Alternatifim Cafe

Umut Sarıkaya

Discussion started on Yazarlar - Çizerler

Zeitgeist

Yalnız ve ayı diyor susuyorum. - ahauahauha -
#26 - Ekim 28 2009, 21:35:08

İlk anarşistler

#27 - Ekim 28 2009, 21:50:52

Şebnem Evren:  Umut Sarıkaya güne nasıl başlar?

 

Umut Sarıkaya: Dergide oluyorum ben genelde. Çok fazla aktivitem olmuyor. Haftanın 3 günü çalışıyoruz; ikisi çok yoğun oluyor. Diğer günlerde de evde oturuyorum.

 

Şebnem Evren:  Peki, karikatürle ilk tanışman?

 

Umut Sarıkaya: Karikatür dergilerini okumuyordum çok fazla aslında. Sadece elime geçtiği zamanlar okuyordum. Fanı değildim. Dershanedeyken abim Leman getirmişti. Çok sevdim. Diğer dergilerden daha çok sevmiştim. Ben de çizerim dedim. Ne var ki bunda, ben de yaparım dedim. Ama yapamadım! 4 yıl amatörlüğüm sürdü. Leman’ın amatör günlerine gidiyordum. Oradan başladık işte. Sonra okul bitti, kısa bir süre mühendislik yaptım. Sonrasında da yine karikatüre döndüm.


 

Şebnem Evren: Ne oldu da mühendislikten vazgeçip derginin yolunu tuttun?

 

Umut Sarıkaya: Mühendisliği çok yapmak istemiyordum açıkçası. Karikatürü sürekli yapmak istiyordum ama olmuyordu bir türlü. Yani tam istediğim şey olmuyordu. Çok satan bir dergide çizmek istiyordum her zaman. Ancak ya az satanlarda, ya da çok satanların amatör kısımlarında yer alıyordu çizimlerim. Herhalde başarısızım diyerek mühendislik yaptım o dönemde. Mühendislikten kaçış için, legalleştirmek adına yüksek lisansa başladım.

 

Şebnem Evren:  Kime karşı legalleştirmek istedin? Kendine? Ailene?

 

Umut Sarıkaya: Aileye karşı. Bizim oğlan okudu, sonra bıraktı demesinler diye yüksek lisansa başladım.

 

Şebnem Evren:  Şu an devam ediyor mu?

 

Umut Sarıkaya: Yok, şu an onu da yarım bıraktım.

 

Şebnem Evren:  Artık burada legalleşince tabii...

 

Umut Sarıkaya: Evet, burada SSK'mı da yaptılar.
 

Şebnem Evren:  Peki bugün bir geriye dönüş yaşıyor musun? Mühendislik yapsaydım diye?

 

Umut Sarıkaya: Ya, aslında mühendisliği seviyordum. Sosyalliğinden kaçtım ben biraz bu işin. Orda sürekli birileriyle iletişim kurmak, birilerine bir şey kabul ettirmek zorundasınız.

 

Şebnem Evren:  Sosyallik hangi anlamda seni rahatsız etti?

 

Umut Sarıkaya: Çalıştığın zaman bir yerde; hiç sevmediğin bir insanla da olmak zorunda kalabiliyorsun. Yani karını daha fazla görmek istiyorsun ama sen o adamı daha fazla görüyorsun. Aslında bu insanlık için çok kötü bir durum. En azından canın istediğinde öğleden sonra 3'te çıkıp bir yerde oturamıyorsun. Çok büyük bir kayıp değil mi yaşamımız için? Çok seviyordum öğrenciyken de Kadıköy'de sosisli yemeyi. Çok özlemiştim o günleri. Karikatürde hiçbir şeyi kimseye anlatmak zorunda değilsin. Çalışma arkadaşınla konuşmak zorunda değilsin. İstersen evinde de oturup çizebilirsin. Zor filan diye şımarıklıktan diyoruz biraz da. Hepimiz belli bir yeteneği olan insanlarız.


 

Şebnem Evren: 'Güldürürken düşündürmek’ gibi bir kaygın var mı?

