Alternatifim Cafe

Barok Müzik

Discussion started on Klasik Müzik

Barok dönem, 1600 ile 1750 yılları İtalya'daki opera denemeleriyle başlamış, Johann Sebastian Bach'ın ölümüyle sona ermiş, ve tüm müzik türlerinde günümüze kadar kalıcı olan değişikliklerin oluşmasına neden olmuştur.

Barok müzik, bir döneme adını vermekle birlikte mimari başta olmak üzere diğer pek çok kategoride de değerlendirilebilmektedir. Barok Portekizce barroco (düzgün olmayan inci) kelimesinden gelmektedir. Mimarlıkta, deniz kabuklarına benzer eğmeçli bezemelerden meydana gelen, 17. yüzyılda kısmen de 18. yüzyılda Avrupa'nın özellikle Katolik ülkelerine (İtalya, İspanya, Portekiz, Avusturya, Güney Almanya, Belçika) ve Latin Amerika'ya yayılmış olan üslup olarak göze çarpar. Barok sözcüğü yalnızca 17. yüzyıldaki genel tutumu nitelendirmekle kalmamış, Helenizm ile Gotik'in geç dönemlerindeki bazı belirtilerin anlatılmasında da kullanılmıştır. Furetière'in 1690'da hazırladığı Fransız dilinin ilk sözlüğüne göre "barok", "tam yuvarlak olmayan incileri anlatmakta kullanılan bir kuyumculuk terimi"dir. Saint-Simon 1711'de "garip ve rahatsız edici bir düşünce"yi anlatmak için barok sözcüğünü kullanmıştır. Fransız Akademisi sözlüğü de 1694'teki ilk baskısında Furetière'in tanımlamasını olduğu gibi benimsemiştir. 1740'taki baskı ise mecazi anlamı benimsiyordu: düzensiz, tuhaf, eşit olmayan. Jean Jacques Rousseau'ya göre "barok müzik, armoninin açık seçik olmadığı, modülasyonlar ve uyumsuzlukla dolu entonasyonları güç ve hareketi zor olan müziktir". Yapı sanatı ile ilgili ilk tanımla 1788 yılında "Encyclopédie méthodique"te karşılaşılmaktadır: "mimarlıkta barok, tuhaflığın bir nüansıdır". Öyle anlaşılıyor ki bu isim, dönemin başlangıcında resim ve heykel çalışmalarındaki değişikliklere gösterilen şaşırmış reaksiyon sonucu çıkmıştır.

Rönesans dönemi, tüm sanat dallarında sadelik, temizlik ve saflık dürtülerini güçlendirmesine ve duyguları daha yumuşak bir anlatımla ifade etmesine karşın, özellikle müzik alanında, sürekli kullandığı tekdüzelikten dolayı giderek sıkıcı olmaya başladı. O kadar ki, rönesans dönemi bestelerinin en belirgin özelliği çalgıların aynı anda başlayıp aynı anda eseri bitirmeleri olarak anlatılabilir.

Barok dönemle birlikte, müzik "kontrast" kavramı ile tanışır. Aynı tınılardaki çalgılar birbirleriyle savaşırcasına, birbirleri ile karşıtlık oluşturarak eserde yerlerini alırlar. Klasik Dönem sanatçıları dahi, her ne kadar Barok dönem eserlerini karmaşık, süslü, zevksiz ve abartılı olarak adlandırsalar ve "Barok" kelimesini aşağılayıcı manada kullansalarda kendi kullandıkları ve günümüze kadar uzanan birçok armoni kuralını bu dönemin ustalarından öğrenmişler ve yer yer kopyalamışlardır. 150 yıla yayılan bir süreci etkileyen Barok akımı, kimi müzik tarihçilerine göre 2, kimine göre 3 evreli bir dönemdir. Fakat herkesin kabul ettiği ortak düşünce ise son dönem "Olgun Barok" Johann Sebastian Bach'ın etkisi altında geçmiştir.

Barok müziğinin yapısında en belirgin özellik, müzikte "kontrast"lar kullanılması olmuş ve bununla birlikte konçertolar devri başlamıştır. Müziksel ifadeyi güçlendirmek için kullanılan ses düzeyinin alçalıp yükselmesi Barok dönemde keşfedilen ve gelişen işaretlerle başlar. Ortaçağ ve Rönesans'ta ses şiddeti, hep aynı seviyede kullanılmaktaydı. Barok dönemde piyano (düşük ses) ve forte (gür ses) terimleri ile eserlerde ses şiddetinin önemi ve katkısı görülmeye başlar.

Barok dönemin bir diğer yeniliği, bu döneme kadar olan müzikal yapıda bulunmayan ve eserin başka bir bölüme geçeceğini veya bittiğini belirten bir olgunun kullanılmasıdır. Eserlerde kapanışlar ve geçişler daha güçlü yer alır.

Kontrastlar üzerine kurulan Barok müzikte ritmik yapıda da büyük gelişmeler olur. Rönesans'tan Barok müziğe sıçrayan metine bağlı müzikal anlatım, konuşma dilindeki vurguların abartılmasına neden olur. Barok dönemde doğan Opera ve kantatlar günümüzde de aynı kurala bağlı kalınarak abartılı bir dilde seslendirilirler. Barok dönemle beraber çalgı müziği büyük ilerleme gösterir. Yalnız çalgılar için bestelenen yapıtlar çoğalır. Ses müziği ve çalgı müziğinin birleştirilmesi de Barok dönemde filizlenir. Eşlik görevi gören sürekli bas çalgıları ve insan sesi birleşir. Kontrast oluşturmak amacıyla eşlik çalgıları tekdüze hareket ederken, vokal hareketli ve süslü davranır. 16. yüzyılın sona ermesiyle birlikte İtalyan besteciler madrigal adını verdikleri, şiirler üzerine yazdıkları çok sesli müzikler üzerine yoğunlaşmaya başladılar. Monteverdi'nin opera eserleri ve madrigalleri, barok dönemin ilk zamanlarının zirve noktası olmuş ve daha sonra gelecek müziğe liderlik etmiştir. Dinsel bir tema üzerine kurulu dramatik eserler olan oratoryolar, kökünü Roma'dan alırlar. Avrupa'ya yayılması ise Alman-İngiliz besteci George Frideric Handel sayesinde olmuştur. Bugüne kadar gelmiş geçmiş en önemli oratoryo olan Messiah oratoryosu Handel tarafından İngiltere'de bestelenmiştir (1741).

