Alternatifim Cafe

Maniyerizm Sanatı (Yardım edebilir misiniz?)

Discussion started on Ödev

Maniyerizm sanatı ile ilgili hiçbirşey bulamıyorum.Yardım edebilirmisiniz? (Merak etmeyin ben hemencicik yazıcıdan çıkarmıyorum bakıp elle yazıyorum o konuda içiniz rahat olsun...  :)) )
#1 - Ocak 02 2008, 14:34:03
Menino quem te fez?
Quem te deu tanta guarida,
Quem te mostrou a beleza
De dançar dentro da briga?

MANİYERİZM (Özenticilik)

 

            Maniyerizm deyimi ilk olarak Alman Sanat tarihçileri tarafından Rönesans ile Barok arasında gelen sanatçıların eserleri için kullanılmıştır.Daha doğrusu Geç Rönesans ile Barok üslup arasında bir geçiş üslubu olarak da kabul edilmektedir.Kelime manası olarak İtalyanca “üslup” anlamına gelmektedir.Osmanlıcada da “tasannuculuk” sözcüğüyle karşılanan terim “yapmacıklı üslup” anlamına gelmektedir.Maniyerizm saray çevrelerinde çok tutulan “incelik ve zerafet” sanatıdır;değişik zevklere,paradokslara düşkündür.Yapmacıklığa,bazen aşırılığa hatta acaipliğe kaçar.Ressamlar biçimleri uzatırlar;dördül şekillere,ışığa,garip konulara eğilim gösterirler.Bir sıkkınlık,tedirginlik havası yaratırlar.

            Maniyerizm klasik bir üsluptur,ancak kurallı klasik öğelerin özgün anlamlarını,oran ve ölçüleri “bilinçli olarak” bozmuş ya da değiştirmiş olmasıyla klasik anlayıştan uzaklaşır. “Yenilik arayışı”,Maniyerizm’in önemli niteliklerinden biridir.Maniyerizm bir son dönem Rönesans üslubuydu;üzerinde temellendiği bütün inançların klasik çağ otoritelerinden seçme mecazlarla desteklenebilmesi önemli bir noktaydı.Fakat klasik çağdan kalan eserler yeni bir anlayışla inceleniyor,kural dışı biçimler ,karmaşıklık,güzellik unsurları özellikle öne çıkarılıyordu.Vasari’den başlayıp Bronzino,Daniele da Volterra,Francesco Salviati’den geçerek Bassano diye anılan Jacopo  da Ponte’ye kadar uzanan sanatçılar,aristokratlara seslenen,amaçları açısından daha az kaygı verici,ama ilk döneminkinden daha çok soğuk,ayrıca doğallıktan uzak,yapmacıklı bir özenticiliğin oluşmasına katkıda bulundular.

            Maniyerizmin özellikleri:abartılı uzunlukta küçük başlı,çok hareketli,hacimli olarak çok yuvarlaklaştırılmış figürlerdir.Bu figürlerin bastıkları zemin ile ilgileri yoktur.Havada uçuyor gibidirler.El ve ayakların ne yaptıkları belli değildir.Yüz ifadelerinden rol yapıyorlar sanılır.Resim yüzeyinin ahengi için mantıklı olmayan bir vücut kompozisyonu görülür.Bu anlayışın temsilcileri aynı zamanda Barok sanatın öncüleri olarak kabul edilir.Yüzlerde huzursuzluk,insan içi üzüntülerinin aşırı ifadesi önem kazanır.Pontormo,Bronzino,Parmigianino,Tintoretto,El Greco gibi ressamlar Maniyerizmin önemli temsilcileridir.

            Vasari’nin hem Giotto’nun eski sanatını,hem de Leonardo da Vinci’nin yeni sanatını belirtmek için kullanmasından sonra,maniyerizmin türetilmiş olduğu Maniera terimi 17.yy’da açıkça aşağılayıcı bir anlam yüklendi.Giovanni Pietro Bellori bu terimi,başlıca istekleri,büyük ustaların çalışma tarzını yetkinleştirmekten öteye gitmeyen ressamların sistemli bir biçimde Michelangelo ve Rafaello’yu taklit etmelerini kınayarak belirtmekte kullandı.Söz konusu terimin aşağılayıcı anlamdaki kullanımı birçok Fransız sanatçı tarafından da benimsendi.Aynı anlayış içinde Luigi Lanzi 1792’de İtalyanca Manierismo terimini kullandı;bu terim 1925’e kadar,yani karmaşık maniyerizm kavramının derinlemesine incelenmesine ve böyle nitelenerek küçümsenen yapıtların yeniden değerlendirilmesine başladığı tarihe kadar aşağılayıcı anlamını korudu.Günümüzde 1515-1620 arasında,bütün Avrupa’da bu doğrultuda gerçekleştirilmiş olan yapıtların çoğunun,özenticilikle,klasisizmin ulaşmaya dayandırdığı ve klasik saydığı değerleri birbirine ters düşüren bir gariplik beğenisini ve ince bir yapmacık anlayışını yansıttığı anlaşılmıştır.1520’den hemen sonra Roma’da sanat koşulları maniyerizmin gelişip serpilmesine çok uygundu.Rafaello’nun öğrencisi bir gurup genç sanatçı,Rosso Fiortino ve Benvenuto Cellini gibi Floransa’lılar ile Girolamo Parmigianino gibi Kuzey İtalyalılar,kendi aralarında rekabet,Rafaello’nun son eserinde görülen nitelikler ve Michelangelo’nun Floransa’daki bu dönem çalışmaları,yenilik ve fantezi dolu desenleri,doğadan uzak,hoş ve ince heykelleri,kuraldan çok serbestliğin gittikçe ağır bastığı mimarisi nedeniyle beceri ve ustalık gösterisini ölçü alan bir tavra itildiler.

