Alternatifim Cafe

Dünya Dönüyor => Tarih => Avrupa ve Bizans Tarihi => Konuyu başlatan: ^^ChaTLaKK^^ - Mayıs 07 2006, 03:03:41

Başlık: II.Dünya Savaşının Nedenleri
Gönderen: ^^ChaTLaKK^^ - Mayıs 07 2006, 03:03:41
İKİNCİ DÜNYA SAVASININ NEDENLERİ
 
İki dünya savaşı arasındaki yıllarda Avrupa'da ortaya çıkan en önemli olay,İtalya ve Almanya'da faşizmin etkin duruma gelişiydi Faşizmin şovenist genişlemeci politikası,diplomatik görüş ve antlaşmaların inanılabilirliğini büyük ölçüde gözden düşürdü.
 
DİKTATÖRLERİN ORTAYA ÇIKIŞI:
 
Birinci Dünya Savaşı, Versailles antlaşmasında (1919 ) tazminat ve toprakların keyfi bölünümü ardından acı bir miras bırakmıştı.Bunların sonuçları,Benito Mussolini ile Adolf Hitler'in ,iktidarı elde etmelerinde büyük ölçüde etkili oldu.İtalya,Birinci Dünya Savaşında büyük kayıplara uğramış ve Versailles Antlaşması sonucunda hayal kırklığına uğramıştı.Mussolini,savaş sonrası dönemde,gerilim yaratmaya yönelik bir eylemci milliyetçilik politikası gütmesinden ötürü,geniş bir destek sağladı.Hitler de, Versailles Antlaşmasının ceza niteliği taşıyan yanlarına karşı çıkan ve Doğu Avrupa'daki Almanca halkları birleştirmeye kararlı olan bir aşırı milliyetçilik politikasını benimsediği için desteklendi

 

Birleşik Amerika'nın çekimser kalması barışı sağlama konusundaki başlıca girişimlerin yükünü,Avrupa'nın en güçlü iki devleti olan İngiltere ve Fransa'ya yüklendi. Her iki ulus da,1914 savaşının diplomatik sistemlerin beceriksizliğinden doğduğunu ve yeni bir savaşın rastlantı sonucu çıkmasını önlemek için diktatörlerle görüşme yapılması gerektiğini düşünüyorlardı.

 

1920'lerde Milletler Cemiyeti'ne ve silahsızlanma politikasına güveniliyordu.1930'ların başlarında,Milletler Cemiyeti'nin bir barış güvencesi sağlayamayacağı açıkça ortaya çıkmıştı.Japonya'nın Mançurya'yı işgali,daha sonra çok ciddi nitelik taşıyan Habeşistan bunalımı ve İspanya iç savaşı,Milletler Cemiyeti'nin büyük devletler tarafından girişilen uluslar arası saldırıları engelleyemeyeceğini gösterdi
 
YATIŞTIRMA POLİTİKASI
 
1930 yılları boyunca,İngiliz ve Fransız devlet adamları,Hitler'in güttüğü politikanın,sadece Versailles Antlaşması'nın hükümlerinin gözden geçirilmesine yönelik olan Almanya'nın isteğini karşılamak amacını güttüğüne inandılar.Almanya'nın Rhineland'ı 1936'da yeniden işgal etmesine ve Avusturya'yı denetim altında tutmasına rağmen,özellikle İngilizler ,barışın,ödün vererek korunabileceği umudunu beslemeye devam ettiler.Stanley Baldvin'in Hitler ile görüşme yapma konusunda harcadıkları çabalar ,bir yeni savaştan korkan ve ekonomik çöküntü döneminde silahlanma harcamalarından hoşnutluk duymayan büyük bir halk kesimi tarafından desteklendi.İngiltere'deki sol güçler ,savaş tehlikesini azaltmak için silahsızlanma politikasını devam ettirilmesi gerektiğine inanıyorlardı.Hitler silahlanma ile uğraşırken Chamberlain,zayıf bir duruma dayanarak girişimlerde bulunuyordu.Fransa da güçsüzlük içindeydi. İç siyasal bölünmeler ,sağlam bir dış politika güdülmesini olanaksız kılıyordu.

