Alternatifim Cafe

Organoloji (Çalgı Bilimi)

Discussion started on Klasik Müzik

Organoloji

Çalgı bilgisi olan organoloji, insan tarafından ses elde etmek için yapılan bütün alet ve aygıtları çalgı olarak kabul eder. Alman Organologist Alexander Büchner çalgı nedir sorusuna hem daha süslü hem de daha derinlemesine bir cevap olarak şu yanıtı vermektedir:

"Çalgılar, kasıtlı olarak ses elde etmek için meydana getirilmiş ve nitelendirilmiş, aletlerdir ki bu aletler müzik meydana getirme amacında olup, bunların akustik özellikleri, teknik grupların müziksel kültür standartlarını yansıttığından akustik özelliklerinden dolayı nesnel olarak müziğin sanatsal etkisine katkıda bulunurlar." Bir diğer organolojist, Hickman'a göre "Çalgılar insanın müzik oluşturmak müzik yapmak için ihtiyacı olan sesleri meydana getirmekte kullanıldığı nesnelerdir."

Müzik aletleri arasında görülen farklar müziğin yaşam ile gerçek anlamda birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu da müzik ile ilgili duygularımızın maddesel bir ortamda geliştiğine işaret eder. Müziğin kağıt üzerindeki şekli ifade açısından çok sınırlı olduğundan ancak müzik aletleri sayesinde ifade gücü kazanır. Preatorius "Syntagma Musicum" (1618) adlı kitabının ikinci cildine "De Organographia" adını vermekle daha sonraları "Müzik Aletleri Bilimi" haline gelecek olan konuya ismini koyan ilk insan olmuştur.
"Organon" kelimesi Yunanca olup, genel olarak vücudun çeşitli uzuvlarını tarif için kullanılmakla birlikte, herhangi bir işin yapılmasında ya da bir mesleğin icrasında kullanılan âletler anlamına da gelmektedir. Bu terim müzik âletleri için kullanıldığı gibi, insan sesinin oluşmasını sağlayan uzuvları belirtmek için de kullanılmıştır. Latince'de "Organum" olarak kullanılan bu kelime, çok sesli çalgı müziğinin belli bazı özellikleri ile, buna benzerliğinden dolayı vokal müziğin bazı çok sesli uygulamalarını tarif için de kullanılmıştır. P.Williams "Psalm cl" hakkında yazdığı tefsirinde St. Paul'un bu terimi çok açık bir şekilde çalgılar ve özellikle org için kullandığını belirtir.
Klasik-antik dönemde müzik âletleri için Latince "instrumentum" kelimesi kullanılmış iken Orta çağlardan itibaren "instrumentum organicum" deyimi kullanılmaya başlanmıştır. Batıda ortaçağ müzik aletlerinin kesin olarak tanımlanamamış olmasının nedeni muhtemelen Andre Schaeffner'in de belirttiği gibi ses ile icra edilen dini müziğin çalgısal müzikten çok daha eski olmasına bağlanabilir. Müzik âletleri hakkında batıda yapılan ilk ciddi çalışmaların ortaya çıkması ancak 16. ve 17. yüzyıllardan sonra mümkün olmuştur, yukarıda adi geçen Praetorius'un kitabi da dahil olmak üzere bu çalışmaların baslıcalar şunlardır; Sebastien Virdung (1511) tarafından yazılmış olan "Musica getutscht und ausgezogen", Martin Agricola'nın yazdığı (1529) "Musica instrumentalis deudsch", Papaz Marin Mersenne'nin (1636-1937) yazdığı "Harmonie universelle" ve Pierre Trichet'in (1640) kaleme aldığı "Traite des instruments de musique". Bununla birlikte daha eski medeniyetlerin müzik aletleri konusunu sistemli bir şekilde ele aldıkları bir gerçektir. Doğuya ait olan çalgı bilgilerinin zengin ve ayrıntılı tarihi eserlerde toplandığını Çin, Arap ve Hint teorisyenlere ait antik çalışmalardan biliyoruz. Bu çalışmalar bize çalgıların isimlerini, sınıflandırılmasını, çalınış yollarını, nerelerde çalındığını, seremonilerde, ayinlerde nasıl kullanıldığını ve nasıl geliştiğini anlatır. 