Alternatifim Cafe

Son İletiler

Sayfa: 1 ... 8 9 [10]
91
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim bir konuyu, vereceğim örnek üzerinden düşünmenizi rica ediyorum. Hepimiz bir arkadaşımızla, ya da tanımadığımız bir kişiyle herhangi bir konuda tartışmışızdır. Genel çoğunlukla herkes, kendisini haklı çıkarmak için elinden geleni yapar ve sonunda genelde haklı ve haksız konusunda anlaşmaya varılmaz. ÇÜNKÜ HERKES KENDİSİNİN HAKLI OLDUĞUNU SÖYLER, İNSANIN DUYGULARI KENDİ YÖNÜNDE AĞIR BASAR.

Tartıştığımız konu önemli bir konuysa, kendi aramızda anlaşamadığımızda, bu sorunu adaletin çözmesi için, şahitler delil ve kanıtlarla mahkemeye başvururuz. Hâkim eldeki veriler doğrultusunda, HAKLININ HAKSIZIN KİM OLDUĞU KONUSUNDA KARAR VERİR.  Neticede bu karara herkesin uyması gerekir ve zaten bu karara uymayanlar, cezalandırılır.  Şunu da hatırlatmak isterim, BAZEN HÂKİMLER YANLIŞ DA KARAR VEREBİLİRLER. BUNUN ÖRNEKLERİNİ GÖRÜYORUZ. Çünkü oda bir insandır, yanılabilir.

Bu örnek ve düşünce ışığında, sizlere şöyle bir soru sorsam ve desem ki, iki arkadaş dini bir konuda tartışıyorsunuz.  Onca tartışmanızın sonunda anlaşamadınız ve herkes kendisini hakla gördü. Bu durumda tıpkı örneğini verdiğim, normal yaşantımızda karşılaştığımız olaylarda olduğu gibi, bir yargılayıcı ve haklının haksızın kim olduğuna karar verici, bu dünyada bir hâkim var mı? ELBETTE YOK. PEKİ, NEDEN YOK? ÇÜNKÜ BİZLER BU DÜNYADA, İNANCIMIZ KONUSUNDA ÖZGÜRÜZ VE KUR’AN’A GÖRE DİNDE ZORLAMA OLMADIĞINDAN, ÖZGÜR İRADEMİZLE BU DÜNYADA İMTİHAN OLUYORUZ. İNSANLARA BU YARGI ALLAH TARAFINDAN BIRAKILMIŞ OLSAYDI, KENDİ İNANÇLARININ ETKİSİYLE KARARLAR VERİRDİ. BUDA HİÇ ADALETLİ OLMAZDI. ZATEN İMTİHAN OLMANIN ŞARTLARINADA UYMAZDI. ÇÜNKÜ HATASIZ İNSAN OLMAZ. ONUN İÇİN ALLAH BÖYLE BİR YARGILAMAYI, ASLA KULLARINA BIRAKMAMIŞ, BİZZAT KENDİ TEKELİNE ALMIŞTIR.

Kur’an toplumun huzuru ve sükûnetini bozacak durumlar hariç YANİ HIRSIZLIK, ZİNA GİBİ asla İNANCI KONUSUNDA YARGILANAMAZ, CEZA VERİLEMEZ. Şu namaz kılmıyor, oruç tutmuyor ya da günümüzde başını örtmüş, örtmemiş diye hiç kimseye baskı yapılamaz.  İnancı konusunda hakaret edemez, saygısızlık yapamaz. Kendilerinin İslam şeriatı ile yönetildiğini söyleyen İran, bir kısım kadınların, biz başörtüsü takmak istemiyoruz, bizim inancımıza göre başörtüsü dinin emri değildir, şeklindeki inançlarını kabul etmeyip, başörtüsü takmayanları cezalandırıyor. Dini, inancı konusunda herkes özgür değilse, orada ne Allah’ın dini ve şeriatı yaşanıyordur, nede Allah’ın dinde zorlama yoktur, kulum özgürce bu dünyada imtihanını yaşamalıdır hükümlerine uymaz. Bu düşünce ve baskı, Allah’ın şeriatına uygun değil, insanların uydurdukları beşeri bir şeriattır. BAŞÖRTÜSÜ ALLAH EMRİDİR DİYEREK, ÖZGÜRCE BAŞINI ÖRTENLER NASIL İMTİHANLARINI, KENDİLERİ ÖZ İRADELERİ İLE YAŞIYORSA, BAŞIN ÖRTÜLMESİ ALLAH EMRİ DEĞİLDİR DİYEREK, ÖRTMEK İSTEMEYENLERDE, ÖZGÜRCE İMTİHANLARINI YAŞAMALIDIR. HAKLININ VE HAKSIZIN KİM OLDUĞUNU, KİMİN DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ, HUZURA VARIP YARGILANDIĞIMIZDA GÖRECEĞİZ.

Tekrar etmek istiyorum. Bu dünyada din ve iman adına hiç kimse, bir başka kişiyi yargılayamaz. Çünkü Allah, KİMİN TAKVACA ÜSTÜN OLDUĞUNU, DOĞRU YOLDA GİTTİĞİNİ YALNIZ BEN BİLİRİM DİYOR. Onun içindir ki bizler, Allah katında kimin daha takvalı olduğunu, kimlerin doğru yolda gittiğini bilemeyeceğimizden, bu yargı hiç kimsenin yetkisine verilmemiştir. Bir başka deyişle dinimiz ve imanımız hakkında yargılayıcı ve sonunda haklıyı haksızı ayıran yalnız Allah’tır. Ama Allah asla hata yapmaz ve onun adaletinden hiç kimsenin kuşkusu olmaz. Onun için Allah din adına hüküm verme yetkisini, hiç kimseye vermemiştir. Kur’an’da bunu çok açık görüyoruz.

Peki, bizler bu gerçeğin farkında mıyız? Kesinlikle hayır. İnternette, televizyonlarda dini konularda tartışanların, birbirine nasıl hakaretler ettiğini, dinsizlikle imansızlıkla suçladıklarına şahit olmuşsunuzdur. Daha da kötüsü, Müslüman toplumlardan başka neredeyse, birbiriyle savaşan birbirine düşman olan kalmadı desem, yanlış olmaz. Yani herkes, kendisini doğru yolda giden ilan edip, karşısındaki kişiyi, toplumu yargılama ve sonunda hüküm verme yetkisini kendisinde görebiliyor. Bakın Allah’ın yetki verdiği bir Resulün bile bu yetkisinin olmadığını, kimin yargılayıcı olduğunu bildiriyor hatırlayalım.

“DE Kİ: “ALLAH DİLEMEDİKÇE BEN KENDİME BİR FAYDA VE ZARAR VERECEK GÜCE SAHİP DEĞİLİM. EĞER GAYBI BİLSEYDİM, ELBETTE İYİLİĞİ ARTTIRIRDIM VE BANA KÖTÜLÜK DE DOKUNMAZDI. BEN SADECE, İNANAN BİR TOPLUM İÇİN BİR UYARICI VE MÜJDELEYİCİYİM.” (Araf 188)

“ŞÜPHESİZ YARGILAMA GÜNÜ, MUTLAKA GELECEKTİR.” (Zariyat 6)

“ONLARA HESAP SORACAK OLAN RABBİMDİR, KEŞKE BUNU ANLASANIZ!” (Şuara 113)

“İNSANLARIN HESABA ÇEKİLMELERİ YAKLAŞTI. HÂLBUKİ ONLAR GAFLET İÇİNDE YÜZ ÇEVİRMEKTELER.” (Enbiya 1)

“ONLAR, ELBETTE KENDİ YÜKLERİYLE BİRLİKTE BAŞKA YÜKLERİ DE TAŞIMAK ZORUNDA KALACAKLARDIR. UYDURUP DURDUKLARI TEMELSİZ İDDİALARDAN DOLAYI KIYAMET GÜNÜ, KESİNLİKLE YARGILACAK/SORGUYA ÇEKİLECEKLERDİR.” (Ankebut 13)

Bu ve benzeri onlarca ayette Allah, bizlere şunu çok açık bildiriyor. Sizlere bu dünyada akıl verdim, özgürlük verdim. Size uyarıcı Resuller ve Kitaplar gönderdim. İster inanır isterse inanmazsınız, bu seçimi sizlere bıraktım. Ama yaptıklarınızın mutlaka bir hesabının verileceğini, ADALETLE YARGILANACAĞINIZI sakın unutmayın diye bizleri Allah uyarıyor.

TÜM İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEYENLER, RESULLER DÂHİL, ASLA YARGILAYICI DEĞİL, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNE DAVET EDEN, ALLAH’IN VAHYİNİ TEBLİĞ EDENDİR.

“EĞER YÜZ ÇEVİRİRLERSE, SANA “ANCAK AÇIKÇA BİLDİRMEK/TEBLİĞ ETMEK” DÜŞER.” Nahl 82)

O çetin gün gelmeden önce, bizlere düşen Allah’ın Kur’an’da yaptığı uyarı ve ikazları hayatımıza geçirmek olmalıdır. Allah hesap günü, bizlerin Kur’an’a ne kadar uyup uymadığımızdan yargılanacağımızı açıkça bildiriyor. YARGILANACAĞIMIZ, SORUMLU OLDUĞUMUZ KİTABIN UYARILARINI hayatımıza geçirip, yalnız Kur’an’ın ipine sarılalım ki, YARGILANDIĞIMIZ O GÜN, YÜZLERİ GÜLEN KULLARINDAN OLALIM.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
92
Konu Dışı / Web Yazılım Firması
« Son İleti Gönderen: grikedi Ağustos 14 2023, 22:49:41 »
Mobil uygulama yapan firmalar arıyorsanız hoş geldiniz. Tabii ki, sizin için sorgulanabilir makaleyi hazırlayabilirim. İşte "Most Idea Mobil Uygulama Geliştirme Firması"nı tanıtan özgün makale:
Günümüzün hızla dijitalleşen dünyasında, mobil uygulamaların önemi her geçen gün artıyor. Hayatımızı kolaylaştıran, ihtiyaçlarımıza cevap veren ve bize yeni deneyimler sunan mobil uygulamalar, işletmeler için de vazgeçilmez bir araç haline gelmiştir. Bu alanda faaliyet gösteren bir firma olarak, Most Idea olarak amacımız, müşterilerimizin ihtiyaçlarını en iyi şekilde anlayarak onlara özgün ve etkili mobil çözümler sunmaktır.
 Mobil Uygulama Yapan Firmalar Mostidea.com.tr, mobil uygulama yapan firmalar arasında yer almaktadır. Dijital ajanslardan bir tanesi olan kuruluşun sizleri memnun edeceğini düşünüyoruz. Most Idea, yenilikçi fikirleri hayata geçirmek için yola çıkan genç ve dinamik bir ekibin bir araya gelmesiyle 2005 yılında kurulmuştur. Teknolojideki sürekli değişim ve gelişimle birlikte biz de kendimizi sürekli olarak güncellemekte ve geliştirmekteyiz.
Ekibimizdeki her bir birey, mobil uygulama geliştirme konusunda uzmanlaşmış ve alanında deneyim sahibi kişilerden oluşmaktadır. Böylece, müşterilerimize en son teknolojilerle uyumlu, kullanıcı dostu ve özgün uygulamalar sunma misyonumuzu her projede başarıyla yerine getiriyoruz.
Kurumsal yazılım şirketleri içerisinde bulunan mostidea.com.tr ‘nin sizleri en iyi şekilde memnun edeceğini düşünüyoruz.
 
