Alternatifim Cafe

Kitaplarda Hoşunuza Giden Yerler

Discussion started on Kitap

Bazen Dünya'nın bir kasa olduğunu düşünüyorum.Tanrı'nın parasını sakladığı bir kasa.Para biriminin insan olduğu bir evrendeki küçük bir kasa.Tanrı'nın paraya ihtiyacı olduğu zaman büyük felaketler,savaşlar ve ölümler oluyor.Ölenler harcanıyor,kalanlarsa faiz yaratmak için ürüyor.

Hakan Günday-Pi-ç.
#51 - Eylül 04 2009, 20:40:26
Zifir.

Hevai

Bundan sonraki aylar boyunca,günlük evrensel kutlama törenlerimizde onurlandırılacak pek çok ve değişik yiyecek çeşidi çıktı karşımıza. Kanguru,vahşi at,kertenkeleler,yılanlar,böcekler,her renk ve boyda solucanlar,karıncalar,termitler,karıncayiyenler,kuşlar,balıklar,tohumlar,cevizler,meyveler,sayılamayacak kadar çok bitki ve hatta bir timsah yedik.

''Etkilenmek'' kelimesi hafif kalır bence. Etkisi direk mideye dokundu.(6)
#52 - Eylül 24 2009, 18:56:33
« Son Düzenleme: Nisan 30 2010, 18:48:28 Gönderen: _Vaveyla_ »

Sanki bir hayvan, karnının içinde, bağırsaklarında dolanıp duruyor ve ona fısıldıyordu: "İntihar et!"

Jean-Christophe Grangé // Koloni
#53 - Eylül 25 2009, 00:58:57

* Hayatta şunu anladım ben; yaptığımız saçmalıkların çoğunda başrolü korku oynuyor. Suçluyu kazıyalım, altından korku çıkacaktır. Hayatını mahveden hatalar yapan insana yakından bak; her yanlış adımının yanı başında korkular sana el sallar.


** Hiçbir zaman özel biri gibi hissetmedim kendimi. Karşıma çıkan en değerli insanlar bile Kafka'nın kitaplarını okumuş ama onların aslında komik olduğunu anlayamamış gibi davranıyorlardı. Tam olarak ne kastettiğimi uzun uzun anlatabilirim aslında ama canını sıkmak istemediğimden şimdilik burada kesiyorum.

Söylemek istediğim şu: İnsanlar seni ve hatalarını unutacaklar.


*** Yalnızlık ne kaderin trajik bir oyunu, ne de övülecek bir şey. Daha çok bizi besleyen, kor bir çekirdek: Sahip olunca istediğin kadar unutabilir, istediklerini hatırlayabilirsin. O zaman ne unuttukların ne de aklında kalanlar sana acı verebilir. Hatta acının kendisi bile veremez sana acı. En fazla bir tutam baharat gibi, hayatın tadını derinleştirir.


**** Sizi kaybettiğimi bile yıllar sonra anladım.

Oysa on sekizime girdiğimde, bir mektup almıştım babamdan.

"İnsan her sabah kendisini yeniden okuyabilmeli" diyordu bir yerinde. "Tıpkı kapına bırakılmış bir gazeteyi okur gibi, kendine taze ve merak dolu gözlerle bakabilmelisin. O zaman her şey asıl derinliğine kavuşacak."


* Sayfa 57
** Sayfa 63
*** Sayfa 84
**** Sayfa 85

Tuna Kiremitçi - Küçüğe Bir Dondurma
#54 - Ekim 05 2009, 21:54:58
‎ Unutma! Kendine yarattığın dünyada, içine aldığın tüm vatandaşlar arasında en 'solcu' benim!
Mercey.


düş #

siz ne isterseniz düşünün ben yalanları severim, düşleri, umutları, kimseye zararı olmayan beyaz yalanları..

başucumda müzik - kürşat başar

plakları karıştırıyorum hiç bir müzik uymuyor bu geceye..

kalbimden akan bu kanla da yaşayabilirim ancak sen olduğunda..

sen olsaydın yapmazdın biliyorum - kürşat başar
#55 - Ekim 06 2009, 09:28:27

Büyük kıtanın bittiği yerde
Gizlenen adanın kendisi değil
Adanın altındakidir!
Kan adaya yayılır
Ada kana boyanır
Hazinenin kapağı açılınca
Bi'rûn Şatan Uyanır!

