Alternatifim Cafe

Müzik ve Çocuk

Discussion started on Yararlı Bilgiler

Çocuğun yaşantısında müzik ayrı bir yere ve öneme sahiptir.Müzik öncelikle, çocuğun ruhsal yapısındaki aşırı duygusallık ya da olumsuz davranışlarından arınıp, daha sakin ve olumlu bir ortama yönelmesi bakımından önemlidir.Çocuğun alacağı müzik eğitimi; kişilik gelişimini etkileyerek, gözlem yeteneğini güçlendirir ve iç potansiyeli ile yaratıcılığını ortaya çıkarır.Sanat; çocuğun içindeki potansiyel enerji ve gücün ortaya çıkmasını sağlar.

Okul öncesi dönemde, müzik eğitimine gereken önem verilmelidir. Bu dönem genel eğitimin ve müzik eğitiminin ilk basamağıdır.Müzik, çocuk gelişiminde olumlu etkiler bırakır.Okul öncesi müzik eğitimi, asıl amaç olan estetik ve müzikal duygunun gelişimi yanında bir takım destekleyici görevlerde de bulunur. Müzik eğitimi, müfredatta yer alan bütün konuların öğrenilmesini destelemekte ve o konulardaki gelişmelere yardımcı olur. Müzik eğitimi ayrıca bir ulusu oluşturan en önemli niteliklerden birisi olan ortak dili öğretmek ve geliştirmek açısından da oldukça etkilidir.

Japon eğitimci Shinicki Suzuki, Nurtured by love adlı eserinde konuyla ilgili düşüncelerini "Ben sadece iyi vatandaşlar yetiştirmek istiyorum. Eğer bir çocuk doğumundan itibaren iyi müziği dinler ve onu çalmayı öğrenirse, disiplin, duyarlılık, hoşgörü kazanır, iyi bir kalbe sahip olur." Şeklinde ifade etmektedir.

Değişik müzik metotları farklı yollardan müziği öğretmekle beraber, hepsi müziği çocuğun yaşamının vazgeçilmez bir parçası yapmayı hedeflemektedir. Artık gelişmiş ülkelerde çocuklar daha anne karnındayken müzikle tanışıyorlar. Bütün çağdaş eğitim sistemlerinde müzik en önemli konuların başında geliyor. Çocukluk döneminden başlayan sağlıklı ve doğru yönlendirilmiş bir müzik yaşantısı, bireyleri gelecek yaşantılarında daha başarılı, daha mutlu ve dengeli kılıyor. Müzik günümüz insanının hayatında giderek önemini arttırırken bin yıllar öncesinden aydınlık bir ses ise kulağımıza şunları fısıldıyor: "Müzik terbiyenin esaslı vasıtasıdır ve müzik bir eğlence aracı değil, bir güzellik ve eğitim aracıdır." (Eflatun)

#1 - Şubat 06 2009, 17:08:02

Müzik ve Çocuk Ruhu

Müzik güçlendirir, genişletir, yankılandırır, duyguları ayağa kaldırır.41 Çocuk üzerinde nasıl bir etki isteniyorsa, ona uygun müzikle bu etki elde edilebilir. Müziğin insanı oynatan, düşündüren, ağlatan, uyutan, uyandıran fonksiyonları vardır. Aynı durum çocuklar için de geçerlidir. Onlara uygun müzikle istenilen sonuçlara ulaşmak mümkündür.

Ruhen yıpranmış ve ruhsal dengesi bozulmuş çocuklarda bazı davranış bozuklukları bulunur. Mesela, aşırı bilgisayar bağımlılığı; çabuk sinirlenme, içine kapanıklık, diyalog eksikliği gibi davranışlara iter. Çocuklardaki uyumsuzluk, başka çocuklarla arkadaş olamamak, üşengeçlik, güvensizlik vb.42 haller, ruhen incitilmiş bir çocuğun ortaya koyduğu davranışlardır. Bazı ruhsal problemler yaşayan çocuklar üzerinde yapılan denemeler, müziğin ruhsal bozukluklara sahip çocuklar üzerindeki etkisini göstermesi bakımından ilginçtir:

12-15 yaşlarındaki asosyal erkek çocuklar için hazırlanan bir konserden sonra, içlerinden en asosyal olanlar bir müzik kulübü kurup kuramayacaklarını sormuşlar.43

Yine kızlar için kurulmuş bir merkezde, sürekli isyankar davranışlar gösteren bir kız, konserden iki hafta sonra şunları yazmış: "Müzik çok çabuk bitti. Güzellik ve yumuşaklık dolu bir gün yaşattı bize. Akşam herkes uyuduğunda bu güzelliği hala yaşıyordum."

