Death Metal
Death Metal’in tam anlamıyla oturmasından birkaç zaman önce ortaya çıkmış Death, Morbid Angel, Massacre, Sepultura, Slayer, Possessed gibi gruplar Hıristiyanlık doktrinlerine karşılık kendi fikirlerini katarak mezhep ayrılıklarına dikkat çekmişler, yaşamı her insanın kendi içindeki sesleriyle yönlendirmişler, varlıkla ilgili ve bağımsız bir çok sosyal etmenleri müziklerinde takdim etmişlerdir. Ahlaki değerler müziğin içinde sorgulanırken Death Metal demeçleri asla yavşaklığı, samimiyetsizliği içermemiş, söz konusu ekstrem tarz; underground bir düzlemde etkileyici ideolojiler ve akıcı tasvirlerle kendisini ortaya koymuştur. Soundsal olarak nasıl açabilirdik bunu? Yapısal düzenlemeleri fazlasıyla üzerinde bulunduran, çok sert olmasına rağmen aslında çok dokunaklı pasajların ölümcül şekilde direkt kaos ve karanlık bir ortamda suratlarımızda patlaması, bunu dinamik bir tonla sağlaması ve söz konusu yapısal düzenlemeleri, müzikal motifleri kilit nokta olarak yansıtması.
1993 yılından itibaren metal müzikte liriksel yönlere çok önem verildiğini ve felsefi alanların farklı bir boyut kazandığına da şahit olacaktık. İşte bu noktadan sonra Death Metal derin boyut kazanmış, felsefi derinlikleri içermiş, genel düşüncelerini topluma daha ikna edici bir şekilde yansıtmaya başlamıştır ve bu tarzın söz konusu dönemde bir anda tavan yapmasına neden olmuştur. Bu noktada Death grubunun ortaya koyduğu yeni yapıyı es geçemezdik, çünkü heavy arenasında çok etkili lirikler, filozofça bakış açıları, etkileyici pasajlar çok sağlam karakterlerle aktarılmış ve bu insanları düşünmeye sevk etmişti. Ama grubun lideri Chuck Schuldiner yaptıklarıyla her zaman heavy dünyasında ayrı bir yere sahip olmuş ve bu ekolün en önemli temsilcilerinden olmuştur. Çünkü onun farklılığı; türlerde etiketlendirmelere karşı çıkması ve her şeyin Metal müzik için olduğunu söylemesiydi. Zaten karakteri ve davranışlarıyla bu müzik arenasında herkesten çok farklı olduğunu tüm dünya kabul edecekti.
Yine bu dönemlerde Old School (Florida) Death Metal olarak adlandırılan oldukça ekstrem heavy tarzı tamamen kabuk değiştirip mazide kalacak, yeni türler ortaya çıkacaktı. Bu esnada Therion’un ilk albümüyle beraber yeni bir türün müjdesi verilmiş gibiydi. İsveç Death Metali olarak adlandırılacak olan bu tarz büyük bir patlama yapacaktı. Gerek görünümü gerekse liriksel bakış açılarıyla. Müzikal bakış açısı değiştirilerek kendi bilincinin farkında olan, ahlaki değerlere bakış atan, yer yer anti-dinsel bakış açısını yansıtan ama kısmen de din olgusunu Metal müzikle çatıştıran bir türdü. Ahlak kuralları ve erdemler emniyetteydi! Hemen sonrasında In Flames, Dark Tranquillity, Hypocrisy, Amorphis, At The Gates gibi gruplar da bu konuda atağa geçecekler ve yeni ideolojileri gözler önüne sereceklerdi. Bu noktada daha kırılgan ve bazı yönleriyle de saldırgan pasajlardan örneklemeler sergilenecekti. Bu da ayrı bir tür ve ideoloji olarak Metal arenasındaki yerini alacaktı. Özellikle mitolojik yönlere ayrıntılı bakış açıları ve bir çok felsefi bakış açısını derince, ince boyutlara girerek, coşkun ve karanlık atmosferler katarak liriksel anlatımı ortaya koymaları bu türü daha farklı yerlere götürdü. Aslında İsveç Death Metali içinde sayısız değişken bakış açıları vardı ve her grubun kendine has bir anlatım ifadesi vardı. Bu yüzden İsveç Death Metali’nin genel ideolojik yapısını anlatmaktan ziyade bu türde müzik yapan grupları ayrı ayrı incelemek gerekir ideolojik bağlamda.