93
Konu Dışı / Dijital Deneyim Müzesi
« Son İleti Gönderen: grikedi Ağustos 13 2023, 19:35:37 »

 Site Adı: Dem Museums
Site Adresi: Demmuseums.com
Site Konusu: Dijital deneyim müzesi

Sanatın büyülü dünyası demmuseums.com, dijital deneyim müzesi olarak, sanatseverleri tarih boyunca iz bırakan eserlerle dolu bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Binlerce sanat eserini dijital olarak ziyaret edebileceğiniz bu platform, sizlere sınırsız bir sanat deneyimi sunuyor. demmuseums.com, dünya genelinden toplanan benzersiz bir sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapar. Rönesans döneminden modern sanata, heykellerden fotoğraflara, tablolardan dijital sanat eserlerine kadar geniş bir yelpazede sanatın zenginliğini keşfetmenizi sağlar. Ünlü sanatçıların eşsiz eserlerini, dijital olarak yüksek çözünürlüklü görüntülerle adeta canlı bir şekilde deneyimleyin. Dijital deneyim müzesi bir tık uzağınızda sizleri bekliyor.

Dijital Deneyim İnteraktif Keşifler

Dijital deneyim müzesi sanatın tarihini merak edenler için mükemmel bir kaynaktır. Sanat eserlerinin sergilenme sırasına göre gezinerek, sanatın tarih boyunca nasıl evrildiğini ve değiştiğini gözlemleyebilirsiniz. Rönesans'ın zarafetinden, Barok'un ihtişamına, Romantizm'in duygusal yoğunluğundan, İzlenimciliğin renkli dünyasına kadar her dönemdeki sanatın ruhunu keşfedin. Efes antik kenti ve dahası sizleri bekliyor.

Türkiye müze deneyimi, , sanat eserlerini pasif olarak gözlemlemekten daha fazlasını sunar. İnteraktif özelliklerle dolu platformda, eserleri yakından inceleyebilir, döndürebilir ve büyütebilirsiniz. Sanatın detaylarına dokunarak sanatçının dikkatlice yarattığı eserlerin güzelliklerini keşfedin. Ayrıca, farklı dönemler ve sanat akımları arasında geçiş yaparak sanatın zengin çeşitliliğini deneyimleyin.

Dijital ünlü sanatçıların yaşam öyküleri ve yaratıcı süreçlerine derinlemesine bir bakış sunar. Sanatçılar hakkında öğreneceğiniz ilginç detaylar, eserlerinin anlamını daha iyi anlamanıza yardımcı olacak. Onların ilham kaynaklarına ve düşüncelerine şahitlik ederek, sanatın doğuşundaki tutkuyu ve özveriyi yakından hissedin.

 
94
İslam Dünyası / ZÜMER SURESİ 38. AYETİN UYARILARINA, LÜTFEN KULAK VERELİM.
« Son İleti Gönderen: halukgta Ağustos 13 2023, 12:45:54 »
İslam’ı yaşarken eğer bizler, Kur’an’ı rehber almıyor Kur’an dışı bilgilere ve Allah’ın yanında edindiğimiz VELİ, ÂLİM, GAVS dedikleri kişilerin ardına düşüyor, İslam’ı onların sözleriyle yaşıyorsak, Allah’ın indirdiği İslam’ı asla yaşamıyoruz demektir. Bu makalemde bu konuyla ilgili, Zümer suresi 38. Ayeti sizlere hatırlatmak ve üzerinde düşünmenize vesile olmak istiyorum. Önce ayeti yazalım.

Zümer 38: Ve eğer onlara “GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?” DİYE SORSAN, KESİNLİKLE “ALLAH’TIR” DERLER. Sor onlara: “Allah dışında yalvarıp yakardığınız varlıklara hiç baktınız mı? Eğer Allah benim için bir zarar Murad etse, O’ndan gelecek zararı onlar def edebilirler mi? Veya bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetine engel olabilirler mi?” İlan et: “ALLAH BANA YETER! ARTIK O’NUN (KULUNA YETECEĞİNE) GÜVENEN HERKES, SADECE O’NA DAYANSIN! ( Mustafa İslamoğlu meali)

Ayete bakar mısınız lütfen. Yalnız bu ayet bile bizlerin, İslam’ı Kur’an merkezli yaşamadığımızı gösteriyor. Bakın Allah Resulüne ne diyor ve nasıl sorular sormasını istiyor kullarına. Aynı soruları kendimize sorulduğunu farz ederek, ayeti anlamaya çalışalım. Bize birisi sorsa ve dese ki gökleri ve yeri yaratan kimdir dese, hepimiz hiç kuşkusuz ALLAH’TIR DİYE CEVAP VERİRİZ. Peki, bu cevabımızı gönülden ve yaşadığımız inancın gereğimi söyleriz, yoksa söylediğimiz dilimizin söylediği ama kalbimizin çok fazla onaylamadığı bir söz mü, ne dersiniz? Eğer yeri göğü yaratan Rabbimiz olduğuna inanıyorsak, onun gönderdiği ve eşi benzeri olmadığını söylediği Kur’an için, nasıl olurda Kur’an’ı herkes anlayamaz, Kur’an özet bilgi verir, detaylı değildir. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Resulün rivayet hadisleri olmasaydı, Kur’an anlaşılmaz kapalı kalırdı nasıl deriz? Bizler batıl inançlarımızı yaşayabilmek için, bu hataları çok fazla yapıyoruz.

Gelelim ayetin devamına, çünkü sorular devam ediyor, Allah’ın Resulü kanalıyla. Kitap ehli ve günümüzde bizlerin genel çoğunluğu aynı yanlışı yaparak YARDIMI, ŞEFAATİ NE YAZIK Kİ YALNIZ ALLAH’TAN DİLEMİYORUZ. Allah’ın dışında yardım, şefaat dilediğimiz veliler, gavslar edindiğimiz kişilere şöyle düşünüp hiç baktık mı? Allah bizi cezalandırmak isterse, Allah’tan gelecek cezayı, bizden def edebilir yani bizi cezadan kurtarabilir mi bu kişiler? Sormak isterim cemaat ve tarikatların şeyhleri müritlerine neler neler anlatıyorlar, müritlerini mahşer günü koruyup, cennetlik yapacağı konusunda. Bakın Allah bu yanlışları yapanları nasıl uyarıyor. Demek ki Allah’ın Resulünün bile böyle bir yetkisi, gücü yokmuş.

Ayetin sonunda bu hataları yapanlara son uyarını yap ve gerçeği ilan et diyor Resulüne. Bakın ne diyor Allah’ın Resulü.” “ALLAH BANA YETER” Allah’ın Resulüne, Allah’ın yettiğini tebliğ alan bizler, apaçık ayeti tebliğ aldıktan sonra ne diyoruz? “NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ?” Allah Resulünü ne amaçla gönderdiği söylüyor Kur’an’da ve ne diyordu? “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Allah ayetinde ne diyor, bizler neler söylüyoruz. Bu hatayı da yapmamızın nedeni, batıl inançlarımızı aklayabilmek, dinin emri gibi gösterebilmek için. Kur’an ile gereken bağı kuramayanlar, bu gerçeklerin elbette farkında olamıyorlar. Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri ve fıkıh olmasaydı, ne namazımızı kılabilir ne zekâtımızı verebilirdik diyerek, kendilerine inatla ALLAH’IN YANİ İNDİRDİĞİ KİTABIN, YETMEDİĞİNİ KORKMADAN SÖYLEYEBİLİYORLAR. 

Hâlbuki Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dememiş miydi? Allah açıklamadığı, detay vermediği bir kitaptan, sizce hesap sorar mı? Bizlerin gözleri perdeli, gönüller ve kulaklar mühürlü olunca, sanırım ne söylediğimizi bilmiyoruz.  Allah kendi yetkilerinin bir tanesini bile, Resullerine dahi vermediğini apaçık Kur’an’dan tebliğ aldığımız halde batılı, ataların inancını yaşayabilmek adına, söylediğimiz sözleri lütfen Kur’an ile gözden geçirelim. Lütfen unutmayalım, ALLAH HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR. Lütfen Allah’ın Resulünü, dinin eksiklerini tamamlayan konumuna getirmeyelim, Resule iftira atmış oluruz.

Zümer suresi 38. Ayetin son bölümünde, konuya açıklama getiriyor ve ALLAH’IN KULUNA YETECEĞİNE GÜVENEN, İNANAN HER İMAN EDEN, SADECE ALLAH’A GÜVENİP DAYANMALIDIR DİYOR. Peki, bizler bu konuda ne diyoruz. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diye başlıyor, Kur’an’ın yanına rivayet hadisleri koyduktan sonra, mezheplerin fikirleriyle harmanlanan, ciltlerce dolusu kitapları da, dinin emri diye yaşıyoruz. BU HATAYI YAPAN BİZLER, YALNIZ ALLAH’A GÜVENİP DAYANIYOR OLABİLİR MİYİZ? Allah ile birlikte edindiğimiz velileri, gavsları da övüyorsak, bizler Allah’ın indirdiği İslam dinini yaşamıyoruz demektir. Eğer Allah’ı sever gibi edindikleri velileri, gavsları da seviyorlar ve onlardan yardım diliyorlarsa, KUR’AN’A GÖRE HAKTAN AYRILMIŞ, KÜFRE SAPMIŞLAR DEMEKTİR.

Gökleri ve yeri yaratanın Allah olduğunu söyleyen bizler, Allah’ın yarattığı bir zerreyi bile yaratamayan Allah’ın kuluna, nasıl olurda Allah’ın yetkilerini veririz ve onlardan şefaat, yardım bekleriz? HATIRLATIRIM BU HATALARI YAPANLAR, ALLAH’IN EMRETTİĞİ HÜKMÜN TAM TERSİNİ YAŞAYANLAR, ALLAH’TAN SÖZDE KORKTUĞUNU SÖYLEYİP, ÖZÜNDE KORKMAYANLARDIR. ALLAH BUNU YAPANLARA İNKÂRCI VE KÂFİR OLDULAR DİYOR.  Bu kadar mı akıl tutulması yaşıyoruz? Velisi olmayanın velisi şeytandır diyenleri, Allah Kur’an’da uyarıyor ve benden başka sakın güvenilecek veliler edinmeyin diyor. Allah makalemin konusu olan, aynı konuda Kur’an’da benzeri birçok uyarıda bulunduğu halde, ne yazık ki bu konuda hiç ders almadık. Aynı konuda benzer ayetleri sizlere hatırlatmak istiyorum ki, yaptığımız onca hatadan vaz geçebilelim.

“DE Kİ: “EĞER ALLAH, SİZE BİR KÖTÜLÜK DİLESE VEYA SİZE RAHMET DİLESE, O’NUN BU İSTEĞİNE KİM ENGEL OLABİLİR? ONLAR KENDİLERİNE ALLAH’TAN BAŞKA NE BİR VELİ/DOST NE DE YARDIMCI BULABİLİRLER.” (Ahzab 17)

“ANDOLSUN, ONLARA, “GÖKLERİ VE YERİ YARATAN KİMDİR?” DİYE SORSAN; “ALLAH”TIR DERLER. DE Kİ: “ÖVGÜ, ALLAH’A AİTTİR. AMA ONLARIN ÇOĞU BİLMİYORLAR.” (Lokman 25)

“YA DA O RAHMÂNDAN BAŞKA, SİZE YARDIM EDİP SİZİN İÇİN ASKERLİK YAPACAK BİRİLERİ Mİ VARMIŞ? (BU HAKİKATİ) İNKÂR EDENLER, BAŞKA DEĞİL, SADECE SONU KESTİRİLEMEYEN BİR ALDANIŞ İÇİNDEDİRLER.” (Mülk 20)

“DE Kİ: SİZE GÖKTEN VE YERDEN KİM RIZIK VERİYOR? YA DA İŞİTME VE GÖRME YETENEKLERİNİ HÜKMÜ ALTINDA KİM TUTUYOR? ÖLÜDEN DİRİYİ ÇIKARAN, DİRİDEN DE ÖLÜYÜ ÇIKARAN KİM? HER TÜRLÜ İŞİ KİM YÜRÜTÜYOR? “ALLAH” DİYE CEVAP VERECEKLER. “ÖYLEYSE (O’NA ORTAK KOŞMAKTAN) SAKINMIYOR MUSUNUZ?” DE.” (Yunus 31)

“ANDOLSUN, EĞER ONLARA, “GÖKLERİ VE YERİ KİM YARATTI, GÜNEŞİ VE AYI HİZMETİNİZE KİM VERDİ?” DİYE SORACAK OLSAN MUTLAKA, “ALLAH” DİYECEKLERDİR. O HÂLDE NASIL (HAKTAN) DÖNDÜRÜLÜYORLAR?” (Ankebut 61)

Allah bu soruları bizlere boşuna sormuyor ve Kur’an’da birçok kez boşuna tekrar etmiyor. Ders ve ibret alalım diye soruyor ve aynı konuyu birçok kez tekrar ediyor. AMA BİZLER BU YANLIŞLARI O KADAR ÇOK YAPIYORUZ Kİ, AYETLERİN UYARILARINI DİNLEYEN, AKIL EDEN VE DERS ALAN NE YAZIK Kİ YOK. Çünkü Kur’an ile aramıza bu gerçekleri görmeyelim diye, yüksek bir duvar ördüler, Kur’an’ı bizlere anlayarak ve düşünerek okutmadılar. İmtihan olduğumuz kitabı, SEN ANLAYAMAZSIN DEDİLER. ALLAH YEMİN OLSUN Kİ KUR’AN’I, ANLAYASINIZ DİYE KOLAYLAŞTIRDIK DEDİĞİ HALDE. Bu sözlerin Allah’ın adaletine nasıl büyük bir saygısızlık olduğunu, hala farkında olamadık.