Bir keresinde bayan Alvin, zihinsel özürlü bir grup kız ve erkek çocuğa müzik çalmaya başlamış. Çocuklar müziğin yumuşaklığı karşısında dikkat kesilmişler. Bir duraklama anında küçük bir kız: "Bu, çok şaşırtıcı, tekrar istiyorum!" diye bağırmış. Onlara böylesine bir zevk veren müzik karşısında hepsi: "Tekrar! Tekrar!.." diye bağırmışlar.

Sınıfta aşırı gürültü eden çocuklara, müzik dinletince, birkaç dakika sonra çocuklar yatışmışlar, hatta bazıları uyuklamaya başlamışlar.

Seans bittiğinde eğer daha önce uyumamışlarsa, uyumaya hazır bir duruma gelirler. Müzik onlara derin ve uzun bir uyku sağlar. Etkilerini ertesi gün çocuklar uyandığında da gösterir.

Knight, seanslarından birinde çocuklara Waugham Williams´in "Antartika Senfonisi"ni dinletir. Müziğin en güçlü yerinde bazıları derin uykuya dalarken, bazıları ise bir ürperti hissettiklerini söylemişler. M. adlı çocuk ise, müzik boyunca gözleri uyuyormuşçasına kapatıyormuş, ertesi gün Knight´e müziğin ona babasını hatırlattığını söylemiş. Sonra hıçkırarak, babasını 18 yaşına kadar göremeyeceğini, hapiste olduğunu belirtmiş. Görüldüğü gibi pasif müzikoterapi bu 10 yaşındaki küçük çocuğun üzerinde tedavi edici duygusal (emosyonel) bir etki yapmıştır. Çünkü çocuk, yatıştıktan sona daha rahatça babasından ve duygularından söz etmiştir. Böylece müzik, çevresindekilere uyum sağlamasına, onlarla iletişim kurmasına ve katı gerçeklere karşı koymasına yardımcı olmuştur.

Bilgisayarlı oyun salonlarının, çocuğun ruhsal dengesi üzerindeki olumsuz etkilerini gözardı etmemek gerekecektir. Ayrıca, çocukta potansiyel enerji harcanmadığından bazı ruhsal ve biyolojik problemler baş göstermektedir.44 Çocuk bir şekilde enerjisini kullanabileceği bir alan bulacaktır. Bir müzik meşguliyeti rahatlıkla bu boşluğu doldurabilecek bir çabadır.
#2 - Şubat 06 2009, 17:08:28

Çocuk ve Müzik

Müzik,kendini ifade etme becerisini,yaratıcılık zevkin ve estetik duygusunu geliştirir;ses ve dil gelişimi ile bilişsel gelişim ve soyut düşünmeye katkıda bulunur.

Çocukta müzik yeteneği doğuştan başlar.Doğumundan itibaren ses uyarıcısına tepki verir.Anne ve babasının ayak seslerini tanır.Ağlamalarla ve ses tonunu yükseltip alçaltarak mutluluğunu ve mutsuzluğunu ifade eder.

Bazı araştırmacılara göre; çocukların şarkı ve mırıldanmalarını dinleyerek,orijinal dans ve oyunlara uyma çabalarını izleyerek,müziğe karşı doğuştan duyarlı olduklarını gözleyebiliriz.Bu doğal yetenek evrenseldir ve her toplumun üyesi olan çocukta doğuştan vardır.Özetle bebekler, sesleri algılamada ve müzikal bir uyarana dikkat göstermede, şaşırtıcı bir şekilde yetişkinlerinkine benzer yeteneklere sahiptir.

3-6 ay arası bebekler,müziğin geldiği kaynağa doğru dönmeye ve bundan aldığı hazzı göstermeye başlar.

1 yaş çocuğu, hareketli bir müziğe, elleri ve sesleriyle katılmaya çalışır.Aynı müzik parçası tekrarlandığında, tanıyıp aynı hareketleri yapmayı ve aynı sesleri çıkarmayı öğrenir.yani birinci yıldaki en belirgin gelişme, müziği seslendirmedir.

2 yaş çocuğu, müziği dinlemeyi sever ve kendi hareketlerini müzikte var olan ritme uydurma çabasına gider.

3, 4, 5, yaşlarında çocukların, spontan hareketlerle tepki vermekten çok müziği, oturarak dinleme eğiliminde oldukları görülmektedir.Bu özellik, okulöncesi çocuğuna dinleme ve sessiz kalma alışkanlığını da kazandırır.Çocukların, müziğe verdikleri tepkileri artan bir şekilde içselleştirmeleri ve bunu yaratıcı oyun ve arkadaşlarıyla sosyal ilişkiler kurma (örneğin dans etme ) şeklinde, geniş bir bağlamda kullanmalarıyla okulöncesi dönemde müzik etkinliği zenginlik kazanır.