Metal müzikte 90’lı yılların modern bakış açısı altında Death ve Black Metalin ağırlıkları çok fazla olduğu için bu gelişmelerden ayrıntılı bahsetmek doğaldır. Her iki tür modern zamanlarda farklı modern fikirleri taşımışlardır. Death Metal kaos ortamında düzeni bulmak için yenilikçi düşünceleri saf yapıyı koruyarak ifade etmiştir. Black Metal de kendisini ifade eden objelerle bilinçaltındaki öyküsel anlatım biçimini saf gürültüyle filtrelemiştir. Death Metal güçlü etkiyi, yapıyı, kesinliği ve ahenk akışlarını melodiyle desteklerken, Black Metalde ana prensip olarak melodi kullanılmış ve her parçada ahenk zikzaklı bir görünüm çizmiştir. Death Metal genelde arka planda kalıp underground bir yapıda ticari olmadan devam ederken Black Metal’de bazı pasajlar oldukça ticari kaçmıştır. Death Metal yılların birikimi sonucunda daha hümanist ve sanatsal bir yön çizerken Black Metal, izleyicileri görünümüyle provoke ederek mantıklı sosyal konumları, korkuları küçük görüyordu. Bütün maddelere karşı iştah duymak, maddiyatçı insanları incelemek, ölümden ve eziyet olgusundan korkmayı inkar etmek, kontrol edilemeyen ve çılgın insanların dolu olduğu dünyadan pasajlar aksettirmek Death Metalin son zamanlarda taşıdığı ideolojilerdi. Yeni Black Metal akımları eskilerin sert düşüncelerinin ötesine giderek daha seçilir melodilere akıp, yaratıcılıklarını kullanarak daha geniş kompozisyonlara kayarak seçilebilir ideolojileri de aktarmışlardır.[/i]
Nu Metal
ImageLinkin Park nasıl coştu değil mi? Peki durup dururken mi çıktı bu çocuklar? Olmayan bir şey mi icat ettiler, hayır! Yepyeni bir fikirleri mi vardı, yoo… Zaten varolan bir şeyi piyasaya daha uygun hale getirdiler, resmen numetal'i canavarlaştırdılar. Peki kötü mü ettiler, pek tabii ki hayır, Linkin'i de, numetal'i de seviyoruz, ancak artık numetal'i sadece Linkin Park'tan ibaret sanmanın zamanı geçti. Buyrun geçmişiyle, geleceğiyle numetal'i didiklediğimiz dosyamıza.
Numetal, kabaca heavy metal'in bir alt türü. Çok genel olarak konuşmaya devam edelim, hip hop aromalı vokaller, sample'lar, tercihen bir DJ'in elinden geçen rap alt yapısı, sert gitarlar ve bolca öfkeyi bir araya koyup müzik formuna sokarsanız elinizde kalan şey numetal oluyor. Elinizde kalıyor dedik ama yanılmayın, numetal yapıp elinizde kalması gibi bir şey söz konusu değil, kapanın elinde kalıyor plaklar.
Numetal nasıl popülerse, numetal hakkında atıp tutmak da o kadar popüler son yıllarda. Bu müziğin gelip geçici bir akım olduğu, yetenek gerektirmediği, iki kolay riff, iki scratch ve "I hate myself and I want to die" diyerek kotarılabildiğini sanmak genelgeçer iddia olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuya da geleceğiz. Ancak neymiş şu numetal, biraz onu kurcalayalım.
Kurcalayalım tabii ancak öyle dendiği gibi kolay değil bu. Numetal, tanım aralığı, eğer böyle bir tabir varsa elbette, en geniş müzik türlerinden biri olmalı. Zaten en baştan hibrit olmayı kabullendiğinden, sürüyle türün numetal içine girmesi ya da numetalin kendisinin birçok türün alt türüne dahil edilmesi yadırganmıyor. En başta hip hop ve heavy metal elbette. Ancak hardcore, punk, emo, emo-core, metal-core, industrial, rapcore, hepsi numetalin içinde yer alabiliyor. Belki de numetal onların içinde yer alabiliyor. Farkındaysanız buna deminden beri karar veremedik. Sırf biz olsak gocunurduk da kimse sınırları net çizemiyor, o yüzden dert etmiyoruz. O yüzden bazı müzikseverlerin 'mutlaka her şeyi kategorize edelim' saplantısına girmek yerine, 'kategorizasyona hiç girmeyelim en iyisi' diyoruz. Zaten girmeye kalksak bile altından çıkabileceğimiz gibi değil durum. Hatta bazen bunlarla alakasız yerel, otantik motiflerin de devreye girdiğini unutmayalım.
ImageOtantik dedik de… Bazı heavy metal dinleyenleri, fazla sulanmış olduğunu düşündükleri için numetal'den hazzetmez. Numetal'in, klasik metal gitar tekniklerini, riff'leri ve sololarını olduğu gibi kullanması bir yana, rock müziğin caz müzik ve dünya müziğiyle sürekli etkileşim halinde olduğunu da hatırlamak, illa itiraz edilecekse ondan sonra itiraz etmek gerekiyor.
Deftones ve Korn, numetal'in ilk temsilcileri; Fishbone, Body Count, Urban Dance Squad, Rage Against The Machine, Deftones ve Faith No More da sonraki kuşak temsilciler olarak kabul ediliyor. İşin ucunu Korn'dan da eskiye, Tool'a kadar çekenler var. Bu gruplardan bazıları, numetal'i tepelemeye çalışan metal fanlarından öyle sıkıldılar ki "biz numetal filan yapmıyoruz kardeşim" gibi açıklamalar yapmak zorunda bile kaldılar. Prodüktör Ross Robinson, numetal'in kralı kabul ediliyor; CV'sinde Machine Head, Slipknot, Cold, Sepultura, en önemlisi de Korn ve Limp Bizkit gibi gruplar yazılı.
Grupları saymaya başlamışken işin devamını da getirelim. Numetal olup olmadığı tartışmalı, ancak benzer sularda gezinen grupları var; Sevendust, Finger Eleven, Godsmack, Soulfly, Ill Nino, Killswich Engine, Fear Factory, Spineshank, Tool, Incubus gibi… Gidip Creed'e numetal denmedikçe bunlar da çok yanlış örnekler olmazlar.
1990'larda saydığımız öncü gruplar, metal müziğin üzerine hip hop'a yakın vokaller ve başka teknikler denediler. Dinleyici kitlesi çok geniş iki tarzı buluşturmak ticari bir girişim değildi ama ticari getirisi devasa oldu. Metal dinleyemeyen rockseverler ve hip hop dinleyicileri, dinlemesi çok daha kolay bu müziği hemen kucakladı. Sonuç olarak fanlar ve özellikle de ukala müzik yazarları, kendilerini geleneksel metal grupları ile metal'in sertliğini alıp diğer zırvalıklarını sample'lar ve bir DJ ile değiştiren bu yeni nesil grupları ayırmak zorunda hissettiler. Bulunan "New Metal" terimi, zamanla "nu metal" haline geldi. Bugün Nu metal yerine bitişik "numetal" yazılması tercih ediliyor. Size çok ters geldiyse alternatif metal deyin.