Hesap günü tüm bu sorular karşımıza gelecek. Ama bizler o gün öğreneceğiz ki, yaşadığımız inanç Allah’ın dini değilmiş. İstediğiniz kadar O çetin gün aldatıldık diyelim, kurtuluş yok. Bu duruma düşmek istemeyen, KENDİSİNE BİLE FAYDASI OLMAYAN, İNSANLARIN SÖZLERİNE DEĞİL, ALLAH’IN SÖZLERİNE/AYETLERİNE BU DÜNYADA İMTİHANINI VERİRKEN, ELDE KUR’AN KULAK VERİR. Bunca açık uyarıdan sonra, hala atalarının batıl inançlarında direnenler, mahşer günü geri dönülemeyecek O çetin gün, PİŞMAN OLANLARIN SAFINDA OLACAĞINI UNUTMAMALIDIRLAR.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
95
İslam Dünyası / ALLAH’IN RESULÜNÜ, HİÇ ÖRNEK ALAMADIK.
« Son İleti Gönderen: halukgta Ağustos 12 2023, 10:56:20 »
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Allah’ın Kur’an’da bizlere örnek gösterdiği Resulü ile ilgili olacak. Makalemin başında şunu söylemek isterim. Bizler Allah’ın Resulünü hiç örnek alamadık. HATTA ÖRNEK BİLE ALMAK İSTEMEDİK. GELENEĞİN BASKISI, KUR’AN’IN ÖNÜ GEÇTİ DERSEK, YANLIŞ SÖYLEMİŞ MOLMAYIZ. Bu yaşadığımız İslam’dan anlaşılıyor. Allah Resulünü bizlere, örnek model olarak gösteriyor ve bizlerinde onun gibi olmamızı özellikle istiyor. Sizce bizler Allah’ın örnek olarak bizlere gösterdiği Resulünün hangi özelliklerini örnek alıyoruz? Ya da örnek alıyor muyuz? Bizler üzgünüm ama, Allah’ın Resulü şöyle kıyafet giyerdi, şöyle sakal bırakırdı’nın dışında, Resulü örnek aldığımızı hiç sanmıyorum. Allah Ahzab suresi 21. Ayetinde bakın ne diyor.

“ANDOLSUN, ALLAH’IN RESÛLÜNDE SİZİN İÇİN; ALLAH’A VE AHİRET GÜNÜNE KAVUŞMAYI UMAN, ALLAH’I ÇOK ZİKREDEN KİMSELER İÇİN, GÜZEL BİR ÖRNEK VARDIR.”

Ayette çok önemli bir konuya dikkat çekiliyor. Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için, Resulümde sizler için güzel bir örneklik vardır diyor. Bizler iman edenler olarak, İSTEDİĞİMİZ KADAR ALLAH’I BOLCA ZİKREDELİM, EĞER RESULÜN ÖRNEKLİĞİNİ HAYATIMIZA GEÇİREMEDİYSEK, O BOLCA ALLAH’I ZİKRETMEMİZİN HİÇ BİR ANLAMI OLMAYACAKTIR. Peki, Resulün nasıl örnekliği vardı da Allah, önce bunları hayatımıza geçirmemizi ve örnek almamızı istiyor. Eğer bunu yapamıyorsak, Allah’ta dualarımıza karşılık vermeyecektir.

Gelin Resulün, nasıl bir insan olduğuna Kur’an’dan bakalım ve en doğru bilgileri alalım. Allah’ın Resulü her konuda dikkatle düşünen, aklını kullanan, araştıran ve aklın mantığın kabul etmediği hiçbir şeyi kabul etmeyen, bir insan olduğunu görüyoruz. Eğer Resulü örnek almak istiyorsak, bizlerde böyle olmalıyız. Onun için batıl ve hurafelerle, atalarının inancını yaşayan Kitap Ehline asla tabii olmamış, ama gerçeklerin sürekli arayışında olduğunu Kur’an’dan anlıyoruz. Kur’an’da Allah Resulü için, SİZLERE ÜMMİ BİR RESUL GÖNDERDİM DER. Ümmi kelimesinin anlamı da, günümüzde anlatıldığı gibi okuma yazma bilmeyen değil, Kitap Ehline tabi olmayan anlamına geldiğini yine, Kur’an’dan öğreniyoruz. Bu gerçeği ne yazık ki kabul etmek istemedikleri gibi, Allah’ın Resulüne iftira atarak, onun okuma yazma bilmediğini dahi söyleyebilmektedirler.

Demek ki Allah’ın Resulünden alacağımız ilk örneklik, din adına her söylenene inanmadan, araştırıp HAK OLAN, GERÇEK OLANIN PEŞİNDEN GİTMENİN, ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU ANLIYORUZ. Allah Resulünü örnek gösteriyorsa, bizlerinde böyle olmamızı istiyor demektir. Hatta Allah’ın Resulü, Kitap Ehlinin yaşadığı dinin batıl ve hurafelerle yaşandığını gördüğünden, onların inançlarının sürekli dışında kalmıştır. Bunu bizlerin anlayabilmesi ve üzerinde doğru düşünebilmemiz içinde, bakın Şura 52. ayetinde ne diyordu. “SEN DAHA ÖNCE KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN” Bakın burası çok önemli. Allah’ın bizlerden istediği en önemli kıstas, bolca namaz kılan, bolca hacca giden kulları değil.  ALLAH’IN BİZLERDEN İSTEDİĞİ ÖNCE DÜŞÜNEREK, AKLIMIZI KULLANARAK HAKKIN, DOĞRUNUN, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ. Bunu yapan zaten, Allah’ın doğruları ile buluşur.

Peki, bunlar yetiyor mu? Elbette yetmiyor, bakın Allah’ın Resulü nasıl bir karakter sahibiymiş ona bakalım. “SEN ELBETTE, YÜCE BİR AHLAK ÜZERESİN.” (Kalem 4) Bakın Allah’ın kulların istediği öncelikli özelliklerinden biriside, iyi bir Ahlak sahibi olmakmış. İyi ahlak sahibi olduğu için, çevresinde ADALETLİ olmakla tanınıyormuş. İşte sizlere örnek alınacak başka bir özellik. Sizce bizler bu örnekliği hayatımıza geçirebiliyor muyuz? Bakın Resulün örnek alınacak başka bir özelliği. “SİZİN SIKINTIYA UĞRAMANIZ ONA ÇOK AĞIR GELİR. O, SİZE ÇOK DÜŞKÜNDÜR; MÜMİNLERE KARŞI ÇOK ŞEFKATLİDİR, MERHAMETLİDİR.” (Tevbe 128) Hangimiz komşumuzun, arkadaşımızın zor bir durumunda böyle davranış içinde oluyoruz? İnsanlara karşı YUMUŞAK davranan, insanları kırmayan bir ahlakının olduğunu görüyoruz. Allah Resulünün sabırlı ve insanların düşüncelerine saygılı olduğunu, onların fikirlerinden istifade ettiğini Kur’an’dan öğreniyoruz. GÜNÜMÜZDE BİZLER, DIŞ GÖRÜNÜŞÜ ŞÖYLE YA DA BÖYLE OLAN İYİ MÜSLÜMANDIR DİYEREK, İSLAM’I ŞEKİLSEL HALE DÖNÜŞTÜRDÜK. YANİ KENDİ DİN ANLAYAŞIMIZA GÖRE, DİNİN İÇİNİ BOŞALTTIK.

Allah’ın Resulüne 40 yaşlarında Allah tarafından, Resuldük tebliğ etmeden önce ÜMMİ olduğuna ve Kitap Ehline tabi olmadığına göre, DİNİ HİÇ BİR ŞEYİ, HAYATINA GEÇİRMEDİĞİNİ VE İSLAM’I YALNIZ KUR’AN’DAN ÖĞRENDİĞİNİ ANLIYORUZ. Bu durumda 40 yaşına kadar namaz kılmamış, hatta Hacca gitmemiş olması gerekir. Ama Allah’ın Resulü Kitap Ehli arasında örnek davranışları, güvenilirliği ve dürüstlüğünden dolayı çok seviliyormuş. BAKIN ALLAH RESULÜNÜ, NEDEN ÖRNEK GÖSTERİYORMUŞ BİZLERE, ŞİMDİ DAHA AÇIK ORTAYA ÇIKTI. Çok daha ilginç bir konuyu, düşünmenizi rica ediyorum. ALLAH KİTAP EHLİ ARASINDAN DEĞİL, ÜMMİ OLAN BİR KULUNU RESUL OLARAK SEÇİYOR. SİZCE ALLAH’IN YAPTIĞI BU SEÇİMLE ÖNCELİKLE, KULLARINDAN NE İSTEDİĞİ ÇOK AÇIK DEĞİL Mİ? Kitap Ehlinin, Allah’ın Resulüne iman etmekte zorlanmalarının nedeni, Allah Resul gönderecek olsaydı, bizim aramızdan gönderirdi diyorlardı. Ama atalar dinini yaşayan, batılı, rivayetleri din edinenler arasından değil, gerçeklerin arayışında olan kuluna güvenip, Resul lük görevini veriyor Allah. Bunun ne anlama geldiğini hala anlayamayanlara, söyleyecek sözüm yok. Demek ki Allah kulundan ilk önce doğruluk, dürüstlük, adaletten ayrılmayan, insanlara yardım eden ve BATIL, RİVAYET VE SANIDAN UZAK, GERÇEKLERİN ARAYIŞINDA OLAN BİR KUL OLMAMIZI İSTİYOR Kİ BİZLERDEN, RESULÜNÜ BİZLERE ÖRNEK GÖSTERİYOR.

Ne yazık ki bizler, Allah’ın Resulünü Kur’an’ın verdiği örneklerden yola çıkarak, ONUN BİZLER İÇİN HANGİ KONUDA ÖRNEK OLDUĞUNU ANLAYAMADIK. ÇÜNKÜ RİVAYET VE ATALARIN DİNİ AĞIR BASTI, BİZLERİN GERÇEKLERİ GÖRMEMİZİ ENGELLEDİ. Atalar dini günümüzde, çok güç kazandı. Hatta Kur’an’ın indirdiği İslam’ın ’da önüne geçti. Sizlere bir örnek vermek istiyorum. Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, biz kitapta hiçbir eksik bırakmadık, sakın Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN diye hükmünü yüzlerce ayetinde verdiyse, sizce haşa Allah sözünden dönüp, KUR’AN’DA TEK KELİME BİLE GEÇMEYEN, BU KONUDA ALLAH’IN TEK BİR AYETİ OLMAYAN BİR KONUDAN, BİZLERİ SORUMLU TUTAR MI? Soruma sanırım elbette sorumlu tutmaz, çünkü Allah sözünden dönmez diyeceksiniz.