Orkun Uçar-Zifir
#56 - Ekim 06 2009, 12:00:30
Zifir.

sessiz yalnızlık

Sabahları ,
hasta uyanmanı istiyorum.
Hastaysan ,
yaşıyorsun demektir.


Burçak Çerezcioğlu - Mavi Saçlı Kız.
#57 - Ekim 06 2009, 15:18:02

Kitaplardır.
#58 - Ekim 07 2009, 20:32:26
« Son Düzenleme: Haziran 27 2010, 15:17:40 Gönderen: Armoni »
Bat dünya bat.
Kör ol da, piyango bileti sat.

Şeytanın yarattığı bir gökkuşağı gibidir kıskançlık. İçinde siyahtan mora
doğru her türlü karanlık rengin kıpraştırdığı bir gökkuşağı; sevdiğin
tarafından sevilmediğin endişesinin yarattığı keder, istediğine
dokunamamanın getirdiği huzursuzluk yalnızlık duygusu, beğenilmediğine
inanmanın yarattığı aşağılanma, bir başkasının sana tercih edildiğini
düşünmenin getirdiği eziklik ve öfke, alay edilme korkusu, benliğine olan
güvenini kaybetme sonucunda kendini değersiz görme, bir başkasının
beğenisine muhtaç olduğunu hissetmenin zavallılığı. Bütün bu karanlık, bu
yok edici duygular demirden bir kapak gibi kapanır üstüne. Kendini tutsak,
kıskandığını özgür görürsün... Sen kımıldayamazken onun her an başka biriyle
oynaştığını hayal edersin. Şüphelerin bilenir. Hayaller uydurursun. Belki de
kendini çok aşağılanmış bulduğundan, kendinden intikam almak ister gibi,
canını en çok yakacak hayalleri yaratırsın zihninde, onun bir başkasıyla
nasıl seviştiğini, neler fısıldadığını, neler yaptığını en ince ayrıntısına
kadar canlandırırsın aklında. İyi haberlere inanmakta güçlük çekersin, kötü
haberlere ise inanmaya hemen hazırsındır.


'Kristal Denizaltı - Ahmet ALTAN
#59 - Ekim 07 2009, 21:28:52

"Eğilimlerim üzerinde senin tasarruf hakkın olamaz. Hayatta ki tek büyük kazancım kendim olarak kalmaktır ve bu dünya da başka bir mutluluk da istemiyorum !"

Dünyayı Değiştiren Kadınlar - Norgard Kohlhagen,
Bettina Von Arnim
#60 - Ekim 07 2009, 21:34:59

Dil-Nişîn

'Hayatımızı renklendirmiş küçük şeylerin yok olacağını, olabileceğini, ilk kez o duvarların boşluğunu hissedince anladım. Geçmişimizi oluşturan o dikkate değmez, sıradan, önemsiz, alelade şeyler bir aradayken meğer ne kadar anlamlıymış.'

Ayfer Tunç - Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek
#61 - Ekim 07 2009, 21:53:02

kuzeen

gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak,hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir.Karanlık ve uzaklıklar büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür.Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.

Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki aşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için,maşuka "gözbebeğim !" diye hitap edilir. -ELİF ŞAFAK / Mahrem
#62 - Ekim 10 2009, 18:53:27
« Son Düzenleme: Ekim 14 2009, 19:00:29 Gönderen: kuzeen »

Fade

pHen fiqan die bir kiTabın her böLümeüne bayıLmıShdım ve kiTabı tekRar tekrar oquMaqk isDi0orum aMa 0oqKuyamı0orum o yüzxden özeTien baqı0orum çünkü kiTap arKadasımDAaaaa :'(

Emosun anladık da, duygusal görünmek için bu kadar basit şeylere ağlamana ne gerek var ki?

Ben de Zar Adam'ın reklamını yapıyım bari. :)

"Ahmakları takdir etmek için ahmak, sürüyü takdir etmek için sürünün içinde olmak gerekir."
#63 - Ekim 14 2009, 13:56:59
« Son Düzenleme: Ekim 14 2009, 13:58:04 Gönderen: Fade »

düş #

Gelecek, gökteki bulutlar gibi uzaktı. Hatta sonsuz uzak. Hatta gelecek diye bir şey yok gibiydi. Olup olmayacağı belirsiz, müphem bir gelecek uzanırdı insanların önüne.