ImageNumetal'e en yakın türler rap metal ve rapcore. Rap metal; diğer türlere fazla bulaşmayıp, bildiğiniz rap vokallere yükleniyor. Rapcore ve numetal; bol distortion katkılı gitarlar ile raptan "esinlenmiş" vokaller kullanıyor. Yani fark, zaman zaman klasik metal sertliğinde vokaller de duyuluyor, hatta bu iki tür için farklı vokalistleri olan gruplar da var, bilin bakalım hangisi? Linkin Linkin Linkin! Linkin Park, rapcore grubu olarak da düşünülebilir örneğin. Papa Roach, rapcore'a daha da iyi uyan bir örnek oldu.
Nu-metal vokali yapmak demek rap'i de içine alıyor, pırıl pırıl söylenen sözleri de, çığlık çığlığa bağırmayı da. Hatta hepsi aynı şarkının içinde de olabiliyor.
Hatta bu şarkı çok güzel de olabiliyor. Hepsi olacak diye bir kural da yok, bakınız Slipknot'a, hip-hop ile pek alakası olduğunu söyleyebilir miyiz?
Gitar tekniği, metal kadar komplike değil. Belki de bu yüzden metalciler "yeteneksizseniz numetal grubu kurun" diye dalga geçiyor. Metal müzik tamamen sololara ve riff'lere dayanıyor, oysa numetal'de dayanacak o kadar çok çeşit var ki gitar, diğer elementler gibi sadece ritmik bir araç. Linkin Park'ın "One Step Closer"ını açan gitar riff'ini düşünün, ne kadar basit bir melodi ancak bütün şarkıyı nasıl taşıyor! Oysa metal şarkılarında sürekli değişen melodiler vardır. Sayın bakalım, bir Iron Maiden şarkısında kaç farklı melodi bulacaksınız.
Basta ise tam tersi bir durum var. Steve Harris gibi enteresan adamları saymazsanız metal müzik çalan basçılar genellikle oldukça basit çalmayı, gitar riff'leriyle uyumlu gitmeyi; numetal'de ise basçılar daha komplike çalmayı tercih ediyor. Örneğin Limp Bizkit'in basçısı Sam Rivers, aslında bir caz basisti, bunun etkisi bazen hissediliyor. Mudvayne basçısı Ryan Martinie'nin funk geçmişi de gruba enteresan bir hava katıyor. Davullara gelirsek, metal ile hiç alakası yok, davul tekniği tamamen hip hop'un breakbeat yapısı ile alakalı.
ImageMetale göre çok daha beklenmedik ritmler, yine ekstra örnekleri saymazsak metale göre daha hızlı ve komplike teknikler göze batıyor. Zaten DJ'lerin önemi de burada ortaya çıkıyor. Numetal grupları, beat'leri desteklemesi ve şarkılara efektler eklemesi için kadrolarına DJ'ler ekliyor. Limp Bizkit'in DJ Lethal'ı, Linkin Park'ın Joe Hahn'ı, Incubus'un Dj Kilmore'u herkesin aklına şak diye gelenler.
İşlenen temalar da metale göre farklı. Numetal'in esas teması gençlik sorunları, sistem çarpıklıkları, anlayışsız aileler. Tabii kendini evde dışlanmış hisseden bir çocuğun halini anlatan bir müzik, haliyle metalci "ağır abilere" gelmiyor. Üstelik bütün bu saydıklarımızın müziği bir formüle oturtması, türün en önemli temsilcisi Linkin Park'ın şarkılarının yaratıcılıktan çok önceden ağır ağır hesaplanmış birer matematik harikası olması da bu abilerin ekmeğine yağ sürüyor. Gotik'i Marilyn Manson sanan, oraya buraya acaYiP KarakterLerLe yAzıLar yAZan hayranlar da türün adını pek iyiye çıkarmıyor hani.
Punk Müzik
70`lerin başlarında başlayan bir kültür akımı, müzik devrimi, yaşam biçimi. İnsanların canının sıkılması, farklı şeyler yapmak istemesi sonucu; farklı kültürlerin veya düşünce tarzlarının ortaya çıkması. Amerika`da yeşerip Avrupa`ya taşınan bir kültür akımı. Modadan edebiyata, resimden kendi içinde geliştirdigi bir çok sanat akımlarına kadar çok büyük bir altkültürü içinde barındıran bir kültür biçimi. Kabuk degiştirmesiyle 80 ve 90`larda sadece müzik olarak bilinen 4 harfli bir kelime...PUNK.
Andy Warhol`un Velvet Underground`u yaratması ve Velvet`ların müzikte ve kültürde insanların yapamadıklarını yapmaları, farklı olmaları, onları farkedemeseler de punk`ın ilk temel taşları olarak anılacaklardı. Wahol`un kısa metrajlı filmleri gösterilirken Velvet`ların o görüntüler üzerindeki canlı performansları bir konser niteliğinde olmayıp, mükemmel bir gösteri haline dönüşüyordu. Cinsellikten, uyuşturucuya, insan psikolojisine kadar tüm konuları böyle yorumluyorlardı.
