Alternatifim Cafe

7 Mermi Acısıyla İstiklal Marşı!

Discussion started on Hikâye ve Denemeler..

Hakan Evrensel emekli bir subaydır. Güneydoğu Anadolu''da terörle mücadele etmiştir.
Evrensel daha sonra istifa ederek, Güneydoğu Öyküleri-1,2,3 adlı üç kitap yayınlamıştır. Bu kitapta subay, doktor, hakim, savcı, er Güneydoğu Anadolu'da emperyalizmin işbirlikçisi PKK''ya karşı mücadele edenlerin mücadele anıları anlatılır.

Üç kitap da defalarca basılmıştır. Şimdi üç cilt bir arada "Güneydoğu Öyküleri" adı ile yayınlandı. Oğullarının yiğitliğini anlamak isteyen bir milletin okuması gereken bir kitaptır Evrensel'in kitabı. Bütün kitapçılarda bulmak mümkün.

Bugün size bu
kitaptan bir hakimin anılarını aktarmak istiyorum.

Güneydoğu''nun küçük bir ilçesinde görev yapan hakim ilçe
dışındaki lojmanından
görünen karakolun bir gecesini şöyle anlatır:

"Lojmanımızın
balkonundan o karakol görünürdü. Yaklaşık bir aydır
her istihbarat kaynağından karakolun basılacağı haberi geliyordu.
Üstelik baskının
şimdiye kadar yapılanlardan çok daha büyük olacağı
söyleniyordu.

Yakın birliklerden timler getirildi, karakolun etrafına mayınlar döşendi,
ağır silahlarla takviyeler yapıldı ve baskın beklenmeye başlandı."

"En son gelen
istihbaratta baskının saati ve baskına katılacak terörist
sayısı bile veriliyordu. 22.10, beş yüz terörist.

Karakol o gün basılmadı."

"Bir gün sonra, bildirilen saatte cehennem başladı.
Balkonumuzdan izlediğim
dehşet dolu manzarada, daire haline gelmiş teröristlerin,
dairenin ortasına, gecenin karanlığında ateşleri parıldayan silahları
ateşlediklerini görüyordum. Karakolun, havan ve roket mermilerinin
patladığı yerde olduğunu biliyorduk. Tam anlamıyla çember
içine almışlardı.
Lojmandan ayrılıp doğruca jandarmanın binasına gittik.

Karakolun merkezi, telsizle, sürekli timlerden durumlarını bildirmelerini
istiyor; dış emniyette bulunan timler de bu çağrılara cevap veriyor,
havan ve uçaksavar ateşi istedikleri yerleri de tarif ediyorlardı."

"Bir süre sonra telsiz konuşmaları, timlerden birinin üzerine yoğunlaştı.

Timden bir türlü cevap alınamıyordu. Üst üste, defalarca çağrı yapılıyor
ancak bir türlü timle irtibata geçilemiyordu. Konuşmaları takip eden
askerler timden ümitlerini kesmişlerdi. Ama bir yandan da çağrılar devam
ediyordu. Bir saat kadar sonra, telsizden bitkin bir ses duyuldu:

"Yaralılarım var, yaralılarımı alın." Tüylerimiz diken diken olmuştu.

Hemen cevap verildi. "Tamam Suat 3, sakin olun, az sonra birlik çıkacak."

ilk yaralı haberi, bu saatlerdir aranan timden gelmişti. Tim
komutanı konuşurken arkadan silah sesleri duyuluyordu. Herkes bu sözler
üzerine yorum yapıyordu. Telsizin başındaki tim komutanlarından biri, bu timde
şehit olduğundan emindi. Merkezden tekrar çağrı yapıldı. "Suat 3
irtibatı kesme. Sakin olun!" Cevapta bir değişiklik olmadı :

"Yaralılarım var. Kan kaybediyorlar. Yaralılarımı alın!"

"Ve tam bir buçuk saat, beşer dakika arayla Suat 3 kodlu timle
muhabere aynen bu sözlerle sürdü :
"Yaralılarımı alın"
"Sakin olun, geliyoruz."

Hepimiz o time kimsenin yardıma gidemeyeceğini çok iyi biliyorduk.

