Alternatifim Cafe

Adı Her Ne İse' ye...

Discussion started on Sizden Gelenler

Söner ateş kalır kül,
Kaynar su olur buhar,
Güler yüz istemeden asılır,
Amaç vardır sorusu ayrı derttir,
Gelen gelir sonu yine niye gidiştir?
Bıkarsın ardı arkası yine niye geliştir?
Işıkların arasında niye katran gibi kalırsın?
Cevapları iyi bilirmiş gibi niye bana soru sorarsın?
Elde formül varmış gibi neden problemleri önüme yığarsın?
Sen istesen çekirdeğe bile sığarsın,
Neden bana çile çektirir, neden beni hüzne boğarsın?
Ben senden kurtulmak isterken neden ardımdan koşarsın?
Bitti tamam derken neden başa sararsın?
Gözümü kapatıp açar kendimi kandırırım,
Sen neden gözümü kapattığımda da ordasın?
Def edemedim seni hiçbir zerremden,
Sen hala inat eder durursun, inmezsin tepemden...

Onaltımayısikibindokuz / Saat: onbiriotuzdokuzgeçe
Burcu Oğuz


#1 - Haziran 17 2009, 11:29:31
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Gün geçmiyor,
Akrep ile yelkovan bir türlü öpüşemiyor...
Ruhum labirentinde kaybolmuş,
Gözlerim en aydınlıkta bile kör olmuş,
Çığlıklarım en büyük sessizliğim olmuş,
Ben kaybolmuş, ben yok olmuşum...
Yürüyorum ama hissetmiyorum adımlarımı,
Düşünüyorum bulamıyorum çıkışlarımı,
Yazıyorum koyamıyorum noktalarımı,
Ben yok olmuş ben kaybolmuşum...
Adını bilmediğim bir çok hüzün yarattım,
Her birini çoğaltıp kendi dünyama saldım,
Ruhumu bir kavanoza ben tıktım
Ben kaybolmuş, ben yok olmuşum...
Patlıyor ayaklarım yollarımın uzunluğunu gördükçe,
Bulanıyor beynim bilemeyeceğini bildikçe,
Kör oluyor gözlerim göremediklerini gördükçe,
Ben yok olmuş, ben kaybolmuşum...

Onsekizmayısikibindokuz / Saat: bana gıcık iken!

Burcu Oğuz
#2 - Haziran 21 2009, 18:59:25
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Neydi günahı papatyaların?
Tüm imkansız hayallerin,
Tutmayacak duaların,
Ses vermeyecek kişilerin,
ve daha nicelerinin sancısını neden onlara çektiririz?

Neydi günahı papatyaların?
Topraklarına hayranlarken,
Güneşi hasretle beklerlerken,
Suyu toprakla doyamaya doyamaya paylaşırlarken,
Üstüne basmamız korkusuyla boyunlarını bükerlerken,
Her bir yaprağını salarken dünyaya bütün ahengiyle,
Gözlerimizi kamaştırırlarken aklıklarıyla,
Neden bükük boyunlarını kırarız?

Neydi günahı papatyaların?
Sevda uğruna,
Umutsuz aşkların yoluna,
Seviyor sevmiyorların uğursuzluğuna,
Kaldırım taşlarının üstüne, caddelere, adı bilinmedik sokaklara neden döküyoruz yaprakları?

Neydi günahı papatyaların?
Papatyalar yerine yüreğimizdeki çiçekleri koparsak sevdalar uğruna,
Uğruna bir şeyler verebilsek kendimizden,
İçimizi dökebilsek yüreğimizdeki çiçeklerle O adı her ne ise' ye,
Yüreğimizin toprağını yalnız bıraksak,
Zaten yalnızlıkla harmanlanmış içimizi...

Neydi günahı papatyaların?
Ardı ardını kovalayan papatyalar bunlar demesek,
Yerini kollasa her biri, diğeri ona inat güneşin ardında açsa,
Diğeri diğerinin yerini gözlemese nede olsa bükük boynu kapacak diye,
Papatyanın günahı ne?