Sonat, kendini barok dönemin ilk zamanlarında bulmuş bir başka müzik tarzıdır. İtalya'da sonat, yavaş ve hızlı dans parçalarından oluşan eser veya yavaş-hızlı kontrastlarıyla gelişen eserlere denir (daha sonra bu tarz kiliselerde kullanıldı). Arcangelo Corelli gibi her iki tarzda da müzik yapan besteciler olmuştur. İtalya'nın dışında süit adı verilen dans parçaları yaratılmaya başlandı. Süitler de büyük bir gelişimin habercisi olsalar da, sonatlar kadar önemli bir kilometre taşı değillerdi. Süitler, kantatlarda olduğu gibi tek bir çıkış noktasından hareketle iki veya üç bölümlü forma ulaşırdı (örneğin Domenico Scarlatti'nin klavye sonatları gibi, Bach'ın bestelediği 1'den çok formlu eserler gibi). İlk sonatlar, ya tek bir enstrüman ya da küçük bir grup için yazılırdı. 17. yüzyılın sonlarına doğru (barok dönemin ortaları), bu sonat formu konçerto grosso şekline dönüştü. Solist grup ise genellikle konçertino (iki keman ve continuo) olurdu. Daha sonra ise konçerto durumuna dönüştü. Bach'ın Brandenburg Konçertoları konçerto grosso stilinin bu dönemdeki en iyi örneklerinden şüphesiz birisidir. Ayrıca en az Bach'ın olduğu kadar, Antonio Vivaldi'nin solo konçertoları da bu dönemin en önemli modellerinden oldu.

Sonat, konçerto ve vokal formları gelişiminin ortalarında, barok dönemin bir başka önemli özelliği ortaya çıkmaya başladı: tonalite. 16. yüzyılın ortalarında eski kilise modları, yeni anahtar bağları konseptiyle yer değiştirmeye başladı. Barok dönemle birlikte besteciler bir anahtardan diğerine atlamaya başlamıştı. Zamanın kromatik müziğini üretmeye başlamışlardı.

Zamanla, anahtarlar arasındaki bağ ve geçişler bir sistem halini aldı. Bach'ın İyi Düzenlenmiş Klavye (well-tempered clavier) adlı eseri bu bağı anlamak için iyi bir örnektir. Bu eser ayrıca bir başka iki önemli barok özelliği yapısı içinde barındırmaktadır: prelüd ve füg.

Barok dönemin en gözde çalgıları klavsen ve harpsikort'tu. Bunlar seslerin hafif veya kuvvetli çıkmasına olanak sağlamayan bir düzeneğe sahiptiler. Oysa barok dönemde gelişen, müzikal anlatımı güçlendiren müzik sembolleri ve o dönemde ihtiyaç duyulan hafif ve kuvvetli çalımlar önemli bir unsur halini almıştı.

Barok dönemde icat edilmesine karşın dönemin bestecileri piyano için eser yazmazlar. Klavsene göre cılız bir sese ve sert tuşeye sahip piyanoya eser veren ilk besteci Muzio Clementi'dir. 1773'de daha on sekizindeyken piyano için üç sonat yazmış, çalgıyı popüler hale getirmiştir. Bach gibi ünlü Barok dönem bestecilerinin günümüzde piyanoda çalınan eserleri aslında piyano için yazılmamıştır. Dolayısıyla piyano ve forte gibi nüanslar ve staccato gibi çalım tekniklerinin hiçbiri eserlerin aslında yoktur veya çok azdır.

Bütün bu değişiklikler birbirlerine paralel olarak geldi ve barok dönemi oluşturdular. Eski kurallardan ve polifonik takıntılardan kurtulunması, yeni bir tarz ve kural geleneği yapma gereğini doğurdu. Bu da, kadanslar veya armonik geri planlar üzerine doğal olarak solistlik yapan, melodiyi ortaya çıkardı. Bu armoniler içinde sequence (zincirleme)'i getirdi ve tüm bu armonik gelişimler bir yandan da ritmik gelişmeleri doğurdu. Bas bölümleri, Orta Avrupa dans müziğinin tipik ritmleriyle kaynaştı ve tüm bunlar barok müziği barok müzik yaptı.

Barok dönemde müzik, modern müzikal dilin gelişiminde kuşkusuz en önemli kilometre taşı olmuştur. Bu 1,5 yüzyıl içerisinde, müzikal formlar değişip geliştikçe bir yandan da daha sonrasının ve bugünün müzik standartlarını belirlemeye başlamıştı. Tonalite ve akor tonlaması çok büyük önem taşımaktadır. Bir başka önemli özellik ise müziğin, bu dönemde evrensel bir dil taşımaya başlaması, ulusallıktan çıkıp tüm Avrupa ve dünyaya seslenmesidir.

Batı'da Klasik müziğin dönüşümü, kamusal alanda dolaşıma girmenin, müziği nasıl aristokrasinin hegemonyasından çıkardığını gösteren can alıcı bir örnek. 18. Yüzyıl, bilindiği gibi, Avrupa'da müziğin Barok yüzyılıdır. Händel gibi, Haydn gibi, Mozart gibi, Bach gibi, Barok müziğin büyük ustaları bu yüzyılda vermişlerdir eserlerini. Ama Barok müzik, feodal aristokrasinin özel alanına ait bir etkinlik olarak kalır bu yüzyıl boyunca.