Daha sonra David Bowie`nin daha da bu cinsellik temasını sahneye taşıması ve sahne kostümlerinin erkekten çok, kadın kıyafetleri olması bu farklı düşünce tarzını bir anda sokaklara taşıdı. İnsanların topluma başkaldırması, yaşanılan düzene karşı yapılan hareketleri destekliyordu.
70`lerde yapılan hoş, güzel, düzenli, çoğunlukla cıvık romantizm içeren şarkıların yerine sert, düzensiz, sözleri acımasız eleştirilerle dolu, kendinden emin bir müzik olarak ortaya çıktı. David Bowie`nin kostümleri sadece konserler için olmasına karşın, halk bunu sokaklara taşı*** bir başkaldırı olarak topluma gösterdi. Bu akımla birlikte New York`da boy gösteren New York Dolls`un her zamanki görünüşleri cinselliğin ne kadar da önemli olmadığını savunuyordu.
New York`da bir çok müzik grubu türemeye başladi. Bazilari kalabildi, bazilari silindi. New York`daki eskiden insanlarin seçimlerine göre country müzik çalan klüpler yerini CBGB gibi underground rock çalan klüplere birakiyordu. CBGB`ye bir çok Amerika`dan ve Avrupa`dan insanlar gelip, bir çok grubu seyretme şansina erişiyorlardi. Müzik kabuk degiştirip, daha da basite indirgendi. Bu, sadece 3-4 akordan meydana gelen, kisa sözlü ama devamli insanlara bir şeyler anlatmak isteyen bir müzik türüydü. Hatta bir süre Ingiltere`de çikan bir fan-zinelerde 2 tane akoru tab şeklinde gösterip, bir gitar almalarini veya çalmalarini ve şarki yapip insanlara düşüncelerini aktarmalari söylenmiştir.
İngiltere`de küçük bir moda dükkanı olan Malcolm McLaren, Amerika ziyaretinde çok isminden söz edilen CBGB`yi ziyaret edip, buradaki kültürü İngiltere`ye taşımak istedi. Zaten İngiltere`de bu tür müzikler olduğu halde insanların fazla ilgilenmemesi yüzünden fazla öne çıkamıyordu.
75-76 yıllarında Malcolm McLaren İngiltere`ye döndüğünde kafasında bir grup vardı. Bu grup hırçın, kendinden emin, insanları, hem müzikleri, hem görünüşleri hem de hareketleriyle şaşırtması gereken bir grup olmalıydı. Bu sırada Ramones, Small Faces, Hendrix, Patti Smith gibi insanların kavırları çalmaya çalışan Sex Pistols ile tanışan Malcolm McLaren`ın düşüncelerine uyan tam bir gruptu fakat ön adama ihtiyaçları vardı. O zamanlar McLaren`ın dükkanına takılan dişleri çürük John Lydon`a sordular ve o da direk kabul etti.
Sex Pistols`ın EMI`la anlaşıp, çok iyi para alması, punk dinleyicisi için büyük bir darbe oldu. çünkü acaba artık punk müziği para için mi yapılmaya başlamıştı, gerçekten punk müzik de mi popüler müzikler arasına giriyordu? Hem evet hem hayır. çünkü hiçbir grup çok cazip paralar teklif edilince bunu geri çeviremez fakat ilerki yıllarda artık punk müzik salak MTV`nin salak müziği haline gelecekti...
Amerika ve İngiltere`de 80 sonrası hala kaliteli punk müzik yapılırken bu gruplar underground olarak kalmayı bilmişlerdi. The Exploited, Black Flag, Bad Religion, Minor Threat, Descendents ve daha bir çok grup vardı ve hala da bazıları müzik yapıyorlar.
Punk grupları 70 ve 80`lerde MTV`de çıkamazlarken 90`lara gelindiğinde grunge akımının artık para kazandırmaması sebebiyle punk müziğe yöneldiler ve ABD`de sadece az bir kesimin dinlediği gruplar bir anda müzik marketlerde boy göstermeye, klipleri TV`lerde yayınlanmaya başladı. İnsanlar bir şeyler üretmek yerine tüketme yoluna giderlerken, punk müziği de böyle tükettiler. Kaykaycıların rahat koyması için giyilen bol pantolonlar, sözde punk müzik dinliyen, kaymakla alakası olmayan insanlara özgü olmaya başladı. Saçlar boyandı, çizgili renkli renkli t-shirtler, zaten bol olan kasetler cdler satılmaya başladı ve o eski punk kültür anlayışı unutuldu gitti. İnsanlar artık punk denilince rengarenk giysiler, cıvıl cıvıl ( hippie gibi ), etrafta boy gösteren, hiç bir şey ile alakası olmayan insanları düşünüyorlar.
Esasında yazacak daha çok şey var fakat sıkıldım. Ama PUNK kelimesini söylerken "N" harfini daha da çok vurguluyorum ki insanların kafasına daha iyi yerleşsin, bu yazıyı okuduklarında da PUNK`ın ne olduğu anlaşılsın...
Rock'n Roll
“Rock’la ilgili bilmeniz gereken bir şey varsa, o da onun kölelikle başladığıdır. Tarih kitapları size ayrıntıları verebilir; önemli olan rock’ın tamamen anormal bir olayla, on binlerce Afrikalı’nın yurtları ve kültürlerinden uzaklaşmaya zorlanması ve siyah beyazdan ne kadar farklıysa, bildiklerinden o kadar farklı olan yeni bir dünyaya aktarılmaları ile doğrudan ilişkisidir. Ailelerin parçalandığını da hesaba katın, farklı kabilelerden köleler aynı çiftliklerde bir araya konuldu ve tabi ki bu gönülsüz ziyaretçiler zincirlendi, kırbaçlandı, hapse atıldı ve yalnızca karın tokluğuna çok ağır işlerde çalışmak zorunda bırakıldı. Bu koşulların bu kıtada bir yüzyıldan çok daha uzun bir süre, en fazla 150 yıl öncesine kadar sürdüğünü aklınızda bulundurun.
