Alternatifim Cafe

Şahan’ı biliyor ama Recep’le tanışmamış

Discussion started on Magazin

Şahan’ı biliyor ama Recep’le tanışmamış
Ali Eyüboğlu - Cafe Sohbetleri
Usta oyuncu Rutkay Aziz kendi izinden giden kızı Doğa Rutkay için “O beni daha fazla eleştiriyor. İyi ki eleştiriyor. Biz onunla baba-kız olmanın ötesinde, bir yol arkadaşlığı yapıyoruz. Arkadaşız, meslektaşız“ diyor


Rutkay Aziz’le “Cafe Sohbeti”ni aslında aylar önce İstanbul’da yapacaktık. Kısmet işte; Trilye’de içecek suyumuz, yiyecek balığımız varmış demek ki...  Film Pop’un yapımcılığında atv için çekilen “Gurbet Kuşları”nın başrol oyuncusu Rutkay Aziz’le dizinin ilk bölümlerinin çekildiği Bursa’nın şirin sahil kasabası Zeytinbağı’ndaki (Trilye) sette konuştuk.

“Gurbet Kuşları” adlı yeni bir diziye başladınız. Ama siz aynı zamanda “Avrupa Yakası”nda da oynuyordunuz. Onun akıbeti ne oldu?
Ben orada vazgeçilmez değilim. Sevgili Gülse (Birsel) ve Sinan’la (Zetin) oturup konuştuk. Ben şimdi Orhan Kemal’in “Gurbet Kuşları” ile bir başka yolculuğa çıktım. “Avrupa Yakası” zaten çok geniş kitlelerle kucaklaşmış bir dizi, bir biçimde devam eder ama takdir edersiniz ki benim iki dizide de oynamam doğru değil. Hem orayı, hem yeni başlamış bir işi hırpalayacağımı düşünerek ve bir başka yolculuğa çıkıyorum diye kendilerinden izin istedim. Olay budur.

Avrupa Yakası’nın vazgeçilmezi
Bu sezon “Avrupa Yakası”nda yaşanan oyuncu değişiklikleri hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz?
Orada tek vazgeçilmez Gülse’dir. O işin mimarı Gülse’dir. Gülse, “Ben yoruldum” derse o iş biter. Onun dışında öylesine ahenkli bir ekip var ki.

“Avrupa Yakası”nda canlandırdığınız tip gibi çapkın mısınız?
(Gülüyor) O bir rol ya... O adamın bende hayattaki karşılığı yok yani...

Geçen sezonun sonuna doğru dizilerde çalışanlar, “Sinemacıların bir ayda çektiği filmlerin uzunluğundaki dizileri biz bir haftada çekiyoruz, köle gibi çalışıyoruz” diye seslerini yükseltmeye başlamıştı. Yıllarca Çağdaş Sinema Oyuncuları Derneği’nin (ÇASOD) Başkanlığı’nı yapan bir sanatçı olarak bu konuda neler söylemek istersiniz?
Çok güzel bir soru. Bu konuda Sinema platformu olarak da ÇASOD olarak da her türlü desteği verdik. Ve bu insani olmaktan çıkıyor, bir dizi çekmek, bir dizinin içinde olmaktan öte bir işkenceye dönüşüyor.  İnsanoğlu çalışma süresinin sekiz olması için Amerika’da 1938’lerde yürümüşken biz hâlâ bu hakkı alamaz haldeyiz. Ve giderek yapılan bu anlaşmalar biz oyuncuları, emekçileri adeta bir kölelik anlaşmasıyla prangaya vuruyorlar. Bunun mücadelesi nasıl verilecektir? Örgütlü güçtür esas... Biz bu konuda ÇASOD olarak, sinemanın tüm meslek örgütleriyle bir araya gelmeye hazırız. Bizim tek başımıza yapabileceğimiz bir şey yok. Ben bu konuda TRT’nin öncelikle bir örnek olması gerektiği kanısındayım. Çünkü gayriinsani bir durum bu. Ne senaristten, ne oyuncudan, ne setten randıman alabilirsin bu durumda. Dolayısıyla üretim darbe yiyor. Bunun örneğinin de dünyada olduğunu sanmıyorum. Olağanüstü büyük özveri gösteriliyor.

Peki nasıl düzelecek bu?
Türkiye’nin düzelmesiyle bağlantılı bu. Bir tarihte Başbakan Refik Saydam, “A’dan Z’ye bozuğuz” demiş. Yıl 2008, bana sorarsan hem bozuğuz, hem kirliyiz. Temiz toplum konusunda ciddi bir savaş vermemiz gereğine inanıyorum. Bu da onun içinde yer alacaktır.

‘Sesin imzan olmaya başlıyor’
Kızınız Doğa Rutkay’ın sanat yolculuğunu nasıl buluyorsunuz? Gidişattan memnun musunuz?
Doğa konservatuvara girerken - ki son dakikada karar verdi konservatuvara girmeye-  karar senindir dedim. Ama sen Rutkay Aziz’in kızı olduğun için olmayacaksın. Sen Doğa Rutkay olarak var olacaksan olacaksın... Bana düşen de seni alkışlamak olacaktır. Ona ilk önerimin ne olduğunu biliyor musun? Bunu da ilk kez sana söylüyorum. İrfan’la (Tözüm) “Günaydın İstanbul Kardeş” diye bir diziye başlamıştı, “Gel bu akşamüstü senle beraber olalım” dedim. “Ben senden tek bir ricada bulunuyorum. Sete gittiğinde başta yönetmen olmak üzere tüm set ekibine günaydın de. Çekim bittiğinde de aynı şekilde hepsine iyi akşamlar, ellerinize sağlık de öyle çık... Emeğe teşekkür et” dedim. Benden aldığı ilk ders budur. Şu anki yaptığı çalışmaları nasıl buluyorum dersen... Eleştirdiğim şeyler oluyor ama onlar başlı başına bir kimlik ve kişilik. O beni daha fazla eleştiriyor. İyi ki eleştiriyor. Haklı olduğu yanlar da var. Biz onunla baba kız olmanın ötesinde, bir yol arkadaşlığı yapıyoruz. Arkadaşız, meslektaşız...

