Dünya Dönüyor => Edebiyat => Yazarlar => Konuyu başlatan: Klytie - Aralık 09 2006, 11:33:57
Başlık: Cemal SÜREYA
Gönderen: Klytie - Aralık 09 2006, 11:33:57
Cemal Süreya 1931'de Erzincan'da doğdu. Asıl adı Cemal Süreyya Seber'dir. 1938'de Dersim isyanı sonrasında ailece Bilecik'te oturmaya mecbur edildi. Bu göçün altıncı ayında annesini yitirdi. İlkokulu okumak için İstanbul'daki amcasının yanına geldi. Beyoğlu 37. İlkokulu'nda öğrenimine başladı. Bilecik Ortaokulu'nu bitirdi (1947). Parasız yatılı sınavını kazanarak lise öğrenimi için İstanbul'a geldi. 1950 yılında Haydarpaşa Lisesi'ni, 1954 yılında da Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Evlendi. Eskişehir vergi memurluğuna atandı. Altı ay sonra müfettişlik sınavını kazandı, İstanbul'a taşındı. Bir süre Paris'te kaldı. Dönüşünde Maliye Müfettiş Yardımcılığı yaptı (1955-58). 1957'de, babasını trafik kazasında kaybetti. Görevini Maliye Müfettişi olarak sürdürdü. 1965'te maliye müfettişliğinden istifa etti.1965-71 yılları arasında yayıncılıkla uğraşan ve çok sayıda kitap tercüme eden Cemal Süreyya, "Papirüs" adlı dergiyi çıkardı. 1971 yılında tekrar memuriyete döndü. Maliye Tetkik Kurulu üyeliği, Darphane yöneticiliği ve maliye müfettişliği yaptı. 1982'de emekli oldu.Duygularının seyrine kapılıp, "Gitti gider yüreğim" misali yaşamıştır. Şiirleri de böyledir. Bir mısrada, bir dünya duyguyu, bir destanı damıtmıştır. Onun bir mısrasına takılıp; aşkı, hayatı, hüznü, yaşanmışlığı anlayabilir insan. Nasılsa aşkları öyledir hayatı. Düz yazıları, eleştiri yazıları, mektupları ve çocuk yazıları vardır Cemal Süreyya'nın. En çok çocuklar için yazdığı yazılarda kendisini ele verir. İçinde cıvıl cıvıl bir çocuk vardır. Ve bu çocuğun beyninin bütün kapıları dünyaya açıktır. Cemal Süreyya zamansız aramızdan ayrılan çok duyarlı bir şairdi. 9 Ocak 1990'da öldü.
ESERLERİ :
ŞİİR
Üvercinka (1958; Yeditepe Şiir Armağanı) Göçebe (1965; 1966 TDK Şiir Ödülü) Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984) Sıcak Nal ve Güz Bitigi (1988; Behçet Necatigil Şiir Ödülü) Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s; YKY 1995)
DÜZYAZI
Şapkam Dolu Çiçekle (1976) Günübirlik (1982) Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s.; YKY 1998) 99 Yüz (1991; YKY 2004) 999. Gün / Üstü Kalsın (1991) Folklor Şiire Düşman (1992) Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik'in yeni basımı: 1992) Aydınlık Yazıları / Paçal (1992) Oluşum'da Cemal Süreya (1992) Papirüs'ten Başyazılar (1992) Günler (999. Gün'ün genişletilmiş basımı: YKY 1996) Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar: haz. Nursel Duruel, YKY 1997; genişletilmiş basımı: YKY, 2002) Toplu Yazılar I: Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar (YKY 2000)
ANTOLOJİ VE ÇEVİRİLERİ
Cemal Süreya iki antoloji (Mülkiyeli Şairler ve 100 Aşk Şiiri) hazırladı; Simone de Beauvoir'dan Sade'ı Yakmalı mı? (1966; YKY 1997), Gustave Flaubert'den Gönül ki Yetişmekte (Duygusal Eğitim) ve Antoine de Saint-Exupéry'den Küçük Prens (Tomris Uyar'la birlikte) başta olmak üzere, pek çok çeviri yaptı. Çeviri şiirleri (Yürek ki Paramparça, haz. Eray Canberk, YKY 1995) ve Çocukça dergisi için yazdığı yazılar (Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, haz. Necati Güngör, 1993; YKY 1996) derlendi.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Klytie - Aralık 09 2006, 11:37:27
Şapka dolusu çiçekle gelen şair Cemal Süreya, keşke çıkıp gelseydi şimdi, şu sisli havaların en güzel yanı bu olsa gerek, pencereden bakınca hiçbir şey göremiyorum ama cemal süreya’nın şapka dolusu çiçekle geldiğini hayal edebiliyorum.