 

Hitler'in uzun vadeli amaçlarının kesinlikle belirlenememesine rağmen, Versailles'in hükümleri geçersiz kılmak ve doğudaki fetih planlarını gelecek bir tarihte genişletmek amacıyla,Batı Avrupa devletlerinin zayıflığından ve kararsızlığından yararlanmak  istediği apaçıktı Rhineland'ın işgalinden sonra Almanya,Avusturya'yı kendi topraklarına kattı ve Çekoslovakya 'nın Almanca konuşan halkının yaşadığı Sudetlerin kendisine verilmesini istedi.Savaş tehditlerinden sonra Hitler ,Almanca konuşmayan kesimlerin işgal edilmeyeceği konusunda kendisinden söz alınarak Çekoslovakya'nın parçalanması sonucu veren ve 1938'de yapılan bir antlaşmayla yatıştırılabildi Chamberlain'in bu boyun eğişi,barışı kurtaran bir zafer olarak alkışlandı.Ama Hitler'in bunlarla yetinmeyeceği artık çok daha iyi belli oluyordu.

 

3)Öteki Devletlerin Etkisi 193O yılları ortalarında içine kapanışından sıyrılan SSCB,Batı Avrupa devletlerinin kendisine karşı bir ittifak kurmalarını önlemek istiyordu.SSCB Almanya'da faşizmin ortaya çıkışından ve bunun kendisi için oluşturduğu tehlikeden gittikçe daha fazla çekinmeye başlamıştı.SSCB, Batı Devletleri'ni birleştirmeye çalıştı.Ama yatıştırma politikasına inanç ve tutucu çevrelerde SSCB 'ye karşı duyulan yaygın güvensizlik dolayısıyla girişimleri boşa çıktı.İngilizlerin ve Fransızların Çekoslovakya konusundaki davranışları,SSCB 'yi, 1939'da,Almanya ile bir saldırmazlık paktı imzalama konusunda yüreklendirdi

 

Uzak Doğu'da saldırganlık politikasını benimsemiş olan Japonya'nın ortaya çıkması pek sağlam olmayan barış için bir başka tehlikeydi.Japonların Mançurya'yı işgal etmeleri ve 1930'ların ortasından sonra Çin ile savaşa tutuşmaları Milletler Cemiyeti'nin güçsüzlüğünü ortaya koymuş ve Japonların kendilerine güvenleriyle birlikte daha fazla toprak kazanma hırsları artmıştı.

 

İngilizlerin 1939'da Polonya ve Romanya'ya verdikleri güvenceler Hitler'in eylemlerini kısıtlamak için başvurulan son girişimlerdi.Hitler , ''Polonya Koridoru''nu topraklarına katmak bahanesiyle,Polonya'nın parçalanması konusunda SSCB ile anlaşmakta gecikmemişti.Hitler belki de,Münih’te olduğu gibi İngiltere ve Fransa'nın yine gerileyeceğini ummuştu.Ama onlar,Hitler'in geri çekilmesini istediler.İngiliz ültimatomu, 3 Eylül 1939'da sona erdiği zamanda, İngiltere Almanya'ya savaş ilan etti ve Fransa da birkaç saat sonra onu izledi
 
JAPONYA'NIN MANÇURYA'YA SALDIRMASI:
 
Mançurya'nın yüz ölçümü 1.416.000 kilometrekare ve nüfusu da 1931 yılında 28 milyon kadardı.Mançurya'nın başlıca ekonomik zenginlikleri arasında,.soya fasulyesi,ormanlar ve kerestecilik,maden kömürü en önemli yeri almaktaydı.Dünya soya üretiminin %63 'ü Mançurya ' dan çıkıyordu. Ormanları ise 3 7 6. 000 kilometrekare olup,bu ormanlardan yılda 4 milyar metreküp kadar kereste elde edilmekteydi.Kömür rezervleri ise 9 milyar ton civarında olup,yılda 9 milyon ton kömür elde edilmekteydi. Bu temel ürünlerin başlıca alıcısı   ise      JAPONYA'ydı

 

Bu zenginliklerinden ötürü Japonya,daha kalkınıp kuvvetlenmesinin ilk günlerinden itibaren gözünü Mançurya 'ya çevirmişti.1905 ' de Rusya'yı ağır bir yenilgiye uğratıp,bu devleti Mançurya'dan çıkarıp kendisi yerleşince,Japonya Mançurya'da geniş ekonomik faaliyete girişti.Bu memleket üzerindeki ekonomik kontrolünü kuvvetlendirmek için,o zamanlar Avrupa sömürgeciliğinin klasik vasıtası olan demiryolu yapım ve işletmeciliğine başvurdu. Güney Mançurya Demiryolu Şirketi'ni kurmuş ve bu şirket Japonya'nın ekonomik nüfuzunun Mançurya'da yayılmasında önemli rol oynamıştır.Bu şirketin demiryolu yapım ve bakımı için 1905'den 1931 'e kadar harcadığı para 262 milyon Yen'i bulmuştur.Şirket sadece demiryolları ile uğraşmamış,gerçek bir kolonizasyon şirketi haline gelmiştir.Mançurya'nın birçok orman ve maden işletmeleri bu şirkete aitti1931'de şirketin yatırımlarının toplamı 716 milyon Yen ve ortak olduğu teşebbüslerin yatırımı ise 318 milyon Yen (o sıralarda Yen 1 dolar kadardı) idi.