Okulöncesi dönem çocuğu için müzik ve dans, kendini ifade etme aracı olmanın ötesinde,onun sosyal gelişimi için de önemli bir etkinliktir.Çünkü çocuk, müzik eşliğinde arkadaşlarıyla daha kolay bir iletişim kurabilmektedir.

#3 - Şubat 06 2009, 17:08:53

Çocuğun Sanatla İlişkisi Mercek Altında

Okuyan Us Yayınevi’nin Eczacıbaşı adına hazırladığı üç kitabı ("Çocuk ve Sinema", "Çocuk ve Edebiyat", "Çocuk ve Müzik") bayram öncesinde okuma olanağını buldum.
     Elbette çocukluğumun bayramlarına döndüm hemen; bu üç sanat dalıyla 1940’lardaki ilişkimi, sadece benim değil, akranlarımın da ilişkisini hatırladım.
     Bayram demek önce sinema demekti bizim için. Antep’teki sinemalara sabahın 09.30’unda girmek, akşam karanlığında çıkmaktı. Bir komedi filmi (genellikle Laurel-Hardy), bir "gangster" filmi, acıklı bir Mısır filmi, bir de "36 kısım tekmili birden" (ya "Dev Adam", ya "Casus Kıran" ya da "Yüzbaşı Amerika").
     O yıllarda yaz ortasına rastlıyordu Şeker Bayramı. Antep’in sıcağında sinemanın pencerelerini açar, yarı aydınlıkta perdedeki görüntüleri seçmeye çalışırdık. O filmleri daha önce kim bilir kaçar kere gördüğümüz için pek de güç olmazdı bu. Sahneler bile ezberimizdeydi... "Morgan şimdi sumsuğu (yumruğu) patlatacak!"... "Aha, Leyla Murat şimdi kör olacak!"...
     Her bayram günü bir sinema. Yine de doymak bilmezdik. Şeker Bayramı üç gün değil, otuz üç gün olsa her sabah bir sinemanın kapısına dayanırdık.
     ***
     Bayram benim için kitap demekti. Bayram harçlığımın önemli bir bölümünü kitaba ayırırdım. Doğru, Arif Güzel... Küçük kitabevinin artık ezberlediğim raflarına uzanır, seçerdim: "Balabancık", "Dünyanın En Güzel Masalları", "Mişel Strogoff"...
     Seçtiklerime param yetmezse, "Babandan alırım" derdi Arif amca.
     Sinemadan sonra geç saatlere kadar kitap...
     Bayramda müziğin özel bir önemi yoktu benim için. Radyoda oyun havaları, bayram yerinde, Hacivat oynatılan kahvenin önünde davul-zurna, o kadar...
     ***
     Okuyan Us’un üç kitabı da büyüklere yönelik. Konular ayrıntılarıyla irdeleniyor. "Çocuk" ile bu üç sanat dalı arasındaki ilişkiler elliye yakın yazar tarafından anlatılıyor, yorumlanıyor.
     Sıradan bir müzik dinleyicisiyim. Yazdığım birkaç şarkı sözü dışında, bu sanat dalıyla pek içli-dışlı ilişkim olmadı. Ama "Çocuk ve Müziköteki yazıları ilgiyle okudum. Serdar Ortaç’ın, Gülben Ergen’in şarkılarını söyleyerek göbek atan okul öncesi çocuklarla dolu toplumumuzda bu konuda ne kadar yetersiz kaldığımızı bir daha gördüm.
     Özel ilgimden ötürü "Çocuk ve Sinema" ile "Çocuk ve Edebiyat"a daha merakla yaklaştım.
     ***
     "Çocuklar için yazma"nın sınırları nerede başlar, nerede biter, bunu oldum olası çözememişimdir. Büyükler için yazılmış kimi yapıtları, sözgelimi Swift’in "Gulliverölerini, Defoe’nun "Robinson Crusoe"sunu çocuklar da ilgiyle okuyor.
     Çocuklar için yazıldığı varsayılan "Küçük Prens", tanıdığım birçok yetişkinin başucu kitabı.
     Mark Twain’in "Tom Sawyer"i ile "Huckleberry Finn"i gerçekten çocuklar için mi yazılmış acaba?
     Kahramanları çocuk diye, Dickens’ın "Oliver Twist"ini, "David Copperfield"ini çocuklarımıza okutmak doğru olur mu?
     Masalların bittiği noktayla edebiyatın başladığı nokta nerede buluşuyor?
     "Çocuk ve Edebiyat" bunların üstünde düşünmemi de sağladı.
     Üç kitap da Eczacıbaşı İlaç Pazarlama’nın "hekimlerimize armağanı"ymış. Böylesine özenle hazırlanmış, içerik açısından da, görsel açıdan da zengin yapıtların sadece "promosyon" olarak belirli çevrelere dağıtılması yazık. Dilerim, bir de kitap okuruna yönelik baskıları hazırlanır.
#4 - Şubat 06 2009, 17:10:21