Bu durumda sizlere sormak istiyorum. Allah’ın Kur’an’da tek kelime bile bahsetmediği, örneğini dahi vermediği, ERKEKLERİN SÜNNET OLMASINI EMRETMİŞ OLABİLİR Mİ? Elbette Allah’ın Kur’an’da emretmediği hiçbir şeyden sorumlu olamayacağımızı, Kur’an’a iman eden bir Müslüman çok açık bilir. Tabi Allah’ın Resulünün örnekliğini, hayatına geçirmişse. ŞUNU RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİZ, BU İNANÇ ALLAH’IN SÜNNETİNDE YANİ BİZLERE EMRETTİĞİ YOL VE YÖNTEMİNDE YOK. Beşeri olduğu çok açık. İlginçtir sünnet konusunu araştırdığınızda, sünnetin Hz. İbrahim’den bu yana dini bir emir olduğu anlatılır. Tabi kanıtları ve delillerine baktığınızda, BİR RİVAYETE GÖRE DİYE BAŞLARLAR. Yine çok ilginç olan, Hz. Muhammed sünnet oldu mu sorusuna, çok ilginç cevaplar alırsınız. O doğuştan sünnetli doğmuştu diyerek, ne yazık ki batıl inancımıza kanıt yaratmakta, bir sakınca görmüyoruz.

Hatırlatmak isterim, Allah Resulünü bizlere örnek gösterirken, Kitap Ehlinin batıl ve rivayet inançlarına asla tabi olmadığını, yani ÜMMİ olduğunu görmüştük. Elbette O günkü Yahudi toplumunun geleneğinde olan SÜNNETİ, Allah’ın Resulü onlara tabi olmadığı için, sünnette olmamış olması gerekir ki, bu gerçeği bilenler, ALLAH’IN RESULÜ DOĞUŞTAN SÜNNETLİYDİ, SÖZLERİYLE KENDİLERİNE KANIT YARATMAYA ÇALIŞIYORLAR.

Sünnet, toplumumuzda sanırım erkek bir Müslüman için olmazsa olmaz oldu. Bırakın dini inancı, toplumun baskısı çok daha ağır basıyor diyebiliriz. Sünnet konusunu gündeme getirmekteki amacım, sünnet düşmanlığı yapmak değil elbette. Bizlerde sünnet olduk, yakınlarımızda sünnet oldu. Önemli olan bu ve benzeri konularda bilinç sahibi olmaktır. ALLAH’IN EMRETMEDİĞİ BİR ŞEYİ, DİNİN EMRİ GİBİ GÖSTERMEK VE KABUL ETMEK, ASIL YANLIŞ OLANDIR. Sünnet konusuna dinin bir emri değil, gelenek olarak bakarsak, çok daha doğru yapmış oluruz. Tabi sünnet olmayana, sen Müslüman olamazsın dememden.

Sünnet Yahudi inancıdır. Hz. İsa’ya inanan toplumda bunu göremezsiniz. Sanırım İslam toplumu, çok fazla Yahudilerin etkisinde kalmış. Geleneksel İslam inancı, sünnet konusunda Kur’an’dan delil, kanıt bulamayınca, bazı ayetlere bu konuyu ilave etme çabasında olmuşlar ve Hz. İbrahim den itibaren sünnet emrinin olduğu iddia edilmiş. Kur’an’da Ali İmran 95. Ayette geçen;” ÖYLE İSE HAKKA YÖNELEN, İBRAHİM’İN DİNİNE UYUN” ayetini kanıt gösterenler, sünnetin İslam dininde de olduğuna inandırılmıştır. Hâlbuki Hz. İbrahim, tıpkı Hz. Muhammed gibi batıl ve atalar dininden uzak dinini yaşayan, örnek bir Resuldü. Allah’ın emri olmayan, yani indirdiği kitapta hükmedilmeyen hiçbir şeyi, ümmetine tebliğ edip yaşanmasını istemeyen, HANİF bir Müslümandı. Tekrar hatırlatmak isterim, Allah Zuhruf 44. Ayetinde, BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTACAĞINA HÜKMETMİŞTİR. Bu ayete uymayan hiçbir bilgi, hadis İslam sınırları içinde asla olamaz.

Dilerim Allah’ın Resulünün örnekliğini, batıl ve rivayetlerden değil, Allah’ın kitabı Kur’an’dan öğrenerek, hayatına geçiren, Allah’ın halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
96
Atatürk Köşesi / Avcı George ( Hunter George )
« Son İleti Gönderen: Serdar Yıldırım Ağustos 11 2023, 18:26:40 »



AVCI GEORGE ( HUNTER GEORGE )
Yıl 1915. İngilizler, Çanakkale'ye ingiliz donanmasını getirdi. Yetmedi. Fransız donanmasından yardım istedi. Fransız gemileri, Çanakkale'ye geldi. İngiliz gemileriyle birlik olup Türk tabyalarını dakikada insan büyüklüğünde 60 mermi atan toplarıyla dövmeye başladı. Türk siperleri giderek boşaldı. Savaşan askerler azaldı. Siperler, gerilere çekildi. Sonradan Mustafa Kemal geldi. Özgürlük ve bağımsızlık savaşçısı Mustafa Kemal. Türk topçularına ateş emrini verdi. Ateş, ateş, ateş dedi. Öncesinde alman komutanlar vardı ve Türk topçularına ateş etmeyin, bekleyin diyordu.
İngilizler baktı, Çanakkale geçilmez. Bunun için bir engel var: Mustafa Kemal. Londra'da başbakan Winston Churchill  bakanlarıyla bir toplantı yaptı ve sonuç: Avcı George, Çanakkale'ye yönlendirilecekti. O, uçan kuşu vururdu değil ki, Mustafa Kemal'i vurmasın. Avcı George, Hindistan'dan yeni gelmişti. Bana bir hedef gösterin ikinci kurşuna gerek kalmaz, diyordu. Avcı George gece yarısından sonra Çanakkale'ye geldi. Yanılma payının sıfır olduğu ve hedefin kesinlikle imha edileceği sözünü verdikten sonra karanlığa doğru adım attı. Ben bir dünya yaratırım ve yarattığım o dünyanın ilk hayranı ben olurum, diyordu.  Dağlar, tepeler aştı, soğuk sulardan içti. Çimen ve ot yedi. Aradan günler, haftalar geçti. Artık ingilizler bile onun nerede olduğunu bilmiyordu.

Günlerden bir gün ingiliz ve fransız savaş gemileri Türk siperlerini yoğun bombardıman ateşine tabi tutmuştu. Mustafa Kemal bombalardan korkmuyor, sağa sola emirler yağdırıyordu. Mustafa Kemal olmasaydı Çanakkale destanı yazılamazdı.

Bir gün avcı George'den telsiz mesajı geldi:  Bombardımanı kesin. Tepeye çıkmış ve olanca ağırlığıyla Türk siperlerini göz hapsine almıştı. Mustafa Kemal namlunun ucundaydı ve tetiği bir kez çekmesi sonun başlangıcıydı. Avcı George tetiğe bastı, bir kez daha bastı. Mustafa Kemal çok hareketliydi, atışlar boşa gitmişti. Yazıklar olsun diyerek tüfeğini yere attı. Hedef büyüktü ve vuramadığı için, kendine lanet etti.  Bombalar, evet, bombalar. Belindeki kemere bağlı duran iki bomba. Doğumu İstanbul'du. 15 yaşında ailesiyle birlikte Londra'ya göç etmişti. Bir Türk kadar Türkçe'yi iyi konuşuyordu. Londra'da üniversitede okurken tüfek atışlarına merak sarmış ve kısa zamanda ingiltere şampiyonu olmuştu.  Bel kayışında takılı iki bombayı ellerine aldı. Tepeden ağır adımlarla aşağı, Türk siperlerine doğru yürümeye başladı. Türk siperlerindeki asker ve subaylar, iki elinde birer bomba olan ve Türkçe konuşan askere bir anlam verememişti.
Avcı George sonunda Mustafa Kemal'in karşısına çıktı. Sol elindeki bombayı cebine koydu. Sağ elindeki bombanın pimini çekti ve attı ama bomba patlamadı. Birkaç asker, tüfeğini George'ye doğrulttu. Ellerini kaldır, diye bağırdı. Tüfekler üstüne çevrilince Avcı George şaşırdı. Daha önce böyle bir durumla karşılaşmamıştı.  Bir yerlerde bir şeyler bunu kolluyor, diye düşündü. İkinci bombayı atsam nafile, o bomba da patlamayacak, diye düşündü. Geriye doğru on adım attı ve ikinci bombanın pimini çekti. Bomba korkunç bir gürültüyle patladı. Artık ortada  ne avcı vardı ne George vardı.

SON
97
Konu Dışı / Güneş Koruyucu
« Son İleti Gönderen: grikedi Ağustos 10 2023, 14:42:25 »
Güneş kremi kullanımı günümüzde son derece önemli. Güneşe normalden daha fazla maruz kalan kişiler genç olsalar da kırışıklık ve ince çizgiler nedeniyle yaşlı görünebilirler. Buna “fotoyaşlanma” denilmektedir. Güneş kreminin faydaları, fotoyaşlanmaya engel olarak cildin genç kalmasına yardımcı olmaktadır.
Renk Tonunu Eşitler
Güneş ışınları, ciltte renk pigmentlerinden sorumlu olan melaninin artışında dengesizliklere yol açmaktadır. Bu sebeple yüzün her yeri aynı tonda olmaz ve kişi estetik açıdan zor durumda kalabilir. Düzenli kullanımda renk tonu eşitlenir ve cilt güzel bir görünüme kavuşur.
Cildin Nem Kazanmasını Sağlar
Cilt üzerinde ince bir katman oluşturarak nemin dışarıya çıkmasını engeller. Böylece cilt kuruluğunun önüne geçilir. Cilt nemlendirici de cildin nemlenmesi konusunda büyük öneme sahiptir.
Hava Kirliliğinden Korur
Zararlı ışınların yanı sıra kirli havanında tene nüfus edilmesini engeller cilt bu sayede temiz kalmış olur. Güneş kreminin faydaları, çevre kirliliğinin cilde vereceği zararı en aza indirmektedir.
Güneş Kreminin Faydaları Sayesinde Cildin Eski Parlaklığı Geri Gelir
Güneş, zamanla cildi solgun bir hale getirmektedir. Buna kırışıklıklar da eklenince kişi psikolojik anlamda kendini kötü hissedebilir.
Güneş kreminin faydaları sayesinde cildin eski parlaklığının geri gelmesi sağlanarak bu sorun kolaylıkla çözülebilir. Dikkat edilmesi gereken nokta kremin düzenli ve dikkatli kullanılmasıdır.
https://bebakshop.com/collections/koruyucular
 
98
İslam Dünyası / KUR’AN’DA GEÇEN SALAT KONUSUNA, BİRDE BU AÇIDAN BAKALIM.
« Son İleti Gönderen: halukgta Ağustos 09 2023, 15:55:19 »
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim konu, Kur’an’da çok fazla geçen SALAT konusu üzerine olacak. Bildiğiniz gibi Kur’an’da geçen bu kelime, genellikle ayetlerde yalnız NAMAZ diye çevrilir. Buda salatın bir bütün olarak, gerçek anlamının karşılığı asla değildir, ancak bir parçasıdır. Aslında Kur’an’da SALAT kelimesi, bizim namaz dediğimiz kıyam, rükû ve secde ile yaptığımız ibadet olduğu gibi, DUA anlamına da gelir. Ayrıca insanların birbirine destek olması anlamına da geldiğini, Kur’an’dan anlıyoruz. Bu kelimeyi yalnız namaza indirgemek, salatın özüne uymadığı gibi, ALLAH’IN SALAT İLE BİZLERDEN NE İSTEDİĞİNİN VE BİZLERE NASIL BİR KAPI AÇTIĞININ, TAM KARŞILIĞIDA DEĞİLDİR.

