Atatürk’ün 24 Nisan 1920 tarihinde, Mütarekeden Meclisin açılmasına kadar geçen zaman içindeki siyasi olaylar hakkında Meclisteki konuşması
Atatürk bu konuşmasında, ülkenin içinde bulunduğu durumu ve o güne kadar meydana gelen gelişmeleri anlatmış ve, Dahiliye Nâzırı Ali Kemal Bey’in, Mustafa Kemal’in Ordu Müfettişliği görevinden alındığına dair gizli genelgesi üzerine bütün il, sancak ve ilçelere,kolordulara, İkinci Ordu Müfettişliğine yazdığı telgrafı okumuştur:
“Padişahın istemesi ve devletin uygun görmesiyle kurulmuş olan 3. Ordu müfettişliği görevi üzerimde oldukça gerekli bütün emirleri vermekte devam edeceğimi, bunları yerine getirmemenin, ilgili makamı tarih önünde büyük sorumluluklara sürükleyeceğini bir daha bildirmek durumundayım.
Bundan başka ordu müfettişliği, devletin resmi bir işi olup, kişilerle hiçbir ilgisi olmayacağına göre bu ödevin gerektirdiği bağlanmaları ve yazışmaları korumak ve sürdürmenin bir kanun ödevi olduğunu ve bu bildirimin, Ali Kemal Bey’in genelgesinin yayıldığı bütün makamlara ulaştırılması gerektiğini ayrıca bildiririm.”
Atatürk, aynı konuşmada, Sadrazam Ali Rıza Paşa’ya yazılan telgrafı da aynen okumuştur. Bu telgraftan:
“Millet, şimdiye kadar işbaşına geçenlerin Anayasaya ve milli gayeye aykırı hareketlerinden üzüntü duydu. Bundan dolayı, meşru olan haklarını tanıtmak ve mukadderatını ehliyetli ve güvenilir ellerde görmek için kesin kararını verdi. Gereken sağlam girişimlere başladı. Düzenli bir teşkilâtı bulunan Kuvayı Milliye, milletin kesin iradesini tam olarak gösterme ve ispat etme kudretini elde etti.”
Aynı konuşmanın devamında;
“Ali Rıza Paşa, Erzurum ve Sivas Kongrelerini bilmezden geldi. “İnceleyip bilgi edinmemiz için ilkin bu kongrelerin kararları nelerdir bildiriniz” diye yazdı. Hepinizin bildiği o bildiriyi kendilerine gönderdik. Paşanın imzasıyla yeni kabinenin bu esasları bütünüyle benimsediği bildiriliyor, bu arada bizim bazı davranışlarımız da önlenmek isteniyordu. 23 günlük kesintinin giderilmesinden ve yeni bağlar kurulmasından sonra, Millet Meclisi seçimlerine ve hükümetin işlerine karışmamamız, aradaki anlaşmanın ilk koşulu gibi ileri sürülüyordu. Bizim verdiğimiz karşılığı olduğu gibi okursam durum daha iyi açıklanmış olacaktır:
“Yüce sadrazamlık katına
4 Ekim 1335 tarihli telgrafınıza göre Sivas Kongresi Temsil Heyeti adına size bildirilen teklifleri bütünüyle benimsemiş olduğunuzu anlamakla sevindik. Ancak, bizim de benimsememiz istenen bazı teklifler için gerekli gördüğümüz açıklamaları sıralamamıza izninizi dileriz. Hükümetin bütün işlerinde öncelik kanunlara uymak olduğuna göre, bizim heyetimizin de bu uygulamanın hakkıyla belirlemesini sağlamak biricik amacıdır. Son zamanda meydana gelen bütün uygunsuz ve kanunsuz işlerin sebebi Ferit Paşa Kabinesi idi. Bu kabinenin düşmesiyle sizlerin doğru dürüst davranacağınız umulduğuna ve bütün o eski yanlışları ve kötülükleri gidermek ilk göreviniz olacağına göre, işinize karışmamız söz konusu olamayacaktır ki ayrıca bunu yapmayacağımıza söz vermemiz gerekli sayılabilsin. Kaldı ki derneğimizin, bugünkü kabineye kanun hükümleri içinde gereken yardımları yapabilmesi, yardım için söz verebilmesi, ilkin bu kabinenin onu tanımasına, iyi karşılamasına, onun kuruluşunu haklı ve gerekli görmüş ve bunu kesin ve açık bir dille söylemiş olmasına bağlıdır. Böyle olmadıkça, dernekle yeni kabine arasında karşılıklı güven kurulamayacak ve belki de zaman zaman anlaşmazlıklar ve ayrılıklar baş gösterebilecektir.
İstanbul’la Anadolu’yu birbirinden ayırıp uzaklaştırmaya sebep olan, ne bizim heyetimizdir ne bizim delegesi olduğumuz ulustur. Sizin eski hükümetinizin Paris Barış konferansında bütünüyle doğu illerimizi özerk bir Ermenistan’a bırakmış olması, Torosları sınır alıp da iki-üç güney ilimizi sınır dışı bırakması, İstanbul’da ve bir çok ilimizde mütareke hükümlerine büsbütün aykırı işlemlere ve işgallere seyirci kalması, ulusal varlığını korumak ve kutsal haklarını savunmak için ayaklanan kongre üyelerini eşkıya, çete gibi tepelemeye kalkışması, asıl kendisi bir takım eşkıya toplayıp Sivas’taki kongreyi bastırmak için alçakça tedbirler alması, İstanbul’la Anadolu’nun birbirinden ayrılıp uzaklaşmasının nedenleri olmuştur.”
Atatürk, aynı konuşmanın bir bölümünde, Harbiye Nâzırı Cemal Paşanın, 9 Ekim 1919 tarihli telgrafına verilen cevabı okumuştur:
“Savaş sırasındaki başarısızlıklarla beceriksizlikleri ortaya çıkarılıp cezalandırılması yurdumuzda sorumluluğun büyükler için de, küçükler kadar tarafsızlık ve kesinlikle uygulanmakta olduğunu belirtmesi bakımından iyi sonuçlar verir ama, bu işi sadece kağıt üzerinde, göz boyamak için değil, zamanı gelince gerçekten ele almayı faydalı görüyoruz.”
(Behçet Kemal Çağlar, Atatürk’ün Söylevleri, TDK Yayını, Ankara, 1968, s. 44; Aynı telgraftan; Söylev, Atatürk, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 1978, C.I, s. 149; Kemal Atatürk, Nutuk 1919-1927; Atatürk Araştırma Merkezi Yayını; Bugünkü Dille Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Ankara 1995, s. 140; 1927 baskısında s. 123)