Sessiz sedasız yaşardı çoğunlukla insan. İçinde fokur fokur kaynayarak. Sessizce duran bir kedi sessizce duruyordu ama sessizce duran bir insan sessizce konuşuyordu. İçinden. Bir mabedin önündeki sessizliğe bürünerek.

İnsan: Dalıp giden ve çoğunlukla da dalıp gittiği yerde yaşayan varlık.

Acılarımız düşünceye dönüşünce iyileşmeye başlar.



Giderken Bana Bir Şeyler Söyle - Mustafa Ulusoy.
#64 - Ekim 15 2009, 13:00:44

Kiyas ve Kayra'dan.

Kinyas:
"Benim adım Kinyas. Gün ağrıyor. Başım ağrıyor. İsmimi kendime ben verdim. Bitmeyen bir öfke ve bitmeyen bir mutsuzluğun ifadesi. Bütün insanlara kızgınım. Yaşadıkları için. Hayattan midem bulanıyor... Ateşle oynarım. Yeterince benzin ve karşımda oturan adamın ceketinin iç cebindeki çakmakla dünyayı yakabilirim. Benim adım Neron. Geceleri, çaldığım arabalarla gezerim. Tokyo'da doğdum. İki zenciye üç gram kokain karşılığında bileklerimi kestirttim. Sabah uyandığımda okyanus beni yıkadı. Benim adım Steve McQueen. Bütün bildiklerimi kusarak hayatta kalıyorum. David Bowie'yi rüyamda gördüm. Sabah bir gözüm yoktu. Şiir yazdım. Tam üç tane. Birini rendeleyip makarna sosuma kattım. Diğerini yakıp küllerini kum saatine koydum. Biraz zaman kazandım böylece. Sonuncusunu ise şimdi yazdım. İşte geliyor:

Sözlerimin sonunu duymadığın zaman.
Cümlelerimin sonunu duymadığın zaman.
Değiştiriyorum son kelimelerimi.
Değiştiriyorum sonumu.

Azil'den;
"sevgi, tırmananları birbirine bağlayan bir halattı. biri düşerse diğerlerinin hayatta kalması için halatın kesilmesi gerekiyordu. ancak sevgi, kesilemeyecek kadar kalın bir halattı ve sonunda herkes düşerdi. aptallar sevdikleriyle düşer, kötüler sevdiklerini aşağı çeker."

ve "asil yaşayan adil ölmez."


ve daha niceleri, kitaplarımı kurcalamam lazım iyice.

#65 - Ekim 24 2009, 17:04:26

" Gelmezler. Gelmedikleri yetmezmiş gibi gitmemişlerdir de. Yalnızca kürkün için derini yüzüp çırılçıplak bırakmışlardır seni.
Tam o terk anında patlar yüreğinde siyahi havai fişek. Camyüzün olsa, hayata minnettar kalacaksındır.
 Gereksiz bir umuda niçin saygı duyulabilir ki?
Yaratıcılıklar, sessizlikle tanımlı ihanetlerde kullanılmaktadır anladığın kadarıyla. Her hüzün teşhircidir.
Hüzünleri, müzik klibi olarak çeker onlar. Çocuğum olsa adını buğu koyardım.
Çocuğum olsa, içinde kelebek beslerdim. Ava çıkardım: kendimi vururdum."


Küçük İskender - İkizler burcu hikayeleri Sayfa;80.
#66 - Kasım 10 2009, 19:59:26
''Cehennem, başkalarıdır. ''

Başkalarının omuz silktiği, gülüp geçtiği garipliğini, dalgınlığını,
ıssızlığı arayışını, sessizliğini ansızın anladım. Akşamları neden o
tepeye çıkar, gecelerini neden o ırmak kıyısında geçirir, neden
başkalarının duymadığı o seslere kulak kabartırdı, gözlerinde o
kıvılcım neden parlardı, kaşları neden kalkardı öyle, hepsini anladım.
Sevdalı bir adamdı bu. Çektiği sevda da başka bir sevdaydı, derin bir
sevda yaşamaya, toprağa duyulan sevda. Kendi içinde saklıyordu onu,
kendi türküsünde saklıyordu  o sevda, Daniyar'ın kılavuzuydu,
ışığıydı. Kayıtsız bir insan, sesi ne kadar güzel olursa olsun, onun
söylediği gibi türkü söyleyemezdi.