1931 yılında erzincan’da cemalettin seber olarak bir yük vagonunda açar gözlerini dünyaya ve o yıl dünyaya gelen diğer bebekler gibi onun da doğum günü belli değil. dört kardeşin en büyüğü...
annesini 7 yaşında kaybeden şair onun ölümü için “küçük kalbimdeki kuş ölmüştü” der ve hayatı boyunca sevdiği her kadında annesini arar, sevdiği her kadın öbür yarısıyla annesi olur. bu arayış “beni öp sonra doğur beni” de doruğa ulaşır.
“kan görüyorum, taş görüyorum bütün heykeller arasında karabasan ılık acemi uykusuzluğun sütlü inciri kovanlara sızmıyor annem küçükken öldü beni öp sonra doğur beni...”
lise yıllarında edebiyata olan ilgisi derinleşir, ahmet muhip dranas’ın “kar” şiirinden o kadar etkilenir ki günlerce okur, ezberlesinler diye başkalarının defterine yazar...
“sesin nerde kaldı, her günkü sesin, unutulmuş güzel şarkılar için bu kar gecesinde uzaktan, yoldan rüzgar gibi ta, eski anadolu’dan sesin nerde kaldı? kar içindesin! ”
bir de özdemir asaf’ın “bağırdım, kan gibi aktı sesim” dizesi...
mülkiye’deki ilk yıllarında hissettiği yalnızlık ve yabancılık onu yazmaya iter, hayali mektuplar yazar kendine, örneğin ankara’da hangi kızı çok beğenmişse caddeden geçerken, ondan gelir mektup ya da diyarbakır’da tanımadığı bir türkçe öğretmenine yazar...
mülkiye’nin üçüncü yılında “kazgan” adlı dergide yayın kurulu başkanı olur, charles suarez ya da yürüyen adam gibi imzalar atar yazdığı yazılara.
garip şiirinin tıkanıp kaldığı hatta çıkmaza girdiği dönemde cemal süreya’nın gül’ü açar, hilmi yavuz’un deyişiyle cemal süreya “bir oksijen gibi türk şiirinin imdadına yetişir”.
“gülün tam ortasında ağlıyorum her akşam sokak ortasında öldükçe önümü arkamı bilmiyorum azaldığını duyup duyup karanlıkta beni ayakta tutan gözlerinin...”
sonra üvercinka... cemal süreya üvercinka’ya aşık, o sıralar karısı ilk çocuğuna hamile...
“laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez sevişmek bir daha yürürlüğe giriyor bütün kara parçalarında afrika dahil .............
aklıma kadeh tutuşların geliyor çiçek pasajında akşam üstleri asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor bütün kara parçalarında afrika hariç değil...”
haziran 1957, babası bir trafik kazasında hayatını kaybeder...
“sen ki gözlerinle görmüştün 57’de babanın parçalanmış beynini kağıt bir paketle koydular mezara istesen belki elleyebilirdin de ama ağlamak haramdı sana...”
1966 yazında tomris uyar ve ülkü tamer’le birlikte papirüs dergisini çıkarırlar. aradan yıllar geçer, artık canından çok sevdiği bir oğlu, geride bıraktığı üç evliliği vardır.