 

Güney Mançurya Demiryolu Şirketi,Mançurya'nın dış ticaretinde de önemli rol oynamıştır.Şirket 1929yılında 501 milyon Yen kıymetinde satın almada bulunmuş ve bunun %39 kadarını Japonya'ya, %26 'sını ABD 'ye ve geri kalanın da diğer memleketlere ihraç etmiştir.

 

Japonya'nın Mançurya'daki diğer ekonomik faaliyetlerine gelince:Diğer Japon şirketlerinin ve teşebbüslerinin Mançurya'daki yatırımları toplamı 554 milyon Yen'i bulmaktaydı. Güney Mançurya Demiryolları şirketinin yatırımları da hesaba katılınca,Japonya'nın toplam yatırımı 2 milyar Yen'e yaklaşmaktaydı.1895'de Mançurya'da hiçbir Japon fabrikası mevcut değilken,1909'da 152,1914'de 244,1919'da 450,1929'da da 789 Japon fabrikası vardı.

 

Görülüyor ki,Japonya bu ekonomik faaliyetleri ile Mançurya'yı adeta olgun bir meyve haline getirmişti.Bütün mesele,şartların ilk müsait anında bu meyveyi koparmaya kalıyordu ki,bunu da 1931'de yaptı.Fakat Japonya'nın Mançurya'yı ele geçirmesinde Çin'e karşı izlediği politika önemli ,rol oynamıştır.

 

Japonya ve Çin: 1922 Washington deniz silahsızlanması konferansında Çin hakkında imzalanan antlaşmalar ve Çin 'e karşı uygulanacak politika konusunda tespit edilen esaslar ve nihayet,Japon Deniz Kuvvetleri'nin sınırlanması,Japonya'nın Çin üzerindeki yayılma emellerini frenleyici nitelikte idi.Bu sebeple Washington antlaşmaları,Japon iç politikasında etkileri büyük olan ve emperyalist tasarıların yaratıcısı ve savunucusu olan askerleri hiç hoşnut bırakmadı.Fakat iktidarda Liberal Parti bulunduğu için,Japonya 1922'den itibaren Çin'e karşı yumuşak bir politika izlemeye karar verdi.Bu politikanın esası,Çin 'in bağımsızlık ve toprak bütünlüğüne saygı,iç işlerine karışmamak ve iki millet arasındaki ekonomik yakınlaşma,işbirliği ve dayanışma kurmaktı. Gerçekten Japonya'nın bu yeni ve yumuşak politikası Çin üzerinde de olumlu bir etki yaptı ve Dr. Sen Yat-Sen'in liderliğindeki Çinliler Japonya ile bir dayanışma yolun bile girmek istediler .

 

Japonya'nın bu yumuşak politikası ancak 1927 yılına kadar devam etti.Bu tarihte,askerlerin de baskısı ile,Liberal hükümet düştü ve yeni kabineyi,müfrit militaristler tarafından desteklenen Giichi Tanaka kurdu.Tanaka'nın ilk işi Çin'e karşı izlenecek politikayı gözden geçirmek üzere,1927 yazında askerlerin de katıldığı bir konferans toplamak oldu.bu konferans sonunda varılan kararlar Tanaka Memorandumu adında bir belge olarak imparatora sunuldu.

 

Tanaka Memorandumu,Japonya'nın Uzakdoğu'daki Çin'in ele geçirilmesini zorunlu görüyor ,bunun içinde ilk adımın Mançurya ve Moğolistan'ın ele geçirilmesi olduğunu ,Japonya'nın bir ''kan-demir''politikası izlemesi gerektiğini,bu politikanın ABD'nin karşı koyması ile karşılaşabileceğini söylüyordu.

 

Tanaka'nın tespit etmiş olduğu ve askeri kuvvete dayanan bu sert politikaya Japonya'da pozitif politika denmiştir.Pozitif politika ile birlikte Japonya'nın Çinle olan münasebetlerinde çatışmalar başladı..1927 ve 1928'de Japonya Shantung'a iki defa asker çıkardı.

