_Bu adama dikkat!
***ör, hukukçu, aktör: HALUK PİYES Hikayesi olan ve bunu anlatmayı bilen, donanımlı bir adam Haluk Piyes. 31 yaşındaki oyuncu, Almanya'da hukuk eğitimi almış, *** şampiyonu olmuş ve aktörlükte karar kılmış. Türkiye'de 'yakışıklı dizi jönü' olarak tanınsa da önümüzdeki günlerde derinliği, birikimi ve kendi çekeceği sinema filmiyle konuşturacağı kesin!
Türkiye'nin değil de Almanya'nın 'ünlü'sü bir aktörle karşı karşıyayım: Haluk Piyes, ya da Almanya'daki adıyla Luk Piyes... Şu anda Türkiye'de Sahte Prenses adlı bir dizide oynuyor ve kışın çekeceği kendi filmi için harıl harıl çalışıyor. Dizisi ve çekeceği filmin mekanı, İstanbul'un tarihi semtlerinden biri olan Zeyrek'te. Biz de fotoğraf çekimimiz için Zeyrekhane'de buluştuk. Molla Zeyrek Camii'ni gezdik, onun duvarlarını da fon olarak seçtik. Sokakta oynayan çocukların hepsi onu tanıdılar. Bizi çekimde hiç yalnız bırakmadılar.
Biz de sohbetimize Haluk Piyes'in çocukluğuyla başladık. Nasıl bir çocukluktu sizinkisi? dediğimde "Boynumuzda anahtarları olan çocuklardık. Ailemiz sokaklardı" deyiverdi. Etkilendim... "Annemle büyüdüm. Annem klasik bir gurbetçi temizlikçi kadın. İki ablam var. Annem, bize bakabilmek için pek fazla bizimle olamadı. Bir ablam güney Almanya'ya okumaya gitti, diğeri 18 yaşında evlendi. O yüzden boynumda anahtarlı çocuktum. Boynumuzda anahtar, bir litre süt, birkaç yumurtayla gün geçiyordu. 5-6 yaşlarında hayatım böyleydi." Baba neredeydi, diye sorduğumda "O bizi terk etmişti. Sonradan tanıştık" cevabını veriyor, hemen çocukluk günlerine geri dönüyor: "Aile, en çok görüştüğünüz insanlardır. Sokakta, okula beraber gittiğim çocuklardı benim ailem. Benim normalim buydu. Çünkü mahallede yaşayanların çoğu Türk işçi çocuklarıydı ve hepsinde bir sorun vardı. Gettomsu bir durum vardı. Çünkü çok entegre olamamıştı aileler Almanya ile. Bu büyük bir sorun" dedikten sonra hiç unutmadığı okula başladığı günü anlatıyor: "6 yaşında bulduğum bir okul çantasıyla otobüs şoförüne okul nerede diye sordum. Buldum okulu. Başladım okumaya, ama böyle bir ortamda tepkili ve çelişkili büyüyorsunuz. Ben de konuşmadım okulda. Çünkü haksızlığa uğradığımı hissettim. O günden beri de haksızlığa hiç gelemem; en büyük problemim o. Montessori yöntemiyle karma sınıflarda eğitim alıyorduk. Sınıf öğretmenimiz yanlış bir şey söyledi: 'Siz Türksünüz ya, zaten dezavantajlısınız, biz sizin eksikliklerinize göz yumacağız.' Buna karşılık cevabını bildiğim sorulara bile cevap vermedim. Beni engelliler sınıfına koymaya karar verdiler! O sırada şu anda ünlülerin psikoloğu olan İpek Tlabar Hanım Almanya'ya gelmiş ancak psikolog olarak ruhsat alamamış, ona Türkçe öğretmenlik teklif etmişler. Benim gibi çocuklar için 'Onlar özürlü değildir... Konuşacaklardır!' diyerek bizimle çalışmaya başladı. O yüzden Türkçem fena değildir. " diye açıklıyor.
_Doğma büyüme Köln'lü
Okuldan sonra döndüğü mahallesinde sert bir dil ve farklı kurallarla karşılaşmış Piyes. "Evin dışı Almanya, farklı kültür, dil, bir baskı var. Orada doğsanız da kimse size pasaport vermiyor, benimsemek çok zor. Ama okullarda, devlet dairelerinde herkes sizden orayı benimsemenizi, hiç Türkçe konuşmamanızı bekliyor. Orada doğmakla bir suç işlemediniz oysa! Ne Türkiye ne Almanya tarafından bir yardım görmüyorsunuz. Kendi kimliğinizi arıyorsunuz. Kimliğiniz o şehir ya da mahalle oluyor. Ben doğma büyüme Köln'lüyüm. Oranın taşını toprağını bilirim. Senede bir kez Türkiye'ye, annemin memleketi Çukurova'ya Tarsus'un bir köyüne geliriz. Acar Türkmenleri'ndeniz. Böyle bir Türkiye kokusu vardı hep burnumda. Annem köyden gelmesine rağmen resim yapar, sanat müziği dinler, söyler ve dini açıdan da çok açık fikirlidir"diyor.
Okul yıllarında Katolik derslerine giriyormuş Piyes. Sonra İpek Hanım'la din dersi başlamış. Kürklü kıyafetleri, uzun tırnaklarıyla Kelime-i Şehadet getirmiş, şaşırmışlar. "Almanya'daki Türkler daha tutucular, tesettürlüler. Modern Müslüman bir Türk kadın görünce mutlu olduk. Bakeloryamı Yahudi bir okulda bitirdim. O da sonra Amerika'da işime yaradı. Bu eğitimler beni kötü yoldan uzak tuttu" diyerek memnuniyetini dile getiriyor. Kötü yolla ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum, "Alkol, uyuşturucu" diyor. "Sadece bir ara çetebaşı oldum. Başım çok belaya girmeye başlayınca anneyi üzmemem lazım dedim. O aralar *** şampiyonu da olmuştum. Ama hiç kötüye kullanmadım."
Aşırı bir kontrol mekanizması ve mükemmellik fark ediliyor Haluk Piyes'in hayatında. Hiç mi hata yapmaz bu adam, dedirtecek kadar! Kendisi de bu tespitimi kabul ediyor. "Çok fazla kontrollüydüm. Dağıtayım istedim, ama olmadı. Hala da dağıtabilmiş değilim" diyor gülerek. ...
aLıntı!