Salon müzik ilişkisine örnek: Barok müzik, J.S.Bach dönemindeki besteciler kiliselerde, belediye ve saraylarda veye bir operada görevliydiler. Bu yerlerin ortak özellikleri küçük olmaları idi. Genellikle dikdörtgen şeklinde yansıtıcı yüzeylere sahiptirler. Bu akustik çevrelerdeki yankılanma süresi kısadır. Böyle bir çevrede çalınan müzik çok parlak olur ancak seslerin dolgunluğu azdır. Klasik dönem Haydn, Mozart, Beethoven, bu dönemdeki orkestrada 40 kadar çalgıcı bulunuyordu. Yaylı, ağaç üflemeli, prinç üflemeli, vurmalı çalgılar kullanılıyordu. O zamanki konser salonları şimdikilerden küçüktü. Dinleyiciler ise 300-400 kişi kadardı. Bu salonlar, tümüyle doluyken yankılanma süresi 1,5 s olmaktadır. 19. yüzyıl daha büyük yapılar inşaa edildi ve süre 1,5 s - 1,8 s aralığına uzadı. Bugün Klasik dönem müzikleri için en iyi yankılanma süresi 1,5 – 1,7 arsında kabul edilmektedir. Romantik devir daha kişiseldir. Bestecinin duygularının anlatımı önemlidir. Brahms, Wagner, Çaykovski, Debussy gibi bestecilerin dönemidir. Daha dolgun seslere ve daha uzun yankılanma sürelerine ihtiyaç duyulur.
#1 - Temmuz 03 2008, 02:23:29

Çalması çok zor bu tür müzikleri , insanın sinirleri bozuluyor.
#2 - Temmuz 11 2008, 13:16:14
Eskiden buralar hep hayat, yaşamdı.

BAROK ÜZERİNE İLGİNÇ NOTLAR

Dr. Georgi Lozanov, ünlü Bulgar psikoloğu, dakikada yaklaşık 60 vuruşluk bir tempo ile barok müziği kullanarak yabancı dilleri öğretme konusunda bir yöntem geliştirdi.  Öğrencilerin öğrenmesi normalden çok daha kısa sürdü. Dönem içinde öğretilecek olan normal sözcük bilgilerinin ve deyimlerinin yarısı (1000'e yakın sözcük ve deyim) tek bir günde öğrenildi.  Bunun yanında öğrencilerin öğrendiklerini akıllarında tutma oranı ortalama %92'ydi! Dr.Lozanov bu sonuçlarla belirli Barok parçalarını kullanarak yabancı dillerin %85-100 verimle normal süreleri olan 2 yıl yerine 30 günde öğretilebileceğini kanıtlamış oldu. Barok müzikle öğrenen öğrenciler dört yıl boyunca kullanmasalar bile %100 doğrulukla ikinci dillerini anımsayabilmişlerdir!

Binlerce öğrenciye sahip olan 'The Center for New Discoveries in Learning' yıllardan beri hem derslerde hem de öğrencilerin ders çalışmalarında müziğin kullanımını araştırmaktadır.  Mozart ve belirli Barok parçalar (dakikada 60 vuruşluk tempolarla kaydedilmiş olanlar) kullanan öğrencilerin daha sakin olduklarını, daha uzun çalışabildiklerini, öğrendiklerini daha uzun süre anımsayabildiklerini ve öğretmenlerinden öğrendiğimiz kadarıyla daha iyi notlar aldıklarını gözlemledik.

Doğru tempoda kaydedilmiş bu özel müzik parçaları en yüksek öğrenme/anımsama etkisi için beynin sağ ve sol bölümlerini harekete geçirir.  Müzik beynin sağ tarafını harekete geçirirken çocuğunuzun okuduğu ya da sesli söylediği sözcükler sol tarafı harekete geçirir.  Araştırmaya göre bu da öğrenme potansiyelini en az beş kat artırır. Kulağınız düzenli, saniyede bir vuruşluk Barok müziğini duyduğunda kalbinizde tempoya uygun olarak düzenli bir şekilde atar. Bu rahatlamış ve aynı zamanda zinde durumdayken zihniniz daha kolay konsantre olabilir.  Müzik, fizyolojik durumumuzu karşılar ve onu etkiler. Ağır zihin çalışmaları gerektiren işlerde nabzımız ve kan basıncımız artar ve genelde bu durumdayken konsantre olmak daha zordur. Barok ve Mozart parçalarından tempoları düşünülerek özellikle seçilmiş olan bazı CD'ler kan basıncınızı ve nabzınızı düşürürken aynı zamanda öğrenme yeteneğinizi artırır. Ders çalışırken, iş yerinizde ya da araba kullanırken Mozart, Vivaldi, Pachabel, Handel ve Bach gibi bestecilerin müziklerini dinlemenin yukarıda anlattığımız türde sayısız yararları vardır.

Batı’da Klasik müziğin dönüşümü, kamusal alanda dolaşıma girmenin, müziği nasıl aristokrasinin hegemonyasından çıkardığını gösteren can alıcı bir örnek. 18. Yüzyıl, bilindiği gibi, Avrupa’da müziğin Barok yüzyılıdır. Haendel gibi, Haydn gibi, Mozart gibi, Bach gibi, Barok müziğin büyük ustaları bu yüzyılda vermişlerdir eserlerini. Ama Barok müzik, feodal aristokrasinin özel alanına ait bir etkinlik olarak kalır bu yüzyıl boyunca... Werner Stark’ın, The Sociology of Knowledge’da belirttiği gibi, Haydn, Kont Esterhazy için müzik bestelemekte, bu müzik, Esterhazy Şatosu’nda, ona ait olan özel alanda icra edilmektedir. (Haydn, bu şatoda, yemeklerini Esterhazy Kontu’nun uşaklarıyla birlikte yemektedir!) Klasik müzik, kamusal alanda dolaşıma girmemiştir henüz. Bu, ancak 19. Yüzyılda gerçekleşecek ve mesela Beethoven’in müziği, kamuya açık alanlarda, bu yüzyılda icra edilebilecektir..