1976’da düz yazılarını topladığı bir kitap çıkarır, şapkam dolu çiçekle... bu kitap hakkında pek eleştiri yapılmaz, sebebini şiiri çok iyi bilen usta bir denemeci üzerine yazmanın güçlüğüne bağlarlar.
1977’de bayan en nihayet’le tanışır ve evlenir. günlüklerinde en çok yer tutan kadın birsen sağnak...
1984’e gelene kadar çıkardığı kitapların toplu basımını yapar, adı sevda sözleri. o dönemde ikinci yeni dönemi'nden edip cansever, turgut uyar gibi birçok arkadaşını kaybeder.
“lacivert bir çıngıraktır ölüm patlar sarnıçların eski suyunda kapaklanmış bir at resmi çizer havaleli çocukların kulaklarına...”
ona göre ölümün suyla, suyun da çocuklukla bir ilgisi vardır.
son 10 yıl cemal süreya için bir bilgelik dönemidir artık. yazdığı, söylediği her şey şiir için yaptığı tanımlarla doludur.
“şiir hayatin alev halidir şiir hayatin köpüğüdür.”
“iki şey: aşk ve şiir mutsuzlukla beslenir biri biri ona dönüşür”
ve ocak 1990...
“ölüyorum tanrım bu da oldu işte her ölüm erken ölümdür biliyorum tanrım. ama, ayrıca aldığın şu hayat fena değildir üstü kalsın...”
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: kenzei - Aralık 09 2006, 12:12:50
Alıntı
sesin nerde kaldı, her günkü sesin, unutulmuş güzel şarkılar için bu kar gecesinde uzaktan, yoldan rüzgar gibi ta, eski anadolu’dan sesin nerde kaldı? kar içindesin
Bu dizeler güzel kurgulanmış cidden.teşekkürler tanıtımın için cnm.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Klytie - Aralık 09 2006, 14:26:39
Rica ederim Selçuk. Cemal Süreya en sevdiğim şair'dir bütün kitapları mevcut kaç defa okuduğu hatırlamıyorum bile ama her okuduğumda ayrı bir tat alıyorum.
Ayrıca kendisi soyadındaki y'lerden birini tavla oynarken girdiği iddia da kaybetmiş ve soyadından sildirmiş.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: kenzei - Aralık 09 2006, 21:56:13
Hadi ya demek y olayı iddaa üzerine kaybetmiş enterasan gerçekten.Böyle özel insanların yazdıkları şeyleri okuyup hayatına katacak bir şeyler olmalı herkes için
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Elf - Ekim 09 2007, 06:58:44
Adamım. :p
Filozof insan, yazar/şair. Şiirleri çoğu kez fazlaca düşündürtür bu adamın. Ben onun en çok vurucu kelimelerine, cümlelerine hastayım.
"daha neyin olayım isterdin, 'onursuzunum' işte senin" der ve bitirir, diyecek söz bırakmaz.
Ama en bi sevdiğin cümlesi var ki; değişmem bir şeylere.
"Seni bir kere öpsem, ikinin hatrı kalıyordu. İki kere öpsem, üçün boynu bükük..."
Ha bir de -üstü kalsın-'ı vardır, okuyun güzelleşin derim ben...
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Klytie - Ekim 10 2007, 15:06:47
Eşine yazdığı mektup.