Makalemde Kur’an’da geçen SALAT kelimesinin tüm anlamları üzerinde özellikle durmak ve bu konunun aslında farkında olmadığımız, çok önemli bir amacının olduğunu, sizlere hatırlatmak istiyorum. Günümüzde Farsça olan bizlerin NAMAZ diye isimlendirdiğimiz anlamına bakalım önce. Namazın şekilsek hareketlerine baktığımızda, ALLAH’IN HUZURUNDA SAYGIYI, BAĞLILIĞI VE KOŞULSUZ TESLİMİYETİ GÖRÜYORUZ. Namazın hareketlerinin anlamı, aslında çok önemli. Namaz yalnız şekilsel saygının, bağlılığın gösterildiği bir ibadet olmayıp, Kur’an’ın neredeyse özünü içine alan ve Allah’ın kullarını uyardığı çok önemli bir konuyu da, bizzat hayata geçirilmesini sağlıyor.

Hayata geçirdiğimiz bu konu ne olabilir? Önce hatırlayalım, Allah Kur’an’da onlarca ayetinde bizleri uyarıyor ve neler söylüyordu? Yalnız bana kulluk edeceksiniz, yalnız benden yardım dileyeceksiniz. Şefaat, bağışlanma ve yardım etmek benim yetkimdedir.  Bu konuda yaratılmış hiçbir beşeri muhatap almayacak ve yalnız bana kulluk edeceksiniz, insanlar arasında yardımlaşmayı, destek olmayı sağlayacaksınız ve tüm bunları gösteriş için yapmayacaksınız, diye Allah’ın uyardığı yüzlerce ayeti sanırım hatırladınız. ASLINDA ALLAH BU DÜNYADA SALAT İLE BİZLERİN İŞİNİ, ÇOK KOLAYLAŞTIRMIŞ OLDUĞUNU GÖRÜYORUZ. Çünkü insanlar birbirine yardımı, destek olmayı asla karşılıksız, kolay kolay yapmaz. Allah toplumun sıhhati, huzuru ve barışı sağlamak için yardımlaşmaya ve insanların birbirine destek olma konusuna dikkatimizi çekiyor. Allah bizlerden, çok fazla bir şey istemiyor. Yalnız kendisine karşı saygılı olmamızı ve doğru yolda gitmemizi, birbirimize yardımcı olmamızı ve YALNIZ KENDİSİNİ MUHATAP ALMAMIZI İSTİYOR. Özet olarak, salatın çok önemli amacını söylemek gerekirse KULA KUL OLMADAN, YALNIZ ALLAH’A KUL OLMANIN YOLUNU GÖSTERİYOR ALLAH, SALAT İLE BİZLERE.

Allah İslam dininde, RUHBAN SINIFININ olmadığını hatırlatır bizlere. Hiç düşündünüz mü, neden ruhban sınıfı yok der Kur’an? Eğer böyle bir emri olsaydı Allah’ın, Kur’an’ın genel çoğunluğunda yaptığı uyarı ve ikazlarla ters düşer, çelişirdi. Ruhban sınıf olsaydı, ruhbanların söyledikleri ve öğretileri yanlış bile olsa, bizleri Allah bu yanlışımızdan sorumlu tutmazdı. Bunun adına zaten İMTİHAN denmezdi. Çünkü Allah, sizleri bu dünyada İMTİHAN EDİYORM diyor. Peki, nereden imtihan ediyorum diyordu? Gönderdiğim ve anlayasınız diye kolaylaştırdığım vahiyden, yani Kur’an’dan. Onun için Allah, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın emrini vermiştir. Çok daha önemlisi, KULU İLE ARASINA RESULÜ DÂHİL HİÇ KİMSENİN GİREMEYECEĞİNİ BİLDİRİYOR VE RESULÜNE, TEBLİĞ ETMEK SANA, HESAP SORMAK BANA DÜŞER DİYEREK, KULUMLA ARAMDAN ÇEKİL UYARISINIDA YAPIYOR. RESULÜNÜN GÖREV VE SORUMLULUĞUNU HEM RESULÜ, HEMDE BİZLERİN BİLMESİ İÇİN, NASIL AYETLER İNDİRMİŞTİ HATIRLAYALIM.

“RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)

“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.”  (Kehf 56)

“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40)

Bu uyarıları aldıktan sonra hala bizler, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ, POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEBİLİR MİYİZ?  Diyemeyiz, ama ne hikmetse diyoruz. Bakın her şey ne kadar açık ve net. Bu ve benzeri onlarca ayetten de anlıyoruz ki, BİZLER BU DÜNYADA, ELDE KUR’AN ALLAH İLE BAŞBAŞAYIZ. Dar ve zor bir durumdaysak, yalnız Allah’a dua edip salat ile yardım dilemeliyiz, hiç kimseye muhtaç olmadan. Bundan güzel bir şey olabilir mi? EĞER YARDIM İÇİN İNSANLARA MUHTAÇ OLSAYDIK, ONLARIN HEPSİ MENFAAT KARŞILIĞINDA YARDIM EDERDİ. Aramıza birilerini koymaya çalışıyorsak, Allah’ın bir ayetinde uyardığı O acı gerçeğin içindeki bataklığa batmışız demektir. Nasıl uyarıyordu hatırlayalım. “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR.”(Yusuf 106) Bu uyarının anlamı, Allah’ın tek elinde olan yetkilerini, örneğin şefaat etmek gibi, bizler edindiğimiz VELİ, GAVS adını verdiğimiz kişilere de veriyorsak, işte bizler Allah’a şirk koşanlardan olmuşuz demektir. Hatırlatırım Allah’a şirk koşabilmek için, önce Allah’a ve kitabına iman etmiş olmamız gerekir. İman etmeyen zaten kafir olmuş demektir.

Gelelim SALAT konusuna. Üzerinde hiç durmadığımız ama aslında çok önemli olan SALAT ile Allah, aslında bizlere çok önemli bir kapı açıyor. ALLAH İLE ARAMIZA HİÇ KİMSEYİ ALMADAN, YALNIZ ONA KULLUK EDİP, YALNIZ ONDAN YARDIM DİLEMEMİZİN KAPISINI, ARDINA KADAR AÇIYOR. AMA BİZLER HALA BUNUN FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Onun için, kıldığımız namazın, Allah’a yaptığımız duaların karşılığını göremiyoruz. İnsanların birbirine yardımı, desteğini de gösteriş için yapıyoruz. Çünkü bizler Allah’ın yanında edindiğimiz veli, gavs dediğimiz kişilerden de yardım bekliyor, onları haşa Allah’ı sever gibi seviyoruz. Bu kişilerin mahşer günü, bizlere şefaat edeceğine inanıyoruz.

Bizler hala günümüzde, namaz var mı yok mu, salat namaz değil tartışmalarının yanında, namaz var diyenlerinde, namazın gerçek ruhundan uzak, sanki aramıza Allah ile çok güvendiğimiz kişileri alarak anlamını dahi bilmeden yaptığımız bir dua, ibadet haline dönüştürdük namazı/salatı. Sizce bizler namaza durduğumuzda, yalnız Allah’ımı muhatap alıyor ve yalnız Allah’a mı hitap ediyoruz? Okuduğumuz duaların anlamlarını, lütfen araştırın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ne yazık ki bir türlü Allah’ın uyardığı gibi, ORTA YOLU BULAMADIK. Bizler ister namazda, isterse sıkıntılı bir anımızda YALNIZ ALLAH’A SIĞINIP VE YALNIZ ALLAH’TAN YARDIM DİLEMEMİZ GEREKİRKEN, KENDİMİZE ALLAH’IN YANINDA BAŞKA YARDIMCILAR BULDUK. NE YAZIK Kİ SALATIN ÖZÜNDEN, BÖYLECE UZAKLAŞAN, SALATI YALNIZ ŞEKİLSEL BİR RİTÜELE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜMÜZ MÜSLÜMANLAR OLDUK. ÇÜNKÜ SALATIN DEĞERİNİ, AMACINI BİLEMEDİK.

Günümüzde bizler eğer şefaati, yardımı Allah’ın yanında, yaratılmış her kimden istiyor ve ondan yardım bekliyorsak, YANİ ALLAH İLE ARAMIZA, YARATILMIŞ BİR BEŞERİ KOYUYORSAK, istediğimiz kadar namaz kılalım, istediğimiz kadar Allah’a dua edelim, Allah’ı gücendirdiğimiz için dualarımız karşılık bulmayacaktır. HAKKA BATIL KARIŞTIRDIĞIMIZ İÇİN, NE SALATIN/NAMAZIN, NEDE YAPTIĞIMIZ DUALARIN KARŞILIĞINI ALLAH’TAN GÖREMEYİZ. GÖRMİYORUZDA ZATEN. Allah’ın çok kolay ve basit emrettiği salatı, mezheplerin yaptığı beşeri ilavelerle öyle zorlaştırdık ve özünden öyle uzaklaştırdık ki, Allah’ın kulu arasında açık bıraktığı kapıyı, farkında olmadan ellerimizle kapattığımızın, farkında bile olamıyoruz.

Dilerim, Kur’an’ın emrettiği SALATIN özünün farkına varan ve Allah’ın huzuruna durduğumuzda, yalnız ona saygımızı gösterip, yalnız ondan yardım dileyen ve karşılık beklemeden insanlara yardım ve destek olan, Allah ile aramıza hiçbir beşeri koymadan, imanını yaşayan, ALLAH’IN HALİS KULLARINDAN OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK.

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
99
Sizlere şöyle bir soru sorsam, nasıl bir cevap verirdiniz? KUR’AN’IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNİ NEREDEN BİLECEĞİZ? Aslında çok önemli ve üzerinde düşünmemiz gereken bir soru. Bu konu çok önemli, onun için biraz detaylı yazmak zorunda kaldım. Lütfen sabırla okuyalım. Bu soruya doğru bir cevap aramak istiyorsak, ilk önce Kur’an’ı hiç okumamış ve tebliğ almamış olduğumuzu düşünerek, bu soruya cevap arayalım. İnsanlık tarihini araştırdığımızda, ilk çağlarda yani binlerce yıl öncesinde bile, insanların herhangi bir şeyden korktuklarında sığınabileceği, yardım isteyebileceği bir güce inanma ihtiyaçlarının olduğunu görüyoruz. Örneğin eski insanlar güneşe, aya, yıldırıma ya da benzeri farklı güçlere inanmış, ona kurbanlar keserek onunun yardımını beklediklerini tarihi kayıtlardan biliyorum.

Demek ki insanın yaradılışında, genlerine adeta işlenmiş öyle bir duygu var ki, İNSANLAR ZOR ANLARINDA SIĞINABİLECEĞİ, YARDIM İSTEYEBİLECEĞİ BİR GÜCÜN ARAYIŞINDA OLMUŞLAR, İLK YARADILIŞTAN BU YANA. Bunun bir ihtiyaç olduğunu söylememiz, yanlış olmaz sanırım. Bakın buraya kadar düşüncemiz, Allah’ın indirdiği hiçbir kitaptan istifade ederek söylenmiş sözler değil. İnsanlık tarihinin geçirdiği evrelerden faydalanarak aldığımız bilgiler.