Salon müzik ilişkisine örnek: Barok müzik, J.S.Bach dönemindeki besteciler kiliselerde, belediye ve saraylarda veya bir operada görevliydiler. Bu yerlerin ortak özellikleri küçük olmaları idi. Genellikle dikdörtgen şeklinde yansıtıcı yüzeylere sahiptirler. Bu akustik çevrelerdeki yankılanma süresi kısadır. Böyle bir çevrede çalınan müzik çok parlak olur ancak seslerin dolgunluğu azdır. Klasik dönem Haydn, Mozart, Beethoven, bu dönemdeki orkestrada 40 kadar çalgıcı bulunuyordu. Yaylı, ağaç üflemeli, pirinç üflemeli, vurmalı çalgılar kullanılıyordu. O zamanki konser salonları şimdikilerden küçüktü. Dinleyiciler ise 300-400 kişi kadardı. Bu salonlar, tümüyle doluyken yankılanma süresi 1,5 s olmaktadır. 19 yy daha büyük yapılar inşaa edildi ve süre 1,5 s- 1,8 s aralığına uzadı. Bu gün Klasik dönem müzikleri için en iyi yankılanma süresi 1,5 –1,7 arsında kabul edilmektedir. Romantik devir daha kişiseldir. Bestecinin duygularının anlatımı önemlidir. Brahms, Wagner, Çaykovski, Debussy gibi bestecilerin dönemidir. Daha dolgun seslere ve daha uzun yankılanma sürelerine ihtiyaç duyulur. Bu dönemde yankı süreleri 2 s ye kadar uzamıştır. Bu gün romantik müzikler için yankılanma süresi 1,9 s - 2,2 s arasında kabul edilmektedir.

 

Barok Dönemde Tarihe Düşülen Notlar

 

1604 William Shakespeare Othello’yu yazdı

               1607 Kuzey Amerika’da ilk kalıcı İngiliz kolonisi Jamestown, Virginia kuruldu

1609 Galileo Galilei Jüpiter’in uydusunu keşfetti

1611 İncil’in yetkili versiyonu King James Bible yazıldı

1618  30 yıl savaşları başladı

1619 İlk siyah köleler Virginia’ya ulaştı.

1625 Francesca Caccini, tarihçilere göre ilk kadın besteci, La Liberazione di Ruggiero besteledi ve Polanya’da 4. Wladyslaw’ın resepsiyonun icra edildi.

1628  William Harvey kan dolaşımını buldu

               1631 İngiltere’de Chloridia adlı eserin icrasında ilk profesyonel kadın şarkıcılar yer aldı

1632 Oughtred slide rule’ buldu

1633 Engizisyon Galilei’yi söylediklerini geri almaya çağırdı

1639 Fransa 30 yıl savaşlarına katıldı

               1639 Virgilio Mazocchi ve Marco Marazolli tarafından ilk komik opera, Chi Soffre Speri Roma’da icra edildi.

1642 – 1646 İngiliz iç savaşı

1647 – 1659 Fransız – İspanyol savaşı

1648 – 1653 Fransız iç savaşı

1654 – 1667 Rusya – Polonya savaşı

1655 – 1660 Brandenburg – Rusya savaşı

1660 İngiltere’de monarşi yeniden kuruldu

1664 – 1666  Newton yerçekimini buldu

               1666 İtalya Cremona’dan Antonio Stradivarius ilk kendi imzasını taşıyan kemanı yaptı.

1666  Newton ışık spektrumunu buldu

1671 Leibniz toplama makinasını buldu

               1675 Londra’da St.Paul kathedralinin inşaatı başladı, Greewich rasathanesi kuruldu. İlk ışık hızı ölçüldü.

1677 Bakteri bulundu

1683 Türkler Viyana’yı kuşattı

1687 Türkler Mohaç savaşını kaybetti

1689 – 1697 Kuzey Amerika’da İngiliz – Fransız savaşı

1696 Thomas Savery Buhar makinasını keşfetti

1699  Avusturya’lılar Macaristan’ı Türklerden geri aldı

               1705  Reinhard Keiser Octavia adlı eserinde ilk kez Fransız kornalarını kullandı

1714 Fahrenheit civalı termometreyi buldu

1725  Vivaldi 4 Mevsim’i yazdı

               1742 Handel’in Messiah adlı eseri Dublin’de muhteşem bir seyirci karşısında ilk kez sergilendi.

1752 Büyük Britanya Gregorian takvimine geçti.

#3 - Şubat 05 2009, 03:29:54

Barok Dönem/1

1580-1600 yılları arasında bir yerlerde başladığı sanılan Barok Çağ’ın, Johann Sebastian Bach'ın ölümüyle de (1750) bittiği tahmin edilmektedir. Bazı müzik tarihçilerine göre üçe (Genç, Orta, Olgun Barok), bazılarına göre ikiye (Erken, Olgun Barok), bazılarına göreyse bire (Barok Çağ) ayrılan çağın isim babası Fransız felsefeci Noel-Antonio Pluche'dir. Hikayeyse şöyledir; Pluche iki ünlü kemancıyı dinlerken birinin stili için "Denizin üstünde kolayca ulaşabileceği bir sürü pırlanta varken, bu salak neden denizin dibindeki eğri incileri (barokları) arıyor" eleştirisi yapar. Barok, "biçimsiz inci" (barocco) anlamına gelir ve İspanyolca'dan Fransızca'ya Pluche'nin bu eleştiriyi yapmasıyla geçer. İşin asıl ilginci, 18. Yüzyıl sanatçılarının 1600-1750 arasında yapılan her türlü yapıtı, fazla karmaşık, süslü, zevksiz ve abartılı olarak kötülemek amacıyla "Barok" demeyi tercih etmişler, kendi çağlarında (Klasik dönem) yapılan sanatla karşılaştırmak için "biçimsiz inci" yakıştırmasını yapıştırmışlardır. Oysa bir çok armoni kuralını barok dönemden ve dönemin ustalarından öğrenmişler, o dönemi de kopyalamadan edememişlerdir. Şimdi biraz Barok müziğinin yapısına bakalım. Bu dönemde müzik "kontrast"lar üzerine kurulmuştur. Kontrasta meraklı Barok çağ müzisyenleri ayarlarla oynaşıp dururken konçerto geleneğine ilk adımı atmış olurlar. Ayrı tınılardaki çalgılar karşıtlık oluşturur ve birbirleriyle savaşırlar. Bu iki ozanın atışması gibi bir şeydir. Barok dönem müzisyenleri duygu ve düşüncelerini, gizemi, arzuyu, tutkuyu anlatmak için karşıtlıktan (kontrast deyip durduğum şey bu) faydalanırlar. Bu ifade şekli "kontrpuan tekniği"ne geçişi sağlar.