-Cengiz Aytmatov - Cemile-
#67 - Kasım 25 2009, 00:36:29
''Cehennem, başkalarıdır. ''

..bu bedensel bir açlık olsaydı, onun çaresi vardı, bir erkekler sevişir, o kaba ve sıradan açlığı doyurabilirdi.
ama bu bir açlık değildi, bu sürgündeki bir insanın kendi ülkesini, kendi yemeklerini, kendi alıştığı lezzeti özlemesi gibiydi;
karnını doyurmak bu özlemi yatıştırmaya bu arzuyu dindirmeye yetmiyordu...
Ahmet Altan / Aldatmak.
#68 - Kasım 25 2009, 00:44:57
          "     - büyüyünce ne olacaksın?
+ ben diktatör olacağım ya sen?
- ben turta olacağım..."

  Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım; yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yalnızım ben
 
  Deneyimlerimle, içine aşk karışmamış her ilişkinin iyi gittiğini, aşkın ise bütün ilişkiyi karmaşık hale getirdiğini anlamıştım; buna rağmen kendimi tutamayıp gene aşkın o çetrefil, hırpalayıcı, karışık, acılarla dolu, vahşi, bencil ve düşmanca yollarında gezinmeye dalıyordum; iyinin ve kötünün bu kadar açık biçimde önümde durduğu bir seçimde neden kötü olanı, yani aşkı seçtiğimi kavrayamıyorum. Tek bildiğim, aşk, bütün bu tehlikeleri göze aldıracak kadar çekiciydi ve o çekiciliğin kenarında dolaşıp biraz eğlenip sonra yoluma devam ederim dersen, farkına bile varmadan sınırı aşıp aşkın ormanlarına dalıveriyordun.

Ahmet Altan-Tehlikeli Masallar
#69 - Kasım 25 2009, 01:58:11
kısmet

Fade

"...En küçük parçamızı istihzaya emanet edemeyiz. Haindir. Oynar ve elinden düşürür. Merhamete hiçbir zaman vekalet edememiştir. Dibe inemez. Fenomende kalır. Zıtlıkların kavuştuğu noktadan uzakta, görünüşler planında eğlenir ve oyalanır. Sevimli, fakat sadisttir istihza. Öperken ısırır. Bazen de koparacak kadar."
Peyami Safa - Yalnızız.
#70 - Kasım 26 2009, 20:41:59

Any_one

''Kötülerin öldükten sonra nereye gittiğini biliyor musun?''
Cevabım hazırdı: ''Cehenneme giderler.'' Bu aynı zamanda ortodoksların verdiği gibi bir cevap olmuştu.
''Peki cehennem nedir? Bana bunu anlatabilir misin?''
''Ateşle dolu bir çukur.''
''Peki sen o çukura düşüp sonsuza kadar orada yanmak ister misin?''
''Hayır efendim.''
''Buna engel olmak için ne yapman gerekir?''
Bir an durup düşündüm; ancak sonra verdiğim cevaba karşı çıkıldı. ''Hep sağlıklı olup ölmemem gerekir.''

gülümsemiştim o yaştaki çocuğun böyle bir sohbeti sonucunda. Jane Eyre - Charlotte Bronte. daha vardır da, hiç uğraşamam. belki sonra eklerim bir şeyler.
#71 - Kasım 26 2009, 20:58:50

"Onu ilk gördüğümde yaşantımda çok önemli bir yer tutacağını ben anlamıştım, ama henüz o, bunu bilmiyordu. Anlamasın diye elindeki taşa sakladım gözlerimi. Bunu hissetmiş olmalı ki o taşı bana armağan etti ve aslında gözlerimi bana geri verdi."

...

"En acıtıcı yara, asıl yanılanın insanın kendisi olduğunu anlamasıdır. İzi hiç silinmeyen tek yara, kendine ihanet eden bilinç tarafından kanatılmıştır. En güç affedilen hata, insanın kendisine ait olanlardır aslında..."



Buket Uzuner // Kumral Ada Mavi Tuna
#72 - Aralık 13 2009, 02:24:40

okumakta olduğun ziyan kitabından altını çizdiğim bazı yerler.


