Alternatifim Cafe

Yezidilik

Discussion started on Diğer Dünya Dinleri

Yezidilerin Kimliği Karma bir dinin mensubu olan Yezidi'lerin Arap, Kürt ve Asur kökenli oldukları ileri sürülmektedir. Çeşitli kültürlerin birbirlerine karıştığı Ortadoğu'da ulusal kimlikleri olmayan İran'daki Bahailer, Lübnan'daki Dürziler ve Maruniler gibi Yezidiler de dini bir cemaattir. Yezidi inancının, Hariciliğin İbadiye kolundan ayrıldığı söylenen Yezid bin Ebi Uneyse'ye dayandığını ileri sürenler olduğu gibi Yezidi adının eski İran inançlarındaki İyilik Tanrısı İzd ya da Yeda'dan geldiğini de savunanlar vardır. Ancak Yezidliğin, Emevi soyundan ünlü mutavassif Şeyh Adiy bin Musafir'le olan ilişkisi ise tartışmasızdır. Son 30 yıl içinde kendilerine geçmişten gelen ulusal bir kimlik arayışına giren Yezidiler, Arap Kimliğinden ziyade Kürt ve Asur Kimliğinden birini seçme konusunda bir tercih yapmaya çalışmaktadırlar.



Yezidilerin Tarihi





Yezidilerin kökenleri ve tarihleri ile ilgili somut, yeterli bilgi ve belgeler mevcut değildir. Yezidilik inancının öncülü Şeyh Adiy'in Adaviler (Adaviyye) tarikatıdır. Yezidilerce, Yezidi inanç sisteminin kurucusu ve peygamber olarak kabul edilen Şeyh Adiy Bin Musafır, aslında Kadiri tarikatının kurucusu Abdülkadir Geylani ile birlikte İslam alimi İmam Gazeli'den ders almış; Müslüman inançlı bir sufi olarak kabul edilmektedir. 1072 yılında Lübnan'da Baalbek'te dogan Şeyh Adiy, 1116 yılındaki Mekke'ye hac ziyaretinden sonra öldüğü 1162 yılına kadar Laleş Vadisi'ndeki (Kuzey Irak'taki Duhok İli 'nin yaklaşık 29 km. doğusunda, Musul'un da 57 km. kuzeyindedir) eski bir Hıristiyan manastırını dergaha çevirerek mürit yetiştirmiştir. Adiy bin Musafir 1162 yılında öldüğü zaman Laleş'teki dergahına gömülmüş ve türbesi çok geçmeden hac ziyareti için gelinen tapınağa dönüştürülmüştür. Şeyhin vefatından sonra makamına yeğeni Abu'l Bereket bin Sahr seçilmiş; onun önderliğindeki müritleri "Adaviler" adıyla anılmaya başlamıştır. Tarikat ise Adavilik ve bilahare Sehbetilik diye adlandırılmıştır. Adaviliğin antik inançlarla sentezlenmesi ve Hakkari yöresindeki aşiretler arasında yaygınlaşması, tarikatın başına geçen Şeyh Adiy'in torunu Hasan bin Adiy döneminde olmuştur. Moğolların bölgeyi istilasından sonra 13 ve 14. yy.da bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan Yezidilik faaliyeti, Musul, Hakkari, Botan çayı yöresi, Cizre, Nusaybin, Mardin, Van ve Urmiye'deki aşiretler arasında kök salmıştır. 1415 yılına kadar unutulan ancak bu tarihten itibaren taraftar kazanmaya başlayan ve bilahare Yezidilik adını alan Şeyh Adiy'in öğretisinin öncülü olduğu bu yeni dinin sembolü, tavus kuşudur. Ama bu sembol, tavus kuşundan ziyade horoza benzemektedir. Dinlerinin çok eski olduğunu, kurulusu üzerine tarihi bilgilerin zaman içinde unutulduğunu, kaynaklarının kaybolduğunu söyleyen Yezidilerle ilişkiye geçerek, dinleri üzerinde bilgi edinmek isteyen gerek Müslümanlar gerek 18 ve 19. yy.larda bölgeye gelen Hıristiyan misyonerler de pek bir şey öğrenememişlerdir. Çünkü Yezidilik bir sır dini olduğu için Yezidiler, kendilerine sorulan soruları, soranların duymak istediklerine göre yanıtlamışlardır.