Şimdide Allah’ın kullarına Resulleri aracılığıyla, yol gösterici olarak gönderdiği Kitaplarına bakalım. Ama önce şunu da düşünmenizi rica ediyorum. Bizler Kur’an’ın Allah katından indirilip indirilmediğini anlamadan önce, ALLAH’IN VARLIĞINA İNANIYOR MUYUZ? İNANIYORSAK AYNI SORUYU TEKRAR KENDİMİZE SORMAMIZ GEREKİR. ALLAH’I GÖREMİYORUZ, ALLAH’IN OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAĞIZ, KANITI NEDİR? Bu soruyu soran kişilerin genel çoğunluğu, bu soruya şöyle cevap verebiliyorlar. Kâinata, çevremize, yaratılan tüm âleme baktığımızda,  araştırdığımızda bunun bir sanatçısı olması gerekir. Hiçbir şey tesadüf olamaz şeklinde birçok örnekler verip, Allah’ın varlığına inandıklarını söylüyorlar. Bu yöntem çok doğrudur.  Bu durumda aynı mantıkla, Kur’an’ın Allah katından gelip gelmediğini anlamaya çalışabiliriz. Elbette elimizdeki Kur’an’a bakarak, işimiz çok daha kolay olacaktır. Yani Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek, araştırarak içinde tutarsızlık ve çelişki olup olmadığını anlamaya çalışarak ta, bu sorumuza cevap bulabiliriz. TABİ KUR’AN’I YİNE, KUR’AN’IN VERDİĞİ ÖRNEKLERDEN YOLA ÇIKARAK ANLAMAK ŞARTIYLA. Çünkü Kur’an’ı Allah, biz nice örneklerle açıkladık diyor. Eğer Kur’an’ı rivayet ve sanı bilgilerin etkisiyle anlamaya çalışırsak, inanın o kadar çelişkilerle karşılaşırız ki anlatmakla bitmez. KUR’AN’A BAKTIĞIMIZDA GEÇMİŞTEN, YAŞANAN O GÜNKÜ ORTAMDAN BİLGİ VERDİĞİ GİBİ, GELECEKTEN DE BİLGİLER ÖRNEKLER VERİYOR. Böyle bir bilgiyi veren kitap, insan ürünü asla olamaz.

Allah’ın gönderdiği Kitapların hepsinde, kullarının bir arayış içinde olduğu, ama genel çoğunluğunun yanlışa sapmaları nedeniyle, birçok kez uyarıldığı İlahın, yaratıcının yalnız Allah olduğu bilincini Rabbimiz kullarına bildiriyor. Allah’ın dışında hiçbir güce inanmayın, ardına düşmeyin diye de ikaz ediyor. KUR’AN’I DİKKATLE OKUYAN BİR İNSAN ŞUNU ÇOK RAHAT ANLAYACAKTIR. ALLAH KULLARINI YARATIRKEN, GENLERİNE ADETA, TABİRİ CAİSSE YARATICINI ARA, BUL SİNYALLERİNİ/ÇİPİNİ YERLEŞTİRMİŞ, KULUNUN İMTİHANINDA ONA KOLAYLIK SAĞLAMIŞTIR.

Buradan da şunu anlıyoruz. Bizlere düşen, genlerimize yerleştirilmiş bu dürtüyü, uyarıyı açığa çıkarmak, araştırmak ve doğruyu gerçeği bulmak olmalıdır. ONUN İÇİN ALLAH KUR’AN’DA DÜŞÜN, AKLINI KULLAN UYARILARINI ÇOK YAPIYOR. Yani bizler nasıl Allah’ın varlığını araştırıp, varlığını kabul ettiysek, Kur’an’ın da Allah katından geldiğini, önce düşünerek ayetleri araştırarak anlamalıyız ki, imanımız güç kazansın. Bu uyarının farkında olup araştıran, önce şöyle bir duygunun etkisiyle şunları düşünür. BİZLERİ VE KÂİNATI YARATAN BİR GÜÇ OLMALI. Eğer bu duyguyu dışa vurup, bizleri ve kâinatı yaratanın kim olduğunu araştırmaya devam edersek, işte o zaman kafamızdaki tüm soruların cevabını da yavaş yavaş bulmaya başlarız. Bizleri yaratanın, bizleri uyarması gerekir düşüncesi, bizleri araştırmamızda doğruya yönlendirecektir.  Yok, eğer bedenimiz ve yaradılışımızdaki genlerimizin uyarısını umursamaz ve önemsemezsek, kafamızdaki tüm sorular cevapsız kalır ve bu durumda İNANÇSIZ BİR İNSAN OLARAK YAŞAMAYA DEVAM EDERİZ.

Eğer içimizdeki o duyguya cevap aramak için, araştırma gereği duyarsak, işte o zaman göstereceğimiz çaba nispetince, makalemizin sorusu olan konuya en doğru cevabı mutlaka buluruz. Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah daha önce birçok uyarıcı Resul ve Kitaplar zamanla göndermiş, onu günümüzde de yaşayan toplumlardan anlıyoruz. Yahudi ve Hristiyanlar Kur’an’ı kabul etmiyor. Hâlbuki tarafsız araştırsaydılar, kendilerinin inandığı kitaplarda geçen birçok konunun, Kur’an’da da olduğunu göreceklerdi. Hatta onların yaptığı yanlışların, Kur’an’da izah edilip açıklandığını, uyarıldıklarını da göreceklerdi. Tüm bu bilgiler bile, Kur’an’ın en son uyarıcı kitap olarak, Allah katından indirildiğine açık bir kanıttır.

Eğer Kur’an’ın emrettiği İslam’ı, bizler Kur’an’dan değil de cemaat, tarikat ve mezheplerin öğretisinden anlamaya çalışırsak, İNANIN KUR’AN’I ANLAYARAK TARAFIZ BİR GÖZLE OKUMADIYSAK, BU DİN BU KİTAP ALLAH KATINDAN ASLA İNMEMİŞTİR DİYEBİLİRİZ. Bakın sorumuza doğru cevabı bulmak için, önce en doğru yolu izlememiz şart. Eğer bu yolu izlemediysek, O sorumuza da doğru bir cevap asla bulamayız. Eğer doğru bir yol izlersek, KAFAMIZDAKİ TÜM SORULARA, KUR’AN’IN CEVAP VERDİĞİNİDE GÖREBİLİRİZ. Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek okuyan, AYETLER ARASINDA ASLA ÇELİŞKİ OLMADIĞINIDA GÖRECEKTİR. Ayrıca Kur’an’ın yaşanan sorunlara çözüm bulmak için indirildiğini de anlayacaktır. İnsanlar arasında yaşanan öyle sorunlar var ki, bu sorunu kendilerinin düzeltmesi mümkün değil. Düzeltememişler zaten. Çünkü toplumlar erkek hükümranlığında olduğu için, kadın sürekli görmezden gelinmiş, hor görülmüş. Ama Kur’an özellikle bu konuya da düzenleme getirip, kadına hak ettiği gücü, yetkiyi vermiştir. Hatırlatırım 1400 yıl önce kadının adı bile yoktu. SIRF BU DÜZENLEMELER BİLE, KUR’AN’IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNE VE BÖYLECE ADALETİN SAĞLANDIĞINA KANITTIR.

Kur’an bizleri ilme, bilime yönlendirir ve Kur’an’da verdiği bazı örneklerle, günümüz ilminin buluşlarının, bire bir uyuştuğunu görürüz ve hayrete düşeriz. Örnek vermek gerekirse. ALLAH AYETİNDE, SİZİN KATINIZDA BİN YIL, BENİM KATIMDA BİR GÜN GİBİDİR DER. Ölümü tarif ederken verdiği örnek, çok ilginçtir. Uykuyu ölüme benzetir ve uyuduğunuzda aslında ölümü yaşadığımızı ve zaman diliminin değiştiğini anlatır. Günümüz ilmi, uyuyan bir insanın gördüğü rüyanın zaman akışının, bu dünyada yaşadığımız zaman akışı ile değil, Kur’an’ın verdiği örnekle uyuştuğunu kanıtlamış ve rüyamızda gördüğümüz, bize çok uzun gibi gelen rüyanın, SANİYELER İÇİNDE GÖRDÜĞÜMÜZÜ keşfetmişlerdir. KUR’AN’IN ALLAH KATINDAN GELDİĞİNE, BUNDAN DAHA AÇIK KANIT OLABİLİR Mİ?

Kur’an’ın çözüm getirmeye çalıştığı örneklere bakalım. Örneğin kölelik. Kur’an köleliğe son vermiştir. YANİ KUR’AN, İNSANLARIN KENDİ ARASINDA ÇÖZEMEDİĞİ, ZOR OLAYLARIN ÇÖZÜMÜNÜDE SAĞLIYOR VE DOĞRUYA, GÜZELE ARAŞTIRMAYA YÖNLENDİRİYOR. Kur’an insanlar tarafından yazılmış olsaydı, o günün sorunlarına asla çözüm getiremezdi, çünkü ÇOK KATI GELENEK BASKISI VARDI. Bu değişim Allah katından gelmeseydi, hiç kimse dinlemez kabul etmezdi. Örneğin ZIHAR konusu. Allah’ın Resulü, bir kadının kendisine bu konuda yaptığı şikâyete, baskın geleneğin etkisiyle önce sorunu çözememiş, Allah hemen konuya müdahale ederek, bu sorunu da çözmüş konu ile ilgili ayet indirmiştir. Günümüzde birçok insanın deist ya da ateist olmasının nedeni, Kur’an’ı tarafsız anlayarak okumadan, YAŞANAN İSLAM’IN GÖRSEL ETKİSİYLE, BU DİN BÖYLEYSE, ALLAH KATINDAN İNMEMİŞTİR DİYİP, KESTİRİP ATIYORLAR. Ama tarafsız araştıranlar, yaşanan İslam ile Kur’an’ın taban tabana zıt olduğunu gördüğü andan itibaren, şu sözü söylüyorlar.

“BÖYLE OLMADIĞINA EMİNDİM. ÇÜNKÜ BU KİTAP ALLAH KATINDAN GELİYORSA, BU YAŞANAN İSLAM ALLAH’IN DİNİ OLAMAZ.”

Bakın sorumuza nasıl akılcı ve mantıklı cevaplar alıyoruz. Şöyle diyebilirsiniz. Daha önceki kitaplarda Kur’an gibi doğruya güzele, Allah’a davet etmiyor muydu? Elbette ediyordu ama O günkü toplumda tıpkı bizlerin yaşadığı gibi, Allah’ın vahyinden kopmuş ve atalarının dinini yaşar olmuşlardı. Onun için Allah tekrar uyarma gereği duymuş ve SON OLARAK BİR RESUL VE KİTAP GÖNDERECEĞİ BİLGİSİNİ DE VERMİŞTİR. Lütfen Kur’an’dan önce gelen Hristiyanların inandığı incili araştırınız. Orada bile Hz. İsa’dan sonra bir Resulün geleceği ve onun tebliğ ettiği Kitapta, Hz. İsa’nın tebliğ ettiklerini onaylayacağı yazıyor.

BAKIN BU KONUDA KANIT, KUR’AN’DAN ÖNCE İNDİRİLEN KİTAPTA BİLE VAR. Bizler batılın rivayetlerin etkisinde kalmadan, iyi niyetle Kur’an’ı dikkatle, ayetler arasında bağlantı kurarak anlamaya çalıştığımızda, bu kitabın insan tarafından yazılamayacağı anlaşılacaktır.  Örnek vermek gerekirse. Allah Kur’an ayetlerinin bir kısmının müteşabih olduğunu söyler ve bu ayetlerin anlamını bir ben bilirim, birde ilimde tahsil etmiş olanlar bilir diyerek, zamanla ayetin anlamının bilimle ortaya çıkacağını anlatır. Çok önemli olan bir konuda bazı kişilerin, Kur’an’ı Hz. Muhammed yazmıştır, yani beşeridir dediklerini duyarsınız. Ama Kur’an’ı tarafsız okuyan bir insan, Hz. Muhammedin yaptığı bazı yanlış konularda Kur’an’da uyarıldığını, ikaz edildiğini görürsünüz. Kur’an’ı kendisi yazmış olsaydı, kendi hatalarını sizce Kur’an’a geçirir miydi? Bu bilgi bile Kur’an’ın, Allah katından indirildiğine kanıttır.