            Resim dalında,Rönesans’ın dinginlik,dengelilik,yalınlık,zihinsellik gibi üsluba “klasik” niteliğini kazandıran özellikler üzerinde yoğunlaşmış olmasına karşın,maniyerizm,tüm bu özelliklerin daha da incelmiş ve çok özel durumlarını anlatmayı amaçlamış; “yeni”yi , “olağandışı” yı aramış ve üsluplaşmadan çok bireyselleşmeyle sonuçlanan bir yolu seçmiştir.   




_____________________________________________________________________________



MANİYERİZM
Nurhan Atasoy - Uşun Tükel
Rönesanas sanatının büyük ustası Leonardo, 1516’da Fransa Kralı 1. François’nın çağrılısı olarak Fransa’ya gitmiş ve kralın Amboise yakınında kendisine verdiği şatoya yerleşmiştir. Son çalışmalarını burada yapan sanatçı, ancak 1519’a kadar yaşamıştır. Ertesi yıl, ıtalyan sanatının bir başka dehası, Raphaello da genç yaşta ölmüştür. 1520, sanatsal açıdan bir değişimin başlangıç noktasıdır. Raphaello’nun genç yaşta ölümü, sanatında bir değişimi olanaksız kılmış, yapıtları genelde Rönesans üslubunun tipik örnekleri olarak kalmıştır. Oysa Michelangelo, 16. yüzyılın başından itibaren daha değişik bir anlatıma yöneliş, biçim açısından Rönesans’tan farklı bir üslüp oluşturmuştur.
Bugün Maniyerizm sözcüğünü yaklaşık 1520-1600 arasında özellikle ıtalya’daki sanatsal değişimleri tanımlama için kullanıyoruz. Bu tanımın kökeninde Vasari’nin (1511-1574) kullandığı ve bu dönemde üretilmiş yapıtların biçimsel niteliklerini vurgulayan “Maniera” sözcüğü yatmaktadır. Bu dönemin yapıtları sanat tarihinde önceleri klasik karıştı, kötü, başarısız kopyalar olarak nitelenmiştir. Sözcük 1920’lerde de yüksek Rönesans ile Barok üslup arasındaki ayrımı belirtmek için kullanılmıştır. Oysa günümüzde Maniyerizm’in, 16. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren çeşitli sosyal hareketlerin de desteklediği özgün bir üslup olduğu kabul edilmektedir. Aslında Maniyerizm, kurallara ve şemalara bağlı Rönesans’tan Barok üsluba bir geçiş olarak da adlandırılabilir.
Maniyerist üslubun tipik özellikleri, mimari alanında açık bir biçimde görülebilir. Daha Rönesans döneminde sanatçılar, kentsel planlama konusunda araştırmalar yapmışlardır. Raphaello da Roma’da birçok kazıya katılmış, kentin ilkçağdaki düzenleme anlayışıyla yeniden ele alınması konusunda çalışmalar yapmıştır. Mimari alanında da çalüşan Raphaello’nun öğrencilerinden biri de Giulio Romano’dur (1492/99-1546). Onun, Mantua yakınında Dük Federico Gonzaga’nın sayfiye sarayı olarak yaptığı Palazzo del Te, Maniyerist mimarinin tipik örneklerinden biridir. ılkçağın mimari formları, bu yapıda oldukça yaygın bir biçimde kullanılmıştır. Cephedeki alınlık, üçlü giriş, Dor düzenindeki sütunlar Rönesans mimarisinin de kullanmış olduğu formlardır. Ama bu formlardan bazılarının mimari bir işlevi yoktur. Yapıda, duvara bitiştirilen bir takım formlar, süsleyici bir üst tabaka niteliği taşırlar. Rönesans saraylarındaki sağlam, kesme taş duvar düzeni de ılkçağ formlarının arkasında adeta bir fon oluşturmaktadır. Palazzo del Te bu nitelikleriyle Maniyerist mimarinin ilk örneklerinden biridir (1526 dolayları).
Leonardo ve Raphaello’nun ölümleriyle, Rönesans’ın üç büyük ustasından geriye yalnızca Michelangelo kalmıştır. Bu büyük sanatçının üç dalda da (resim, heykel, mimari) verdiği yapıtlar, Maniyerist üslubun tipik örnekleridir. Duvara gömülmüş çifte sütunları, kör pencere ve nişleri, yuvarlak hatlı dekoratif konsollarıyla Floransa Lauranziana Kitaplığı’nın girişi (1524-26), Michelangelo’nun mimari çalışmalarına bir örnektir. Tüm bu ögeler, yeni mimari anlayışın ürünleridir. Yalnız burada, Rönesans’tan ayrılmış olmanın yanında, bireysel tutum da çarpıcı bir biçimde görülür. Zaten bireysellik, sanatçının keyfi tutumu, hemen her alanda Maniyerist üslubun önde gelen özelliğidir.
Michelangelo, Roma’daki ünlü San Pietro Kilisesi’nin yapımında da çalışmıştır. Ama kilisenin yapımında büyük sorunlar çıkmış, sanatçı özellikle inşaat konusundaki çekişmelerden oldukça yorgun düşmüştür. Onun bu yapıdaki çalışmalarından günümüze gelmiş olan bir bölüm de kubbedir. Michelangelo bu tasarım için, Floransa Katedrali’nin kubbesini örnek almıştır. Ama Floransa Katedrali’nin kubbesindeki Gotik anlayış yerine, sanatçı burada Maniyerist bir üslupla çalışmıştır. Çifte sütunlar ve pencerelerle zenginleştirilmiş kubbe kasnağının ve tepedeki aydınlık fenerinin yüksekliği, Maniyerizm’de bir hayli yaygın olan “oranlarla oynama”, “değiştirme” tutumuna ilginç birer örnektir. Ayrıca kaburga dilimleri ve üstlerindeki pencereler de kubbenin genel görüntüsüne plastik bir etki katmaktadırlar.
Michelangelo tek tek yapıların yanında, Maniyerist üslup içinde bir kentsel mekan tasarımı da yapmıştır. Roma Senatörler Meydanı, onun bu alandaki ilginç bir çalışmasıdır.