Zuhal'im, hayat! Hayatımsın. Bunu bilmeni isterim. En önce bunu bilmeni. Bir de şeyi bilmeni isterim; benden yanlış yere, yok yere kuşkulanıyorsun. Sana hiçbir zaman hayinlik etmedim ben. Edemem. Kaç yıldır evliyiz, yan yanayız. Hâlâ başım dönüyor senlen, esrikim(sarhoş) senlen, seviyorum seni. Her geçen gün daha büyük bir aşkla. N'olur, akkavakkızı, anla beni. Bu sevgimi hor görme. Kendininkine uydur, yakıştır. Bu satırları ilk evimizin altındaki kahvede yazıyorum. Ve ben seni o ilk günlerdekinden daha büyük bir tutkuyla seviyorum. Biz iki ayrı ırmak gibi ayrı yerlerden kopup geldik, kavuştuk bir noktada, yanıbaşımızdan küçük bir kol da alarak büyük bir nehir meydana getirdik; birlikte akıyoruz simdi. Nicedir bu böyle. Hep de böyle olacak. Denize dökülene, ölene dek. Bizim için tek koşul mutluluk olabilir. Hiçbir şey bozamaz birliğimizi. "üçüz, gözüz biz." sen de öyle düşünmüyor musun? Ne tuhaf, son bir iki ayda seni, benden biraz uzaklaştın, araya mesafeler, tedirginlikler sokuyorsun diye düşünürken, o sırada sen de aynı şeyleri düşünüyormuşsun. Bunlar aşkın halleri, aşkın zaman kişinin önüne çıkardığı ezinçler, üzünçler herhalde. Bunu böyle yorumlamak gerekir. Bir de seviyorum seni. Tek dalımsın. Memo'yla birlikte, ama ondan da öncesin. Bunu böylece bilesin. Bilinmelidir bu. Kahvenin önünden otomobiller geçiyor. Bir tane de at arabası. Seni düşününce o atı da seviyorum. çay içiyorum. Artık ıhlamur içeceğim. Ne yumuşak, çağrışımlı, bağışçı, düşçül şeydir ıhlamur. Evimizin önünde bir ıhlamur ağacı olsun. Sen saksıda da yetiştirebilirsin ıhlamuru. Gece yatakta Memo'yla hep seni konuştuk. Susunca seni sustuk. Uyuyunca seni uyuduk. Akşamları eve döneyim, kapıyı sen aç: gözlerin... Memo okuldan dönmüş olsun. Kaçıncı sınıfta olsun? Duygulu bir adamım ben. Bir film görmüştüm eskilerde; bir fransız filmi; adı: "jesuis un sentimental." o filmdeki adam gibi miyim nedir? Öfkem belli olur, coşkum ortaya çıkar da sevincim, üzüncüm dibe akar, orda büyür. Yalnız seninle güçlüyüm. Sen olmasan bir anlamım olamaz. Sev beni. Yasayacağız. Her şeyimi sana borçluyum. Sana rastladığım sıralar yıkıntılıydım. Sen onardın beni. Tuttun elimden kaldırdın. Ben de ekmek gibi öptüm alnıma koydum seni, kutsadım. aşk büyüdü, aşk! Sen hastanedeyken her gün yazacağım sana. Seni nice sevdiğimi anlatacağım. Yüzüğünden öperim.
(:
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Elf - Şubat 17 2008, 22:11:09
Eşine yazdığı mektuptan ne kadar içli, kelimelere ne kadar güzel dokunduğu daha bir farkedilir. Balzamin ve Üvercinka şiirleri de okunulmalıdır, öylesine güzeldir.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: SimyacI - Ağustos 20 2008, 23:47:45
Ölüyorum tanrım Bu da oldu işte.
Her ölüm erken ölümdür Biliyorum tanrım.
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat Fena değildir...
Üstü kalsın...
Daha ne denir ki yahu? Mektup da öyle samimi ki aklıma sevdiğim gelir,öperim onu şimdi usulca ben...
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Ekim 04 2008, 23:04:39
AŞK....
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı
Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek Ki Karakoy köprüsüne yağmur yağarken Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti Çünkü iki kişiydik
Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız Seni bir kere öpsem ikinin hatırı kalıyordu İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra Sonrası iyilik güzellik.
AZ YAŞADIKSA DA
Ben kibriti çaktığım zaman Her şey kırmızıydı yüzün olarak Ben kibriti çaktığım zaman Çünkü her yüz bir memlekettir
Ben sigaramı yaktığım zaman Çünkü her sigara bir kelimedir Ben sigaramı yaktığım zaman Güz günleriydi bir şarkı olarak
Bir güvercin ben öldüğüm zaman Nice hüzünlerden yaprak yaprak Bir güvercin ben öldüğüm zaman
BİLİYORUM SANA GİDEN
Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
BU BİZİMKİ
Yıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına Tutku yükünü.
