Alternatifim Cafe

Kitaplarda Hoşunuza Giden Yerler

Discussion started on Kitap

barbie9138

Kitaplarda üst üste 2-3 kere okunulan bölümler vardır. Sizi etkiliyen bölümlerden kesitler sunmanızı istiyorum.



     gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakn olan aydınlıktır, aydınlıktadır. uzağın payına karanlık düşer. zaten karanlığı kimse yakından görmek istemez.

    Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir. ( Elif Şafak-Mahrem)
 

                                             
#1 - Mayıs 17 2008, 11:17:46
« Son Düzenleme: Mayıs 17 2008, 11:39:42 Gönderen: Düş Macunu »

Buket Uzuner'in Kumral Ada-Mavi Tuna'sında Aras'ın öldüğü bölüm beni çok fazla etkilemişti...Birkaç gün etkisinden kurtulamadım ve defalarca da aynı bölümü okudum... :bye
#2 - Haziran 04 2008, 15:24:19
GsL[/b]

                   MektebiM MektebiM BeniM HerşeyiiimMmMmm  :ask
                 
                 >>>>>144<<<<<

Beni en etkileyen kitap olan "Tutunamayanlar"dan bir kaç satır iliştireyim ben de.

'Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazılmışlar oysa.
Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldigimla kaldim...'

" Önce kelime vardı, kelimeden önce yalnızlık vardı. Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık... Kelimenin bittiği yerde başladı; kelimeler söylenemeden önce başladı. Kelimeler, yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler, yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe, yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu."

#3 - Haziran 04 2008, 16:31:01

barbie9138

En yakın zamanda okumayı düşünüyordum ''Tutunamayanları'' Bu güzel satırları görmek okuma aşkımı depreştirdi.

'Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazılmışlar oysa.
Ben kurşun kalem silgisiydim. Azaldigimla kaldim...'

Çok hoşuma gitti.

Teşekkürler Klytie   :)
#4 - Haziran 06 2008, 18:01:51

Kalem Arkası Ayrıntılar
Özürlülere yönelik bir seminer için Abant'a geldim. Seminer bitti ve ben az önce fark ettim, "Dış görünüş mühim değil!" diyenlerin içinde, buna en çok inananların kör insanlar oldugunu. Ve az önce fark ettim yine; hiçbir önyargısı olmayan bu insanlara bizim 'özürlü' dediğimizi!
Erdal Demirkıran- Yerim Seni ÖSS
#5 - Haziran 08 2008, 22:05:47
Every time i see you falling i get down on my knees and pray, i'm waiting for the final moment you say the words that i can't say

barbie9138

Bir yarın düşleriz hep, bir türlü bugüne kavuşmayan
Bir zafer düşleriz hep, aslında gerçekleşmesini istemediğimiz

Yeni bir gün düşleriz, yeni bir gün başlamışken bile

Kavgalardan kaçarız, uğruna dövüşmemiz gerekse de

Ve biz hâlâ uyuyoruz.

Çağrıları duyarız, ama gerçekten önemsemeyiz asla

Gelecek için umutlanırız, ama gelecek bir plandan ibarettir yalnızca

Bilgeliği düşleriz, ama her gün kaçıp uzaklaşırız yanından

Bir kurtarıcı gelmesi için yalvarırız, ama bizim elimizdedir kurtulmak

Ve biz hâlâ uyuyoruz.

Ve biz hâlâ uyuyoruz

Ve biz hâla yakarıyoruz

Ve biz hâlâ korkuyoruz

Ve biz hâlâ uyuyoruz.

Ölü Ozanlar Derneği
#6 - Temmuz 02 2008, 23:41:56

Ray Bradbury / Fahrenheit 451

Eğer adamın politik bakımdan mutsuz olmasını istemiyorsan, ona iki yönlü bir soru verme, tek yönlüsünü sor. Daha da iyisi hiç sorma. Bırak savaş diye bir sözcük olduğunu unutsun. Eğer hükümet yeterli çalışmıyorsa, çok işi varsa, vergiler deli gibiyse bırak öyle kalsın, bunun için insanların endişelenmesi daha mı iyi? Sakin ol, Montag. Onlara yarışmalar düzenle, en tutulan şarkıların adlarını sor, devletlerin başkentlerinin adlarını sor, geçen yıl Iowa’da ne kadar mısır yetiştirilmiş, onu sor, bilsinler kazansınlar. Onları patlamalarına neden olmayacak bilgilerle doldur. Öyle lanet olası olaylarla onları donat ki, kendilerini bilgileriyle gerçekten parlak kişiler sansınlar. Böylece düşündüklerini zannetsinler. Hiç kımıldamadan hareket ettiklerine inansınlar. O zaman mutlu olacaklardır, çünkü bu tür olaylar ve konular hiç mi hiç değişmezler. Onlara felsefe, sosyoloji gibi esnek konular verme, olayları bağdaştırmak için. O zaman melankolik olurlar. Bugün birçok adamın yapabildiği gibi, TV antenini ayırıp, yeniden birleştiren kişi, tüm evreni ölçüp biçen, eşitlik arayan kişiden çok daha mutludur.


