Alternatifim Cafe

Nazım Hikmet'in Küba Röportajı

Discussion started on Tarih

NAZIM HiKMET’iN KÜBA RÖPORTAJI

Nazım Hikmet’in 1961’de Küba’ya yaptıgı ziyaretin izleriyle Küba Devrimi…

Geçen yıl Kuba’ya gittim Havana’ya. Prag’tan kalktı uçagımız 17 saat süren
bir yolculuktan sonra dogru indik Havana’ya. Orada hatta 2 seyi gördüm
gerçekligi Kuba halkını gördüm o görülecek sey yani sonra o halka layık baska
bir sey gördüm o da yani insanı afallatan sey Fidel Castro’ yu gördüm.

Küba kıyıları koylarıyla görüldü. Koylar gümüs legenler gibi yanyana dizili.
Küba koylarının sular rahattır ve bütün denizlerde yüzen bütün gemileri aynı
gün aynı gece barındırabilir. Biliyorum bir cennet yemisidir Küba adası Meksika
körfezinin sepetinde Yılan yoktur Küba’da akrepleri de avlı degil
Vahsi hayvanda yok Zapata bataklıgındaki timsahları saymazsan boyları da
7 metreye kadar. Arkaralarına geçip sopayı indirdin mi isleri tamam.
Bir de köpek balıkları Cohimar kayalıklarında.
Bir portakal çekirdegi atarsın terli sıcak topragına sabahleyin Küba’nın
bir portakal bahçesi bulursun aksamüstü.
Hikaye insanoglu üstüne insanoglunun gençligi umutları üstüne.
Hikayeyi benden güzel anlattılar benden güzel anlatacaklar; hikayeyi dost
düsman isitmeyen kalmadı. Batista kullugundaydı Sahmeran’ın.
Seker kamısı milyonerlerinin yankisinin de yerlisinin de ve tütün ve kahve
milyonerlerinin yankisinin de yerlisinin de ve tanklı uçaklı 50.000 ordunun
ve yigitleri hadım ettikten ve de gözlerini oyduktan sonra döve döve öldüren
kıslaların ve önlerinde sırt üstü cesetler çürüyen karakol kapılarının ve her
gece karakol duvarlarını yırtıp dısarı fırlayarak sıcak karanlıklarda kanlı kuslar
gibi çırpınan çıglıkların ve frankiz papazların ve kumarhanelerin ve de eroin
toptancılarının ve gangsterlerin yankisinin de yerlisinin de ve o..... yalnız
bir Havana’da 15.000 ve karaya vurmus bir köpekbalıgı gibi çürüyenin
ve baygın agır çiçek kokularıyla karısık les kokusunun generali Batista.
Tüm 6 milyon nüfusunun 4 milyonu aç ve yüz bini verem ve yankilere son yılda
bir milyar dolardan çok kar getiren Küba’da Birlesik Amerika Devletleri elçisinin
Birlesik Amerika Devletleri hava kara deniz kuvvetlerinin ve Birlesik Amerika
Devletleri dolarının yıllardır kullugundaydı.
1956’nın kasımında Fidel de içlerinde 82 kisi Granma gemisinden denize indi.
1956’nın kasımında Küba kıyılarına sokulan Granma gemisinden denize inip yarı
bellerine kadar suya gömülü ve silahlarını baslarının üstüne tutarak ve ansızın
bir anda acılan top ve mitralyöz atesi altında karaya cıkıp ve karanlıkları polis
köpekleri gibi koklayan arastıran ısıldaklardan sakınarak ve
“Sarıldınız teslim olun!” seslerini ve iri kurbagaları çigneyip bataklıklara
ve seker kamısı tarlalarına dalarak ve palmiylelerle hindistan cevizi agaçlarının
yanı sıra tepeleri tırmananlar Siera’da bulustu.
Fidel de içlerinde aaaaenikinin onikisi sag kalmıstı. Fidel de içlerinde oniki
kisiydiler 56’nın kasımında. Fidel de içlerinde yüzelli kisiydiler aralıgında 56’nın.
Fidel de içlerinde besyüz kisiydiler subatında 57’nin. Fidel de içlerinde bin
oldular besbin oldular Fidel de içlerinde. Fidel de içlerinde bir milyon yüz
milyon bütün insanlık oldular yıktıklar Batista’yı 959’un ocagında ve 50.000 lik
orduyu ve seker kamısı milyonerlerinin yerlisini de yankisini de ve de tütün ve
kahve milyonerlerinin yerlisini de yankisini de ve kıslaları ve önlerinde cesetler
çürüyen karakolları ve eroin toptancılarını ve kumarhaneleri ve Birlesik Amerika
Devletleri kara hava deniz kuvvetlerini ve Birlesik Amerika Devletleri dolarını
ve Küba’nın havasında agır çiçek kokularına karısık les kokusu dagıldı yani
Birlesik Amerika Devletleri kokusu.
“Havana’ya yaklasıyoruz” dedi hostes. “Palmiyeler palmiyeler!” diye
haykırdı birisi “Anne anne !” diye haykırıyor sandım. Ak bir Cadillac’la girdik
Havana’ya. Otomobilin böylesine ömrümde ilk biniyorum.
Araba degil okyanus. Milyoneri Miami’ye kaçmıs. Çar’ın tahtı geldi aklıma
19unda Kremlin’de üstüne oturup resim çektirdimdi kılıflıydı. Dolasıyorum
Havana sokaklarını. Asfaltla agaçları birbirine karıstırıyorum otomobillerle
asfaltı birbirinden ayırt etmek olmuyor. Yagmurla günesi ak bulutlarla masmavi
yüzme havuzlarını kadınlarla yemisleri birbirine karıstırıyorum.
Çocuk bahçeleri ile hürriyeti; hürriyetle bu sehrin insanlarını birbirinden ayırt
etmek olmuyor. José Martin’in anıtları heykelleri büstleri ile Fidel’in
fotograflarını birbirine karıstırıyorum hele tas basma resimlerini. Fidel ile
türküleri birbirine karıstırıyorum Enternasyonal marsıyla chachacháyla
pachangayla Fidel’i. Somos sosyalistas palante palante.