Bölücü bir aşk Ekmeği suyu bölüyor Günde üç öğün.
Hain bir aşk bu, Sizin eve hırsız girer Onunkine polis.
Yasadışı bir aşk bu, Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor.
Soyguncu bir aşk bu, En sıradan ezgilerden Sevinçler devşiriyor
Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine Fena öykünüyor.
İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor Başka şey demiyor
GÖLGE OYUNU
Gölgeme bak gölgeme Amma aşık, amma divane Oturmuş kanepesinde gurbet elin Kendini seyreder gözlerimde Amma aşık, amma divane.
Gölgene bak senin gölgene Amma fakir, amma biçare Ceplerini elleriyle doldurmuş Aynı kanepesinde gurbet elin Amma fakir, amma biçare.
Ya öbür adamın gölgesi, öbür Amma hinoğlu hin, amma hergele Ayıp fiiller kuruyor belli Kulakları toprağın üstünde kocaman Amma hinoğlu hin, amma hergele.
Gölgelere bak gölgelere Amma işsiz güçsüz, amma avare Şarkılara inanıyorlar bütün gün Hepsi de aynı şarkının insanları Amma işsiz güçsüz, amma avare...
İKİ KALP
İki kalp arasında en kısa yol: Birbirine uzanmış ve zaman zaman Ancak parmak uçlarıyla değebilen İki kol.
Merdivenlerin oraya koşuyorum, Beklemek gövde gösterisi zamanın; Çok erken gelmişim seni bulamıyorum, Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
Kuşlar toplanmışlar göçüyorlar Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: t-mac - Aralık 16 2008, 20:31:14
Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabaha kadar koynumda yatmışsın Bak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
İşe bak sen gözlerinde burda Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık İyi ki burda yoksa ben ne yapardım
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Aralık 19 2008, 23:36:56
STRİPTİZ
Kaç nota var Do re mi fa sol la si Onun da üstünde O kadar giysi
Etekliği fa Sütyeni sol Papuçları la Şapkası si
Sevmektedir onları Kendi bedeni gibi
Usul usul giyinir Sabahları evinde İşte do, sonra sonra sırasıyla re mi fa sol la Sonunda da şapkası si
Püsküren bir çiçek gibi Çıkar kapıdan
Gel ki geceleri sahnede Müzik başlamayagörsün Her şey hızlanır birden Açılıp kapanmaya başlar Burun delikleri
Hiç de uzakta olmayan Bir piyano eşliğinde Müthiş bir hışımla Atı atıverir Üstündekileri: Alın size si İşte la sol fa mi re dooo!
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Ocak 09 2009, 15:36:44
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni
Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde, Bir yanlışı düzeltircesine açmış; Gelmiş ta ağzımın kenarında Konuşur durur.
Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda, Güverteleri uçtan uca orman; Aldım çiçeğimi şurama bastım, Bastım ki yalnızlığımmış.
Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Nisan 09 2009, 21:51:49
Beni Öp Sonra Doğur Beni
Şimdi utançtır tanelenen sarışın çocukların başaklarında.
Ovadan gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan çeviriyor o küçücük güneşimizi.
Taşarak evlerden taraçalardan gelip sesime yerleşiyor.
Sesimin esnek baldıranı sesimin alaca baldıranı.
Ve kuşlara doğru fildişi: rüzgarın tavrı. Dağ: güneş iskeleti.
Tahta heykeller arasında denizin yavrusu kocaman.
Kan görüyorum taş görüyorum bütün heykeller arasında karabasan ılık acemi - uykusuzluğun sütlü inciri - kovanlara sızmıyor.
Annem çok küçükken öldü beni öp, sonra doğur beni.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Haziran 29 2009, 15:18:24
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle, Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar, Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar, Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git, benden sana dilediğince izin, Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
Kahrımın nedenini söylesem irkilirler; Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.
Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın; Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak, Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!
Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez, Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.