“Rock hiçbir zaman sadece bir müzik olmadı. Heavy metal ve blues, hard rock, new wawe ve diğerleri öncelikli olarak biçim ve türler olabilir, ancak rock’ın kategorileri olarak bütünlüğe bir ekleme değildirler. Rock bir harekettir, bir yaşam biçimidir, bir kültürdür ve belki de bir ideolojidir. Bu bir gelenek, bazı yönlerden bir folklor, çoğu yönden bir inanç sistemi. Ve bugünkü bütün rock varlığını tarihten küçük bir pencereye borçludur: iki yıl, üçten fazla değil, Amerikan popüler kültürünün iskeleti çöküp yeniden örüldüğünde yeni bir çağ başladı.”
Yukarıdaki metin David N. Townsend’den, Changing the World: Rock 'n' Roll Culture and Ideology (Dünyayı Değiştirmek: Rock’n’Roll Kültür ve İdeolojisi) adlı kitaptan alınmıştır.
Metinde sözü edilen kölelik dönemi sırasında Siyahlar, Beyazlar’dan aldıkları bazı ruhsal temaların üzerine, kendi coşkularını eklemişlerdir. Dinsel törenleri esnasındaki dans ve ritimleri başlangıçta sadece Amerika’da yayılmışken, daha sonraları sınırları da aşmıştır. Amerika’da oluşan folk müziğine çeşitli enstrümanların da katılmasıyla pop müziğinin temelleri atılmıştır. İlk pop yıldız olarak tanımlanan Jimmie Rodgers’ın, blues’dan çaldıklarıyla country dediğimiz müzik tarzı da oluşumunu başlatmıştır.
Blues için Bakunin’in tanımladığı şekliyle, “ebedi ve ezeli başkaldıran, ilk özgür düşünen” Şeytan’ın müziği diyorlar…
Blues’un babası olarak bilinen Blind Lemon Jefferson’ın ilk plâğı basılmış, hemen hemen tüm blues ve rock müzisyenleri Jefferson’dan etkilenmişlerdir. Rock’n’Roll da; tam bir tanım yapacak olursak; ragtime, blues, boogie, country, gospel ve özellikle rhythm and blues harmanıdır. Elektrikli gitar işin içine girmezse tarihteki ilk rocker müzisyen olarak Robert Johnson’ı gösterebiliriz. Elektrikli gitarı blues içerisinde ilk kullanan müzisyen T. Bone Walker, daha sonraki gitar ustalarını fazlasıyla etkilemiş, blues ve rock’n’roll arası bir köprü görevi görmüştür.
1943-51 yılları arasında blues’a eklenen nefesli çalgılar ve piyano ile R&B denen ve o dönem siyahların egemen olduğu müzik tarzı oluşmuştur. !951’e gelene dek siyahların o coşkulu danslarına verdikleri isim olan rock’n’roll bu yıllardan sonra beyazlar tarafından müziğe konan ad olur.
Rock ve roll kelimeleri “sallamak” ve “kıvırmak” anlamlarına gelirler ki, bu aslında dans sırasındaki cinsel hazzı tercüme eder.
1960’lı yıllar İngiltere’de Beatles grubunun ismini duyurmasıyla başlar. Devamında da onunla her dönem başa başa giden ve de Beatles dağıldıktan sonra da varlığını sürdüren Rolling Stones bu dönemin başlangıç için en önemli isimleridir.
Yine bu dönemde heavy metalin temelleri atılır ve Yardbirds grubu ortaya çıkar. Yardbirds gibi heavy metalin müjdesini veren bir başka isim diyebileceğimiz Cream, Yardbirds dağıldıktan sonra kurulan Led Zeppelin, hâlâ hard rock adına sahnedelerde olan Deep Purple grupları önemlidir.
Şimdilerde de hiç azalmayan bir hayranlıkla dinlenen The Doors, Janis Joplin ve Big Brother and the Holding Company grubu, rock’n’roll’u edebiyatla harmanlayıp protest bir tavır edinen ilk isim Bob Dylan, dâhi sıfatı hak eden bir isim Frank Zappa ilk kısımlarda önemli olan isimlerken, dönemin en önemli olayı Hippi Hareketi’dir.
Pek çok müzisyenin ve grubun sözcüsü olduğu bu hareket müziği de, sözleri de, tavırları da fazlasıyla etkilemiştir. Buna örnek verilebilecek gruplardan Airplane, punk müziğin temellerini atan Velvet Underground, şimdilerde doom metal adı altında bulunan grupların örnek aldığı ve de rock’n’roll adına en önemli gruplardan biri olan Pink Floyd, progressive akımın öncüsü denebilecek Soft Machine dönemin diğer yarısındaki önemli isimlerdir.
60’lı yılları kapatırken bir gitar üstadı, virtüöz sıfatını ilk ve de en çok hak eden isim olan Jimi Hendrix ismini ve hakkında anlatıların bir kısmını okuyacağız. Yeni nesillerinde son stüdyo çalışmalarıyla hayran kaldığı Johnny Cash ile de bu dönemi sonlandırmış olacağız.