16. yy'da başlayan büyük keşifler, sömürgeleştirme hareketleri ve koloni savaşları Arap, Çin, Hindistan, Afrika ve Amerikan yerli halklarına ait çeşitli eşyalar ile aletlerinin de Avrupa'ya dönmesine sebep olmuştur. 1620 yılında yayınlanan "Theatrum Instrumentorum" adlı eserinde Praetorius Afrika çalgılarından mükemmel fark edilebilen boru, zil, davul, harp ve pluriarc adli çalgıların resimlerini yayınlamıştır.
Organoloji çalışmaları yapan Father F.Bonanni (1722) "Gabinetto Armonico" adli eserinde bazı Afrika müzisyenlerini dikkate değer bir şekilde resimlendirmiştir. Batı düşüncesinin diğer kültürlerin sanat ve geleneklerine açılması seyyahların ve misyonerlerin gözlemleri ile 16. yy. dan sonra dünyayı dolaşmaya başlayan bilim adamlarının ortaya koydukları çalışmalar ile mümkün olmuştur. Bu tür çalışmalara örnek olarak Jean-Joseph-Marie Amiot'un (1779) "Memoire sur la musique des Chinois tant anciens que modernes" adlı eseri ile Guillaume-Andre Villoteau'nun (1813) "Description historique, technique et litteraire des instruments de musique des Orientaux" adlı eseri gösterilebilir. Yabancı müzik, müzisyen ve çalgılar büyük gezginler arasında merak uyandırmaktaydı. Afrika müziğine ait gözlemler Vasco da Gama'nin ( 1497- 1498 ) seyahat hatıralarından O .Dapper'in "Description de l' Afrique" (1674) adlı eserine ve Burchell (1822-1824), G. Schweinfurth (1873) ve diğerlerinin çalışmalarından zamanımız yazarlarından Andre Gide'in tahtadan yapılmış trompetler çalan bir topluluğu tarif eden "Voyage au Congo"(1927) adlı eserine kadar bir çok yapıtta yer almıştır.
Chevalier Chardin' in İran'daki gözlemleri, Captain Cook'un Pasifik'teki uzun deniz yolculuğuna ait hatıraları (1785), Abbe J.A Dubuis'in Hindistan'da seremoniler ve gelenekler üzerine yaptığı çalışma (1825) ve bir Java Gamelan orkestrasını ilk kez Avrupa'ya getiren Sir Philip Raffles'in büyük eseri "History of Java" (1817) diğer kaynaklar arasında sayılabilir. Bu çalışmalar daha önce yapılmış olan antropolojik çalışmaların bir devamıdır. Uzak ülkelerden getirilen kıymetli müzik âletleri raflarda sergilenmeye, rönesansdan başlayarak da prenslerin saraylarını süslemeye (VIII Lui'ye ait "Roy'un Dolabi" gibi), saray kitaplıklarına ve dini müesseseler ile eğitimli sınıfın koleksiyonlarına dahil olmaya başlamıştır. Bu musiki aletleri zamanla etnografi ve sanat müzelerinin, müzik konservatuarlarının ve üniversitelerin ilk koleksiyonlarını oluşturmuştur. 19. yy in sonlarında başlıcaları C. Engel (1869), G. Chouqet (1875) ve Victor-Charles Mahilton (1880-1922) olmak üzere musiki aletlerine ait kataloglar yayınlanmaya başlamıştır. Bunun üzerine Organoloji biliminin yardımı ile sınıflandırma sistemleri gelişmiş bu da Etnomüzikoloji disiplininin gelişmesine çok önemli bir katkıda bulunmuştur.
