Newman ve Gene Hackman ile vasat komedi dram “Stepmom”da Julia Roberts ile başrolleri paylaştı.

1999’da Natalie Portman’ın annesi rolünde “Anywhere But Here”da, Tim Robbins filmi “Cradle Will Rock”da, 2002’de “Igby Goes Down”da, “The Banger Sisters”da, 2004’de “Shall We Dance” ve “Alfie”de oynadı. Gördüğünüz gibi insanın seçme özgürlüğünün olması mutlaka iyi projelerde yer alacağı anlamına gelmiyor. “Cradle Will Rock”ı ayrı tutuyoruz elbette.

Susan Sarandon, 1988’den beri Tim Robbins ile hiç ayrılmadı ve 1995’de doğmuş Eva adlı bir kızı ve Tim Robbins’in babası olduğu, ismini Jack Nicholson’dan alan bir oğlu var. İngiliz Empire dergisine göre sinema dünyasının en güçlü 35. oyuncusu, People dergisine göre ise dünyanın en güzel 50 insanından biri.

UNICEF iyi niyet elçisi ve Tim Robbins ile birlikte o aktiviteden bu aktiviteye koşuyorlar. Bazen bu kadar aktivist olmalarının gösteriş şeklinde yorumlandığı bile oluyor. Hatta 1999’da ırkçılığa karşı yasa dışı bir sokak gösterisine katıldıkları için göz altına bile alınmışlar. Kendisi zıtlaşan bir firma ya da bir ünlü görmesin, hemen hakkında bir kampanya açıveriyor. Bu şekilde bir ayakkabı firmasını batırmışlığı ve bir talkshow programını yayından kaldırtmışlığı var. Oscar heykelini şöminesinin üzerine koydu dedik ama aslında banyosunda saklıyor.


#1 - Ekim 08 2007, 15:13:37
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.