Yezidi İnançları




Yezidilik; - Eski putperestliğe, - Zerdüştlüğe (iyilik ve kötülüğün mücadelesi), - Maniliğe (İrfan), - Yahudiliğe (Beslenme ile ilgili hükümler, haram yiyecekler), - Hıristiyanlığa (Vaftiz, nikahta ekmek ve şarap ayini, evlenmelerde kiliseleri ziyaret, şarap içmek), - İslamiyet'te (Sünnet, oruç, kurban, hac, mezar taslarında İslam 'i kitabeler) - Sufi-Rafiziliğe (İnancın gizliliği, vecd, şeyhe saygı), - Sabiiliğe (tenasuh ve ruh göçü), - Samaniliğe (gömme adeti, rüya tabiri ve dans), - Paganizme (Ay ve güneşe tapma) ait Bazı unsurları ihtiva eden ve kökeni yeterince açık olmayan bir inanç sistemidir. Yezidilik inancında Tanrı, dünyanın koruyucusu değil sadece yaratıcısıdır. O, faal değildir ve dünya ile ilgilenmemektedir. Tanrı iradesinin faal ve yürütücü uzvu, Tanrı'nın ikinci şahsiyeti olan "Melek Tavus"tur. Melek Tavus, Tanrı ile bir, çözülmez bir şekilde Tanrı'ya bağlıdır. Bu anlamda Yezidiler, tek tanrılı olarak kabul edilebilirler. Ancak Yezidi inancında, Tanrı ile insan arasında vasıta olarak hizmet gören yari ilahlar bulunmaktadır. Yezidilere göre; Melek Tavus, bir iyilik tanrısıdır. Yezidiler şeytana, tövbe etmesi sebebiyle Tanrı tarafından bağışlanan gözden düşmüş bir melek olarak bakarlar. Şeytanın adının, Tanrı olarak söylenmesi yasaktır. Yezidiler,dışarıdan anlaşıldığı manada ne cehenneme, ne cehennem azabına ne de şeytana inanırlar. Yezidi inancına göre; ruh, ölümden sonra başka gövdelere geçerek varlığını sürdürmektedir. Güneş, ay ve yıldızlar ışık saçtıklarından dolayı kutsaldır. Çünkü Melek Tavus da bir ışık kaynağıdır. Yezidi topluluğu, Adem ile Havva soyundan değil Cebbar bin Sehid adlı başka bir yüce varlıktan türemiştir. Yezidiler her çağda yeni bir peygamber gönderileceğine, her yerde bulunan Melek Tavus'un bütün Yezidileri koruyacağına ve kurtaracağına inanmaktadırlar. Mashaf-i Res'te, "Tanrımız şeytanın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır" diye buyrulduğundan Yezidiler, Tanrı-melek mertebesine koydukları "Şeytan"in adını anmadan, onun için "İsmi güzel melek" derler. Ayrıca "kaytan, ser, melun, lanet" gibi kelimeleri de kullanmazlar. Yezidiler için ateş, nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Yezidiler, bazı besin maddelerini yemez, bazı renkleri tercih ederler. Beyaz, kahverengi, kırmızı, yeşil ve siyah kutsal sayılmakta mavi renge ise itibar edilmemektedir. Beyaz giysi, temizliği simgelemekte; kadınlar mutlaka beyaz iç çamaşırı giymekte; erkekler öldüklerinde yüce makama temiz çıksınlar diye beyaz giysiyle gömülmektedirler. Yezidilerde temel haram yiyecek, maruldur. Buna börülce, salatalık, lahana gibi sebzeler ile balık, geyik ve horoz eti de eklenebilir.



Mukaddes Kitapları




Kitab-al Cilva (Kitab-i Celve)



Melek Tavus tarafından Yezidilerin kurtuluşu için "Tecelli Vahiy kitabi" olup beş bölümden ibarettir. Bu bölümlerden, 1 incisinde, Melek Tavus'un vazifesinin insanları ıslah ve onlara yardımcı olduğu, 2 incisinde, Melek Tavus'un insanları istediği şekilde cezalandırıp, mükafatlandırdığı, arzın altına ve üstüne hükmettiği ifade edilmektedir. 3 üncüsünde, Kainattaki bütün mahlukatların, Melek Tavus'un hakimiyeti altında olduğu, 4 üncüsünde, Melek Tavus'un haklarını başka ilahlara vermeyeceğini, Müslüman, Yahudi ve Hıristiyanların onun inançlarından kendilerine uygun düşenleri alıp, diğerlerini bozduğu, 5 incisinde ise, şahsına ve resmine saygıda bulunulmasını ve inançları ile eşyasının olduğu gibi korunması emredilmektedir.





