>Konuşurken diliniz siz istemeden “geliyur”, “gidiyur”, “gelek”, “yapak”,
“edek” şeklinde sürçüyorsa...
>“Kirve”, “Teker”, “Kıyma” gibi kavramları kullanıyorsanız,
>“Bıcı Bıcı”,”Mumbar”, “Lagos” nedir, biliyorsanız,
>Gördüğünüz her camiyi Sabancı Camii ile kıyaslıyorsanız,
>Kavşakta kırmızı ışık altında beklemek ve karakış nedir bilmiyorsanız,
>Kar görmek için Pozantı’ya veya Camlıyayla’ya gittiyseniz (tişörtle),
>Hiçbir zaman bir yere geç kalma korkusu yaşamadıysanız,
>Hayatınızın önemli bir bölümü itimat minibüslerinde geçtiyse,
>Babanız “Biz çocukken donla kanala girerdik” hikayeleri anlatıyorsa,
>Biriyle çarpışınca kendi hatanız olmasına rağmen refleks olarak kafayı
çakıyorsanız,
>“Kıyma” denince aklınıza kebap geliyorsa,
>Orta okula giden oğlunuzun okul arkadaşını dövmesi sizi rahatsız etmiyorsa,
>Başka bir şehre gittiğinizde o şehirde yaşayanlara acıyorsanız,
>Gazipaşa ve Ziyapaşa size tarih kitaplarını hatırlatmıyorsa,
>Çocukken Çakmak Caddesi’nde kaybolduysanız,
>Bir kere bile olsa Tatlıcı Fehmi önünde buluşup sinemaya gittiyseniz,
>Menderes Caddesine “Sahil Yolu” diyorsanız,
...O zaman siz Adanalısınız...