Alternatifim Cafe

Mühür İle Zaman

Discussion started on Hikâye ve Denemeler..

Önce Mezopotamya narası oldun. Dileği gerçekleşmemiş lavlara sığındın. Kuşatılmıştın. Korsanların önüne attın, hiç el değmemişken çığıltılı topraklarını.

İtiraf diye sevdasının hav inceliğinde yazılmasına neden olan, ağlayan kırmızı bu ülkenin geçmişiydi, şüphesiz.
Ahval aynı ahval...

Sonunda ha insan çığlığı bir közün üstüne düştü, ha Mühür ile Zaman’ın aşkı...

Bilmeyeceksin... Ayazını yitirmiş yıllarımla, gökkuşağının altından geçerek sana geldiğimi, bir gece
Ben ki Mühür’düm.

Önce ahraz gecelerin kâkülü oldum. Avurtu çökmüş günlerin üstüne dolandım. Aysardım. Gizlemeye çalıştım, hiç tanımazken dünyanın tüm yıldızlarını. Bir tek Zaman; Zaman paylaştı, bir tutam alın yazısını. Zifiri gözlere sunulmuş.

Bilmeyeceksin... Dolunayı çalınmış nehirlerinle, heder bir ömrün sürgününden boy vererek çırılçıplak soyunduğunu, bir gece...

Sen ki Zaman’dın.
Önce Mezopotamya narası oldun. Dileği gerçekleşmemiş lavlara sığındın. Kuşatılmıştın. Korsanların önüne attın, hiç el değmemişken çığıltılı topraklarını. Bir tek Mühür; Mühür bölüştü, bin yıllık azgın bedenini. İlahi düşlere tapınmış.

Bilmeyeceksin... Soyu tükenmiş leyli nazlarımızla, öksüz hıncın yazgısından yasaklanarak kana kana sevişeceğimizi, bir gece.
Biz ki Mühür ile Zaman’dık.

Önce kınalı bulutlar olduk. Kutsanmış ülkelerden tanıdık ağıtlar yaktık. Mumyalanmıştık. Bindallı lanetleri hançerledik, hiç tanımamışken ihanet kefenlerini. Bir tek aşk; aşk büyüledi, yaşamaya rehin bıraktığımız benliğimizi. Yezidî güzelliğe adanmış.

Bilmeyeceksin... Senden çaldığım mahzun suretlerimizle, çoban ateşinin macerasından sakınarak tenlerimize bağışlanmadığımızı, bir gece.

Bir gece, bizim masalımızı anlatacaklar.
“Mühür ile Zaman” diyecekler,
“Aşkın ebruli feveranı...”
“Umut çağların tılsımlı yığınağı...”
Kavlimiz özgürlüklere yazılacak. Simyacının elinden kurtardığımız sungular, ebabil kuşların kanatlarına tutunacak. Yeni yetme sevdalar susacak. Doğmamış kavimlerin burçları direnecek hiç yüzleşmemişken suskunluklarımızla. Bir tek mısra; mısra umacak, avuçlarımızda sıktığımız hasretimizi. Günyüzü görmemiş serapa kuşanmış.
“Zaman” diyecekler, “Zaman, gelecek günlerin güzellemesi bir çığ.”
“Mühür” diyecekler, “Mühür, sonsuzluğa asılan mavi bir sabır.”
Zaman, yedi cihana yakılan bir hoyrat. Mühür, ay ışığı feriştah bir yiğit. Zaman, suların acısını dindiren peri. Mühür, yeminlerin biricik bilgesi.
Edepsizce geçecek ceylan sürüleri, içlerinden o gece. Arap saçı sürgün gecede, Zaman demlenmiş kızlığını verecek, Mühür kınsız gençliğini; Aşklarına.
O gece...

Arasat kaçkınları bütün günahları zehirleyecekti. Keşkeler zılgıt çekecekti. Bir erguvan ağacı kına yakacak, diğeri Kevser aramaya çıkacaktı.
O gece...

Eksik yaşanmasın diye bir sevda, zevkler sığmayacaktı ürperen tenlerine... Ter içinde boy posları, ipe çekilmiş gibi titreyecekti. Şahdamarı yırtılacaktı, nefeslerinin.
O gece...

Kendini baştan yaratacaktı, inkâra dönüşen bir hayat. Pişmanlıklarla ısmarlanmayacaktı, uçurumlar. Yağmalanmayacaktı lekesiz iklimler.

Derken, kovulmuş lanetleriyle biriktirdikleri kan hasadına yurt arayanlar geldi, o gece. Gömülü oldukları çöllerden dirilir gibi geldiler, kumlarını silkelemeden kimileri. Kimileri, miras yediler gibi ruhunu yitirmiş bozkırlardan, bozkırın ortasındaki kimliksiz kentlerden... Yalın ve savunmasız yakalandılar Mühür ile Zaman, o gece. Tanrıların huzurunda kızgın mille dağlandı, ülkeleri. İki paralık tellallar, haraç mezat sattı, kesilmiş dillerini. İşbirlikçi ama hünerli hamallar, hain efendilerine bedavaya taşıdı küllerini ve seslerini.
O gece...

Ne kadar çok sağıldıysa hüzün, yasak atlastan; o kadar çok defne dallarıyla süslenecek yer-gök. Ne kadar çok yas tutulduysa, tuzak ayrılıklardan; o kadar çok tomurcuklarla savrulacak yer-gök.
Söz verdiler, Mühür ile Zaman.

Vazgeçmeyecekler çoğalmaktan ve yaşamaktan!
Bu ülkeden, bu aşktan…
Söz verdiler, Mühür ile Zaman….
O gece...



Adnan Gerger
#1 - Mayıs 27 2009, 10:31:33

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.