Müziksel ifadeyi güçlendirmek için kullanılan ses düzeyinin alçalıp yükselmesi Barok dönemde keşfedilen ve gelişen işaretlerle başlar. Ortaçağ ve Rönesans'ta ses şiddeti, sabah annenizin sizi uyandırmak için gelip aynı seviyede ve aralıklarda isminizi söylemesi kadar sinir bozucudur. Oysa Barok dönemde bu ifade gelişir. Tabii annelerin sabah sabah arya söylemesi daha ürkünç olabilir. Neyse "piyano" ve "forte" terimleri bu dönemde türer. Piyano düşük sesi, forte ise gürlüğü ifade eder.

Barok dönemin en göze çarpan müzikal yapısı, temel bir bas ses üzerine kurulan süslü bir tiz sesin sade bir armonik yapıyla birleştirilmesi olarak tanımlanır. Ancak armoniyi zenginleştirmek amacıyla Olgun Barok bestecileri bu yapıdan zamanla uzaklaşırlar. Sürekli bas tekniği de denilen bu yapı Klasik döneme kadar sürer ve melodik bir çizgi izleyen armonik yapının zenginleşmesinde büyük rol oynar. Bilmem anlatabildim mi? Aslında şöyle özetlemekte fayda var; bas ses üzerine sade armonik yapıdan oluşan Barok dönem müzikal yapısının temeli "Kontrpuan" tekniğine dayalıdır. Cümle içinde geçen "sade" lafı sizi yanıltmasın. Kontrpuan, günümüzde de müzik okullarında öğretilmekte ve öğrencileri Matrix'i üstüste iki defa izlemiş kadar kasan, karmaşık ve sert kurallı bir tekniktir. Ömrüm elverirse bu tekniği -anladığım kadarıyla- "Barok Dönem/2" kısmında size anlatmaya çalışacağım.

Barok dönemin müziğe kazandırdığı başka bir olguysa, durgu (müzik adamları ve kadınları buna "kadans" der) ve ritim öğelerindeki gelişmedir. Yani Barok döneme kadar olan müzikal yapıda eserin başka bir bölüme geçeceğini veya bittiğini belirten bir olgu yoktur. Bir senfoni orkestrasını dinlerken eser bitti diye alkışlayıp, diğer dinleyiciler tarafından "öküz" yerine konmak, Barok bestecilerinin gururuna dokunmuş olsa gerek ki, bunun üzerinde uzun süre durmuşlardır. İşte bu çalışmalar, kadans yapısına oturtulup, eserin belli bir armonik yapı izledikten sonra kapanış cümlesinin güçlü bir bitiş etkisi vermesi sağlanmıştır. Bu konu ve kontrpuan tekniği tamamen başka bir cildin konusudur.

Kontrastlar üzerine kurulan Barok müzikte ritmik yapıda da büyük gelişmeler olur. Rönesans'tan Barok müziğe sıçrayan metine bağlı müzikal anlatım, konuşma dilindeki vurguların abartılmasına neden olur. Barok dönemde doğan Opera ve kantatlar günümüzde de aynı kurala bağlı kalınarak abartılı bir dilde seslendirilirler. Bir çoğumuzun operanın ikinci perdesinde salonu terk etme sebebi budur. Bu, bir spikerin söylediği şarkıyı yarım saat boyunca dinleyebilmek gibidir. Sabır işi yani.

Barok dönemle beraber çalgı müziği büyük ilerleme gösterir. Yalnız çalgılar için bestelenen yapıtlar çoğalır. Ses müziği ve çalgı müziğinin birleştirilmesi de Barok dönemde filizlenir. Eşlik görevi gören Sürekli bas çalgıları ve insan sesi birleşir. Kontrast oluşturmak amacıyla eşlik çalgıları tek düze hareket ederken, vokal hareketli ve süslü davranır. Tabii ki çalgıcılar uyurken, vokalist dans etmez. Müzikal olarak böyle olur yani


Barok Dönem /2

Müzikal yapıdan bahsetmiştik geçen bölümde. Şimdi biraz ayrıntıya girelim. Şu Kontrpuan denen şeyi anlatalım, gerisi kolay. “noktaya karşı nokta”. Belki yanlış yazmışlardır diye düşünmedim değil. Müzikal anlamı “notaya karşı nota” demek çünkü. Neyse fazla bir “k”nin lafını etmeye değmez canım. Melodiye karşı melodi anlamına gelir bu. Şöyle bir şey düşünün, bir melodi var ve aynı anda çalan başka bir melodi daha var ama kurallı ve armonik bir şey.

Kontrpuan armoninin zıddıdır. Yani dikine bir çizgi yerine yatay çizgiyi tercih eden bir tekniktir. Ancak notaları karşılıklı uzaklıkları açısından değerlendirdiğinden aralık kavramı üzerinde titizlikle durur ve armoniden de çok kopuk değildir.