 

Umut Sarıkaya: Hiciv olarak bakmıyorum ben yaptıklarıma. İnsan bir yazarı-çizeri kendine çok yakın hissettiği için seviyor. Genelde arkadaş olabilirim herhalde ben bu adamla diye düşünebiliyor. Bize elma yollamışlardı mesela Amasya'dan. Hiçbir gazete yazarına herhangi bir çıkarı olmadan kimse elma yollamaz. Dur, Oktay Ekşi'ye elma yollayayım demezsin. Okur seninle arkadaş olmak istiyor. Tek olayı bu aslında. O yüzden mesela dergiye reklam almıyoruz. Ben arkadaşımla konuşurken X çikolata markası güzel desem, övsem canı sıkılır. 'Ne diyor lan bu!' der. Yaptığımız tek şey, okurla arkadaşlık kurmaya çalışmak. Gençler öyle çok öğreten adamı istemiyor. Onun gibi düşünen birini görmek istiyorlar karşılarında. Herkes kendini özel hissediyor ama aslında insanlar çok sıradan birer hayat yaşıyor. Tek sırrı bu herhalde. Ben Bukowski'yi okurken, Bukowski ile arkadaş olmak istiyordum mesela. Güzel adam, doğru diyor falan diyorsun. Onun düşüncelerine hak veriyorsun. Ama hayatta her şey böyle oluyor herhalde? Mesela bazı siyasilerle halkımız çok da arkadaşlık etmek istemiyor. Bazı siyasi figürler var ki daha halkı karşılayan, baba gibi, bıyıklı, kızıyor, bağırıyor; mahallenizdeki bir adam gibi davranışları. Tamamen insanlar birbirini sevip sevmeme üzerine peşinden gidiyorlar bir insanın. Eğer o adamın silahı yoksa tabii. Silahı olanı herkes seviyor tabii. Abi bize bir şey yapma diye! Ecevit mesela niye çok sevildi? Çok baba gibi, memur baba figürü Ecevit de var aslında. Davranışlarında, kıyafetinde, konuşma sitilinde. 2000'li yılların konuşma stilini Tayyip Erdoğan karşılıyor aslında. Tüm dünyanın liderlerinde de durum böyle. Chavez'de çok kabadayı, Ahmedi Nejat’ta… Hepsi, mahallede böyle adamlar vardır ya, onlar gibi. Noluyor lan diyorsun. Demek ki politikacılar arasında da böyle trendler oluyor. Şimdiki trende göre aslında hareket ediyor Erdoğan da. Churcill gibi adamlar da vardı, onlar da geçti. Bütün liderler arasında bir furya oluşuyor aslında. G8 olaylarında ben çizmiştim. Çok coşkunlardı. Kaddafi filan var bir yandan. Bayağı çekineceğin adamlar gibi. Sokakta görsen n'apıyor lan bunlar dersin! Kız arkadaşınla yürüyor olsan, onları görünce hızlı hızlı yürüyüp gidecek gibisin.


Umut Sarıkaya


Şebnem Evren:  Yazı nasıl başladı?

 

Umut Sarıkaya: Penguen için köşe hazırlayacaktım. Orada boşluk kalmıştı. Bir karikatürüm eksik kalmıştı. Bulamıyordum onun yerine de. Oraya yazı yazsam olur mu diye sordum. Kolay olduğu için yazı yazayım dedim. Sonradan büyüttüler onlar. Metin Üstündağ çağırdı, ‘Taşıyalım bunu, ayrı bir köşede yaz !’ dedi.

 

Şebnem Evren:  Yazmak ve çizmek arasındaki denge nasıl?

 

Umut Sarıkaya: İkisi aynı gibi geliyor bana, destekliyor aslında birbirini. Tek başına karikatür çizseydim bu kadar anlaşılmayabilirdim. Yazıda dünya görüşümü anlamak kolaylaşıyor. Yazıyla okura bir önyargı kazandırıyorsun.


 

Şebnem Evren:  Kitap nasıl çıktı peki?