___________________________________________________________________________________________


Maniyerizm


Yüksek Rönesans’ın sona ermesi 1520’lerde Maniyerizm’i yarattı. Yüksek Rönesans’ın klasikçiliği ve idealleştirilmiş doğalcılığına tepki olarak doğdu. Avrupa’da 1600’lere kadar etkisi devam etti.

Maniyerizm, Yüksek Rönesans döneminde yapılan sanatın “yozlaşmış” biçimi olarak yorumlandı. Uzun süre aşağılanmaktan kurtulamayan akım, hak ettiği değere 20. yüzyılda kavuştu. Gösterişli tekniği ve zarifliğiyle 20. yüzyıl insanına çekici ve enteresan geldi.

Özellikleri:

· Akademizme karşı çıkan, farklı beğenilere, karşıtlıklara açık bir akım. Özellikle saray çevreleri tarafından çok ilgi gördü.

· Leonardo da Vinci, Michelangelo, Raffaello gibi sanatçıların arkasından gelen ressamlar figüratif kompozisyonlarında tekniği ve üslubu ön planda tuttular.

· Doğal olmayan, yapay bir çıplak insan vücudu yarattılar. Bu vücutları zoraki ve yapay pozlar içinde resimlediler. İnsan boyutlarıyla oynayarak, kol ve bacakları abartılı şekilde uzatıp, başları küçülttüler.

· Yapıtlara, çarpıcı renkler, perspektif anlayışını yok eden ölçekler, abartı ve karmaşa hakimdi.

· Klasik unsurlar ve eski çağların bazı görsel unsurları resimlerin içeriğini oluşturuyordu.

Temsilcileri:

Raffaello “İsa’nın Nura Bürünüşü”
Rosso Fiorentino “İsa’nın Çarmıhtan İndirilmesi”, “Ölü İsa Meleklerle”
Jacopo da Pontormo “İsa’nın Çarmıhtan İndirilmesi”
Parmigianino “Uzun Boyunlu Madonna”
Michelangelo “Son Yargı”

Giulio Romano, Perino del Vaga, Polidoro da Caravaggio, Giorgio Vasari, Daniele da Volterra, Francesco Salviati, Domenico Beccafumi, Federigo Zuccano, Pellegrino Tibaldi, Il Bronzino, Bartholomaeus Spranger, Hendrik Goltzius, Hans von Aachen.
#2 - Ocak 02 2008, 15:44:37
''Cehennem, başkalarıdır. ''

çok teşekkürler sağolun :))
#3 - Ocak 02 2008, 17:17:13
Menino quem te fez?
Quem te deu tanta guarida,
Quem te mostrou a beleza
De dançar dentro da briga?

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.