#7 - Temmuz 03 2008, 09:49:20

Bugün bizi boğmak için kullandığınız eller yarın bizim elimizi sıkacaklar, hem de içten bir dost sıkışıyla! Sizin gücünüz altına ve paraya dayalı mihaniki bir güç. Bugün, sizi birbirine düşman bireylerden örgütlenmiş bir topluluk halinde topluyor. Oysa bizim gücümüz her zaman artan, her zaman yaşayan bir güç. Mazlumlar arasında doğan doğal bir birlik gücü! Siz ne yapıyorsanız cinayettir. Çünkü ulusu ezmekten, tutsaklaştırmaktan başka bir düşünceniz yok. Oysa bizim harcadığımız çabalar dünyayı zalimler, ifritler elinden kurtarmaya harcanmaktadır. O ifritler ki hep sizin düşmanlığınız, yalanlarınız, hırslarınız, tamahınızla meydana gelmiştir. Kısa zaman sonra, işçi ve köylü kitlesi özgürlüğüne kavuşacak, özgür, ahenkli ve heybetli bir dünya yaratacak. Ve bu olacak!

Pavel bir an sustu. Sonra, daha gür bir sesle sözünü sürdürdü:

- Bu olacak!

Maksim Gorki
#8 - Temmuz 04 2008, 00:02:32
« Son Düzenleme: Temmuz 04 2008, 00:04:33 Gönderen: Mihayloviç »

- Hey, İvan! diye bağırdı. Sizin bütün Rus askerlerin adı İvan'dır. Seninki de İvan mı?

Tolstoy
#9 - Temmuz 04 2008, 00:18:08

Terpsikhore

İstanbul'da bahar!İstanbul...yılların içinde,Piraye giderek bedeninden sıyrılıyor,İstanbullaşıyordu Nazım'ın gözünde.Sanki şehri ve karısı yekvücut olmuşlardı.Birine dokundu muydu onu okşuyordu,birini öperse,diğeri ürperecekti...

Ayşe Kulin ... İçimde Kızıl Bir Gül Gibi
#10 - Temmuz 04 2008, 00:28:01

barbie9138

Katlanmış kağıttan kesilerek yan yana çoğaltışmış kağıt bebekler gibi birbirinin aynı olan bu kadınlar, yıllar yılı yan yana  yaşamaktan, hep aynı kelimelerle düşünür, aynı kelimelerle konuşur hale gelmişlerdi. 

syf 231 Murathan Mungan-Üç Aynalı Kırk Oda
#11 - Temmuz 04 2008, 01:06:22
« Son Düzenleme: Ağustos 25 2008, 22:14:58 Gönderen: Dü$ Macunu »

"Ve ben senin bilgisizliğinin artmasına izin verdim. Fakat hiçbir şeyi unutmadım. Ve hepsini aklıma yazdım. Ve sana izin verdim ki, bilmeden yaptığın eziyet artsın. Ve sonunda artık dayanamıyordum diyebilmek için ben de bilmeden bu oyunu oynadım sana. Ve bulaşıkları yıkadım. Ve bütün sözlerimi yarıda kesmene izin verdim. Ben ki, bu konuda kimseye yetki vermemişimdir. Oysa, elimin tersiyle seni yıkabilirdim. Bıraktım ki, sen kendi sonunu hazırla. Ve bana bütün yaptıklarını aklımda tuttum... Ve önce kelime vardı sen, önce vitrin var dedin."

"En büyük hazinemiz aklımızdır"

"Üç yanı denizlerle çevrili olan ülkemizin…” “İki buçuk yanıdır, oğlum Salim.” Salim iki numara traşlı kocaman başını kaldırdı: “o ne demek oluyor Hikmet Amca?” “Güney sınırlarının yarısı karadır da ondan.” “Yapma Hikmet Amca öğretmen kızar böyle şeylere.” “Kızmaz oğlum gerçeklere kızılmaz.”