Neydi günahı papatyaların?
Papatyalar bizi seviyooor sevmiyooorr - mu?


Onyedimayısikinbindokuz / Saat: onuonyedigeçe
#3 - Haziran 21 2009, 18:59:52
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Bekleyenini beklemek en zoruna giden şey olsa gerek,
Gelişi güzel lafların yerini buldu sanırken daha çok dağıtmış ortalığı,
Sesin seni en çok rahatsız eden ton olmuş,
Kapatmışsın kulaklarını ama sızmış o yine hiç bilmediğin, görmediğin yere,
Sen giderken ve kendini her şeyden arınmış hissederken
Her adımda büyütmüşsün onları zihninde, dilinde,
Problemlerinin formüllerini ezberlemeden çözmeye kalkmışsın onları,
Çizik, bozuk, karanında karası olan sicilini daha bir kabartmışsın...
Hala susmayı, kalemini kırmayı öğrenememişsin,
Gözlerine gerektiğinde perdelerini indirememiş,
Diline olumsuz kelimeleri yakıştıramamış,
Kulaklarına çirkef kelimeleri giydirememiş,
Yüreğini yeri geldiğinde dolu gösterememiş,
Elini karşıdan gelene dur diye kaldıramamış,
Ayaklarına geri geri gitmeyi öğretememişsin...
Susmuşsun herkes konuşurken,
Pusmuşsun herkes ayyuka çıkarken,
Kusmuşsun herkes yaptıklarını yutarken...
Şimdi bırakta sonbaharın bitişini yaşasın gönlünce,
Acemiliğini çekeceğin ilkbaharını ise büyütmeyi öğren en iyi klavuzlardan.


Burcu OĞUZ / 11.05.2009

Berivan GÜLLÜ' ye ithafen
#4 - Haziran 21 2009, 19:00:28
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

...
Ayaklarımın altı nasırlarla dolu sanki,
Dizlerim yara bere içinde,
Avuçlarım hayat çizgilerimin sonunu görmekten bitkin.
Bertaraf olmuşum ben sanki ya da zaten hep bertarafmışım.
Tümden geldim belki ama tüme varamadım bir türlü,
Ne sokrates anladı beni ne de aritotales.
Ruhani bir duygu bu belki de yalnızca beynimde bitiyor
Ama fazla deşiyor beni, içimi, beynimi...
Sonu gelir diye bilirdim her şeyin; fakat sonu gelmedi bu iç çekişlerimin.
Kime el attımsa boşluğa düşmüş aslında,
Elimi tuttuklarını sanarken tırnaklarımı çekmişler kerpetenle,
'Gözlerim aydınlanıyor tamda şimdi' derken çoktan sönmüş gözümün feri...
Sesimi duysun artık birileri demekten dilimde ne tüy kaldı ne de nem,
Dilim damağım kurumaktan öteye geçti, oynatamaz oldum dudaklarımın arasındaki oyuncağı
Oyuncak olmuş dilim hatta bozuk plak desek yeridir.
Aynı replikleri tekrarlamaktan, döne döne aynı yere gelmekten düğümlenmiş her harfte.
Saldım dilimi çayırına, zaman mı kayıra yoksa kendimi çöze?

Burcu OĞUZ / 11.05.2009
#5 - Haziran 21 2009, 19:00:55
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