 

Umut Sarıkaya: O dönem dergimizde furya olmuştu. Herkes kitap çıkarıyordu. Doğan Kitap istemişti. Biz de verdik. Şimdi ikinci kitabı çıkarıyoruz.

 

Şebnem Evren: Uykusuz Dergisi'nin kapağı nasıl çıkıyor? O hafta ne yapılacağına nasıl karar veriyorsunuz?

 

Umut Sarıkaya: 6 kişi karar veriyoruz. Ne yapalım diye konuşuyoruz. Konu netleşince de çiziyoruz. Kimin çizgisi uyuyorsa ya da kimin vakti olursa o çiziyor. Genelde benim vaktim olduğu için son zamanlarda ben çiziyorum. Kendi çizdiklerimi beğenmiyorum ama. Kapağa göre yetersiz kalıyor çizgim.


Umut Sarıkaya

 

Şebnem Evren: Uykusuz iki yılını doldurdu. Uzun bir süre olmuş ama Penguen'den ayrılma sürecinden bahseder misin?

 

Umut Sarıkaya: Genel olarak bir dergide çalışanlar, kendilerine ait bir dergide çalışmak isterler. Kendi dergisi olsun ister, dergi tasarımları yaparlar. Şimdi bile yapılıyor içerde şöyle bir dergi olsa, çizgisi şu şekilde olsa. Daha başka bir şeyler yapmak istiyorsun. Evden ayrılmak gibi aslında. Belli bir yaşa gelince; annene, babana ben gidiyorum diyorsun. Onlar da tamam diyor. Doğası böyle. Tabii bir gerginlik oluyor. Yanında çalıştığın ustan da aynı şekilde kıllanıyor. Niye dükkanda çizmiyor ki diyor. Yani üzülme de oluyor. Benim de burada bir arkadaşım gitse üzülürüm. Enderler, Cihanlar var. Muhabbet ediyorsun. Bir kırılma da olabiliyor başlarda. Ama şimdi Bahadır'ı (Baruter) gördük. Bayağı oturduk, muhabbet ettik. Kırgınlık geçiyor. Artık herkes biliyor bu iş böyle bir şey.

 

Şebnem Evren: 'İşimdeyim, Gücümdeyim' Köşenin ismi nasıl çıktı?

 

Umut Sarıkaya: Onu Bülent Üstün koymuştu. Köşeye isim düşünüyordum. O da söyledi. İyi tamam dedim, güzelmiş. Sana da uyuyor demişti. Bir de en çok kullanılan noktalar da bunlar aslında. Türkiye'de en çok sevilen şey de işine gücüne bakan adam oluyor. Genellikle hiç etrafına bulaşmayan adamı daha çok seviyorlar.


 

Şebnem Evren: Evet, gerçekten de senin de içe dönük, kendi halinde bir duruşun var. Çizimlerde de öyle...

 

Umut Sarıkaya: Tabii, bizim aile ve çevre adetlerinde de öyleydi ki. Sessiz adamı daha çok severler. Çok konuşan çocuğu sevmezsin yani. Çok bilmiş çocuk da sevmezler.

 

Şebnem Evren:  Peki neyle besleniyor, nelerden etkileniyorsun?

 

Umut Sarıkaya: Kadınlar! Kadın erkek ilişkileri oluyor genelde. O dönemde neyle ilgileniyorsam onu çiziyorum. İlgilenmediğim şeyleri çizmiyorum. Bazen isim vererek de karikatürler çiziyorum Bayağı, adamın ismini yazıp bu o diyorum. Mesela o adamla ilgilenmesem, hiç umurumda olmasa oturup çizmem gecenin üçünde. Çok düşünmekten o da yani. Çok sevmekten. Çok sevmediğim şeyleri çizmek istemem. Daha böyle arkadaşlarınla yaptığın geyiği çiziyorsun. Birde ünlüyü çiziyorsun, çünkü zaten herkes ilgileniyor o adamla, yaptığı işle. Herkes konuşuyor bir şekilde. Marx'ı ilk çizdiğimde tepki almıştı. Artık almıyor. Sonuçta onunla ilgileniyorsun. Yazdığı, söylediği fikirleriyle. Ama genelde figür olarak kullanıyorum ben. Tam olarak o adam böyledir demiyorsun da, o adamın temsil ettiği bir figür var toplumda. Yani Kafka böyledir değil de, Kafka yazar figürü. İçine kapanık yazar figürü.