Müteşabih ayetler konusuna birkaç örnek verelim ki, bu kitabın gerçekten Allah katından indirildiğine gönlümüz ve aklımız onaylasın. Allah bir ayetinde Velilerin ardına düşenlerin, dişi örümceğin evine sığınanlara benzetiyor. Ayeti ilk okuduğunuzda belki de hiçbir şey anlamadınız. Belki de yaklaşık yüz yıl öncesine kadarda bu ayeti Müslümanlar doğru anlamamış olabilirler. Ama bilim adamları, dişi örümceğin yuvasını barınmak için değil, tuzak için yaptığını ve bu tuzağa yakalanan sinek ve benzeri canlıları kurduğu ağ ile yakalayıp yediğini, hatta erkek örümcekle dişi örümcek birleştikten sonra, hemen kaçmazsa erkek örümcek, onu dahi yediğini bilim adamları bulmuş.  Allah’ın verdiği bu örnekten anlıyoruz ki, Kur’an Allah katından indirildiğine apaçık kanıttır. Çünkü örümcekle ilgili bu bilgi, Kur’an’ın indirildiği çağda bilinmiyordu.

Buna benzer daha yeni keşfedilmiş birçok müteşabih ayet vardır. Örneğin gökyüzünü, sizler için koruyucu bir tabaka yaptık der. Bu bilginin OZON TABAKASI OLDUĞU, YAKIN ZAMANDA BİLİM ADAMLARI TARAFINDAN BULUNMUŞTUR. Yine Kur’an’da gelecekten bir haber daha veriyor ve Fire un ’un bedeninin, gelecekteki insanlara ibret olsun diye korunacağı bilgisini veriyor. Buda yakın çağlarda ilim adamları tarafından, ortaya çıkarılmış bir gerçektir. Bin dört yüz yıl önce bu bilgi insanlar tarafından keşfedilmediğine göre, bu bilgiyi aktaran Kur’an, Allah katından indirildiği çok açıktır. Yine Allah bir ayetinde, TALI SUYLA TUZLU SUYU YANYANA GETİRİR, BİRBİRİNE KARIŞTIRMAYIZ DER. Bu ayet yüzlerce yıl önce, iman edenle etmeyeni bir tutmayız, ayırt ederiz şeklinde anlaşılmış. Hâlbuki deniz bilimiyle uğraşan bir kişi, gerçekten okyanusta, tatlı suyla tuzlu suyun yan yana olduğunu ve birbirine karışmadığını keşfetmiştir. TÜM BU VE BENZERİ AYETLERDEN DE ANLIYORUZ Kİ, KUR’AN GELECEKTE OLACAK KONULAR HAKKINDA BİLE BLGİ VERİYOR. BUNUN BEŞERİ BİR KİTAP OLMASI MÜMKÜN DEĞİLDİR. TÜM BUNLAR, KUR’AN’IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNE APAÇIK DELİLLERDİR.

Allah özellikle muteşabih ayetleri Kur’an’a almasının ve zamanla yüzlerce yıl sonra, bu ayetlerin ne anlama geldiği ortaya çıkmasıyla, iman edenlerin imanlarının artması ve iman edenlerin inandığı kitabın, Allah katından indirildiğine emin olması için, bu ayetlerin Kur’an’da olduğu bilgisini veriyor. Lütfen Kur’an’ın Allah katından indirildiğinden kuşku duymayalım. İslam’ı yalnız Kur’an’dan öğrenelim ki, kafamızda şüpheler uyanmasın ve imanımız çok daha güçlü olsun. DİLERİM HAKKA BATIL KARIŞTIRMAYAN, İMANINI DÜŞÜNEREK ARAŞTIRARAK YAŞAYAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ. Bakın Allah ayetinde, Kur’an’ın Allah katından gelip gelmediğinde şüphe edenlere, nasıl cevap veriyor.

“BU KUR’ÂN, ALLAH’TAN BAŞKA VARLIKLAR TARAFINDAN UYDURULABİLECEK BİR KİTAP DEĞİLDİR. KUR’ÂN, KENDİNDEN ÖNCEKİNİ TASDİK ETMEKTE VE ONU AÇIKLAMAKTADIR. ONDA ŞÜPHE YOKTUR. O, ÂLEMLERİN RABBİNDENDİR.” (Yunus 37)

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
100
Bu makalemde sizlerin, üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim çok önemli bir konu var. Lütfen bu konuyu düşünürken akıl ve mantık sınırlarında düşünelim ve makaleyi sabırla okuyalım. Bu konuda söylenenleri, yazılanları eğer düşünmeden okursak,  söylenenlere hak verebiliriz. Onun için Allah sizleri Kur’an’dan imtihan ediyorum derken, bizlerin mutlaka ayetler üzerinde düşünmemizin çok önemli olduğu uyarısını yapar ve AKLINI KULLANMAYANLARI, PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DİYE DE UYARIR. Yani aklını kullanmayanlar her söylenene inanır ve asla doğru yolu bulamayacakları içinde, rezil bir hayat yaşarlar diyor Rabbimiz. Gelelim konumuza. Allah bizleri neredeyse her ayetinde Kur’an’a yönlendiriyor ve yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı, onu nice örneklerle açıkladığını söylediği gibi, emin olmadığın sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin diye de uyarır. Tüm bu ve benzeri ayetleri tebliğ alan biz Müslümanlar, sizce aşağıda yazacağım sözleri söyleyen bir Müslümana, bizler nasıl cevap vermeliyiz?

“BİR MÜSLÜMAN KUR’ANA UYMALIDIR DİYORSUNUZ. BU DURUMDA ARAPÇA BİLMEDİĞİMİZE GÖRE, KUR’AN MEALİ OKURSAK VE ONA UYARSAK, BELKİDE YÜZ ÇEŞİT HOCAYA UYMUŞ OLMAZ MIYIZ? ÇÜNKÜ ONLARCA FARKLI KUR’AN TERCÜMESİ VAR.”

Önce şunu hatırlatmak istiyorum. Aklını Kur’an ile kullanan, yalnız onun ipine sarılan her sorunun mantıklı cevabını mutlaka verir, asla aldatılamaz ama önce bizlerin Kur’an ile aramıza örülen duvarı kaldırıp, onu aşarak Kur’an ile buluşabilmeliyiz. Allah’ın kitabı Kur’an’dan başka, beşeri yazılmış hiçbir kitaba, hatta orijinali Arapça olan rivayet Hadislere bile yapılmayan bu davranışı, neden yalnız Kur’an’a karşı yapılıyor ve insanlar Kur’an’ı farklı tercüme ediyor olabilir? BUNU ANLAYAN, FARK EDEN İSLAM TOPLUMUNA KURULAN TUZAĞINDA FARKINA VARIR. Sizlere sorsam ve desem ki, siz hangi dine inanıyorsunuz, bu soruma vereceğiniz cevap, İslam dini olacaktır. Peki, İslam ne demek? KENDİSİNİ YALNIZ ALLAH’A TESLİM EDEN DEMEKTİR. Eğer Kur’an, herkesin anlayacağı tek bir tercüme yapılamıyor, her dile böyle farklı tercüme ediliyorsa, bizler Kur’an’ı tam olarak anlayamıyorsak, veli âlim dediğimiz kişiler anlıyorsa, BU DURUMDA KENDİMİZİ NASIL ALLAH’A, YANİ ONUN KİTABINA TESLİM EDERİZ. Anlayamadığımız bir kitaba kendimizi teslim edemeyeceğimize göre, İslam’ı ve Kur’an’ı bizlere öğretecek kişilere önce teslim olmamız gerekir. Ama Alla bunu yasaklıyor. Sakın benden başka Veliler edinip, ardı sıra gitmeyin diyen Yaradan’ın uyarılarını, neden dikkate almıyoruz?

Eğer Kur’an’ı anlayarak ve dikkatle düşünerek okumadıysak ve bizlerin inancına, rivayet edilen Hadisler ve Mezheplerin fıkıh inancı hâkimse, bu sözleri söyleyen kişiye kesinlikle inanmamız kaçınılmaz olur. Önce şunu açıkça belirtmek isterim. Bu söylem, geleneksel İslam inancının devam edebilmesi için, toplumu tedirgin edebilmek adına öne sürülen bir silahtır. Bakın silah diyorum, çünkü bu düşünce ve inanç kabul edildiği andan itibaren, O toplum silahsız, mezhepler, cemaatler ve tarikatlar tarafında teslim alınmış demektir. AMAÇTA BU ZATEN NE SÖYLENİRSE, NE ANLATILIRSA İTİRAZ ETMEYEN, BİR MÜSLÜMAN TOPLUM YARATMAK. Üzgünüm ama bunda başarılı oldular.

Allah boşuna, sizleri Kur’an’dan imtihan ediyorum, Kur’an’dan sorumlu tutuyorum demiyor. Sizce herkesin farklı tercüme edeceği, zor anlaşılan bir rehber gönderip, daha sonra tüm kullarını bu kitaptan sorumlu tutar mı Allah? Elbette böyle bir kitap asla göndermez, önce bunu aklımızdan çıkarmayalım. BUNLARIN HEPSİ BİR TUZAĞIN SONUCUDUR. BİZLER EĞER BU TUZAĞIN FARKINA VARABİLMEK İÇİN HİÇ BİR ÇABA GÖSTERMİYORSAK, KENDİMİZİ MUTLAKA DİN ADINA BİRİLERİNE TESLİM ETMEMİZ GEREKİR. BU DAVRANIŞ BİZİM SANIRIM İŞİMİZE DE GELMİŞ. BELKİDE GERÇEKLER TOPLUMDAN GİZLENDİĞİ İÇİN, ÖYLEDE YAPMIŞIZ. Ne yazık ki amaçta bu zaten, İnsanları Allah ile aldatarak, istedikleri gibi yönetmek. Onun için Allah bu konuda da bizleri uyarıyor ve sakın sizleri Allah ile aldatmasınlar diyor.

Günümüz teknolojisi, her bilgiye rahat erişilebilecek ortamda olduğundan, araştırmalarımızda çok zorlanmayacağımızı söylemek isterim. Yeter ki inancımızı öğrenmek için heves ve çaba olsun. Üzgünüm, bu çaba ve hevesi çok fazla göremiyorum İslam toplumunda. Çok iyi niyetle Kur’an’ı tercüme etmeye çalışan, çok değerli hocalarımız bugün var.  Onlarında hatalarının olmadığını söylemek yanlış olur. Çünkü hepimiz insanız hata yapabiliriz, bunu asla unutmayalım. Tabi iyi niyetli olanlardan çok daha fazla, batıl inançlarını topluma kabul ettirebilmek için, ayetleri o batıl bilgiler ışığında tercüme edenlerinde sayıları çok fazla. Zaten onun için farklı mealler, tercümeler çıkıyor ortaya. ALLAH’IN KİTABINI herkesİN ANLAYAMAYACAĞI, AMA KENDİLERİNİN EN DOĞRU ANLADIĞINI, AÇIKLADIKLARINI SÖYLEYENLERİN KURDUĞU TUZAĞA LÜTFEN DÜŞMEYELİM. HAŞA ALLAH KULUNA AÇIKLAYIP ANLATAMIYOR, AMA HER KULUNUN ANLAYAMADIĞI KİTAPTAN ALLAH, TÜM KULLARINA HESAP MI SORUYOR? Neye inandığımızın, farkında mısınız?