NOKTASIZ

Bugün ellerim bir hayli suskun... Yazarken bile yazamıyorum sanırım ve/veya sanki. İçim ağrıyor, evet evet işte bu! Bu sözü/cümleciği çok kullanıyorum son zamanlarda. İç nasıl ağrır? Nasıl acır? Nasıl yanar? Bu soruların cevabını biliyorum ne yazık ki! Hem de hiç düşünmeden buldum yanıtları; şıksız, kalemsiz, silgisiz, beyin fırtınası yapmadan, hızlıca, düşünmeden, elimi başıma koymadan, of'lamadan, puf'lamadan, direkt...
...
Acelelere acelem yokken çıkıverdi, gelişiverdi, oluverdi ve bir çırpıda bitiverdi.. Hissettim, yandım, söndüm, virgüllerimi büyüttüm, çoğalttım... Noktalarım küskün bana, üç noktalarımla ise aram pek iyi, noktalı virgüllerim yanına eklenecek her bir cümlecik için yerine geçmeye hazır, ünlemim dolaylı, kinayeli cümlelerle pek bi haşır neşir, soru işaretlerim kendi kendine yaratıyor soru(n)ları hatta haber bile vermiyorlar cümlelerimin sonunda yer almak için... Cümlelerim düşmüş kapkara bi sayfanın tam ortasına. Sağını-solunu, yönünü-yorasını bilemeden savruluveriyor oradan oraya! Silgim kayıp; nereye gitti, nereleri temizlerken beni kirletiyor? İki parmağımın arasında onlarca, yüzlerce sayfaları temizlerken bir anda nereye kaçıverdi? İsyanı neye idi? Beni, sayfalarımı silip kirlenip, yorulmaktan mı sıkıldı? Yoksa benim klişe dertlerimden sıkılıp yeni sayfalara mı merak saldı acaba? Ama ben o olmadan da soruyorum sorularımı, silinmeyeceğini bile bile çiziyorum sayfalarıma...

Korkusuz değilim ama umursamazım biraz daha... Gidişlerim artıyor evet, fakat; gidişlerimin asıl karşılığı terkedişlerin en asili, en başı dik olanı. Lûgatımdan kalkıyor artık; boyun eğişler, ırmaklarca gözyaşları, yersiz üşümeler ve hayallerden bozma mutluluklar... Gerçeklerimi arıyorum, ses yok duyamıyorum ve biliyorum yeni doğan bir bebek gibi ben O'nu en baştan büyütüyorum...


Burcu OĞUZ
#6 - Haziran 21 2009, 19:07:06
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

HANİ?

Bir yürek, kaç yürek saklar içinde? Ya da kaç kırık kalbin hüsranını besler büyük bir şevkle ve hasretle? Ne çok incinmişiz aslında hem de istemeden, ne çok yok olmuşuz gitmek kolaymış gibi. Zaman yok ederdi hani her saniyede bir kötülüğü, hani iyilik kazanırdı her zaman! Galiba çoktan bırakmışız yüreğimizin ve aklımızın iplerini. Her bir santimde uzaklaşmakta bizden hislerimiz ve ' asla kaybetmem' diye iddia ettiklerimiz. Her güne uyansakta, gözlerimizi açabilsekte gün ışığına; boş yüreklerle her gün ölüyoruz aslında.Hüzne boğmuşuz; ellerimizi, dillerimizi ve gözlerimizi. Kinle yoğurmuşuz bedenlerimizi. Ete kemiğe bürünmüş gibi görünse de bedenler, çoktan çürümüşüz aslında o sağlam görüntünün ardında. O kadar çok falso verdik ki istemeden, rezaletler içinde yürüyoruz. Hatta boğuluyoruz göremeden, bilemeden.

Boşa geçen bunca zaman nasılda eksiltmiş bizi, nasıl da yormuş benliğimizi. Nereye gittiler peki? Nerede biriktiler bizden gizlenip? Acaba çıkacaklar mı biz düzelince saklandıkları yerden? Yeniden ışık sunacak mı bize geride kalan karanlıklar? Umut etsek, inansak olur belki...


Burcu OĞUZ / 17-02-2009
#7 - Haziran 21 2009, 19:07:46
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Fani-Bâki


Tanıdık tanımadık nice insanlar var şu fani hayatta,
Elbet günü gelecek karşılaşacağız bâki tarafta.
Aşinalık mühim mi aynı köprüde yürüyeceğiz,
Birbirimizi tanısak da tanımasak da...