Karakola düşen mermi sayısında azalma olmuyor, aksine, takviye alan
teröristler baskının şiddetini gittikçe artırıyorlardı. Kimsenin,
değil karakolun dışına çıkmak, mevzi değiştirebilecek fırsatı dahi
olmadığı apaçıktı."

"Bir süre sonra, Suat 3''ün telsizinden hırs dolu kelimelerini işittik:
"Hemen gelip yaralılarımı almazsanız, karakola dönüp bölüğü tarayacağım."

Hepimiz şok olmuştuk. Hemen tabur komutanı devreye girdi. Hemen hemen aynı
sözcüklerle tim komutanına sakin olma çağrısı yaptı. Ama işe
yaramıyordu.

Tim komutanı "Yaralılarımı alın!" dışında başka bir şey demiyordu.
Tabur komutanının da telsizi bırakmasıyla, bir saat kadar daha tim komutanından
ses çıkmadı. Birer dakika arayla yapılan yoğun çağrılara cevap vermedi.

Hepimiz tim komutanının da şehit olduğunu düşünüyorduk. içim
burkuluyor, başım dönüyor, tanık olduğum bu anlardan nefret ediyordum. Telsizin
başına tim komutanının okuldan devre arkadaşı geldi. Son bir ümitle
eline mikrofonu alıp, cevap beklemeden, telsizin kodlarını da kullanmadan,
konuşmaya başladı : "Devrem ben Hüseyin. Geçmiş olsun devrem. Biraz daha
dayan olur mu? Bak destek timleri yola çıktı. Sana doğru geliyorlar.
Devrem aman pes etme olur mu?"

"Telsizin mandalını bırakıp beklemeye başladı. Hepimiz Motorola
marka, duvara monteli telsiz cihazının hoparlör kısmına gözlerimizi dikmiş
bekliyorduk.
Ve konuştu : "Devrem, bölük komutanı nerde?" Hepimiz
derin bir "Oh!" çektik. Telsizden, "izinde devrem" yanıtı verildi. Suat 3
artık tükenen bir sesle konuşmayı sürdürdü : "Ne olur yaralılarımı alın.
Bende yaralıyım."

"O ana kadar kendisinin de yaralı olduğunu söylememişti. Hepimiz
donup kalmıştık.
Telsizin başındaki devre arkadaşı da bu sözü üzerine mikrofonu
fırlattı ve odadan çıktı. Ben kapının hemen eşiğinde ayakta duruyor,
duyduklarım ve gördüklerimle bir tarihe tanıklık ettiğimi
düşünüyordum.

"Ben de yaralıyım" dan sonra yine ses kesildi. Sabaha kadar hiç konuşmadı

Yüzlerce kez yapılan çağrılara cevap vermedi. Artık onun şehit olduğuna
ben de inanmıştım."

"Gün ağarırken hepimiz yorgun düşmüş, telsizden yapılan "Suat 3, Konuşan
Suat, Cevap ver!" çağrısından bıkmış halde bir köşede yığılmışken,
birden telsizin mandalına basıldığını fark ettik. Telsizden silah sesleri
geliyordu. Ve on on beş saniye sonra hayatım boyunca unutamayacağım
bir istiklal Marşı dinlemeye başladım. Mandala sürekli basıldığı için
bütün telsizlerin konuşma imkanı durmuştu. "

"Çatışmanın altında yaralı bir tim komutanının, makamıyla söylediği
istiklal Marşı'nı dinliyordum. Gözlerim dolmuştu. O ana kadar duyduğum
en güzel istiklal Marşı''ydı. Birinci dörtlüğü bitirdi. ikinci dörtlükte
sesi çatallaştı. Kelimeler uzadı. Ama marşı söylemeyi bırakmadı. Bozuk bir ses
tonuyla, kendini zorlayarak okumaya devam etti. Marşı bitirdiğinde, ben
de bitmiştim. Hemen orayı terk ettim."

"Bir daha onun sesini hiç duymadım. Toplam 22 şehidin verildiği o
baskın gecesinde, vücuduna saplanmış 7 merminin acısıyla söylediği istiklal
Marşı''nı ruhuma işleten tim komutanının ölmediğine ise
hala inanamıyorum."
#1 - Ağustos 28 2007, 22:57:44
cem bey biz öyle çok telefonla konuşmak istiyoruz ki şöyle bi konuşsak da telefon kulağımıza yapışsa :Ç

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.