''Nihayet insanlık da öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu gerçeğe inanmak istememişler ve uzun süre, 'yahu insanlık öldü mü?' diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, ' insanlık öldü mü?' ya da ' insanlık ölür mü?' biçiminde büyük başlıklar yayımlamakla yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir. Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat, insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeye başlamışlardır. Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir.İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. Bu gün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir. İnsanlıktan paylarını alamayanlar için, o zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu"


Oğuz Atay / Tehlikeli oyunlar
#12 - Temmuz 04 2008, 17:56:50

" Ölüm dünyayı geçmekten başka bir şey değildir, tıpkı dostların denizleri geçtiği gibi; birbirlerinde yaşarlar hala. Çünkü hep varolmalıdır, her daim her yerde varolanın içinde sevenler ve yaşayanlar. Bu ilahi aynada birbirlerini yüz yüze görürler; hem serbest, hem lekesizdir sohbetleri. Dost kucağıdır bu; öldükleri söylense bile dostlukları ve cemiyetleri, esasında daima korur varlığını, ölümsüzdür çünkü. "

William Penn | Yeni Yalnızlık Meyveleri
#13 - Temmuz 05 2008, 21:45:26

PosiTive

''...Bir milletin büyük bir çoğunluğu daima sözün gücüne inanır. Bütün büyük hareketler, insanı ihtiraslarının ve ruhi durumlarının yanardağ patlamaları gibi olmuştur. Fakat hiçbir zaman estetikçilerin ve salon kahramanlarının limonata kamışları bu işleri görememişlerdir.''
-Adolf Hitler-Mein Kampf-

''...Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. Halbuki mühim olanla kanaat etseler, hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. Herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır... Bu halimizle hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız. başkasına merhamet etmek, ondan daha kuvvetli olduğunu zannetmektir ki, ne kendimizi bu kadar büyük, ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur...
''
-Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna-
#14 - Temmuz 06 2008, 14:57:07
« Son Düzenleme: Temmuz 06 2008, 14:58:16 Gönderen: Positive »

Uğuldama yeşil orman, anne orman. Düşünmesine engel olma babayiğit delikanlının. Yarın sabah ben sorguya çıkacağım. En yaman hakimin karşısına, çarın... Bir bir soracak bana çar babamız: Söyle bakalım delikanlı, köylü çocuk. Söyle, kimlerle çıktın yağmaya, soyguna? Çok muydu arkadaşların? Söyleyeceğim sana ey çar, gerçektir tüm sözlerim: Dört arkadaşım vardı benim. Birincisi; karanlık gece. İkinci; keskin bir bıçak. Üçüncüsü; sadık atım. Dördüncü yoldaşım ise yaman bir yay; kızgın oklardı habercilerim. Bana diyecek ki çar: Aferin sana delikanlı, köylü çocuk. Soygunda olduğu gibi söz söylemekte de ustasın! Buna karşılık bende, bir meydanın ortasında sana layık bir yapı, üç direk bir kiriş bağışlayacağım!

Puşkin
#15 - Temmuz 06 2008, 15:09:23

PosiTive

Michael Ende- Ayna içinde ayna

Bağışla beni daha yüksek sesle konuşamam.
Beni ne zaman duyacaksın, bilmiyorum.
Acaba bir gün beni duyacak mısın?
Benim adım Hor.
Yalvarırım sesime kulak ver. Ve bana olabildiğin kadar yakın ol, lütfen. Her zaman olduğu gibi, şu anda da buna çok ihtiyacım var. Ayrıca, kendimi sana ifade etmenin başka yolu yok. Biliyorum ki, dileğimi yerine getirmeye karar veriğinde açıklaman gereken birçok sırrın da olacak. Sesim tükediğinde senin sesine ihtiyacım var.
#16 - Ağustos 25 2008, 12:41:02

paulo coelho - zahir :

Aşk evcilleşmemiş bir güçtür.Onu kontrol etmeye çalıştığımızda bizi yok eder.Onu hapsetmeye çaıştığımızda o bizi esir alır.Onu anlamak için çabaladığımızda kendimizi kaybolmuş ve şaşkına dönmüş hissetmemizi sağlar.