60-70 arası dönem Hippi Hareketi ile şekillenmiş, politik anlamda bir yere gelemese de insanların yaşamını fazlasıyla etkileyen bu hareketle beslenmiştir. Şimdilerde hokkabazlık yapan pek çok gitaristin taklit ettiği isim Jimi Hendrix heavy metal, progressive rock-metal, psikedelik rock-metal adına gerçekten güzel başlangıçlara vesile olmuştur…
1970-1980
Bu dönemde rock’n’roll biraz daha sertleşip hard rock ve de heavy metal olarak devam ederken, bir diğer yanda glam rock belirir. Glam rock müzisyenleri sahnede duruşlarıyla ön plana çıkarlar. Sözler vurucu olmaktan çıkar, kişisel sorunları dile getirmeye başlar.
Amerika’da disko müziği, İngiltere’de glam rock patlarken büyük festivaller ve kapsamlı turneler düzenlenir. Özellikle AC/DC, Rainbow, Def Leppard, Black Sabbath ve Judas Priest bu dönemlerde parlayan topluluklar olur. David Bowie ve Marc Balon, glam rock bayrağını taşırken, Genesis progressive rock tarzında şarkılara imza atar. Bir de nam-ı diğer Patron, Bruce Springsteen bu dönemde ismini duyurur.
Geçtiğimiz sene ülkemizde de ağırladığımız punk-rock’ın en önemli isimlerinden biri olan Iggy Pop ve grubu The Stooges sahne şovlarıyla yıllardır kendilerinden söz ettirirler. 70’ler Iggy Pop için de epeyce parlaktır.
Hippi kültüründen oldukça uzaklaşan rock biraz daha mistik konulara yönelir. Bugün dinlediğimiz pek çok heavy metal grubu bu dönemde süper starlar diye anılan Pink Floyd, Jethro Tull ve Black Sabbath’ın izinden gitmektedirler.
Punk’ta insanları hayran bırakan sololar yoktur. Rock müziğin etkisiyle doğmuş da olsa hem bu tarz hakkında bilgisiz olduğumdan, hem de açıkçası hiç ilgimi çekmediğinden tarihçemde buna yer vermedim. Bugüne dek yazılmış hemen her rock tarihçesinde punk adına rastlarsınız. Bazen rock tarihçesi olmaktan çıkar bu yazılar punk’tan, grunge denilen ve de önderleri Kurt Cobain önderliğindeki Nirvana olan modern rock’a atlanır.
Oysa rock’n’roll doğuşu itibariyle boş vermişliği, özentisizliği, sorumsuzluğu, yiğip içip sevişmeyi, sıkıştığında da kendi canına kıymayı önermez. Aksine direnmeyi, hakkın olanı almayı öğütler. Ama kitle büyüdükçe, her sürüye bir çoban gerekeceğinden olsa gerek, pazarlanır gruplar.
70’ler sonrasında da heavy metal dönemi başlar…
1980-1990
1960’lı yıllarda tohumları serpilen heavy metal, 1980 sonrasında patlamıştır. Pek çok heavy, thrash grubu bu dönemde doğarken death metal de temellerini bu dönemde atar. Black Sabbath, Judas Priest, IronMaiden isimleri heavy metal adına en büyük topluluklarken power-heavy metal arasındaki Manowar grubu da yine bu dönemde patlar.
1980’ler ve 1990’lar thrash metal adına da en parlak dönemdir. Heavy metal’in daha teknik ve de daha hızlı olan thrash metal en çok söylemleriyle fanları etrafına toplar. Sisteme olan tepkisini açık seçik dile getirir.
Thrash gruplarının bazıları satanist söylemler edinseler de amaçlarının şeytana tapmak olmadığı bellidir (Yalaz bölümünde ileriki günlerde satanizm konusuna da değineceğim).
Pantera, Megadeth, Metallica, Artillery, Sodom, Slayer, Kreator, Overkill, Accept grupları dönemin en büyükleridir.
Parlayan ve de her grubun kendine özgü söylemiyle şekillenen thrash metalin yanı sıra King Diamond, Savatage, Running Wild, Saxon, Testament, Helloween varlıklarını devam ettiren birbirinden güzel albümlere imza atarak bizleri sevindiren gruplardır.
Rock’n’roll-heavy metal arasındaki topluluk W.A.S.P yine bu dönemlerde parlayan ve günümüze değin gelebilen bir gruptur.
Death metal temellerinin atıldığı ve bu tarz adına en büyük grupların da varlıklarını göstermesi yine bu döneme rastlar. Bu kısımdaki yazıların tamamı Atilla Çelik’in yayımlanmış biyografilerinden oluşuyor. O yazıların üzerine bir şeyler karalamanın haddim olmadığını düşündüm ve de sözü ona devretmiş oldum.
1980'ler ve de sonrası için bilinmesi gereken bir şey varsa heavy metal, thrash metal ve de death metal bu dönemlere aittir. Ve bence rock’n’roll ilk defa bu dönemde gerçekten cesur olmuştur. Satanist sıfatını alacaklarını bilmelerine rağmen, topluluklar ayan beyan Tanrı’yı sorgulamışlardır. Devlet başkanlarına küfürler etmiş, koyun gibi yaşayan insanlara tepki göstermişlerdir.