Ta 1600’lü yıllarda temeli atılan bu teknik 20. Yüzyıla kadar canlılığını ilk günkü gibi korumuş hatta komposizyon alıştırmaları için ve 12 ton sistemine temel oluşturmuştur.

Kontrpuan verilen bir ses (ya da melodi çizgisi) üzerine birden sekize kadar ayrı bir ses (yada melodi çizgisi) yazılmasıyla oluşur. Temelde beş biçimi vardır :

1. Notaya karşı nota (“bire karşı bir” de denir),
2. Bire karşı iki,
3. Bire karşı dört,
4. Bire karşı senkop,
5. Süslemeli,

Bire karşı bir’den başlayalım. Hoca bir melodi çizgisi verip, buna “bire karşı bir yapın” deyip, çay içmeye kantine indiğinde yapacağınız şey kalemin silgisini yiyerek hocanın gelmesini beklemek olmasın. Yapamazsanız sınıfa çay ısmarlarsınız çünkü. Aslında işiniz çok kolay. Verilen notaların üstüne yazacağınız notalar belli aralıklar içinde olmak zorunda. Bu aralıklar: üçlü, beşli, altılı ve sekizlidir. Yalnız bu aralıklarla yazdığınız notaları üst üste üç defadan fazla getirmeyin, üst üste (yani peş peşe) aynı notayı yazmayın, çok büyük atlamalar yapmayın mümkün olduğunca yanaşık sesler yazın (do ve re gibi), verilen notaların ters yönünde notalar yazın (notalar aşağıya doğru iniyorsa siz yukarıya doğru çıkan notalar yazacaksınız gibi), aynı notayla veya sekizli aralıkla başlayın ve aynı notayla veya sekizli aralıkla bitirin, başlangıç ve bitiş dışında mecbur kalmadıkça sekizli ya da aynı ses kullanmayın, kurallara uyun uymayanları uyarın, Bach’ı sevin, sevmeyenleri sevmeyin. İşte hepsi bu, hadi kolay gelsin hehe!. Size bir örnek yapalım: Sol majör gibi görünen ve fa anahtarında verilen (onları kırmızıya boyadım) melodi çizgisine kontrpuanlama nasıl yapılmış (onları da maviye boyadım) görelim. Notalar aşağıdan (fa anahtarından) yukarıya doğru (sol anahtarına) okunur.

İlk ölçü sol’e karşı sol, yani sekizli aralık. İnanmazsanız sayın birader: 1. sol, 2. la, 3. si, 4.do, 5.re, 6.mi, 7.fa, 8.sol. İkinci ölçü la’ya karşı fa, altılı aralık. Sayalım mı gene, yoksa bana güveniyor musunuz? Sonra do’ya karşı mi, üçlü aralık. (Bu arada ters hareketi fark ettiniz mi?) Dördüncü ölçü si’ye karşı sol, altılı. Beşte la’ya karşı la sekizli. Burada bir istisna var sekizli aralığı kullandık. Ama burası parçanın ortası olduğundan duruş etkisi vermek için yaptık. Bunda bir sakınca yok. Devam edelim; Sol’e karşı si, üçlü (oktavdan da olabiliyor), mi’ye karşı do altılı, fa’ya karşı re altılı. Bakın şimdi bir altılı aralık daha kullanamayacağız, çünkü üst üste iki defa altılı yaptık. Aa! zaten parçada bitmiş, oh be! Sol’e karşı sol koyarız olur biter. Ne kolay değil mi?  Bu arada ceza olarak sınıfa çay ısmarlamaktan kurtulduk.

Diğer biçimleri (bire karşı iki ve dört gibi) anlatırım ama bir daha bu köşeyi okumazsınız herhalde. Birazda geçen bölümde bahsi geçen “Piyano” mevzuuna girelim.

Barok dönemin en gözde çalgıları klavsen ve harpsikort’tu. Bunlar seslerin hafif veya kuvvetli çıkmasına olanak sağlamayan bir düzeneğe sahiptiler. Oysa (geçen bölümde de bahsettiğimiz gibi) barok dönemde gelişen, müzikal anlatımı güçlendiren müzik sembolleri ve o dönemde ihtiyaç duyulan hafif ve kuvvetli çalımlar önemli bir unsur halini almıştı.

Floransalı Bartolomeo Cristofori 1711 yılında “piano e forte” (hem hafif, hem kuvvetli çalınabilir) adlı yeni bir müzik aletini piyasaya sundu. Bu konuyla ilgili iki rivayet daha vardır. Bunlardan biri piyanoyu aslen kendinin icat ettiğini söyleyen Fransız Marius, diğeri Schroter adındaki Alman müzisyendir. Ancak ikisi de isimden kaybetmiş, ortak bir overlok dükkanı açıp dönemin en gözde kazaklarını dokumuşlardır J

Almanya’da Silbermann adında biri 1726’da Cristofori’nin mekanizmasını kullanarak iki piyano yapar ve test için dönemin ünlü besteci ve yorumcusu J.S.Bach’a gösterir. Bach, “Bu ne! tiz sesler felaket çıkıyor, üstelik tuşlara basmak için body yapmam gerek. Hem de bu yaşta!” der. Moralini bozmayan Silbermann çalışmalarını sürdürür ve Bach’tan koca bir aferin alır.

İlk piyanolar harpsikort ve klavsenden bozma olduğundan kuyrukludur ve maliyeti yüksektir. Ünlü bir org yapımcısı olan Frederici dört köşe piyanoyu icat eder. Alman klavikord yapımcısı Zumpe adındaki eleman kafayı çalıştırıp dört köşe piyanodan çok sayıda üreterek İngiltere’de satar.