Bir alanda ard arda tek sıra dizili ellerini birbirinin sırtına koyup rumba
oynayan yüzbin kisiyle Fidel’i birbirine karıstırıyorum Fidel’le Havana’yı
birbirinden ayırt etmek olmuyor. Marx’a rastlıyorum kitap kapaklarında
ananaslarla mameylerin arasında ve Siera dagından yeni inmis ulu sakalıyla
Marx’a rastlyorum. Lenin’e rastlyorum her gün biraz daha sık rastlıyorum
Lenin’e. Günesli duvarlarda minicik kızıl yıldızların ve Ispanyolca’nın içinde.
Yüksek tahta tirübünde uzatmıs kolunu ileriye konusuyor Kızıl Meydan’da Küba
bayraklarının arasında Lenin. Ambalaj kagıtları parçalarına rastlyorum
bankaların fabrikaların filan kapılarına çivilenmis ve üzerlerinde “Nacionalizado”
yazılı çogu yere kırmızı mürekkeple.
Devrimin diktigi elli milyondan cok agacla onbinden cok okulun kimisine
rastlıyorum. Günesten aydan yıldızlardan daha dogrusu cok ama cok daha
mutlu yasanan bir dünyadan diyelim ki yirmbirinci yüzyılımızın ortalarından
gelen ve bıyıkları yeni terlemis mimarlara rastlyorum.
Bahceler ve yapılar yapıyorlar ama insan gözünün bugüne dek yeryüzünün
hiçbir yerinde görmedigi bicimlerle renklerle rahatlıklarla.
Yapılar hazır elbiseler gibi degil. Diyelim ki bir balıkcı evi ev degil cevahir
kutusu; ötekisine benzemiyor.
Megerse ne kadar cok ve ne kadarda güzel ve hemencecik söylenecek
sözleri varmıs sosyalist devrim mimarlarının Küba’da iscilere köylülere
aydınlara ve nasılda sıcagı serinlige ve karanlıgı aydınlıga cevirmesini biliyorlar
ve Fidel söyler halkına… “ Silahlar ne kadar gelismis veya güçlü olursa olsun
düsüncelerin silahtan daha degerli olduguna dair derin inancımızla direniyoruz.
Che Guevera’nın bize veda ederken dedigi gibi
‘ Zafere kadar daima!
(Hasta la victoria siempre) ’
Iscilere rastlıyorum. Hiç kimse onlar gibi böylesine güvenle geçmedi
sokaklarından Havana Havana olalı beri ve ben her gün biraz daha gencim
Havana’da ve her gün biraz daha yitiriyor agızım dünyanın acılıgını ve her gün
biraz daha aaaifli türkü söyleyerek geçiyorum Havana sokaklarından.
Somos sosyalistas palante palante.
#1 - Mart 14 2010, 11:24:39
robotları döven kadının dramı.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.