ÇOCUKLARIMIZA KLASİK MÜZİĞİ SEVDİRELİM


Bu hafta yine güç koşullardaki çocukları ana eksene oturtmak yerine bu çocukların sayılarının artmasının önüne geçilmesi amacıyla hep gözardı edilen ama çok da mühim olan bir konuya değinmek istiyorum. Çocuk ve Müzik. Çocuğun yaşamına müziği ne kadar çok dahil edebilirsek, yetişkin yaşında o kadar çok duyarlı, uygar ve donanımlı olacak bir insan yetiştiriyoruz diyebiliriz.

Çocukta ana yapı ilk 3 yaşta oluşuyor. Her geçen gün ağırlık kazanan bu görüş özellikle kişilik ve yetenekler konusunda daha da ön plana çıkmış durumda. Özellikle de müzik böyle bir alan. Mutlaka doğumdan sonra müzik çalınan ortamlarda özellikle klasik müzik dinleyen çocukların diğerlerine göre çok daha müziğe yatkınlıkları olduğu görülmektedir. Buna uyum konusunda daha dikkati çeken boyutları olduğunu da eklemek gerekir. Eğer 0-3 yaşları arasında kulak hiç eğitim almazsa ve seslere alışmazsa o zaman bazı armonilerin duyulmasının olanaksızlaştığı da yapılan çalışmalar sonrasında ortaya çıkmış bir durumdur.

Doğal olarak müzik gibi çok geniş spektrumlu bir alanda bir çok farklı yapıdan bahsedilebilir. Ama müziğin en üst düzeyde değerlendirildiği opera bir başka değerlendirmenin içine alınmak zorunda diye düşünüyorum. Opera hep sadece dinlenebilmesi için bile birikime ve eğitime ihtiyaç duyulan bir dal olarak düşünülür. Diğer taraftan ise ‘oyunun içinde şarkı’ çocuklar için önemli bir kavram. Kolay sempati duyabilecekleri ve ısınabilecekleri bir kavram. Özellikle de çocuk opera şarkıları olarak birkaç kez izlediğim gösterilerin çocuklara olumlu etkiler yaptığını kendim de tespit ettim.

Çocuğun bir enstrüman çalması; kendini ifade etme, beceri kazanma, farklı olabilme ve süreklilik açılarından pozitif ve önemli kavramlar. Bir çocuk mutlaka virtüöz olmak ya da profesyonel olarak bir müzik aleti çalmak zorunda değil ama kendini tatmin edecek düzeyde bir enstrüman çalabilmelidir. Oysaki ülkemizde piyano sanki lüks bir meta olarak değerlendirilip bir çok kişinin ve ailenin gündemi dışında kalırken daha pahalı olan TV, elektronik aletleri alma konusunda bu kişi ve aileler aynı tereddütleri göstermemektedirler.

Piyano, keman, gitar ve diğer aletlerin çalınan ortamların hep diğer ortamlardan daha samimi ve sıcak olduğunu düşünmüşümdür ki bunun da doğru olduğunu deneyimlerim hep gösterdi. Burada sitemizin katılımcılarından Hollanda’da yaşayan opera sanatçısı Oya Ergun’un satırlarına yer vermek istiyorum.

“ Müzik doğuştan gelen bir yetenek ayni zamanda. Ama, nasıl herkes konuşmayı öğreniyorsa, müzik dilini de az ya da çok konuşmayı ve dinlemeyi öğrenebiliriz. Yaşları kaçırmadığımız sürece dünyada yapılan kaotik müzikler yerini daha duru müziklere bırakır inancındayım. ”

Gerçekten de müzik sevgisi en yalın olarak çocukta görebileceğimiz bir duygu. Müzik çocukken sevildiğinde kişi için yaşamın önemli ve renkli bir parçası haline geliveriyor. Tabii müzikle çocukken tanışmış olunması büyük bir avantaj. Bir kez daha yinelemek isterim. Müzik; özellikle klasik müzik, dinleyeni, müziği yapanı ve yaşayanı zenginleştiren bir boyut. Yaşamın sıradanlığında kalmış olanlara baktığımızda belki de gördüğümüz ilk eksiklik bu kişilerin müziğe uzak duruşlarıdır.

O yüzden geç kalmadan çocuklarımıza müziği sevdirelim. Müziği yaşamlarının bir parçası haline getirmeleri için olanak sağlayalım. Biz de içinde olalım. Müzikle yaşayan bir insan kendiyle ve toplumla barışık olacaktır.
#5 - Şubat 06 2009, 17:14:54

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.