Barok dönemde icat edilmesine karşın dönemin bestecileri piyano için eser yazmazlar. Klavsene göre cılız bir sese ve sert tuşeye sahip piyanoya eser veren ilk besteci Muzio Clementi’dir. 1773’de daha on sekizindeyken piyano için üç sonat yazmış, çalgıyı popüler hale getirmiştir. Yani anlayacağınız Bach gibi ünlü Barok dönem bestecilerinin günümüzde piyanoda çalınan eserleri aslında piyano için yazılmamıştır. Dolayısıyla “piyano” ve “forte” gibi nüanslar ve “staccato” gibi çalım tekniklerinin hiç biri eserlerin aslında yoktur veya çok azdır. Bunların tamamı sonradan yorumcular tarafından eklenmiştir. Bach yaşasaydı bu işe ne derdi bilmem.

Bach Bach deyip duruyorum ya, işte Bach’ı ve barok dönem bestecilerini diğer bölüme saklayalım.

Barok Dönem /3

Evet! İşte geldik Barok dönemin sonuna. Ne yapacaktık burada? Barok dönemin süpermenlerine bakacaktık. Hemen konuya geçelim, çok şey anlatacağım şimdi size. Sıkı durun:

Claudio Monteverdi
"Orfeo" adında bir opera vardır, pek meşhur. İşte bu kişi, Barok dönemin 1600'lü yıllarında yaşamış ve Opera geleneğinin gelişimde öncülük etmiş olan Claudio Monteverdi'dir (1567-1643). Araştırıken dikkatimi çeken bir şey oldu. Bu Barok dönem müzisyenleri çağın gözde bir çok çalgısını çalabiliyor ve çok iyi şarkı söylüyorlar. Günümüzde Multienstürmantalist pek yokken (Mike Oldfield gibi) Barok dönemde nasıl oluyor da oluyor kafam basmıyor. Monteverdi'de 16 yaşında org ve viyol'u konuşturan biri. Asıl ünü böyle başlıyor. Aynı zamanda madrigallerde şarkı söyleyip ününe ün katıyor. Sonraları Orfeo, Arianna, Odysseus'un Dönüşü, Tancredi ile Clorinda'nın Savaşı gibi ünlü operaları yazıyor. Bu eleman tüm eserlerini vokal müzik için veriyor ve yapıtları yeni bir madrigal (din dışı iki yada üç sesli vokal kompozisyonlar) stili oluşmasına sebep oluyor.

Lully Jean-Baptiste

Sene 1652 ve zamanın Fransa kralı XIV. Louis (bakmayın XIV. Louis olmasına, kralın yaşı daha ondört!) keman dersi almak isteyince, Jean-Baptiste Lully olaya atlar. Tabi ki tek amacı Fransız operasının gelişmesi için uygun yerde bulunmaktır. Zira 1672'de Fransız operasını ele geçirir. Eserleri arasında en ünlüsü, İstanbul'da kalan bir Fransız büyükelçisinin anılarından esinlenerek yapılmış, Türkçe veya Türkçemsi sözcükler içeren bir komedi olan 'Kibarlık Budalası' isimli baledir. Bu türü (komedi-bale veya Trajedi-lirik) tüm eserlerine yansıtan Lully'nin ölümü gerçek bir trajedi-lirik' tir. Şimdi buna inanmayacaksınız ama gerçek valla; O dönemde orkestra şefleri değnek değil, notalardan oluşan karton rulolar kullanır, orkestrasını bu ruloyu yere vurarak yönetirler. Bizimki eserini büyük keyifle yönetirken, hava olsun diye tüm notalarından oluşan kallavi ruloyu yere vuracağım diye tut sen ayağına geçir. Haydiii! Ayak şişmesin mi, davul gibi olmasın mı? Olsun. Olmuş da zaten. Ama o devirde kangren mangren bilen mi var? J

Henry Purcell

Şimdiki adamımız oldukça ilginç biri. Henry Purcell İngilizlerin gurur kaynağı bir besteci. Neden diyeceksiniz. Demeseniz de olur ben söyleyeceğim: Adam ölmüş ve arkasından 200 yıl kadar besteci yetişmemiş İngiltere'de. Babası kraliyet bandosuna verip "eti sizin kemiği benim" diyene kadar evde ıslık çalan Purcell, yirmi yıl içinde ihtiras yapıp Kilise müziklerinden motetlere, taç giyme törenlerinden çalgı topluluklarına, oda müziklerinden duş alma mırıltılarına kadar her tür için eser vermiştir. Purcell'in tiyatro ve müziği birleştiren başarılı bir tekniği ve koca bir burnu vardır. Ama bununla yaşamaya alışmış, The Indian Queen, Dido ve Aeneas gibi operalar, Anthemler gibi dinsel koro müzikleri bestelemeyi de ihmal etmemiştir. Azim işte, burun murun dinlemiyor. J

Jean Philippe Rameau

Jean Philippe Rameau  Fransa'da 18. Yüzyılda acayip acayip müzik kuramları üretip, ciddi sıkı eserler veren biri. Kafasına göre takılıp gezgin müzisyenlik yapmış, gittiği kasabalarda orgculuk yapıp geçinmiş ancak bir süre sonra sıkılıp, Le Riche de la Poupliniere denen bir zenginin himayesine girmiştir. Rameau manyağı sadece müzisyenlik yapmamış, zamanın sıkı felsefecileri olan D'Alembert ve Rousseau ile ölümüne müziksel kavgalar vermiştir. Rameau, 'Traite de l'harmonie' (Armoni Kitabı) isimli eserini vermiş, ödemesi alıcıdan olmak üzere felsefecilere üçer nüsha postalamıştır. Yukarıda bahsettiğim Lully isimli bestecinin yolundan giden bestecinin, Zarif Hindistan adında komedi balesi ve Platee isimli lirik komedisi pek meşhurdur. Ayrıca bestecinin üç kitap tutan klavsen parçaları vardır.