Her darbene tehammül edecektir bedenim, Gururum mani olur perişanıma benim.
Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne? Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka, Sana gül bahçesini kim açar benden başka!
Hercai arılara meyhanedir çiçekler, Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin, Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.
Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet, Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!
Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan! Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!
Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm, Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.
Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum; Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Cemal Süreya
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: .Nauthiz. - Eylül 15 2009, 12:37:59
LAVANTA
Odanız kızkardeşinizdir, Büyük Ş'lerle iner giysiniz; Bir kez onarılmış anıt mihrap; Hemen pencereye geçersiniz.
Bütün şarkıları düşünün, Sizin yüzünüz çıkar ortaya, Konsolun üstünde yelpaze, Yan yana yan yana düşünün ama.
En derin çizgiler, güzelim, En tatlı anlardan kalma... Değme acı baş edemez Hazların lal oyuklarıyla.
Çıkarken yığılan basamaklar Kaçı kaçı verirler inerken, Beyaz sunağıyla gotik tapınak, Eliniz sanki hep tırabzanda.
Bir şeyiniz olayım sizin, Hani nasıl isterseniz, Oğlunuz, kiracınız, sevgiliniz; Dünyanın bir ucuna Birlikte gider miyiz?
Bekletilmiş ipeklinizden Kopmaya can atar bir düğme; Boş verin, o düğme hayın, Gider miyiz?
Şimdiye dek düşünmediyseniz Bakmayın içinde ne var, Küçük bir kitaptır yaşamak Elinde tutmaya yarar.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Diyez - Kasım 19 2009, 18:43:03
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Git de şen şakrak geçen günlerime gün ekle, Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.
Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar, Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar
Madem ki benli hayat sana kafes kadar dar, Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.
Hadi git, benden sana dilediğince izin, Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.
Kahrımın nedenini söylesem irkilirler; Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.
Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın; Oysa ki hep yedekte, hep elde var saymıştın.
Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak, Zannetme ki pişmanlık, mutluluk kadar ırak!
Sanma ki fasl-ı bahar geldiği gibi gitmez, Sanma ki hüsranını görmeye ömrün yetmez.
Her darbene tehammül edecektir bedenim, Gururum mani olur perişanıma benim.
Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne? Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.
Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka, Sana gül bahçesini kim açar benden başka!
Hercai arılara meyhanedir çiçekler, Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!
Madem aşk tablosunun takdirinden acizsin, Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.
Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet, Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!
Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan! Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!
Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm, Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.
Korkulu düşlerimi yorumdan kaçıyorum; Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum.
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git!
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: .Nauthiz. - Şubat 10 2010, 00:03:55
SEVGİLİM, BİR GÜNÜN..
Sevgilim, bir günün ortası şimdi Taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık, Ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde Uzat bana uzat ellerini İzinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar İstanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu, Güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor
Ben seni düşünüyorum seni Hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi Kalbim diyorum kalbim Daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi Aşkı anılar besliyor düşler kadar Bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır Sevgi eskidikçe sevgi.
Günümüz ekmeğimiz, türkümüz Çoluğumuz çocuğumuz Binalar yan yana yükselip gidiyor Vapurların ağzı köpük içinde Uzaklarda ne kapılar açılıyor Tirenin biri bir istasyona varıyor Ordan çıkıyor biri.
Her şey biliyor her şey Sen biliyor musun bakalım Seni nice sevdiğimi? Üstüne titrrediğimi?
Geldiğimi? Gittiğimi
Hadi!
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Fade - Şubat 10 2010, 18:52:28
Striptiz güzeldir.
ÖNCELEYİN
Önce bir ellerin vardı Yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ağzına kadar Sonra yüzün, Ardından gözlerin dudakların Sonra herşey çıkıp geldi Bir korkusuzluk aldı yürüdü çevremizde Sen çıkardın utancını duvara astın Ben masanın üzerine koydum kuralları Herşey işte böyle oldu önce
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: jay_jay - Şubat 11 2010, 14:28:12
Sonunda sen bir gun gelirsin diye Çok şeyin adı kucuk yazıldı..