Mashaf-i Reş (Mushaf-i Res-Kara Kitap)



Yaratılış nazariyelerinin anlatıldığı yeryüzüne ait bir kitap olup Yezidilere dair geçmişteki olaylar ile Yezidilik adabını içerir. Ayrıca Kara Kitap'ta renkler ve yiyeceklerle ilgili bazı yasaklar da yer almıştır.

Şimdi Mashaf-i Reş 'ten bir bölüm sunalım; Başlangıçta Tanrı, kendi yüce özünden Beyaz İnci' yi yarattı ve bir kus yarattı ki adi Anfar' di. Ve inci' yi onun sırtına koydu, ve orada kırk bin yıl oturdu. İlk gün, yani pazar günü, Azazil adlı meleği yarattı; işte o, hepsinin başkanı olanı Ta'us Melek (Tavus kuşsu Melek)' tir. Pazartesi günü Tanrı, Darda' il adlı meleği yarattı ki o, Şeyh Hasan' dir. Salı günü, Israfil' i yarattı ki, Şeyh Şams' dır. Çarşamba günü, Cebra' il adlı meleği yarattı; o da Abu Bekr' dir. Perşembe günü, Azrail' i yarattı ki, Saacadin' dir. Cuma günü, Semna' il aldı meleği yarattı; o da Nasir' ud - Dindir. Cumartesi günü, Nura' il adlı meleği yarattı, ki o [. .] Melek Ta' us (Melek Tavus)' u onların başkanı yaptı. Ondan sonra Tanrı, yedi göğü, Yeryüzünü, ve güneşi ve ayı yarattı [...] İnsani, kuşları ve tüm hayvanları yarattı, ve onları pelerininin boşluğuna yerleştirdi, ve Inci' nin üzerinden indi, melekler de yanındaydı. Sonra yüksek sesle Inci' ye doğru haykırdı, o da düşüp dört parçaya ayrıldı. içinden su fışkırdı ve deniz oldu. Dünya yuvarlaktı, üzerinde çatlak yoktu. Sonra Tanrı, bir kus biçiminde Cebrail' i yarattı, ve dört bucağın yönetimini ona emanet etti. Sonra bir gemi yarattı ve onun içinde otuz bin yıl kaldı, ondan sonra Laleis' e geldi ve konakladı. Dünyanın içinde haykırdı, ve yoğunlaşmayla deniz oluştu, ve dünya yeryüzüne dönüştü ve titremeye devam ettiler. Sonra Cebrail' e, Beyaz Inci' nin iki parçasını getirmesini buyurdu, parçalardan birini yeryüzünün altına yerleştirdi öbürünü de Göğün Girişi' ne (cennetin girişi) kapı olarak koydu. Sonra onların içine güneşi ve ayı yerleştirdi, onların kırpıntılarından da yıldızları yarattı, ve onları göğe süs olarak astı. Ayrıca yeryüzünü süslemek üzere meyve ağaçlarını, bitkileri ve dağları yarattı. Hali' nin üzerine Taht' i yarattı. Sonra, dedi ki Ulu Tanrı : «Ey Melekler, Adem' le Havva' yi yaratacağım, onları insan yapacağım, ve ikisinden, Adem' in belinden gelmek üzere, Sehr ibn Cebr doğacak; ve ondan tek bir halk türeyecek yeryüzünde; Azazil' in, yani Ta'us Melek' in toplumu olan Yezidi halkıdır bu. Sonra Şeyh Adi b. Musafir' i Suriye' den göndereceğim ve o gelip Lales' te kalacak.» Sonra Tanrı, kutsal ülkeye indi ve Cebrail' e, dünyanın dört bucağından toprak getirmesini buyurdu; Toprak, hava, ateş ve su. Onlarla bir adam yaptı ve kendinden ona bir ruh bağışladı. Sonra Cebrail' e. Adem' i Cennet' e yerleştirmesini buyurdu, orada meyveyle bütün yeşil bitkileri yiyebilsin diye : ancak buğday yemesi yasaktı. Yüz yıl sonra Ta' us Melek, Tanrıya dedi ki: «Adem nerede ve nasıl üreyip çoğalacak? » Tanrı ona «Yetki ve yönetimi sana bırakıyorum bu konuda» dedi. O zaman Melek Tavus, gidip Adem' e sordu : «Hiç buğday yedin mi ? » O da yanıtladı : «Hayır, çünkü Tanrı bunu bana yasakladı, 'Ondan yememelisin' dedi» Melek Ta' us söyle dedi ona : «Yesen, senin için çok daha iyi olur.» Ama Adem' in, yedikten sonra karni sisti, ve Ta' us Melek onu Cennet' ten çıkardı, ve bıraktı, ve göğe çıktı. O