Yirmibirhaziranikibindokuz - Saat: 18:20:41
Burcu Oğuz
#8 - Haziran 21 2009, 19:10:26
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Biz bilirdik birbirimizi,
En azından ben böyle bilirdim bizi.
Ellerin kimin elleri bilmem,
Gözlerin kimi gözler bilemem,
Ben bilirim ki benimdir için
Berrak yüreğin benim için...
Sezerim,
Çizilmiştir yolumuz,
Birbirimizin avuç içlerinde ki çizgilerdeyiz,
Görürüz.
Ellerin en sevdiğim objelerim,
Sözlerin en iyi bildiğim dualarım.
Sen yokken beni sensizlik hiç durmadan kovalar,
El bilmez, dil yorar beni hüzne boğar,
Senin gelmediğin her an güneş bile şaşırır,
Ter yöne doğar.
Susuyorum, o kâbus gecesi bitinceye,
Sen ben de bıraktığın izi silinceye kadar.
Biliyorum bu susuş ve terkediş,
Gökyüzü aydınlanana kadar.

Burcu Oğuz - Yürmibirhaziranikibindokuz
#9 - Haziran 21 2009, 21:09:00
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Beklemeye alındı gönlüm, tüm operatörlere kapalı, şebekem yok. Güzelliklerden arınmış gibi, en sızdırmaz kılıfı giydirmiş gibi bir ebediyet, hiç soyunamayacakmış gibi oturaklı. Gönül inatçı, kılıf ondan daha inatçı, ruhaniyet diretiyor izin vermiyor adı her ne ise. Sürrealist bir aşk var en derinlerde, dolup taşıyor vücudum bir fıçı misali. Limit yok diye bilirdim, ağır geliyor bir şeyler. Ya ben de ki bilinmeyen ya da bilinmeyende ki ben! Tükenen bir şeyler hissediyorum her şeye karşın. Çitler kurmaya çalışıyorum fakat ne çare, dinlemiyor bile. Arıyor gözlerim, bir maden işçisinin ekmeğini kazanacağı maddeleri araması gibi meraklı, onları bulduğu an parçalaması kadar gayretli ve şehvetli, orada ki hava kadar da kasvetli bir halde. Benim gönlümün ekmeği nerede? Açlığı ne ile kim ile dinecek, suyum nerede? Gönlümün ekini nadasa çekilmişken şimdi kurumaya yüz tuttu.Bu değildi ki nadastan kasıt, bu değildi ki umudumda ki yanıt! Böyle değildi beklenti, nerede yüreğime olacak eklenti?

Sorular ama cevabı köşe kapmaca oynayan sorular, dört duvar ama her bir adımda küçülen dört duvar, her nefeste kıstıran dört kalınca duvar. Gönülzedeyim ben, artçı depremlerle sarsılmış, gönül tahtı 7.5lik bir depremle sarsılmış bir gönülzede. Gönül evim, gönül eşiğim, gönül eşim kendi enkazımda kaldı. Nefesim yetmedi, tatlarım doyurmadı, son nefesini bile gönülsüz veren bir gönülzede işte, hepsi bu. Gecekondu dahi inşa edemedim sonraları, ne plazalarda gözü vardı gönlümün ne de han da hamam da. Tek göze razıyken tek nefese bile sahip olamadı. Böyle bir gönül fakiriyim, böyle bir gönül hakiri, böylesi bir yoksulluk hakimi. Ben bir gönülzedeyim, gönlünden bir duvar dahi öremeyen...