 

Şebnem Evren:  Peki, çizimlerine ya da yazılarına dönüp bakar mısın? Dergi son haliyle önüne geldiğinde nasıldır tepkin? Kimi kişiler dönüp bakmazlar yazdıklarına çünkü.

 

Umut Sarıkaya: Yok, biz zaten sanat değil de, iş diyoruz yaptıklarımıza. Dönüp bakıp, okuyorum.

 

Şebnem Evren:  Eleştiriyor musun peki ürettiklerini?

 

Umut Sarıkaya: Tabii, kimse beğenmez ki dergide yaptığı işi. Ben daha beğenenini görmedim. Ama ben bu işin zaten tam olmaması gerektiğine inanıyorum. Yani çok şahane çizilmiş bir şeyi istemiyor aslında insanlar. Görkemli bir şeyler koysak, ona bakmaktan canı sıkılır sonuçta. Çok yakışıklı bir arkadaşın olması gibi. Böyle bir arkadaşın olsa onunla muhabbet etmek pek istemezsin sonuçta. Ben bununla çok gezmeyeyim dersin. Biraz yamuk olması iyi bir şey. Yani Dali'yi severken başka seviyor ve beğeniyorsun. Ya da Piacasso'yu. Ulan, çok acaip adam diyorsun sonuçta. Hayranlıkla bakıyorsun. Ama arkadaşına hayran olmak istemezsin. Onu hatta yokmuş gibi görmek istersin. Herkes sana, nerede o falan diye arkadaşını sorsa çok canın sıkılır.


 

Şebnem Evren:  TÜYAP Fuarında önünüzde oluşan uzun kuyruklarla ilgili hislerin?

 

Umut Sarıkaya: Yorucu oluyor öncelikle. Çok gergin oluyorum. Çok sevmiyorum imza günlerini. Çok coşku oluyor. İnsanları tam beden olarak karşılayamıyorsun. Hayalindeki gibi olmuyorsun. Bu muymuş diyorlar! Konuştuğumuz zaman söyleşilerimiz de çok kötü geçiyor. Salakmış bu! diyebiliyorlar.

 

Şebnem Evren:  Bu biraz da üreten ya da yapamadıklarını yapan birini çekememe durumu sanırım!

 

Umut Sarıkaya: Tabii, güncel olanın başına kötü bir şey gelmesini istiyoruz. Sürünsün istersin tabii ünlü olan birisi. Ama bizde öyle bir durum olmadığı için, hayranlıkla baktığın insanlarda genelde bunu istersin. Bir bar çıkışı polisle gazeteciler sarhoş yakalasa da eğlensek diye akşam evde oturuyoruz ister. Hep biz mi çekicez, biraz da o çeksin diyorsun. Ünlü, sadece dalga geçilen adam gibi.


 

Şebnem Evren:  Gelecek? Dergicilik açısından kendini nerede görüyorsun, ne yapmak istiyorsun?

 

Umut Sarıkaya: Derginin ömrü 5-6 yıl. Gerçi Leman, Gırgır gibi dergiler uzun süredir var. Ancak dergi devam etse de aynı kadrosunu 5 sene sonra sürdürmüyor. Derginin sürekli yenilenmesi gerekiyor. İlk sayılarda çizdiklerime baktığımda değiştiğini görüyorum. O zaman Penguen'de çizdiklerimi şimdi çizmem mesela. Bu böyle giderse, yani Penguen'de çizdiklerimi şimdi de çizersem o zaman köşe kötü olur. Ayrıca çizenin kendi hayatı da var. Yaşlanıyor. Artık 16 yaşındaki çocuklarla muhabbet etmek istemeyebilir. Ya da 16 yaşındaki çocuk senden bir tat alamaz. Gençleri çok seven yaşlılar olarak devam edersin. İnsanlar yavaş yavaş evlenmeye başladı. Bir süre sonra ben de evleneceğim ve birisinin babası olacağım. Birisinin babasıyla da kimse arkadaş olmak istemez. Artık sana Faruk'un babası gözüyle bakacak, Faruk'un babası geliyor diyecek. Çocuğunun arkadaşıyla arkadaş olmak da çok saçma. Faruk, sen ve arkadaşı gezilmez yani. Babalar babalarla arkadaş olur sonuçta. Ne yapacağız be de bilmiyorum açıkçası. Bildiğim şey mizah anlayışım değişecek yavaş yavaş, gençleri anlamaya çalışmayacağım.