zaman Adem, karninin miskinliği yüzünden acıyla kıvrandı, çünkü bedeninde çıkış deliği yoktu. Ama Tanrı bir kuş gönderdi, o da Adem' in bedeninde bir çıkış deliği açtı, böylece Adem rahatladı. Ve Cebrail yüz yıl ona görünmedi, ve o mutsuz oldu, ağladı. O zaman Tanrı, Cebrail' e buyurdu, ve o gelerek Adem' in sol koltuk altından Havva' yi yarattı. Sonra Melek Tavus, halkımıza demek istiyorum ki, çok acı çeken Yezidîlere yardım etmek üzere yeryüzüne indi ve eski Asurluların yanında, bizim de basımıza krallar dikti; bu krallar Nesrukh (ki o, Nasir' ud - Din' dir) ve Kamush (o da, Sultan Fakhru' d - Din' dir) ve Artımus (ki. Sultan Samsu'd - Din' dir) adini taşıyorlardı. Bundan sonra iki kral tarafından yönetildik; birinci ve ikinci Şapur adlı bu kralların yönetimi yüz elli yıl sürdü ve onların soyundan gelen Amir' lerimiz bizi bugüne dek yönetmişlerdir,ve biz dört kabileye bölündük. Bize khass (marul) haram kılınmıştır, çünkü kadın peygamberimiz olan Khassa' nin adını anımsatmaktadır; kuru fasulye de haramdır, koyu mavi boya kullanmamız yasaktır; Yunus peygambere saygısızlık etmiş olmamak için, balık yememiz haramdır; Ceylanları da yemeyiniz, çünkü onlar peygamberlerimizden birinin sürüsü olmuşlardır. Ayrıca, Şeyh ve müritleri, tavus kuşuna saygısızlık etmemek için, horoz da yemeyiniz; çünkü tavus kuşu, daha önce sözü edilen yedi tanrıdan biridir ve biçimi horozu andırır. Yine, Şeyh ve müritleri sayın, helvacıkabağı yemekten sakininiz. Bundan başka, ayakta işemek, ya da oturmuş haldeyken giyinmek, ya da Müslümanların yaptığı gibi helada taharetlenmek, ya da onların banyolarında gusül etmek, bize yasaklanmıştır. Ayrıca, tanrımız olan Şeytan' in adini ya da onu anımsatan Kitan, Sar, Sat gibi adları ya da Mal' un , [...] na' l gibi sözcükleri ağza almak yasaktır. Önce [ ...] bizim dinimize, puta taparlık dediler ve Yahudiler, Hıristiyanlar, Müslümanlar ve İranlılar dinimizden uzak durdular. Kral Ahab ile Amran, bizdendi; öyle ki, bizim Pirbub diye adlandırdığımız Ahah Beelzebub' un Tanrısından yardım dilerlerdi. Bizim Babil' de Bakti-Nossor (Nebukadnezzar) adlı bir krallımız vardı; Iran' da Ahasuerus, İstanbul' da Ağrıkalus da bizdendi. Gök ve yer var olmadan önce Tanrı, suların üzerinde bir teknenin içindeydi. Sonra, yaratmış olduğu inciye kızdı, onu başından attı; incinin karılmasından dağlar, çınlamasından kum tepeleri, dumanından da gökler meydana geldi. Sonra Tanrı, göğe çıktı ve gökleri yoğunlaştırdı; ve onları, altlarına destek koymadan yerleştirdi, ve yeryüzünü her yanından çevirdi. Sonra ellerine kalemi aldı, ve tüm yaratıklarının adlarının listesini çıkardı. Kendi özünden ve nurundan altı tanrı yarattı ki bunların yaratılması, bir lambanın başka bir yanan lambadan yakılması gibiydi. Sonra Birinci Tanrı, İkinci Tanrı' ya dedi ki : «Ben göğü yarattım; sen oraya çık, ve bir şeyler yarat.» Ve o, göğe çıktığı zaman, Güneş var oldu. Kendisinden sonraki Tanrıyla, 'Çık' dedi ve ay yaratıldı. Ve ondan sonraki Tanrı, gökler' i harekete geçirdi; ve ondan sonraki Tanrı, yıldızları yarattı; ve ondan sonra gelen Tanrı, el - Kuragh' i, yani Sabah Yıldızı' nı (venüs) yarattı; ve her şey böyle yarattı.

#1 - Ağustos 08 2008, 21:32:22
Eskiden buralar hep hayat, yaşamdı.

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.