Hardcore müzik
Bu kelime tek başına , müzikal anlamda birşey ifade etmez. Yani ingilizce bir kelimenin başına hardcore sıfatı geldiğinde onun sert,çetinceviz veya kararlı olduğunu tanımlar.Orjinal olarak söylendiğinde olay hardcore-punk'tır.Yani bizim hardcore diye bildiğimiz tür sert bir şekilde yorumlanmış punk'tan başka birşey değildir.Müzik tarihi,bildiğimiz tarih gibi kronolojik sıra yapması kolay bir tarih değidir.Örneğin ilk hardcore gruplarından Minor Threat , Bad Brains , Bad Religion , Fu's , Agent Orange aynı zamanda punk'tan hardcore'a geçiş döneminin gruplarıdır.Yani punk çalarken,punk'ta olmayan bazı kalıpları da kullanarak yeni bir türün bilinçdışı öncüleri oldular.Özetle 1979-1980 yıllarını hardcore'un doğuş tarihi , ve yerini de Amerika olarak gösterebiliriz.
OLDSCHOOL HARDCORE: Birçok insanın 80'leri oldschool'un başlangıcı saysa da bence bu tarih 82-83 yıllarıdır,çünkü 79-82 arası hardcore'un kendini bulma sürecidir.Bu yıllardan sonar artık belirli kalıplara sahip olan bu tür 82-89 yılları arası soundları içermektedir.En temel özellikleri oldukça kısa ve hızlı,bas ve davulun öne çıktığı parçalar içermesi ve bunların sert ve agresif bir vokalle desteklenmesi.Bu sounda örnek verilebilecek en iyi gruplar Youth Of Today , Negative Approach , Gorilla Biscuits , Minor Threat , Agnostic Front , Cause For Alarm , Reagen Youth...
NEWSCHOOL HARDCORE: Temel olarak metal soundunun hardcore ile karışmasından doğan ve 90'larda ortaya çıkan bu türde , ilk göze çarpan , süratin yerini gücün almış olmasıdır.Oldukça sert ve kaliteli bir sound anlayışıyla ortaya çıkan türde şarkılar oldschool'a göre daha groovy,uzun ve komplikedir.Kanımca bu türün doğmasında Pantera,Sepultura,Anthrax gibi metal gruplarının payı büyüktür.Bu türe örnek verilebilecek gruplar ise Eart Crisis,Snapcase,Brother's Keeper,Turmoil,Visin Of Disorder,Strain,All Out War ve Merauder olabilir.
NEW YORK HARDCORE: Aslında böyle bir sınıflandırma yapmak ne kadar doğru bilemiyorum.Çünkü New York'ta hardcore yapan her grup New York hardcore grubudur.Buna rağmen bu şehrin soundunda belirgin özellikler vardır.Bu özellikler aşırı gaz groove bölümler,koro volaller,kimi zaman hızlı,kimi zaman new school'a kayan metalik bölümler ve genelde metropol yaş*mının zorluklarını anlatan sözlerdir.Bu sound'a giren gruplar aynı zamanda oldschool ya da new school başlıklarına girebileceği gibi,aynı zamanda New York'lu olmayıp bu soundu benimsemiş başka şehir ve ülkelerden de tonlarca grup vardır.New York hardcore'un en bilinen örnekleri ise Madball , Biohazard , Sick Of It All , Cro Mags , 25 Ta Life , Fury Of Five , One King Down.
DC HARDCORE: Amerika'da 80'lerin başında 3 büyük şehir(Washington DC,New York ve Los Angeles) hardcore'un kalbinin attığı yerlerdi.Washington DC hardcore aslında Ian MacKaye(Minor Threat)'in öncülüğünde şekillenen,kendi firması Discord ile büyüyen bir sounddur.Diğerlerine göre daha fazla zeka kokan tavırlarıyla oldukça saygın olan bu türde oldukça karanlık ve kirli gitarlar,disharmonik melodiler ve yırtıcı vokal göze çarpmaktadır.Günümüzdeki pek çok alternatif grubun (Helmet,Deftones,Therapy) bu sounddan etkilendiği kanaatindeyim.Bu türe örnek verilecek grupların başında Fugazi ve diğer Ian MacKaye projeleri gelmektedir.Her ne kadar New York'lu olsa da Born Against de bu sounda daha yakındır.Ayrıca SSD,Policy Of 3,Merel ve yerli grup Kranch da bu ailedendir.
POWER VIOLENCE: Bu türü hardcore ailesinin en fırlama çocuğu olarak nitelendirebiliriz.Sound'u belirgin kılan özellikler kısa parçalar,grindcore'a yaklaşan altyapı ve üstüne deli punk vokaller.Bu soundun oluşumunda Infest , Citizen Arrest , Siege , Crude SS gibi eski grupların büyük payı olmuştur.Günümüzde Slapaham Records'un önderliğinde bu tür kalıplarını iyice oturtmuştur.Bu türe örnek verilebilecek gruplar Spazz , Hellnation , Dropdead , Charles Bronson , Monster X , Hail Of Rage , Black Jacket Army...
CRUSTCORE: İşte bir zamanlar delisi olduğum bir tür.İngiliz bandıralı bu anarko sound aslında Crass'ten sonra onun misyonunu devralan grupların soundudur.Temel özellikler oldukça sert,monoton punk rifflerin üstüne brutale yakın söylenen,çoğunlukla çift vokalist oturtulmasıdır.Günümüzdeki grindcore gruplarının soundunun oluşmasında crustcore'un yeri büyüktür.Bana göre müzikal anlamda crustcore'u yaratan tek bir grup vardır,o da Discharge.Bunun dışında bu türe dair örnek verilecek gruplar; Extreme Noise Terror , Doom , Health Hazard , Hiatus , Excrement Of War , Anti Cimex , Terveet Kädeet.Unutmadan söylemeliyim ki bu türü kendi coğrafyalarında uygulayan 2 millet olan İskandinavlar ve Japonlar zamanla kendilerine has bir crustcore soundu yarattılar.