 

Şebnem Evren: Eskizle mi çalışıyorsun?

 

Umut Sarıkaya: Yok, ben direkt kağıdın üzerinde çalışıyorum. Eskizle çalışmıyorum. Benimki biraz daha gelişine vurmak gibi. Çok taktikle çalışmıyorum. Eskiz var ve en doğru çalışma şekli. Bir formülü var. Bir formül uyguluyorsun çizerken eskiz çok önemli bir şey. Nerede ne oluyor görmek için.


 

Şebnem Evren:  Gelecek demişken, bu işi yapmak isteyen gençlere tavsiyelerin?

 

Umut Sarıkaya: Tavsiyem yok aslında. Dergiyi alıp okuduğun zaman anlıyorsun nasıl çizileceğini, Kimse kimseye bir şey aslında öğretmiyor. İlk başta çok okuyup sonra çizmeye başlıyorsun. Bir de çok ucuz bir meslek aslında; bir kalem ve bir kağıt alıyorsunuz. Yapacakları tek şey evde oturup çizmek. Şöyle çiz denilmesi o çizeri kötü etkileyebilir. O içinden geleni çizecek. Sadece okurun anlayabileceği şeyler yapması için önerilerde bulunuyoruz. Teknik noktalar, kadraj, espriyi anlaşılır kılmak. Bu meslek İstanbul işi. Uzaktan zaten çok zor bunu yapmak. Selçuk (Erdem) mesela Eskişehir'de okuyormuş, çizmiş, yollamış, dergide olumlu karşılanınca da İstanbul'a gelmiş. Herkese de İstanbul'a gelin demek de çok doğru değil. Sonuçta herkes karikatürist olmuyor. Amatör günlerine gidip geldik biz de. Herkes buradan geliyor. Ben çoğu arkadaşımı amatör günlerinden tanıyorum. Beraber gidip geliyorduk. Amatör günü olmasa bile insan kendi içinde analiz edebilir sonuçta, bakar neye dikkat etmiş sonra onu kendin bile çözersin. Yetenekten ziyade birazcık çalışmayla alakalı. Biz buna iş diyoruz. Sonuçta bu bir zanaat. Hep başında durmak, kağıtla çok uğraşmak. Onlar önemli.



 

Röportaj: Şebnem EVREN
#28 - Kasım 05 2009, 23:56:21
''Cehennem, başkalarıdır. ''

Any_one

bism.. bism... bism... bism... annesinin hayranıyım, bol bol bahsetmeli bence. kitabını da mavi renk yaparmış, beni sevindirirmiş ama manisaya hani şu romanları linç eden manisaya göndermezmiş bizi üzermiş. hani sorsan kimseler bilmez manisa'yı böyle tanındı he mi. ama ben selendili değlim neyse ki. çok üzülürdüm lan yoksa : ((( çook. bak dağıttım konuyu. Umut diyorum, kitabın diyorum, hem de mavi diyorum?
#29 - Ocak 14 2010, 17:59:52

tespit manyağı adam  :Ç
şurdan bkz
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/2091/umut-sarikaya-ile-mutsuzluklar (6)
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/19985/askimizin-meyvesi-aytek---ya-el-yelil aytek kopartır yarar atar  (6)
tüm çemçük ağızlılara gelsin  (6)
#30 - Ocak 16 2010, 14:53:41
Montla Sıç!