B.Oğuz - 10dörteylül2bin9
#10 - Eylül 14 2009, 06:28:07
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Körpe suretinde gördüm ben en derin işlemeli güzelliği,
Lâl dillerinden duydum en beni benden alan cinsten sözleri, cümleleri...
Göklere arşa çıkan bayrak gibi dalgalanırdı saçlarım nefesinin rüzgarında,
En seçme şiir kitabındaki en manâlı dörtlükmüşsün gibi okurdum yüzünü...
Adımların tüm şehiri esir alırdı sen bana doğru gelirken,
Kollarını sallayışın meydan okurdu tüm aleme,
Ve yürürken izlediğin ben;
Bir yeni yetme fidanın en dingin rüzgar da alabildiğine titrediği ben haliydi...
Durup dururken dalışların vardı benim bile göremediğim yerlere,
Gözlerini kıskanırdı uzaklar, işte öylesine derin ve sonsuz bakardın...
Kimi zaman da ürkekliğin son raddesine gelirdin,
Mum alevinin rüzgardan korktuğu an gibi, titrek ve ürkek..
Çoğu zaman dilimdeki şiir gibiydin; kafiyeden uzak ama bana çok yakın,
Dilimden düşmezdin, kulağıma asılır kalırdın...
Ölmek isterdin içimde,
Ayak direten intihar yatkını insan misali,
Ama sandalyeni ayağının altından itemezdin...


Burcu Oğuz - Altıağustosikibindokuz
#11 - Eylül 14 2009, 06:36:10
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Sustum ben, dilimi lâl edip sustum. Sırf sen rahatsız olma, uyu kalbimin üstünde diye. Adını bilmem sanın nedir fikir yürütemem. Kalbim kuş tüyü yastık, bilinmeyen adına hediye. Sen tereddüt etme, ben susarım lâl olmuş dilimle, sırf sen rahat uyu diye. Kaldırmayasın sakın başını, düşür öylece kapa gözlerini. Açmayasın gözlerini öylesine, derincesine dal benlere. Bul bulabilirsen benim de çözemediğim soruların cevabını...

Ama dur! sen karışma, elleme. Bilme bilemediklerimi. Kalbimi daha fazla eşeleme. Sen uyu diye aldım seni içime, göremedim tam olarak nerede, bilemedim gözlerin hangi çehrede. Dedim ya sen bunları tasa etme, uyu güzelce. Nefesini ver kalbime; hayat ver kalbimin suretine. Canlanacak mı bilinmez ama sen can eyle içime. Görmez belki ama hisseder belki de, duyar ama ses etmez güven onu terk eyledi diye. Ama her şeyden önce uyu sen, al uykunu ver kalbime. Sen beni şad eyle, kapa gözlerini. Sessizliğimdir sana vereceğim en güzel ninni. İyi uykular adsız özlem, hadi kapa gözlerini şimdi... Sessizlik, sen de kes sesini uyuyor O... Şşşşş!


B.Oğuz 16eylül2bin9
#12 - Ekim 04 2009, 15:57:51
« Son Düzenleme: Ekim 04 2009, 15:58:23 Gönderen: Goldilock »
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Gök güler,
Yıldırım yüzünü gösterir,
Bulutlar kucaklaşır,
Karaya bürünürler.
Hiç olmadıkları kadar iç içedirler..
Hasret mi giderirler,
Yoksa kuvvetli bir kavganın hesabını mı tutarlar bilinmez,
Söylemezler.
Bir şeyin haberini salarlar farkettirmeden,
Yağmuru bırakacaklardır göklerden.
Gök, yaz boyunca toplu olan saçlarını açacaktır artık,
Tokasını tek hamlede atacak,
Salacaktır saçlarını üzerimize, tenimize...
Her bir damlası paklık,
Her bir düşüşü saflıktır.
Saçlarımın dibine yerleşecektir ilk damla,
Ve yenileyecektir beni tepeden tırnağa.
Geldi sonunda, çattı kapımıza
Üşümeye merak saldım aylardır,
Selam olsun Sonbahar' a.


B.Oğuz - 8eylül2bin9
#13 - Ekim 04 2009, 16:08:31
-Ten yoluyla bulaşır! derlerdi hastalık. Bende dünya tersine döndü sevgili; Sen yoluyla bulaştı sevda. İşte o gün bugündür aşkla kan bağı olan bütün ırk yasta. 

Burcuyevski~

Üye:

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.