Bu sabah, yine sonbahara açtım gözlerimi..
Pencerenin kenarına oturdum.
Yağmur damlaları vururken cama,
Elimde bir bardak kahve,
Seni düşlüyorum...
Dışarı çıkıyorum..
Herkeste yağmurun yarattığı telaş.
Oysa ben,
Yüzümü göğe çevirip yağmur damlalarıyla ıslanıyorum.
Ruhum gözyaşlarımla bitap...
Metroya yürüyorum..
Uçsuz bucaksız kalabalık.
İnsanların arasında kendime yer ararken,
Bitkin düşüyorum.
Ve yolun karşısında,
Seni düşlüyorum...
Aynı şehirlerde bile değilken biz,
Hergün karşılaşma umuduyla çıkıyorum sokağa.
Akşam eve yorgun her dönüşümde,
Sensizlik çarpıyor yüzüme.
Ve ben, kendimi yatağa atıp,
Seni düşlüyorum...
Yapacak hiçbir şey yokken,
Ümidim bedenimi terketmişken,
Her gece koltuğa oturup,
Sadece,
Seni düşlüyorum...
Çaresizlikle uyumaya ikna ediyorum kendimi,
Kandırıyorum..
Başımı yastığa koyduğumda,
Kalbimdeki sızı kendini şiddetle hatırlatırken,
Gözyaşlarımın yüzümü ıslatmasına izin veriyor,
Seni düşlüyorum...
Biliyorum, yarın aynısı olacak bugünün,
Ve ben, İstanbul'u yine seni bulma umuduyla dolaşacağım..
Günler aylara, aylar yıllara dönüşecek,
Ben seni ararken...
Uyumadan önce,
Yine her anki gibi düşüncelere dalıyorken,
Ruhumu, hayalinin olduğu sokaklara yolcu ediyor,
Rüyalarımda seni göreceğimi bildiğim halde,
Yattığım yerde,
Seni düşlüyorum...
18.10.09