Şöhretinizde sesinizin ne kadar payı var?
Bana böyle zor sorular sorma ya... Ses önemli... Kişilik açısından galiba bir imza. Geçen gün Çanakkale’ye gitmiştim Tarık’larla (Tarık Akan) Atatürk’le ilgili bir çok metin okutmuşlardı bana. Bu metinler şimdi Çanakkale’de, Selanik’teki evinde, daha bir çok yerde dinletiliyor insanlara... Bundan büyük onur duyuyorum tabii ki... Oradaki hanım “Sizin sesinizdi o, değil mi?” dediğinde sesin imza olmaya başlıyor galiba... Sessiz bir aktör düşünemiyorum ya... Dünyada da örneği bir bizde var galiba... Herkesin sesi, kendi rengi aslında...

Keşke yapmasaydım dediğiniz neler var?
İnan yok...

İyi ki yapmışım dediğiniz?
1971’de Ankara Sanat Tiyatrosu’na  gidiş... İyi ki de Zülfü Livaneli’yle “Yer Demir Gök Bakır’a varım” dedim. Bir gecede okumuştum senaryoyu... 

Mutlaka yapmalıyım dediğiniz neler var?
Çok var...

Mesela?
Bambaşka bir “Hamlet”i sahnelemek isterim. Nâzım Hikmet’in “Memleketimden İnsan Manzaraları”nı Haydarpaşa Garı’nda sahneledik Şehir Tiyatrosu’ndaki arkadaşlarımla... Bir de “Hamlet”i oynamak gibi bir hayalim vardır; bu yaşta üstelik...

‘Şahan akılcı, gerçekçi bir genç’   
“Recep İvedik” filmini izlediniz mi?
İzlemedim.

Niye?
Hiçbir kastım yok... Beni dedikoduya sokma.

Dedikoduya sokmak gibi bir niyetim yok, ama kızınızın hayat arkadaşının başrolünde oynadığı gişe rekortmeni ve üstelik çok tartışılan bir filmi izleyip izlememeniz önemli.
En kısa zamanda izleyeceğim. Bunu Şahan da biliyor kızım da... En ufak bir kastım yok, olmadı. Yoksa herhangi bir tavrım, bir karşı çıkışım, reddediş anlamında bir yaklaşımım yok.

Kızınızın arkadaşı Şahan Gökbakar nasıl biri?
Çok az kendisiyle beraber oldum ve tanıdığım için de mutlu oldum. Kendi kuşağı içinde son derece akılcı, gerçekçi bir genç arkadaş olduğunu gördüm. Ama kızımla olan ilişkisi onların sorunu.

Şahan Gökbakar’ın hangi okul mezunu olduğunu biliyor musunuz?
Bilkent’ten...

Bazıları ona “Recep İvedik” muamelesi yapıp, öylesine sorguladılar ki onu, onun için sordum.
Olur mu canım? O, “Recep İvedik”i oynuyor. Ben de Mustafa Kemal olmadım ki, Mustafa Kemal’i oynadım. Oysa Türkiye’de o kadar çok sorgulanacak şey var ki... Böyle kıyma makinesi haline gelmemeli.

Ama arkadaşlarınız da size “Atatürk” diye hitap ediyor.
Latifesi arkadaşlarımın da... Galiba ekşisözlük’teki arkadaşlar da benim için “Rutkay da Mustafa Kemal gibi dolaşıyor” diye yazmışlar. Ben de kendilerine haber gönderdim. Mustafa Kemal gibi dolaşmaya kalksaydım, Kuvayi Milliye kalpağını takar, atla dolaşırdım.

10 ismin çağrıştırdıkları
Doğa Rutkay: En önemli yaratım
Şahan Gökbakar: Kızımın arkadaşı
Tarık Akan: Dosdoğru dostum
Kadir İnanır: Arkadaş
Zeki Ökten: Yaşamımdaki yeri tartışmasız
Gülse Birsel: Mimar
Zülfü Livaneli:  İlk yönetmen
Aytaç Arman: Gerçek bir arkadaş   ve emekçi
Yusuf Kurçenli: Güzel adam

Halil Ergün: Onun için şöyle bir şey desem ayıp olur mu? Kızar mı acaba? Halil bana hep, “Rutkaycığım. Üç beş kuruş kazanalım da tiyatro yapalım” der... Yok, şöyle diyeyim. Halil; “Yaprak Dökümü”... Geçen sonbahar yolda yürüyoruz bir grup arkadaşla... Yapraklar dökülüyor üstümüze. Bıktım bu Halil’den dedim. Zeki (Ökten) falan vardı. Şaşırdılar, “Ne diyor” bu diye? Omzuma düşen yaprakları temizlerken bunu söylediğimi anlatınca da gülmekten öldüler. Ona anlattım, o da bir sevdi bir sevdi anlatamam...
#1 - Eylül 06 2008, 15:21:43
Gölgeye çarpan kan gibiyim

Aynaya diyorum bu yalan mı

Kendime diyorum: "Uyan artık"!

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.