'Benimde söyleyeceklerim var' ve 'Benimde söyleyeceklerim var 2' isimli iki kitaba sahiptir.
#31 - Ocak 30 2010, 02:47:40
insan evladı yalanını, açık vermeyen bir kurguyla yaşatabilirse herhangi bir vicdani sorun yaşamaz. çünkü fire vermeyen bir yalan, gerçekliğin yerini hiç boşluk bırakmadan doldurmuştur. ama yalan ufacık da olsa bir yerinden meme yaparsa işte o zaman bir vicdan karnavalı yaşanmaya başlar ve bazıları için de sonu gelmez bir kaygı şöleni.

Any_one

kendisine çok kızıyorum, kızgınım. ne zaman bir şeye heveslensem o zaman onun hakkında yazı yazıyor ve benim hevesimi kırıyor. roman yazmaya başladım mesela, bu haftaki yazısına bakın hele. resim çiziyorum mesela, o haftadaki karikatürüyle dalga geçiyor. sanki çok biliyor. sanatla ilgisi olmayan umut sarıkaya. düz karükatürist! sen adam arkadaşlarınla dolaş! bütün ömrün onlarla geçsin!

bir de sanırım ben bu kızım sanki sanırım. bu kızım diyorsam değilimdir tabii de, hep geç kalıyorum derslere. ühü.
#32 - Şubat 20 2010, 20:45:35

Any_one

mümkünse yazı yazmasın Umut. hani yeni olmasına rağmen Erman Çağlar'ı beğeniyorum, Umut'u beğenmiyorum. Vedat ö. ve Barış Uygur dururken yazmak senin neyine Umut? anca sinirimi bozuyorsun, tüm yaşam enerjimi alıyorsun, ciddiyim. yüzüne söyleyebilsem keşke bunları dedim ama sözlüğe yazmaya cesaret edemedim. peki neden? olur da ciddiye alırsan hevesin kırılır diye!

nasıl da sinirlenmişim. gülüyordum yazdıklarına ama çoğu zaman yaşama hevesimi kırıyordu sevdiceğim. artık kırıyor mu? hayır. ama karikatürleri daha güzel oluyor tabii.
#33 - Nisan 10 2010, 19:09:13
« Son Düzenleme: Ağustos 25 2010, 20:26:31 Gönderen: Netoçka Nezvanova »

niye yazmıyo umut artık.hep metin fidan geldi diye.anıl duman geldi diye.göksu gül geldi diye.çok yer kaplıyolar.yarın yeni çıkan sayıda yazar bence.kalın olcak çünkü yarın dergi. (6)
#34 - Ağustos 25 2010, 17:54:07
Montla Sıç!

Anıl Duman'a laf yok. Bence bazen gayet güzel işler çıkartabiliyor. O banyoda masum masum işeme karikatürüne ben çok gülmüştüm mesela. Metin Fidan faşistleri alınacak ama, ben bu adama tebessüm ettiğimi hatırlamıyorum. Sırf bir şeyi eski olduğu için seven şekilciler çok savunuyorlar, ama onlar da gülmüyorlar eminim. Ha gülüyorsan saygı duyarım ama gülmüyorsun.
#35 - Ağustos 25 2010, 18:46:05

negzel cevap bunlar  (6)
metin fidanın yeri çok ayrıdır uykusuza gelmeden öncede okunurdu hala okunur.
anıl duman kendi çizgisini iyi bulmuş bi amatördür.işemeli karikatürü gerçekten komikti.
umuta gülmeyeninde espopri anlayışı yok derim . bu kadar  (6)
#36 - Ağustos 25 2010, 19:41:16
Montla Sıç!

Any_one

Metin Fidan'a ben de hiç güldüğümü hatırlamıyorum, Anıl Duman'ın güzel işler çıkardığını ben de düşünmekteyim. bu kadar katıldıktan sonra bir de Umut karikatürü paylaşayım, ESPOPRİ anlayışı olanlara gelsin ;
#37 - Ağustos 25 2010, 23:41:13

Yeri değil ama Metin Fidan l-manyak ta EDİZ karakteriyle az da olsa güldürüyordu. Şu an ne çiziyor bilmiyorum, kare esprilere yöneliyor heralde.
#38 - Ağustos 25 2010, 23:50:14
He-man in abisi Çetin.