CROSSOVER / RAPCORE / METALCORE V.S: Direk olarak hardcore'un içinde yer almasa da yine de kökünü hardcore'dan alan bu soundun oluşumu Aeorosmith / Run DMC ''Walk This Way'' parçasına dek gider.Crossover,fusion mantığı her zaman biraz tedirgin ve şüpheli yaklaşılan bir tür olmuştur.Çünkü ortaya çıkan şey ne metal , ne hardcore , ne de rap'tir.Ama hepsinden etkiler taşır.Metal olayını hardcore'a taşıyıp ilk crossover denemesi yapan DRI grubudur.Hatta bu albümlerinin adı da ''Crossover''dır.Ardından Suicidal Tendencies,Cro Mags gibi grupların elinde metalle yoğrulan bu türe zamanla funk,reggae gibi etkiler bile girmiştir.Bu türün rap'le tanışarak günümüzde bile çok tutan bir sound oluşturmasının başlangıcında ise Anthrax ''I'm the man'' ve Faith No More sayılabilir.Ayrıca Anthrax'in Public Enemy ile yaptığı ''Bring the noize'' şarkısı,bu soundla yapılan bir şarkının ne kadar tutacağının ve satacağının bir göstergesi oldu.İlerleyen yıllarda Biohazard bu olayı New York hardcore'a monte etti,Sick Of It All,House Of Pain ile bir çalışma yaptı ve ardından efsanevi Rage Against The Machine patlaması 90'ların soundunu belirledi.Daha sonra ''Judgemen Day'' adlı filmin soundtracki adeta crossover anayasası haline geldi.Bu türde akla gelen gruplar ise Downset , Such a Surge , Sullen , Stuck Mojo , Dog Eat Dog , Body Count , Boo Yaa Tribe , Limp Bizkit ve Beastie Boys.
STRAIGHT EDGE: Bu aslında bir müzik türü değil,bir yaşam felsefesi.Yine de straight edge gruplar özellikle 1989 senesinde yaptıkları çıkışla bir soundun temellerini de atmış oldular.Günümüzde straight edge death metal grupları bile var.Olayın temeli şu:Ian MacKaye(Minor Threat) punk'ın negatif tavrından ve kendini mahvetmemeye yönelik yaşam biçiminden esinlenerek , bunun tersi olarak pozitif hardcore denilen bir tavır ortaya koydu.Bireyin olayın merkezinde olduğu ve kendi beyninde devrim yapmanın en önemli şey olduğunu vurgulayan bu felsefenin , Doğu'nun dünya nimetlerinden arınarak huzur bulma metodundan etkilendiği kesindir.''XXX'',yani içki,sigara,uyuşturucu ve sevgi olmadan yaşanacak tek gecelik seks yok.Temel amaç ruhu ve bedeni temiz tutmak.Bunun dışında pek çok straight edge vejetaryen veya vegandır.(tüm hayvan ürünlerini reddeden vejetaryenler).Bu felsefeyle müzik yapan gruplar daha önce de adını verdiğim Youth Of Today , Shelter , Strife , Earth Crisis , Snapcase , Nations On Fire ,Yer Yard Fight , Side By Side , Bold , Project X , Minor Threat , Gorilla Biscuits.
ALTERNATIVE METAL / CALIMETAL: Aslında bu tür hardcore ile alakasızdır ama çok sık karıştırıldığından yazma ihtiyacu duydum.Bu sound 90'ların ikinci yarısında kısır döngüye giren metal gruplarından doğan boşluğu da doldurmuştur.Önderliğini Korn'un yaptığı bu türü açıklamaya gerek var mı bilemem ama bu türde en bilinen metal rifflerinin,hardcore groove'u ile birleşip üstüne rap alternative grunge karışımı vokallerin eklenmesiyle oluşmuştur.Bu türe örnek vermek gerekirse kolay.Şu an piyasaya çıkan bir çok grup bu türde çırpınıyor.Ama illa ''isim ver abi'' dersen;Korn , Tool , Coal Chamber , System Of a Down , Deftones , Slipknot...
EMOCORE / MELODİK HC: Bu sound gönlünü kaykay olayına vermiş kardeşlerimizin baş tacı ettiği bir sounddur.Günümüzde Epitaph ve Fat Wreck Records grupları ile oldukça geniş kitlelere ulaşan bu tür,adından da anlaşılacağı gibi melodi üzerine kurulmuştur.Bence bu türe yön veren tek grup Bad Religion'dır.Bunun dışında bu türün bilinmesi gereken bazı grupları; Nofx , Pennywise , Lifetime , Avail , Bouncing Souls , Hot Water Music , Good Riddance , Dag Nasty , Descendents...
SLUDGE CORE: Kimilerinin doom core dediği bu türün oluşumunun en önemli grubu Crowbar'dır.Oldukça yavaş ve karanlık rifflerle yüklü bu sound ticari olarak pek rağbet görmese de inanılmaz duygu ve güç yüklüdür.Aklıma gelen bazı isimler ise Eye Hate God , Man Is The Bastard...
EVIL CORE: 90'ların sonlarına doğru adını sıkça duyduğum bu türün oluşmasında 2 grup önemli rol oynamıştır.Merauder ve Slayer.Özellikle Avrupa'da büyük taraftar toplayan bu tür Belçika'lı firma Good Life Records'un gazıyla çok sempatizan kazanmıştır.Son dönemlerde blackmetal'e kayan bu soundu blackmetalcilerden ayıran tek şey sanırım imaj ve sözleri.Bu soundun bilinen örnekleri: Morning Again , Congress , Stampin Ground , Blind Fold , All Out War...