Organoloji'nin konusu genel olarak Klasik ya da Sanat müziğinden Halk müziğine, batılı müzik türlerinden batılı olmayan müzik türlerine kadar tüm musiki geleneklerinde kullanılan musiki aletleridir. Organolojinin sınırlarının kesin olmaması ve kapsadığı konuların müzikoloji ve etnomüzikoloji açısından farklı olabilmesi şaşırtıcı değildir. Buna rağmen Organoloji ile birlikte etnomüzikolojinin müzik ile ilgili araştırmalara önemli katkıları olmuştur. Mantle Hood gibi bazı etnomüzikologlar basit çalgı tariflerini ayrıntılı çalgı bilgilerinden ayırt etmek gayesi ile organografi ile Organoloji'yi ayrı ayrı düşünmüşlerdir. Nicholas Bessaraboff çalgıların yapımları ile ilgili bilimsel konuları daha kapsamlı olan musiki ile ilgili çalışmalardan ayırt edebilmek gayesi ile "Organoloji" terimini daha dar bir anlamda kullanmıştır.
André Schaeffner, organolojinin temel konusu gerek estetik amaçlarla gerekse de dini ya da pratik amaçlarla bir ses üretmek için insanlığın en eski devirlerden beri kullandığı çalgıların tariflerini, ait olduğu bölgeleri, tarihlerini ve tasniflerin ortaya koymaktadır. Organaloji esas olarak gerçek müzik aletlerini inceleyen bir disiplin ise de (ki buna bu aletlerin envanteri, terminoloji, yapım tarifleri, aletlerin şekilleri ve çalınma teknikleri dahildir) müzik yapıtlarının incelenmesi ilgili olan akustik analiz, ıskalalar, ya da çalgıların kullanımına ait bilgiler, sosyo-kültürel faktörler ile müzik aletlerinin kullanılmasını ve müzisyenlerin eğitim sistemlerini belirleyen çeşitli inançları araştırmayı da kapsamı dışında bırakamaz. Hatta müzik aletlerini estetik ve sembolizm açısından incelemek ve halen kullanılmakta olan çalgılar tarihi ve orijinleri ile tarihe karışmış müzik aletleri arasındaki ilişkileri araştırmak da organolojinin kapsamı içerisine girer. Bu tür bilgiler Sümer, Hitit, Asur, Mısır, Yunan, Roma, Keltik ve Etrüsk resimleri, duvar kabartmaları, vazo süslemeleri gibi sanat eserlerinin incelenmesi ile elde edilebilir. Tarih öncesi devirlere ait mağaralarda rastlanan duvar oymaları ile Yeni Dünyada yazılmış itaplar da bu konuya ışık tutarlar. Arkeolojik kazılarda sık sık bozulmadan kalmış çalgılara da rastlanmaktadır. Bunların çoğu şekillerini çoğunlukla muhafaza etmiş olarak bulundukları bölgelerden farklı yerlerde bugün dahi kullanılmaktadırlar. Bunlara misal olarak Ur 'dan Lira ve Harpler, 8.yy Shosoin hazinelerine ait Çin udları milattan önceki birinci milenyumdan kalma bronz çanlar, İskandinavya'dan pirinç borazanlar, ve Mısırlılar ile Amerindians tarafından kullanılmış olan kamış ya da kilden yapılmış nefesli çalgılar gösterilebilir. Müzik aletlerine ait zamanımıza kadar ulaşan görsel malzeme dünyadaki hemen hemen bütün uygarlıklarında müziğe verilen önemini ortaya koyar.
#1 - Haziran 17 2008, 15:37:03

Teşekkürler.
#2 - Temmuz 22 2008, 20:39:43

Adı da amma garipmiş (6)
#3 - Temmuz 25 2008, 13:21:53
Eskiden buralar hep hayat, yaşamdı.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.