Yeri değil ama
Şu an Uykusuz'da ama eskisi gibi takip etmiyorum. Metin Fidan hiçbir zaman popüler olmamıştır bu camiada, seviyeli bir hayran kitlesi var adamın. Umut Sarıkaya Hollywood aktörleri gibi son dönem bebeleri yüzünden.
#39 - Ağustos 26 2010, 12:14:18

Any_one

Şu an Uykusuz'da ama eskisi gibi takip etmiyorum. Metin Fidan hiçbir zaman popüler olmamıştır bu camiada, seviyeli bir hayran kitlesi var adamın. Umut Sarıkaya Hollywood aktörleri gibi son dönem bebeleri yüzünden.

yeri değilse eğer, vyacheslav ile benim yorumuma ithafen yaptın bu yorumunu. öyleyse cevap vermek istiyorum. Metin Fidan popüler değil demedik biz, seviyesizler sever de demedik. çoğu karikatür takip eden arkadaşım Metin Fidan hayranı, seviyelerini görüyorum orada burada pek bi seviyeli kişiliklere sahip değiller. ha senin gördüklerin seviyelidir bir şey diyemem. ama sen de sadece o gördüklerinle adamın hayranları hakkında kesin bir yorum yapamazsın. "Umut Sarıkaya Hollywood aktörleri gibi son dönem bebeleri yüzünden." bu cümlende de ne demek istediğini tam olarak anlayamadım ama -seviyesizliğimdendir- sanırım Umut bir aktör ve hayranları da son dönem bebeleri demek istedin. yok yine anlayamadım. sanırım bir espri yaptın ve ben algılayamıyorum.
#40 - Ağustos 26 2010, 13:50:01

yeri değilse eğer, vyacheslav ile benim yorumuma ithafen yaptın bu yorumunu. öyleyse cevap vermek istiyorum. Metin Fidan popüler değil demedik biz, seviyesizler sever de demedik. çoğu karikatür takip eden arkadaşım Metin Fidan hayranı, seviyelerini görüyorum orada burada pek bi seviyeli kişiliklere sahip değiller. ha senin gördüklerin seviyelidir bir şey diyemem. ama sen de sadece o gördüklerinle adamın hayranları hakkında kesin bir yorum yapamazsın. "Umut Sarıkaya Hollywood aktörleri gibi son dönem bebeleri yüzünden." bu cümlende de ne demek istediğini tam olarak anlayamadım ama -seviyesizliğimdendir- sanırım Umut bir aktör ve hayranları da son dönem bebeleri demek istedin. yok yine anlayamadım. sanırım bir espri yaptın ve ben algılayamıyorum.

Yok, hayır. Senin ve diğer arkadaşın yorumuna dikkat etmedim dahi. Eray'ın sormuş olduğu soruya karşılık yazdım sadece. Sizlerin Metin Fidan hakkında yazdığınız yorumları şimdi yazını okurken dikkat ettim. 'Seviyeli' kelimesini cümle içerisinde kullanmamdaki maksat kültür düzeyleri yüksek, alanlarında fevkalede mütehassıs sahibi insan oluşları yüzünden değil aksine hiçbir fuarda, imza gününde karşımıza çıkmayışlarıdır. Her neyse bu konuda söyleyeceklerim bu kadar. Severim iki keretayı da.
#41 - Ağustos 26 2010, 14:04:04

son olarak şunu söyliyim ki metin fidan candır.yazıları daha candır.
#42 - Ağustos 26 2010, 22:45:47
Montla Sıç!