 

Liberal Parti'nin tenkitleri sonucu Tanaka,1929'da başbakanlıktan çekildi ve iktidar yeniden liberallere geçti Fakat askerler Tanaka politikasının peşini bırakmadı..Liberal Parti üzerinde de baskılar yaparak nüfuzlarını arttırmaya devam ettiler.1929 ekonomik krizi askerlere aradıkları fırsatı verdi Zira Avrupa ve Amerika krizin yarattığı sarsıntılarla meşgul bulunuyorlardı.. Öte yandan ekonomik krizin Japonya 'da da sarsıntılar yaratması,askerlerin eline yeni bir silah verdi.Barışçı vasıtalarla izlenen ekonomik yayılma politikası,askerlere göre,Japonya 'ya bir şey kazandırmamıştı.Kaba bir vasıta olmakla birlikte,insan elinin daha kolaylıkla kavrayabileceği ve gayelere erişmekte daha kolaylıkla kullanabileceği Kılç'a dönmek zorunluydu.
 
JAPONYA'NIN MANÇURYA'YI İŞGALİ
 
1931 yılı sonbaharı geldiğinde askerler,Mançurya'yı ele geçirmek için harekete geçmenin zamanı geldiği kanısına vardılar.Çünkü şartlar gayet müsait görünüyordu.Japonya,Mançurya teşebbüsünde özellikle iki devletten çekiniyordu:Sovyet Rusya ve ABD.Çin'de Mareşal Chiank Kai-shek Vekuomintank Partisi'nin Nanking'i ele geçirmesi ve duruma hakim olması üzerine,Mançurya diktatörü,Nanking hükümetine dayanma yoluna gitmiş ve Nankig politikasının izinden giderek hem Sovyet Rusya'ya hem de Japonya'ya aleyhtar bir durum almıştı. Sovyetlerin ne Çin ne de Mançurya ile münasebetleri iyi değildi Öte yandan,Sovyetler ancak 1929 yılında Uzakdoğu'daki askeri teşkilatlarını yeni bir düzene sokabilmişlerdi ve bu kuvvet de çok yeniydi.

 

1931 yılı yazında Mançurya'da Mukden hükümeti ile Japonlar arasında peş peşe olaylar ve çarpışmalar patlak verince,Japonya'da askerler ,daha fazla sabredemeyerek ve sivil hükümetin ihtiyatlı hareketi karşısında teşebbüsü ele alarak,18 Eylül1931 gecesi Mukden'in istasyonlarından birinde bir bombanın patlaması sonucu demiryolunun büyük bir kısmının tahrip edilmesi üzerine,19 Eylül'den itibaren Mançurya'nın işgali hareketine giriştiler.Demiryollarını koruma bahanesi ile Japonya'nın zaten Mançurya'da bir kuvveti bulunuyordu.Mukden olayının ertesi gününden itibaren Japonya'dan yeni kuvvetler gönderilerek,1932 Mart'ının başında bütün Mançurya işgal edildi.l mart 1932'de Japon taraftarı Mançuryalı liderlerin katıldığı bir kongre, bağımsız bir Manchukuo devletini kurulduğunu ilan etti.Kuruluş beyannamesinde, Mançurya sınırları içine,Çin 'e ait olan ve Japonların işgalinde bulunmayan Jehol eyaleti de sokulmuştu.Bu durum,Japonya'nın şimdi de gözlerin Çin kıtasına çevirmiş olduğunu gösteriyordu.

 

Japonya,devletlerin durumları dolayısıyla Manchukuo devletini hemen tanımaya cesaret edemedi.Fakat bu askerleri kızdırdı ve 1932 Mayısında bir hükümet darbesiyle sivil hükümeti düşürdüler. Yeni hükümet,askerler ve emperyalist siviller tarafından kuruldu ve bu teni hükümet ağustos ayında bu kukla Manchukuo devletini tanıdı. Gerçekten Manchukuo devleti tamamen Japonların kontrolü altındaydı.