Hepimiz büyüyor ve şekil değiştiriyoruz.Düzeltilmesi gereken zayıflıklarımız fark ediyoruz , her zaman en iyi çözümü bulamıyoruz ama duvarları ya da kapıları veya pencereleri değil içimizdeki boşluğu , içinde ibadet ettiğimiz ve bizim için en sevgili ve önemli olanı beslediğimiz boşluğu şereflenirmek için herşeye rağmen dimdik ve dürüst biçimde ayakta kalmak için çabalamayı sürdürüyoruz.
#17 - Ağustos 25 2008, 13:16:05
« Son Düzenleme: Ağustos 25 2008, 13:16:24 Gönderen: pr0can_can »
kısmet

barbie9138

Bir seyyahla, onun çölde karşılaştığı yırtıcı hayvanları anlatan o şark masallarını kim bilmez ki. Seyyah, hayvandan kurtulmak için susuz bir kuyuya atar kendini. Orada, kuyunun dibinde bir ejderha görür. Onu yutmak için ağzını açmıştır. Yırtıcı hayvan tarafından parçalanmamak için yukarıya çıkmaya cesaret edemezken ejderha tarafından da yutulmamak için aşağıya atlayamayan bu zavallı, kuyunun duvar taşları arasındaki bir dalı yakalar ve ona sımsıkı tutunur. Elleri uyuşur ve az sonra, her iki tarafta bekleyen felaketin kucağına düşeceğini hisseder, ama hala sımsıkı yapışıp durmaktadır dala. O sırada biri beyaz biri kara iki farenin onun tutunduğu dalın çevrisinde dolaşıp dalı kemirmekte olduklarını görür. Birkaç dakikası vardır. Dal kopacak ve o da canavarın ağzının içine düşecektir. Seyyah bunu görür ve kurtulma şansının olmadığını bilir. ama havada debelendiği sürece, çevresine bakınmaktadır. Çalının yapraklarından bal damlaları görür. Dilini uzatıpbunu yakalamaya koyulur. işte ben de aynı, beni parçalamaya hazır olduğunu bildiğim halde, hayatın dallarına tutunuyorum ve bu azaba niye düştüğümü bir türlü aklım almıyor ve şimdiye kadar bana teselli vermiş olan balı emmeyi deniyorum. Ama bal bana tat vermez oldu artık; beyaz ve siyah fareler gece gündüz tutunduğum dalı kemirmekteler...

İtiraflarım - Tolstoy
#18 - Ağustos 25 2008, 22:45:11

PosiTive

Bir kol saatini kurmak için açıklayıcı bilgilere önsöz

Bunu iyi düşün: sana bir saat hediye edildiğinde, çiçeklenmiş küçük bir cehennem, gülden bir zincir, bir hava hücresi hediye edilmiş olur. Mutlu doğumgününde sana hediye edilen bir saat değil sadece, kullanacağını umuyoruz, iyi bir marka, değerli bir taştan İsviçre malı, bileğine takacağın ve artık hep seninle olacak bir saat degil sadece sana sunulan-bilinmiyor, en korkuncu da bilinmemesi-evet sana sunulan kendinin geçici ve dayanıksız yeni bir parçası, sen olan ama bedenin olmayan bir şey tıpkı bileğine yapışmış umutsuz küçük bir kol gibi, kayışını bedenine bağlaman gerek. Onu her gün kurma zorunluluğu, bir saat olmayı sürdürebilmesi için onu kurma görevi hediye ediliyor sana, kuyumcu dükkanın vitrininde, radyo anonslarında, duvar saatinin gonglarında saatin doğru olup olmadığını kanıtlama takıntısı hediye ediliyor sana. Onu kaybetme, onu çaldırma, onu düşürme ve kırma korkusu hediye ediliyor sana. Markası ve onun diğerlerinden daha iyi olduğu güvencesi hediye ediliyor sana, saatini diger saatlerle karşılaştırma eğilimi hediye ediliyor sana. Sana bir saat hediye edilmiyor, aslında sensin hediye edilen, saatin doğumgününde.

Julio Cortazar Açıklayıcı Bilgiler El Kitabi
#19 - Eylül 01 2008, 14:05:58

Maksim Gorki' nin 'Çocukluğum' kitabından, çok beğendiğim iki kesit:


"Ama çoğunlukla dayanılmaz bir sıkıntı duyuyordum. Sanki çok ağır bir şey vardı sırtımda, sanki karanlık ve derin bir çukurda yaşıyordum; artık duyarlılığını kaybetmiş, kör ve ölü biriydim."

"Günlük yaşantının durağan akışı içinde, mutsuzluğun kendi de bir bayram, yangınsa bir eğlence onlar için. Anlamsız bir yüzün üstünde, bir yara bile süse benzer."
#20 - Kasım 15 2008, 13:40:37
« Son Düzenleme: Kasım 15 2008, 13:41:23 Gönderen: Maksim »

Şimdi, bu acıya bir son vermesi, kendisini terk etmesi, sonsuzluğa bırakıp gitmesi için birbirine yalvaran iki yüreğiz artık.. "Ayazda İki Yürek" gibiyiz... Sen benim şizofren aşkımsın... Bense senin sızlayan vicdanın...
Affet beni sevgilim... Verdiğim sözleri tutamadım...