Any_one

metin fidan cansa konusunu açın da orada övün. güzelim Umut'umun konusunu metin fidanı övmek için kullanmaya ne gerek var?
#43 - Ağustos 26 2010, 23:33:59

Umut Sarıkaya da sağlam tespitleri ile bana göre, Sönmez Karakurt dan hemen sonra gelir. Son zamanlar da en beğendiğim karikatüristlerdendir..
#44 - Ağustos 27 2010, 00:30:59
He-man in abisi Çetin.

metin fidan cansa konusunu açın da orada övün. güzelim Umut'umun konusunu metin fidanı övmek için kullanmaya ne gerek var?
kafanı döverim
#45 - Ağustos 27 2010, 14:36:09
Montla Sıç!

arsenik

Cilti elime her aldığımda önce bütün Umut Sarıkayaları sonra Otisabileri okusam mı diye aklımdan geçiriyorum. Sonra vazgeçip bi an önce sıranın Umut'a gelmesini bekliyorum. Her anım böyle geçiyor...
#46 - Ağustos 28 2010, 18:37:10

umutu hep en son okuyorum ben ımıtla bitirmek güzel oluyor <3
#47 - Ağustos 28 2010, 22:41:41
Montla Sıç!

Perfect Circle

Kurban olduğumdur, çemçük ağzını yediğimdir.
#48 - Eylül 04 2010, 02:00:15

yok böyle bişey
#49 - Eylül 06 2010, 16:27:33
Montla Sıç!

tam bi tespit adamı diyerek klişe havuzunun içine tıkıştırmak istemiyorum kendisini. hakkında söylenecek onca şey varken sadece ''tespit adamı'' kalıbının kullanılması ona yapılan en büyük haksızlıktır.

çocukken kaloriferli, lüks bi evde büyüyüp, her sabah okula servisle giden adam anlayamaz umut'u. anlar anlamasına ama dayatmayla, ordan burdan duymayla. onu ancak sobalı evde büyüyüp, kışın anne zoruyla içlik giyerek okula giden biri anlar. çokokrem çabuk bitmesin diye ''ekmeğe sür de ye. kuru kuru olmaz öyle'' diyen annenin çocuğudur umut. ama gel gör ki o zengin aile hayatı içine de bir şekilde girip, aradaki sosyal sınıf farkını mükemmel bir şekilde sentezleyerek ortaya müthiş eserler çıkartır. onların hayatlarının da taa içine kadar girebilmeyi başarmıştır.

örneğin aşkımızın meyvesi aytek. bu bölüm hem aytek kafasındaki insanlara, hem de onun annesi babasına ayrı ayrı ayar vermektedir. birçoğu sadece anne babasına ayar döşediğini sanar ama aytek'in aslında ne kadar dümdüz biri olduğunun da altını kalın kalın çizer. aytek kenar mahalle çocuğudur. sokakta öğrenir hayatı. ana baba sevgisi pek görmez. onun için askerden gelince iş bulmak ve evlenmek yeterlidir hayat maratonunda. anne ve babası içinse bambaşka. onlar idealleri olan insanlar. ama evlatlarını da bu idealler doğrultusunda balkon çocuğu olmasını sağlayan en büyük etken. dediğim gibi müthiş bi sentez örneği bu. iki farklı hayat tarzının bi karikatüre toplanması kadar güzel bi'şey yok.

umut bunu çok güzel yapıyor işte. onu diğer karikatüristlerden ayıran en büyük özellik de budur. o diğer karikatüristler gibi sadece kültürlü ve zeki değil. kültürünü ve zekasını basit yaşam tarzlarıyla komik hale getirebilen bi efsanedir. o en alt seviyedeki bir insanla, en üst seviyede dolaşan insanı karşılıklı konuşturabilme yetisine sahip. bunu yiğit ya da bi başkası da yapıyor demeyin. onlar içimizden birini o karikatüre pek ekleyemiyor. o havayı yakalayamıyorlar umut gibi. onunki gerçekten bi başarı. her seviyede, her geçmiş yılların ayrıntısında bu kadar başarılı dolaşabilmek dev bi harddisk alanı gerektirir zannımca. çok başka, bambaşka.

şimdilik bu kadar.
#50 - Eylül 28 2010, 02:01:04
« Son Düzenleme: Eylül 28 2010, 02:11:44 Gönderen: Tylers »
Gidişim biraz suskun ama ''Dönüşüm'' böcek olucak.

Gregor Samsa

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.