Kar seviyesi! Önce ayaklar gömülür, sonra bilekler görünmez olur. Dizler, bacaklar, ahırlar. Kar, diri diri gömer. Önce yumruğunla savaşırsın. Karı geldiği yere göndermek için yumruğuna doldurur, havaya fırlatırsın. Sonra kürek. Yirmi askere bir kürek. Kırk kola bir adet! Belki bir de çekiçten bozma bir kazma. Küreklersin! Kazmalarsın! Kar yağar! Gömene kadar. Yağmur yağar, boğana kadar. Rüzgar eser, ayaklarını yerden kesip savurana kadar. Dinlesen dünyayı, duyacaksın: insanoğlu insan, *** git buradan! Ama inat edersin. Yaşayacaksın. Yer çekimi var. Gidecek bir yer yok. Mars çok uzak! İnsanın dünya üzerindeki yaşamı bir rodeo! Hortumlar, çığlar, seller, depremler. Elinde kürek, savaşırsın. Burası benim evim, diye bağırırsın. ***! Burası bir ev değil! Burası hiçbir şey değil! Dünya, insanın kabuğu değil. Burası bizim yuvamız değil. Biz, yer çekimiyle dünyaya zincirlenmişiz. Kim bilir nereden kovulduk? Cennetten mi? Hiç sanmıyorum! Hem de hiç!


-

Beyazdan nefret ederiz. Dünyanın en açık rengi, kasvettir bizim için. Çünkü yağan, kar değil, havanın kendisidir. Bu yağmanın altında soğuktan dilimiz dişimize yapışır. Yer çekiminden nefret ederiz. Kar tek verimli tohumdur. Nereye düşse orada bembeyaz ağaçlar biter. Arada eti sıyrılmış balık gibi duran siyah kılçıklı ağaçlar da vardır. Ama onlar da öyle çirkindir ki baktığımız yerden boğazımıza batarlar. Beyaz kasvet! Her yanımız kardır. Beyazdan öylesine nefret ederiz ki bir bardak sıcak süte bile dokunmaktan korkarız. Biz havadan ve durumundan da nefret ederiz. Çünkü hayatlarımız onlara bağlıdır. Havaya asılı kuklalar olarak ısınmak için iplerimizi yakarız.
ı

Aklım bir bataklıktı. Her şeyi içine çekiyordu. Ne zaman geri bırakacağıysa belirsizdi. Kalemi saplayıp, kağıttan akacak kanın sıcaklığıyla ısınmayı umuyordum. Kafamı dilimleyip, her bir bilimi kızartmak istiyordum.


Yoksulluk, asker. Bağırır. Çarpar ve devirir. Çığlık atar, küfreder. Ama yoksulluk kördür. Bindiği atı yemeye mecbur eden adamı tanımaz. Yoksulluk, düşmeden yürüyebilmesi için zenginliğin altına serilmiş kırmızı halıdır.
#73 - Aralık 15 2009, 15:22:36

Fade

Evet, sevgili Lotte, ben sana herşeyi bulur getiririm; yeter ki sen benden iste. Hem, çok çok iste, sık sık iste! Yalnız senden bir ricam var; bana yazdığın mektubun mürekkebini kurutmak için üstüne kum serpme. Bugün mektubu dudaklarıma götürdüğümde kumlar dişlerimin arasında çatırdadı.

Genç Werther'in Acıları - Goethe
#74 - Aralık 20 2009, 16:03:20

"Çünkü aşkın doğası çocuksudur ve işte bu yüzden geride kalan, gideni fena halde özlemektedir."

...

"Yorgun gülümsedi. O zaman hüzün saçıldı her yana. Üstüme bulaştı. Elledim. Kumral renkteydi."

...

"Ama bir erkek yaşamı boyunca aslında bir tek kadını sever. Önce ve sonrakiler birer arayış, kaçış ve aldanıştır."

...

"Bazen hayat sahnesindeki bir oyuncunun oyunu terk etmesi bütün eseri nasıl da altüst edebiliyor. 'Her ölüm, erkendir.' diyen şair haklıydı."

...

"Tuhaf değil mi, duyguların kıkırdaktan yapıldığını sanırdım ben. Oysa kemiklerimi kırdılar!"

Buket Uzuner // Kumral Ada Mavi Tuna
#75 - Aralık 20 2009, 23:51:13

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.