Georg Philipp Telemann

İşte şu "okullu" "alaylı" kavramını lugatımıza sokan adam bu. Müziği kendi kendine öğrenen Telemann Almanya'nın en büyük bestecisi olarak tanınır. Eserlerinin sayısını kendisi bile bilemezmiş. Yine bir rivayete göre, biriyle konuşurken karaladığı kağıda bakanlar sekiz bölümlü bir motet bestelenmiş olduğunu söylerler. Çok gezmiş, çok görmüş-geçirmiştir. Bach'la da kanka olan Telemann'ın en ünlü eseri Sofra Müziği olarak bilinen ziyafet müzikleridir. Rakam olarak elime geçen bilgiler Telemann'ın 40 opera ve 600 kadar orkestra süiti yazdığıdır.

Domenico Scarlatti

İspanya'yı Al Di Meola'dan önce keşfeden bu adam, daha çok bu yöreye has bir üslupta eserler vermiştir. Üşenmeden sıkılmadan, her biri en az üç dakika süren beşyüzelli adet klavsen sonatı bestelemiş, günümüz müzik okullarında ki eşlikleme derslerinde öğretilen ve örneklenen büyük bir üne kavuşmuştur.

Antonio Vivaldi

Bu ismi pek çoğunuz duymuştur şimdi. Ayrıntılara girelim hadi; Barok dönemin konçerto geleneğine sıkı temeller atmak için beşyüzü aşan eser vermiştir. Vivaldi ile ilgili garip bir veri var elimde, çok sağlıksız bir çocuk olduğundan ergenlik döneminde papaz olmasına karar verilmiş. Hatta lakabı bile var; "kızıl saçlı papaz". Vivaldi'nin eserlerindeki çocuksu hava pek çok eserini 13-18 yaş arası çocuklar için yazmasından kaynaklanır. Babası operaevleri yönetiminde olduğundan sıkı bir torpille operaya atılan Vivaldi, hem beste hem de yönetmenlik yaparak ihya olur. Yirmialtı yılda kırkbeş opera besteleyip ülke dışında da tanınan biri olur. Bunca şan şöhret ölümüyle birlikte unutulur gider. Çok kibirli, ukala, geçimsiz bir tip olan Vivaldi öldükten sonra, müziği Bach'ın tekrar keşfine dek, yani yüz yıl kadar unutulur. En meşhur eseri 'Dört mevsim' dir.

Johann Sebasian Bach

Barok dönem denince ilk akla gelen isimlerin başını Bach çeker. Bach'ın hayatı tam bir kaos. Tek tek anlatıp canınızı ve kendimi sıkmayım şimdi. Bach için özel bir araştırma yapmadan kulağımda kalan bilgileri rasgele ve sırasız size aktarmam daha keyifli olacak kanısındayım.

Onbiri erkek dokuzu kız olmak üzere yirmi tane çocuk yapmış. Ancak sadece dokuzu ileri yaşlara ulaşabilmişler ve beş oğlu da kendisi kadar ünlü besteciler olmuşlar. İki evlilik yapmış. Biri zamanında kilise orgculuğu yaparken, kilisede gizlice ders verdiği Maria Barbara, diğeri ise Maria'nın ölümünden uzun süre sonra ona nota yazımında yardımcı olan ve çocuklarına bakan Anna Magdelena'dır.

Kompozisyon kurallarını eski ustaların eserlerini (özellikle Vivaldi) kopya ederek öğrenen Bach, çocuk yaştaki mükemmel soprano sesiyle geçimini korolardan sağlarken, ergenleşince değişen sesi yüzünden korodan ayrılmış ama hemen keman çalmaya başlayarak olayı kotarmıştır. Müzikal gelişimde kilise müzisyenliğinin büyük payı vardır. Özellikle org için yazılmış eserlere bu dönemde ilgi duyup, eski ustaların yaylı çalgılar için yazılmış eserlerin klavsen ve orga uyarlayarak kendini geliştirir.

Aklımda kalan ilginç bir anısı da; Prusya kralı büyük Friedrich'in sarayında çalışan oğlunu ziyarete giden Bach, yeni "Piyano-forte" leri de denemek amacındadır. Kralla birlikte saraydaki piyanoları denerken, aynı zamanda amatör bir besteci olan Friedrich piyanoda bir tema çalarak; "hadi bakalım, pek meşhur bir bestecisin madem, bu tema için altı sesli bir füg yazda görelim Bach efendi" der. Bach "Bunu ben yazmadım ki paşam. Şimdi nasıl füg yapayım. Ama bana biraz vakit verin bakalım belki bir şeyler çıkarırım" cevabını verir. Ziyaret sonrası eve dönüp hırs yapınca, kralın teması için; biri üç sesli, biri altı sesli iki Füg, on tane Canon, bir de bunların yanına promosyon olarak Flüt, Keman ve Klavsen için Üçlü Sonat besteleyip krala gönderir. Bu olay müzik tarihine "Müzikal Sunu" olarak geçer.

Tüm eserleri günümüze kadar gelen bir zeka ürünüdür. Bir kısım medya.. yok yanlış oldu; bir kısım dinleyici Bach'ın eserlerini çok matematik ve duygusuz bulsa da, eserlerdeki beyin faktörü, aynı anda duyulan bir çok ezgi, tersten çalındığında bile anlamlı ve güzel olan bir melodik yapıyla hayranlık uyandıran büyük bir bestecidir.

Eserleri günümüzde hala örnek teşkil eden müthiş bir yapıya sahiptir. Size tavsiyem sitemde bulunan herhangi bir Bach midi'sini dinleyin, sonra bir midi işleme programında eseri ters çevirip dinleyin. Birde normal halini dinleyin. Hayran kalacağınıza adım gibi eminim…

#4 - Şubat 05 2009, 03:31:59

Hah! :Ç Bunu kim yazdıysa süper anlattmış sevgili Pelin. Öperim alnından.
#5 - Şubat 13 2010, 15:51:19
Eskiden buralar hep hayat, yaşamdı.

Yazmış valla birileri bende kaptım :D Öp alnımdan tabi  :Ç
#6 - Şubat 13 2010, 17:25:09

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.