Alternatifim Cafe

"DİŞ"

Discussion started on Köşe Yazıları

İlk insan herhalde dişlerini çok kullanıyordu. Çünkü kullanmak zorundaydı.

 

Yiyecekleri parçalama işlemi dışında, öldüreceği hayvanları ısırıyor, çekiştiriyor, asılıyor, kuyruğundan yakalıyor, diğer insanlarla girdiği kavgalarda da dişlere önemli bir görev yüklüyor olmalıydı.

 

Sonra insanlık gelişti. Eller daha çok kullanılmaya başlandı. Çatal, bıçak, kaşık gibi yardımcı aletlerin ataları icat edildi.

 

İnsan geliştikçe dişlerini daha az kullanır oldu.

 

Özellikle bütün çabasını, insanı hayvandan ayırma konusunda yoğunlaştıran aristokrasi, iyi pişmiş yemekleri, ağzı kapalı biçimde ve küçük lokmalar halinde, sessiz ve kibarca çiğneme dışında dişleri devreden tamamen çıkarmayı bir yücelme biçimi olarak gördü.

 

Orta halli bir aile olmamıza rağmen bizim çocukluğumuz da böyle bir terbiyeyle geçti.

 

Yemek yerken ağzını kapatmak, dudaklarını şapırdatmamak, ağız doluyken konuşmamak, çatal bıçağı doğru kullanmak, yemekten sonra dişleri fırçalamak, dişlerin arasına kaçan bir şeyi hava basıncı yaratarak “fıç, fıç” sesleriyle çıkarmamak eğitimimizin çok sıkı bir parçasıydı ve böyle bir terbiyesizlik hiç bağışlanmazdı.

 

Kürdan kullandığın zaman, başını çevirmeli ve bir elini kapatarak bu işlemi gizlemeliydin.

 

Uygarlık ve diş konusunda gözümü ilk kez açan deneyimi TBMM çatısı altında yaşadım.

 

Yeni milletvekili seçilmiştim, öğle arasında arkadaşlarla birlikte o meşhur Meclis lokantasına gitmiştik.

 

Kalabalık, patırtılı, aceleci, buram buram devlet yemekhanesi kokan bir yerdi. Milletvekilleri ve bakanlar, gruplar halinde acele acele yemek yiyorlardı.

 

Bir bakanla yemek yiyen milletvekilinin, yakasındaki TBMM rozetini çıkardığını ve iğnesiyle dişlerini karıştırdığını gördüm.

 

Kalkıp gittim; uygarlık ve diş ilişkisi konusunda düşünmeye koyuldum.

 

Çocukluğumuzda yemek dışında dişlerimizi kullanmamızı gerektiren hiçbir şey yoktu. Her şeyi ellerimizle yapabiliyorduk.

 

O dönemde hemen hemen hiçbir şey ambalajlanmadığı, her şey bir file içine kâğıda sarılarak ya da kesekâğıdına konularak satıldığı için kolayca açılırlardı.

 

Sonra ambalaj saltanatı başladı.

 

Her şey naylonlara, plastiklere, tetrapaklara, selofanlara sarılmaya başlandı.

 

İnsan bunları açabilmek için binlerce yıl sonra tekrar dişlerine başvurmaya başladı.

 

Bir CD, DVD açmanın, makas bulunmayan yerde bir süt kutusunun köşesini kesebilmenin imkânsız olduğunu herkes bilir ve bu yüzden dişlerine başvurur.

 

Son günlerde giderek artan biçimde paketleri ısıran, naylonları çekiştirerek parçalayan, plastik şişe kapaklarını dişleriyle kıstırarak açmaya çalışan insanlar görüyorum.

 

Dikkat ederseniz bu yazıda manevi ısırmalardan, gırtlaklamalardan, kanatmalardan söz etmedim. Onları da işin içine katarsanız, galiba atalarımızın dünyasına geri dönüyoruz.

 

“Dişli adam” övgüsü de buradan mı kaynaklanıyor acaba?

 

İyi ısıran anlamında!

 

Z. Livaneli
#1 - Eylül 20 2010, 15:45:14
Gölgeye çarpan kan gibiyim

Aynaya diyorum bu yalan mı

Kendime diyorum: "Uyan artık"!

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.