(Yaz Sonu)..
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: earanecarnesir - Şubat 11 2010, 17:35:08
"Hayat kısa, kuşlar uçuyor" diyerek beni o kuşlarla uçurmuştur. Kendisini bu cümle yeterince anlatabilir. Hayata bakışını, tavrını, her şeyini bununla ortaya serebiliyor.
"Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar bütün kara parçalarında afrika dahil.."
Ve de sözün özü;
"saat onikiden sonra bütün içkiler şaraptır."
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: .Nauthiz. - Şubat 11 2010, 17:36:44
Sizin Hiç Babanız Öldü Mü?
Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum Yıkadılar aldılar götürdüler Babamdan ummazdım bunu kör oldum Siz hiç hamama gittiniz mi? Ben gittim lambanın biri söndü Gözümün biri söndü kör oldum Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak Söylelemesine maviydi kör oldum Taşlara gelince hamam taşlarına Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi Taşlarda yüzümün yarısını gördüm Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü Yüzümden ummazdım bunu kör oldum Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: .Nauthiz. - Şubat 11 2010, 17:38:15
Fotoğraf
Durakta üç kişi Adam kadın ve çocuk
Adamın elleri ceplerinde Kadın çocuğun elini tutmuş
Adam hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi hüzünlü
Kadın güzel Güzel anılar gibi güzel
Çocuk Güzel anılar gibi hüzünlü Hüzünlü şarkılar gibi güzel
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: .Nauthiz. - Şubat 11 2010, 17:41:25
Bu Bizimki
Yıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına Tutku yükünü.
Bölücü bir aşk, Ekmeği suyu bölüyor Günde üç öğün.
Hain bir aşk bu, Sizin eve hırsız girer Onunkine polis.
Yasadışı bir aşk , Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor.
Soyguncu bir aşk bu, En sıradan ezgilerden Sevinçler devşiriyor.
Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine Fena öykünüyor.
İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor Başka şey demiyor
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: earanecarnesir - Şubat 13 2010, 17:48:18
"sevmek, ne uzun kelime!"
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: pigmente villonodüler sinovit - Mayıs 04 2010, 09:31:33
ÜVERCİNKA
Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu kesmemeye Laleli'den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma Yatakta yatmayı bildiğin kadar Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah, daha neler Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor Bütün kara parçaları için Afrika dahil
Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almak Sabahları acıktığı için haklı Gününü kazanıp kurtardı diye güzel Birçok çiçek adları gibi güzel En tanınmış kırmızılarla açan Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek İki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar Bütün kara parçalarında Afrika dahil
Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok Aklıma kadeh tutuşların geliyor Çiçek Pasajında akşamüstleri Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor Bütün kara parçalarında Afrika hariç değil
Hiç unutmam, 7. sınıfa giderken öğretmenimiz okumuştu bu şiiri, bütün sınıf mest olmuştuk.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Burcuyevski - Haziran 30 2010, 01:51:53
Bambaşkadır.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Âbgîne. - Şubat 27 2011, 07:48:14
8.10 VAPURU
Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin Bu kenti sevmiyorsun Bir adam gazetesini katlar Sesinde ne var biliyor musun Eski öpüşler var Banyonun buzlu camı Birkaç gün görünmedin Okul şarkıları var Sesinde ne var biliyor musun Ev dağınıklığı var İkide bir elini başına götürüp Rüzgârda dağılan yalnızlığını Düzeltiyorsun Sesinde ne var biliyor musun Söylediğin sözcükler var Küçücük şeyler belki Ama günün bu saatinde Anıt gibi dururlar Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var.
Başlık: Ynt: Cemal SÜREYA
Gönderen: Fade - Mart 15 2011, 17:22:40
Soyadından düşen y harfinin eksikliğini içinde nice anlamlar barındıran binlerce sözcükle tamamlamış, evet. Cümleyi kurana kadar göbeğim çatladı orası ayrı tabii ama düşüncemi başka türlü ifade edemezdim.