Peki, bu durumda ne yapmalıyız? İslam dininde ruhban sınıfı olsaydı, O kişiye tabi olur ve O bizleri yanlışa yönelttiyse, sorumlu O kişi olurdu. Ama Allah ben böyle bir şey emretmedim, sakın hiç kimseye tabi olmayın diye uyarıyor. Hatta Allah, Resulü ile kendi arasında hiç kimseyi istemiyor ve Allah Resulüne, tebliğ etmek sana hesap sormak bana düşer diye uyardıktan sonra, Müddesir 11. Ayetin öncesi ve sonrasındaki ayetlerde, sen tebliğ ettin görevini yaptın. Onların arasında sana uyanlar olduğu gibi, tebliğini hiç duymak istemeyenlerde vardı. Onun için şöyle diyor Rabbimiz Müddesir 11. Ayetinde; “TEK BAŞIMA YARATTIĞIMLA, BENİ BAŞ BAŞA BIRAK!” Bu ve benzeri ayetlerden de anlıyoruz ki, Allah’ın Resulü Kur’an’ı bizlere tebliğ etti ve görevini yaptı. Bundan sonra hepimiz imtihanımızda, ALLAH’ İLE BAŞBAYA KALDIĞIMIZI, LÜTFEN UNUTMAYALIM.

Aslında bizler önce, İslam toplumunun yarattığı KORKU VE BASKISINDAN KENDİMİZİ KURTARMALIYIZ. Bunu yapabilmemiz içinde, her şeyden önce Kur’an’ın asla bahsetmediği örneğini bile vermediği, kafamızdaki tüm batıl ve hurafelerden önce kurtulmalıyız. Bunların din olmadığını bilmeliyiz. LÜTFEN KORKMAYIN VE ÇEKİNMEYİN, Allah sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diyorsa, Kur’an’ın hiç bahsetmediği bir konudan asla sorumlu tutmaz hesaba çekmez, Allah’a güvenelim. BU AYET BİZLER İÇİN, GERÇEK İSLAM’A GİRİŞİN ANAHTARI OLMALI. Daha sonrada önümüzde olan, birçok Kur’an tercümelerinden korkmadan faydalanmalıyız. ÇÜNKÜ KUR’AN’A VAKIF OLAN BİR MÜSLÜMANI YANLIŞ, HATALI BİLGİLER ASLA ETKİLEMEZ. Peki, nasıl bir yol izlemeliyiz. Allah dinin anası ve temeli olan ayetleri MUHKEM, yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve net gönderdiğini söylüyor. Ayrıca yine bu konuya dikkatimizi çekerek, aynı konulardan nice örnekler verdiği uyarısını da yaparak, işimizi kolaylaştırıyor. Bildiğiniz gibi Kur’an’da çok fazla tekrar vardır. Bunun nedeni ayetlere farklı anlamlar vermeye çalışanların yalan ve iftiralarını ortaya ç??kması adınadır, bunu unutmayalım ve bundan faydalanalım.

Örnek vermek gerekirse. Allah ayetlerinde, şefaat tümden bana aittir, hiçbir şefaatin olmadığı o günden sakının diyorsa, asla bir başka ayetinde bunun tersini söyleyip, haşa adeta Kur’an’da çelişki yaratırcasına,  sözünden dönmüş gibi Resulüme, din âlimlerine, veli kişilere de şefaat yetkisini verdim asla demez. Çünkü Allah sözünde durandır. Şefaattin olduğunu iddia ederek, farklı tercüme yapanlar, batıl inançlarını Kur’an’a söyletmeye çalışanlardır, lütfen bu tuzağa düşmeyelim ve elimizden geldiğince Kur’an’ı bolca, ayetler arasında bağlantı kurarak düşünerek okuyalım. İnanın her şeyin o zaman daha farklı olduğunu göreceksiniz. Kur’an’ı siz mealinden, tercümesinden anlayamazsınız okumayın diyerek, sizlere birilerinin anlatması gerektiğini söyleyenler, KOLAY SERVET PEŞİNDE OLANLARDIR. KUR’AN, GERÇEK MÜSLÜMANLARIN, İSLAM’I ANLATIRKEN HİÇ BİR ÜCRET İSTEMEZLER DİYEDE BİLGİ VERİR. GÜNÜMÜZDE Kİ ACI ÖRNEKLERİNİ HALA FARK EDEMEDİYSEK, KARŞMIZA DAHA ÇOK BENZERLERİ ÇIKACAKTIR.

Değerli kardeşlerim işimiz kolay değil zor, bunu açıklıkla söylemek isterim. Çünkü Müslüman toplumlarının önüne, çok fazla engeller çıkartılıyor ve duvarlar örülüyor. Onun içinde Kur’an’a ulaşırken, çok zorluk çekiyorlar. Zorluk Kur’an’da değil, KUR’AN’A ULAŞMAKTA. BİZLER BU DÜNYADA İMTİHAN OLUYORUZ VE İMTİHAN OLDUĞUMUZ KİTAPTA KUR’AN. BİZLERE BU İMTİHANIMIZDA, SEN KUR’AN’I ANLAYAMAZSIN DİYENLER, BİZİ İMTİHAN OLDUĞUMUZ KİTAPTAN UZAKLAŞTIRIP, SORUMLU OLMADIĞIMIZ KİTAPLARA YÖNELTENLERDİR Kİ, LÜTFEN BUNLARDAN UZAK DURUN. Ama pes etmek asla yok. Unutmayalım Allah gücümüz yettiği ölçüde bizleri sorumlu tutacağına hükmederek, aslında içimizi rahatlatmış ve batıl hurafenin baskısını azaltmıştır. Tabi bu baskıdan kurtulmak isteyen, yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak, Onu kendi dilinden düşünerek okur ve Kur’an’ı anlamaya çalışır. Allah bizlere imtihanımızı vereceğimiz kadar uzun bir zaman verdiğini söylüyor Kur’an’da.

Buradan da şunu anlıyoruz. BU İMTİHANIN KOLAY DEĞİL, ZOR BİR İMTİHAN OLDUĞUNU SÖYLEMELİYİM. HATIRLATMAK İSTERİM ZOR OLAN KUR’AN’I ANLAMAK DEĞİL, ZOR OLAN BATILIN KUR’AN İLE ARAMIZA ÖRDÜĞÜ DUVARI AŞMAKTIR. BU DUVARI AŞANA HERŞEY ÇOK KOLAY. HATTA BU İMTİHANIMIZDA, ŞEYTANLAŞMIŞ İNSANLARIN ÖNÜMÜZE KURDUĞU TUZAKLAR VAR. Bizleri Allah’ın yolundan ayırıp, kendilerine katarak güçlenmeye çalışıyorlar. Onun için Allah çoğunluğa uyarsan, seni yoldan uzaklaştırırlar uyarısını yapıyor. Allah’ın Kur’an’da örneğini verdiği uyarılardan ders alan, asla bu tuzaklara düşmez. Beşeri oluşum olan mezheplerin dine, ibadetlerimize yaptığı ilaveleri detayları, haşa adeta Kur’an’ı eksik, detay sız göstermek için kullanıyorlar ve ne diyorlar? Bakın Kur’an’da sabah namazın kaç rekât olduğu bile yazmıyor. İyide Allah bu konuda Kur’an’da, zor bir anımızda kısaltılmış namazı tarif edip, normal zamanda kılacağımız namaza bir sınır koymadıysa, bunu bizler nasıl olurda eksik görür, bunu tamamlamaya çalışırız.

Bizler ağır ağır ama emin adımlarla, batıl ve hurafeden temizlenmiş aklımızla düşünerek, Kur’an’a sarılırsak ve Allah’ın kitabı üzerinde yoğunlaşarak, onu anlamaya ve hayatına geçirmeye çalışırsak, BİZLERİ HİÇ KİMSE ALLAH İLE ALDATAMAZ, KANDIRAMAZ. ALLAH’IN HUZURUNDA’DA İNANIN YÜZLERİ GÜLEN KULLARI ARASINDA OLURUZ. Lütfen şunu unutmayalım, bunu yaparken hiç korkmayalım, ufak tefek hatalar yapabiliriz. Hatasız hiç kimse yoktur. Allah Kur’an’da Resulünü bile ikaz ediyor ve bizler bu gerçeği fark edelim diye Kur’an’a bile geçiriyorsa, bizlerde hata yapmaktan korkmamalıyız, ELBETTE BÜYÜK HATALAR YAPMAMAK ŞARTIYLA. Çünkü Allah büyük günahlardan sakınırsanız, küçük günahlarınızın üstünü örter, sizleri affederim diyor.

Tekrar etmek istiyorum, Kur’an meallerinin farklı tercümeleri, bizleri korkutmasın. Allah Nahl suresi 98. ayetinde uyardığı gibi, Kur’an’ı okumaya başlamadan önce, bakın ne yapın diyor. Kovulmuş şeytan ve şeytanlaşmış insanların rivayet, sanı bilgilerinin baskısından önce kurtulun kafanızdan atın ve yalnız Allah’a onun kitabına güvenerek, ALLAH’A SIĞININ daha sonra Kur’an’ı okumaya başlayın diyor. Eğer Allah’ın bu tavsiyesini hayatımıza geçiremiyorsak, makaleme konu olan bu soruyu soranlara karşı asla doğru bir cevap veremeyiz, hatta onları haklı görüp, mutlaka bir veliye, âlime kendimizi teslim etmemiz gerektiğine inanırız.  İslam toplumun genel çoğunluğu bu hatayı yapıyor. Sonucunu da hepimiz görüyoruz, toplum ne hale geldi.

Kur’an Allah ile arasında hiç kimsenin olamayacağını, birçok ayetinde üstüne basa basa bildiriyorsa, lütfen bu gerçeği anlayabilmek için çaba harcayalım. Maide suresi 50. Ayetinde Allah, Kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara örnek veriyor ve YOKSA ONLAR CAHİLİYE KANUNUNU MU İSTİYORLAR DİYOR. Peki, cahiliye kanunu neydi? Yalnız Allah’ın vahyi ile din yaşanmaz diyerek, günümüzde bizlerinde ders almadığımız için yaptığımız o büyük yanlışların zinciriydi. Ayetin sonunda bu konuya açıklama yapıyor Allah ve bakın ne diyor. “ALLAH’TAN DAHA İYİ KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” Bizler hala bu gerçeklerden ders alamadık ne yazık ki. Enam suresi 107. Ayetinde de, Allah Resulüne bakın ne diyor. ”BİZ SENİ ONLARIN ÜZERİNE BİR BEKÇİ KILMADIK. SEN ONLARIN VEKİLİ DE DEĞİLSİN.” Demek ki herkes görevini yapıyor ve bu dünyadan çekiliyor. Resulde tebliğini yaptı ve bu dünyadan göçtü, BİZLERİ KUR’AN İLE BAŞBAŞA BIRAKTI.

Değerli dostlarım, konumuzun özüne gelirsek. Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor ve yemin ederek anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye KUR’AN’I KOLAYLAŞTIRDIK diyorsa, lütfen Kur’an’ı herkes anlayamaz ve yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlerin tuzağına düşmeyelim. ALLAH’A, ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENELİM. Elimize farklı da olsa Kur’an meallerini alalım ve bolca okuyalım, üzerinde düşünerek anlamaya çalışalım. Batıl ve hurafeden uzak bu çabayı gösterenlere Allah ne diyordu Araf 203. ayetinde? “BU, RABBİNİZDEN GELEN “GÖNÜL GÖZLERİDİR, ÖNGÖRÜLERİDİR, GÖNÜL GÖZÜNÜ AÇAN BELGELERDİR”, DOĞRUYA KILAVUZDUR, İMAN EDEN BİR TOPLUM İÇİN RAHMETTİR.” Elimizde Allah’ın korumasındaki böyle bir yol gösterici rahmet olan kitap varsa, neye korkuyorsunuz, çekiniyorsunuz. ONU ANLAYABİLMEK ADINA ÇABA GÖSTERİP, YALNIZ ALLAH’A ONUN KİTABINA GÜVENİRSEK, İNANIN ALLAH GÖNÜL GÖZLERİMİZİ AÇACAK VE KENDİ NURU KUR’AN İLE BİZLERİ AYDINLATIP BULUŞTURACAKTIR.

Dilerim Kur’an’ı anlayabilmek adına çaba harcayan, birilerine değil Allaha güvenerek dayanan ve sonunda Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/
Sayfa: 1 ... 8 9 [10]