 

Japonya'nın Mançurya'yı işgale başlaması üzerine Çin Milletler Cemiyetine şikayette bulundu.Milletler Cemiyeti,1933yılına kadar bu mesele ile uğraştı.Fakat bu uğraşma gayet üstünkörü oldu. Örneğin kimse Milletler Cemiyeti Paktının 16. maddesine göre Japonya'yı saldırgan ilan edip sanksiyonların uygulanmasına girişmeye cesaret edemedi ve Milletler Cemiyetine hakim olan büyük devletler ,kendileri Japonya'nın karşısına çıkmayı göze alamadıklarından Çin'le en fazla münasebeti bulunan ABD'yi öne sermek istediler.ABD'de bunu fark ettiğinden ''doğmuş olan bebeği'' kucağına almamaya dikkat etti.Böylece Japonya'nın saldırganlığına karşı etkili bir tedbir almak mümkün olmadı.Milletler Cemiyetinin Manchukuo Devleti konusunda yapmış olduğu tek iş,ABD tarafından ortaya atılan Tanımazlık Doktrini'ni kabul etmesi olmuştur.Bu ise,Japonya'yı yayılma ve saldırganlık politikasından vazgeçirebilecek kuvvette bir tedbir olmaktan çok uzaktı.Nitekim Japonya 1933 Şubatında kuzey Çin eyaletlerinden biri olan Jehol'ü de işgal etti ve Milletler Cemiyeti'nden bir yardım göremeyen Çin de Japonya ile yaptığı bir antlaşma ile bu işgali de tanımak zorunda kaldı.27 Mart 1933'de de Japonya Milletler Cemiyeti'nden çekildi

 

Japonya'nın Mançurya'yı işgali Sovyet Rusya'yı güç durumda bıraktı.Çünkü 1907 yılında Rusya ile Japonya arasında yapılan bir anılaşma ile Kuzey Mançurya'daki Doğu Çin Demiryollan Rusya'nın elinde kalmıştı.Japonya Mançurya'ya hakim olduktan sonra Sovyet Rusya bu demiryollarının işletilmesinde güçlüklerle karşılaşmaya başladı.Bu ise kendisini Japonya ile bir çatışmaya götürebilirdi.Bunu da istemediğinden,1935 Martında bu demiryollarını Manchukuo Devletine satarak burası ile ilgisini kesti

 

ABD ise,Açık Kapı ilkesinin Manchukuo'da da uygulanması meselesinde Japonya ile devamlı sürtüşmeler içine girdi.Fakat Amerika'nın bu konudaki faaliyet ve çabaları,Açık Kapı ilkesinin Manchukuo'dan tasfiye edilmesini önleyemedi.Amerika  da buna boyun eğmek zorunda kaldı.
 
UZAKDOĞU CEPHESİ:
 
1942 yılında yapılan Midway ve Guadalcanal deniz savaşları ile Japonya'nın Pasifik’teki genişlemesi durmuştu.1943 yılından itibaren egemenlik Pasifik’te Amerika'nın ve Güney-Doğu Asya'da da İngiltere'nin eline geçecektir.

 

Japonya Pasifik’te durdurulunca,Japonlar Hollanda Hindistan'ı ile olan ham madde bağlantılarını korumak için, Çin kıtasını Kuzey-Güney doğrultusunda bir şerit halinde ele geçirmeye karar verdiler ve bunun için de 1944 Nisanında harekete geçtiler.Denizlerde üstünlüğü kaybettikleri için Hollanda Hindistan'ı ile kara bağlantısı kurulamak isteniyordu.Japonya'nın bu planı başarılı oldu ve Aralık 1944'de Çin-Hindi çini sınırlarına ulaştılar.Hindi çini zaten kendi işgalleri altındaydı.Japonlar bu işgal şeridine Asya Kalesi demişlerdir.Fakat Pasifik muharebelerinin aldığı durum Asya Kalesinin stratejik önemini zayıflattı.

 

1942 Kasımında Amerikalılar Yeni Gine 'yi ele geçirmek için harekete geçtiler ve 1944 Temmuzunda adayı tamamen işgal ettiler.Bundan sora Aralık 1944'te Gilbert,Ocak 1944'te de Marshall adalarından Kwajalein ve Şubat ayında da Enivetok Amerikalıların eline geçti.1944 Temmuzunda bütün Marianne adaları işgal edildi.Marianne'lerden sonra stratejik Gaum adasına çıkarma yapıldı ve temmuz sonunda bunun da işgali tamamlandı.

 

Şimdi hedef Filipinler'di.Bunun ilk adımı 1944 Eylülünde Leyte adasının işgali oldu.Leyte'de yapılan bir deniz savaşında Japonlar ağır kayıplara uğradılar .Filipinler ,gayet çetin muharebeler yapılarak ada ada işgal edildi ve 1945 Şubatında bütün Filipinler Amerikalıların eline geçti.