Şizofren Aşka Mektup*Cezmi Ersöz.
#21 - Kasım 22 2008, 11:25:53
İçimde şefini kaybeden bir orkestranın hüznü var
dışımda Charlie Chaplin gülüşü.

böqürtlenli_reçel

Aynalar şehrine geldim çünkü benden evvel yazılmış hikayenin içindeyim.
Aynalar şehrindeyim çünkü kim olduğumun peşindeyim.

Elif Şafak-Şehrin Aynaları..
#22 - Kasım 29 2008, 01:03:33

''Ne diyebilirim ki sana,varlığın sırları saklı senden ,benden ;bir düğüm ki ne sen çzöebilirsin ne ben.Bizimki perde arkasında dedikodu ;bir indi mi perde,ne sen kalırsın ne de ben.''


''Ömer, o bakışı tutmak,içine çekmek,hiç bırakmamak istedi.Kalabalıığn farkına varmadığı kısacık bir an,aşık içinse bir sonsuzluktu bu.Zamanın iki yüzü var,dedi kendi kendine Hayyam.iki boyutu;uzunluğunu güneşin seyri belirliyor,kalınlığını ise tutkular.''


Amin Maalouf ||Semerkant ..
#23 - Aralık 27 2008, 14:07:03
« Son Düzenleme: Aralık 27 2008, 14:10:15 Gönderen: Zehr-i Zakkum »
Hakkımda bilgin yoksa fikrin de olmasın.

" Her şey yok olsaydı ve bir tek o kalsaydı da ben var olmaya devam ederdim. Her şey yerli yerinde kalsa ve bir tek o yok olsaydı bütün kainat tümüyle bana yabancı bir yer olurdu. " -Catherine-

" Onun da benimle birlikte öleceğini bilseydim bir an bile beklemez, kıyardım canıma! " -Catherine-

" Şayet Edgar benim, ben de onun yerinde olsaydık, ondan hayatımı zehir eden bir kinle nefret etmeme rağmen, gene de ona elimi kaldırmazdım. Sen istediğin kadar bana inanma! Catherine istediği sürece, kendisini onun dostluğundan yoksun bırakmazdım. Ne zaman ki, Catherine, ona karşı ilgisini yitiriyor, o zaman onun kalbini söker, kanını içerdim! Ama o zamana kadar, şayet dediklerime inanmıyorsan demek ki beni tanıyamamışsın, o zamana kadarsa onun saçının tek bir teline dokunmaktansa işkenceyke ölmeyi tercih ederim. " -Heathcliff-

" Edgar o çelimsiz haliyle Catherine'i bütün varlığıyla sevse bile, yine de seksen yılda bile benim Catherine'i bir günde sevdiğim kadar sevemez. " -Heathcliff

" Hayatım olmadan yaşayamam. Ruhum olmadan yaşayamam! " -Heathcliff

Uğultulu Tepeler | Emily Bronte
#24 - Nisan 06 2009, 16:46:16

La Loca

Yitip gitti çocukluğum
İlk yürümeyi öğrendiğimde
Hayal kırıklıkları battı ayaklarıma
Tahta bir tabancam vardı
Çocukluğuma dayadım namlusunu
Yaşamak için büyümem gerekiyordu
Masallar dinlerdim uyumadan önce kendimden
Hep iyiler kazanır,kötüler yaşardı hayatlarını
Krmızı başlıklı kız beni kurtla aldatırdı
Ve Üç Silahşörlerin üçü de D'artagnan'a kıl olurdu
Nice Güliver gördüm ben devler ülkesinde dev
Cüceler ülkesinde cüceymiş gibi yapan
Meğer perukmuş Rapunzel'in saçları
Yedi cücelerin yedisi de aynıymış
Ve yedisi de hastaymış Pamuk Prenses'e
Kendini bile aydınlatmazmış Aladdin'in lambası
Ama her dileği olurmuş her nasılsa
Kırk Haramiler kazanır Ali Baba yermiş hepsini
"Kral çıplak" demiş
Kıçında donu olmayan bir çocuk.

Ömer Faruk Dizdar - Şizofreni Mektuplar.
#25 - Nisan 17 2009, 01:14:33

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.