 

1945 Martında stratejik Iwo Jima adasının işgali ile Amerikalılar Japonya'nın daha yakın bir mesafeden ve yoğun bir şekilde bombardımanı için stratejik bir nokta elde etmiş oldular.Mayıs ayında Okinawa adasının işgali Amerika'yı Japonya'ya daha da yaklaştırmış ve Japonya'nın bombardımanını daha da kolaylaştırmıştır.

 

Güney-Doğu Asya'da da İngilizler 1944 Martında Birmanya'yı ele geçirmek için Hindistan'dan harekete geçtiler.Bu hareket iyi gelişti ve İngilizler 1945 Mayısında bütün Birmanya'ya girdiler.Bunun üzerine Japonlar Güney Çin'deki bütün kuvvetlerini kuzeye çevirirerek Yang-tze üzerinde bir savunma hattı kurdular .
 
JAPONYA 'NIN TESLİM OLMASI (SAVAŞIN SONU):
 
Daha sonra yapılan Polstram Konferansı açıldığı gün Amerikalılar New Mexico'da ilk atom bombası denemesini yapmışlar ve olumlu sonuç almışlardı.Bu haber ,24 Temmuz günü Truman tarafından Stalin'e söylenmiş.Fakat Stalin o zaman bu olayın önemini kavrayamamıştı. Gerçekten Amerikan uçakları 6 Ağustos 1945 'de Hiroshima ve 9 Ağustosta da Nagasaki üzerine birer atom bombası attılar.Her iki şehirde de yüz binlerce insan öldü.Bu yeni silah Japonya'ya durumun vahametini gösterdiği için,l0 Ağustosta İsviçre'nin aracılığı ile Amerika'ya başvurup,Japonya imparatorunun hak ve imtiyazlarına dokunulmaması şartı ile,teslim olacağını bildirdi.Amerika'da bunu kabul etti.

 

Hiroshima 'ya atılan atom bombası Rusları da şaşırttı. Onun için acele edip 8 Ağustosta Japonya'ya savaş ilan ettiler ve hemen Mançurya'yı işgale başladılar. Teslim belgesini Japonya 2 Eylül1945 sabahı Tokyo koyunda Amerika'nın Missosuri zırhlısında imzaladı ve II. Dünya Savaşı sona erdi.
 
Başlık: Ynt: II.Dünya Savaşının Nedenleri
Gönderen: niksiz_KISS - Mayıs 14 2006, 12:52:13
BEN HİTLERE AKIL sır erdiremiyorum...
özellikle hiroşimaya atılan bomba? :alala
Başlık: Ynt: II.Dünya Savaşının Nedenleri
Gönderen: frozen - Mayıs 28 2006, 21:50:31
ben onu çok iyi anlıyorum
Başlık: Ynt: II.Dünya Savaşının Nedenleri
Gönderen: Eroika - Haziran 23 2006, 18:39:22
Acımasızlık Hitler'e ait değil. Hitler sadece emirleri veren bir adamdı. Asıl şaşılması gerken şey, koca bir Almanya nasıl böyle bir psikopatın arkasından gidebiliyor? Sadece "meir" diye bir Alman askeri yahudi bir kız çocuğunun krematoryuma gitmesini ve orda gazda boğulmasını engelleyemiyor. Oysa sorsanız herkes "küçük bi kız çocuğu için hayatımı tehlikeye atarım" der. Yani sorun Hitler'de değil. Hitler gibi bir adamı takip edebilecek kitlesel ruh halinde. Bu ruh haline faşizm diyoruz işte.
Başlık: Ynt: II.Dünya Savaşının Nedenleri
Gönderen: Toprak - Ocak 18 2013, 19:16:08
Acımasızlık Hitler'e ait değil. Hitler sadece emirleri veren bir adamdı. Asıl şaşılması gerken şey, koca bir Almanya nasıl böyle bir psikopatın arkasından gidebiliyor? Sadece "meir" diye bir Alman askeri yahudi bir kız çocuğunun krematoryuma gitmesini ve orda gazda boğulmasını engelleyemiyor. Oysa sorsanız herkes "küçük bi kız çocuğu için hayatımı tehlikeye atarım" der. Yani sorun Hitler'de değil. Hitler gibi bir adamı takip edebilecek kitlesel ruh halinde. Bu ruh haline faşizm diyoruz işte.

Özetleyecek olursak Wilhelm Reich'ın Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı kitabını okuyunuz, denmektedir.